|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Yaygın Kullanım |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
worry i.
|
kaygı |
|
Some people need help with anxiety, worry, or fear.
Bazı insanlar kaygı, endişe veya korku konusunda yardıma ihtiyaç duyar.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
worry i.
|
endişe |
|
The young worker was frantic with worry.
Genç işçi endişeden çılgına dönmüştü.
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
worry f.
|
endişelenmek |
|
Don't worry about me, mom.
Benim için endişelenme, anne.
More Sentences
|
| 4 |
Yaygın Kullanım |
worry f.
|
üzülmek |
|
Please don't worry.
Lütfen üzülmeyin.
More Sentences
|
| 5 |
Yaygın Kullanım |
worry f.
|
merak etmek |
|
Do not worry, a solution will be found and, anyway, that is not the problem.
Merak etmeyin, bir çözüm bulunacaktır ve zaten sorun da bu değil.
More Sentences
|
| 6 |
Yaygın Kullanım |
worry f.
|
kaygılanmak |
|
Some of you worry your earth dreams will never come to fruition.
Bazılarınız dünyevi hayalleriniz asla gerçekleşmeyecek diye kaygılanıyor.
More Sentences
|
| 7 |
Yaygın Kullanım |
worry f.
|
endişelendirmek |
|
The patient's condition worries the doctor.
Hastanın durumu doktoru endişelendiriyor.
More Sentences
|
| 8 |
Yaygın Kullanım |
worry f.
|
endişe etmek |
|
We were worried last winter that the major importance that entrepreneurship had would be forgotten about.
Geçen kış girişimciliğin sahip olduğu büyük önemin unutulacağından endişe ediyorduk.
More Sentences
|
| 9 |
Yaygın Kullanım |
worry i.
|
merak |
|
| 10 |
Yaygın Kullanım |
worry i.
|
tasa |
|
| 11 |
Yaygın Kullanım |
worry i.
|
üzüntü |
|
| 12 |
Yaygın Kullanım |
worry f.
|
tedirgin olmak |
|
| 13 |
Yaygın Kullanım |
worry f.
|
merakta kalmak |
|
| Genel |
|
| 14 |
Genel |
worry i.
|
sorun |
|
My financial worries are over.
Mali sorunlarım bitti.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
worry i.
|
dert |
|
My biggest worry is the date of the deadline.
En büyük derdim son teslim tarihi.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
worry i.
|
kaygı |
|
Anxiety, worry, and stress are all a part of most people’s everyday lives.
Kaygı, endişe ve stres çoğu insanın günlük yaşamının bir parçasıdır.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
worry f.
|
endişelendirmek |
|
It is never made to coincide with the elections, which worries me very much.
Hiçbir zaman seçimlerle aynı zamana denk getirilmez ki bu da beni çok endişelendiriyor.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
worry f.
|
rahatsız etmek |
|
The rain doesn't seem to worry anyone.
Yağan yağmur kimseyi rahatsız etmişe benzemiyor.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
worry f.
|
endişe etmek |
|
I was already worried that the group had ceased to exist or had abandoned human rights policy.
Grubun varlığının sona erdiğinden ya da insan hakları politikasını terk ettiğinden zaten endişe ediyordum.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
worry f.
|
korkmak |
|
I'm worried about me getting killed.
Öldürülmekten korkuyorum.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
Genel |
worry f.
|
telaşlandırmak |
|
If it wasn't serious, I wouldn't have picked up the phone to worry you.
Eğer bu ciddi olmasaydı, seni telaşlandırmak için telefon etmezdim.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
worry f.
|
merak etmek |
|
I am going to ask a question, do not worry.
Bir soru soracağım, merak etmeyin.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
worry f.
|
üzülmek |
|
Don't worry about the minor details.
Önemsiz detaylar için üzülme.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
worry f.
|
kaygılandırmak |
|
You've got me really worried about these cold cramps.
Üşüyünce olan şu kramplar konusunda beni gerçekten kaygılandırdın.
More Sentences
|
| Hukuk |
|
| 25 |
Hukuk |
worry i.
|
endişe |
|
Zimbabwe is one of our recurring worries.
Zimbabve, sürekli tekrarlanan endişelerimizden biridir.
More Sentences
|
| Zooloji |
|
| 26 |
Zooloji |
worry f.
|
saldırıp ısırmak |
|
The wolf couldn't worry the sheep thanks to the shepherd dogs.
Kurt, çoban köpekleri sayesinde koyunlara saldırıp ısıramadı.
More Sentences
|
| Genel |
|
| 27 |
Genel |
worry i.
|
ıstırap |
|
| 28 |
Genel |
worry i.
|
karın ağrısı |
|
| 29 |
Genel |
worry i.
|
acı |
|
| 30 |
Genel |
worry i.
|
silkeleme |
|
| 31 |
Genel |
worry i.
|
düşünce |
|
| 32 |
Genel |
worry i.
|
kuruntu |
|
| 33 |
Genel |
worry i.
|
gam |
|
| 34 |
Genel |
worry i.
|
merak |
|
| 35 |
Genel |
worry i.
|
üzüntü |
|
| 36 |
Genel |
worry i.
|
sıkıntı |
|
| 37 |
Genel |
worry i.
|
mihnet |
|
| 38 |
Genel |
worry i.
|
ilinti |
|
| 39 |
Genel |
worry i.
|
izaç |
|
| 40 |
Genel |
worry i.
|
gaile |
|
|
|
| 41 |
Genel |
worry i.
|
tasa |
|
| 42 |
Genel |
worry i.
|
keder |
|
| 43 |
Genel |
worry f.
|
üzmek |
|
| 44 |
Genel |
worry f.
|
meraklandırmak |
|
| 45 |
Genel |
worry f.
|
tedirgin olmak |
|
| 46 |
Genel |
worry f.
|
sinirlenmek |
|
| 47 |
Genel |
worry f.
|
efkarlanmak |
|
| 48 |
Genel |
worry f.
|
tebelleş olmak |
|
| 49 |
Genel |
worry f.
|
gamlanmak |
|
| 50 |
Genel |
worry f.
|
tasalanmak |
|
| 51 |
Genel |
worry f.
|
zorlamak |
|
| 52 |
Genel |
worry f.
|
hırpalamak |
|
| 53 |
Genel |
worry f.
|
ısırıp silkelemek |
|
| 54 |
Genel |
worry f.
|
endişe yaratmak |
|
| 55 |
Genel |
worry f.
|
efkarlı olmak |
|
| 56 |
Genel |
worry f.
|
merakta kalmak |
|
| 57 |
Genel |
worry f.
|
zihnini kurcalamak |
|
| 58 |
Genel |
worry f.
|
musallat olmak |
|
| 59 |
Genel |
worry f.
|
korkutmak |
|
| 60 |
Genel |
worry f.
|
taciz etmek |
|
| 61 |
Genel |
worry f.
|
kasavet çekmek |
|
| 62 |
Genel |
worry f.
|
başına bela olmak |
|
| 63 |
Genel |
worry f.
|
kafasını kurcalamak |
|
| 64 |
Genel |
worry f.
|
canı sıkılmak |
|
| 65 |
Genel |
worry f.
|
merak içinde bırakmak |
|
| 66 |
Genel |
worry f.
|
meraklanmak |
|
| 67 |
Genel |
worry f.
|
sıkılmak |
|
| 68 |
Genel |
worry f.
|
tasa etmek |
|
| 69 |
Genel |
worry f.
|
düşündürmek |
|
| 70 |
Genel |
worry f.
|
sırnaşmak |
|
| 71 |
Genel |
worry f.
|
aldırmak |
|
| 72 |
Genel |
worry f.
|
rahatsız olmak |
|
| 73 |
Genel |
worry f.
|
sıkıntı vermek |
|
| 74 |
Genel |
worry f.
|
kaygı duymak |
|
| 75 |
Genel |
worry f.
|
endişe uyandırmak |
|
| 76 |
Genel |
worry f.
|
(birşeyle) (farkında olmadan) oynamak |
|
| 77 |
Genel |
worry f.
|
endişeye düşürmek |
|
| 78 |
Genel |
worry f.
|
endişeye düşmek |
|
| 79 |
Genel |
worry f.
|
dokunup durmak |
|
| 80 |
Genel |
worry f.
|
dürtüp durmak |
|
|
|
| Zooloji |
|
| 81 |
Zooloji |
worry f.
|
ısırarak, sallayarak öldürmek |
|
|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Genel |
|
| 1 |
Genel |
unnecessary worry i.
|
gereksiz endişe |
|
Trying to finish all your tasks as per your schedule will give rise to unnecessary worry.
Tüm görevlerinizi programınıza göre bitirmeye çalışmak gereksiz endişelere yol açacaktır.
More Sentences
|
| 2 |
Genel |
source of worry i.
|
endişe kaynağı |
|
The close relations are sources of worry.
Yakın ilişkiler endişe kaynağıdır.
More Sentences
|
| 3 |
Genel |
worry about f.
|
merak etmek |
|
Don't worry about it, OK?
Merak etmeyin, tamam mı?
More Sentences
|
| 4 |
Genel |
worry about f.
|
için kaygılanmak |
|
Aren't you worried about your grades?
Notların için kaygılanmıyor musun?
More Sentences
|
| 5 |
Genel |
worry unnecessarily f.
|
gereksiz yere endişelenmek |
|
Some parents worry unnecessarily about their children.
Bazı ana babalar çocukları hakkında gereksiz yere endişelenirler.
More Sentences
|
| 6 |
Genel |
begin to worry f.
|
endişelenmeye başlamak |
|
I began to worry about my mother.
Annem için endişelenmeye başladım.
More Sentences
|
| 7 |
Genel |
worry needlessly f.
|
gereksiz yere endişelenmek |
|
Why worry needlessly?
Neden gereksiz yere endişe ediyorsun?
More Sentences
|
| 8 |
Genel |
worry about f.
|
hakkında kaygılanmak |
|
Try not to worry about her.
Onun hakkında kaygılanmamaya çalış.
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
worry about f.
|
hakkında endişelenmek |
|
Their aim is to achieve maximum profitability, without worrying about the social or environmental consequences.
Amaçları, sosyal veya çevresel sonuçlar hakkında endişelenmeden maksimum karlılığa ulaşmaktır.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
not to worry f.
|
endişelenmemek |
|
Not to worry, all of our casinos have a huge variety of games for you.
Endişelenmeyin, tüm casinolarımızda sizin için çok çeşitli oyunlar var.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
worry about f.
|
hakkında endişe etmek |
|
Tom has enough to worry about already.
Tom'un zaten hakkında endişe edecek yeterince şeyi var.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
worry-free s.
|
endişesiz |
|
Just choose a single round trip travel insurance and travel worry-free.
Sadece tek bir gidiş-dönüş seyahat sigortası seçin ve endişesiz seyahat edin.
More Sentences
|
| Öbek Fiiller |
|
| 13 |
Öbek Fiiller |
worry about (someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili endişelenmek |
|
Don't you worry about him.
Onunla ilgili endişelenme.
More Sentences
|
| Konuşma Dili |
|
| 14 |
Konuşma Dili |
don't worry (about a thing) expr.
|
(hiçbir konuda) endişelenme |
|
Don't worry too much about the milk.
Süt konusunda fazla endişelenmeyin.
More Sentences
|
| Konuşma |
|
| 15 |
Konuşma |
don't worry! expr.
|
merak etme |
|
Don't worry, there is enough for everyone.
Merak etmeyin, herkese yetecek kadar var.
More Sentences
|
| 16 |
Konuşma |
do not worry expr.
|
endişelenmeyin |
|
Do not worry about calculating how old we will be in 2030; just listen to the rest of this explanation of vote.
2030 yılında kaç yaşında olacağımızı hesaplamak için endişelenmeyin; sadece bu oy açıklamasının geri kalanını dinleyin.
More Sentences
|
| 17 |
Konuşma |
don't worry! expr.
|
kafana takma |
|
Don't worry about what others say.
Diğerlerinin ne dediğini kafana takma.
More Sentences
|
| 18 |
Konuşma |
don't worry expr.
|
takma kafana |
|
Don't worry.
Takma kafana.
More Sentences
|
| Genel |
|
| 19 |
Genel |
worry beads i.
|
tespih |
|
| 20 |
Genel |
financial worry i.
|
maddi kaygı |
|
| 21 |
Genel |
worry line i.
|
yaşlandıkça oluşan alın çevresindeki çizgi(ler) |
|
| 22 |
Genel |
worry about f.
|
başına dert etmek |
|
| 23 |
Genel |
worry about f.
|
tasasını çekmek |
|
| 24 |
Genel |
be overcome by worry f.
|
kasavet basmak |
|
| 25 |
Genel |
worry out f.
|
düşünüp taşınmak |
|
| 26 |
Genel |
become a worry f.
|
dert olmak |
|
| 27 |
Genel |
worry about f.
|
gamlanmak |
|
| 28 |
Genel |
worry about f.
|
merak içinde olmak |
|
| 29 |
Genel |
give someone worry f.
|
endişeye sevk etmek |
|
| 30 |
Genel |
worry unduly f.
|
gereksiz endişelenmek |
|
| 31 |
Genel |
worry needlessly f.
|
gereksiz endişelenmek |
|
| 32 |
Genel |
worry someone f.
|
endişeye sevk etmek |
|
| 33 |
Genel |
have worry f.
|
endişesi olmak |
|
| 34 |
Genel |
give someone worry f.
|
endişeye neden olmak |
|
| 35 |
Genel |
worry someone f.
|
endişeye neden olmak |
|
| 36 |
Genel |
begin to worry f.
|
endişeye kapılmak |
|
| 37 |
Genel |
cause worry f.
|
endişeye sevk etmek |
|
| 38 |
Genel |
cause worry f.
|
endişeye neden olmak |
|
| 39 |
Genel |
ease worry f.
|
endişe gidermek |
|
| 40 |
Genel |
worry unduly f.
|
gereksiz yere endişelenmek |
|
| 41 |
Genel |
worry unnecessarily f.
|
gereksiz endişelenmek |
|
| 42 |
Genel |
become a worry (to) f.
|
dert olmak |
|
| 43 |
Genel |
worry oneself to death f.
|
meraktan ölmek |
|
| 44 |
Genel |
worry oneself to death f.
|
(üzüntüden/endişeden/meraktan) kendini yiyip bitirmek |
|
| 45 |
Genel |
worry excessively about f.
|
aşırı endişelenmek |
|
| 46 |
Genel |
worry about f.
|
derdine düşmek |
|
| 47 |
Genel |
worry about someone's life f.
|
hayatından endişe etmek |
|
| 48 |
Genel |
be nothing to worry about f.
|
endişelenecek bir şey olmamak |
|
| 49 |
Genel |
be nothing to worry about f.
|
endişelenecek bir şey bulunmamak |
|
| 50 |
Genel |
have worry for f.
|
kaygılı olmak |
|
| 51 |
Genel |
have worry for f.
|
kaygı taşımak |
|
| 52 |
Genel |
have worry for f.
|
endişe taşımak |
|
| 53 |
Genel |
have worry for f.
|
endişesi olmak |
|
| 54 |
Genel |
have worry for f.
|
kaygısı olmak |
|
| 55 |
Genel |
have worry for f.
|
endişeli olmak |
|
| 56 |
Genel |
free of worry s.
|
kasavetsiz |
|
| 57 |
Genel |
with the worry of ed.
|
endişesiyle |
|
| Öbek Fiiller |
|
| 58 |
Öbek Fiiller |
worry oneself about f.
|
saplantı haline getirmek |
|
| 59 |
Öbek Fiiller |
worry oneself about f.
|
kendi kendine dert olmak |
|
| 60 |
Öbek Fiiller |
worry oneself about f.
|
kendi kendini üzmek |
|
| 61 |
Öbek Fiiller |
worry oneself about f.
|
kafasına takmak |
|
| 62 |
Öbek Fiiller |
worry oneself about f.
|
kendi kendini dertlendirmek |
|
| 63 |
Öbek Fiiller |
worry along f.
|
zorluklara rağmen yürümek |
|
| 64 |
Öbek Fiiller |
worry through f.
|
zorluklara rağmen yürümek |
|
| 65 |
Öbek Fiiller |
worry along f.
|
yolunu yaşamak |
|
| 66 |
Öbek Fiiller |
worry through f.
|
geçinip gitmek |
|
| 67 |
Öbek Fiiller |
worry through f.
|
yolunu yaşamak |
|
| 68 |
Öbek Fiiller |
worry along f.
|
geçinip gitmek |
|
| 69 |
Öbek Fiiller |
worry over someone f.
|
birisi için endişelenmek |
|
| 70 |
Öbek Fiiller |
worry (something) out of (something) f.
|
(bir şeyi) rahatsız ederek (bir şeyden) çıkarmak |
|
| 71 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birini kızdırıp ondan bir bilgi almak |
|
| 72 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birinin başının etini yiyerek bir şey elde etmek |
|
| 73 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birinin başının etini yiyerek bir şey almak |
|
| 74 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birine bir şeyi yaptırana kadar/yaptırmak için kafasını ütülemek |
|
| 75 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birine bir şeyi yaptırana kadar/yaptırmak için canına okumak |
|
| 76 |
Öbek Fiiller |
worry (something) out of (something) f.
|
(bir şeyi) dürtükleyerek (bir şeyden) çıkarmak |
|
| 77 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birine bir şeyi yaptırana kadar başının etini yemek |
|
| 78 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birinden bir şeyi alana kadar taciz etmek/rahat vermemek |
|
| 79 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birini taciz ederek bir şey elde etmek/almak |
|
| 80 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birine bir şeyi yaptırana kadar taciz etmek/rahat vermemek |
|
| 81 |
Öbek Fiiller |
worry (something) out of (something) f.
|
(bir şeyi) tedirgin ederek (bir şeyden) çıkarmak |
|
| 82 |
Öbek Fiiller |
worry (something) out of (something) f.
|
(bir şeyi) dürterek (bir şeyden) çıkarmak |
|
| 83 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birini taciz ederek ondan bir bilgi almak |
|
| 84 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birinden bir şeyi alana kadar onu taciz etmek/rahat vermemek |
|
| 85 |
Öbek Fiiller |
worry (something) out of (something) f.
|
(bir şeyi) taciz ederek (bir şeyden) çıkarmak |
|
| 86 |
Öbek Fiiller |
worry something out of someone f.
|
birinden bir şeyi alana kadar kafasını ütülemek |
|
| 87 |
Öbek Fiiller |
worry an animal out of something f.
|
bir hayvanı dürtükleyerek bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
| 88 |
Öbek Fiiller |
worry an animal out of something f.
|
bir hayvanı tedirgin ederek bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
| 89 |
Öbek Fiiller |
worry an animal out of something f.
|
bir hayvanı rahatsız ederek bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
| 90 |
Öbek Fiiller |
worry an animal out of something f.
|
bir hayvanı dürterek bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
| 91 |
Öbek Fiiller |
worry out of f.
|
alana kadar taciz etmek/rahat vermemek |
|
| 92 |
Öbek Fiiller |
worry over (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) için endişelendirmek/kaygılandırmak |
|
| 93 |
Öbek Fiiller |
worry about (someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili endişelendirmek |
|
| 94 |
Öbek Fiiller |
worry through (something) f.
|
(bir şeyi) dikkatlice incelemek |
|
| 95 |
Öbek Fiiller |
worry through (something) f.
|
(bir süreci) kaygılı geçirmek |
|
| 96 |
Öbek Fiiller |
worry about (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) için kaygılanmak |
|
| 97 |
Öbek Fiiller |
worry over (someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili endişelendirmek |
|
| 98 |
Öbek Fiiller |
worry out of f.
|
taciz ederek çıkarmak |
|
| 99 |
Öbek Fiiller |
worry through (something) f.
|
(bir şeye) endişeli yaklaşmak |
|
| 100 |
Öbek Fiiller |
worry about (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) için kaygılandırmak |
|
| 101 |
Öbek Fiiller |
worry over (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) için endişelenmek/kaygılanmak |
|
| 102 |
Öbek Fiiller |
worry out of f.
|
dürtükleyerek çıkarmak |
|
| 103 |
Öbek Fiiller |
worry through (something) f.
|
(bir şeyden) zar zor geçmek/ilerlemek |
|
| 104 |
Öbek Fiiller |
worry out of f.
|
yaptırana kadar başının etini yemek |
|
| 105 |
Öbek Fiiller |
worry through (something) f.
|
(bir şeye) kaygılı yaklaşmak |
|
| 106 |
Öbek Fiiller |
worry out of f.
|
alana kadar kafasını ütülemek |
|
| 107 |
Öbek Fiiller |
worry over (someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili endişelenmek |
|
| 108 |
Öbek Fiiller |
worry out of f.
|
rahatsız ederek çıkarmak |
|
| 109 |
Öbek Fiiller |
worry through (something) f.
|
(bir şeyle) derinlemesine haşır neşir olmak |
|
| 110 |
Öbek Fiiller |
worry over f.
|
için endişelenmek/kaygılanmak |
|
| Atasözü |
|
| 111 |
Atasözü |
it is not work that kills but worry
|
insanı iş değil stres yorar |
|
| 112 |
Atasözü |
it is not work that kills but worry
|
insanı iş değil endişe öldürür |
|
| Konuşma Dili |
|
| 113 |
Konuşma Dili |
worry wart i.
|
kötümser |
|
| 114 |
Konuşma Dili |
worry wart i.
|
evhamlı ve karamsar tip |
|
| 115 |
Konuşma Dili |
worry wart i.
|
endişe etmeye meyilli kimse |
|
| 116 |
Konuşma Dili |
worry wart i.
|
karamsar |
|
| 117 |
Konuşma Dili |
worry wart i.
|
evhamlı |
|
| 118 |
Konuşma Dili |
worry wart i.
|
çok fazla endişelenen kimse |
|
| 119 |
Konuşma Dili |
have nothing to worry about f.
|
tuzu kuru olmak |
|
| 120 |
Konuşma Dili |
worry to death f.
|
sıkıntı vermek |
|
| 121 |
Konuşma Dili |
worry to death f.
|
(birini) çok üzmek |
|
| 122 |
Konuşma Dili |
worry to death f.
|
sıkmak |
|
| 123 |
Konuşma Dili |
worry-free s.
|
rahat |
|
| 124 |
Konuşma Dili |
don't worry about such things expr.
|
takılma böyle şeylere |
|
| 125 |
Konuşma Dili |
why worry? expr.
|
niye endişe ediyorsun ki? |
|
| 126 |
Konuşma Dili |
what, me worry expr.
|
beni ırgalamaz |
|
| 127 |
Konuşma Dili |
what, me worry expr.
|
ne var ki endişelenecek? |
|
| 128 |
Konuşma Dili |
what, me worry expr.
|
beni ilgilendirmez |
|
| 129 |
Konuşma Dili |
what, me worry expr.
|
beni bağlamaz |
|
| 130 |
Konuşma Dili |
what, me worry expr.
|
ne için endişelenecekmişim? |
|
| 131 |
Konuşma Dili |
what, me worry expr.
|
niye kendimi üzecekmişim ki? |
|
| 132 |
Konuşma Dili |
what, me worry expr.
|
hiç umurumda değil |
|
| 133 |
Konuşma Dili |
what, me worry expr.
|
niye endişelenecekmişim ki? |
|
| 134 |
Konuşma Dili |
don't worry (about a thing) expr.
|
(hiçbir) kuşkun/endişen olmasın |
|
| 135 |
Konuşma Dili |
dwai (don't worry about it) expr.
|
bunun için endişelenme |
|
| 136 |
Konuşma Dili |
dw (don't worry) expr.
|
takma kafana |
|
| 137 |
Konuşma Dili |
dw (don't worry) expr.
|
dert etme |
|
| 138 |
Konuşma Dili |
dwai (don't worry about it) expr.
|
bunu dert etme |
|
| 139 |
Konuşma Dili |
dwai (don't worry about it) expr.
|
bunun için endişe etmene gerek yok |
|
| 140 |
Konuşma Dili |
dw (don't worry) expr.
|
endişelenme |
|
| 141 |
Konuşma Dili |
dw (don't worry) expr.
|
için rahat olsun |
|
| 142 |
Konuşma Dili |
you should worry! expr.
|
endişe etmelisin! |
|
| Deyim |
|
| 143 |
Deyim |
be out of one's mind with worry f.
|
endişeden kafayı yemek |
|
| 144 |
Deyim |
be sick with worry f.
|
aşırı endişelenmek |
|
| 145 |
Deyim |
be sick with worry f.
|
meraktan ölmek |
|
| 146 |
Deyim |
fraught with worry s.
|
huzursuz |
|
| 147 |
Deyim |
fraught with worry s.
|
kaygı dolu |
|
| 148 |
Deyim |
fraught with worry s.
|
endişe dolu |
|
| Konuşma |
|
| 149 |
Konuşma |
don't worry! expr.
|
canın sağ olsun! |
|
| 150 |
Konuşma |
do not worry expr.
|
salla gitsin |
|
| 151 |
Konuşma |
don't worry about me expr.
|
benim için endişelenme |
|
| 152 |
Konuşma |
don't worry expr.
|
için rahat olsun |
|
| 153 |
Konuşma |
don't worry about expr.
|
hiç endişeniz olmasın |
|
| 154 |
Konuşma |
don't worry about expr.
|
endişeniz olmasın |
|
| 155 |
Konuşma |
never mind don't worry about it expr.
|
boşver ne önemi var |
|
| 156 |
Konuşma |
don't worry expr.
|
dert etme |
|
| 157 |
Konuşma |
don't worry about me expr.
|
beni merak etme |
|
| 158 |
Konuşma |
don't worry about me expr.
|
beni merak etmeyin |
|
| 159 |
Konuşma |
don't worry about them expr.
|
kafana takma bunları |
|
| 160 |
Konuşma |
don't worry expr.
|
endişelenmeyin |
|
| 161 |
Konuşma |
don't worry I'm fine expr.
|
iyiyim merak etme |
|
| 162 |
Konuşma |
don't worry I'm fine expr.
|
merak etme iyiyim |
|
| 163 |
Konuşma |
don't worry about expr.
|
merak etme |
|
| 164 |
Konuşma |
don't worry! expr.
|
meraklanma |
|
| 165 |
Konuşma |
don't even worry expr.
|
bunu kafana taktığına değmez |
|
| 166 |
Konuşma |
did I tell you not to worry? expr.
|
sana endişelenmemeni söylemiştim |
|
| 167 |
Konuşma |
I didn't mean to worry you expr.
|
seni endişelendirmek istememiştim |
|
| 168 |
Konuşma |
don't worry you'll be fine expr.
|
endişelenme iyi olacaksın |
|
| 169 |
Konuşma |
don't worry it expr.
|
kafana takma |
|
| 170 |
Konuşma |
don't worry! expr.
|
endişelenme! |
|
| 171 |
Konuşma |
you don't have to worry about it expr.
|
endişe etmene gerek yok |
|
| 172 |
Konuşma |
wouldn't your mother worry? expr.
|
annen endişelenmez mi? |
|
| 173 |
Konuşma |
don't worry everything's gonna be all right expr.
|
endişelenme her şey düzelecek |
|
| 174 |
Konuşma |
don't worry everything's gonna be all right expr.
|
endişelenme her şey yoluna girecek |
|
| 175 |
Konuşma |
don't you worry about expr.
|
canın sağolsun |
|
| 176 |
Konuşma |
I don't want you to worry expr.
|
sizin endişelenmenizi istemiyorum |
|
| 177 |
Konuşma |
I don't want you to worry expr.
|
senin endişelenmeni istemiyorum |
|
| 178 |
Konuşma |
don't worry expr.
|
endişelenme |
|
| 179 |
Konuşma |
don't worry about it expr.
|
sen orasına hiç karışma (merak etme) |
|
| 180 |
Konuşma |
not to worry expr.
|
endişelenme |
|
| 181 |
Konuşma |
do not worry expr.
|
dert değil |
|
| 182 |
Konuşma |
not to worry expr.
|
dert değil |
|
| 183 |
Konuşma |
do not worry expr.
|
sorun değil |
|
| 184 |
Konuşma |
do not worry expr.
|
dert edinme |
|
| 185 |
Konuşma |
not to worry expr.
|
sorun değil |
|
| 186 |
Konuşma |
not to worry expr.
|
dert edinme |
|
| 187 |
Konuşma |
there is no need to worry (everything will be ok) expr.
|
endişeye gerek yok (her şey yolunda gidecek) |
|
| 188 |
Konuşma |
you should not worry so much expr.
|
çok endişelenmemelisin |
|
| 189 |
Konuşma |
I don't want you to worry about anything expr.
|
hiçbir şey için endişelenmeni istemiyorum |
|
| 190 |
Konuşma |
I worry about you expr.
|
senin için endişelenmekteyim |
|
| 191 |
Konuşma |
I worry about you expr.
|
senin için endişeleniyorum |
|
| 192 |
Konuşma |
you worry too much expr.
|
çok fazla endişeleniyorsun |
|
| 193 |
Konuşma |
don't worry about it expr.
|
bunun için endişelenme |
|
| 194 |
Konuşma |
let me worry about that expr.
|
bırakın o konuda ben endişeleneyim |
|
| 195 |
Konuşma |
you got nothing to worry about expr.
|
endişelenecek bir şey yok |
|
| 196 |
Konuşma |
don't worry about me expr.
|
sen beni dert etme |
|
| 197 |
Konuşma |
don't worry I'll figure something out expr.
|
merak etme bir şeyler düşünürüm |
|
| 198 |
Konuşma |
I wouldn't worry too much about him expr.
|
ben olsam onun için fazla endişelenmezdim |
|
| 199 |
Konuşma |
there is nothing to worry about expr.
|
kaygılanacak bir şey yok |
|
| 200 |
Konuşma |
there is nothing to worry about expr.
|
endişelenecek bir şey yok |
|
| 201 |
Konuşma |
you don't need to worry about expr.
|
merak etme |
|
| 202 |
Konuşma |
you don't need to worry about expr.
|
meraklanma |
|
| 203 |
Konuşma |
I was dying of worry expr.
|
meraktan öldüm |
|
| 204 |
Konuşma |
I was dying of worry expr.
|
meraktan çatladım |
|
| 205 |
Konuşma |
nothing's going to happen don't worry expr.
|
hiçbir şey olmaz sen merak etme |
|
| 206 |
Konuşma |
it's none of our problem geminis should worry about it expr.
|
bize ne ikizler düşünsün |
|
| 207 |
Konuşma |
don't you worry at all expr.
|
sen hiç kendini üzme |
|
| 208 |
Konuşma |
don't you worry at all expr.
|
sen hiç endişelenme |
|
| Patoloji |
|
| 209 |
Patoloji |
worry [obsolete] f.
|
boğulmak |
|
| 210 |
Patoloji |
worry [obsolete] f.
|
nefesini kesmek |
|
| Argo |
|
| 211 |
Argo |
don't worry your pretty little head about it expr.
|
kafanı yorma |
|
| 212 |
Argo |
don't worry your head about it expr.
|
kafanı yorma |
|
| 213 |
Argo |
don't worry your head about it expr.
|
endişelenme |
|
| 214 |
Argo |
don't worry your pretty little head about it expr.
|
endişelenme |
|
