kalmak - Turc Anglais Dictionnaire

kalmak

Sens de "kalmak" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 53 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
kalmak abide v.
Go back to that source and abide there.
O kaynağa geri dönün ve orada kalın.

More Sentences
kalmak stay v.
My mom will stay at my house for a month.
Annem bir ay boyunca benim evimde kalacak.

More Sentences
General
kalmak come to v.
The Member States fall embarrassingly short of the standard when it comes to international aid.
Üye Devletler uluslararası yardım konusunda utanç verici bir şekilde standartların gerisinde kalmaktadır.

More Sentences
kalmak stand v.
That is no reason to stand firm on your own national interests alone.
Bu, yalnızca kendi ulusal çıkarlarınıza bağlı kalmanız için bir neden değildir.

More Sentences
kalmak put up v.
Put up your dukes.
Düklerini kaldır.

More Sentences
kalmak be v.
Both of them, however, held very closely to the time that they were allocated.
Ancak her ikisi de kendilerine tahsis edilen zamana çok sıkı bir şekilde bağlı kalmışlardır.

More Sentences
kalmak inherited from v.
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
Tom, büyükbabasından kalan parayla Mary'ye bir nişan yüzüğü aldı.

More Sentences
kalmak wait v.
I really do not see why their distribution has to wait until the afternoon.
Bunların dağıtımının neden öğleden sonraya kaldığını gerçekten anlamıyorum.

More Sentences
kalmak stop v.
It stops short of the actual objective.
Asıl hedefin gerisinde kalıyor.

More Sentences
kalmak leave v.
That would leave about five remaining amendments which I would advise the House to vote down.
Bu durumda geriye Meclisin reddetmesini tavsiye edeceğim yaklaşık beş değişiklik kalıyor.

More Sentences
kalmak exist v.
The Union's foreign and defence policy exists more in speeches than in actions, and I regret this.
Birliğin dış ve savunma politikası eylemlerden ziyade söylemlerde kalmaktadır ve bundan üzüntü duyuyorum.

More Sentences
kalmak survive v.
They are struggling to survive in business.
İşlerinde kalma mücadelesi veriyorlar.

More Sentences
kalmak room v.
She is planning to room with another student this semester.
Bu dönem başka bir öğrenciyle beraber kalmayı planlıyor.

More Sentences
kalmak persist v.
Spore forms enter the environment and persist for a long time in the soil.
Spor formları çevreye girer ve toprakta uzun süre kalır.

More Sentences
kalmak flunk v.
I flunked every class related to math.
Matematikle bağlantısı olan her dersten kaldım.

More Sentences
kalmak be left v.
There are only 25 days left to the event!
Etkinliğe sadece 25 gün kaldı!

More Sentences
kalmak be left over v.
I drank the milk that was left over from breakfast.
Kahvaltıdan kalan sütü içtim.

More Sentences
kalmak keep v.
If you love it so much, you can keep it.
Eğer çok seviyorsan, sende kalabilir.

More Sentences
kalmak lie v.
That lies upon their conscience.
Bu onların vicdanına kalmış bir şey.

More Sentences
kalmak keep to v.
I think that we can avoid smaller pensions if we keep to the philosophy I referred to earlier.
Daha önce atıfta bulunduğum felsefeye sadık kalırsak daha küçük emekli maaşlarından kaçınabileceğimizi düşünüyorum.

More Sentences
kalmak fail v.
Such participation could not fail to help bring cultures and mentalities closer together.
Bu tür bir katılım, kültürlerin ve zihniyetlerin birbirine yakınlaşmasına yardımcı olmaktan geri kalmayacaktır.

More Sentences
kalmak stay v.
Mr. Connor will stay as the manager of this department.
Bay Connor bu bölümün müdürü olarak kalacak.

More Sentences
kalmak lie v.
That lies upon their conscience.
Bu onların vicdanına kalmış.

More Sentences
kalmak linger v.
Lingering in refugee camps, their fate attracts no international attention.
Mülteci kamplarında kalan bu insanların kaderi uluslararası alanda ilgi görmüyor.

More Sentences
kalmak hang v.
Allow the other leg to hang free.
Diğer bacağın serbest kalmasına izin verin.

More Sentences
kalmak crash v.
Why don't you crash at my place for a while?
Neden bir süreliğine bende kalmıyorsun?

More Sentences
Technical
kalmak stay v.
Their staying power has really been put to the test.
Kalma güçleri gerçekten test edildi.

More Sentences
kalmak remain v.
The United States wishes its agriculture to remain strong.
Amerika Birleşik Devletleri tarımının güçlü kalmasını istiyor.

More Sentences
General
kalmak sleep v.
kalmak left v.
kalmak spend time v.
kalmak dwell v.
kalmak bed v.
kalmak tarry v.
kalmak fall to v.
kalmak rest v.
kalmak devolve v.
kalmak continue v.
kalmak descend from v.
kalmak refuge v.
kalmak hover over v.
kalmak sojourn v.
kalmak cease v.
kalmak bide v.
kalmak leng v.
kalmak haunt v.
kalmak staw v.
kalmak hove [dialect] v.
Phrasals
kalmak linger on v.
kalmak last out v.
kalmak hang on v.
Education
kalmak dop v.
Slang
kalmak dig v.

Sens de "kalmak" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
mahsur kalmak be stuck in v.
Tom was stuck in Boston because of the snow storm.
Tom kar fırtınası yüzünden Boston'da mahsur kaldı.

More Sentences
geriye kalmak remain v.
Few trees remain after the fire.
Yangından geriye çok az ağaç kaldı.

More Sentences
mahsur kalmak be stuck v.
They were stuck for hours in a traffic jam.
Trafik sıkışıklığında saatlerce mahsur kaldılar.

More Sentences
kalmak (bir pozisyonda/derecede vb) remain v.
Illegal immigrants were allowed to remain in the USA under certain conditions.
Yasadışı göçmenlerin belirli koşullar altında ABD'de kalmalarına izin verildi.

More Sentences
geç kalmak be late v.
Tom texted Mary to let her know that he was going to be late.
Tom, Mary'e geç kalacağını bildirmek için mesaj gönderdi.

More Sentences
maruz kalmak be exposed to v.
Skin shouldn't be exposed to sunlight for too long.
Cilt çok uzun süre güneş ışığına maruz kalmamalı.

More Sentences
bir arada kalmak stick together v.
The best we can do is stick together.
Yapabileceğimiz en iyi şey bir arada kalmak.

More Sentences
baki kalmak abide v.
kalmak (sessiz/hareketsiz) remain v.
artmak (kalmak) remain v.
merakta kalmak worry v.
gündemde kalmak remain popular v.
gündemde kalmak remain relevant v.
General
cevapsız kalmak remain unanswered n.
This is the first question, which remains unanswered.
Bu, cevapsız kalan ilk sorudur.

More Sentences
hamile kalmak become pregnant v.
I would also like to suggest that if men could become pregnant, abortion would not be a problem anywhere in the world.
Ayrıca, erkekler hamile kalabilseydi, kürtajın dünyanın hiçbir yerinde sorun olmayacağını da belirtmek isterim.

More Sentences
gereğinden fazla kalmak overstay v.
Tom has overstayed his welcome.
Tom gereğinden fazla kaldı.

More Sentences
yoksun kalmak lack v.
When we talk about environmental protection, what we say sometimes lacks credibility.
Çevrenin korunması hakkında konuştuğumuzda, söylediklerimiz bazen inandırıcılıktan yoksun kalıyor.

More Sentences
sadık kalmak be faithful v.
You must, above all, be faithful to your friends.
Her şeyden önce arkadaşlarınıza sadık kalmalısınız.

More Sentences
sadık kalmak remain faithful to v.
Adult individuals remain faithful to each other throughout their lives.
Yetişkin bireyler yaşamları boyunca birbirlerine sadık kalırlar.

More Sentences
yoksun kalmak be deprived of v.
Tom's brain was deprived of oxygen for too long.
Tom'un beyni uzun süre oksijenden yoksun kaldı.

More Sentences
evde kalmak stay in v.
Do not stay in the house the whole day.
Bütün gün evde kalmayın.

More Sentences
memnun kalmak be satisfied v.
My father was satisfied with the result.
Babam sonuçtan memnun kaldı.

More Sentences
içeride kalmak stay in v.
You can go outside or stay in.
Dışarı çıkabilir veya içeride kalabilirsiniz.

More Sentences
maruz kalmak be exposed to v.
Paintings should not be exposed to direct sunlight.
Tablolar doğrudan güneş ışığına maruz kalmamalı.

More Sentences
gebe kalmak conceive v.
This means the perfect time to conceive is about one week after menstrual bleeding has stopped.
Bu, gebe kalmak için mükemmel zamanın adet kanamasının durmasından yaklaşık bir hafta sonra olduğu anlamına gelir.

More Sentences
geri kalmak stay behind v.
Samantha stays behind to clear the guests.
Samantha misafirleri temizlemek için geride kalıyor.

More Sentences
bağlı kalmak hold to v.
As I said at the outset, you should hold to your course for 2004.
Başta da söylediğim gibi, 2004 yılındaki rotanıza bağlı kalmalısınız.

More Sentences
kalmak (bir yerde) sit v.
This is genocide and Europe is sitting back, watching this genocide take place.
Bu bir soykırımdır ve Avrupa bu soykırımın gerçekleşmesine seyirci kalmaktadır.

More Sentences
arkada kalmak stay behind v.
That's why I stayed behind.
Arkada kalmamın sebebi bu.

More Sentences
geri kalmak fall behind v.
We are seeking a dedicated Learning Specialist to provide individualized academic support to students who are falling behind in class.
Sınıfta geri kalan öğrencilere bireyselleştirilmiş akademik destek sağlamak için özel bir Öğrenme Uzmanı arıyoruz.

More Sentences
nefes nefese kalmak gasp v.
The runner was gasping for breath.
Koşucu nefes nefese kalmıştı.

More Sentences
geri kalmak be slow v.
That clock is slow.
O saat geri kalmış.

More Sentences
miras kalmak inherit from v.
Oh Jin-Pyo is the chairman of a private school foundation inherited from his family.
Oh Jin-Pyo, ailesinden miras kalan özel bir okul vakfının başkanıdır.

More Sentences
seyirci kalmak stand by v.
No longer will we stand by and watch payment arrears being built up.
Artık ödeme borçlarının birikmesine seyirci kalmayacağız.

More Sentences
kayıtsız kalmak be indifferent to v.
According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Yapılan bir ankete göre, günümüzde her beş kişiden üçü dış ilişkilere kayıtsız kalıyor.

More Sentences
bağlı kalmak adhere to v.
There is no better approach than the multilateral one, and we need to adhere to that.
Çok taraflı yaklaşımdan daha iyi bir yaklaşım yoktur ve buna bağlı kalmamız gerekir.

More Sentences
hayatta kalmak live v.
Without water, people couldn't live.
Su olmasa insanlar hayatta kalamaz.

More Sentences
yerinde kalmak stay in place v.
The stent stays in place to prevent the artery from closing.
Stent, arterin kapanmasını önlemek için yerinde kalır.

More Sentences
gerisinde kalmak fall behind v.
Don't fall behind other companies!
Diğer şirketlerin gerisinde kalmayın!

More Sentences
üzerinde mutabık kalmak agree on v.
We need to agree on the level of reduction we must achieve.
Ulaşmamız gereken azaltım seviyesi üzerinde mutabık kalmalıyız.

More Sentences
geri kalmak lag behind v.
This report offers numerous opportunities to develop regions lagging behind.
Bu rapor, geri kalmış bölgeleri geliştirmek için sayısız fırsat sunmaktadır.

More Sentences
hatta kalmak hold the line v.
Hold the line.
Hatta kalın.

More Sentences
tepkisiz kalmak remain unresponsive v.
While she appears to be awake and upset, you’ll notice that she remains unresponsive.
Uyanık ve üzgün görünse de tepkisiz kaldığını fark edeceksiniz.

More Sentences
taze kalmak remain fresh v.
This level of precision allows food products to remain fresh over an extended period of time.
Bu hassasiyet seviyesi, gıda ürünlerinin uzun bir süre boyunca taze kalmasını sağlar.

More Sentences
geri kalmak lag v.
The country was lagging behind its neighbours.
Ülke komşularından geri kalıyordu.

More Sentences
berabere kalmak tie v.
They are tied with Las Palmas and Barcelona.
Las Palmas ve Barcelona ile berabere kaldılar.

More Sentences
kiracı olarak kalmak lodge v.
When she first went to university, she lodged with a local family.
Üniversiteye ilk gittiğinde bölgedeki bir ailenin yanında kiracı olarak kalmıştı.

More Sentences
sessiz kalmak keep silent v.
Her mother knew but kept silent, police said.
Polis, annesinin bildiğini ancak sessiz kaldığını söyledi.

More Sentences
ayakta kalmak stand v.
We recognise that standing alone is of little benefit when international cooperation is increasing.
Uluslararası işbirliğinin arttığı bir dönemde tek başına ayakta kalmanın pek bir faydası olmadığının farkındayız.

More Sentences
beraber kalmak (biriyle) stick with v.
I'm sticking with him.
Onunla beraber kalıyorum.

More Sentences
yürürlükte kalmak remain in force v.
As a result, the embargo imposed on Iraq remains in force.
Sonuç olarak, Irak'a uygulanan ambargo yürürlükte kalmaya devam etmektedir.

More Sentences
dışarıda kalmak stay out v.
The maid stayed outside to close the umbrella.
Hizmetçi şemsiyeyi kapatmak için dışarıda kaldı.

More Sentences
(kararı vermek) (birine) kalmak rest with v.
The final decision rests with the students themselves.
Son söz öğrencilere kalmış.

More Sentences
bağlı kalmak adhere v.
We have to adhere strictly to the Helsinki conclusions, which state that this is not a condition.
Bunun bir koşul olmadığını belirten Helsinki kararlarına sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız.

More Sentences
ayakta kalmak survive v.
I don't think he will survive in a new city.
Onun yeni bir şehirde ayakta kalabileceğini sanmıyorum.

More Sentences
hayretler içinde kalmak be thunderstruck v.
Tom was thunderstruck.
Tom hayretler içinde kalmıştı.

More Sentences
geriye kalmak survive v.
She is survived by her son.
Kendisinden geriye oğlu kalmıştır.

More Sentences
sağ kalmak survive v.
I'm the only one who survived the accident.
Ben kazadan sağ kalan tek kişiyim.

More Sentences
zorunda kalmak have to v.
Yesterday evening the Committee on Budgetary Control had to comply with another new rule.
Dün akşam Bütçe Kontrol Komitesi yeni bir kurala daha uymak zorunda kaldı.

More Sentences
hayran kalmak be amazed v.
I was amazed at Tom's endurance.
Tom'un dayanıklılığına hayran kaldım.

More Sentences
sınavda kalmak flunk v.
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
Eğer bu sınavdan kalırsan, kursu tekrarlamak zorunda kalacaksın.

More Sentences
nefes nefese kalmak pant v.
Mr. Ainworth was panting for breath after he climbed upstairs.
Bay Ainworth, üst kata çıktıktan sonra nefes nefese kaldı.

More Sentences
dışında kalmak stay out of v.
That is an issue the Executive Board should stay out of.
Bu, Yürütme Kurulu'nun dışında kalması gereken bir konudur.

More Sentences
uyanık kalmak keep awake v.
I'm trying to keep awake.
Uyanık kalmaya çalışıyorum.

More Sentences
sınıfta kalmak fail the class v.
Even though Tom studied very hard, he failed the class.
Tom çok çalışmasına rağmen sınıfta kaldı.

More Sentences
hamile kalmak conceive v.
It is no small hindrance to a healthy pregnancy and should be carefully considered before attempting to conceive.
Sağlıklı bir hamilelik için küçük bir engel değildir ve hamile kalmaya çalışmadan önce dikkatlice düşünülmelidir.

More Sentences
sadık kalmak stick to v.
We must urge the Commission to stick to its well-considered way.
Komisyon'u iyi düşünülmüş yoluna sadık kalmaya teşvik etmeliyiz.

More Sentences
mutabık kalmak agree v.
I regret very much that we have been unable to agree a compromise text on this occasion.
Bu vesileyle bir uzlaşma metni üzerinde mutabık kalamadığımız için çok üzgünüm.

More Sentences
akşamdan kalmak have a hangover v.
I have a hangover.
Akşamdan kalmayım.

More Sentences
sadık kalmak adhere to v.
The roadmap we drew up has been adhered to and everything is in place for the final decision.
Çizdiğimiz yol haritasına sadık kalınmıştır ve nihai karar için her şey hazırdır.

More Sentences
sadık kalmak be true to v.
The translation is true to the original.
Tercüme aslına sadık kalınarak yapılmıştır.

More Sentences
sular altında kalmak submerge v.
Hundreds of fields were submerged in the flood.
Selde yüzlerce tarla sular altında kaldı.

More Sentences
mesaiye kalmak work overtime v.
I worked overtime.
Fazla mesaiye kaldım.

More Sentences
aynı kalmak remain the same v.
The general diagnosis remains the same.
Genel teşhis aynı kalır.

More Sentences
hamile kalmak fall pregnant v.
When Gordina fell pregnant, everyone was positive that Vincent was the father.
Gordina hamile kaldığında, herkes babanın Vincent olduğundan emindi.

More Sentences
aç kalmak go hungry v.
We will not let them go hungry.
Onların aç kalmasına izin vermeyeceğiz.

More Sentences
geç kalmak be delayed v.
The train was delayed because of an accident.
Bir kazadan dolayı tren geç kalmıştı.

More Sentences
takılıp kalmak lodge v.
Chicken bones may lodge in the dog's throat.
Tavuk kemikleri köpeğin boğazına takılıp kalabilir.

More Sentences
soluk soluğa kalmak gasp v.
Emma went for the door, gasping for air.
Emma hava almak için soluk soluğa kapıya yöneldi.

More Sentences
mecbur kalmak be forced to v.
I was forced to lie.
Ben yalan söylemeye mecbur kaldım.

More Sentences
ayakta kalmak remain standing v.
Please remain standing.
Lütfen ayakta kalın.

More Sentences
gece kalmak stay overnight v.
Tom invited me to stay overnight.
Tom beni gece kalmaya davet etti.

More Sentences
bir müddet kalmak stop over v.
Can I stop over in Chicago?
Chicago'da bir müddet kalabilir miyim?

More Sentences
hayran kalmak be fascinated v.
I was fascinated by her performance.
Onun perfomansına hayran kaldım.

More Sentences
geride kalmak fall behind v.
However, we are still falling behind competitively.
Ancak yine de rekabet açısından geride kalıyoruz.

More Sentences
hayretler içinde kalmak be astounded v.
I was astounded.
Hayretler içinde kaldım.

More Sentences
öksüz kalmak be orphaned v.
Tom was orphaned at the age of thirteen.
Tom on üç yaşında öksüz kaldı.

More Sentences
geri kalmak (saat) lose v.
Is it 7 o'clock already? My watch must be losing time.
Saat 7 oldu mu yahu? Benim saat geri kalıyor herhalde.

More Sentences
takılıp kalmak stick v.
Finally, don’t get stuck in one style.
Son olarak tek bir stile takılıp kalmayın.

More Sentences
evde kalmak stay home v.
You can stay home if you want.
İstersen evde kalabilirsin.

More Sentences
geride kalmak get behind v.
Tom is getting behind in his work.
Tom işinde geride kalıyor.

More Sentences
mahsur kalmak be stranded v.
If you were stranded on a desert island, what three things would you bring?
Issız bir adada mahsur kalsaydınız, yanınıza hangi üç şeyi alırdınız?

More Sentences
kalmak (otel vb'nde) put up at v.
He proposed that they put up at that inn.
O handa kalmalarını önerdi.

More Sentences
hayran kalmak admire v.
Süleyman the Magnificent admired the character of the woman and he fell in love with her.
Kanuni Sultan Süleyman kadının karakterine hayran kaldı ve ona aşık oldu.

More Sentences
dışında kalmak keep out v.
I suggest you keep out of this.
Bu işin dışında kalmanı öneririm.

More Sentences
zorunda kalmak be obliged to v.
I was obliged to self-publish my book.
Kitabımı kendim yayınlamak zorunda kaldım.

More Sentences
maruz kalmak experience v.
Several other human rights defenders are also experiencing legislative and judicial harassment.
Diğer bazı insan hakları savunucuları da yasal ve adli tacize maruz kalmaktadır.

More Sentences
sadık kalmak stick v.
But it will not be a tragedy if we fail to stick precisely to 2004 as the accession date.
Ancak katılım tarihi olarak 2004'e tam olarak sadık kalamazsak bu bir trajedi olmayacaktır.

More Sentences
olduğu gibi kalmak remain v.
I therefore think that the position needs to remain as it is.
Bu nedenle pozisyonun olduğu gibi kalması gerektiğini düşünüyorum.

More Sentences
yetersiz kalmak fall behind v.
American students are falling behind in math.
Amerikalı öğrenciler matematikte yetersiz kalıyor.

More Sentences
hasret kalmak long v.
She was longing to hear from him.
Ondan haber almaya hasret kalmıştı.

More Sentences
saplanıp kalmak get stuck in v.
Tom got stuck in a snow drift.
Tom bir kar yığınında saplanıp kaldı.

More Sentences
sıkışıp kalmak get stuck in v.
Have you ever gotten stuck in an elevator?
Hiç asansörde sıkışıp kaldın mı?

More Sentences
hamile kalmak get pregnant v.
Sometimes, the most trivial things can decrease fertility and ruin your chances of getting pregnant.
Bazen en önemsiz şeyler doğurganlığı azaltabilir ve hamile kalma şansınızı mahvedebilir.

More Sentences
hayatta kalmak survive v.
The farming industry can't survive in these conditions.
Tarım endüstrisi bu koşullarda hayatta kalamaz.

More Sentences
kapıda kalmak lock out v.
I'm locked out.
Kapıda kaldım.

More Sentences
beklemede kalmak stand by v.
Stand by for my signal.
İşaretim için beklemede kalın.

More Sentences
kararsız kalmak be undecided (between different opinions) v.
Thirteen percent were undecided.
Yüzde on üçü kararsız kaldı.

More Sentences
kararsız kalmak waver v.
He wavered between going home and remaining at work in the office.
Eve gitmekle ofiste çalışmaya devam etmek arasında kararsız kaldı.

More Sentences
yetersiz kalmak fall short v.
The proposal for the ARGO action programme falls short on crucial points.
ARGO eylem programı önerisi çok önemli noktalarda yetersiz kalmaktadır.

More Sentences
çekimser kalmak abstain v.
Most of the members of the parliament abstained from the new proposed law.
Parlamento üyelerinin çoğu yeni yasa teklifine karşı çekimser kaldı.

More Sentences
bekar odasında kalmak bed sit n.
pansiyonda kalmak doss n.
çalılıkta hayatta kalmak için gerekli beceriler bushmanship n.
otelde kalmak yerine web sitesi üzerinden anlaşarak başkalarının evinde kalma couchsurfing n.
evrimsel mücadelede sağ kalmak üzere var olan gelecekteki insan superman n.
bir yerde kalmak (su vb) stand v.
sıkışıp kalmak (bir yerde) stick with in v.
bir şeyden aşağı kalmak be subordinate to v.
düdük gibi kalmak be left alone v.
sürüncemede kalmak fall behind with v.
kalmak (misafir olarak) stay v.
hatırı kalmak take offence v.
fazla kalmak overstay v.
kalmak (bir kişiden/bir zamandan) come down to v.
sürüncemede kalmak drag v.
devre dışı kalmak be disabled v.
bir konuya takılıp kalmak be dwelled on v.
asansörde kalmak be stuck in an elevator v.
atıl kalmak be idle v.
hasret kalmak pant v.
saplanıp kalmak founder v.
hasret kalmak miss v.
gölgesinde kalmak be overshadowed v.
az zaman kalmak be a short period of time v.
aynen kalmak remain v.
kabul etmek zorunda kalmak concede v.
atıl kalmak be inactive v.
ağzı açık kalmak gape v.
altında kalmak swallow v.
borçlu kalmak remain due v.
yatakta kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) be laid up with v.
formda kalmak keep in form v.
ortada kalmak be in a fix v.
başarısızlıktan dolayı okulu bırakmak zorunda kalmak flunk out v.
üzerine kalmak be held responsible for v.
kayıtsız kalmak stand idle by v.
geri kalmak hang fire v.
aciz kalmak incapable of doing something v.
mutabık kalmak make a bargain v.
aç açık kalmak lose everything v.
maruz kalmak incur v.
maruz kalmak be liable to v.
geri kalmak hang back v.
kapanın elinde kalmak be in great demand v.
donup kalmak petrify v.
ayık kalmak remain sober v.
serbest kalmak break free v.
mahsur kalmak be confined v.
geçici olarak kalmak stay temporarily v.
ettiği yanına kar kalmak get away with it v.
kayıtsız kalmak stand idly by v.
boşlukta kalmak be suspended v.
gecenin karanlığında kalmak benight v.
ağzı açık kalmak gape with astonishment v.
sözüne sadık kalmak remain true to one's word v.
sınavda kalmak fail in an exam v.
enkazda kalmak stay under the debris v.
donup kalmak be petrified with astonishment v.
iki arada bir derede kalmak seesaw between two opinions v.
bodur kalmak dwarf v.
az kalmak be outnumbered v.
hasret kalmak feel the absence of v.
açık kalmak be left open v.
evde kalmak (evlenmemiş) not to be able to get married v.
darda kalmak feel the pinch v.
geçici olarak kalmak sojourn v.
hayran kalmak be impressed v.
nöbete kalmak be on call v.
azınlıkta kalmak be in the minority v.
kapanın elinde kalmak sell like hot cakes v.
hayretler içinde kalmak be lost in amazement v.
ikinci planda kalmak be of secondary importance v.
yalnızca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak be thrown back on one's own resources v.
yadigar kalmak survive v.
saplanıp kalmak stick v.
arkasında kalmak fall behind v.
mahrum kalmak lack v.
suda kalmak soak v.
gerisinde kalmak fall astern v.
afişte kalmak have a long run v.
açıkta kalmak be homeless v.
çakılıp kalmak stick v.
maruz kalmak be exposed v.
yarıda kalmak be left half finished v.
antant kalmak come to an agreement v.
hareketsiz kalmak jam v.
çaresiz kalmak find no way out v.
ayazda kalmak be exposed to frost v.
mecburiyetinde kalmak be obliged to v.
miras kalmak pass to v.
seyirci kalmak look on v.
ayazda kalmak exposed to frost v.
baki kalmak survive v.
yapılan iş yanına kar kalmak get away with v.
evde kalmak not to be able to get married v.
ahı gitmek vahı kalmak be clapped out v.
altında kalmak be unable to retort v.
mahsur kalmak be besieged v.
sınavdan kalmak fail an examination v.
pansiyonda kalmak lodge v.
boş kalmak loaf around v.
mesaiye kalmak be on overtime v.
kalmak (bir yerde) sojourn in v.
seçimine kalmak be up to v.
evde kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) be laid up with v.
asılı kalmak be hanging v.
yatıya kalmak stay overnight v.
şiddete maruz kalmak be subjected to violence v.
askıda kalmak pend v.
finale kalmak go on to the finals v.
cascavlak kalmak be left out in the cold v.
gebe kalmak become pregnant v.
sadık kalmak (vaade/karara) abide v.
bir yerde çakılı kalmak stick around v.
ettiğiyle kalmak be left only with the shame of an intended misdeed v.
sadık kalmak abide by v.
eskiden kalmak date v.
sadık kalmak cleave v.
yetersiz kalmak remain incapable v.
aç açık kalmak be left homeless v.
havada asılı kalmak hang in the air v.
gönlü kalmak hanker after v.
açıkta kalmak be out in the cold v.
mutabık kalmak come to terms v.
akim kalmak fail v.
minnet altında kalmak be under obligation v.
geri kalmak (saat) lose time v.
uzak kalmak keep away v.
misafir fazla kalmak outstay one's welcome v.
mahrum kalmak (bir fırsattan vb) miss out v.
duyarsız kalmak remain insensitive v.
apışıp kalmak be nonplused v.
şaşırıp kalmak be taken aback v.
ortalıkta kalmak be left all by oneself v.
apışıp kalmak be nonplussed v.
çağın gerisinde kalmak be behind the times v.
çok kısa bir süre kalmak put in an appearance v.
gözü yollarda kalmak have been waiting for a long time v.
aklında kalmak remain in one's mind v.
bağlı kalmak held to v.
kayıtsız kalmak be indifferent v.
gıdasız kalmak be undernourished v.
zor durumda kalmak be stuck in a difficult situation v.
geri kalmak hang behind v.
ağzı bir karış açık kalmak bowl over v.
yalnız başına kalmak be on one's own v.
boğazında kalmak stick in one's throat v.
uykusuz kalmak be unable to sleep v.
altta kalmak be defeated v.
maruz kalmak fall into v.
apışıp kalmak be gravelled v.
şiddete maruz kalmak be exposed to violence v.
üstüne kalmak be saddled with v.
şaşırıp kalmak be thunderstruck v.
yolun sağında kalmak keep to the right v.
kardan mahsur kalmak be snowed in v.
mahsur kalmak be marooned v.
sınıfta kalmak fail v.
geri kalmak (saat) be slow v.
tehlikeye maruz kalmak hazard v.
bir süre kalmak sojourn v.
adı kalmak remembered after one is dead v.
büzülüp kalmak shrink into one's shoes v.
ile dost kalmak keep in with v.
tadı damağında kalmak (of food or drink) extremely palatable v.
başıboş kalmak be left unconfined v.
sınavda kalmak fail v.
geri kalmak draw back v.
miras kalmak descend v.
geride kalmak drag v.
birinden uzak kalmak stand clear of v.
mecburiyetinde kalmak have to v.
aç kalmak be poor v.
cascavlak kalmak be left helpless v.
hayran kalmak enthuse v.
az kalmak run short of v.
finale kalmak get to the finals v.
gölgesinde kalmak be in the shadow of another person v.
iki arada bir derede kalmak straddle v.
kayıtsız kalmak be unconcerned with v.
sadık kalmak stick by v.
arka planda kalmak keep in the background v.
akim kalmak come to nothing v.
içeride kalmak keep in v.
güdük kalmak be stunted v.
saldırılara maruz kalmak be under attack v.
cezasız kalmak impunity v.
maruz kalmak (kimyasal maddeye vb) exposing v.
mahrum kalmak be destitute of v.
saplanıp kalmak (çamur kum vb'ne) stick with in v.
bağlı kalmak keep to v.
ayak altında kalmak be where everybody passes by v.
aç açık kalmak be hungry and homeless v.
sadık kalmak hold to v.
maruz kalmak (kimyasal maddeye vb) expose to v.
sabit kalmak steady v.
mahsur kalmak be marooned on v.
belirli bir durumda kalmak go v.
hasret kalmak sigh for v.
hayatta kalmak keep alive v.
seyirci kalmak not to be involved in v.
adı kalmak be remembered after one is dead v.
ayakta kalmak (mali açıdan) be afloat v.
darda kalmak be short of money v.
sadık kalmak cling v.
hatta kalmak get a line on v.
akılda kalmak remembered easily v.
geç saate kadar kalmak stay late v.
bir şey için kalmak stick around for v.
karşı karşıya kalmak encounter v.
muallakta kalmak waver v.
geride kalmak drop behind v.
dersten kalmak fail the course v.
gölgede kalmak keep in the background v.
aralık kalmak be left ajar v.
yaya kalmak be stranded v.
çok memnun kalmak overjoy v.
yangın yüzünden sokakta kalmak be burnt out v.
bağlı kalmak abide by v.
misafir fazla kalmak overstay one's welcome v.
yarım kalmak be left half finished v.
hatta kalmak hold the phone line open v.
mahlul kalmak revert by escheat v.
finale kalmak make it to the finals v.
dul kalmak be widowed v.
evin içinde kalmak stay in v.
susuz kalmak be without water v.
ikmale kalmak have to repeat an examination v.
aralık kalmak be left half open v.
aç susuz kalmak lead a poor life v.
fransız kalmak be a stranger to something v.
dımdızlak kalmak be left destitute v.
sadık kalmak cling to v.
gölgesinde kalmak be in someone's shadow v.
sel altında kalmak be flooded v.
tarafsız kalmak sit on the fence v.
tadı damağında kalmak the flavour (taste) of it still lingers v.
kıl payı kalmak come within an inch of v.
hayran kalmak be filled with admiration v.
kalmak (gitmesi gerekirken) linger v.
havada kalmak ride v.
miras kalmak bequested to v.
enkaz altında kalmak stay under the debris v.
yürürlükte kalmak stand v.
dalıp kendi hayalleriyle başbaşa kalmak moon v.
iki ateş arasında kalmak be on the razor's edge v.
başarısız kalmak come to nothing v.
çok uzun kalmak overstay v.
sadık kalmak stand by v.
maruz kalmak be subject of v.
hatırda kalmak be remembered v.
sınavda kalmak fail an exam v.
arkadaşlarına sadık kalmak remain true to friends v.
aşağı kalmak fall short of v.
geçmişte kalmak linger v.
az zaman kalmak have a short time v.
fazla kalmak outstay v.
sürüncemede kalmak lengthen out v.
yangın yüzünden sokakta kalmak be burned out v.
zorunda kalmak be obliged to do v.
elde kalmak be left over v.
merakta kalmak worry v.
kenarda kalmak be forgotten about v.
birlikte kalmak keep together v.
çaresiz kalmak be at the end of one's rope v.
başarısız kalmak naught v.
hatırı kalmak feel hurt v.
bir konuya fransız kalmak all greek to v.
aynı kalmak remain same v.
sadık kalmak hold v.
berabere kalmak draw v.
muallakta kalmak remain in suspense v.
sonraya kalmak hinder v.
boş kalmak lie fallow v.
apışıp kalmak be baffled v.
ayık kalmak alert v.
evinde kalmak (pansiyoner/kiracı) lodge with v.
gündemde kalmak remain on the agenda v.
güdük kalmak be incomplete v.
iki ateş arasında kalmak live on the razor's edge v.
karanlığa kalmak arrive after dark v.
kalmak niyetiyle yerleşmek dig in v.
maruz kalmak (katlanılması zor bir şeye) undergo v.
sakin kalmak chill out v.
elinde kalmak remain unsold v.
açıkta kalmak be jobless v.
geri kalmak drop behind v.
arada kalmak be mixed up in an affair v.
kullanım dışı kalmak malfunction v.
gözü kalmak hanker after v.
yatıya kalmak lodge v.
mutabık kalmak strike a bargain v.
soluk soluğa kalmak blow v.
sönük kalmak pale v.
boş kalmak loaf about v.
zor durumda kalmak hard up v.
şaşırıp kalmak be astonished v.
bir yerde saplanıp kalmak get bogged down in v.
evde kalmak stop in v.
asılı kalmak be suspended v.
sürüncemede kalmak drag on v.
ikilemde kalmak seesaw v.
duyarsız kalmak deaf to v.
evde kalmak remain a spinster v.
(miras) kalmak be inherited from v.
gözü kalmak covet v.
baki kalmak remain over v.
takdirine kalmak be left to somebody to decide v.
gözü kalmak envy v.
maruz kalmak impose upon v.
apışıp kalmak straddle v.
sakin kalmak keep cool v.
seyirci kalmak be a mere spectator v.
sağ kalmak remain alive v.
sönük kalmak pale beside v.
mutabık kalmak get together on v.
gerisinde kalmak (bir işin) get behind in v.
mutabık kalmak come to terms with v.
kursağında kalmak stick in one's gizzard v.
sınavdan kalmak flunk v.
mahsur kalmak be shut up v.
kalmak (bir yerde) tarry v.
nefes nefese kalmak get out of breath v.
güçsüz kalmak flag v.
ramak kalmak be almost v.
karşı karşıya kalmak come up against v.
iki ateş arasında kalmak be caught between two fires v.
sürüncemede kalmak be delayed v.
kan ter içinde kalmak sweat blood v.
ter içinde kalmak sweat buckets v.
kalmak (otel vb) put up at v.
fazla uzun kalmak sit out v.
etki altında kalmak be under the influence v.
hatta kalmak (telefon) stay on hold v.
hatta kalmak (telefon) hold the line v.
maruz kalmak catch v.
yarıda kalmak mire down v.
yarım kalmak mire down v.
ter içinde kalmak (at) lather v.
başına kalmak get stuck with v.
geri kalmak keep behind v.
hatta kalmak hold on v.
zarara maruz kalmak sustain a loss v.
hamile kalmak become impregnated v.
darda kalmak be badly off v.
gözü kalmak begrudge somebody something v.
kapıda kalmak get locked out v.
anahtarını unutup kapıda kalmak lock oneself out v.
anahtarını unutup kapıda kalmak lock out v.
işsiz (olmak/kalmak) be locked out v.
anahtarını unutup kapıda kalmak get locked out v.
kapıda kalmak lock oneself out v.
mecbur kalmak be constrained v.
mahsur kalmak be stuck (in) v.
karanlıkta kalmak be left in the dark v.
ile berabere kalmak (finallerde vb) draw with v.
maruz kalmak be predisposed v.
seyirci kalmak be an onlooker to v.
işkenceye maruz kalmak be exposed to torture v.
işkenceye maruz kalmak be exposed to torment v.
işkenceye maruz kalmak be subjected to torture v.
beş parasız kalmak be totally broke v.
akılda kalmak stick in the mind v.
bekçi kalmak guard v.
elde kalmak be under the control of (somebody) v.
elinde kalmak (for something) remain unsold v.
hasret kalmak miss (somebody/something) greatly v.
hasret kalmak miss (somebody/something) a lot v.
geri kalmak remain behind v.
elinde kalmak be under the control of (somebody) v.
elde kalmak (for something) remain unsold v.
geri kalmak (for a time piece) be slow v.
laf ağzında kalmak be unable finish what one was saying v.
meydanda kalmak be left jobless v.
laf ağzında kalmak not get a chance to speak v.
meydanda kalmak be left homeless v.
laf ağzında kalmak not be able get a word in edgewise v.
meydanda kalmak be in a bad way v.
az kalmak run short of (something) v.
elde kalmak remain unsold v.
okula geç kalmak be late for school v.
zirvede kalmak remain at the top of the list v.
devre dışı kalmak no longer to be a part of v.
devre dışı kalmak be excluded v.
devre dışı kalmak no longer to be in use v.
dumana maruz kalmak expose to smoke v.
finale kalmak advance to final v.
kararsız kalmak be irresolute (between different opinions) v.
kararsız kalmak vacillate v.