fall- - Türkçe İngilizce Sözlük

fall-

"fall-" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç

İngilizce Türkçe
Anatomy
fall- ök. dölyatağı borusu anlamı veren ön ek

"fall-" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
fall i. güz
Fall begins in October.
Güz, Ekim'de başlar.

More Sentences
fall i. sonbahar
They will be married in the fall.
Sonbaharda evlenecekler.

More Sentences
fall f. inmek
Terrorists do not fall from the sky.
Teröristler gökten zembille inmez.

More Sentences
fall f. düşmek
Several coconuts fell from the tree.
Ağaçtan birkaç hindistan cevizi düştü.

More Sentences
fall down f. çökmek
Look at the reddish skies, the night is falling down.
Şu kızıl gökyüzüne bakın, gece çöküyor.

More Sentences
General
fall i. düşürme
This is precisely the trap that the terrorists wanted the Russian people and government to fall into.
Bu tam da teröristlerin Rus halkı ve hükümetini düşürmek istedikleri tuzaktır.

More Sentences
fall i. çöküş
Saddam's immediate entourage is evidently preparing itself for the fall of the 'Republic of Fear'.
Saddam'ın yakın çevresi belli ki kendisini "Korku Cumhuriyeti"nin çöküşüne hazırlıyor.

More Sentences
fall i. yıkılma
We liberals have been fighting for enlargement since the fall of the Berlin Wall.
Biz liberaller Berlin Duvarı'nın yıkılmasından bu yana genişleme için mücadele ediyoruz.

More Sentences
fall i. düşüş (fiyat/talep/ısı vb'nde)
His painting depicts the fall of Babylon.
Tablosu Babil'in düşüşünü tasvir ediyor.

More Sentences
fall i. şelale
I saw a wonderful fall there.
Orada harika bir şelale gördüm.

More Sentences
fall i. azalma
By 2010, life expectancy in Africa will fall by 20 years.
2010 yılına kadar Afrika'da beklenen yaşam süresi 20 yıl azalacaktır.

More Sentences
fall i. yağış
Heavy rains preceded the fall of snow.
Şiddetli yağmurlar kar yağışından önce geldi.

More Sentences
fall guy i. şamar oğlanı
I'll take getting beaten up by a girl over being the fall guy to this mess any day.
Bir kızdan dayak yemeyi bu karmaşanın şamar oğlanı olmaya her zaman tercih ederim.

More Sentences
fall guy i. keriz
Someone had followed me and turned me into a patsy, a fall guy, a clay pigeon.
Birisi beni takip etti ve beni bir kerize dönüştürdü.

More Sentences
fall guy i. enayi
And you need a fall guy to play the role of "killer,"
Ve "katil" rolünü oynamak için bir enayiye ihtiyacınız var.

More Sentences
fall guy i. kurban
That's why he's the perfect fall guy.
Bu yüzden o mükemmel bir kurban.

More Sentences
rock fall i. kaya düşmesi
Three climbers were killed in a rock fall.
Kaya düşüşünde üç dağcı öldü.

More Sentences
fall guy i. günah keçisi
Why am I supposed to be the fall guy here?
Neden günah keçisi ben oluyorum?

More Sentences
fall i. (güreşte) tuş
The referee signaled a fall by striking the mat.
Hakem mindere vurarak tuşu işaret etti.

More Sentences
fall i. alçalma
The rise and fall of prices caused a financial crisis.
Fiyatların yükselip alçalması, mali bir krize neden oldu.

More Sentences
fall f. rastlamak
On what day of the week does your birthday fall this year?
Bu yıl doğum günün haftanın hangi gününe rastlıyor?

More Sentences
fall for f. kanmak
Don't fall for his old tricks.
Onun eski numaralarına kanmayın.

More Sentences
fall to pieces f. paramparça olmak
This common foreign and security policy has fallen to pieces once again today.
Bu ortak dış ve güvenlik politikası bugün bir kez daha paramparça olmuştur.

More Sentences
fall behind f. geriye düşmek
Chris risks falling behind in the science class.
Chris fen dersinde geriye düşme riskinde.

More Sentences
fall f. vurmak
His career unexpectedly fell apart.
Kariyeri beklenmedik bir şekilde dibe vurdu.

More Sentences
fall f. gece çökmek
Night was falling.
Gece çöküyordu.

More Sentences
fall back f. geri çekilmek
But what is the position on the call back or fall back position which Parliament keeps calling for?
Peki Parlamentonun sürekli talep ettiği geri çağırma ya da geri çekilme tutumu nedir?

More Sentences
fall f. başlamak
Tom fell off the wagon.
Tom içkiye yeniden başladı.

More Sentences
fall to f. payına düşmek
Likewise also, the right shoulder of the victim of peace offerings shall fall to the priest as first-fruits.
Aynı şekilde, esenlik kurbanının sağ omzu da ilk ürün olarak kâhinin payına düşecektir.

More Sentences
fall f. dalmak
As he was so tired, he fell fast asleep.
Çok yorulduğundan derin bir uykuya daldı.

More Sentences
fall down f. aşağı düşmek
Why doesn't the moon fall down?
Ay neden aşağıya düşmüyor?

More Sentences
fall over f. devrilmek
The tree fell over in the typhoon.
Ağaç tayfunda devrildi.

More Sentences
fall asleep f. uykuya dalmak
She had already fallen asleep.
O zaten uykuya dalmıştı.

More Sentences
fall down f. düşmek
I fell down and bruised my knee.
Düştüm ve dizimi yaraladım.

More Sentences
fall f. kesilmek
Equally, the bill for enlargement must not fall to the richest.
Aynı şekilde, genişlemenin faturası da en zenginlere kesilmemelidir.

More Sentences
fall in love f. tutulmak (aşık olmak)
Sami was falling in love with Islam.
Sami İslam'a tutuluyordu.

More Sentences
fall asleep f. uyumak
Drivers who fall asleep at the wheel often cause serious car accidents.
Direksiyon başında uyuyan sürücüler sıklıkla ciddi kazalara sebep oluyor.

More Sentences
fall f. ölmek
Thousands of men fell during the Civil War.
İç Savaş sırasında binlerce insan öldü.

More Sentences
fall on f. rastlamak
Christmas fell on Saturday that year.
Noel o yıl cumartesiye rastladı.

More Sentences
fall on f. gelmek
This year, Valentine's Day falls on a Sunday.
Bu yıl Sevgililer Günü bir pazar gününe denk geliyor.

More Sentences
fall f. yağmak
Tom looked at the snowflakes falling.
Tom yağan kar tanelerine baktı.

More Sentences
fall ill f. hastalanmak
Nobody knows how many more will fall ill in those regions.
O bölgelerde daha kaç kişinin hastalanacağını kimse bilmiyor.

More Sentences
fall down f. yıkılmak
This hut is in danger of falling down.
Bu kulübe yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.

More Sentences
fall apart f. hayatı kararmak
My life is falling apart.
Hayatım kararıyor.

More Sentences
fall apart f. dağılmak
We are in an extremely difficult situation in which everything is falling apart.
Her şeyin dağılmakta olduğu son derece zor bir durumdayız.

More Sentences
fall f. çökmek
Otherwise, the bottom will fall out of budget policy altogether.
Aksi takdirde bütçe politikası tamamen çökecektir.

More Sentences
fall ill f. hasta olmak
To make matters worse, his wife fell ill.
Bu yetmezmiş gibi, karısı hasta oldu.

More Sentences
fall ill f. hasta düşmek
He fell ill three years ago.
O üç yıl önce hasta düştü.

More Sentences
fall in love f. abayı yakmak
Sami fell in love with a Muslim girl named Layla.
Sami Leyla isimli Müslüman bir kıza abayı yakmıştı.

More Sentences
fall over f. düşmek
The speed at which malnutrition has been falling over the past decade is disappointing.
Yetersiz beslenmenin son on yılda düşme hızı hayal kırıklığı yaratmaktadır.

More Sentences
fall in love f. aşık olmak
Tom and Mary fell in love with each other.
Tom ve Mary birbirlerine aşık oldular.

More Sentences
fall f. yıkılmak
The EU stands or falls according to whether or not a common, effective legal system is established.
AB, ortak ve etkin bir hukuk sisteminin kurulup kurulmamasına göre ayakta kalır ya da yıkılır.

More Sentences
fall victim to f. kurban gitmek
Over 5 000 people have fallen victim to the violence since 1996.
1996'dan bu yana 5.000'den fazla kişi şiddete kurban gitmiştir.

More Sentences
fall asleep f. uyuyakalmak
Drivers who fall asleep at the wheel often cause serious car accidents.
Direksiyon başında uyuyakalan sürücüler sıklıkla ciddi trafik kazalarına neden oluyor.

More Sentences
fall a victim f. kurban gitmek
He fell a victim to a deadly disease.
Ölümcül bir hastalığa kurban gitti.

More Sentences
fall back on f. başvurmak
If, as in Nice, the IGC does not solve institutional bottlenecks, is there a plan B we can fall back on?
Nice'de olduğu gibi IGC kurumsal darboğazları çözemezse, başvurabileceğimiz bir B planı var mı?

More Sentences
fall behind f. geri kalmak
He fell behind in his work.
İşinden geri kaldı.

More Sentences
fall on f. düşmek
Last Saturday, Israeli shells once again fell on a Palestinian refugee camp.
Geçtiğimiz Cumartesi günü İsrail top mermileri bir kez daha Filistin mülteci kampına düştü.

More Sentences
fall off f. dökülmek
The leaves fall off the trees in the fall.
Yapraklar sonbaharda ağaçlardan dökülür.

More Sentences
fall f. ayrılmak
I haven't seen Karen since we fell out last month.
Geçen ay ayrıldığımızdan beri Karen'ı görmedim.

More Sentences
fall from f. düşmek
The proportion of Community aid spent in low-income countries has fallen from 70% in 1990 to 38% now.
Düşük gelirli ülkelerde harcanan Topluluk yardımlarının oranı 1990'da %70 iken şimdi %38'e düşmüştür.

More Sentences
fall f. gelmek
This does not mean, however, that workers' rights and social governance should fall by the way side.
Ancak bu, işçi hakları ve sosyal yönetişimin bir kenara bırakılması gerektiği anlamına da gelmemektedir.

More Sentences
fall for f. çok beğenmek
Are you falling for him?
Onu çok beğeniyor musun?

More Sentences
fall behind f. gerisinde kalmak
I fall behind him in this respect.
Bu konuda onun gerisinde kalıyorum.

More Sentences
fall f. devrilmek
The government fell shortly after the revolution.
İhtilalden kısa bir süre sonra hükümet devrildi.

More Sentences
fall within f. yer almak
These networks fall within the framework of the general objective of social and economic cohesion.
Bu ağlar, sosyal ve ekonomik uyum genel hedefi çerçevesinde yer almaktadır.

More Sentences
fall f. kapanmak
There was a tense silence, when the curtain fell.
Perde kapandığında gergin bir sessizlik oldu.

More Sentences
fall for f. bağlanmak
I'm not falling for this again.
Buna tekrar bağlanmak istemiyorum.

More Sentences
fall apart f. parçalara ayrılmak
The country's falling apart.
Ülke parçalara ayrılıyor.

More Sentences
fall f. dökülmek
And then starts falling towards the earth's surface.
Sonra da zeminin yüzeyine doğru dökülmeye başlar.

More Sentences
fall behind f. geride kalmak
However, we are still falling behind competitively.
Ancak yine de rekabet açısından geride kalıyoruz.

More Sentences
fall sick f. hastalanmak
No sooner had he arrived than he fell sick.
O gelir gelmez hastalandı.

More Sentences
fall into ruin f. tahrip olmak
The tower fell into ruin.
Kule tahrip oldu.

More Sentences
fall f. hastalanmak
Harry fell seriously ill.
Harry ciddi şekilde hastalandı.

More Sentences
fall through f. suya düşmek
The project to build a new sports center has fallen through for lack of adequate funds.
Yeni bir spor merkezi inşa etme projesi, yeterli kaynak bulunamadığı için suya düşmüştür.

More Sentences
fall behind f. yetersiz kalmak
American students are falling behind in math.
Amerikalı öğrenciler matematikte yetersiz kalıyor.

More Sentences
fall back f. gerilemek
The unemployment rate rose to 8% after the 1994 financial crisis but fell back to 6% in 1996.
İşsizlik oranı, 1994 mali krizinden sonra % 8'e yükseldi fakat 1996'da % 6'ya geriledi.

More Sentences
fall out f. dışarıya çıkmak
The commander ordered the soldiers to fall out.
Komutan askerlere dışarı çıkmalarını emretti.

More Sentences
fall out f. dökülmek
Her hair is falling out due to stress.
Stresten dolayı saçları dökülüyor.

More Sentences
fall out f. bozuşmak
I haven't seen Karen since we fell out last month.
Geçen ay bozuştuğumuzdan beri Karen'i görmedim.

More Sentences
fall f. düşmek
He tripped on a stone and fell.
Ayağı bir taşa takıldı ve düştü.

More Sentences
fall f. düşüş yaşamak
The Turkish lira has fallen more than 40 percent since the start of the year.
Türk Lirası senenin başından itibaren %40'tan fazla düşüş yaşadı.

More Sentences
fall f. düşüş göstermek
Last year, poverty in this country fell at the fastest rate in nearly 50 years.
Geçen yıl, bu ülkede yoksulluk yaklaşık 50 yılın en hızlı düşüşünü gösterdi.

More Sentences
fall short f. yetersiz kalmak
Unfortunately, the Commission's plans fall short.
Ne yazık ki Komisyon'un planları yetersiz kalıyor.

More Sentences
fall down f. aşağıya düşmek
Two tears fell down her cheeks.
İki damla gözyaşı onun yanaklarından aşağıya düştü.

More Sentences
trip and fall f. takılarak düşmek
I saw Tom trip and fall.
Tom'un takılıp düştüğünü gördüm.

More Sentences
fall to pieces f. parçalara ayrılmak
It fell to pieces.
O, parçalara ayrıldı.

More Sentences
(one's price) fall f. fiyatı düşmek
The oil price is falling.
Petrol fiyatı düşüyor.

More Sentences
fall for f. aşık olmak
I always fall for the wrong guy.
Hep yanlış adama aşık oluyorum.

More Sentences
Common Usage
fall i. düşüş
General
fall i. kat
fall i. iniş
the fall i. hz adem ve havva'nın işlediği günah ve sonuçları
fall i. çağlayan
fall i. inkıraz
fall i. düşme
fall i. yamaç
rain fall i. yağmur
fall of man i. hz adem ve havva'nın işlediği günah ve sonuçları
fall i. eğim
fall i. hazan
rate of fall i. düşüş hızı
fall i. akma
fall i. fırfır
fall i. çökme
fall i. meyil
fall i. sukut
fall i. yaprak dökümü
fall range i. güzlek
fall i. inme
fall irrigation i. güz sulaması
rise and fall i. iniş çıkış
fall guy i. dolandırılan kimse
fall i. yavrulama
team fall back i. tim geri çekilin
causing to fall i. düşürme
fall guy i. abalı
fall budding i. güz aşısı
fall wind i. düşüş rüzgarı
fall i. dökülme
fall i. döküm
fall i. sarkma
fall i. yıkma
fall guy i. başkasının cezasını çeken kimse
fall i. tuş
slope of fall i. düşüş meyili
slope of fall i. düşüş eğikliği
fall guy i. dolandırılan
fall-out i. atık
fall-out i. radyoaktif çökelek
fall-out i. nükleer atık
fall-out i. radyoaktif tortu
dew-fall i. akşam
fall-out i. yan ürün
fall-out i. döküntü
fall of an empire i. bir imparatorluğun çöküşü
fall of darkness i. karanlığın bastırması
fall-board i. piyano klavyesini koruyan menteşeli kapak
risk of fall i. düşme riski/tehlikesi
large fall i. büyük düşüş
big fall i. büyük düşüş
heavy fall of snow i. yoğun kar yağışı
fall tournament i. sonbahar turnuvası
last fall i. son düşüş
marked fall i. belirgin düşüş
fall foliage i. yaprak dökümü
to-fall [scottish] i. akşam vakti
to-fall [scottish] i. akşam üzeri
fall equinox i. sonbahar ekinoksu
fall equinox i. 22 eylül
fall equinox i. eylül ekinoksu
fall equinox i. gündüz ve gece süresinin eşit olduğu tarih
fall i. kadının şapkasına asılı olup sırtına doğru sarkan tül
fall i. elbise yakasına takılan süslü dantel şerit veya harç
fall i. uzun ve salınmış postiş
fall i. ahlaki sapma
fall i. yukarı kaldırma işlemindeki güçle çekilen kablo, halat veya zincir ucu
fall i. uçan çulluk ailesi
fall i. bir şeyin düşüş mesafesi
fall i. uzun takma saç
fall i. çıtçıt
fall i. kıyafette bol şekilde sarkan şey
fall i. teslim olma
fall i. kadının iffetini kaybetmesi
fall i. masumiyetini yitirme
fall i. kesilen ağaç sayısı
fall [scotland] i. başa gelen şey
fall guy i. suç üzerine yıkılan kimse
flag fall [australia] i. asgari taksi ücreti
fall like a bombshell f. gündeme bomba gibi düşmek
fall into discredit f. pabucu dama atılmak
fall ill f. şifayı kapmak
fall f. zaptolunmak (kale)
fall afoul f. zıt düşmek
fall f. bozuşmak
fall into decay f. dökülmek
fall away f. gerilemek
fall into ruin f. dökülmek
fall at somebody's feet f. dizlerine kapanmak
fall into oblivion f. unutulup gitmek
fall with f. uyum sağlamak
fall over f. yıkılmak
fall fast asleep f. derin uykuya dalmak
fall f. atlatmak
fall into desuetude f. yürürlükten kalkmak
fall into step with f. ayak uydurmak
fall on f. hücum etmek
fall in step f. ayak uydurmak
fall desperately in love f. abayı yakmak
fall from f. yoldan çıkmak
fall for f. kendini kaptırmak
fall loosely f. halsiz düşmek
get somebody to fall for it f. dalgaya düşmek
fall for somebody f. aşka düşmek
fall from favour f. yıldızı sönmek
fall sick f. rahatsızlanmak
fall in step with f. ayak uydurmak
fall foul of f. ile çatışmak
fall foul f. çatışmak
fall f. basmak
fall in with f. uyuşmak
fall on one's feet f. atlatmak
fall f. atışmak
fall into a habit f. adet edinmek
fall into f. maruz kalmak
fall in f. çökmek
fall in love f. sevdalanmak
fall victim to another's wrath f. gazaba uğramak
fall away f. azalmak
fall f. saldırmak
fall behind with f. gecikmek
fall to f. kalmak
fall short f. yetmemek
fall to f. başlamak
fall in a heap f. düşmek
fall f. fenalaşmak
fall asleep f. dalmak
fall to loggerheads f. araları bozulmak
fall away f. eksilmek
fall into a trap f. çürük tahtaya basmak
fall in love with f. ateşine yanmak
fall into a reverie f. hayale dalmak
fall f. bölünmek
fall into disuse f. bırakılmak
fall ill f. yatağa düşmek
fall into ruin f. haraplaşmak
fall with f. uymak
fall upon f. saldırmak
fall into the hands of f. eline düşmek
fall into sin f. sapmak
fall for f. vurulmak
fall out with f. bozuşmak
fall into error f. hataya düşmek
fall pregnant f. hamile kalmak
fall f. yüzü asılmak
cause to fall f. düşürmek
fall back on f. son çare olarak başvurmak
fall f. mahvolmak
let fall f. ağzından kaçırmak
get someone's to fall for it f. dalgaya gelmek
fall f. çıkmak
fall out with f. külahları değişmek
fall f. tutulmak
fall prey to f. tutsağı olmak
fall short of f. aşağı kalmak
fall into f. uğramak
fall f. eksilmek
fall f. tam yerine denk gelmek
fall due f. vadesi dolmak
fall under f. dahil olmak
fall among f. düşmek
fall f. girişmek
fall short of f. yetmemek
fall f. sukut etmek
fall with f. rastlamak
fall f. asılmak (surat)
fall for somebody f. aşık olmak (birisine)
fall from favour f. gözden düşmek
fall for f. aldatılmak
fall into a trap f. tuzağa düşmek
fall f. ortalık kararmak
fall out with f. kavga etmek
fall f. suratı asılmak
fall abundantly and continuously f. sapır sapır dökülmek
fall on one's feet f. sıyrılmak
fall f. ucuzlamak
fall off f. damlamak
fall about laughing f. gülmekten ölmek
fall overboard f. gemiden denize düşmek
fall out f. araları açılmak
fall to pieces f. yıkılmak
fall out in the end f. külahları değişmek
fall back upon a thing f. güvenmek
fall in love with f. yanmak
fall through f. başarısız olmak
fall in love f. aşka düşmek
fall f. yatağa düşmek
fall on one's knees f. dize gelmek
fall ill f. hastalığa yakalanmak
fall into disuse f. kullanılmaz olmak
fall on f. vurmak (piyango)
fall flat f. başarısız olmak
fall in a faint f. yığılmak
fall behind with f. sürüncemede kalmak
fall off a horse f. attan düşmek
fall into f. dökülmek
fall back upon f. başvurmak
fall from grace f. suç işlemek
fall foul f. zıt düşmek
fall into the hands of an expert f. adamına düşmek
fall into oblivion f. unutulmak
fall to bits f. parçalanmak
fall to one's lot f. çıkmak
fall on f. saldırmak
fall to pieces f. parçalanmak
fall for f. bayılmak
fall under f. çatısı altında toplanmak
fall ill f. rahatsızlanmak
fall in f. dizilmek
fall under f. kapsamı içerisinde olmak
fall on all fours f. dört ayak üzerine düşmek
fall foul f. ters düşmek
fall f. bitmek
fall prey to f. kapılmak
fall in f. göçmek
fall into a habit f. alışkanlık edinmek
fall in with f. rastlamak
fall away f. inmek
fall flat f. umulan rağbeti hiç görmemek
fall out of favor f. ikbalden düşmek
fall through f. gerçekleşmemek
fall down f. başarısızlığa uğramak
ride for a fall f. felakete sürüklenmek
fall for a trick f. oltayı yutmak
fall into decay f. bozulmak (durum vb)
fall short of f. umduğu gibi çıkmamak
fall from f. devrilmek
fall in f. kapılmak
fall off f. azalmak
fall afoul f. çatışmak
fall prostrate f. yüzüstü düşmek
fall away f. çekilmek
fall behind f. arkasında kalmak
fall of one's chair f. küçükdilini yutmak
fall in love with f. vurulmak
fall down f. reddetmek
fall about with laughter f. katıla katıla gülmek
fall afoul f. ters düşmek
fall in with f. kabul etmek
fall out f. kavga etmek
fall in love with f. abayı yakmak
fall into f. bölünmek
fall on one's feet f. dört ayağının üstüne düşmek
fall into place f. yere düşmek
fall to f. isabet etmek
fall f. alınmak
fall f. gerilemek
fall prostrate f. yüzükoyun kapaklanmak
fall into confusion f. karmakarışık olmak
fall behind intentionally f. ağırdan almak
fall astern f. gerisinde kalmak
fall into f. akmak
fall due f. günü gelmek
fall flat on one's face f. kapaklanmak
fall f. sıyrılmak
fall back on f. müracaat etmek
fall f. karanlık basmak
fall into f. yer almak
fall through f. başarısızlığa uğratmak
fall on f. tarihin belirli bir güne rastlaması
fall a victim to f. kurban gitmek
fall away f. eğimli olmak
fall f. dağılmak
fall in love with f. sevdalanmak
let fall f. düşürmek
fall in f. sıraya girmek
fall about laughing f. katılmak
fall out with somebody f. arası açılmak
fall for it f. çapraza gelmek
fall in value f. devalüe olmak
fall into disfavor f. gözden düşmek
fall back up f. son çare olarak başvurmak
fall for f. bitmek
fall short f. yeterli olmamak
fall out with somebody f. biriyle bozuşmak
fall f. tünmek
fall down f. geri çevirmek
fall off f. terketmek
fall in step f. adım uydurmak
fall for somebody f. kesilmek
fall f. eğimli olmak
fall off f. bozulmak
fall f. alçalmak
fall f. kar düşmek
fall in love with f. meyil vermek
fall into abeyance f. hükümsüz olmak
fall into f. edinmek
fall short of f. yeterli olmamak
fall to one's share f. payına düşmek
fall down f. eğilmek
fall flat f. başarı sağlayamamak
fall down in a fit f. fenalık geçirerek yere düşmek
fall back upon a thing f. sığınmak
fall for f. tutulmak
fall in love with f. aşık olmak
fall into disrepute f. adı kötüye çıkmak
fall f. karanlık bastırmak
fall on one's feet f. başarmak
fall over oneself f. kendini çok istekli göstermek
fall by the wayside f. başarısız olmak
fall short of f. eksik gelmek
fall f. vurmak (piyango)
fall into one's lap f. anafordan gelmek
fall with f. karşılaşmak
fall out f. dışarıya düşmek
fall back on f. el atmak
fall back upon f. müracaat etmek
fall back upon f. el atmak
fall headlong f. kafa üstü düşmek
fall out f. ortaya çıkmak
fall out f. külahları değişmek
fall out f. sıradan çıkmak
fall out f. eksilmek
fall into abeyance f. artık kullanılmamak
fall from grace f. itibarı yerle bir olmak
fall from grace f. gözden düşmek
fall from grace f. itibarını yitirmek
fall from someone's grace f. gözünden düşmek
fall out with f. papaz olmak
fall from grace f. popülerliğini yitirmek
fall into a trance f. transa geçmek
fall under someone's rule f. hakimiyeti altına girmek
fall under the hegemony of f. yönetimi altına girmek
fall under the hegemony of f. hakimiyeti altına girmek
fall under someone's rule f. yönetimi altına girmek
fall in poverty f. acından ölmek
fall out of favor f. gözden düşmek
fall in disfavor f. gözden düşmek
fall for a trick f. zokayı yutmak
fall for a trick f. zokaya gelmek
fall out with f. birbirine girme
fall out with f. arası açılmak
fall into a pit f. çukura düşmek
fall into a hole f. çukura düşmek
fall into a hollow f. çukura düşmek
fall sick f. hasta düşmek
fall sick f. hasta olmak
fall f. düşüş kaydetmek
fall short f. az gelmek
fall short f. yetersiz gelmek
fall short f. eksik gelmek
fall a prey to time f. zamana yenilmek
fall a prey to time f. zamana yenik düşmek
(burden) fall on somebody f. üzerine yük binmek
fall under suspicion f. zan altına girmek
fall into sleep f. uykuya dalmak
fall into silence f. sessizliğe bürünmek
fall head over heels f. tepetaklak düşmek
fall from high f. yüksekten düşmek
fall apart to pieces f. bin parçaya bölünmek
fall in with f. tesadüfen karşılaşmak
fall off f. yüksekten düşmek
fall in with f. rastlaşmak
fall into place f. anlamlı gelmeye başlamak
fall into one's arm f. koluna girmek
fall into disuse f. kullanımdan kalkmak
fall apart to pieces f. mücadele yeteneğini kaybetmek
fall over oneself to do something f. birşeyi yapmakta çok istekli olmak
fall f. aşağıya düşmek
fall down into one's knees f. dizlerinin üzerine düşmek
fall into one's arm f. kola girmek
take the fall f. suçu üzerine almak
fall off motorbike f. motordan düşmek
(one's profit) fall f. karı düşmek
(plan) fall through f. plan bozulmak
fall in importance f. önemi azalmak
(one's profit) fall f. karı azalmak
fall into a debt trap f. borç batağına sürüklenmek
fall into debt f. borç batağına sürüklemek
fall into decrease f. inişe geçmek
fall into decline f. inişe geçmek
fall short f. eksik çıkmak
fall under domination f. hakimiyete girmek
fall under domination f. hakimiyeti altına girmek
fall leaf f. yaprak dökmek
fall into depression f. bunalıma girmek
fall into depression f. depresyona girmek
stumble and fall f. takılarak düşmek
stumble and fall f. takılıp düşmek
trip and fall f. takılıp düşmek
be riding for a fall f. dikkatsizce davranak başarısızlığa davetiye çıkarmak
ride for a fall f. saçmalamak
ride for a fall f. çıldırmak
ride for a fall f. deli gibi davranmak
fall on deaf ear f. duymamazlıktan gelinmek
fall on deaf ear f. yok sayılmak
fall into trouble f. derde düşmek
fall foul of a rule f. kuralı çiğnemek
fall on evil days f. dara düşmek
fall foul of the rule f. kuralı ihlal etmek
fall down stairs f. merdivenden yuvarlanmak
fall into dispute f. ihtilafa düşmek
fall to pieces f. tuzla buz olmak
fall in love with f. aşka düşmek
fall for f. aşka düşmek
fall in love with f. gönlünü kaptırmak
fall in love with f. birine aşık olmak
fall for f. birine aşık olmak
fall for f. abayı yakmak
fall for f. gönlünü kaptırmak
fall in with somebody f. rastlamak
fall for f. tongaya basmak
fall in with somebody f. uyuşmak
fall in with somebody f. kabul etmek
fall for f. aldanmak
fall into error f. yanılgıya düşmek
fall back upon f. çare olarak -e başvurmak
fall on f. -e hücum etmek
fall in with somebody f. -e rastlamak
half-fall f. neredeyse düşmek