| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | first adj. | birinci | ||
|
Over the years, Trump has claimed that he was "first in his class" at Wharton in 1968. Trump yıllar boyunca 1968 yılında Wharton'da “sınıf birincisi” olduğunu iddia etmiştir. More Sentences |
||||
| Common Usage | first adj. | ilk | ||
|
It's my first day at work. Bu benim işteki ilk günüm. More Sentences |
||||
| Common Usage | first adv. | önce | ||
|
Let her talk and tell her story first. Bırak önce konuşsun ve hikayesini anlatsın. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | first n. | birincilik | ||
|
He made his family proud with a first in math. Matematikte aldığı birincilikle ailesini gururlandırdı. More Sentences |
||||
| General | first n. | ilk | ||
|
The first amendment relates to denied boarding and flight cancellations. İlk değişiklik uçağa kabul edilmeme ve uçuş iptalleri ile ilgilidir. More Sentences |
||||
| General | first adj. | en büyük | ||
|
I believe that the first problem I mentioned, namely the use of Article 202 as the legal basis, is the biggest. Bahsettiğim ilk sorunun, yani 202. Maddenin yasal dayanak olarak kullanılmasının en büyük sorun olduğuna inanıyorum. More Sentences |
||||
| General | first adj. | başta gelen | ||
|
The alignment of the Turkish statistical base with that of Eurostat is a very first priority. Türk istatistiksel temelinin Eurostat’ın temeliyle uyumlulaştırılması, başta gelen bir önceliktir. More Sentences |
||||
| General | first adj. | ilk | ||
|
You say that the first payment must be made before 31 December and the second before 30 June. İlk ödemenin 31 Aralık'tan önce, ikincisinin ise 30 Haziran'dan önce yapılması gerektiğini söylüyorsunuz. More Sentences |
||||
| General | first adj. | öncelikli | ||
|
Kara knows her first responsibility is to her school. Kara öncelikli sorumluluğunun okulu olduğunu biliyor. More Sentences |
||||
| General | first adv. | ilkin | ||
|
First, let me introduce myself. İlkin kendimi tanıtayım. More Sentences |
||||
| General | first adv. | başta | ||
|
When they were first married, they lived in Chicago. Başta evlendiklerinde Chicago'da yaşıyorlardı. More Sentences |
||||
| General | first adv. | ilk olarak | ||
|
The movie was first released in 2000. Film ilk olarak 2000 yılında gösterime girdi. More Sentences |
||||
| General | first adv. | ilk önce | ||
|
The least productive regions will be abandoned first. En az verimli bölgeler ilk önce terk edilecektir. More Sentences |
||||
| General | first adv. | öncelikle | ||
|
First, I need you to be honest with me. Öncelikle, bana karşı dürüst olmanızı istiyorum. More Sentences |
||||
| General | first adv. | ilk kez | ||
|
At the same time, account must be taken of the Council's first reading of the 2003 budget. Aynı zamanda, Konsey'in 2003 bütçesini ilk kez okuması da dikkate alınmalıdır. More Sentences |
||||
| General | first adv. | evvela | ||
|
Looks like someone got here first. Görünüşe göre birileri bizden evvel gelmiş gibi. More Sentences |
||||
| General | first adv. | öncelikli olarak | ||
|
We're divorced and there's some scheduling stuff we should work out first. Biz boşandık ve öncelikli olarak çözmemiz gereken bazı planlama işlerimiz var. More Sentences |
||||
| General | first adv. | öncelikli olarak | ||
|
The business plan project should first include general information. İş planı projesi içerisinde öncelikli olarak genel bilgiler bulunmalıdır. More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Technical | first adj. | ön | ||
|
First Class seats are at the front part of the aircraft. First Class koltuklar uçağın ön kısmındadır. More Sentences |
||||
| Automotive | ||||
| Automotive | first n. | birinci vites | ||
|
Mrs. Adams put the car into first to park. Bay Adams arabayı park etmek için birinci vitese taktı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | first n. | başlangıç | ||
| General | first adj. | mükemmel | ||
| General | first adj. | önde gelen | ||
| General | first adj. | baş | ||
| General | first adv. | ilk ağızda | ||
| General | first adv. | tercihen | ||
| General | first adv. | ziyadesiyle | ||
| Politics | ||||
| Politics | first adj. | abd başkanının ailesine ait | ||
| Politics | first adj. | abd başkanının ailesi ile ilgili | ||
| Politics | first adj. | abd başkanının aile üyesi olan | ||
| Politics | first adj. | abd başkanının ailesinden olan | ||
| Computer | ||||
| Computer | first n. | sosyal medyada kişinin hesabındaki ilk fotoğrafın beğenilmesi için bıraktığı bir yorum | ||
| Automotive | ||||
| Automotive | first adj. | birinci vitese ait | ||
| Automotive | first adj. | birinci vites ile ilgili | ||
| Automotive | first adj. | birinci (vites) | ||
| Sport | ||||
| Sport | first n. | eskrimde bir savunma pozisyonu | ||
| Baseball | ||||
| Baseball | first n. | birinci kale | ||
| Baseball | first n. | ilk kale | ||
| Baseball | first n. | birinci kaleci | ||
| Baseball | first n. | ilk kale yanında pozisyon alan iç saha oyuncusu | ||
| Music | ||||
| Music | first n. | öne çıkan esas müzik aleti | ||
| Music | first n. | eserde öne çıkan birincil ses | ||
| Music | first adj. | en yüksek seste olan | ||
| Music | first adj. | esas bölümü götüren | ||
| Music | first adj. | birincil | ||
| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | first of all adv. | ilk olarak | ||
|
The boy told his mother about it first of all when he got home. Çocuk eve döndüğünde ilk olarak annesine anlattı. More Sentences |
||||
| Common Usage | first of all adv. | öncelikle | ||
|
Thank you for reading it, first of all! Öncelikle okuduğunuz için teşekkür ederim! More Sentences |
||||
| Common Usage | first of all adv. | ilk önce | ||
| Common Usage | first of all adv. | en önce | ||
| General | ||||
| General | first edition n. | ilk baskı | ||
|
Those of us who insisted that the levels suggested in the first edition of the report were unworkable won the day. Raporun ilk baskısında önerilen seviyelerin uygulanamaz olduğu konusunda ısrar eden bizler günün kazananı olduk. More Sentences |
||||
| General | first draft n. | ilk taslak | ||
|
I am glad that this passage, which was present in the first draft, has now disappeared. İlk taslakta yer alan bu pasajın şimdi ortadan kalkmış olmasından memnuniyet duyuyorum. More Sentences |
||||
| General | first team n. | ilk takım | ||
|
The winner is the first team to win 2 sets. Kazanan, 2 set kazanan ilk takımdır. More Sentences |
||||
| General | first cause n. | ilk neden | ||
|
The first cause is almost always gas. İlk neden neredeyse her zaman gazdır. More Sentences |
||||
| General | first reading n. | ilk okuma | ||
|
Since the European Parliament voted for this report at first reading, we have not had much news. Avrupa Parlamentosunun bu raporu ilk okumada oylamasından bu yana çok fazla haber alamadık. More Sentences |
||||
| General | first step n. | ilk adım | ||
|
At the Tampere summit, we took the first step towards that process. Tampere zirvesinde bu sürece yönelik ilk adımı attık. More Sentences |
||||
| General | first aid kit n. | ilk yardım çantası | ||
|
I have a first aid kit in the bathroom. Banyoda bir ilk yardım çantam var. More Sentences |
||||
| General | first degree n. | birinci derece | ||
|
Ideally, you'll have a first degree, but this is not compulsory, depending on your other experience. İdeal olarak, birinci dereceye sahip olacaksınız, ancak diğer deneyimlerinize bağlı olarak bu zorunlu değildir. More Sentences |
||||
| General | first light n. | ilk ışık | ||
|
Turn left at the first light. İlk ışıklardan sola dönün. More Sentences |
||||
| General | first place n. | birincilik | ||
|
This is, after all, about fair competition in which a battle can be fought for first place, but also for honour. Sonuçta bu, birincilik için olduğu kadar onur için de savaşılabilecek adil bir rekabetle ilgilidir. More Sentences |
||||
| General | the first part n. | ilk bölüm | ||
|
The first part of each study text should be the introduction and the last part should be the result section. Her çalışma metninin ilk bölümü giriş, son bölümü ise sonuç bölümü olmalıdır. More Sentences |
||||
| General | first grade n. | birinci sınıf | ||
|
He died when I was in first grade. Ben birinci sınıftayken öldü. More Sentences |
||||
| General | first lady n. | devlet başkanın eşi | ||
|
My dream is to be the First Lady. Hayalim devlet başkanının eşi olmak. More Sentences |
||||
| General | first half n. | birinci yarı | ||
|
Tourist revenues rose by about 5% in the first half of 2000, after a poor result in 1999. Turizm gelirleri, 1999 yılındaki kötü bir sonuçtan sonra, 2000 yılının birinci yarısında %5 kadar yükselmiştir. More Sentences |
||||
| General | first month n. | ilk ay | ||
|
Your baby's eyes are not very sensitive to light in the first month of life. Bebeğinizin gözleri yaşamın ilk ayında ışığa çok duyarlı değildir. More Sentences |
||||
| General | first one n. | birincisi | ||
|
The first one is the helping hand to the United States. Birincisi Amerika Birleşik Devletleri'ne yardım eli uzatılması. More Sentences |
||||
| General | first century n. | birinci yüzyıl | ||
|
Arugula has been used as an aphrodisiac since the first century. Roka birinci yüzyıldan beri afrodizyak olarak kullanılmaktadır. More Sentences |
||||
| General | first floor n. | birinci kat | ||
|
Raising the first floor of a building isn't the only way to protect it from high water. Bir binanın birinci katını yükseltmek, onu yüksek sulardan korumanın tek yolu değildir. More Sentences |
||||
| General | the very first n. | ilk | ||
|
In 1901, the very first motorcycle was built by Michael and Eugene Werner. 1901 yılında ilk motosiklet Michael ve Eugene Werner tarafından yapıldı. More Sentences |
||||
| General | first floor n. | ilk kat | ||
|
The fire was on the first floor. Yangın ilk kattaydı. More Sentences |
||||
| General | first period n. | ilk dönem | ||
|
The first period is from 1 May 2001 until 31 July and the second from 1 August 2001 to 31 December. İlk dönem 1 Mayıs 2001 - 31 Temmuz, ikinci dönem ise 1 Ağustos 2001 - 31 Aralık tarihleri arasındadır. More Sentences |
||||
| General | first of may n. | bir mayıs | ||
|
Long live the first of May! Yaşasın bir Mayıs! More Sentences |
||||
| General | first cousin n. | ilk kuzen | ||
|
Tom is Mary's first cousin. Tom Mary'nin ilk kuzenidir. More Sentences |
||||
| General | first quarter n. | ilk çeyrek | ||
|
Unemployment stood at 8,3 % in the first quarter of 2000, compared to 7,6 % in 1999. İşsizlik oranı, 1999 yılında %7,6’ya kıyasla, 2000’in ilk çeyreğinde %8,3 düzeyinde bulunuyordu. More Sentences |
||||
| General | first impression n. | ilk izlenim | ||
|
The first impression is certainly positive after the first four months. İlk dört ayın ardından ilk izlenim kesinlikle olumlu. More Sentences |
||||
| General | first class n. | birinci sınıf | ||
|
This is truly a first class experience. Bu gerçekten birinci sınıf bir deneyim. More Sentences |
||||
| General | first name n. | isim | ||
|
Of the four names mentioned, for example, two at least would be considered to be generally used as first names. Örneğin, bahsedilen dört isimden en az ikisinin genel olarak ilk isim olarak kullanıldığı düşünülebilir. More Sentences |
||||
| General | first aid n. | ilkyardım | ||
|
Can you give him first aid? Ona ilkyardım yapabilir misin? More Sentences |
||||
| General | first half n. | ilk yarı | ||
|
The figures for the first half of the programme speak for themselves. Programın ilk yarısına ilişkin rakamlar her şeyi açıklamaktadır. More Sentences |
||||
| General | first hour n. | ilk saat | ||
|
The first hours, days, and weeks without cigarettes can be hard. Sigarasız ilk saatler, günler ve haftalar zor olabilir. More Sentences |
||||
| General | first level n. | ilk seviye | ||
|
It seems quite easy in the first levels. İlk seviyelerde oldukça kolay görünüyor. More Sentences |
||||
| General | first phase n. | ilk etap | ||
|
There are 509 villas in the first phase of the project. Projenin ilk etabında 509 adet villa bulunuyor. More Sentences |
||||
| General | first example n. | ilk örnek | ||
|
One of the first examples of this new fraud was in Canada. Bu yeni dolandırıcılığın ilk örneklerinden biri Kanada'da yaşandı. More Sentences |
||||
| General | first row n. | birinci sıra | ||
|
Tom is sitting in the first row. Tom birinci sırada oturuyor. More Sentences |
||||
| General | first priority n. | birinci öncelikli | ||
|
Prevention of exposure to CMRs must be the first priority. CMR'lere maruz kalmanın önlenmesi birinci öncelik olmalıdır. More Sentences |
||||
| General | first year n. | ilk yıl | ||
|
As you know, we came up with EUR 120 million for the first year. Bildiğiniz üzere, ilk yıl için 120 milyon Avro'luk bir rakam ortaya koyduk. More Sentences |
||||
| General | first sight n. | ilk görüş | ||
|
This was not my first sight of him. Bu onu ilk görüşüm değildi. More Sentences |
||||
| General | first product n. | ilk ürün | ||
|
If you compare the sweetness of stevia and sugar, then the first product is much sweeter. Stevia ve şekerin tatlılığını karşılaştırırsanız, ilk ürün çok daha tatlıdır. More Sentences |
||||
| General | first hand n. | ilk el | ||
|
We experienced this at first hand because our group came under fire. Grubumuz ateş altında kaldığı için bunu ilk elden tecrübe ettik. More Sentences |
||||
| General | first name n. | ad | ||
|
Guillermo's first name is used because of safety concerns. Guillermo'nun ilk adı güvenlik endişeleri nedeniyle kullanılıyor. More Sentences |
||||
| General | first-class service n. | birinci sınıf hizmet | ||
|
If you are looking for the first-class service, you have come to the right place! Birinci sınıf hizmet arıyorsanız, doğru yere geldiniz! More Sentences |
||||
| General | first rate n. | birinci sınıf | ||
|
Thank you for the first rate service. Birinci sınıf hizmet için teşekkür ederim. More Sentences |
||||
| General | first three n. | ilk üç | ||
|
Let us call them the first three subjects of the IGC. Bunlara IGC'nin ilk üç konusu diyelim. More Sentences |
||||
| General | first five n. | ilk beş | ||
|
In our country, 2 out of every 5 marriages are divorced in the first five years. Ülkemizde her 5 evlilikten 2'si ilk beş yılda boşanıyor. More Sentences |
||||
| General | first sexual experience n. | ilk cinsel deneyim | ||
|
He had his first sexual experience at the age of 14. İlk cinsel deneyimini 14 yaşında yaşamış. More Sentences |
||||
| General | first aid n. | ilk yardım | ||
|
Their first aid skills serve to minimize minor emergencies. İlk yardım becerileri küçük acil durumları en aza indirmeye hizmet eder. More Sentences |
||||
| General | first round n. | ilk tur | ||
|
Unless there are any objections, the nominations from the first round shall stand. Herhangi bir itiraz olmadığı sürece, ilk turdaki adaylıklar geçerli olacaktır. More Sentences |
||||
| General | first cousins n. | birinci derecede kuzen | ||
|
First cousins are too close for marriage. Birinci dereceden kuzenler evlilik için fazla yakınlar. More Sentences |
||||
| General | first round n. | ilk raund | ||
|
In the first round, they fight with their weapons of choice. İlk rauntta, kendi seçtikleri silahlarla dövüşürler. More Sentences |
||||
| General | first degree relative n. | birinci dereceden akraba | ||
|
This importance is most likely to apply to first degree relatives. Bu önem büyük olasılıkla birinci dereceden akrabalar için geçerlidir. More Sentences |
||||
| General | first grader n. | birinci sınıf öğrencisi | ||
|
The school team and the socialization inside it is another big challenge for a first grader. Okul takımı ve içindeki sosyalleşme, birinci sınıf öğrencisi için bir başka büyük zorluktur. More Sentences |
||||
| General | first decade n. | ilk on yıl | ||
|
The Global Map celebrates its first decade! Dünya Haritası ilk on yılını kutluyor! More Sentences |
||||
| General | first members n. | ilk üyeler | ||
|
If the first Members on the list of questions speak too much, the others will be deprived of their right. Soru listesindeki ilk Üyeler çok fazla konuşursa diğerleri haklarından mahrum kalacaktır. More Sentences |
||||
| General | first option n. | ilk seçenek | ||
|
As you will have inferred from what I have said, the Commission rejects the first option. Söylediklerimden çıkaracağınız üzere, Komisyon ilk seçeneği reddetmektedir. More Sentences |
||||
| General | first issue n. | (dergi vb) ilk sayı | ||
|
The first issue of Scientific American magazine was published. Scientific American dergisinin ilk sayısı yayımlandı. More Sentences |
||||
| General | first letter n. | ilk harf | ||
|
It is also the first letter of the Arabic alphabet. Aynı zamanda Arap alfabesinin ilk harfidir. More Sentences |
||||
| General | first question n. | ilk soru | ||
|
I will come back to the honourable Member of Parliament on the first question as soon as possible. İlk soruyla ilgili olarak Sayın Parlamento Üyesi'ne mümkün olan en kısa sürede geri döneceğim. More Sentences |
||||
| General | first among equals n. | eşitler arasında birinci | ||
|
In other words, the president would only be the first among equals. Yani cumhurbaşkanı ancak eşitler arasında birinci olacaktı. More Sentences |
||||
| General | first steps n. | ilk adımlar | ||
|
Of course, these are only the first steps in what will, of necessity, be a long, major process. Elbette bunlar, uzun ve önemli bir sürecin yalnızca ilk adımlarıdır. More Sentences |
||||
| General | first flower n. | ilk çiçek | ||
|
The first flower bloomed on December 28th. İlk çiçek 28 Aralık'ta açtı. More Sentences |
||||
| General | first group n. | ilk grup | ||
|
The first group of amendments deals with general issues. Değişikliklerin ilk grubu genel konularla ilgilidir. More Sentences |
||||
| General | first meeting n. | ilk buluşma | ||
|
The first meeting took place at a café. İlk buluşma bir kafede gerçekleşti. More Sentences |
||||
| General | first date n. | ilk buluşma | ||
|
Are you willing to kiss on the first date? İlk buluşmada öpüşmeye hazır mısın? More Sentences |
||||
| General | first aid training n. | ilk yardım eğitimi | ||
|
What is the importance of first aid training? İlk yardım eğitiminin önemi nedir? More Sentences |
||||
| General | first priority n. | birinci öncelik | ||
|
Full membership in CEN and Cenelec of the Turkish Standards Institution is currently a first priority. Türk Standartları Enstitüsünün CEN ve Cenelec'e tam üyeliği şu anda birinci önceliktir. More Sentences |
||||
| General | first glance n. | ilk bakış | ||
|
But it is only the first glance. Ama bu sadece ilk bakış. More Sentences |
||||
| General | first nations n. | ilk milletler | ||
|
Tom is a member of the First Nations. Tom, İlk Milletler'in bir üyesi. More Sentences |
||||
| General | first week n. | ilk hafta | ||
|
The official number of civilian deaths during this first week reminds us that this is not the case. Bu ilk hafta içinde ölen sivillerin resmi sayısı bize durumun böyle olmadığını hatırlatıyor. More Sentences |
||||
| General | basic first aid n. | temel ilk yardım | ||
|
Basic first aid techniques and rescue signals should also be learned as part of your training. Temel ilk yardım teknikleri ve kurtarma sinyalleri de eğitiminizin bir parçası olarak öğrenilmelidir. More Sentences |
||||
| General | first encounter n. | ilk karşılaşma | ||
|
This may be their first encounter with death. Bu onların ölümle ilk karşılaşmaları olabilir. More Sentences |
||||
| General | first candidate n. | ilk aday | ||
|
Poland must be the first candidate country to enter the European Union. Polonya, Avrupa Birliği'ne girecek ilk aday ülke olmalıdır. More Sentences |
||||
| General | first step n. | başlangıç | ||
|
We are taking some first steps with this meeting. Biz bu toplantı ile bir başlangıç yapıyoruz. More Sentences |
||||
| General | first world country n. | birinci dünya ülkesi | ||
|
In first world countries, iron deficiency is still one of the most common nutrient deficiencies. Birinci dünya ülkelerinde demir eksikliği hala en yaygın besin eksikliklerinden biridir. More Sentences |
||||
| General | be first v. | birinci olmak | ||
|
Tom is likely to be first. Tom muhtemelen birinci olacak. More Sentences |
||||
| General | come in first v. | birinci olmak (yarışta) | ||
|
Finland's Tanja Poutiainen came in first, followed by Austria's Marlies Schild. Finlandiyalı Tanja Poutiainen birinci olurken, onu Avusturyalı Marlies Schild izledi. More Sentences |
||||
| General | come first v. | birinci gelmek | ||
|
Who do you think will come first? Kimin birinci geleceğini düşünüyorsun? More Sentences |
||||
| General | come in first v. | birinci gelmek | ||
|
I came in first. Birinci geldim. More Sentences |
||||
| General | do first aid v. | ilk yardım yapmak | ||
|
Do you know how to do first aid? İlk yardım yapmayı biliyor musun? More Sentences |
||||
| General | first and foremost adj. | en başta | ||
|
The majority of these people come from Pakistan, Bangladesh, Sri Lanka, Afghanistan and first and foremost from Iraq. Bu kişilerin çoğunluğu Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka, Afganistan ve en başta Irak'tan gelmektedir. More Sentences |
||||
| General | first half of adj. | ilk yarısı | ||
|
The first half of the last century was the worst in the history of the world with two world wars. Geçen yüzyılın ilk yarısı, iki dünya savaşı ile dünya tarihinin en kötü dönemiydi. More Sentences |
||||
| General | first-rate adj. | birinci sınıf | ||
|
That is exactly what makes the system first-rate. Sistemi birinci sınıf yapan da tam olarak budur. More Sentences |
||||
| General | first-hand adj. | ilk elden | ||
|
Commissioner Patten gave a first-hand account of the debate in Great Britain. Komisyon Üyesi Patten, Büyük Britanya'daki tartışmaları ilk elden aktardı. More Sentences |
||||
| General | first-rate adj. | mükemmel | ||
|
It is no exaggeration to say that he is a first-rate writer. Onun mükemmel bir yazar olduğunu söylemek abartı değildir. More Sentences |
||||
| General | first-class adj. | birinci mevkide | ||
|
Do you always travel first-class? Her zaman birinci mevkide mi seyahat edersin? More Sentences |
||||
| General | first-class adj. | birinci sınıf | ||
|
He makes a first-class contribution to the work of the committee which I have the honour to chair. Başkanlığını yapmaktan onur duyduğum komitenin çalışmalarına birinci sınıf bir katkı sağlamaktadır. More Sentences |
||||
| General | first-time adj. | ilk kez | ||
|
On average, there will be 25 million first-time Chinese travelers every year for the next 10 years. Önümüzdeki 10 yıl boyunca her yıl ortalama 25 milyon Çinli ilk kez seyahat edecek. More Sentences |
||||
| General | first sergeant n. | kıdemli başçavuş | ||
| General | first degree liability n. | birinci derecede sorumluluk | ||
| General | the first letter of the arabic alphabet n. | elif | ||
| General | first floor n. | abd zemin kat | ||
| General | first sale of the day n. | siftah | ||
| General | first epistle n. | ilk mektup | ||
| General | the first thing to be done n. | yapılması gereken ilk şey | ||
| General | first milk n. | ağız | ||
| General | first aid station n. | ilkyardım istasyonu | ||
| General | first night n. | gala | ||
| General | court of first instance of the european communities n. | avrupa toplulukları ilk derece mahkemesi | ||
| General | first lady n. | abd başkanının karısı | ||
| General | first watch n. | gecenin ilk nöbeti | ||
| General | first name n. | küçük ad | ||
| General | first night n. | gala gecesi | ||
| General | love at first sight n. | ilk görüşte aşk | ||
| General | first floor n. | zemin katı | ||
| General | first fruits n. | semere | ||
| General | first floor n. | zemin kat | ||
| General | first secretary n. | başkatip | ||
| General | first aid in illness and injury n. | hastalık ve yaralanmada ilkyardım | ||
| General | first light n. | şafak | ||
| General | first cousin n. | teyze çocuğu | ||
| General | first responder n. | ilk müdahale ekibi | ||
| General | first print n. | alt baskı | ||
| General | first aid kit n. | ilkyardım çantası | ||
| General | first love n. | ilk göz ağrısı | ||
| General | first moment n. | ilk an | ||
| General | first lord of the admiralty n. | deniz bakanı | ||
| General | first prize n. | büyük ikramiye | ||
| General | first name n. | asıl isim | ||
| General | the very first n. | tam ilki | ||
| General | first child n. | ilk göz ağrısı | ||
| General | the first day of the week n. | hafta başı | ||
| General | first night n. | açılış gecesi | ||
| General | first person n. | ilk ağız | ||
| General | first chop n. | birinci sınıf | ||
| General | first class n. | taşıtta birinci mevki | ||
| General | the first world war n. | birinci dünya savaşı | ||
| General | murder in the first degree n. | kasten adam öldürme | ||
| General | at the first opportunity n. | ilk fırsatta | ||
| General | first law of motion n. | hareketin ilk kuralı | ||
| General | first contact with europeans n. | avrupalılarla ilk ilişki | ||
| General | first instance n. | ilk an | ||
| General | first class bank n. | birinci sınıf banka | ||
| General | the first of these n. | bunlardan ilki | ||
| General | average age of women who bear their first child n. | çocuk doğurma ortalama yaşı | ||
| General | court of first instance n. | sulh mahkemesi | ||
| General | first class mail n. | birinci sınıf posta | ||
| General | being in the first place n. | başta olmak üzere | ||
| General | old or first love n. | ilk göz ağrısı | ||
| General | first level n. | birinci evre | ||
| General | first level n. | birinci seviye | ||
| General | first instance n. | ilk durum | ||
| General | first instance n. | ilk vaka | ||
| General | right of first refusal n. | rüçhan hakkı | ||
| General | first interview n. | ilk görüşme | ||
| General | first date n. | ilk görüşme | ||
| General | first delivery n. | ilk teslim | ||
| General | first intention n. | ilk algılama | ||
| General | first rank n. | birinci sıra | ||
| General | first aid center n. | ilk yardım merkezi | ||
| General | commercial court of first instance n. | asliye ticaret mahkemesi | ||
| General | first application n. | ilk başvuru | ||
| General | love at first sight n. | yıldırım aşkı | ||
| General | first aid cabinet n. | ilk yardım dolabı | ||
| General | first class fish restaurant n. | birinci sınıf balık restoranı | ||
| General | first story n. | birinci kat | ||
| General | first coat n. | birinci kat sıva | ||
| General | first quality n. | birinci kalite | ||
| General | first generation n. | birinci kuşak | ||
| General | first coat n. | birinci kat | ||
| General | first coat n. | ilk boya katı | ||
| General | first coat n. | ilk örtü | ||
| General | feet-first dive n. | çivileme | ||
| General | first-aid kit n. | ilkyardım çantası | ||
| General | first-time user n. | ilk kez kullanan | ||
| General | first-degree historical monument n. | birinci derece tarihi eser | ||
| General | first-growth forest n. | balta girmemiş orman | ||
| General | the first turkish-muslim women’s union in anatolia n. | bacıyan-ı rum | ||
| General | small first-aid cupboard n. | ecza dolabı | ||
| General | safety-first policy n. | ihtiyat politikası | ||
| General | the first turkish-muslim women’s union in anatolia n. | anadolu kadınlar birliği | ||
| General | twenty-first century n. | yirmibirinci yüzyıl | ||
| General | first age n. | ilk çağ | ||
| General | first class ticket n. | birinci mevki bileti | ||
| General | first hand n. | birinci el | ||
| General | first class n. | birinci mevki | ||
| General | first aid crew n. | ilk yardım ekibi | ||
| General | the first week of the month n. | ayın ilk haftası | ||
| General | first round n. | birinci tur | ||
| General | first cousins n. | amca çocuğu | ||
| General | first cousins n. | teyze çocuğu | ||
| General | first cousins n. | kuzen | ||
| General | first round n. | birinci raund | ||
| General | first-born child n. | ilk doğan çocuk | ||
| General | first degree of kinship n. | birinci dereceden akrabalık | ||
| General | the first item on the agenda n. | gündemin ilk maddesi | ||
| General | the first item on the agenda n. | gündemin ilk sırası | ||
| General | first half of the year n. | yılın ilk yarısı | ||
| General | first known study n. | bilinen ilk çalışma | ||
| General | first degree relative n. | birinci derece akraba | ||
| General | a first in the world n. | dünyada bir ilk | ||
| General | first day at school n. | okuldaki ilk gün | ||
| General | first class n. | birinci kalite | ||
| General | first quality n. | 1. kalite | ||
| General | first-year pupil n. | birinci sınıf öğrencisi | ||
| General | first instance n. | ilk merci | ||
| General | fifty first n. | elli birinci | ||
| General | first decade n. | ilk on yıllık dilim | ||
| General | excitement on the first day n. | ilk günkü heyecan | ||
| General | first-half cash n. | yarısı peşin | ||
| General | first bullet n. | ilk kurşun | ||
| General | name of first pet n. | ilk evcil hayvanın adı | ||
| General | name of first pet n. | ilk evcil hayvanın ismi | ||
| General | a first cousin once removed n. | kuzenin çocuğu | ||
| General | a first cousin once removed n. | kuzen çocuğu | ||
| General | first edition of the book n. | kitabın ilk baskısı | ||
| General | first weekend n. | ilk haftasonu | ||
| General | the first half of the year n. | yılın ilk yarısı | ||
| General | the first half of the year n. | senenin ilk yarısı | ||
| General | first stage n. | birinci etap | ||
| General | aries is the first sign of the zodiac n. | koç zodyak'ın ilk burcudur | ||
| General | first train available n. | müsait/kalkacak olan ilk tren | ||
| General | first train available n. | bulduğum ilk tren | ||
| General | first plane available n. | müsait/kalkacak olan ilk uçak | ||
| General | first plane available n. | bulduğum ilk uçak | ||
| General | first choice n. | birinci seçenek | ||
| General | first choice n. | ilk seçenek | ||
| General | first option n. | birinci seçenek | ||
| General | the first ever animal trails n. | hayvanlara ait ilk izler | ||
| General | first examination n. | ilk muayene | ||
| General | first inspection n. | ilk muayene | ||
| General | the first leg of the journey n. | gezinin ilk ayağı | ||
| General | first caller n. | ilk arayan | ||
| General | first-grade skills n. | birinci sınıfta öğrencilere öğretilen beceriler | ||
| General | the first day of school n. | okulun ilk günü | ||
| General | first rank n. | birincilik derecesi | ||
| General | first place n. | birincilik derecesi | ||
| General | first-born child n. | ilk doğan/doğmuş çocuk | ||
| General | first serious attack n. | ilk ciddi saldırı | ||
| General | first serious attack n. | ilk ciddi atak | ||
| General | first cousin twice removed n. | kuzen torunu | ||
| General | first letter n. | baş harf | ||
| General | the first name on the list n. | listedeki ilk isim | ||
| General | turning the first sod ceremony n. | temel atma töreni | ||
| General | turning the first sod n. | temel atma töreni | ||
| General | first five countries n. | ilk beş ülke | ||
| General | first among peers n. | eşitlerin birincisi | ||
| General | first among equals n. | eşitlerin birincisi | ||
| General | first secretary n. | başbakan | ||
| General | first bosphorus bridge n. | 1. boğaziçi köprüsü | ||
| General | first bosphorus bridge n. | boğaziçi köprüsü | ||
| General | first bosphorus bridge n. | 1. köprü | ||
| General | first bosphorus bridge n. | birinci boğaz köprüsü | ||
| General | the first dance n. | ilk dans | ||
| General | first hundred pages n. | ilk 100 sayfa | ||
| General | first responder vehicle n. | ilk müdahale aracı | ||
| General | first responder vehicle n. | yangına ilk müdahale aracı | ||
| General | first of its kind n. | türünün ilk örneği | ||
| General | first two decades of the eighth century n. | sekizinci yüzyılın ilk yirmi yılı | ||
| General | first contestant n. | birinci yarışmacı | ||
| General | the first day of the week n. | haftanın ilk günü | ||
| General | the first business day of the week n. | haftanın ilk çalışma günü | ||
| General | the first business day of the week n. | haftanın ilk iş günü | ||
| General | first nations n. | birinci akvam | ||
| General | the first person to go to space n. | uzaya giden ilk insan | ||
| General | the first person to go to space n. | uzaya giden ilk kişi | ||
| General | first person to set foot on the moon n. | aya ilk ayak basan kişi | ||
| General | first person to step on the moon n. | aya ilk ayak basan kişi | ||
| General | first person to step foot on the moon n. | aya ilk ayak basan kişi | ||
| General | first timer n. | bir şeyi ilk defa yapan kişi | ||
| General | first group n. | birinci grup | ||
| General | first choice n. | öncelikli tercih | ||
| General | first mentioned n. | bir konu için ilk yapılan ya da ilk söylenen şey | ||
| General | first class n. | 1.sınıf | ||
| General | first grade n. | 1.sınıf | ||
| General | first lady n. | först leydi | ||
| General | first lady n. | başkan karısı/eşi | ||
| General | first lady n. | devlet başkanı karısı/eşi | ||
| General | first quarter moon symbol n. | ilk çeyrek ay sembolü | ||
| General | first line in defense n. | savunma hattının ön cephesi | ||
| General | first-person interpreting n. | birinci tekil şahıs çeviri | ||
| General | first-person interpreting n. | ilk ağızdan tercüme | ||
| General | first-person interpreting n. | birinci ağızdan çeviri | ||
| General | first week n. | birinci hafta | ||
| General | first day n. | birinci gün | ||
| General | first day n. | ilk gün | ||
| General | the first day of the year n. | yılın ilk günü | ||
| General | the first day of the year n. | senenin ilk günü | ||
| General | first place n. | okul/bölüm birinciliği | ||
| General | time to first fix n. | ilk düzeltme zamanı | ||
| General | time-to-first-fix n. | ilk tamire kadar geçen süre | ||
| General | first resort n. | ilk çare | ||
| General | first sex experience n. | ilk seks deneyimi | ||
| General | first touch n. | ilk karşılaşma | ||
| General | our first year n. | birinci yılımız | ||
| General | our first year n. | birinci senemiz | ||
| General | first unit n. | birinci ünite | ||
| General | first constitutional era n. | birinci meşrutiyet | ||
| General | the first race of the day n. | günün ilk yarışı | ||
| General | a buck of the first head n. | olgunluğa ulaşmış beş yaşında geyik boynuzu | ||
| General | first candidate n. | birinci aday | ||
| General | first finger n. | işaret parmağı | ||
| General | first place n. | bi̇ri̇nci̇li̇k | ||
| General | the first thing n. | hiçbir şey | ||
| General | the first thing n. | zerre kadar şey (bile) | ||
| General | thirty-first n. | otuz birinci | ||
| General | thirty-first n. | otuz birde birlik kısım | ||
| General | first impression n. | ilk intiba | ||
| General | first order of business n. | yapılacak ilk şey | ||
| General | first order of business n. | yapılması gereken ilk şey | ||
| General | twenty-first n. | bir şeyin yirmi beşte biri | ||
| General | twenty-first n. | (ingiltere'de) 21'inci yaş günü | ||
| General | twenty-first n. | serinin yirmi beşinci elemanı | ||
| General | first draft n. | müsvedde | ||
| General | first touch n. | ilk dokunuş | ||
| General | average age of women who bear their first child n. | ilk çocuğun doğurulduğu ortalama yaş | ||
| General | average age of women who bear their first child n. | ortalama ilk çocuğu doğurma yaşı | ||
| General | ff (first family) n. | bir yerdeki en yüksek statülü ailenin üyesi | ||
| General | ff (first family) n. | bir yerde en yüksek statülü aile | ||
| General | first cousin n. | benzeyen birey | ||
| General | first blush n. | ilk izlenim | ||
| General | first blush n. | ilk bakış | ||
| General | first cousin n. | yakından bağlantılı unsur | ||
| General | first day cover n. | iptal mühürlü gönderi | ||
| General | first appearance n. | başlangıç | ||
| General | first family n. | ilk yerleşimcilerin soyundan gelen aile | ||
| General | first family n. | seçkin aile | ||
| General | first base n. | ilk girişim | ||
| General | first family n. | yüksek sosyal statülü aile | ||
| General | first base n. | ilk evre | ||
| General | first family n. | nüfuzlu aile | ||
| General | first aid n. | ilk yardım tedavisi | ||
| General | first aid n. | ilk yardım uygulaması | ||
| General | first appearance n. | ilk ortaya çıkış | ||
| General | first cause n. | bir şeyin nedeni | ||
| General | first family n. | bir bölgenin önde gelen ailesi | ||
| General | first day cover n. | mührün düzenlendiği tarihte damgalanmış iptal mühürlü zarf | ||
| General | first blood n. | rakibe karşı elde edilen ilk avantaj | ||
| General | first appearance n. | ilk defa piyasaya sürme | ||
| General | first cause n. | birincil gerekçe | ||
| General | first blood n. | rakibe karşı ilk fırsat | ||
| General | first appearance n. | başlama | ||
| General | first base n. | ilk basamak | ||
| General | first cause n. | esas kaynak | ||
| General | first base n. | ilk adım | ||
| General | first lady n. | alanında öne çıkan kadın | ||
| General | first-rater n. | üstün kalite şey | ||
| General | first water n. | üstün nitelik | ||
| General | first step n. | ilk hareket | ||
| General | first-rater n. | kaliteli şey | ||
| General | first-rater n. | kusursuz kimse | ||
| General | first water n. | üst rütbe | ||
| General | first light n. | gün doğumu | ||
| General | first gentleman n. | mesleğinde öne çıkan adam | ||
| General | first water n. | üst seviye | ||
| General | first of may n. | işçi bayramı | ||
| General | first water n. | üst kalite | ||
| General | first step n. | ilk aşama | ||
| General | first family n. | tanınmış aile | ||
| General | first water n. | baş mevki | ||
| General | first-rater n. | birinci sınıf kimse | ||
| General | first water n. | (elmas veya incide) en yüksek kalite | ||
| General | first water n. | üstün yetenek | ||
| General | first lady n. | emsal teşkil eden kadın | ||
| General | first gentleman n. | kadın devlet başkanının eşi | ||
| General | first water n. | birinci sınıf | ||
| General | first-class car n. | birinci sınıf araç | ||
| General | first lady n. | (meslek veya sanat dalında) önde gelen kadın temsilci | ||
| General | first gentleman n. | en önemli adam | ||
| General | first fleet [australia] n. | birinci filo | ||
| General | first-born n. | en büyük çocuk | ||
| General | first-place finish n. | (yarışta) birinci bitirme | ||
| General | first water n. | birinci kalite | ||
| General | first-rater n. | mükemmel kimse | ||
| General | first water n. | (elmas veya incide) en yüksek saflık derecesi | ||
| General | forty-first n. | bir şeye ait kırk bir eş parçadan biri | ||
| General | forty-first n. | kırk bir sıra sayı | ||
| General | forty-first n. | (bir birime ait) kırk bir eş parça | ||
| General | first world country n. | gelişmiş ülke | ||
| General | first thought n. | ilk düşünce | ||
| General | first sweetheart n. | ilk sevgili | ||
| General | go for the first time v. | ayak atmak | ||
| General | fire the first shot v. | ilk silah atan olmak | ||
| General | be the first v. | birinci gelmek | ||
| General | draw one's first breath v. | dünyaya gelmek | ||
| General | rank first v. | birinci olmak | ||
| General | make the first sale of the day v. | siftah yapmak | ||
| General | take the first step v. | ilk adımı atmak | ||
| General | rank (first/second etc) in v. | derece yapmak | ||
| General | rank (first/second etc) in v. | dereceye girmek | ||
| General | make the first sale of the day v. | siftah etmek | ||
| General | travel first class v. | birinci mevkide seyahat etmek | ||
| General | rank first v. | ön sırayı almak | ||
| General | graduate with a first v. | birincilikle mezun olmak | ||
| General | take the first place v. | birinci sırayı almak | ||
| General | win the first place v. | birinci gelmek | ||
| General | come first v. | birincilik almak | ||
| General | win the first place v. | birincilik almak | ||
| General | be first v. | birinci gelmek | ||
| General | be first v. | birincilik almak | ||
| General | love at first sight v. | ilk görüşte aşık olmak | ||
| General | receive first-class education v. | iyi eğitim almak | ||
| General | go first class v. | birinci mevkide gitmek | ||
| General | cast the first stone v. | ilk taşı atmak | ||
| General | render first aid v. | ilk yardım sağlamak | ||
| General | do something for the first time v. | bir şeyi ilk kez yapmak | ||
| General | be appointed for the first time v. | (bir göreve vb) ilk defa atanmak | ||
| General | buy at first hand v. | birinci elden satın almak | ||
| General | be a first in the world v. | dünyada bir ilk olmak | ||
| General | be a first v. | bir ilk olmak | ||
| General | be the first v. | bir ilk olmak | ||
| General | be the first v. | ilk olmak | ||
| General | come in first v. | birinci olmak | ||
| General | come in first in the race v. | yarışta birinci gelmek | ||
| General | come in first in the race v. | yarışta birinci olmak | ||
| General | take the first step to do something v. | (bir şeyleri yapmak için) ilk adımı atmak | ||
| General | take the first steps v. | ilk adımları atmak | ||
| General | have all the makings of a first-class scandal v. | tam anlamıyla birinci sınıf bir skandal olmak | ||
| General | regret having come (at all/in the first place) v. | geldiğine geleceğine pişman olmak | ||
| General | give the first signs/signals of a new move v. | yeni bir hamlenin ilk sinyallerini vermek | ||
| General | be on the first rank v. | ilk sırada olmak | ||
| General | be in the first place v. | birinci sırada olmak | ||
| General | rank first v. | ilk sırada olmak | ||
| General | be on the first rank v. | birinci sırada olmak | ||
| General | be in the first place v. | ilk sırada olmak | ||
| General | rank first v. | birinci sırada olmak | ||
| General | come first v. | birinci sırada olmak | ||
| General | come first v. | ilk sırada olmak | ||
| General | be a first-time teacher v. | öğretmenlikte yeni olmak | ||
| General | be pregnant with her first/second child/baby v. | birinci/ikinci çocuğuna/bebeğine hamile olmak | ||
| General | try something for the first time v. | bir şeyi ilk kez denemek | ||
| General | score the first goal v. | ilk gölü atmak | ||
| General | be the first of v. | ilki olmak | ||
| General | be the first of v. | -in birincisi olmak | ||
| General | get first place v. | birinci olmak | ||
| General | make the first move v. | ilk hamleyi yapmak | ||
| General | pick (it) up on the first ring v. | ilk çaldırışta telefona cevap vermek | ||
| General | pick (it) up on the first ring v. | ilk çaldırışta telefona bakmak | ||
| General | pick (it) up on the first ring v. | ilk çaldırışta telefonu açmak | ||
| General | be charged with criminal possession of a controlled substance in the first degree v. | birinci dereceden yasaklı bir maddeyi üzerinde bulundurmaktan ötürü suçlanmak | ||
| General | first-foot v. | (bir eve) ilk ayak basan olmak | ||
| General | first-name v. | adıyla hitap etmek | ||
| General | first-name v. | senli benli konuşmak | ||
| General | first and foremost adj. | en önemlisi | ||
| General | first-rate adj. | üstün kaliteli | ||
| General | of the first water adj. | en iyi | ||
| General | first rank adj. | birinci dereceden | ||
| General | first hand adj. | ilk elden | ||
| General | first hand adj. | doğrudan | ||
| General | of the first water adj. | birinci sınıf | ||
| General | twenty first adj. | yirmibirinci | ||
| General | first hand adj. | aracısız | ||
| General | of the first water adj. | çok iyi | ||
| General | first and last adj. | ilk ve son | ||
| General | of the first water adj. | en halis cinsten | ||
| General | of first priority adj. | öncelikli | ||
| General | first-class adj. | mükemmel | ||
| General | first-class adj. | çok iyi | ||
| General | first-rate adj. | üstün | ||
| General | first-hand adj. | aracısız | ||
| General | first-hand adj. | doğrudan | ||
| General | first-rate adj. | klas | ||
| General | first-rate adj. | birinci kalite | ||
| General | first-class adj. | üstün | ||
| General | first-class adj. | birinci mevkie ait | ||
| General | first-class adj. | birinci mevki | ||
| General | first-class adj. | ekstra | ||
| General | first-rate adj. | ekstra | ||
| General | first-class adj. | pırlanta gibi | ||
| General | twenty-first adj. | yirmi-birinci | ||
| General | thirty-first adj. | otuzbirinci | ||
| General | first born adj. | ilk doğan | ||
| General | the first and only adj. | ilk ve tek | ||
| General | twenty first adj. | yirmi birinci | ||
| General | thirty first adj. | otuz birinci | ||
| General | forty first adj. | kırk birinci | ||
| General | ninety first adj. | doksan birinci | ||
| General | sixty first adj. | altmış birinci | ||
| General | eighty first adj. | seksen birinci | ||
| General | seventy first adj. | yetmiş birinci | ||
| General | organized as first adj. | ilk kez düzenlenmiş | ||
| General | mobile-first adj. | mobil cihazları önceleyen | ||
| General | thirty-first adj. | otuz birde bir | ||
| General | twenty-first adj. | yirmi birde bir | ||
| General | hundred-and-first adj. | yüz birinci | ||
| General | first-class adj. | üst kalite | ||
| General | first-degree adj. | en düşük | ||
| General | first-class adj. | birinci sınıf konaklama ile ilgili | ||
| General | first-class adj. | olağanüstü | ||
| General | first-class adj. | üstün kalite | ||
| General | first-class adj. | birinci sınıf yolculuğa ait | ||
| General | first-class adj. | türünün en iyisi olan | ||
| General | first-class adj. | birinci ayar | ||
| General | first-class adj. | en yüksek kalitede olan | ||
| General | first-degree adj. | en ciddi | ||
| General | first-class adj. | muazzam | ||
| General | first-class adj. | üst sınıf | ||
| General | first-degree adj. | en yüksek | ||
| General | first-degree adj. | doğrudan | ||
| General | first-class adj. | birinci sınıf konaklamaya ait | ||
| General | first-degree adj. | en hafif | ||
| General | first-class adj. | birinci sınıf yolculuk ile ilgili | ||
| General | first-degree adj. | kasıtlı | ||
| General | first-come-first-served adj. | sonradan gönderilmeyen | ||
| General | first-generation adj. | birinci nesil mülteci çocuklarına ait veya ilgili | ||
| General | first-string adj. | baş | ||
| General | first-string adj. | başta gelen | ||
| General | first-string adj. | nitelikli | ||
