hali - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

hali



"hali" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 5 sonuç

Türkçe İngilizce
General
hali void i.
hali waste s.
hali devoid s.
Colloquial
hali case of i.
Idioms
hali a case of (something) s.

"hali" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
ruh hali mood i.
savaş hali warfare i.
General
usanma hali taedium i.
kadın olma hali ladyhood i.
kendinden geçme hali trance i.
insanlık hali human condition i.
ölçülebilir bir rüzgarın olmaması hali dead calm i.
cezir hali low tide i.
ay hali menstruation i.
listenin son hali shortlist i.
ruh hali habit of mind i.
azalış hali downwardness i.
en kutsal veya mukaddes olma hali sacrosanctness i.
düşüş hali downwardness i.
öldürme hali bloodguiltiness i.
bazı hallerde dalgıçlarca görünen sarhoşluğa benzer bir duyumsuzluk hali nitrogen narcosis i.
-e hali dat i.
simgelerle ifade etme (ruh hali) symbolism i.
depresyon hali saturninity i.
ruh hali spirit i.
denizin kabarmış hali high tide i.
ihtiyaç hali neediness i.
denizin kabarmış hali high water i.
savaş hali state of war i.
ruh hali psychology i.
met hali high tide i.
uyku hali sleep i.
gaz hali gaseous state i.
ismin i hali objective case i.
kuşku uyandırma hali questionableness i.
kendinden geçme hali ecstasy i.
ruh hali frame of mind i.
ruh hali state of mind i.
isim hali locative case i.
ismin yalın halinden başka herhangi bir hali oblique case i.
olgunlaşmış karahindiba tohumlarının çiçek sapından kopmadan önceki beyaz ve tüy gibi top hali puffball i.
denge hali condition of equilibrium i.
isim hali locative i.
ruh hali humor i.
vecit hali trance i.
ruh hali temper i.
hali hazırdalık currentness i.
sarhoş olma hali inebriation i.
savaş hali warfare i.
baştan çıkarma hali pervertedness i.
melankoli hali saturninity i.
medeni hali marital status i.
cezasız kalma hali impunity i.
özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali white out i.
ruh hali humour i.
sudan hafif olup su üstünde yüzme hali positive buoyancy i.
insan hali human nature i.
genç kızlık hali girlishness i.
ruh hali tone i.
doygun olma hali saturity i.
uyku hali dormancy i.
fırtına sonrasında denizin çalkantısız kabarma hali swell i.
yaşlılık hali senium i.
uyku hali somnolence i.
aciz hali insolvency i.
üye olmama hali nonmembership i.
askıda olma hali nonintercourse i.
sürüncemede olma hali nonintercourse i.
gelir olmama hali nonrevenue i.
çoğul hali: novenas novena i.
ikamet etmeme hali nonresidence i.
kötü ruh hali bad mood i.
akım hali state of flux i.
değişim hali state of flux i.
sürekli değişim hali state of flux i.
sebze hali fruit market i.
sebze hali vegetable market i.
balık hali fish market i.
balık hali wholesale market hall i.
meyve hali wholesale market hall i.
sebze hali wholesale market hall i.
anlaşmazlık hali disagreement i.
anlaşmazlık hali dispute i.
yoksulluk hali state of destitution i.
uyku hali quiescency i.
uyku hali quiescence i.
ismin -den hali ablative i.
ismin-e hali dative case i.
ismin -in hali the genitive i.
ismin -e hali the dative i.
ismin-i hali objective case i.
ismin -de hali the locative i.
ismin-i hali objective i.
bir şeyin somut hali embodiment i.
sahiplik hali status of ownership i.
saygısız olma hali dismissiveness i.
ilgisiz olma hali dismissiveness i.
ruh hali mental state i.
ruh hali psychological state i.
özellikle maratoncuların yarışın sonuna doğru hissettikleri aşırı endorfin salgılanmasından kaynaklanan coşku hali runner's high i.
ülkemizin şu anki hali present situation of our country i.
engellilik hali disability i.
engellilik hali disability status i.
puslu olma hali blearedness i.
taze haldeki/hali fresh state i.
iş göremezlik hali disability i.
iş göremezlik hali disablement i.
dilimin ucunda hali/durumu tip-of-the-tongue state i.
uyku hali state of sleep i.
mahmurluk (hali) oscitancy i.
mahmurluk (hali) oscitance i.
değişen ruh hali changing mood i.
do fiilinin ikinci hali did i.
ilk oluşmuş hali earliest formed i.
uykulu olma hali somnolency i.
ismin i hali accusative case i.
ismin i hali accusative i.
den hali ablative i.
evlilik hali connubiality i.
ismin e hali dative i.
ismin e hali dative case i.
çift olma (durumu/hali) coupledom i.
insanlık hali human nature i.
öncesi ve sonrası hali after body i.
hali vakti yerinde olan kimse well-off person i.
sosyal ruh hali social mood i.
kendini tanrı'ya emanet etme hali state of grace i.
gerginliğin eşlik ettiği enerjik olma hali nervous energy i.
kolayca kandırılabilme hali naivete i.
hasta hali infirmity i.
şiddet içermeyen işbirliği yapmama hali nonviolent noncooperation i.
colloquium sözcüğünün çoğul hali (akademik ortamda fikir alış verişi) colloquia i.
... vücut bulmuş hali embodiment of something i.
heyecan/stres gibi gergin ruh hali state i.
uyum sağlama hali acclimature i.
dalgın olma hali absentness i.
kazara olma hali accidentalism i.
bulunmama hali absentment i.
taken kelimesinin kısaltılmış hali taen i.
aktif olma hali activity i.
ağrı çekme hali afflictedness i.
bitişik olma hali adjacence i.
derin bir düş kırıklığı hali tears i.
bir şeyin yeni biçimlendirilmiş hali recast i.
bir şeyin az değiştirilmiş hali rehash i.
ruh hali cheer i.
insanlığın ilkel hali nature i.
canlı ve enerji dolu olma hali pizzazz i.
bilmeme hali the dark i.
düşünceli olma hali thinkingness i.
şimdi ve burada olma hali thisness i.
ruh hali tid [scottish] i.
ruh hali tift [scottish] i.
anksiyete hali tiswas [brit] i.
heyecan hali tiswas [brit] i.
geçici olma hali transientness i.
hipnoz hali traunce [obsolete] i.
duygulanım hali affective state i.
doğal ruh hali natural state of mind i.
ruh hali turn i.
ses ve müzik kayıtlarında mükemmelliği yakalamak için yüksek kaliteli ekipmanla dinleme hali audiophilia i.
aşırı cinsel istek hali ultravirility i.
heyecan hali ebenezer i.
coşku hali ebenezer i.
heyecan hali ebriosity i.
coşku hali ebriosity i.
ihtiyaç hali egence i.
canlı ve enerji dolu olma hali zing i.
canlı ve enerji dolu olma hali pizzaz i.
dalgın ruh hali pensive mood i.
bir şeyin cisme bürünmüş hali avatar i.
bir şeyin somutlaşmış hali avatar i.
keyifli ruh hali enjoyment i.
hali vakti yerinde aileler affluent families i.
depresyon hali katzenjammer i.
korku hali jelly i.
tereddüt hali jelly i.
geraldine ve jerilyn gibi kadın isimlerinin kısa hali jerry i.
kısa hali jess olan bir erkek ismi jesse i.
ruh hali key i.
en iyi ruh hali best i.
eulalie isminin kısaltılmış hali eula i.
(kısaca) joseph isminin kısaltılmış hali jo i.
erkeklere verilen john isminin küçültmeli hali johnny i.
jonathan isminin kısaltılmış hali jonty i.
jocelyn isminin kısa hali joss i.
joseph isminin kısa hali joss i.
taş gibi olma hali lapillation i.
iş göremezlik hali maim i.
yaşama gücünün somutlaşmış hali vitality i.
bir ruhun cisimleşmiş hali manifestation i.
eğitilmeden önce bir doğanın tutulduğu yarı serbestlik hali hack i.
bir şeyin vücut bulmuş hali body i.
ispanyol bolero müziğinin batı hint adaları'nda çalınan hali bolero i.
kişinin iyi kararlar verebildiği sağlıklı ruh hali mental soundness i.
hali vakti yerinde olan emekli woopie i.
kaderin vücut bulmuş hali weird i.
kaderin vücut bulmuş hali wyrd i.
ruh hali heart i.
uyumsuzluk hali hell i.
kişinin hayatının mevcut hali here and now i.
ruh hali mind i.
melankoli hali minor key i.
acıma hali minor key i.
çalkantılı karmaşa hali hubbub i.
coşkulu heyecan hali hubbub i.
kafa karışıklığı hali mizzy maze [dialect] [southwest england] i.
var olma hali modification i.
anormal ruh hali morbidity i.
sağlıksız ruh hali morbidity i.
huşu hali revery i.
coşkun mutluluk hali rhapsody i.
cinnet hali lune [obsolete] i.
karışıklık hali mucker [uk] i.
mutluluk hali garden of eden i.
korku hali gast [scotland] i.
panik hali gast [scotland] i.
bir şeyin yüceltilmiş hali glorification i.
bir şeyin görkemli hali glorification i.
boğucu (ruh hali) damping i.
bilincin ve algının kaybolması hali deliracy [obsolete] i.
dalgınlık hali deliracy [obsolete] i.
bilincin ve algının kaybolması hali delirancy [obsolete] i.
dalgınlık hali delirancy [obsolete] i.
hali hazırda sürdürülen ve nihai durumu belirleyecek olan faaliyet ve işlevsel davranış destinies i.
organizmanın ilk hali germ i.
sinirli ruh hali grizzle [uk] i.
sıkıntılı ruh hali grizzle [uk] i.
hoşnutsuz ruh hali grumbles i.
durgunluk hali loginess i.
inziva hali loneliness i.
(yalnızlığın yol açtığı) üzüntü hali loneliness i.
bir başınalığın yol açtığı melankoli hali loneliness i.
arbede hali ruction i.
öfkelilik hali ruffle i.
kaygı hali ruffle i.
mantıksızlık hali illogicality i.
rahatsız edici ruh hali devil i.
kasvetli ruh hali dismals i.
kederli ruh hali dismals i.
zapt hali disseizure i.
hastalık hali distemperance [obsolete] i.
hastalık hali distemperature i.
hastalık hali distemperment [obsolete] i.
(fikrin, özelliğin) vücut bulmuş hali incarnation i.
sersemlik hali dwaal [south africa] i.
düşüş hali dyingness i.
sözün bittiği yerde olma hali occhiolism i.
derin ve uzun süreli bilinçsizlik hali comatoseness i.
ruh hali complection [obsolete] i.
rahatlık ve sıcaklık hali coze i.
huzursuzluk hali crash i.
şaşkınlık hali doldrums i.
uyuşukluk hali dover [scotland] i.
uyku hali dreamland i.
dalıp gitme hali dump [obsolete] i.
aşağılanma hali dust i.
dengesiz ruh hali indetermination i.
vücut bulmuş hali pink i.
memnuniyet hali contentation [obsolete] i.
ruh hali feel i.
sağlıklı olma hali invalescence [obsolete] i.
ruh hali pose i.
düşünce hali pose i.
sersemlik hali dase [obsolete] i.
ölüm hali deadlihood i.
bir şeyin kurgusallaştırılmış hali fictionization i.
bir şeyin kurgusallaştırılmış hali fictionisation i.
telaşlı şaşkınlık hali flap i.
mutluluk veren kendini kandırma hali flattery [obsolete] i.
genel yoksulluk hali orbitude [obsolete] i.
orijinallikten yoksun uyumlanma hali ossification i.
yüksek düzeyde algılama hali percipience i.
kelimenin kök hali primitive i.
genel iyilik hali skin i.
hipnotik uyku hali sleepwaking i.
manyetik uyku hali sleepwaking i.
edebî denemenin videoya dönüştürülmüş hali video essay i.
şaşkınlık hali puzzledom i.
sosyal ilişkide olma hali sociality i.
hipnozla başlatılan uyku hali somnolism i.
trans hali somnolism i.
yönelme hali dative i.
hipnoz hali hypnosis i.
tutukluluk hali remand i.
hali kalmamak languish f.
kolunu kıpırdatacak hali olmamak be dead beat f.
hali kalmamak be exhausted f.
wrench fiilinin geçmiş zaman hali wrenched f.
hali kalmamak faint f.
hali duman olmak be in great trouble f.
hali kalmamak droop f.
hali kalmamak feel faint f.
hali kalmamak have no strength left f.
ayakta duracak hali kalmamak feel fatigued f.
hali harap olmak be in great trouble f.
hali olmamak be worn down f.
hali olmamak be washed f.
hali olmamak feel like shit f.
hali olmamak be fagged f.
hali olmamak feel terribly jaded f.
hali olmamak feel dead on one's feet f.
hali olmamak feel like crap f.
hali olmamak be outworn f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be petered f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be worn down f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be tired f.
hali olmamak be knackered f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be tuckered out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be knackered f.
hali olmamak feel tired f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be tuckered f.
hali olmamak feel dead f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be washed f.
hali olmamak be pooped out f.
hali olmamak feel whacked f.
kolunu kaldıracak hali olmamak beat f.
hali olmamak beat f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be petered out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be fagged f.
hali olmamak be petered out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel whacked f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be killed f.
hali olmamak be tuckered f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be fagged out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel like crap f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel like shit f.
hali olmamak be washed up f.
hali olmamak be conked out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be conked out f.
hali olmamak be worn f.
hali olmamak be conked f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be conked f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be fatiqued f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be worn f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel terribly jaded f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel knackered f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be washed out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel overtired f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel tired f.
hali olmamak be pooped f.
hali olmamak be tuckered out f.
hali olmamak be exhausted f.
hali olmamak be tired f.
hali olmamak be knackered f.
hali olmamak be extremely tired f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be pooped out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be knackered f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel dead f.
hali olmamak be killed f.
hali olmamak feel overtired f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be washed up f.
hali olmamak be washed out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be pooped f.
hali olmamak feel jaded f.
hali olmamak feel knackered f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel jaded f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be extremely tired f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be worn out f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be outworn f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be exhausted f.
hali olmamak be fagged out f.
hali olmamak be fatiqued f.
kolunu kaldıracak hali olmamak feel dead on one's feet f.
hali olmamak be worn out f.
hali olmamak be petered f.
hali olmamak be bone-tired f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be bone-tired f.
(ruh hali) içine girmek get into f.
have fiilinin ikinci hali had f.
yapmak (make) eyleminin ikinci hali made f.
çizgi romandan fırlamış gibi bir hali olmak come straight out of a comic book f.
gitmenin (go) 2. hali went f.
hali olmamak be exhausted f.
kolunu kaldıracak hali olmamak be exhausted f.
söylemek fiilinin geçmiş zamandaki hali tauld [scottish] f.
istenen hali almak come f.
bir gelecek zaman hali oluşturmak için durum ortacıyla kullanılan bir fiil be f.
(niyet, ruh hali, tavır) ciddi bir şekilde değişmek break f.
huzursuzluk hali yaratmak rumble f.
(düşünce, uyku, trans hali) zihinsel olarak sarmak inwrap f.
hali kalmak manage f.
ruh hali inward s.
hali kalmamış languishing s.
hali vakti yerinde affluent s.
hali vakti yerinde well situated s.
hali hazırdaki existing s.
hali vakti yerinde well-endowed s.
hali vakti yerinde well-off s.
-in hali possessive s.
ismin den hali ablative s.
hali vakti yerinde bein s.
hali vakti yerinde bien [scotland] s.
muhafazakar görüşlü, bakımlı, aktif ve hali vakti yerinde yaşlı kadınlara özgü blue rinse s.
maddenin sıvı ve kristal arasındaki hali ile ilişkili mesomorphic s.
sıvı ile kristal hali arasında olan (madde) mesomorphic s.
maddenin sıvı ve kristal arasındaki hali ile ilişkili mesomorphous s.
sıvı ile kristal hali arasında olan (madde) mesomorphous s.
hali kalmamış worn-down s.
ruh hali ile ilgili dispositional s.
bir hali bir halini tutmayan inconsistent s.
akıntı hali ile nitelenen flux [obsolete] s.
dik başlı olma hali stubbornly zf.
hali vakti yerinde in easy circumstances zf.
hali hazırda in one's way [brit] zf.
-de (ismin -de hali) at ed.
(ruh hali) içerisinde in ed.
normal hali (eril) himself zm.
normal hali myself zm.
kendi hali myself zm.
aklı başındaki hali itself zm.
normal hali itself zm.
kendine gelmiş hali itself zm.
medeni hali bilinmeyen kadınlar için kullanılan bir unvan ms ünl.
hali vakti yerinde yaşlılar woof (well off older folks) kısalt.
strateji kelimesinin kısaltılmış hali strat kısalt.
Irregular Verb
teşekkür etmek anlamına gelen'thank' fiilinin geçmiş zamandaki hali thankit [scotland] f.
Phrasals
birinde bir ruh hali yaratmak work to (something) f.
Phrases
hali kalmayana (dek) blue in the face expr.
hali vakti yerinde in comparative comfort expr.
Colloquial
aşırı öfke hali red mist i.
genç erkek olma hali ladhood i.
ayağa kalkıp yürüyecek hali olmama stumbles i.
başkası adına utanma, rahatsız olma hali cringe i.
her hali endişeli natural worrier i.
internet kullanıcılarının, internet bağlantısındaki yavaşlık, meşgul sunucular veya eksik linklerden dolayı içinde bulundukları sinirlilik hali web rage i.
hali vakti yerinde olma easy street i.
kaydın kopyalanmış hali dub i.
hali vakti yerinde olma fat city i.
ay hali aunt flo i.
içkiyi bırakma sonucu oluşan hezeyan hali the bats i.
ruh hali bag i.
yeteneksizliğin/beceriksizliğin vücut bulmuş hali keystone kops i.
ruh hali headspace i.
tam faaliyet hali high gear i.
korku hali horror show i.
dehşet hali horror show i.
boş ruh hali empty mood i.
inkar hali state of denial i.
kötü ruh hali foulie [australia] i.
parmağını kımıldatacak/kıpırdatacak hali olmamak be beat f.
hali kalmamış far gone s.
of veya on edatlarının kısaltılmış hali o' ed.
buranın hali ne? what a mess! expr.
bırak ne hali varsa görsün let him be expr.
bırak ne hali varsa görsün let him alone expr.
hali vakti yerinde in clover expr.
(birinin bir şey) gibi bir hali mi var? does (one) look like (something)? expr.
(birinin bir şeye) benzer bir hali mi var? does (one) look like (something)? expr.
Idioms
(bir şeyin) standart, ortalama veya tipik hali the common run of (something) i.
testosteronun sentetik hali abolic i.
bir şeyin durumu/hali lay of the land (us) i.
bir şeyin durumu/hali lie of the land (brit) i.
hareketli zamandan önceki sükunet hali eye of the storm i.
hareketli zamandan önceki sükunet hali eye of the hurricane i.
uyku hali land of nod i.
şeytanın kılık değiştirmiş hali devil in disguise i.
şeytanın vücut bulmuş hali the devil incarnate i.
(birinin) diğer insanların takdirini kazanacak hali/özellikleri (one's) best foot forward i.
(birinin) karşısındakileri etkileyecek hali/özellikleri (one's) best foot forward i.
ruh hali a frame of mind i.
bir şeyin vücut bulmuş hali (very) picture of something i.
bir şeyin somut hali (very) picture of something i.
sakarlık hali case of the dropsy i.
pokerde 5 kartın 3+2 şeklinde aynı kartlardan oluşması hali full hand i.
birinin ruh hali one's frame of mind i.
uyku hali the land of nod i.
(birinin/bir şeyin) vücut bulmuş hali the living image of (someone or something) i.
kötü ruh hali the wrong side of the bed i.
(bir şeyi) hali kalmayana dek yapıp bir sonuca varamamak do something until you are blue in the face f.
ne hali varsa görmek care not a groat f.
adım atacak hali olmamak barely put one foot in front of the other f.
adım atacak hali olmamak hardly put one foot in front of the other f.
hali vakti yerinde olmak be comfortably off f.
hali vakti yerinde olmak be well off f.
ne hali varsa görmek stew in one's own juice f.
eve gelince hali kalmamak hang up (one's) fiddle when (one) comes home f.
eve gelince hiçbir şey yapacak hali kalmamak hang up (one's) fiddle when (one) comes home f.
alkol/uyuşturucu etkisi altındaki mutluluk hali be rolling high f.
hali vakti yerinde olmak be in tall cotton f.
hali vakti yerinde olmak be not short of a bob or two [uk/australia] f.
(bir şeyin) vücut bulmuş hali olmak be the picture of (something) f.
sağlığın, mutluluğun vücut bulmuş hali olmak be the picture of health, happiness f.
ne hali varsa görmek stew in (one's) own broth f.
ne hali varsa görmek stew in (one's) own gravy f.
ne hali varsa görsün demek leave someone to one's own devices f.
ne hali varsa görmek stew in (one's) (own) juice f.
ne hali varsa görmek stew in (one's) (own) juices f.
ne hali varsa görmek stew in own juice f.
ne hali varsa görmek stew in your own juice f.
hali duman (olma) in the cactus [australia] s.
hali vakti yerinde well-situated s.
hali vakti yerinde well-fixed s.
hali vakti yerinde well-heeled s.
hali harap in a pickle s.
hali duman in a pickle s.
kolunu kaldıracak hali olmayan dead on feet s.
hali olmayan dead on feet s.
kolunu kaldıracak hali olmayan dead on your feet s.
hali olmayan dead on your feet s.
eski hali kalmamış past (someone's or something's) prime s.
eski hali kalmamış past prime s.
hali vakti yerinde well fixed s.
(belli özellikte, konumda biri) için oldukça hali vakti yerinde well-heeled for (a particular type of person) s.
hali vakti yerinde well-heeled s.