koymak

Sens de "koymak" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 55 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	koymak	put v.
The proposal was put before the head of sales. Teklif satış müdürünün önüne kondu. More Sentences
2	Common Usage	koymak	place v.
My group also places question marks alongside two specific Commission proposals. Grubum ayrıca Komisyonun iki spesifik önerisinin yanına soru işaretleri koymaktadır. More Sentences
General
3	General	koymak	post v.
I think you must post a picture! Bence bir resim koymalısın! More Sentences
4	General	koymak	set down v.
I finished the wine and set down the glass. Şarabı bitirdim ve bardağı koydum. More Sentences
5	General	koymak	put down v.
Hopefully then, the report will go through but we will have put down a marker. Umarım o zaman rapor geçer ama biz bir işaret koymuş olacağız. More Sentences
6	General	koymak	stick v.
Could you stick this cake in the fridge? Bu pastayı buzdolabına koyabilir misin? More Sentences
7	General	koymak	rest v.
She rested her hands on her lap and looked up at me. Ellerini kucağına koydu ve bana baktı. More Sentences
8	General	koymak	park v.
Don't park your books on the table. Kitaplarınızı masanın üzerine koymayın. More Sentences
9	General	koymak	plant v.
It was her coworker that planted the stolen necklace in her purse. Çalınan kolyeyi kadının çantasına koyan kişi iş arkadaşıymış. More Sentences
10	General	koymak	set v.
The Commission very usefully sets out the scale of the impact of ship emissions. Komisyon, gemi emisyonlarının etkisinin boyutunu çok faydalı bir şekilde ortaya koymaktadır. More Sentences
11	General	koymak	impose v.
It is completely self-defeating to impose unachievable limits. Ulaşılamaz sınırlar koymak tamamen kendi kendine zarar vermektir. More Sentences
12	General	koymak	place v.
Having said that, I cannot prevent myself from thinking that we placed these constraints on ourselves. Bununla birlikte, bu kısıtlamaları kendi kendimize koyduğumuzu düşünmekten kendimi alamıyorum. More Sentences
13	General	koymak	lay v.
I thoroughly support your plan, as you have laid it before us. Önümüze koyduğunuz planınızı sonuna kadar destekliyorum. More Sentences
14	General	koymak	put v.
He always puts the children and me before his career. Her zaman çocuklarını ve beni kariyerinin önüne koyar. More Sentences
15	General	koymak	apply v.
She applied her handkerchief to his wound. Yarasına mendilini koydu. More Sentences
16	General	koymak	make v.
I suggest that we establish a European body to make rules for the protection of privacy in the information society era. Bilgi toplumu çağında mahremiyetin korunması için kurallar koyacak bir Avrupa organı kurmayı öneriyorum. More Sentences
Phrasals
17	Phrasals	koymak	put down v.
But we must begin and we must put down a marker now. Ama başlamalıyız ve şimdi bir işaret koymalıyız. More Sentences
Technical
18	Technical	koymak	lay v.
The mother laid her baby on the bed softly. Anne, bebeğini usulca yatağa koydu. More Sentences
19	Technical	koymak	place v.
It is also deeply tragic to have to place the US on the same list as the dictatorships. ABD'yi diktatörlüklerle aynı listeye koymak zorunda kalmak da son derece trajiktir. More Sentences
Computer
20	Computer	koymak	insert v.
Man is inserting a tape into the VCR. Adam video oynatıcıya bir kaset koyuyor. More Sentences
General
21	General	koymak	stand v.
22	General	koymak	enter v.
23	General	koymak	inlet v.
24	General	koymak	sadden v.
25	General	koymak	affect v.
26	General	koymak	affix v.
27	General	koymak	nestle v.
28	General	koymak	lay on v.
29	General	koymak	sting v.
30	General	koymak	appoint v.
31	General	koymak	deposit v.
32	General	koymak	adhibit v.
33	General	koymak	insert into v.
34	General	koymak	closure v.
35	General	koymak	position v.
36	General	koymak	move v.
37	General	koymak	dot somebody one v.
38	General	koymak	buffoon v.
39	General	koymak	provide v.
40	General	koymak	pull v.
41	General	koymak	make [obsolete] v.
42	General	koymak	clap v.
43	General	koymak	demit v.
44	General	koymak	pult v.
45	General	koymak	repose v.
46	General	koymak	stell [scotland] v.
47	General	koymak	stop v.
Phrasals
48	Phrasals	koymak	place down v.
49	Phrasals	koymak	slot in v.
Trade/Economic
50	Trade/Economic	koymak	deposit v.
Technical
51	Technical	koymak	elapse v.
52	Technical	koymak	locate v.
53	Technical	koymak	offer up v.
54	Technical	koymak	station v.
Archaic
55	Archaic	koymak	stead v.

Sens de "koymak" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	yanlış yere koymak	misplace v.
They must have misplaced this magazine in my letterbox as I don't have a subscription. Bu posta kutumdaki dergiyi yanlış yere koymuşlardır, aboneliğim yok çünkü benim. More Sentences
2	Common Usage	el koymak	appropriate v.
Whoever appropriates water, takes possession of their fellow people. Suya el koyan kişi, diğer insanların mülkiyetine de el koymuş olur. More Sentences
3	Common Usage	el koymak	seize v.
We can only seize the material at the last station in the territory of the Member States. Malzemeye sadece Üye Devletlerin topraklarındaki son istasyonda el koyabiliriz. More Sentences
4	Common Usage	tanı koymak	diagnose v.
Diagnosing cats with FIP is not easy. Kedilere FIP tanısı koymak kolay değildir. More Sentences
5	Common Usage	karşı koymak	oppose v.
We were amazed at the violent way in which the police opposed them. Polisin onlara şiddet kullanarak karşı koyması bizi hayrete düşürdü. More Sentences
6	Common Usage	yerine koymak	replace v.
I replaced your pen on your desk. Masanızdaki kalemi yerine koydum. More Sentences
7	Common Usage	karşı koymak	withstand v.
We as a Parliament must withstand this attempt to shatter taboos. Parlamento olarak tabuları yıkmaya yönelik bu girişime karşı koymalıyız. More Sentences
8	Common Usage	karşı koymak	resist v.
She couldn’t resist rosé wine. Roze şaraba karşı koyamazdı. More Sentences
9	Common Usage	(yasa vb) uygulamaya koymak	impose v.
10	Common Usage	sahneye koymak	stage v.
11	Common Usage	sıraya koymak	put in order v.
12	Common Usage	takoz koymak	chock v.
13	Common Usage	çuvala koymak	sack v.
14	Common Usage	(vergi) koymak	impose v.
15	Common Usage	sandığa koymak	encase v.
16	Common Usage	el koymak	seise v.
General
17	General	düzene koymak	put in order v.
The Commission believes it is time to put in order the instruments at our disposal. Komisyon, elimizdeki araçları bir düzene koymanın zamanının geldiğine inanmaktadır. More Sentences
18	General	karşı koymak	fight back v.
We could've fought back. Karşı koyabilirdik. More Sentences
19	General	ismini koymak	name v.
She named all the flowers in the garden. O, bahçedeki bütün çiçeklere isim koydu. More Sentences
20	General	yanına yıldız işareti koymak	star v.
Marlee has starred the essential information. Marlee, gerekli bilginin yanına yıldız işareti koydu. More Sentences
21	General	ortaya koymak	set forth v.
Firstly, the Constitution sets forth the rights and duties of citizens. İlk olarak, Anayasa vatandaşların hak ve ödevlerini ortaya koymaktadır. More Sentences
22	General	adaylığını koymak	run for office v.
You should consider running for office. Adaylığını koymayı düşünmelisin. More Sentences
23	General	kepçeyle koymak	ladle v.
Could you ladle some soup in my bowl, please? Kaseme kepçeyle çorba koyabilir misin lütfen? More Sentences
24	General	koymak (dikkatle)	lay v.
Then He laid them before the angels. Sonra onları meleklerin önüne koydu. More Sentences
25	General	ad koymak	call v.
We decided to call the kitten Skittles. Yavru kediye Skittles adını koymaya karar verdik. More Sentences
26	General	el koymak	impound v.
The ship was impounded due to the embargo. Ambargo nedeniyle gemiye el konulmuştur. More Sentences
27	General	el koymak (mala)	confiscate v.
The police confiscated John's pistol. Polis John'un tabancasına el koydu. More Sentences
28	General	torbaya koymak	bag v.
You don't have to bag this item. Bu eşyayı torbaya koymanıza gerek yok. More Sentences
29	General	karşı koymak	stand v.
The time has come for us to stand up. Karşı koymamızın zamanı geldi. More Sentences
30	General	nokta koymak	dot v.
Why don't you dot the i's? Neden i'nin üzerine nokta koymuyorsun? More Sentences
31	General	ortaya koymak	reveal v.
This situation, which reveals a chronic under-use of payments in certain areas, must come to an end. Belirli alanlarda ödemelerin kronik bir şekilde eksik kullanıldığını ortaya koyan bu durum sona ermelidir. More Sentences
32	General	isim koymak	name v.
My wife's mother named our daughter. Kızımızın ismini eşimin annesi koydu. More Sentences
33	General	yeniden yürürlüğe koymak	restore v.
That tax law was restored in 2001. Bu vergi kanunu 2001 yılında yeniden yürürlüğe koyulmuştur. More Sentences
34	General	ortaya koymak	produce v.
The Convention did not, of course, produce a perfect Constitution to address these tasks. Konvansiyon elbette bu görevleri yerine getirmek üzere mükemmel bir Anayasa ortaya koymamıştır. More Sentences
35	General	adını koymak	name v.
We had this in mind when we named our group. Grubumuzun adını koyarken aklımızda bu vardı. More Sentences
36	General	cebine koymak	pocket v.
Ezra pocketed the money he got from his mother. Ezra annesinden aldığı parayı cebine koydu. More Sentences
37	General	aptal yerine koymak	fool v.
You aren't fooling me. Beni aptal yerine koyamazsınız. More Sentences
38	General	kural koymak	lay down v.
The Commission is ready to lay down specific rules for such exceptions. Komisyon, bu tür istisnalar için belirli kurallar koymaya hazırdır. More Sentences
39	General	enayi yerine koymak	fool v.
Tom really fooled us. Tom gerçekten bizi enayi yerine koydu. More Sentences
40	General	aynı kefeye koymak	equate v.
You cannot equate a candidate for office with a holder of office. Bir makam adayı ile bir makam sahibini aynı kefeye koyamazsınız. More Sentences
41	General	bavuluna koymak	pack v.
Tom packed his things up. Tom eşyalarını bavula koydu. More Sentences
42	General	adaylığını koymak	run v.
She is determined to run for a second term. İkinci dönem için adaylığını koymaya kararlı. More Sentences
43	General	noktalama işaretleri koymak	punctuate v.
Did you forget to punctuate your work? Ödevinize noktalama işaretleri koymayı unuttunuz mu? More Sentences
44	General	aptal yerine koymak	befool v.
You befooled me. Beni aptal yerine koydun. More Sentences
45	General	arasına koymak	inset v.
The coloured stones inset in the pavement look great. Kaldırımların aralarına koyulan renkli taşlar harika görünüyor. More Sentences
46	General	ortaya koymak	put forward v.
If human rights are deteriorating in this respect, we must put forward solutions and conclusions which reflect it. İnsan hakları bu açıdan kötüye gidiyorsa bunu yansıtan çözümler ve sonuçlar ortaya koymalıyız. More Sentences
47	General	ortaya koymak	manifest v.
In such circumstances, the European Parliament is reduced to manifesting its impotence. Böyle bir durumda Avrupa Parlamentosu acizliğini ortaya koymuş olur. More Sentences
48	General	koymak (içecek)	pour v.
I poured myself a third cup of coffee. Kendime üçüncü bir fincan kahve koydum. More Sentences
49	General	karşı koymak	counter v.
This will enable us to counter the federalist strategy that is seeking to predetermine our future choices. Bu, gelecekteki tercihlerimizi önceden belirlemeye çalışan federalist stratejiye karşı koymamızı sağlayacaktır. More Sentences
50	General	teşhis koymak	diagnose v.
Mike didn't come to school after he was diagnosed with measles. Mike'a kızamık teşhisi konulduktan sonra okula gelmedi. More Sentences
51	General	el koymak	confiscate v.
I'll have to confiscate your knife. Bıçağına el koymak zorunda kalacağım. More Sentences
52	General	ad koymak	name v.
Do you have any good ideas on what I should name my horse? Atıma ne ad koymam gerektiği konusunda iyi bir fikriniz var mı? More Sentences
53	General	ortaya koymak	present v.
The present rail package holds out the possibility of a genuine European rail transport market. Mevcut demir yolu paketi, gerçek bir Avrupa demiryolu taşımacılığı pazarı olasılığını ortaya koymaktadır. More Sentences
54	General	sahneye koymak	present v.
The company presented a three-act play. Tiyatro topluluğu, üç perdelik bir oyun sahneye koydu. More Sentences
55	General	ön ek koymak (sözcük başına)	prefix v.
Prefixing a word with 'il' changes its meaning. Bir sözcüğün önüne 'na' öneki getirildiğinde sözcüğün anlamı değişir. More Sentences
56	General	adaylık koymak	run for office v.
Tom has never run for office. Tom asla seçimler için adaylığını koymadı. More Sentences
57	General	ambargo koymak	embargo v.
The country was embargoed by the EU. Ülkeye AB tarafından ambargo kondu. More Sentences
58	General	karşı koymak	confront v.
I didn't confront them. Onlara karşı koymadım. More Sentences
59	General	sıvıları koymak için kullanılan büyük kap	jerrycan n.
60	General	arabalarda telefon vb koymak için kullanılan tutacak	car holder n.
61	General	tabuta koymak	encoffin n.
62	General	tabuta koymak	put in a coffin n.
63	General	fıçı ya da varil koymak için ayak	caskstand n.
64	General	yiyecek parçalarını toplayıp bir kaba koymak için kullanılan bir bıçak	voiding knife n.
65	General	belgeleri katlamadan koymak için tasarlanmış, genellikle kahverengi olan büyük bir zarf	manila envelope n.
66	General	tadım amacıyla şarabı koymak için kullanılan küçük tas	wine taster n.
67	General	para koymak için kullanılan eski çorap	hogger [scotland] n.
68	General	barut koymak için kullanılan boynuz veya şişe	morsing horn n.
69	General	(içine bir şeyler koymak için) külah şeklinde kağıt	paper n.
70	General	(içine bir şeyler koymak için) kese şekline getirilen kağıt	paper n.
71	General	dondurma veya içecek koymak için kullanılan bir kağıt bardak markası	dixie® n.
72	General	para koymak	pool v.
73	General	yanyana koymak	collocate v.
74	General	destek koymak	prop v.
75	General	ambargo koymak	put an embargo v.
76	General	tırnak işareti koymak	unquote v.
77	General	siloya koymak	silo v.
78	General	tüp içine koymak	tube v.
79	General	aklına koymak	have made up one's mind to v.
80	General	evrak vb çekmeceye koymak	pigeonhole v.
81	General	cennet katına koymak	ensky v.
82	General	altına koymak	tuck under v.
83	General	bir tarafına destek koymak (bir şeyin çökmesini önlemek için)	shore up v.
84	General	sonda koymak	probe v.
85	General	yanına işaret koymak (listedeki bir maddenin)	check off v.
86	General	şeker koymak	sugar v.
87	General	destek koymak	chock v.
88	General	kınına veya kılıfına koymak	ensheathe v.
89	General	nişan koymak	make a mark v.
90	General	el koymak	commandeer v.
91	General	oyuğa koymak	niche v.
92	General	el koymak	distress v.
93	General	işaret koymak	tick v.
94	General	etiket koymak	ticket v.
95	General	taban koymak	sole v.
96	General	baş koymak	set one's heart on v.
97	General	koymak (çay vb)	pour v.
98	General	tavır koymak	pose v.
99	General	oya koymak	put something to the vote v.
100	General	adaylığını koymak	put oneself forward v.
101	General	boruya dirsek koymak	offset v.
102	General	yerine koymak	put something away v.
103	General	adaylığını koymak	apply for v.
104	General	sahneye koymak (oyunu)	put on v.
105	General	kural koymak	establish rules v.
106	General	baş koymak	set one's mind v.
107	General	oya koymak	put to the vote v.
108	General	sahneye koymak	direct v.
109	General	fıçıya koymak	barrel v.
110	General	nokta koymak	make a dot v.
111	General	keseye koymak	purse v.
112	General	enayi yerine koymak	play somebody for a sucker v.
113	General	sıraya koymak	rank v.
114	General	toz biber koymak	pepper v.
115	General	yastık koymak	cushion v.
116	General	yemeği sofraya koymak	serve up v.
117	General	eski yerine koymak	put back v.
118	General	rehine koymak	pop v.
119	General	yerine koymak (kasa/kılıf vb)	case v.
120	General	yerine koymak	put something back v.
121	General	bir tarafa koymak	set apart v.
122	General	ilişiğini ortaya koymak	implicate v.
123	General	yürürlüğe koymak	bring into force v.
124	General	sınır koymak	draw the boundary v.
125	General	kulübeye koymak	kennel v.
126	General	kabına koymak	encase v.
127	General	uzağa koymak	distance v.
128	General	her şeyi bir araya koymak	lump everything together v.
129	General	şiir haline koymak	versify v.
130	General	ağıla koymak	pen v.
131	General	adaylığını koymak	run for something v.
132	General	karşı koymak	dissent v.
133	General	dolaba koymak	dupe v.
134	General	göz koymak	have one's eyes on v.
135	General	el koymak	sequester v.
136	General	sıraya koymak	order v.
137	General	siloya koymak	ensilage v.
138	General	sermaye koymak	invest capital v.
139	General	teneke kutuya koymak	tin v.
140	General	göz koymak	lust after v.
141	General	göz koymak	covet v.
142	General	bir yana koymak	earmark v.
143	General	adaylığını koymak	campaign v.
144	General	tefe koymak	ridicule v.
145	General	limit koymak	demark v.
146	General	kafese koymak	encage v.
147	General	karakol koymak	picket v.
148	General	sandığa koymak	box v.
149	General	çelenk koymak	place a wreath on v.
150	General	mal ve mülküne el koymak	dispossess v.
151	General	arasına koymak	insert v.
152	General	koymak (bir yemeğe tat verebilecek bir madde)	take v.
153	General	takoz koymak	skid v.
154	General	gizlice koymak	steal v.
155	General	hayatını daha iyi bir yola koymak	turn over a new leaf v.
156	General	altına destek koymak	underpin v.
157	General	yerine koymak	take somebody for v.
158	General	gizlice koymak	steal into v.
159	General	sandığa koymak	encase v.
160	General	ambara koymak	store v.
161	General	ağırlığını koymak	use one's influence v.
162	General	çantaya koymak	bag v.
163	General	araya koymak	put in somebody as intermediary v.
164	General	fiyat koymak	fix the price v.
165	General	düzene koymak	regularize v.
166	General	düzene koymak	clear up v.
167	General	pul biber koymak	pepper v.
168	General	karşı koymak	defy v.
169	General	tarih koymak	date v.
170	General	sınır koymak	set bounds to v.
171	General	noktalama işaretlerini koymak	punctuate v.
172	General	yanına işaret koymak (listede bulunan bir maddenin)	tick off v.
173	General	haciz koymak	seize v.
174	General	ek vergi koymak	surtax v.
175	General	karşı koymak	stand up to v.
176	General	mim koymak	make a point v.
177	General	ölçülerini koymak	dimension v.
178	General	kınına koymak	sheathe v.
179	General	baş koymak	set one's mind on v.
180	General	kutuya koymak	case v.
181	General	dosyaya koymak	file v.
182	General	fiyat koymak	price v.
183	General	altına yastık koymak	cushion v.
184	General	eski durumuna koymak	reinstate v.
185	General	peş koymak	gore v.
186	General	şart koymak	lay down as a condition v.
187	General	yan yana koymak	adjoin v.
188	General	deli yerine koymak	regard someone as mad v.
189	General	ambargo koymak	put an embargo on v.
190	General	kafese koymak	mew up v.
191	General	kural koymak	establish regulations v.
192	General	malına el koymak	expropriate v.
193	General	el koymak	condemn v.
194	General	malına el koymak	disseise v.
195	General	adını koymak	make clear v.
196	General	rafa koymak	postpone v.
197	General	espas koymak	space v.
198	General	bant koymak	welt v.
199	General	tavır koymak	attitudinize v.
200	General	reye koymak	put something to a vote v.
201	General	oylamaya koymak	put to the vote v.
202	General	baş koymak	set one's heart on something v.
203	General	nokta koymak	finish v.
204	General	budala yerine koymak	take somebody for a fool v.
205	General	tekneye koymak	vat v.
206	General	posta koymak	intimidate v.
207	General	şart koymak	stipulate v.
208	General	içine koymak	insert v.
209	General	haciz koymak	confiscate v.
210	General	yerine koymak	slot into v.
211	General	kendini başkasının yerine koymak	put oneself in another's place v.
212	General	şart koymak	postulate v.
213	General	engel koymak	hedge off v.
214	General	kanun koymak veya kabul etmek	enact v.
215	General	karşı koymak	bear against v.
216	General	yafta koymak	tag v.
217	General	tik koymak	tick up v.
218	General	azledip yerine başkasını koymak	supersede v.
219	General	kovana koymak	hive v.
220	General	yerine koymak	spot v.
221	General	bir şeyi (aşağı bir yere) koymak	put something down v.
222	General	isim koymak	baptize v.
223	General	el koymak	embargo v.
224	General	karantinaya koymak	quarantine v.
225	General	sıraya koymak (sayfaları)	collate v.
226	General	bir tarafa koymak	set aside v.
227	General	bir yana koymak	lay away v.
228	General	ağırlık koymak	bring one's power into play v.
229	General	geri koymak	replace v.
230	General	birini başkalarıyla aynı kefeye koymak	lump someone together with v.
231	General	takoz koymak	scotch v.
232	General	üstüne koymak	superimpose v.
233	General	çocuğu koymak	knock somebody up v.
234	General	aptal yerine koymak	make a fool of somebody v.
235	General	para koymak	ante up v.
236	General	adını koymak	put a price on v.
237	General	posta koymak	cow v.
238	General	paralel olarak koymak	parallel v.
239	General	alçıya koymak	put in a plaster cast v.
240	General	nokta koymak (bir konuya vb)	put end to v.
241	General	el koymak	emprise v.
242	General	soru işareti koymak	query v.
243	General	minder koymak	cushion v.
244	General	kumaşı su geçirmez hale koymak	rubberize v.
245	General	şerh koymak	annotate v.
246	General	siloya koymak	ensile v.
247	General	cetvel haline koymak	tabulate v.
248	General	ağırlık koymak	exert one's authority v.
249	General	eyer koymak	put a saddle on v.
250	General	sahneye koymak	represent v.
251	General	askeri hizmette kullanmak üzere el koymak	commandeer v.
252	General	hale yola koymak	put in order v.
253	General	el koymak	capture v.
254	General	ortaya koymak	execute v.
255	General	birbirine yakın koymak	juxtapose v.
256	General	aklına koymak	resolve v.
257	General	mim koymak	underline v.
258	General	el koymak	sequestrate v.
259	General	taş koymak	stymie v.
260	General	fazla yük koymak (bagaj, küfe vb'ne)	overload v.
261	General	kutsal bir yere koymak	enshrine v.
262	General	el koymak	distrain on v.
263	General	yerine başkasını koymak	replace v.
264	General	yoluna koymak	get back on the rails v.
265	General	nokta koymak	put a stop to v.
266	General	tulumbaya su koymak	prime v.
267	General	göz koymak	have eye on v.
268	General	üremesi için (bir yere) koymak	stock v.
269	General	suya koymak	steep v.
270	General	kafese koymak	swindle v.
271	General	nokta koymak	bring to an end v.
272	General	karşı koymak	stick up to v.
273	General	yerine başkasını koymak	supersede v.
274	General	kumarda birşey üzerine para koymak	stake on v.
275	General	limit koymak	limit v.
276	General	adam koymak	plant v.
277	General	bir kenara koymak	put something by v.
278	General	şerit koymak	welt v.
279	General	yeniden sıraya koymak	realign v.
280	General	hayatını tehlikeye koymak	risk one's neck v.
281	General	kafese koymak	deceive v.
282	General	lapa koymak	poultice v.
283	General	malına el koymak	dispossess v.
284	General	çukura koymak	pit v.
285	General	ambara koymak	warehouse v.
286	General	altına koymak	underlay v.
287	General	bekçi koymak	set a watch v.
288	General	adını koymak	give a name v.
289	General	kafasına koymak	be dead set on something v.
290	General	yerine koymak	put back v.
291	General	mim koymak	mark so as not to forget v.
292	General	emri altına koymak	subordinate to v.
293	General	el koymak	hold v.
294	General	üstüne koymak	lap v.
295	General	bir sınır koymak	draw the line v.
296	General	ağırlığını koymak	throw one's weight about v.
297	General	kutu içine koymak	case v.
298	General	kutuya koymak	casket v.
299	General	kontrol işareti koymak	check v.
300	General	tabağa koymak	dish up v.
301	General	engel koymak	handicap v.
302	General	baş koymak	set one's heart v.
303	General	daha sonra bakmak üzere bir kenara koymak	keep something on the back burner v.
304	General	rehine koymak	pawn v.
305	General	dip koymak	bottom v.
306	General	yoluna koymak	improve v.
307	General	para koymak	ante v.
308	General	karşı koymak	oppugn v.
309	General	üstüne koymak	superpose v.
310	General	yerine koymak	relay v.
311	General	yoluna koymak	slot v.
312	General	fotoğraf makinesine film koymak	load v.
313	General	kabına koymak	sheathe v.
314	General	karşı koymak	offer resistance v.
315	General	para koymak	invest money v.
316	General	içeri koymak	put in v.
317	General	rehine koymak	pledge v.
318	General	nokta koymak	end v.
319	General	buza koymak	ice v.
320	General	karşı koymak	fend v.
321	General	ambara koymak	barn v.
322	General	haciz koymak	garnishee v.
323	General	karşı koymak	stand out against v.
324	General	araya mesafe koymak	keep one's distance v.
325	General	masaya koymak	table v.
326	General	bir şeyi düzenli bir şekilde (bir yere) koymak	stow away v.
327	General	bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak	verify v.
328	General	yerine koymak	clap v.
329	General	karantina koymak	quarantine v.
330	General	sıraya koymak	queue v.
331	General	tekere taş koymak	trig v.
332	General	adaylığını koymak	be a candidate in an election v.
333	General	destek koymak	truss v.
334	General	limit koymak	delimit v.
335	General	el koymak	seise v.
336	General	şeker koymak	sweeten v.
337	General	ağızotu koymak (topa/tüfeğe)	prime v.
338	General	bir şeyi belli etmeden (bir yere) koymak	slide into v.
339	General	tekrar yürürlüğe koymak	reactivate v.
340	General	önek koymak	prefix v.
341	General	ayağının altına karpuz kabuğu koymak	undermine somebody's position v.
342	General	rehine koymak	put in pledge v.
343	General	bir şeyi eski yerine koymak	put something back v.
344	General	ayakkabıya taban koymak	sole v.
345	General	çuvala koymak	bag v.
346	General	el koymak	distrain up v.
347	General	para olarak tedavüle koymak	monetize v.
348	General	eşit kuvvetle karşı koymak	countervail v.
349	General	sandığa koymak	pack up v.
350	General	antrepoya koymak	put in a bonded warehouse v.
351	General	başlık koymak	entitle v.
352	General	kafese koymak	gull v.
353	General	garaja koymak	garage v.
354	General	arasına koymak	interpose v.
355	General	dipnot koymak	footnote v.
356	General	kafasına koymak	set one's mind on v.
357	General	yürürlüğe koymak	constitute v.
358	General	bir şeyi dikine koymak	set something on end v.
359	General	uyarı işareti koymak	label v.
360	General	vergi koymak	excise v.
361	General	açıkça ortaya koymak	lay bare v.
362	General	tire koymak	hyphen v.
363	General	tırabzan koymak	rail v.
364	General	isim koymak	christen v.
365	General	eğri koymak	slope v.
366	General	koşul olarak koymak	stipulate v.
367	General	tire koymak	hyphenate v.
368	General	parça koymak	piece v.
369	General	karşı koymak	face v.
370	General	belli etmeden bir yere koymak	slip v.
371	General	ortaya koymak	put forth v.
372	General	bir şeyi birinin aklına koymak	put something in someone's mind v.
373	General	yoluna koymak	put right v.
374	General	anlamsızlığını ortaya koymak	puncture v.
375	General	ağızotu koymak	prime v.
376	General	bir şeyi düzenli bir şekilde (bir yere) koymak	stow in v.
377	General	yürürlüğe koymak	promulgate v.
378	General	bir araya koymak	assemble v.
379	General	yoluna koymak	clean up v.
380	General	tekrar yürürlüğe koymak	reenact v.
381	General	işleri yoluna koymak	turn the tide v.
382	General	bir şeyi bir yere koymak	set something down v.
383	General	bir şeyi bir yere koymak	lay down v.
384	General	vergi koymak	tax v.
385	General	kutuya koymak	box v.
386	General	deli yerine koymak	look on someone as mad v.
387	General	sınır koymak	hedge off v.
388	General	içine koymak	enclose v.
389	General	rafa koymak	shelve v.
390	General	yeni sandalyeler koymak	reseat v.
391	General	safra koymak	ballast v.
392	General	üst üste koymak	superpose v.
393	General	fiyat koymak	fix the price of v.
394	General	daha uzağa koymak	set back from v.
395	General	bir şeyi birinin erişemeyeceği bir yere koymak	place something out of someone 's reach v.
396	General	bir şeyi yoluna koymak	set something to rights v.
397	General	yem koymak	bait v.
398	General	içine veya üstüne fazla su koymak	flood v.
399	General	başına ödül koymak	put a price on somebody's head v.
400	General	el koymak	impress v.
401	General	kart koymak	card v.
402	General	kafasına koymak	resolve on v.
403	General	karşı koymak	refuse v.
404	General	karşı koymak	contest v.
405	General	piyangoya koymak	put in the lottery v.
406	General	üzerine koymak	impose v.
407	General	çarparak koymak	slam v.
408	General	ağırlığını koymak	exert one's authority v.
409	General	yerine koymak	bestow v.
410	General	isim koymak	call v.
411	General	çelenk koymak	wreathe v.
412	General	değersizliğini ortaya koymak	puncture v.
413	General	ad koymak	give a name v.
414	General	kanun koymak	legislate v.
415	General	sıraya koymak	marshal v.
416	General	cebe koymak	pocket v.
417	General	bir kenara para koymak	put something away v.
418	General	yıldız koymak	star v.
419	General	aklına koymak	be set on v.
420	General	karşısına koymak	oppose v.
421	General	kurnazlıkla koymak	foist into v.
422	General	sıraya koymak	align v.
423	General	bir şeyi yoluna koymak	put something to rights v.
424	General	kafasına koymak	be bent on v.
425	General	narh koymak	set a fixed price v.
426	General	karşı koymak	stand out v.
427	General	hesaba koymak	place into check v.
428	General	yanlış yere koymak	mislay v.
429	General	ağır vergi koymak	overtax v.
430	General	bir köşeye koymak	divert v.
431	General	sos koymak	sauce v.
432	General	tavır koymak	strike an attitude v.
433	General	geçici olarak el koymak	impound v.
434	General	koşul koymak	stipulate v.
435	General	el koymak	take action v.
436	General	kılıfına koymak	sheathe v.
437	General	cam kavanoza koymak	glass v.
438	General	cesurca karşı koymak	outbrave v.
439	General	yoluna koymak	arrange v.
440	General	kafese koymak	cage v.
441	General	ortaya koymak	expose v.
442	General	destek koymak	prop up v.
443	General	dipnotlar koymak	document v.
444	General	mim koymak	insist v.
445	General	kabına koymak	incase v.
446	General	sahneye koymak (oyunu)	produce v.
447	General	sahneye koymak	produce v.
448	General	fazla yüksek fiyat koymak	overprice v.
449	General	ortaya koymak	propound v.
450	General	kanunu yürürlüğe koymak	put a law into force v.
451	General	nöbetçi koymak	picket v.
452	General	tekrar yerine koymak	taxis v.
453	General	koymak (vergi)	impose v.
454	General	baharat koymak	spice v.
455	General	kendini başkalarının yerine koymak	walk in other people's shoes v.
456	General	oyunu sahneye koymak	mount a production of v.
457	General	iki şeyin arasına koymak	interpose v.
458	General	kanunen el koymak	confiscate v.
459	General	bir yere koymak	place v.
460	General	fazla fiyat koymak	overprice v.
461	General	mabede koymak	enshrine v.
462	General	rehine koymak	impawn v.
463	General	şerh koymak	expound to v.
464	General	karşı koymak	dispute v.
465	General	ortaya koymak	exhibit v.
466	General	kanunen el koymak	impound v.
467	General	birini daha aşağı bir yere koymak	put someone down v.
468	General	üstüne koymak	put upon v.
469	General	kafasına koymak	set one's mind on something v.
470	General	numara koymak	number v.
471	General	sınır koymak	limit v.
472	General	el koymak	distrain v.
473	General	gökyüzü katına koymak	ensky v.
474	General	rafa koymak	rack v.
475	General	adam yerine koymak	hold in esteem v.
476	General	içine koymak	incase v.
477	General	kafasına koymak	get it into one's head that ... v.
478	General	sıraya koymak	arrange v.
479	General	işaret koymak	beacon v.
480	General	para koymak	put money v.
481	General	yanlış tarih koymak	misdate v.
482	General	yere koymak (birini)	put someone down v.
483	General	yerine koymak	posit v.
484	General	kafese koymak	mew v.
485	General	şerh koymak	attach annotation v.
486	General	araya koymak	interpose v.
487	General	adaylığını koymak	put up for v.
488	General	adaylık koymak	be a candidate in an election v.
489	General	el koymak	arrest v.
490	General	depoya koymak	warehouse v.
491	General	el koymak	attach v.
492	General	kürekleri fora edip teknenin içine koymak	ship v.
493	General	sahneye koymak	put something on v.
494	General	tuz koymak	salt v.
495	General	koşul koymak	provide v.
496	General	yürürlüğe koymak (yasa, karar vb'ni)	implement v.
497	General	bir sınır koymak	draw the line at v.
498	General	el koymak	vest v.
499	General	sınır koymak	terminate v.
500	General	tali bir hale koymak	subordinate v.