jam - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

jam

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "jam" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 100 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
jam n. sıkışıklık
jam n. reçel
jam v. kıstırmak
jam v. sıkıştırmak
jam v. sıkışmak
General
jam n. kilitlenme
jam n. kenetlenme
jam n. tıkanıklık
jam n. marmelat
jam n. sıkıştırılma
jam n. basit şey
jam n. çocuk oyuncağı
jam n. yığılışma
jam n. (radyo) parazit
jam n. izdiham
jam n. kolay şey
jam n. kalabalık
jam n. trafik sıkışıklığı
jam n. sıkıştırma
jam n. sıkışma
jam v. sıkıştırarak bir geçidi doldurmak
jam v. ezmek
jam v. basmak
jam v. sıkmak
jam v. aynı dalga boyunda sinyal göndererek yayını anlaşılmaz hale getirmek
jam v. parazit yapmak
jam v. kenetlenmek
jam v. tıkmak
jam v. hareketsiz kalmak
jam v. kilitlemek
jam v. durdurmak
jam v. tıkıştırmak
jam v. yayını bozmak
jam v. hıncahınç doldurmak
jam v. takılmak
jam v. kenetlemek
jam v. kırmak
jam v. radyo parazit yapmak
jam v. itmek
jam v. kilitlenmek
jam v. dürtmek
jam v. tıkamak
jam v. tıka basa doldurmak
jam v. boğmak
jam v. (radyo mesajını) bozmak
jam v. bastırmak
jam v. tutukluk yapmak
jam v. aniden harekete geçmek
jam v. düzensiz hale getirmek
jam v. ucunu bir yere sıkıştırarak parmağı yaralamak
Colloquial
jam n. içinden çıkılamaz sorun
jam n. çıkmaz durum
jam n. zorluk
jam n. müşkül durum
Technical
jam n. bereleme
jam n. ezme
jam n. kart sıkışması
jam n. sıkıştırma
jam n. bir tür çocuk cüppesi
jam v. aynı dalga boyunda sinyal göndererek yayını anlaşılmaz yapmak
jam v. sıkıştırmak
jam v. parçalarının sıkışması nedeniyle çalışmaz hale gelmek
jam v. sınırlı bir hacme sıkıştırmak
jam v. radyo mesajını bozmak
jam v. sınırlı bir hacime sıkıştırmak
jam v. sinyal boğmak
jam v. tutukluk yapmak
jam v. tıkamak
Computer
jam n. kart sıkışması
jam n. sıkışma
jam n. istemci ya da sunucu ortamları için bir uygulama geliştirme sistemi
jam v. sıkışmak
Marine
jam v. gemiyi yelkenlerinin yarısı geriye dönecek şekilde rüzgara yaklaştırmak
Food Engineering
jam n. reçel
Gastronomy
jam n. reçel
Tobacco
jam n. tıkanma
Hunting
jam n. tutukluk
Sport
jam n. puan kazanılabilen oyun
jam n. ekstremitenin dar yerlere sıkıştırılmasını gerektiren kaya tırmanma manevrası
Basketball
jam n. smaç
Baseball
jam n. atıcı veya savunma takımı için zor olan durum
jam v. sopanın kalın kısmıyla vurmasını önlemek için (vurucuya) iç atış atmak
Music
jam v. doğaçlama caz gösterisine katılmak
jam v. doğaçlama çalmak
Abbreviation
jam n. james
Slang
jam n. şarkı
jam n. arzu edilen şey
jam n. cazip şey
jam n. bela
jam n. dert
jam n. smaç
jam n. birinin tercihi
jam n. birinin keyif aldığı şey
jam n. biri için önemli olan/birinin önemsediği şey
jam n. birinin ilgi alanı
jam v. birlikte müzik yapmak
jam v. birlikte müzik çalmak
jam v. gitmek
jam v. çıkmak
jam v. smaç basmak

Bedeutungen, die der Begriff "jam" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 314 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
traffic jam n. trafik sıkışıklığı
rose jam n. gül reçeli
rose jam n. gülbeşeker
traffic jam n. trafik tıkanıklığı
ice jam n. buz yığılması
a jar of jam n. bir kavanoz reçel
jam jar n. reçel kavanozu
quince jam n. ayva reçeli
pearl jam n. amerikalı bir rock grubu
log jam n. kördüğüm
log jam n. tıkanma
log jam n. tıkanıklık
log jam n. tomrukların neden olduğu tıkanıklık
log jam n. tomrukların nehir akışını tıkaması
log jam n. sıkışıklık
log jam n. sıkışma
log jam n. tıkanıklık
blackberry jam n. böğürtlen reçeli
jam up n. sıkışıklık
jam up n. keşmekeş
jam-up n. sıkışıklık
jam-up n. keşmekeş
jam-up n. tıkanıklık
log jam n. kalabalık
log jam n. yığılma
be in a jam v. başı dertte olmak
jam in v. takılmak
jam in v. sıkıştırmak
jam in v. sıkışmak
jam in v. kıstırmak
jam the lines v. telefonları kitlemek
jam the phone lines v. telefonları kitlemek
jam on the brakes v. frene kuvvetle basıvermek
in a jam v. başı dertte olmak
get somebody out of a jam v. kurtarmak
the traffic jam to break up v. trafik açılmak
be in a bit of a jam v. sıkıntıda olmak
be in a bit of a jam v. darda olmak
be in a bit of a jam v. zorda olmak
jam one's hand in the door v. elini kapıya sıkıştırmak
jam one's finger in the door v. parmağını kapıya sıkıştırmak
jam the finger in the door v. parmağı kapıya sıkıştırmak
point jam v. dar frekans bandını sıkıştırmak
point jam v. frekans bandını daraltmak
jam-packed adj. tıka basa dolu
jam-packed adj. dopdolu
jam-packed adj. tıklım tıklım dolu
jam-packed adj. tıklım tıklım
jam-packed adj. hıncahınç dolu
jam-packed adj. ağzına kadar dolu
jam-packed adj. tıka basa dolu
jam-full adj. kalabalık
jam-full adj. tıka basa dolu
jam-full adj. ağzına kadar dolu
jam-full adj. tam kapasite dolu
jam (jamaica) abrev. jamaika
jam. (jamaica) abrev. jamaika
jam.(james) abrev. james
Phrasals
jam something in v. bir şeyi bir şeyin içine tıkıştırmak
jam something up v. bir şeyi sıkıştırmak/tıkamak
jam something into something v. bir şeyi bir şeyin içine tıkıştırmak
jam with someone v. birileriyle doğaçlama yapmak
jam into v. daracık yere tıkıştırmak
jam in v. daracık yere tıkıştırmak
jam into v. küçücük yere sıkıştırmak
jam in v. kıstırmak
jam in v. küçücük yere sıkıştırmak
jam into v. kıstırmak
jam into v. sıkışmak
jam in v. sıkıştırmak
jam into v. sıkıştırmak
jam into v. sıkışıp kalmak
jam in v. sıkışmak
jam in v. sıkışıp kalmak
jam in v. tıkıştırmak
jam into v. tıkıştırmak
jam something up with something v. -ile tıkamak
jam together v. bir araya tıkıştırmak/sıkıştırmak
jam together v. sıkışık bir şekilde yerleştirmek
jam together v. üst üste yerleştirmek
jam together v. yan yana/üst üste tıkmak
jam together v. gelişigüzel koymak/tıkmak
jam together v. rastgele koymak/tıkmak
jam together v. zorla bir araya getirmek
jam together v. zorla birleştirmek
jam together v. zorla kenetlemek
jam together v. aceleyle/apar topar bir araya getirmek
jam together v. balık istifi gibi sıkıştırmak
jam together v. herkesi sığıştırmak
jam together v. herkesi bir yere sıkıştırmak
jam together v. kısa bir süreye sıkıştırmak
jam together v. kısa bir zamana sığdırmak
jam together v. birlikte doğaçlama müzik yapmak
jam someone or something together v. birilerini/bir şeyleri bir araya sıkıştırmak
jam someone or something together v. birilerini/bir şeyleri sıkışık bir şekilde yerleştirmek
jam someone or something together v. birilerini/bir şeyleri bir yere tıkmak
jam someone or something together v. birilerini/bir şeyleri üst üste/yan yana yığmak
jam someone or something together v. birilerini/bir şeyleri bir araya yığmak
jam something together v. bir şeyleri bir araya tıkıştırmak/sıkıştırmak
jam something together v. bir şeyleri sıkışık bir şekilde yerleştirmek
jam something together v. bir şeyleri üst üste yerleştirmek
jam something together v. bir şeyleri yan yana/üst üste tıkmak
jam something together v. bir şeyleri gelişigüzel koymak/tıkmak
jam something together v. bir şeyleri rastgele koymak/tıkmak
jam something together v. bir şeyleri gelişigüzel bir araya toplamak
jam with (something) v. (bir şeyle) tıkamak
jam with (something) v. (bir şeyle) doldurmak
jam with (something) v. ağzına kadar (bir şeyle) doldurmak
jam with (something) v. kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak
jam with (something) v. kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak
jam with (something) v. kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak
jam with (something) v. kısa bir zaman dilimini (bir şeyle) doldurmak
jam with someone v. biriyle birlikte müzik yapmak
jam with someone v. biriyle doğaçlama müzik yapmak
jam with someone v. biriyle doğaçlama bir şeyler çalmak
jam someone or something (into something) v. birini/bir şeyi (bir şeyin içine) sıkıştırmak
jam someone or something (into something) v. birini/bir şeyi (bir şeyin içine) tıkıştırmak
jam someone or something (into something) v. birini/bir şeyi (bir şeyin içine) sığıştırmak
jam someone or something in v. birini/bir şeyi (bir şeyin içine) sıkıştırmak
jam someone or something in v. birini/bir şeyi (bir şeyin içine) tıkıştırmak
jam someone or something in v. birini/bir şeyi (bir şeyin içine) sığıştırmak
jam into (something) v. (bir şeyin) içine sığışmak/tıkışmak
jam into (something) v. (bir şeyin) içine doluşmak
jam into (something) v. (bir şeyin) içine sığıştırmak/tıkıştırmak
jam into (something) v. (bir şeyin) içine doluşturmak
jam into (something) v. (bir şeye) sıkıştırmak
jam into (something) v. (bir şeyin) arasına sıkıştırmak
jam up v. tıkamak
jam up v. hızlıca yukarı kaldırmak/itmek
jam up v. tıkanmasına sebep olmak
jam something up something v. bir şeyi (yukarıdaki) bir şeye itmek/sokmak
jam with v. ile doğaçlama yapmak
jam with v. ile doldurmak
jam with v. ile tıkamak
jam with v. ile birlikte müzik yapmak
jam with v. ile doğaçlama bir şeyler çalmak
jam with (something) v. (bir şeyle) tıka basa doldurmak
jam with (something) v. (bir şeyle) ağzına kadar doldurmak
Phrases
what more do you want - jam on it? expr. buldun da bunama
Colloquial
jam [uk] n. şans
jam session n. doğaçlama tartışma
jam-pack v. tıka basa doldurmak
jam-pack v. ağzına kadar doldurmak
hit a traffic jam v. trafiğe takılmak
jam-packed adj. içi bir şey dolu
jam-packed adj. programı dopdolu
jam-packed adj. her anı/dakikası dolu
jam-packed adj. her anı/dakikası dopdolu
Idioms
jam tomorrow n. asla gerçekleşmeyecek vaat/söz
jam tomorrow n. beklenti
money for jam n. beleş para
one's jam n. birine göre olan şey
money for jam n. havadan gelen para
money for jam n. kolay yapılan iş/meslek
money for jam n. kolay kazanılan para
money for jam n. kolay para
jam session n. müzik gösterisi/seansı
jam tomorrow n. söz verilen şey
jam tomorrow n. vaat
jam tomorrow n. vadedilen ancak gerçekleşmeyecek olan söz
one's jam n. (bir kişinin) favori parçası/şarkısı
jam sandwich [uk] n. ekmek arası reçel
jam sandwich [uk] n. reçelli sandviç
get into (a bit of) a jam v. başı belaya girmek
get into (a bit of) a jam v. dara düşmek
get into (a bit of) a jam v. sıkıntıya girmek
get into (a bit of) a jam v. dara düşmek
get someone out of a jam v. birini bir sorundan/sıkıntıdan kurtarmak
get someone out of a jam v. birini dertten/sıkıntıdan kurtarmak
get out of a jam v. dertten/sıkıntıdan kurtulmak
be in a jam v. darda olmak
get into a jam v. dara düşmek
get into a jam v. darda olmak
be in a jam v. dar boğazda olmak
get into a jam v. dar boğaza girmek
be in a jam v. dara düşmek
find oneself in a jam v. dara düşmek
find oneself in a jam v. darda olmak
get in a jam v. dara düşmek
get in a jam v. darda olmak
get in a jam v. dar boğaza girmek
jam the brakes on v. frenlere asılmak
jam the brakes on v. frene asılmak
be in a jam v. güç durumda olmak
be in a jam v. güçlük içinde olmak
be in a jam v. işler arap saçına dönmek
be in a jam v. karışıklık içinde olmak
be in a jam v. parasız kalmak
be in a jam v. sıkıntıda olmak
get into a jam v. parasız kalmak
find oneself in a jam v. parasız kalmak
get into a jam v. (parasal) sıkıntıya düşmek
be in a jam v. zorluk içinde olmak
get into a jam v. zor duruma düşmek
be in a jam v. zor durumda olmak
find oneself in a jam v. (parasal) sıkıntıya düşmek
be in a jam v. zorda olmak
get in a jam v. zor duruma düşmek
be in a jam v. (parasal) sıkıntıya düşmek
jam (something) down (someone's) throat v. birine zorla bir şey yutturmak
jam (something) down (someone's) throat v. zorla yedirmek
jam (something) down (someone's) throat v. birine bir şeyi dayatmak
jam (something) down (someone's) throat v. gırtlağına basmak
jam (something) down (someone's) throat v. birine baskı yapmak
have jam on it v. ekstra neşelenmek
be money for jam [uk] v. kolay para olmak
be money for jam [uk] v. beleş para olmak
be money for jam [uk] v. kolay kazanılan para olmak
be money for jam [uk] v. havadan gelen para olmak
get into (bit of) a jam v. başı belaya girmek
get into (bit of) a jam v. dara düşmek
jam on the brake v. frene kuvvetle basıvermek
jam on the brake v. frene asılmak
jam-packed adj. ağzına kadar dolu
jam-packed adj. balık istifi
jam-packed adj. hıncahınç
in a jam expr. darda
into a jam expr. darda
do you want jam on it? expr. daha ne istiyorsun?
into a jam expr. sıkıntıda
in a jam expr. sıkıntıda
in a jam expr. zorda
into a jam expr. zorda
into (a bit of) a jam expr. başını belaya
into (a bit of) a jam expr. dara
into (a bit of) a jam expr. sıkıntıya
into (a bit of) a jam expr. zor duruma
Speaking
what more do you want-jam on it expr. buldun bunama
what more do you want-jam on it expr. bulmuş da bunuyorsun
what more do you want-jam on it expr. buldun da bunuyorsun
what more do you want-jam on it expr. sen de bulmuşsun bulandırıyorsun
Tourism
bear jam n. yol kenarında ayı izleyen turistlerin yarattığı trafik sıkışıklığı
Technical
ice jam n. buz boğazı
dislocation jam n. dislokasyon sıkışıklığı
card jam n. kart sıkışması
jam-nut mounted receptacle n. kilit somunu takılı mahfaza
jam nut n. kontra somun
jam nut n. sıkıştırma somunu
jam weld n. kaynaklanmış küt birleşme
spot jam v. tek frekansı karıştırmak
spot jam v. tek frekansta parazit yapmak
Computer
document jam n. belge sıkışması
paper jam n. kağıt sıkıştırma
card jam n. kart sıkışması
paper-jam led n. kağıt-sıkıştı ışığı
paper jam n. kağıt sıkışması
postscript jam recovery n. postscript sıkışıklık kurtarma
jam recovery n. sıkışıklık kurtarma
tray paper jam n. tepsi kağıt sıkışması
paper jam expr. kağıt sıkıştı
Informatics
paper jam n. kağıt sıkışması
Mechanic
jam nut n. sıkıştırma somunu
Radio
blanket jam v. geniş frekans paraziti oluşturmak
Textile
jam short n. diz üstü şotu
Automotive
traffic jam assist n. trafik sıkışıklığı desteği
jam on the brakes v. frene asılmak
Traffic
traffic jam n. trafik sıkışıklığı
traffic jam n. trafik keşmekeşi
jam density n. trafik sıkışıklığı yoğunluğu
traffic jam n. trafik tıkanıklığı
be stuck in traffic jam v. trafiğe yakalanmak
get caught in traffic jam v. trafiğe yakalanmak
be caught in a traffic jam v. trafiğe yakalanmak
Food Engineering
low energy jam n. düşük enerjili reçel
Gastronomy
quince jam n. ayva reçeli
raspberry jam n. ahududu reçeli
bergamot jam n. bergamot reçeli
strawberry jam n. çilek reçeli
plum jam n. erik reçeli
peanut butter and jam sandwich n. fıstık ezmeli ve reçelli sandviç
rose jam n. gül reçeli
figs jam n. incir reçel
figs jam n. incir reçeli
fig jam n. incir reçeli
apricot jam n. kayısı reçeli
jam pancakes n. krep
orange jam n. portakal reçeli
aubergine jam n. patlıcan reçeli
jam roll n. reçelli rulo pasta
peach jam n. şeftali reçeli
citrus jam n. turunç reçeli
morello-cherry jam n. vişne reçeli
sour cherry jam n. vişne reçeli
Tobacco
bundle jam detector n. demet sıkışma detektörü
infeed jam n. karton yok
pack jam at exit disc n. paket çıkış çarkında sıkışma
rolling plate jam n. sarma tablasında sıkışma
third wheel jam detector n. üçüncü çark sıkışma detektörü
Meteorology
ice jam n. buz yığılması
Military
jam signal n. uyarı sinyali
barrage jam v. sinyali frekans aralığının tamamını kapsayacak şekilde karıştırmak
Basketball
reverse jam n. ters smaç
Music
jam session n. cazcıların bir araya gelip doğaçlama çaldığı caz müziği
Ottoman Turkish
jam-packed filled to the brim expr. lebaleb
Slang
clam jam n. arkadaşının seks yapmasını engelleyen tip
jammy jam n. pijama partisi
jam session n. o anda gelişen bir tartışma
toe jam n. ayak parmaklarının arasında birikmiş kir
no jam expr. eğlenceli olmayan
no jam expr. komik olmayan
jam up expr. müthiş
British Slang
jam jar n. araba
jam week n. adet dönemi
jam week n. adet görülen hafta
jam roll n. aptal
toe-jam n. ayak parmaklarının arasında birikmiş kir
jam roll n. geri zekalı
jam roll (rhyming slang on arsehole) n. göt
jam roll (rhyming slang on arsehole) n. göt deliği
jam roll n. mankafa
jam sandwich n. polis arabası
jam week n. regl dönemi
jam roll n. salak
jam rag n. tampon