Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | separate v. | ayırmak | ||
One issue that separates us is the civil war in Chechnya. Bizi ayıran bir konu da Çeçenistan'daki iç savaş. More Sentences |
||||
Common Usage | separate adj. | ayrı | ||
However, the draft of the future treaty contains no separate provisions relating specifically to the CFP. Bununla birlikte, gelecekteki anlaşmanın taslağı özellikle OBP'ye ilişkin ayrı hükümler içermemektedir. More Sentences |
||||
Common Usage | separate v. | ayrılmak | ||
It was clear too on the need to separate internal audit from financial control. İç denetimin mali kontrolden ayrılması gerektiği de açıktı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | separate v. | ayrıştırmak | ||
The environmental impact should be clear if the public are to continue to be motivated to separate their waste. Halkın atıklarını ayrıştırma konusunda motive edilmeye devam edilmesi için çevresel etkinin açık olması gerekmektedir. More Sentences |
||||
General | separate v. | ayırmak | ||
Yes, we need to separate the production of animal and plant-based feeds. Evet, hayvansal ve bitkisel bazlı yemlerin üretimini ayırmamız gerekiyor. More Sentences |
||||
General | separate v. | yolları ayırmak | ||
And if that is not possible, we will go our separate ways! Ve eğer bu mümkün değilse, yollarımızı ayıracağız! More Sentences |
||||
General | separate adj. | farklı | ||
They're in separate rooms. Onlar farklı odalardalar. More Sentences |
||||
General | separate adj. | ayrı | ||
Right from the start, the European Parliament demanded completely separate sites. Avrupa Parlamentosu en başından itibaren tamamen ayrı sahalar talep etti. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | separate adj. | ayrı | ||
A separate problem is aircraft noise. Ayrı bir sorun da uçak gürültüsüdür. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | separate adj. | ayrı | ||
The rapporteur even had to fight to get a separate debate on education on our agenda this morning. Hatta sözü, bu sabah gündemimizde eğitimle ilgili ayrı bir tartışmanın yer alması için mücadele etmek zorunda kaldı. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | separate adj. | ayrık | ||
General | ||||
General | separate n. | ayırma işareti | ||
General | separate v. | ayrışmak | ||
General | separate v. | tecrit etmek | ||
General | separate v. | kopmak | ||
General | separate v. | dağılmak | ||
General | separate v. | çıkmak | ||
General | separate v. | ayırt etmek | ||
General | separate v. | aralamak | ||
General | separate v. | ayrı yaşamak | ||
General | separate v. | ayrı tutmak | ||
General | separate v. | kaymağını almak | ||
General | separate v. | yollarını ayırmak | ||
General | separate v. | mekana dağıtmak | ||
General | separate v. | zamana yaymak | ||
General | separate v. | dağıtmak | ||
General | separate v. | serpmek | ||
General | separate adj. | münferit | ||
General | separate adj. | ayırma | ||
General | separate adj. | ayrılmış | ||
General | separate adj. | ayrılma | ||
General | separate adj. | bireysel | ||
General | separate adj. | müstakil | ||
General | separate adj. | ferdi | ||
General | separate adj. | cisimsiz | ||
General | separate adj. | ruhani | ||
General | separate adj. | maddi olmayan | ||
General | separate adj. | tinsel | ||
Law | ||||
Law | separate n. | mahfuz | ||
Law | separate adj. | bölünmüş | ||
Technical | ||||
Technical | separate n. | ayırma işleminde elde edilen belirli boyut veya derecedeki toprak partikülü grubu | ||
Technical | separate v. | bölmek | ||
Medical | ||||
Medical | separate v. | (vücut bölümünü) kemiğin yerine başka kemik yerleştirerek yerinden çıkarmak | ||
Math | ||||
Math | separate v. | (diferansiyel denklemin değişkenlerini) bağımsız ve bağımlı değişkenlerin diferansiyelleri yalnızca bu değişkenlerin fonksiyonları olacak şekilde yazmak | ||
Religious | ||||
Religious | separate n. | 1740-42 amerikan canlanma hareketi sırasında dinde canlanma ve duygusallığı tercih eden grubun üyesi olan kimse | ||
Religious | separate n. | 1740-42 amerikan canlanma hareketinden doğan baptist mezhebine mensup bir grubun üyesi | ||
Printery | ||||
Printery | separate n. | ayrıbasım | ||
Archaic | ||||
Archaic | separate v. | özel bir amaç için ayırmak | ||
Archaic | separate v. | seçmek | ||
Archaic | separate v. | tahsis etmek | ||
Archaic | separate v. | adamak | ||
Archaic | separate v. | yaymak | ||
Archaic | separate v. | salgılamak | ||
Archaic | separate adj. | diğer insanlardan ayrıma ile nitelenen | ||
Archaic | separate adj. | tek başına | ||
Archaic | separate adj. | tecrit edilmiş | ||
Archaic | separate adj. | inzivaya çekilmiş |