keen - Türkisch Englisch Wörterbuch

keen

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "keen" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 66 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
keen adj. hevesli
Anna is a very keen runner.
Anna çok hevesli bir koşucudur.

More Sentences
keen adj. keskin
She is a good boss with a keen mind for commerce.
Ticaret konusunda keskin zekası olan iyi bir yöneticidir.

More Sentences
General
keen adj. büyük
We take a keen interest in the question of the death penalty everywhere.
Ölüm cezası konusuna her yerde büyük ilgi duyuyoruz.

More Sentences
keen adj. keskin
The advent of new communication services constituted keen competition for the traditional postal companies.
Yeni iletişim hizmetlerinin ortaya çıkması, geleneksel posta şirketleri için keskin bir rekabet oluşturmuştur.

More Sentences
keen adj. yoğun
The students participated in the contest with keen interest.
Yarışmaya öğrenciler yoğun ilgi gösterdi.

More Sentences
keen adj. istekli
She was very keen to start work as soon as possible.
Mümkün olan en kısa sürede işe başlamak konusunda çok istekliydi.

More Sentences
keen adj. gayretli
Bobby is a very keen student and works very hard.
Bobby çok gayretli bir öğrenci ve çok çalışıyor.

More Sentences
keen adj. uzman
My friend Tina has a keen eye for art.
Arkadaşım Tina'nın sanat konusunda uzman bir gözü var.

More Sentences
keen adj. coşkulu
As he walked towards the stage, he felt a keen feeling of honor.
Sahneye doğru yürürken coşkulu bir gurur hissi duyuyordu.

More Sentences
keen adj. sıkı
There was keen competition between the two companies.
İki şirket arasında sıkı bir rekabet vardı.

More Sentences
keen adj. şiddetli (rüzgar)
Suddenly, a keen wind blew through the windows.
Birdenbire pencerelerden şiddetli bir rüzgâr esti.

More Sentences
keen adj. hesaplı
We offer exceptional cleaning services for keen prices.
Hesaplı fiyatlara mükemmel temizlik hizmetleri sunmaktayız.

More Sentences
Slang
keen adj. iyi
The kid has a keen sense of hearing.
Çocuğun çok iyi bir işitme duyusu var.

More Sentences
General
keen n. akıllılık
keen n. düşkünlük
keen n. matem türküsü
keen n. ağıt
keen v. ağıt yakmak
keen v. feryat figan ağlamak
keen adj. ince şiddetli
keen adj. sert
keen adj. akıllı
keen adj. güçlü
keen adj. kuvvetli
keen adj. zeki
keen adj. uygun
keen adj. acı
keen adj. şahane
keen adj. kılağılı
keen adj. doymak bilmez (iştah)
keen adj. canlı
keen adj. zorlu
keen adj. meraklı
keen adj. gözü açık
keen adj. düşkün
keen adj. harika
keen adj. şiddetli
keen adj. ucuz
keen adj. sivri
keen adj. keskin (göz/zeka)
keen adj. ince
keen adj. kıyasıya (rekabet)
keen adj. sivri uçlu
keen adj. keskin kokulu
keen adj. iyi kesebilen
keen adj. nüfuz edici
keen adj. keskin kenarlı
keen adj. çok hassas
keen adj. delici
keen adj. keskin (bıçak gibi)
keen adj. sivri ucu olan
keen adj. keskin kenarı olan
keen adj. kesici
Technical
keen n. keskin kokulu
keen n. nüfuz edici
keen adj. çok hassas
keen adj. delici
keen adj. iyi kesebilen
keen adj. keskin (bıçak gibi)
keen adj. keskin kenarlı
keen adj. kesici
keen adj. keskin kenarı olan
keen adj. sivri uçlu
keen adj. sivri ucu olan
Slang
keen adj. on numara (müthiş)
keen adj. mükemmel

Bedeutungen, die der Begriff "keen" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 107 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
keen on adj. düşkün
Tom is keen on surfing.
Tom, sörf yapmaya düşkündür.

More Sentences
keen on adj. meraklı
Children of this age are very keen on talking.
Bu yaştaki çocuklar konuşmaya çok meraklıdır.

More Sentences
keen edge n. ağız
keen participation n. yoğun katılım
keen sense of smell n. keskin koku alma özelliği
keen sense n. keskin duyu
keen sense of smell n. keskin koku alma duyusu
keen intelligence n. keskin zeka
keen intuition n. keskin sezgi
keen eye n. keskin göz
keen eye n. dikkatli göz
be keen on v. hevesli olmak
be keen on v. meraklı olmak
be keen on v. düşkün olmak
keen and active adj. çakı gibi
as keen as mustard adj. aşırı düşkün
as keen as mustard adj. gayretli
keen sighted adj. gözü keskin
keen-witted adj. zeki
keen-edged adj. keskin
keen-edged adj. keskin ağızlı
keen-sighted adj. keskin gözlü
keen-sighted adj. gözleri keskin
keen-eyed adj. keskin bakışlı
keen-eyed adj. keskin gözlü
Proverb
treat them mean keep them keen seversen üzülürsün üzersen sevilirsin
treat them mean keep them keen ilgi gösterme ilgi duysun
Colloquial
keen-sighted adj. keskin bakışlı
keen-sighted adj. keskin gözlü
peachy keen expr. çok iyi (nasılsın sorusuna cevaben)
Idioms
have a keen interest in something v. bir şeye aşırı/çok ilgi duymak
be keen about v. çok ilgisini çekmek
be keen about v. (bir şey için) çok heyecanlı olmak
be keen about v. (bir şey için) çok heyecanlanmak
be keen about v. sabırsızlıkla/merakla beklemek
be keen about v. çok ilgilenmek
be keen about v. iple çekmek
be keen about v. dört gözle beklemek
be keen about v. (bir şey için) heyecan yapmak/sabırsızlanmak
be keen about v. (bir şeye) meraklı olmak
be keen about v. bir şey hakkında heyecanlı olmak
be keen about v. bir şeye ilgisi olmak
be keen about v. hevesli/istekli olmak
be keen about v. hevesli/meraklı/istekli olmak
be keen about v. (bir şey konusunda) heyecanlı olmak
be mad keen (on someone or something) v. (birine veya bir şeye) deli gibi ilgi duymak
be mad keen (on someone or something) v. (bir şeye) deli gibi meraklı olmak
be mad keen (on someone or something) v. (bir şeye) çok hevesli olmak
be mad keen (on someone or something) v. (birine veya bir şeye) aşırı düşkün olmak
be as keen as mustard [uk/australia] v. çok istekli olmak
be as keen as mustard [uk/australia] v. çok gayretli olmak
be as keen as mustard [uk/australia] v. çok hevesli olmak
be keen about (someone or something) v. (birini/bir şeyi) dört gözle beklemek
be keen on (someone or something) v. (birine/bir şeye) çok ilgi duymak
be mad keen v. aşırı düşkün olmak
be keen about (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sabırsızlıkla/merakla beklemek
be keen on (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili çok hevesli olmak
be keen about (someone or something) v. (biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak
be keen about (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili çok hevesli olmak
be mad keen v. çok hevesli olmak
be keen about (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak
be keen on (someone or something) v. (birine/bir şeye) düşkün olmak
be keen about (someone or something) v. (biri/bir şey) için çok heyecanlanmak
be mad keen v. deli gibi meraklı olmak
be keen on (someone or something) v. (biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak
be keen on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sabırsızlıkla/merakla beklemek
be keen on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) dört gözle beklemek
be keen on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak
be keen on (someone or something) v. (biri/bir şey) için çok heyecanlanmak
be mad keen v. deli gibi ilgi duymak
have a keen interest in v. aşırı/çok ilgi duymak
keen about (someone or something) adj. (biriyle/bir şeyle) ilgili çok hevesli
keen as mustard adj. çok hevesli
keen on doing adj. yapmak için çok heyecanlı
keen on doing adj. yapmak için sabırsızlanan
keen on (someone or something) adj. (biriyle/bir şeyle) çok ilgili
keen on doing something adj. bir şey yapmaya meraklı
keen about (someone or something) adj. (biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı
keen on doing adj. yapmaya meraklı
keen on (someone or something) adj. (biriyle/bir şeyle) ilgili çok hevesli
keen on (someone or something) adj. (biri/bir şey) için sabırsızlanan
keen as mustard adj. çok gayretli
keen on doing something adj. bir şey yapmakla çok ilgili
keen about (someone or something) adj. (biri/bir şey) için çok heyecanlı
keen about (someone or something) adj. (birini/bir şeyi) sabırsızlıkla/merakla bekleyen
keen as mustard adj. çok istekli
keen on (someone or something) adj. (birine/bir şeye) düşkün
keen on doing something adj. bir şey yapmak için sabırsızlanan
keen on doing something adj. bir şey yapmaya çok hevesli
keen on (someone or something) adj. (biri/bir şey) için çok heyecanlı
keen as mustard adj. çok coşkulu
keen on doing adj. yapmakla çok ilgili
keen on (someone or something) adj. (birine/bir şeye) meraklı
keen on doing adj. yapmaya çok hevesli
keen about (someone or something) adj. (birini/bir şeyi) dört gözle bekleyen
keen on doing something adj. bir şey yapmak için çok heyecanlı
as keen as mustard expr. çok istekli
as keen as mustard expr. çok hevesli
outside one’s keen expr. aklına sığmaz
outside one’s keen expr. akılalmaz
as keen as mustard expr. çok coşkulu
Trade/Economic
keen competition n. yoğun rekabet
keen competition n. aşırı rekabet
keen competition environment n. aşırı rekabet ortamı
Technical
keen edged adj. bilenmiş
keen edged adj. keskin ağızlı
British Slang
mad keen adj. aşırı istekli