|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Yaygın Kullanım |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
come near f.
|
yanaşmak |
|
| Genel |
|
| 2 |
Genel |
near east i.
|
yakın doğu |
|
We see some of the first depictions of the motif on the cylinder seals of the Ancient Near East and Mesopotamia.
Motifin ilk tasvirlerinden bazılarını Eski Yakın Doğu ve Mezopotamya'nın silindir mühürlerinde görüyoruz.
More Sentences
|
| 3 |
Genel |
the near east i.
|
yakın doğu |
|
Be that as it may, the situation in the Middle East and in the Near East requires us to be more vigilant than ever.
Her ne olursa olsun, Orta Doğu ve Yakın Doğu'daki durum her zamankinden daha dikkatli olmamızı gerektirmektedir.
More Sentences
|
| 4 |
Genel |
near future i.
|
yakın gelecek |
|
We must prevent them being insufficient to cover the commitments in the near future.
Bunların yakın gelecekteki taahhütleri karşılamakta yetersiz kalmasını önlemeliyiz.
More Sentences
|
| 5 |
Genel |
near-death experience i.
|
ölüme yakın deneyim |
|
Read and examine the near-death experiences of others.
Başkalarının ölüme yakın deneyimlerini okuyun ve inceleyin.
More Sentences
|
| 6 |
Genel |
draw near f.
|
yaklaşmak |
|
I have the feeling that the time for a decision is drawing near.
Karar verme zamanının yaklaştığını hissediyorum.
More Sentences
|
| 7 |
Genel |
come near f.
|
yaklaşmak |
|
When any pretty maiden came near the castle, she was changed into a bird, and the fairy put her into a cage, and hung her up in a chamber in the castle.
Güzel bir kız şatoya yaklaştığında kuşa dönüşür, peri onu bir kafese koyar ve şatodaki bir odaya asarmış.
More Sentences
|
| 8 |
Genel |
near the end f.
|
sona yaklaşmak |
|
Almost ten years on, we are nearing the end of that process.
Neredeyse on yıl sonra, bu sürecin sonuna yaklaşıyoruz.
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
get near f.
|
yaklaşmak |
|
The time of the birth is getting near.
Doğum zamanı yaklaşıyor.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
be near f.
|
yaklaşmak |
|
We are nowhere near approaching that.
Buna yaklaşmanın yakınından bile geçmiyoruz.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
near at hand s.
|
yakın |
|
Easter is near at hand.
Paskalya yakındır.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
near here zf.
|
bu civarda |
|
We live near here.
Bu civarda oturuyoruz.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
near the door zf.
|
kapının yanına |
|
There is a boy near the door.
Kapının yanında bir çocuk var.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
near [obsolete] zf.
|
daha yakın |
|
If your hotel is near the market square, the north end is nearer.
Oteliniz pazar meydanına yakınsa, kuzey ucu daha yakındır.
More Sentences
|
| Öbek Fiiller |
|
| 15 |
Öbek Fiiller |
come near to f.
|
yaklaşmak |
|
She came near to me.
Bana yaklaştı.
More Sentences
|
| Konuşma Dili |
|
| 16 |
Konuşma Dili |
go near f.
|
yakınına gitmek |
|
Please see to it that the child does not go near the pond.
Lütfen çocuğun göletin yakınına gitmemesine dikkat edin.
More Sentences
|
| 17 |
Konuşma Dili |
go near f.
|
yaklaşmak |
|
No one went near him.
Kimse ona yaklaşmadı.
More Sentences
|
| 18 |
Konuşma Dili |
near miss expr.
|
ramak kala |
|
Moreover, airspace is becoming increasingly crowded, leading to many near misses.
Dahası, hava sahası giderek kalabalıklaşmakta ve bu da birçok ramak kala kazaya yol açmaktadır.
More Sentences
|
| Deyim |
|
| 19 |
Deyim |
draw near to f.
|
yaklaşmak |
|
As we draw near to the close of the debate it is not easy to introduce another new aspect.
Tartışmanın sonuna yaklaşırken yeni bir konuyu daha gündeme getirmek kolay değil.
More Sentences
|
| 20 |
Deyim |
near at hand expr.
|
çok yakında |
|
The station is near at hand.
İstasyon çok yakında.
More Sentences
|
| Genel |
|
| 21 |
Genel |
near future i.
|
yakın |
|
|
|
| 22 |
Genel |
near beer i.
|
hafif bira |
|
| 23 |
Genel |
the near side i.
|
beri |
|
| 24 |
Genel |
near east i.
|
yakındoğu |
|
| 25 |
Genel |
near of kin i.
|
yakın akraba |
|
| 26 |
Genel |
near and far visual space i.
|
yakın ve uzak görme alanı |
|
| 27 |
Genel |
a small town near a lake i.
|
gölün kıyısında küçük bir kasaba |
|
| 28 |
Genel |
near-death experience (nde) i.
|
ölüme yakın deneyim |
|
| 29 |
Genel |
near east i.
|
genellikle lübnan, suriye, ırak, israil, ürdün, suudi arabistan ve arap yarımadası'nın diğer ülkeleri de dahil olmak üzere güneybatı asya ülkelerini kapsadığı düşünülen coğrafi bölge |
|
| 30 |
Genel |
near [scottish] i.
|
böbrek |
|
| 31 |
Genel |
near east i.
|
orta doğu |
|
| 32 |
Genel |
near-nudity i.
|
fazla kıyafet giymeme |
|
| 33 |
Genel |
near-nudity i.
|
kısmi çıplaklık |
|
| 34 |
Genel |
near horse i.
|
İki atın çektiği at arabasında sol taraftaki at |
|
| 35 |
Genel |
near-death patient i.
|
ölüme yakın hasta |
|
| 36 |
Genel |
draw near f.
|
sokulmak |
|
| 37 |
Genel |
draw near f.
|
yanaşmak |
|
| 38 |
Genel |
draw near f.
|
yakınlaşmak |
|
| 39 |
Genel |
keep something near at hand f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 40 |
Genel |
come near f.
|
yakınlaşmak |
|
| 41 |
Genel |
be placed near the top f.
|
ilk sıralarda yer almak |
|
| 42 |
Genel |
take place near the top f.
|
ilk sıralarda yer almak |
|
| 43 |
Genel |
near miss f.
|
ramak kalmak |
|
| 44 |
Genel |
be near f.
|
yakın olmak |
|
| 45 |
Genel |
near the knuckle s.
|
münasebetsiz |
|
| 46 |
Genel |
near infrared s.
|
yakın kızılaltı |
|
| 47 |
Genel |
near at hand s.
|
hazır |
|
| 48 |
Genel |
near letter quality s.
|
mektup niteliğine yakın |
|
| 49 |
Genel |
as near as s.
|
kadar yakın |
|
| 50 |
Genel |
near-by s.
|
yakın |
|
| 51 |
Genel |
very near s.
|
ha oldu ha olacak |
|
| 52 |
Genel |
nr (near) s.
|
yakın |
|
| 53 |
Genel |
near-coastal s.
|
kıyıya yakın |
|
| 54 |
Genel |
near threatened s.
|
yakın tehdit (altında) |
|
| 55 |
Genel |
near-blind s.
|
büyük ölçüde kısıtlı görüş mesafesine sahip |
|
| 56 |
Genel |
near-blind s.
|
kısmen kör |
|
| 57 |
Genel |
near-blind s.
|
neredeyse kör |
|
| 58 |
Genel |
near-blind s.
|
gözü bozuk |
|
| 59 |
Genel |
near-impossible s.
|
imkansıza yakın |
|
| 60 |
Genel |
near threatened s.
|
neredeyse tehdit altında |
|
| 61 |
Genel |
in the near future zf.
|
yakın zamanda |
|
| 62 |
Genel |
in the near future zf.
|
yakın gelecekte |
|
| 63 |
Genel |
far and near zf.
|
her yerde |
|
| 64 |
Genel |
as near as possible zf.
|
mümkün olduğu kadar yakın |
|
| 65 |
Genel |
near-by zf.
|
yakınında |
|
| 66 |
Genel |
near-by zf.
|
yanında |
|
| 67 |
Genel |
near term zf.
|
yakın gelecekte |
|
| 68 |
Genel |
near term zf.
|
kısa vadede |
|
| 69 |
Genel |
near at hand ed.
|
yanında |
|
| 70 |
Genel |
as near as ed.
|
kadar |
|
| 71 |
Genel |
the car is near junction number ... expr.
|
araba … numaralı kavşağın yakınında |
|
| 72 |
Genel |
the car is near exit number ... expr.
|
araba … numaralı çıkışın yakınında |
|
| Öbek Fiiller |
|
| 73 |
Öbek Fiiller |
come near to f.
|
ulaşmaya çok az kalmak |
|
| 74 |
Öbek Fiiller |
go near (to) someone or something f.
|
birine/bir şeye yaklaşmak |
|
| 75 |
Öbek Fiiller |
go near (to) someone or something f.
|
birinin/bir şeyin yakınına gitmek |
|
| İfadeler |
|
| 76 |
İfadeler |
as near as dommit expr.
|
çok yakın |
|
| Atasözü |
|
| 77 |
Atasözü |
don't go near the water until you learn how to swim
|
iyice hazır olmadan bir işe kalkışma |
|
| 78 |
Atasözü |
don't go near the water until you learn how to swim
|
bir şeyi öğrenmeden yapmaya çalışma |
|
| 79 |
Atasözü |
don't go near the water until you learn how to swim
|
bilmediğin işe kalkışma/girişme |
|
| Konuşma Dili |
|
| 80 |
Konuşma Dili |
near miss i.
|
kıl payı atlatma |
|
| 81 |
Konuşma Dili |
a near miss i.
|
kılpayı |
|
| 82 |
Konuşma Dili |
a near miss i.
|
ucu ucuna |
|
| 83 |
Konuşma Dili |
near thing i.
|
felakete ramak kalması |
|
| 84 |
Konuşma Dili |
near thing i.
|
neredeyse hezimetle, felaketle veya başarısızlıkla neticelenecek olan şey |
|
| 85 |
Konuşma Dili |
near thing i.
|
ucu ucuna veya kıl payı farkla kurtulma |
|
| 86 |
Konuşma Dili |
a close (or near) thing i.
|
ucuz atlatılan durum |
|
| 87 |
Konuşma Dili |
a close (or near) thing i.
|
ucuz yırtılan durum |
|
| 88 |
Konuşma Dili |
a close (or near) thing i.
|
kıl payıyla kurtulunan olay |
|
| 89 |
Konuşma Dili |
a close (or near) thing i.
|
kıl payıyla atlatılan durum |
|
| 90 |
Konuşma Dili |
a close (or near) thing i.
|
ucu ucuna kurtulunan olay |
|
| 91 |
Konuşma Dili |
a near disaster i.
|
neredeyse bir felaket |
|
| 92 |
Konuşma Dili |
near to home f.
|
hassas noktasına dokunmak |
|
| 93 |
Konuşma Dili |
go near (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yakınına gitmek |
|
| 94 |
Konuşma Dili |
go near (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) yaklaşmak |
|
| 95 |
Konuşma Dili |
near to the mark s.
|
kabul sınırını aşmış |
|
| 96 |
Konuşma Dili |
near miss expr.
|
ucuz kurtulma |
|
| 97 |
Konuşma Dili |
near to the mark expr.
|
hemen hemen doğru |
|
| 98 |
Konuşma Dili |
a near miss expr.
|
kılı kılına |
|
| 99 |
Konuşma Dili |
from far and near expr.
|
her bir yerden |
|
| 100 |
Konuşma Dili |
from near and far expr.
|
dört bir yandan |
|
| 101 |
Konuşma Dili |
from near and far expr.
|
her bir yerden |
|
| 102 |
Konuşma Dili |
from far and near expr.
|
dört bir yandan |
|
| 103 |
Konuşma Dili |
near at hand expr.
|
o yakınlarda |
|
| 104 |
Konuşma Dili |
near at hand expr.
|
elinin altında |
|
| 105 |
Konuşma Dili |
nowhere near expr.
|
yeterli olmaktan çok uzak |
|
| 106 |
Konuşma Dili |
nowhere near expr.
|
neredeyse hiç |
|
| 107 |
Konuşma Dili |
as near as dammit (or damn it) expr.
|
tıpkısının aynısı |
|
| 108 |
Konuşma Dili |
as near as dammit expr.
|
tıpkısının aynısı |
|
| 109 |
Konuşma Dili |
as near as dammit (or damn it) expr.
|
her açıdan |
|
| 110 |
Konuşma Dili |
as near as dammit (or damn it) expr.
|
neredeyse tamamen |
|
| 111 |
Konuşma Dili |
as near as dammit expr.
|
her açıdan |
|
| 112 |
Konuşma Dili |
as near as dammit expr.
|
neredeyse tamamen |
|
| 113 |
Konuşma Dili |
near enough [uk] expr.
|
neredeyse |
|
| 114 |
Konuşma Dili |
near enough [uk] expr.
|
hemen hemen |
|
| 115 |
Konuşma Dili |
near enough [uk] expr.
|
takriben |
|
| 116 |
Konuşma Dili |
near enough [uk] expr.
|
aşağı yukarı |
|
| 117 |
Konuşma Dili |
near enough [uk] expr.
|
yaklaşık |
|
| Deyim |
|
| 118 |
Deyim |
near and dear to someone i.
|
kalbinin bir parçası |
|
| 119 |
Deyim |
a near thing i.
|
ucuz kurtulunan durum |
|
| 120 |
Deyim |
a near thing i.
|
ucuz kurtulunan durum |
|
| 121 |
Deyim |
near thing i.
|
ucu ucuna |
|
| 122 |
Deyim |
a close/near thing i.
|
ucu ucuna |
|
| 123 |
Deyim |
a near thing i.
|
ucuz yırtılan durum |
|
| 124 |
Deyim |
near thing i.
|
kıl payı |
|
| 125 |
Deyim |
a near thing i.
|
ucuz yırtılan durum |
|
| 126 |
Deyim |
a close/near thing i.
|
kıl payı |
|
| 127 |
Deyim |
a near thing i.
|
ucuz atlatılan durum |
|
| 128 |
Deyim |
near thing i.
|
az farkla |
|
| 129 |
Deyim |
a near thing i.
|
ucuz atlatılan durum |
|
| 130 |
Deyim |
a close/near thing i.
|
az farkla |
|
| 131 |
Deyim |
a near thing i.
|
kıl payıyla olma/olmama |
|
| 132 |
Deyim |
a near thing i.
|
kıl payıyla kurtulunan durum |
|
| 133 |
Deyim |
a near thing i.
|
kıl payıyla kurtulunan durum |
|
| 134 |
Deyim |
a near thing i.
|
az bir farkla olma/olmama |
|
| 135 |
Deyim |
a near thing i.
|
ucu ucuna olma/olmama |
|
| 136 |
Deyim |
near-beer i.
|
hafif bira |
|
| 137 |
Deyim |
near-beer i.
|
alkol oranı düşük bira |
|
| 138 |
Deyim |
be near the knuckle f.
|
bel altı olmak |
|
| 139 |
Deyim |
near one's heart f.
|
çok yakın olmak |
|
| 140 |
Deyim |
near one's heart f.
|
sürekli aklında olmak |
|
| 141 |
Deyim |
near one's heart f.
|
hep düşünmek |
|
| 142 |
Deyim |
have a near miss f.
|
ucuz atlatmak |
|
| 143 |
Deyim |
have a near miss f.
|
kılpayı kurtulmak |
|
| 144 |
Deyim |
have a near miss f.
|
ucuz kurtulmak |
|
| 145 |
Deyim |
have a near miss f.
|
kıl payı atlatmak |
|
| 146 |
Deyim |
draw near to f.
|
yanına yaklaşmak |
|
| 147 |
Deyim |
be near to somebody’s heart f.
|
tam kalbinden geçen gibi olmak |
|
| 148 |
Deyim |
be near to somebody’s heart f.
|
bayılmak |
|
| 149 |
Deyim |
be near to somebody’s heart f.
|
sevilen/değer verilen kişi ya da şey olmak |
|
| 150 |
Deyim |
be near to somebody’s heart f.
|
düşkün olmak |
|
| 151 |
Deyim |
be near to somebody’s heart f.
|
birisine hitap ediyor olmak |
|
| 152 |
Deyim |
be near to somebody’s heart f.
|
tam kalbine seslenmek |
|
| 153 |
Deyim |
sail near the wind f.
|
orsasına seyretmek |
|
| 154 |
Deyim |
sail near the wind f.
|
denizde rüzgarın geldiği yöne doğru gitmek |
|
| 155 |
Deyim |
sail near the wind f.
|
tehlikeli sularda yüzmek |
|
| 156 |
Deyim |
sail near the wind f.
|
denizde rüzgara karşı yol almak |
|
| 157 |
Deyim |
sail near the wind f.
|
tehlikede/risk alarak hareket etmek |
|
| 158 |
Deyim |
be near to impossible f.
|
imkansıza yakın olmak |
|
| 159 |
Deyim |
be near to impossible f.
|
neredeyse imkansız olmak |
|
| 160 |
Deyim |
be close to/near the mark f.
|
neredeyse/hemen hemen doğru olmak |
|
| 161 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
birisine hitap ediyor olmak |
|
| 162 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
birinin kalbinin bir parçası olmak |
|
| 163 |
Deyim |
be close to/near the mark f.
|
yaklaşık olarak doğru olmak |
|
| 164 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
bayılmak |
|
| 165 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
biri için önemli/değerli olmak |
|
| 166 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
birinin kıymetlisi olmak |
|
| 167 |
Deyim |
be close to/near the mark f.
|
hedefe neredeyse ulaşmış olmak |
|
| 168 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
birine çok yakın olmak |
|
| 169 |
Deyim |
be close to/near the mark f.
|
hedefe yaklaşmak |
|
| 170 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
biri tarafından çok sevilmek |
|
| 171 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
birinin sevdiği/değer verdiği bir şey/biri olmak |
|
| 172 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
biri için çok değerli/önemli olmak |
|
| 173 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
birine hitap etmek |
|
| 174 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
birinin düşkün olduğu bir şey/biri olmak |
|
| 175 |
Deyim |
be near to (one's) heart f.
|
(birinin) kıymetlisi olmak |
|
| 176 |
Deyim |
be near to (one's) heart f.
|
(birinin) düşkün olduğu bir şey/biri olmak |
|
| 177 |
Deyim |
be near to somebody's heart f.
|
birinin kıymetlisi olmak |
|
| 178 |
Deyim |
be near to (one's) heart f.
|
(birinin) sevdiği/değer verdiği bir şey/biri olmak |
|
| 179 |
Deyim |
be near to (one's) heart f.
|
(biri) için çok değerli/önemli olmak |
|
| 180 |
Deyim |
come near f.
|
yapmaya az kalmak |
|
| 181 |
Deyim |
come near f.
|
ramak kalacak noktaya gelmek |
|
| 182 |
Deyim |
near the bone s.
|
sıfırı tüketmiş |
|
| 183 |
Deyim |
near the bone s.
|
yoksulluk içinde |
|
| 184 |
Deyim |
near and dear to (one) s.
|
(birinin) kıymetlisi |
|
| 185 |
Deyim |
near and dear to (one) s.
|
(birinin) kalbinin bir parçası |
|
| 186 |
Deyim |
near to (one's) heart s.
|
(biri) için çok önemli |
|
| 187 |
Deyim |
near to (one's) heart s.
|
(birinin) kalbinin bir parçası |
|
| 188 |
Deyim |
near to (one's) heart s.
|
(birinin) kıymetlisi |
|
| 189 |
Deyim |
near and dear to (one) s.
|
(biri) için çok önemli |
|
| 190 |
Deyim |
near to impossible s.
|
neredeyse imkansız |
|
| 191 |
Deyim |
near to (one's) heart s.
|
(birinin) canı ciğeri |
|
| 192 |
Deyim |
near and dear to (one) s.
|
(birinin) canı ciğeri |
|
| 193 |
Deyim |
near and dear to (one) s.
|
(birinin) hayatında büyük yer tutan |
|
| 194 |
Deyim |
near to (one's) heart s.
|
(birinin) hayatında büyük yer tutan |
|
| 195 |
Deyim |
near to impossible s.
|
imkansıza yakın |
|
| 196 |
Deyim |
as near as damn it zf.
|
neredeyse aynı |
|
| 197 |
Deyim |
as near as dammit zf.
|
neredeyse aynı |
|
| 198 |
Deyim |
as near as dammit zf.
|
çok benzer/yakın |
|
| 199 |
Deyim |
as near as damn it zf.
|
çok benzer/yakın |
|
| 200 |
Deyim |
as near as dammit zf.
|
aynısı sanırsın |
|
| 201 |
Deyim |
as near as damn it zf.
|
aynısı sanırsın |
|
| 202 |
Deyim |
near and far zf.
|
her yerde |
|
| 203 |
Deyim |
near and far zf.
|
her taraftan |
|
| 204 |
Deyim |
near and far zf.
|
dört bir yandan |
|
| 205 |
Deyim |
near and far zf.
|
dört bir yanda |
|
| 206 |
Deyim |
near and far zf.
|
her yerden |
|
| 207 |
Deyim |
near and far zf.
|
her tarafta |
|
| 208 |
Deyim |
near the knuckle expr.
|
açık saçık |
|
| 209 |
Deyim |
near the knuckle expr.
|
bel altı |
|
| 210 |
Deyim |
near at the hand expr.
|
çok yakın |
|
| 211 |
Deyim |
near at the hand expr.
|
yakında |
|
| 212 |
Deyim |
near at the hand expr.
|
el altında |
|
| 213 |
Deyim |
near to one's heart expr.
|
birisine hitap eden |
|
| 214 |
Deyim |
near the mark expr.
|
yaklaşık olarak doğru |
|
| 215 |
Deyim |
near the mark expr.
|
hemen hemen doğru |
|
| 216 |
Deyim |
near by expr.
|
çok yakında |
|
| 217 |
Deyim |
near by expr.
|
el altında |
|
| 218 |
Deyim |
near at hand expr.
|
el altında |
|
| 219 |
Deyim |
near the bone expr.
|
rahatsız edecek kadar açık |
|
| 220 |
Deyim |
near the bone expr.
|
rahatsız edecek kadar doğru veya gerçek |
|
| 221 |
Deyim |
near and dear to someone expr.
|
çok yakın/önemli |
|
| 222 |
Deyim |
so near and yet so far expr.
|
dokunacak kadar yakın ama bir o kadar uzak |
|
| 223 |
Deyim |
too near for comfort expr.
|
tehlikeli olabilecek kadar yakın |
|
| 224 |
Deyim |
too near for comfort expr.
|
ramak kalmıştı |
|
| 225 |
Deyim |
too near for comfort expr.
|
az kalsın ayvayı yiyorduk |
|
| 226 |
Deyim |
near to hand expr.
|
hemen ulaşabileceği mesafede |
|
| 227 |
Deyim |
near the wind expr.
|
tehlikeye yakın |
|
| 228 |
Deyim |
near the wind expr.
|
tehlikeli sularda |
|
| 229 |
Deyim |
near to hand expr.
|
gelmek üzere |
|
| 230 |
Deyim |
near death's door expr.
|
ölüm kapısında |
|
| 231 |
Deyim |
near to hand expr.
|
hemen kullanılabilir |
|
| 232 |
Deyim |
pert near, but not plumb expr.
|
iş görür ama kusursuz değil |
|
| 233 |
Deyim |
pert near, but not plumb expr.
|
yeterli ama kusursuz değil |
|
| 234 |
Deyim |
pert near, but not plumb expr.
|
yakın ama tam değil |
|
| 235 |
Deyim |
near to hand expr.
|
yakın |
|
| 236 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
alakası yok |
|
| 237 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
uzaktan yakından alakasız |
|
| 238 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
neredeyse hiç |
|
| 239 |
Deyim |
pert near, but not plumb expr.
|
eh işte |
|
| 240 |
Deyim |
near to hand expr.
|
yakında |
|
| 241 |
Deyim |
near death's door expr.
|
ölmek üzere |
|
| 242 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
çok daha az |
|
| 243 |
Deyim |
near death's door expr.
|
gözü toprağa bakan |
|
| 244 |
Deyim |
nowhere near expr.
|
neredeyse hiç |
|
| 245 |
Deyim |
near to hand expr.
|
olmak üzere |
|
| 246 |
Deyim |
near death's door expr.
|
gidici |
|
| 247 |
Deyim |
near death's door expr.
|
ölüm döşeğinde |
|
| 248 |
Deyim |
near to hand expr.
|
elinin altında |
|
| 249 |
Deyim |
near the wind expr.
|
tehlikenin yanı başında |
|
| 250 |
Deyim |
near to hand expr.
|
yakınlarında |
|
| 251 |
Deyim |
near death's door expr.
|
bir ayağı mezarda |
|
| 252 |
Deyim |
near to hand expr.
|
uzanma mesafesinde |
|
| 253 |
Deyim |
near to hand expr.
|
yakınlarda |
|
| 254 |
Deyim |
near death's door expr.
|
bir ayağı çukurda |
|
| 255 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
kadar değil |
|
| 256 |
Deyim |
pert near, but not plumb expr.
|
fena değil |
|
| 257 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
yakınından bile geçmiyor |
|
| 258 |
Deyim |
pert near, but not plumb expr.
|
idare eder |
|
| 259 |
Deyim |
near death's door expr.
|
ölüm eşiğinde |
|
| 260 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
yeterli olmaktan çok uzak |
|
| 261 |
Deyim |
near death's door expr.
|
ölümün eşiğinde |
|
| 262 |
Deyim |
near to hand expr.
|
hazır bir şekilde |
|
| 263 |
Deyim |
near to hand expr.
|
el altında |
|
| 264 |
Deyim |
near to hand expr.
|
yanında |
|
| 265 |
Deyim |
near to hand expr.
|
kolayca uzanılabilecek bir yerde |
|
| 266 |
Deyim |
pert near, but not plumb expr.
|
yaklaşık ama tam ideal değil |
|
| 267 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
hiçbir benzerliği yok |
|
| 268 |
Deyim |
nowhere near expr.
|
yeterli olmaktan çok uzak |
|
| 269 |
Deyim |
near to hand expr.
|
çok yakında |
|
| 270 |
Deyim |
near to hand expr.
|
çok yakın |
|
| 271 |
Deyim |
not anywhere near expr.
|
tamamen farklı |
|
| 272 |
Deyim |
so near and yet so far expr.
|
bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma |
|
| 273 |
Deyim |
(close/near) at hand expr.
|
ha oldu ha olacak |
|
| 274 |
Deyim |
(close/near) at hand expr.
|
yakın |
|
| 275 |
Deyim |
(close/near) at hand expr.
|
yakında |
|
| 276 |
Deyim |
(close/near) at hand expr.
|
eli kulağında |
|
| Konuşma |
|
| 277 |
Konuşma |
come near! ünl.
|
beri gel! |
|
| 278 |
Konuşma |
those who are near me expr.
|
yakınımdakiler |
|
| 279 |
Konuşma |
I'm very near expr.
|
çok yakındayım |
|
| 280 |
Konuşma |
there's a mosque near our house expr.
|
evimizin yakınlarında bir cami var |
|
| 281 |
Konuşma |
don't come near my house again expr.
|
bir daha evime yaklaşma |
|
| 282 |
Konuşma |
I don't want you anywhere near her expr.
|
onun yanına yaklaşmanı istemiyorum |
|
| 283 |
Konuşma |
do you have a pencil near at hand? expr.
|
oralarda kalem var mı? |
|
| 284 |
Konuşma |
the end is near expr.
|
son yakın |
|
| 285 |
Konuşma |
is there a park near here? expr.
|
yakında bir park var mı? |
|
| 286 |
Konuşma |
is there a park near here? expr.
|
buraya yakın bir park var mı? |
|
| 287 |
Konuşma |
is there a park near here? expr.
|
bu civarda bir park var mı? |
|
| 288 |
Konuşma |
are there any good beaches near here? expr.
|
buralarda iyi bir plaj var mı? |
|
| 289 |
Konuşma |
there was a village in a country near a river expr.
|
ülkenin birinde nehir yakınında bir köy varmış |
|
| 290 |
Konuşma |
they wipe you out before you can get near a court expr.
|
daha mahkemenin kapısına varmadan yok ederler adamı |
|
| Ticaret/Ekonomi |
|
| 291 |
Ticaret/Ekonomi |
near money i.
|
para benzerleri |
|
| 292 |
Ticaret/Ekonomi |
near money i.
|
para benzeri likitler |
|
| 293 |
Ticaret/Ekonomi |
near neutral territory i.
|
nötre yakın bir konum |
|
| 294 |
Ticaret/Ekonomi |
near-prime i.
|
düşük gelirlilere yüksek faizli kredi |
|
| 295 |
Ticaret/Ekonomi |
near-prime i.
|
kredi geçmişi olumsuz olan kişilere sağlanan yüksek vadeli krediler |
|
| 296 |
Ticaret/Ekonomi |
near-critical activity i.
|
kritiğe yakın aktivite |
|
| 297 |
Ticaret/Ekonomi |
near money i.
|
para benzeri |
|
| 298 |
Ticaret/Ekonomi |
near money i.
|
para benzeri likit kıymetler |
|
| 299 |
Ticaret/Ekonomi |
near money i.
|
paraya kolayca çevrilebilen likitler |
|
| 300 |
Ticaret/Ekonomi |
near-miss report i.
|
ramak kala raporu |
|
| 301 |
Ticaret/Ekonomi |
near-market research i.
|
yakın pazar araştırması |
|
| 302 |
Ticaret/Ekonomi |
near-market research i.
|
ticari olarak istifade edilebilir olması muhtemel bilimsel araştırma |
|
| 303 |
Ticaret/Ekonomi |
near neutral territory f.
|
nötre yakın bir pozisyonda seyretmek |
|
| 304 |
Ticaret/Ekonomi |
near-market s.
|
piyasa oranına veya miktarına benzer olan |
|
| Siyasal |
|
| 305 |
Siyasal |
near abroad i.
|
yakın çevre |
|
| 306 |
Siyasal |
washington institute on near east policy i.
|
washington yakındoğu politikaları enstitüsü |
|
| 307 |
Siyasal |
near abroad policy i.
|
yakın çevre politikası |
|
| 308 |
Siyasal |
united nations relief and works agency for palestine refugees in the near east i.
|
birleşmiş milletler yakın doğu'daki filistinli mülteciler için yardım ve bayındırlık ajansı |
|
| 309 |
Siyasal |
near-peer s.
|
birbirine yakın |
|
| 310 |
Siyasal |
near-peer s.
|
denk |
|
| 311 |
Siyasal |
near-peer s.
|
birbirine benzeyen |
|
| Kurum/Kuruluş |
|
| 312 |
Kurum/Kuruluş |
near and middle east work institute i.
|
yakın ve ortadoğu çalışma enstitüsü |
|
| 313 |
Kurum/Kuruluş |
near and middle-east labour training centre i.
|
yakın ve ortadoğu çalışma eğitim merkezi |
|
| Teknik |
|
| 314 |
Teknik |
near-end crosstalk i.
|
yakın uç diyafonisi |
|
| 315 |
Teknik |
near-net-shape forging i.
|
sona yakın şekli veren dövme |
|
| 316 |
Teknik |
near end echo i.
|
yakın uçtaki yankı |
|
| 317 |
Teknik |
near end crosstalk i.
|
yakın çaprazkarışma |
|
| 318 |
Teknik |
near field i.
|
yakın alan |
|
| 319 |
Teknik |
scanning near-field acoustic microscopy i.
|
taramalı yakın alan ses mikroskopisi |
|
| 320 |
Teknik |
scanning near field optical microscopy i.
|
taramalı yakın alan optik mikroskopisi |
|
| 321 |
Teknik |
near-size particles i.
|
elek delik boyutuna yakın parçacıklar |
|
| 322 |
Teknik |
near infrared i.
|
yakın kızılötesi |
|
| 323 |
Teknik |
near ultraviolet i.
|
yakın morötesi |
|
| 324 |
Teknik |
near-net-shape casting i.
|
kesine yakın biçimde döküm |
|
| 325 |
Teknik |
aperture near-field scanning microscopy i.
|
açıklıklı yakın alan taramalı mikroskopi |
|
| 326 |
Teknik |
near-net-shaping i.
|
nete yakın biçimleme |
|
| 327 |
Teknik |
near-net-shape casting i.
|
nete yakın biçimde döküm |
|
| 328 |
Teknik |
near-net-shape i.
|
nete-yakın-biçim |
|
| 329 |
Teknik |
near-infrared spectral ranges i.
|
yakın kızılötesi spektral aralıklar |
|
| 330 |
Teknik |
collection and reduction of two-dimensional near-field data i.
|
iki boyutlu yakın alan verilerinin toplanması ve azaltılması |
|
| 331 |
Teknik |
near-field data i.
|
yakın alan verileri |
|
| 332 |
Teknik |
laundering near the boiling point i.
|
kaynama noktasına yakın sıcaklıkta yıkama |
|
| 333 |
Teknik |
near-zero i.
|
sıfıra yakın |
|
| 334 |
Teknik |
functional near-infrared spectroscopy (fnirs) i.
|
işlevsel kızılötesine yakın spektroskopi |
|
| 335 |
Teknik |
near vision i.
|
60 cm veya daha yakın olan nesneler için görüş mesafesi |
|
| 336 |
Teknik |
near letter quality s.
|
kurye niteliğine yakın |
|
| 337 |
Teknik |
near-letter quality s.
|
kaliteli baskıya yakın |
|
| 338 |
Teknik |
near-normal s.
|
normale yakın |
|
| Bilgisayar |
|
| 339 |
Bilgisayar |
near end echo i.
|
yakın uçtaki yankı |
|
| 340 |
Bilgisayar |
near field i.
|
yakın alan |
|
| 341 |
Bilgisayar |
near end crosstalk i.
|
yakın çaprazkarışma |
|
| 342 |
Bilgisayar |
near-end echo i.
|
yakın uçtaki yankı |
|
| 343 |
Bilgisayar |
near-letter quality s.
|
mektup kalitesine yakın |
|
| 344 |
Bilgisayar |
near-letter quality s.
|
mektup niteliğine yakın |
|
| 345 |
Bilgisayar |
near real-time s.
|
gerçeğe yakın zamanlı |
|
| 346 |
Bilgisayar |
near real-time s.
|
gerçek zamanlıya yakın |
|
| Bilişim |
|
| 347 |
Bilişim |
near-letter quality i.
|
mektup niteliğine yakın |
|
| Telekom |
|
| 348 |
Telekom |
near-end crosstalk i.
|
yakın uçlu girişim |
|
| 349 |
Telekom |
near-far effect i.
|
yakın alan etkisi |
|
| 350 |
Telekom |
near-end crosstalk i.
|
yakın çapraz karışma |
|
| 351 |
Telekom |
near turnkey i.
|
hemen hemen anahtar teslimi |
|
| 352 |
Telekom |
near field region i.
|
yakın alan bölgesi |
|
| 353 |
Telekom |
near end crosstalk attenuation i.
|
yakın uçtaki çapraz konuşma zayıflatması |
|
| 354 |
Telekom |
near field communication i.
|
yakın saha iletişimi |
|
| 355 |
Telekom |
near field communication (nfc) i.
|
yakın alan iletişimi |
|
| Elektrik |
|
| 356 |
Elektrik |
near-infrared radiation i.
|
yakın kızılötesi radyasyon |
|
| 357 |
Elektrik |
near-infrared radiation i.
|
kızılötesi bölgede en kısa dalga boylarına sahip olan elektromanyetik radyasyon |
|
| Mekanik |
|
| 358 |
Mekanik |
near-net-shape forging i.
|
sona yakın şekli veren dövme |
|
| Otomotiv |
|
| 359 |
Otomotiv |
near field communication i.
|
yakın alan iletişimi |
|
| 360 |
Otomotiv |
near miss i.
|
tehlikeli yaklaşma |
|
| 361 |
Otomotiv |
coil-near plug i.
|
bujiye yakın konumlu ateşleme bobini |
|
| Ulaştırma |
|
| 362 |
Ulaştırma |
as near as i remember expr.
|
hatırımda kaldığına göre |
|
| Havacılık |
|
| 363 |
Havacılık |
near miss i.
|
tehlikeli yaklaşma |
|
| 364 |
Havacılık |
near-parallel runways i.
|
yakin paralel pistler |
|
| 365 |
Havacılık |
near-parallel runways i.
|
paralele yakın pistler |
|
| 366 |
Havacılık |
near miss i.
|
uçuşta yakın tehlikeli geçiş |
|
| Denizcilik |
|
| 367 |
Denizcilik |
near gale i.
|
sert rüzgar |
|
| 368 |
Denizcilik |
near-field tsunami i.
|
yakın saha tsunamisi |
|
| 369 |
Denizcilik |
near-field model i.
|
yakın saha modeli |
|
| 370 |
Denizcilik |
near the wind zf.
|
alabildiğine orsa |
|
| 371 |
Denizcilik |
near the wind zf.
|
hemen hemen rüzgara karşı |
|
| Medikal |
|
| 372 |
Medikal |
near infrared i.
|
yakın kızıl ötesi |
|
| 373 |
Medikal |
near infrared i.
|
yakın infrared |
|
| 374 |
Medikal |
near point i.
|
punctum proximum |
|
| 375 |
Medikal |
near the apex i.
|
parapeksiyan |
|
| 376 |
Medikal |
near-normal neurological development i.
|
normale yakın nöromotor gelişimi |
|
| 377 |
Medikal |
total and near total thyroidectomy i.
|
total ve totale yakın tiroidektomi |
|
| 378 |
Medikal |
near-drowning i.
|
yarı boğulma |
|
| 379 |
Medikal |
near-drowning i.
|
yakın boğulma |
|
| 380 |
Medikal |
near-drowning i.
|
boğulayazma |
|
| 381 |
Medikal |
drowning or near-drowning i.
|
boğulma veya boğulayazma |
|
| 382 |
Medikal |
near-fatal s.
|
ölümcüle yakın |
|
| Psikoloji |
|
| 383 |
Psikoloji |
near point i.
|
yakın nokta |
|
| Patoloji |
|
| 384 |
Patoloji |
near-legged s.
|
ayaklarının birbirine çok yakın olması sebebiyle zor yürüyen |
|
| 385 |
Patoloji |
near-legged s.
|
yakın bacaklı |
|
| Optik |
|
| 386 |
Optik |
light-near dissociation i.
|
ışık-yakın ayrışması |
|
| 387 |
Optik |
near acuity i.
|
yakın görme keskinliği |
|
| 388 |
Optik |
near vision chart i.
|
yakın görme eşeli |
|
| Fizik |
|
| 389 |
Fizik |
near-point i.
|
kızılötesi bölgede en kısa dalga boylarına sahip olan elektromanyetik radyasyon |
|
| 390 |
Fizik |
near-point i.
|
yakın kızılötesi radyasyon |
|
| Deniz Biyolojisi |
|
| 391 |
Deniz Biyolojisi |
near water trawler i.
|
yakınsu trolü |
|
| Gökbilim |
|
| 392 |
Gökbilim |
near-earth object i.
|
dünya'nın yakınından geçen asteroid, kuyrukluyıldız veya göktaşı gibi uzaydaki bir nesne |
|
| 393 |
Gökbilim |
near-earth comet i.
|
güneşin etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan kuyruklu yıldız |
|
| 394 |
Gökbilim |
near-earth asteroid i.
|
dünya'ya yakın cisim veya asteroit |
|
| 395 |
Gökbilim |
near-earth asteroid i.
|
güneş'in etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan asteroit türü |
|
| 396 |
Gökbilim |
near-earth asteroid i.
|
yörüngesi dünyanın yörüngesine yaklaşan asteroit |
|
| 397 |
Gökbilim |
near-earth asteroid i.
|
dünyaya yakın cisim veya asteroid |
|
| 398 |
Gökbilim |
near-extremal black hole i.
|
yakın ekstremal kara delik |
|
| 399 |
Gökbilim |
near light speed s.
|
ışık hızına yakın |
|
| Edebiyat |
|
| 400 |
Edebiyat |
near rhyme i.
|
yarım uyak |
|
| Dilbilim |
|
| 401 |
Dilbilim |
near-synonym i.
|
yakın anlamlılık |
|
| 402 |
Dilbilim |
near-synonymous s.
|
yakın anlamlı |
|
| Tarih |
|
| 403 |
Tarih |
near east i.
|
eskiden, günümüzde balkan devletleri ve osmanlı devleti'nin bulunduğu coğrafyaya verilen isim |
|
| Çevre |
|
| 404 |
Çevre |
near earthquake i.
|
yakın deprem |
|
| 405 |
Çevre |
near shore current i.
|
kıyı açığı akıntısı |
|
| 406 |
Çevre |
species of global conservation concern, i.e. classified as globally threatened, near threatened or data deficient in the IUCN Red List i.
|
iucn tarafından tehlike altında, neredeyse tehlike altında ya da yetersiz veri olarak sınıflandırılmış türler |
|
| Coğrafya |
|
| 407 |
Coğrafya |
near islands i.
|
güneybatı alaska'da yer alan aleut adalarının, en batısındaki bir grup ada |
|
| 408 |
Coğrafya |
near islands i.
|
near adaları |
|
| 409 |
Coğrafya |
near hinterland i.
|
kıyı veya terminal operasyon alanının içindeki arazi |
|
| 410 |
Coğrafya |
near-surface s.
|
yüzeye yakın |
|
| Meteoroloji |
|
| 411 |
Meteoroloji |
near gale i.
|
beaufort ölçeğine göre saatte 52 ila 61 kilometre hıza sahip rüzgar |
|
| Jeoloji |
|
| 412 |
Jeoloji |
near surface geophysics i.
|
sığ jeofizik |
|
| Askeri |
|
| 413 |
Askeri |
near ambush i.
|
yakın pusu |
|
| 414 |
Askeri |
near shore supply point i.
|
yakın kıyı ikmal noktası |
|
| 415 |
Askeri |
near real time i.
|
yaklaşık gerçek zaman |
|
| 416 |
Askeri |
near collision i.
|
çarpışma tehlikesi |
|
| 417 |
Askeri |
near miss i.
|
iki uçak arasında olası çarpışma riskini içeren tehlikeli durum |
|
| 418 |
Askeri |
near miss i.
|
tam olarak hedefi vurmayan bir bomba, mermi |
|
| Spor |
|
| 419 |
Spor |
near post i.
|
topa o anda sahip olan oyuncuya en yakın kale direği |
|
| Futbol |
|
| 420 |
Futbol |
near post i.
|
yakın direk |
|
| 421 |
Futbol |
near post i.
|
ön direk |
|
| Kısaltma |
|
| 422 |
Kısaltma |
nec (near-earth comet) i.
|
güneşin etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan kuyruklu yıldız |
|
| 423 |
Kısaltma |
neo (near-earth object) i.
|
dünya'ya yakın cisim |
|
| 424 |
Kısaltma |
nicam (near-instantaneous companding system) i.
|
ses sinyallerini dijital forma kodlama tekniği |
|
| 425 |
Kısaltma |
nicam (near-instantaneous companding system) i.
|
anlık sıkıştırılmış ses sistemi |
|
| Star Wars |
|
| 426 |
Star Wars |
battle near the itani nebula i.
|
itani nebulası yakınlarında savaş |
|
| 427 |
Star Wars |
battle near dantooine i.
|
dantooine yakınlarında savaş |
|
| 428 |
Star Wars |
nearhuman/near-human/near human i.
|
insanvari |
|