stick - Turc Anglais Dictionnaire

stick

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "stick" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 295 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
stick n. sopa
In this case, we must wield the carrot and the stick.
Bu durumda, hem havuç hem de sopa kullanmalıyız.

More Sentences
stick n. çubuk
She gave him a stick of candy.
Oğlana bir şeker çubuğu verdi.

More Sentences
stick v. saplamak
He stuck his knife into the tree.
Bıçağını ağaca sapladı.

More Sentences
stick v. yapışmak
Metal springs were sticking through the couch cushions.
Metal yaylar kanepenin minderlerine yapışmıştı.

More Sentences
stick v. yapıştırmak
Can I stick my smoke detector to the ceiling?
Duman dedektörümü tavana yapıştırabilir miyim?

More Sentences
stick v. batırmak
General
stick n. kol
Slowly push the stick forward to descend.
Alçalmak için kolu yavaşça ileri itin.

More Sentences
stick n. değnek
Until 1986, in the schools of England, it was legal to punish children with belts, sticks, and clubs.
1986'ya kadar İngiltere'nin okullarında, çocukları kemerlerle, değneklerle ve sopalarla cezalandırmak yasaldı.

More Sentences
stick n. baston
My grandfather used a wooden walking stick.
Büyükbabam tahta bir baston kullanırdı.

More Sentences
stick n. (spor) sopa
I can balance a puck on a hockey stick.
Hokey sopası üzerinde diski dengede tutabiliyorum.

More Sentences
stick n. vitesli araç
Are you sure you can drive a stick?
Vitesliyi sürebileceğinden emin misin?

More Sentences
stick v. sıkışmak
I can't open this jar; the lid is stuck.
Bu kavanozu açamıyorum; kapağı sıkışmış.

More Sentences
stick v. takılıp kalmak
Finally, don’t get stuck in one style.
Son olarak tek bir stile takılıp kalmayın.

More Sentences
stick v. ayrılmamak
We'll stick together.
Birbirimizden ayrılmayacağız.

More Sentences
stick v. uzatmak
Then I learned to stick my hand out.
Daha sonra elimi uzatmayı öğrendim.

More Sentences
stick v. koymak
Could you stick this cake in the fridge?
Bu pastayı buzdolabına koyabilir misin?

More Sentences
stick v. sadık kalmak
But it will not be a tragedy if we fail to stick precisely to 2004 as the accession date.
Ancak katılım tarihi olarak 2004'e tam olarak sadık kalamazsak bu bir trajedi olmayacaktır.

More Sentences
stick v. sokmak
When I looked curiously at him, he realized he’d stuck his foot in his mouth.
Merakla ona baktığımda ayağını ağzına soktuğunu fark etti.

More Sentences
stick v. dayanmak
She can't stick the sight of blood.
Kan görmeye dayanamıyor.

More Sentences
stick v. takılmak
It was one of the sticking points in the discussion of the guidelines for the health fund.
Sağlık fonuna ilişkin kılavuz ilkelerin tartışılmasında takıldığımız noktalardan biriydi.

More Sentences
stick v. yapıştırmak
Stick them on your buses and win the hearts of your passengers.
Bunları otobüslerinize yapıştırın ve yolcularınızın kalbini kazanın.

More Sentences
stick v. direnmek
Tom stuck it out.
Tom direndi.

More Sentences
stick v. sadık kalmak
Tom didn't stick around.
Tom sadık kalmadı.

More Sentences
stick v. (dışarı) çıkarmak
Don't stick your head out the window of a moving vehicle.
Hareket eden bir aracın camından başınızı dışarı çıkarmayın.

More Sentences
stick v. (akılda) kalmak
A good brand name sticks in your mind.
İyi bir marka ismi aklınızda kalır.

More Sentences
stick v. üstüne yapışmak
The teacher called me "Tiny Tina," and the name stuck.
Öğretmen bana "Minik Tina" dedi ve bu isim üstüme yapışıp kaldı.

More Sentences
Colloquial
stick v. sırtına yüklemek
Even though Tom had promised to pay, he stuck Mary with the bill.
Tom ödemeye söz vermiş olmasına rağmen faturayı Mary'nin sırtına yükledi.

More Sentences
Technical
stick n. çubuk
The children made a tiny raft from sticks.
Çocuklar çubuklardan minik bir sal yaptılar.

More Sentences
stick n. sopa
The Danish Foreign Minister did not talk about using a stick against the applicant countries.
Danimarka Dışişleri Bakanı, başvuran ülkelere karşı bir sopa kullanmaktan bahsetmedi.

More Sentences
stick v. yapışmak
My coat stuck to the newly painted door.
Paltom yeni boyanmış kapıya yapıştı.

More Sentences
Automotive
stick n. çubuk
Some kits require the user to place a test stick in her urine stream.
Bazı kitler kullanıcının idrar akışına bir test çubuğu yerleştirmesini gerektirir.

More Sentences
Music
stick n. baget
All grocery shopping bags contain at least one stick of French bread.
Tüm market alışverişi poşetlerinde en az bir baget Fransız ekmeği bulunur.

More Sentences
General
stick n. ince dal
stick n. hödük
stick n. tahta
stick n. kumpas
stick n. çam yarması
stick n. çomak
stick n. vites kolu
stick n. çıta
stick n. dal parçası
stick n. ağaç
stick n. cirit
stick n. direk
stick n. sap
stick n. engel (yarış)
stick n. tokmak
stick n. asa
stick n. esrarlı sigara
stick n. parça (mobilya için)
stick n. art arda atılan bombalar
stick n. uçaktan art arda atlayan askerler
stick n. kazık
stick n. kalas
stick n. tomruk
stick n. kütük
stick n. (silah olarak kullanılan) ahşap sopa
stick n. zorunluluk
stick n. yükümlülük
stick n. insanın üzerine yapışan şey
stick n. falaka
stick n. değnek ile vurma
stick n. çubuk ile vurma
stick n. sopa ile vurma
stick n. (bir mesleği temsil eden) cop
stick n. baton
stick n. orkestra şefi
stick n. cop/baton taşıma yetkisi bulunan kimse
stick n. kargı
stick n. tütün kurutma kamışı
stick n. bölüm
stick n. kısım
stick n. taraf
stick n. (bina) yüz
stick n. çetele çubuğu
stick n. şamdan
stick n. mumluk
stick n. çubuk kadar miktar
stick n. bir sopanın tutabileceği miktar
stick n. (sütunda) iki inçlik yer kaplayan baskı harfi
stick n. iki inçlik baskı harfi ile yazılmış nüsha
stick n. dolma kalem
stick n. birey
stick n. kimse
stick n. kişi
stick n. çığırtkan
stick n. değnekçi
stick n. karnavalda ortamı canlı tutan kimse
stick n. çalılık arazi
stick n. alt lig
stick n. bahçe
stick n. avlu
stick n. eşya
stick n. mobilya ürünü
stick n. tek parça
stick n. ahşap korumalık
stick n. bacak
stick n. ahşap çit
stick n. ahşap kapı
stick n. ahşap atlama engeli
stick n. itfaiye merdiveni
stick n. bıçak
stick n. şiş
stick n. gecikme
stick n. erteleme
stick n. (gecikme anlamında) bir yere takılma
stick n. mola
stick n. engel
stick n. mani
stick n. köstek
stick n. yapışkanlık
stick n. bütünleşme özelliği
stick n. teşvik eden şey
stick n. kışkırtan şey
stick n. tahrik eden şey
stick n. baskı yapan şey
stick n. mecbur bırakan şey
stick n. (tereyağı veya margarin) dört eşit parçadan biri
stick n. tehdit cezası
stick v. tutturmak
stick v. çıkamamak
stick v. kandırmak
stick v. alıkoymak
stick v. kar tutmak
stick v. geçirmek
stick v. saplanıp kalmak
stick v. bırakmamak
stick v. çakmak
stick v. çıkmak
stick v. çıkıntı yapmak
stick v. bıçaklamak
stick v. takmak
stick v. dayanışmak
stick v. şaşırtmak
stick v. çakılıp kalmak
stick v. bulaşmak
stick v. katlanmak
stick v. iğnelemek
stick v. çekinmek
stick v. tutmak
stick v. hançerlemek
stick v. delmek
stick v. saplanmak
stick v. hayret ettirmek
stick v. şaşkınlık uyandırmak
stick v. hayret uyandırmak
stick v. -e dayanmak
stick v. -e sokmak
stick v. -e tahammül etmek
stick v. -e koymak
stick v. (keresteleri) istiflemek
stick v. (keresteleri) yığmak
stick v. (bitkiyi, asmayı) çubuk ile desteklemek
stick v. oluşturmak
stick v. yazmak
stick v. (sayfayı) hazırlamak
stick v. boynuzlamak
stick v. boynuz ile delmek
stick v. sivri bir alet ile öldürmek
stick v. sivri bir alet ile parçalamak
stick v. (domuzu) boğazına bıçak vurarak öldürmek
stick v. (balığı veya yaban domuzunu) mızrak ile avlamak
stick v. (balığı veya yaban domuzunu) mızrak ile yakalamak
stick v. iterek yerleştirmek
stick v. iterek sabitlemek
stick v. (vücudun bir bölümünü) ittirmek
stick v. (vücudun bir bölümünü) dürtmek
stick v. ücretlendirmek
stick v. görevlendirmek
stick v. kazıklamak
stick v. fahiş fiyatla satmak
stick v. fazla para istemek
stick v. bozmak
stick v. bozguna uğratmak
stick v. kaybettirmek
stick v. şaşırtmak
stick v. kafasını karıştırmak
stick v. aklını bulandırmak
stick v. aldatmak
stick v. kandırmak
stick v. kerizlemek
stick v. dolandırmak
stick v. engellemek
stick v. yüklemek
stick v. yük bindirmek
stick v. mecbur bırakmak
stick v. başına kalmak
stick v. sebat etmek
stick v. dayanmak
stick v. pes etmemek
stick v. vazgeçmemek
stick v. üstelemek
stick v. makamı bırakmamak
stick v. yapışıp kalmak
stick v. görevden vazgeçmemek
stick v. sadakatli davranmak
stick v. sabit kalmak
stick v. duruşunu bozmamak
stick v. aynı tutumu sürdürmek
stick v. kıran kırana mücadele etmek
stick v. sabitlenmek
stick v. sıkışmak
stick v. kilitlenmek
stick v. yerleşmek
stick v. isteksiz olmak
stick v. ayak diremek
stick v. inat etmek
stick v. tereddüt etmek
stick v. kuşkulu olmak
stick v. ağırdan almak
stick v. zorluk yaşamak
stick v. ürkmek
stick v. korkmak
stick v. ürpermek
stick v. zorlanmak
stick v. ilerleme kaydedememek
stick v. ilerleyememek
stick v. devamını getirememek
stick v. tıkanmak
stick v. çıkıntı yapmak
stick v. öne doğru çıkmak
stick v. dışarı fırlamak
stick v. fışkırmak
stick v. yapışkan bir maddeye bulamak
stick v. yapışkan bir madde ile çevrelemek
Irregular Verb
stick v. stuck - stuck
Colloquial
stick v. suçlamak
stick v. mesuliyet yüklemek
stick v. zan altında bırakmak
stick v. sorumluluk yüklemek
Technical
stick n. bum ucu
stick n. (linotip makinesine ait) taslak
stick n. (linotip makinesine ait) ilk dizgi
stick n. kontrol kolu
stick n. kumanda kolu
stick n. yapışkan madde
stick n. sıvının buharlaştırılmasıyla elde edilen yoğun kıvamlı çözelti
stick v. kaynamak
stick v. tutukluk yapmak
stick v. yapıştırarak bağlamak
stick v. (kalıpları) makine ile düzeltmek
Television
stick n. stik
Automotive
stick n. levye
Aeronautic
stick n. levye
stick n. uçak kumanda çubuğu
stick n. uçak lövyesi
Gastronomy
stick n. meşrubata eklenen alkollü likör
Chemistry
stick n. cam çubuk
stick n. sırık
Marine Biology
stick n. yirmi beşli yılan balığı grubu
stick n. yirmi beş poundluk balık
stick n. 11.34 kilogramlık balık
Botanic
stick n. yenebilir bitki sapı/kökü
stick n. kurumuş bitki sapı
Agriculture
stick n. sırık
stick n. aşılık filiz
stick n. göz aşısı kabuğu
Forestry
stick n. ağaç gövdesi
stick n. kerestelik ağaç
stick n. kereste
Military
stick n. paraşütçü grubu
Sport
stick n. müsabakada vuruş yaparken kullanılan sopa
stick n. hokey sopası
stick n. lacrosse sopası
stick n. lakros sopası
stick n. kriket kalesi
stick n. atlama engeli
stick v. (basketbol) başarılı atış yapmak
stick v. (basketbol) sayı almak
stick v. (jimnastik) kusursuz iniş yapmak
stick v. (jimnastik) yere başarı ile inmek
Boxing
stick v. yumruk atmak
stick v. yumruk geçirmek
Card
stick v. (iskambil oyununda) deklarasyon yapmamak
stick v. (iskambil oyununda) eli açmamak
stick v. (iskambil oyununda) kartları masaya açmamak
Wagering
stick n. (atılmış zarı almak için kullanılan) krupiye sopası
stick v. (oyunu alarak veya dalavere yaparak) zorla ödetmek
Music
stick n. davul sopası
stick n. orkestra şef batonu
stick n. keman yayı
stick n. arşe
stick n. gayda üfleme borusu
stick n. yan flüt
stick n. flüt
Entomology
stick v. (böcek örneğini) raptiye ile sabitlemek
Slang
stick n. dost
stick n. esrarlı sigara
stick n. yakın arkadaş
stick n. tabanca
stick n. sözlü şiddet
stick n. eleştiri
stick n. tenkit
stick n. fiziksel güç
stick n. kuvvet

Sens de "stick" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
walking stick n. baston
My grandfather cannot walk without a walking stick.
Büyükbabam bastonsuz yürüyemez.

More Sentences
stick together v. bir arada kalmak
The best we can do is stick together.
Yapabileceğimiz en iyi şey bir arada kalmak.

More Sentences
stick together v. ayrılmamak
stick out v. çıkıntı yapmak
General
selfie stick n. selfie çubuğu
Selfie sticks are banned in many museums and galleries.
Selfie çubukları, birçok müze ve galeride yasaklandı.

More Sentences
stick to v. bırakmamak
I think you had better stick to your present job.
Sanırım şu andaki işini bırakmasan iyi olur.

More Sentences
stick to v. yapışmak
This tape does not stick to the bird's feathers.
Bu bant kuşun tüylerine yapışmaz.

More Sentences
stick on v. yapışmak
Any substance that sticks on either end should be removed.
Her iki uca yapışan herhangi bir madde çıkarılmalıdır.

More Sentences
stick out v. çıkarmak
Why do kids stick out their tongues when they're concentrating?
Çocuklar konsantre olurken neden dillerini çıkarırlar?

More Sentences
stick in v. saplanmak
We found a nail stuck in the tire.
Lastiğe saplanmış bir çivi bulduk.

More Sentences
stick up for v. desteklemek
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
Toplantıda beni desteklememen nedeniyle seni asla affetmeyeceğim.

More Sentences
stick to v. sadık kalmak
We must urge the Commission to stick to its well-considered way.
Komisyon'u iyi düşünülmüş yoluna sadık kalmaya teşvik etmeliyiz.

More Sentences
stick with v. beraber kalmak (biriyle)
I'm sticking with him.
Onunla beraber kalıyorum.

More Sentences
stick up for v. savunmak
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
Toplantıda beni savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.

More Sentences
stick it v. dayanmak
Tom stuck it out.
Tom dayandı.

More Sentences
stick out v. çıkmak
His shoes were so old that his toes were sticking out of them.
Ayakkabıları o kadar eskiydi ki ayak parmakları dışarı çıkıyordu.

More Sentences
stick around v. takılmak
I don't want to stick around.
Etrafta takılmak istemiyorum.

More Sentences
stick together v. birbirine yapışmak
Rats usually stick together in groups called packs.
Sıçanlar genellikle paket adı verilen gruplar halinde birbirine yapışır.

More Sentences
stick together v. birleştirmek
The last ingredient is necessary so that the powder does not stick together and does not form lumps.
Son bileşen, tozun birbirine yapışmaması ve topaklar oluşturmaması için gereklidir.

More Sentences
stick out v. uzatmak
It's going to stick out its hands.
Ellerini uzatacak.

More Sentences
stick out v. dışarı çıkarmak
Please stick out your tongue.
Lütfen dilinizi dışarı çıkarın.

More Sentences
stick a stamp v. pul yapıştırmak
I forgot to stick a stamp on the envelope.
Zarfa pul yapıştırmayı unuttum.

More Sentences
Phrasals
stick up v. çıkmak
Tom stuck up for me.
Tom bana arka çıktı.

More Sentences
stick with (someone or something) v. (birine/bir şeye) sadık kalmak
We have only just begun it and we must stick with it.
Daha yeni başladık ve buna sadık kalmalıyız.

More Sentences
stick in v. sıkışmak
Currently, 4 800 soldiers from the international peacekeeping force are stuck in Kabul.
Şu anda uluslararası barış gücünden 4 800 asker Kabil'de sıkışmış durumdadır.

More Sentences
stick in v. sıkıştırmak
She got a piece of bread stuck in her throat.
O, boğazına bir parça ekmek sıkıştırdı.

More Sentences
stick in v. sıkışıp kalmak
Yet, they are stuck in the position of not even being able to return home.
Yine de evlerine bile dönemeyecek bir konumda sıkışıp kalmış durumdalar.

More Sentences
General
pieces of grilled meat on a stick n. çöp kebabı
ski stick n. kayak sopası
stick around n. yakınında bekle
wrong end of the stick n. işin kötü tarafı
tally stick n. çetele
dull stick n. hödük
dry stick n. çam yarması
composing stick n. kumpas
short end of the stick n. işin kötü tarafı
dull stick n. çam yarması
stick toothbrush n. misvak
laundry stick n. tokaç
stick in the mud n. uyuşuk
polo stick n. çevgen
licorice stick n. meyan kökü çubuğu
dry stick n. hödük
dirty end of the stick n. işin kötü tarafı
glow stick n. lazer çubuğu
cracker stick n. kırıkkırak
control stick n. levye
cleft stick n. zor durum
cleft stick n. çıkmaz
stick-up n. silahlı soygun
pogo-stick n. yaylı baston
self-stick interlocking fastener n. iç içe geçmeli yapışkan bant
self stick interlocking fastener n. iç içe geçmeli yapışkan bant
cornel stick n. kızılcık sopası
stick thin n. sıfır beden
self-stick note n. yapışkanlı not kağıdı
self-stick note pad n. yapışkanlı not kağıdı
stick man n. çubuk adam
stick man n. çöp adam
a sharp stick n. keskin bir sopa
sharpened stick n. ucu sivri sopa/çubuk
stick-thin models n. sıska mankenler
electric stick broom n. elektrikli süpürge
swizzle stick n. buz/kokteyl karıştırıcı
cocktail stick n. kokteyl çubuğu
swizzle stick n. kokteyl çubuğu
killer stick n. ölüm çubuğu
mop stick n. paspas sapı
wooden walking stick n. tahta baston
wooden stick n. tahta baston
composing stick n. dizgi harf yatağı
dogwood stick n. kızılcık sopası
pixy stick n. peri değneği
fairy stick n. peri değneği
chew stick n. misvak
stick deodorant n. mum deodorant
candy stick n. çubuk şeker
stick candy n. çubuk şeker
ice cream stick n. dondurma cubuğu
stick crackers n. çubuk kraker
ball-and stick model n. top-çubuk modeli
stick-to-itiveness n. istikrar
stick-to-itiveness n. devamlılık
stick-to-itiveness n. süreklilik
glow stick n. fosforlu çubuk
stick pin n. kıravat iğnesi
stick pin n. yaka iğnesi
pan stick n. fondoten
chap stick® n. dudak nemlendirici
night stick n. cop
night stick n. polis copu
stick figure n. çöp adam
throw stick n. bumerang
throwing stick n. bumerang
throwing-stick n. mızrak veya dart atmak için kullanılan alet
throwing-stick n. bumerang
toddy stick n. hurma içkisi yapımında kullanılan çubuk
carrot and stick method n. havuç sopa yöntemi
lemon stick [baltimore] n. içine nane şekeri batırılmış limon
reverse stick n. ters tutuş
reverse stick n. (hokeyde) sopayı tersine çevirme
gambrel stick n. kasap çengeli
gold stick n. ingiliz hükümdarı tarafından ingiliz muhafızlarına verilen altın başlı sopa
gold stick n. devlet törenlerinde altın başlı sopayı taşımaya yetkili kimse
gum-stick n. ince uzun çubuk sakız
cue stick n. isteka
pick-up stick n. mikado oyun çubuğu
pick-up stick n. argacın arıştan geçirilmesi için kullanılan sivri uçlu alet
cleft stick n. eskiden koşucuların mesaj taşımada kullandıkları ucu yarık sopa
salt stick n. tuzlu çubuk kraker
orange stick n. manikürde kullanılan sivri ve yuvarlak uçlu genellikle portakal ağacından yapılan kaleme benzeyen ince bir çubuk
pugil stick n. (askeri eğitimlerde kullanılan) boks sopası
shooting stick n. (matbaada) ahşap vizoların sıkıştırılması veya gevşetilmesi için kullanılan kısa bir çubuk türü
shooting stick n. atış dayanağı
silver stick [uk] n. sarayda görevli olan bazı ingiliz süvarilerine verilen bir unvan
smudge stick n. buhur
smudge stick n. yakıldığında hoş koku veren bitki tütsüsü
poking-stick n. (yaka fırfırlarının sabitlenmesi için kullanılan) küçük çubuk
stick horse n. sopadan yapılan oyuncak at
stick-on n. yapışkanlı etiket
stick figure n. tip
stick-on n. yapışkanlı kağıt
stick figure n. tek boyutlu karakter
stick heart and soul v. dört elle sarılmak
stick out v. katlanmak
stick to it v. ısrar etmek
stick with sticky tape v. bantlamak
stick up to v. göğüs germek
stick in one's gizzard v. gücüne gitmek
stick up v. saplamak
stick into v. batırmak
stick to v. ayrılmamak
stick out v. dışarı uzatmak
stick around for v. bir şey için kalmak
stick on v. yapıştırmak
make something stick v. kanıtlamak
stick in one's gizzard v. kursağında kalmak
stick up v. dikilmek
stick by v. desteklemek
stick it on v. yüklenmek
stick like a leech v. sülük gibi yapışmak
stick into v. oyulgalamak
stick into v. saplanmak
stick out v. dayanmak
stick at v. bir işi bırakmamak
stick into v. saplamak
stick to the pan and burn v. dibi tutmak
give the stick v. azarlamak
stick something out v. uzatmak
stick in (one's) mind and bother v. akla takılmak
stick well v. tutmak
stick together v. tutturmak
stick in one's throat v. boğazında kalmak
stick with in v. saplanıp kalmak (çamur kum vb'ne)
give the stick v. fırça atmak
stick around v. bir yerden ayrılmamak
stick by v. sadık kalmak
stick in one's gizzard v. ağırına gitmek
give the stick v. dayak atmak
stick it v. katlanmak
stick up to v. karşı koymak
stick to v. terketmemek
stick by v. terketmemek
stick in (one's) mind v. akla takılmak
stick in v. batırmak
stick with in v. sıkışıp kalmak (bir yerde)
get hold the wrong end of the stick v. ters anlamak
stick firmly v. sıkıca yapışmak
stick with v. üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek (bir iş)
stick out v. fırlamak
beat with a stick v. sopalamak
stick up for v. tarafını tutmak
stick out v. dayatmak
stick in v. saplamak
stick to v. tutmak
stick in v. sokuvermek
stick around v. ayrılmamak
stick in v. sokmak
stick to it v. diretmek
stick together v. dayanışarak tek bir cephe oluşturmak
stick at v. bir iş üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek
stick around v. bir yerde çakılı kalmak
stick firmly v. sıkıca yapıştırmak
be caught in a cleft stick v. açmaza getirmek
be caught in a cleft stick v. açmaza sürüklemek
be caught in a cleft stick v. açmaza girmek
be caught in a cleft stick v. açmaza düşmek
make something stick v. ispatlamak
stick in the mind v. akılda kalmak
speak softly but carry a big stick v. aba altından değnek sopa göstermek
stick to v. bir konuya yoğunlaşmak
stick out one's tongue v. dil çıkarmak
stick one's tongue out v. dilini dışarı çıkarmak
stick in one's mind v. aklında yer etmek
stick to the agreement v. anlaşmaya uymak
stick to the agreement v. anlaşmaya bağlı kalmak
stick to the schedule v. programa sadık kalmak
stick to the schedule v. programa uymak
hit with a stick v. sopayla vurmak
stick one's tongue out at someone v. dilini çıkarmak
stick one's tongue out at someone v. birine dilini çıkarmak
stick one's tongue out at someone v. dil çıkarmak
stick to the agreement v. sözleşmeye uymak
stick in one's mind v. zihninde yer etmek
(one's stomach) to stick out v. karnı şişmek
stick in one's mind v. belleğine kazımak
stick in one's mind v. belleğine almak
stick to the rules v. kurallara bağlı kalmak
stick by the rules v. kurallara bağlı kalmak
stick with on v. -e yapışıp kalmak
stick up through v. -den yukarı çıkmak
stick in through v. -den içeri girmek
stick out v. -den dışarı çıkmak
stick in v. -e dikine saplamak
stick in through v. -den içeri sokmak
stick up through v. -den yukarı uzanmak
stick out v. -den dışarı uzanmak
stick in through v. -den içeri uzatmak
stick in through v. -den içeri uzanmak
stick up through v. -den yukarı çıkarmak
stick to v. -e yapışmak
stick up through v. -den yukarı uzatmak
stick in v. -e dikmek
stick on v. -e yapışmak
stick on v. -e yapıştırmak
stick to v. bağlı kalmak
stick up v. dik durmak
stick up v. dikmek
stick out v. çıkıntılı olmak
stick at v. -den çekinmek
stick out v. ucu çıkmak
stick at v. yapmayı reddetmek
stick to one's decision v. kararına bağlı kalmak
stick to a budget v. bütçeye bağlı kalmak
stick to the plan v. plana uymak
stick with v. bırakmamak (bir işi)
stick a knife in v. bıçak saplamak
stick a knife in v. bıçaklamak
stick a knife in v. bıçak batırmak
stick the knife right into his stomach v. bıçağı adamın böğrüne saplamak
stick a candle v. (bir) mum dikmek/yakmak
stick to the point v. konuya odaklanmak
stick to the plan till the end v. sonuna kadar plana bağlı kalmak
stick to the plan v. plana bağlı kalmak
stick in the ground v. yere saplanmak
stick in the ground v. zemine saplanmak
stick to the timetable v. zaman çizelgesine uymak
cue stick v. bilardo sopası
stick up v. para dilenmek
stick out v. şaşmamak
stick up v. çevirerek pişirmek
stick out for (something) v. kabul etmemek
stick out v. (işçiler) grev yapmak
stick up v. çevirmede pişirmek
stick out v. (işçiler) eylem yapmak
stick about v. kullanıma hazır olmak
stick out v. inat etmek
stick out v. ısrar etmek
stick up v. (kısmen şekillendirilmiş camı) sıcak demir çubuğa/pipoya takmak
stick out for (something) v. geri çevirmek
stick up v. para için darlamak
stick out v. direnmek
stick up v. (pişmemiş çömleği) cilalamak
stick out v. (biriyle) inatlaşmak
stick up v. (pişmemiş çömleği) pürüzlerini gidermek
stick out v. (birine) ters düşmek
stick out v. ayak diremek
stick out for (something) v. reddetmek
stick out for (something) v. reddeylemek
stick up v. para istemek
stick up v. para için taciz etmek
stick out v. düşüncesini/isteğini diretmek
non-stick adj. (tava) yapışmaz
non-stick adj. yapışmaz
self-stick adj. kendinden yapışkanlı
self-stick adj. kendinden yapışan
stick-on adj. (kağıt etiketi veya posta pulu) önceden yapıştırılmış
Phrasals
stick up v. bir yeri soymak
stick something down v. bir şeyi yapıştırmak/tutturmak
stick with v. bir şeyi sürdürmek
stick by v. arkasında durmak
stick upon v. üzerinde durmak
stick out v. saygın olmak
stick up for v. hakkını savunmak
stick by v. sadık kalmak
stick by v. desteklemek
stick out v. belirgin olmak
stick upon v. vazgeçmemek
stick by v. arkasında durmak
stick out v. bir amaç için sebat etmek
stick out v. ümit vermek
stick out v. vaat etmek
stick down v. birinin bir isteğini/ricasını/siparişini not almak
stick down v. birinin rolünü/pozisyonunu not etmek
stick down v. yapıştırmak
stick down v. olarak not almak/yazmak
stick down v. tutturmak
stick down v. sabitlemek
stick something up v. bir şeyi görünür bir yere yapıştırmak
stick up v. dışarı fırlamak
stick up v. yükseğe koymak
stick up v. silah doğrultarak soymak
stick up v. yükseğe iliştirmek/tutturmak
stick up v. yüksek bir yere iliştirmek/tutturmak
stick up v. dik durmak
stick up v. yüksek bir yere koymak
stick up v. aradan fırlamak
stick up v. sürekli havada tutmak
stick up v. yüksekte bir yere sokmak
stick up v. fırlamak
stick up v. köşeye sıkıştırıp soymak
stick up v. yükseğe takmak/yapıştırmak
stick up v. havada tutmak
stick up v. yüksek bir yere takmak/yapıştırmak
stick up v. silahlı soygun yapmak
stick up v. dikilmek
stick up v. çıkıntı yapmak
stick up v. silahla tehdit ederek soymak
stick up v. görünür yere koymak
stick up v. aradan çıkmak
stick up v. havaya kalkmak
stick up v. görünür yere iliştirmek/tutturmak
stick up v. köşeye kıstırıp soymak
stick up v. görünür yere yapıştırmak
stick up v. ilan yapıştırmak
stick something up v. bir şeyi havaya kaldırmak
stick something up v. bir şeyi havada tutmak
stick up v. savunmak
stick something up v. bir şeyi görünür bir yere iğnelemek/zımbalamak
stick up v. desteklemek
stick up v. havaya kaldırmak
stick up v. havaya dikmek
stick up v. fotoğraf koymak
stick up v. afişe etmek
stick up v. arkasında durmak
stick up v. dik durmak
stick up v. görünür bir yere tutturmak/iliştirmek
stick up v. görünür bir yere yapıştırmak
stick up v. ilan etmek
stick up v. görünür bir yere iğnelemek/zımbalamak
stick up v. yapıştırmak
stick something up v. bir şeyi görünür bir yere tutturmak/iliştirmek
stick at nothing v. engel tanımamak
stick at nothing v. elinden gelen her şeyi yapmak
stick into (something) v. (bir şeye/yere) hapsetmek
stick into (something) v. (bir şeyin) arasına/içine sıkıştırmak
stick in v. bir yerde tutmak
stick in v. içine atmak
stick into (something) v. (bir şeye) iğnelemek
stick into (something) v. (bir şeyde/yerde) tutmak
stick with (something) v. (bir şeyi) yapmakta/kullanmakta ısrarcı olmak
stick into (something) v. hesaba para göndermek
stick in v. yuvasına sokmak
stick in something v. bir şeyin içinde sabit kalmak
stick in v. hesaba para yatırmak
stick (one) with (someone or something) v. birini/bir şeyi birinin başına sarmak
stick in v. içine sokmak
stick with (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) yanında kalmak
stick (one) with (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinin) üstüne atmak
stick in v. hesaba para göndermek
stick with (something) v. (bir şeyi) denemeye devam etmek
stick in v. not etmek
stick into (something) v. (bir şeyin) içine itmek
stick into (something) v. (bir şeye) sıkıştırmak
stick with (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) yanından ayrılmamak
stick into (something) v. (bir şeyin) içine atmak
stick up v. havada tutmak
stick into (something) v. hesaba para yatırmak
stick in v. bir yere kapatmak
stick in something v. bir şeye yerleşip kalmak
stick in v. yerleştirmek
stick into (something) v. (bir şeye/yere) sokmak
stick in v. kaydetmek
stick into (something) v. yuvasına sokmak
stick in v. bir yere almak/sokmak
stick with (something) v. (bir şeye) inancını sürdürmek
stick into (something) v. (bir şeyi) bıçaklamak
stick (one) with (someone or something) v. (birini istemediği biriyle/bir şeyle) baş başa bırakmak
stick with (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) destekçisi olmak
stick someone or something up v. birini/bir şeyi soymak
stick in something v. bir şeyin içine oturmak
stick with (something) v. (bir şeyi) yapmaya devam etmek
stick with (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) arkasında durmak
stick in v. aklına takılmak
stick up v. duyuru, poster, ilan asmak
stick in v. takmak
stick with (something) v. (bir şeyde) ısrarcı olmak
stick into (something) v. (bir şeye/yere) gelişigüzel koymak
stick into (something) v. (bir şeye) not etmek
stick (one) with (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinin) sırtına yüklemek
stick up v. yukarıda tutmak
stick with (something) v. (bir şeyi) inatla sürdürmek
stick into (something) v. (bir şeyin)eklemek
stick with (someone or something) v. kendini (birine/bir şeye) adamak
stick in v. bir yere hapsetmek
stick (one) with (someone or something) v. (birini/bir şeyi birine) yüklemek
stick into (something) v. (bir şeye/yere) almak
stick in v. içine itmek
stick into (something) v. (bir şeyi) delmek
stick with (something) v. (bir şeyi) kullanmaya devam etmek
stick in something v. bir şeye takılmak
stick (one) with (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinin) üstüne yıkmak
stick someone or something up v. birini/bir şeyi gasp etmek
stick up v. gasp etmek
stick in v. eklemek
stick with (someone or something) v. (birini/bir şeyi) desteklemek
stick in v. boğazında düğümlenmek/kalmak
stick in v. gelişigüzel koymak
stick with (something) v. (bir şeyin) üstüne gitmek
stick in something v. bir şeyde takılı kalmak
stick into (something) v. (bir şeye) batmak
stick into (something) v. (bir şeyin) içine sokmak
stick into (something) v. (bir şeye/yere) yerleştirmek
stick into (something) v. (bir şeyin) içine tıkmak
stick in something v. bir şeyin içinde durmak
stick in v. arasına/içine sıkıştırmak
stick in v. iğnelemek
stick into (something) v. (bir şeye) takmak
stick into (something) v. (bir şeye) kaydetmek
stick into (something) v. (bir şeye/yere) kapatmak
stick up v. yukarı kaldırmak
stick in v. delmek
stick in v. içine tıkmak
stick with (something) v. (bir şeye) bağlı kalmak
stick with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) devam etmek
stick with (something) v. (bir şeyden) vazgeçmemek
stick in v. batmak
stick into (something) v. (bir şeye) saplanmak
stick with (someone) v. (birinin) aklında kalmak
stick with (someone) v. (birinin) hafızasında yer etmek
stick someone with something v. bir şeyi birine yüklemek
stick someone with someone or something v. birini/bir şeyi birinin sırtına yüklemek
stick someone with something v. birini istemediği bir şeyle baş başa bırakmak
stick with v. hafızasında yer etmek
stick with v. vazgeçmemek
stick someone with someone or something v. birini birine/bir şeye esir etmek
stick someone with something v. bir şeyi birinin başına sarmak
stick someone with something v. bir şeyi birinin üstüne yıkmak
stick someone with someone or something v. birini istemediği biriyle/bir şeyle başbaşa bırakmak
stick with v. sırtına yüklemek
stick with v. yanından ayrılmamak
stick with v. aklında kalmak
stick with v. yanında kalmak
stick someone with someone or something v. birini/bir şeyi birinin başına sarmak
stick with v. sadık kalmak
stick someone with someone or something v. birini/bir şeyi birine yüklemek
stick with v. istemediği biriyle/bir şeyle baş başa bırakmak
stick with v. kendini adamak
stick with v. esir etmek
stick with v. üstüne atmak
stick with v. devam etmek
stick someone with someone or something v. birini/bir şeyi birinin üstüne yıkmak
stick with v. üstüne yıkmak
stick someone with someone or something v. birini/bir şeyi birinin üstüne atmak
stick with v. başına sarmak
stick someone with something v. bir şeyi birinin sırtına yüklemek
stick with v. devam ettirmek
stick someone with something v. bir şeyi birinin üstüne atmak
stick through (something) v. (bir şeyin) sonuna kadar devam etmek
stick on v. üstüne yüklemek
stick through (someone or something) v. (birine/bir şeye) bir şey sokmak
stick through (something) v. (bir şeyin) sonuna kadar dayanmak
stick on v. gereksiz/fuzuli şeyler eklemek
stick through (something) v. (bir şeyi) sonuna kadar sürdürmek/devam ettirmek
stick through (something) v. (bir şeyin) sonuna kadar durmak
stick on v. üstüne bindirmek
stick on v. üstüne koymak
stick on v. üstüne eklemek
stick through (someone or something) v. (birine/bir şeye) bir şey saplamak
stick through (someone or something) v. (birine/bir şeye) bir şey batırmak
stick through (something) v. (bir şeyin) sonunu getirmek
stick on v. eklemek
stick out to (something) v. (bir şeye) dayanmak
stick to (something) v. (bir şeyle/bir şeye) devam etmek
stick to (something) v. (bir şeyi) sürdürmek
stick out to (something) v. (bir yöne) doğru çıkıntı yapmak
stick out to (someone) v. (birinin) gözüne çarpmak
stick up for (someone or something) v. (birini/bir şeyi) savunmak
stick out against v. önünde belirgin/görünür olmak
stick up for (oneself) v. kararlarının, yaptıklarının, fikirlerinin arkasında durmak
stick out to (something) v. (bir şeyi) sürdürmek
stick by (someone or something) v. (birini/bir şeyi) terk etmemek
stick by (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) arkasında durmak
stick up for (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) arkasında durmak
stick out to (something) v. (bir şeye) tahammül etmek
stick to (something) v. (bir şeyden) vazgeçmemek
stick out to (someone) v. (biri) için uygunsuz olmak
stick out to (someone) v. (biri) için dikkat çekici olmak
stick to (something) v. (bir şeyin) arkasında durmak
stick to (something) v. (bir şeyi) bırakmamak
stick out to (someone or something) v. (birine/bir şeye) doğru uzatmak
stick to (something) v. (bir şeye) bağlı kalmak
stick out to (something) v. (bir yöne) doğru uzamak
stick by (someone or something) v. (birini/bir şeyi) desteklemek
stick up for (oneself) v. (kendini) savunmak
stick by (someone or something) v. (birine/bir şeye) sadık kalmak
Phrases
stick around expr. bizi izlemeye devam edin
stick to the script expr. plana sadık kal
stick to the script expr. plana sadık kal
walk softly and carry a big stick expr. müzakereye açık ol ama gardını düşürme