near - Türkçe İngilizce Sözlük

near

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"near" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 59 sonuç

İngilizce Türkçe
Yaygın Kullanım
near zf. yakın
The deadline for the project is near the end of next month.
Projenin son teslim tarihi önümüzdeki ayın sonuna yakın.

More Sentences
Genel
near f. yaklaşmak
She became happier as her retirement neared.
Emekliliği yaklaştıkça daha da mutlu oluyordu.

More Sentences
near f. yaklaşmak
The end of July was nearing.
Temmuz sonu yaklaşıyordu.

More Sentences
near s. yandaki
The back wheel on the near side needs balancing.
Yandaki arka tekerleğe balans ayarı lazım.

More Sentences
near s. yakın
I hail from a country abounding in water and I also have my home in Amsterdam near water.
Suyun bol olduğu bir ülkeden geliyorum ve Amsterdam'da suya yakın bir evim var.

More Sentences
near s. yanında
The post office is located on the near side of the road.
Postane yolun hemen yanında yer almaktadır.

More Sentences
near zf. yaklaşık olarak
The tax rates increased to near 20%.
Vergi oranları yaklaşık olarak %20'ye yükseldi.

More Sentences
near zf. yakında
He lived in a town near by.
O yakındaki bir kasabada yaşıyordu.

More Sentences
near zf. yakınında
The camping site is located near the town.
Kamp alanı kasabanın yakınında.

More Sentences
near zf. neredeyse
The company said they changed the design, but this is near the same.
Şirket tasarımı değiştirdiklerini söyledi ama bu neredeyse aynı.

More Sentences
near zf. civarında
Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation.
Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

More Sentences
near zf. yakın
Never again will it be that near to achieving its aim.
Bir daha asla amacına ulaşmaya bu kadar yakın olmayacaktır.

More Sentences
near ed. yanına
Don't you want to sit near the window?
Pencerenin yanına oturmak istemiyor musun?

More Sentences
near ed. yakınında
Rarely, mutations in or near these genes can also be responsible for the disease.
Nadiren, bu genlerin içindeki veya yakınındaki mutasyonlar da hastalıktan sorumlu olabilir.

More Sentences
near ed. civarında
It was near the river that I lost my way.
Yolumu nehir civarında kaybettim.

More Sentences
near i. iki veya daha şeyden fazla en kestirme olanı
near f. yakınlaşmak
near f. yakınlaşmak
near s. eli sıkı
near s. soldaki (araba/at)
near s. samimi
near s. sadık (çeviri)
near s. cimri
near s. sıkı
near s. teklifsiz
near s. bitişik
near s. doğrudan
near s. kestirme
near s. çok benzeyen
near s. özellikleri çok yakın olan
near s. yakından ilişkili
near s. aslına sadık (çeviri)
near s. yan tarafında
near zf. az daha
near zf. hemen hemen
near zf. şuracıkta
near zf. az kaldı
near zf. az kalsın
near zf. yakınlarda
near zf. aşağı yukarı
near zf. yanında
near zf. yan tarafta
near zf. yan tarafında
near zf. kısa ve doğrudan
near zf. adeta
near zf. yakına
near zf. belirli bir duruma veya hale yönelik veya doğru
near zf. sanki
near zf. -den pek uzak, asla ... değil, hiç
near zf. de ... değil
near zf. beri
near zf. üzere
near zf. -e yakın
near ed. -e bitişik
near ed. -e yakın
near ed. '-e yakın
Denizcilik
near zf. rüzgara yakın
Eski Kullanım
near zf. cimrice
near zf. pintice

"near" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 428 sonuç

İngilizce Türkçe
Yaygın Kullanım
come near f. yanaşmak
Genel
near east i. yakın doğu
We see some of the first depictions of the motif on the cylinder seals of the Ancient Near East and Mesopotamia.
Motifin ilk tasvirlerinden bazılarını Eski Yakın Doğu ve Mezopotamya'nın silindir mühürlerinde görüyoruz.

More Sentences
the near east i. yakın doğu
Be that as it may, the situation in the Middle East and in the Near East requires us to be more vigilant than ever.
Her ne olursa olsun, Orta Doğu ve Yakın Doğu'daki durum her zamankinden daha dikkatli olmamızı gerektirmektedir.

More Sentences
near future i. yakın gelecek
We must prevent them being insufficient to cover the commitments in the near future.
Bunların yakın gelecekteki taahhütleri karşılamakta yetersiz kalmasını önlemeliyiz.

More Sentences
near-death experience i. ölüme yakın deneyim
Read and examine the near-death experiences of others.
Başkalarının ölüme yakın deneyimlerini okuyun ve inceleyin.

More Sentences
draw near f. yaklaşmak
I have the feeling that the time for a decision is drawing near.
Karar verme zamanının yaklaştığını hissediyorum.

More Sentences
come near f. yaklaşmak
When any pretty maiden came near the castle, she was changed into a bird, and the fairy put her into a cage, and hung her up in a chamber in the castle.
Güzel bir kız şatoya yaklaştığında kuşa dönüşür, peri onu bir kafese koyar ve şatodaki bir odaya asarmış.

More Sentences
near the end f. sona yaklaşmak
Almost ten years on, we are nearing the end of that process.
Neredeyse on yıl sonra, bu sürecin sonuna yaklaşıyoruz.

More Sentences
get near f. yaklaşmak
The time of the birth is getting near.
Doğum zamanı yaklaşıyor.

More Sentences
be near f. yaklaşmak
We are nowhere near approaching that.
Buna yaklaşmanın yakınından bile geçmiyoruz.

More Sentences
near at hand s. yakın
Easter is near at hand.
Paskalya yakındır.

More Sentences
near here zf. bu civarda
We live near here.
Bu civarda oturuyoruz.

More Sentences
near the door zf. kapının yanına
There is a boy near the door.
Kapının yanında bir çocuk var.

More Sentences
near [obsolete] zf. daha yakın
If your hotel is near the market square, the north end is nearer.
Oteliniz pazar meydanına yakınsa, kuzey ucu daha yakındır.

More Sentences
Öbek Fiiller
come near to f. yaklaşmak
She came near to me.
Bana yaklaştı.

More Sentences
Konuşma Dili
go near f. yakınına gitmek
Please see to it that the child does not go near the pond.
Lütfen çocuğun göletin yakınına gitmemesine dikkat edin.

More Sentences
go near f. yaklaşmak
No one went near him.
Kimse ona yaklaşmadı.

More Sentences
near miss expr. ramak kala
Moreover, airspace is becoming increasingly crowded, leading to many near misses.
Dahası, hava sahası giderek kalabalıklaşmakta ve bu da birçok ramak kala kazaya yol açmaktadır.

More Sentences
Deyim
draw near to f. yaklaşmak
As we draw near to the close of the debate it is not easy to introduce another new aspect.
Tartışmanın sonuna yaklaşırken yeni bir konuyu daha gündeme getirmek kolay değil.

More Sentences
near at hand expr. çok yakında
The station is near at hand.
İstasyon çok yakında.

More Sentences
Genel
near future i. yakın
near beer i. hafif bira
the near side i. beri
near east i. yakındoğu
near of kin i. yakın akraba
near and far visual space i. yakın ve uzak görme alanı
a small town near a lake i. gölün kıyısında küçük bir kasaba
near-death experience (nde) i. ölüme yakın deneyim
near east i. genellikle lübnan, suriye, ırak, israil, ürdün, suudi arabistan ve arap yarımadası'nın diğer ülkeleri de dahil olmak üzere güneybatı asya ülkelerini kapsadığı düşünülen coğrafi bölge
near [scottish] i. böbrek
near east i. orta doğu
near-nudity i. fazla kıyafet giymeme
near-nudity i. kısmi çıplaklık
near horse i. İki atın çektiği at arabasında sol taraftaki at
near-death patient i. ölüme yakın hasta
draw near f. sokulmak
draw near f. yanaşmak
draw near f. yakınlaşmak
keep something near at hand f. el altında bulundurmak
come near f. yakınlaşmak
be placed near the top f. ilk sıralarda yer almak
take place near the top f. ilk sıralarda yer almak
near miss f. ramak kalmak
be near f. yakın olmak
near the knuckle s. münasebetsiz
near infrared s. yakın kızılaltı
near at hand s. hazır
near letter quality s. mektup niteliğine yakın
as near as s. kadar yakın
near-by s. yakın
very near s. ha oldu ha olacak
nr (near) s. yakın
near-coastal s. kıyıya yakın
near threatened s. yakın tehdit (altında)
near-blind s. büyük ölçüde kısıtlı görüş mesafesine sahip
near-blind s. kısmen kör
near-blind s. neredeyse kör
near-blind s. gözü bozuk
near-impossible s. imkansıza yakın
near threatened s. neredeyse tehdit altında
in the near future zf. yakın zamanda
in the near future zf. yakın gelecekte
far and near zf. her yerde
as near as possible zf. mümkün olduğu kadar yakın
near-by zf. yakınında
near-by zf. yanında
near term zf. yakın gelecekte
near term zf. kısa vadede
near at hand ed. yanında
as near as ed. kadar
the car is near junction number ... expr. araba … numaralı kavşağın yakınında
the car is near exit number ... expr. araba … numaralı çıkışın yakınında
Öbek Fiiller
come near to f. ulaşmaya çok az kalmak
go near (to) someone or something f. birine/bir şeye yaklaşmak
go near (to) someone or something f. birinin/bir şeyin yakınına gitmek
İfadeler
as near as dommit expr. çok yakın
Atasözü
don't go near the water until you learn how to swim iyice hazır olmadan bir işe kalkışma
don't go near the water until you learn how to swim bir şeyi öğrenmeden yapmaya çalışma
don't go near the water until you learn how to swim bilmediğin işe kalkışma/girişme
Konuşma Dili
near miss i. kıl payı atlatma
a near miss i. kılpayı
a near miss i. ucu ucuna
near thing i. felakete ramak kalması
near thing i. neredeyse hezimetle, felaketle veya başarısızlıkla neticelenecek olan şey
near thing i. ucu ucuna veya kıl payı farkla kurtulma
a close (or near) thing i. ucuz atlatılan durum
a close (or near) thing i. ucuz yırtılan durum
a close (or near) thing i. kıl payıyla kurtulunan olay
a close (or near) thing i. kıl payıyla atlatılan durum
a close (or near) thing i. ucu ucuna kurtulunan olay
a near disaster i. neredeyse bir felaket
near to home f. hassas noktasına dokunmak
go near (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yakınına gitmek
go near (someone or something) f. (birine/bir şeye) yaklaşmak
near to the mark s. kabul sınırını aşmış
near miss expr. ucuz kurtulma
near to the mark expr. hemen hemen doğru
a near miss expr. kılı kılına
from far and near expr. her bir yerden
from near and far expr. dört bir yandan
from near and far expr. her bir yerden
from far and near expr. dört bir yandan
near at hand expr. o yakınlarda
near at hand expr. elinin altında
nowhere near expr. yeterli olmaktan çok uzak
nowhere near expr. neredeyse hiç
as near as dammit (or damn it) expr. tıpkısının aynısı
as near as dammit expr. tıpkısının aynısı
as near as dammit (or damn it) expr. her açıdan
as near as dammit (or damn it) expr. neredeyse tamamen
as near as dammit expr. her açıdan
as near as dammit expr. neredeyse tamamen
near enough [uk] expr. neredeyse
near enough [uk] expr. hemen hemen
near enough [uk] expr. takriben
near enough [uk] expr. aşağı yukarı
near enough [uk] expr. yaklaşık
Deyim
near and dear to someone i. kalbinin bir parçası
a near thing i. ucuz kurtulunan durum
a near thing i. ucuz kurtulunan durum
near thing i. ucu ucuna
a close/near thing i. ucu ucuna
a near thing i. ucuz yırtılan durum
near thing i. kıl payı
a near thing i. ucuz yırtılan durum
a close/near thing i. kıl payı
a near thing i. ucuz atlatılan durum
near thing i. az farkla
a near thing i. ucuz atlatılan durum
a close/near thing i. az farkla
a near thing i. kıl payıyla olma/olmama
a near thing i. kıl payıyla kurtulunan durum
a near thing i. kıl payıyla kurtulunan durum
a near thing i. az bir farkla olma/olmama
a near thing i. ucu ucuna olma/olmama
near-beer i. hafif bira
near-beer i. alkol oranı düşük bira
be near the knuckle f. bel altı olmak
near one's heart f. çok yakın olmak
near one's heart f. sürekli aklında olmak
near one's heart f. hep düşünmek
have a near miss f. ucuz atlatmak
have a near miss f. kılpayı kurtulmak
have a near miss f. ucuz kurtulmak
have a near miss f. kıl payı atlatmak
draw near to f. yanına yaklaşmak
be near to somebody’s heart f. tam kalbinden geçen gibi olmak
be near to somebody’s heart f. bayılmak
be near to somebody’s heart f. sevilen/değer verilen kişi ya da şey olmak
be near to somebody’s heart f. düşkün olmak
be near to somebody’s heart f. birisine hitap ediyor olmak
be near to somebody’s heart f. tam kalbine seslenmek
sail near the wind f. orsasına seyretmek
sail near the wind f. denizde rüzgarın geldiği yöne doğru gitmek
sail near the wind f. tehlikeli sularda yüzmek
sail near the wind f. denizde rüzgara karşı yol almak
sail near the wind f. tehlikede/risk alarak hareket etmek
be near to impossible f. imkansıza yakın olmak
be near to impossible f. neredeyse imkansız olmak
be close to/near the mark f. neredeyse/hemen hemen doğru olmak
be near to somebody's heart f. birisine hitap ediyor olmak
be near to somebody's heart f. birinin kalbinin bir parçası olmak
be close to/near the mark f. yaklaşık olarak doğru olmak
be near to somebody's heart f. bayılmak
be near to somebody's heart f. biri için önemli/değerli olmak
be near to somebody's heart f. birinin kıymetlisi olmak
be close to/near the mark f. hedefe neredeyse ulaşmış olmak
be near to somebody's heart f. birine çok yakın olmak
be close to/near the mark f. hedefe yaklaşmak
be near to somebody's heart f. biri tarafından çok sevilmek
be near to somebody's heart f. birinin sevdiği/değer verdiği bir şey/biri olmak
be near to somebody's heart f. biri için çok değerli/önemli olmak
be near to somebody's heart f. birine hitap etmek
be near to somebody's heart f. birinin düşkün olduğu bir şey/biri olmak
be near to (one's) heart f. (birinin) kıymetlisi olmak
be near to (one's) heart f. (birinin) düşkün olduğu bir şey/biri olmak
be near to somebody's heart f. birinin kıymetlisi olmak
be near to (one's) heart f. (birinin) sevdiği/değer verdiği bir şey/biri olmak
be near to (one's) heart f. (biri) için çok değerli/önemli olmak
come near f. yapmaya az kalmak
come near f. ramak kalacak noktaya gelmek
near the bone s. sıfırı tüketmiş
near the bone s. yoksulluk içinde
near and dear to (one) s. (birinin) kıymetlisi
near and dear to (one) s. (birinin) kalbinin bir parçası
near to (one's) heart s. (biri) için çok önemli
near to (one's) heart s. (birinin) kalbinin bir parçası
near to (one's) heart s. (birinin) kıymetlisi
near and dear to (one) s. (biri) için çok önemli
near to impossible s. neredeyse imkansız
near to (one's) heart s. (birinin) canı ciğeri
near and dear to (one) s. (birinin) canı ciğeri
near and dear to (one) s. (birinin) hayatında büyük yer tutan
near to (one's) heart s. (birinin) hayatında büyük yer tutan
near to impossible s. imkansıza yakın
as near as damn it zf. neredeyse aynı
as near as dammit zf. neredeyse aynı
as near as dammit zf. çok benzer/yakın
as near as damn it zf. çok benzer/yakın
as near as dammit zf. aynısı sanırsın
as near as damn it zf. aynısı sanırsın
near and far zf. her yerde
near and far zf. her taraftan
near and far zf. dört bir yandan
near and far zf. dört bir yanda
near and far zf. her yerden
near and far zf. her tarafta
near the knuckle expr. açık saçık
near the knuckle expr. bel altı
near at the hand expr. çok yakın
near at the hand expr. yakında
near at the hand expr. el altında
near to one's heart expr. birisine hitap eden
near the mark expr. yaklaşık olarak doğru
near the mark expr. hemen hemen doğru
near by expr. çok yakında
near by expr. el altında
near at hand expr. el altında
near the bone expr. rahatsız edecek kadar açık
near the bone expr. rahatsız edecek kadar doğru veya gerçek
near and dear to someone expr. çok yakın/önemli
so near and yet so far expr. dokunacak kadar yakın ama bir o kadar uzak
too near for comfort expr. tehlikeli olabilecek kadar yakın
too near for comfort expr. ramak kalmıştı
too near for comfort expr. az kalsın ayvayı yiyorduk
near to hand expr. hemen ulaşabileceği mesafede
near the wind expr. tehlikeye yakın
near the wind expr. tehlikeli sularda
near to hand expr. gelmek üzere
near death's door expr. ölüm kapısında
near to hand expr. hemen kullanılabilir
pert near, but not plumb expr. iş görür ama kusursuz değil
pert near, but not plumb expr. yeterli ama kusursuz değil
pert near, but not plumb expr. yakın ama tam değil
near to hand expr. yakın
not anywhere near expr. alakası yok
not anywhere near expr. uzaktan yakından alakasız
not anywhere near expr. neredeyse hiç
pert near, but not plumb expr. eh işte
near to hand expr. yakında
near death's door expr. ölmek üzere
not anywhere near expr. çok daha az
near death's door expr. gözü toprağa bakan
nowhere near expr. neredeyse hiç
near to hand expr. olmak üzere
near death's door expr. gidici
near death's door expr. ölüm döşeğinde
near to hand expr. elinin altında
near the wind expr. tehlikenin yanı başında
near to hand expr. yakınlarında
near death's door expr. bir ayağı mezarda
near to hand expr. uzanma mesafesinde
near to hand expr. yakınlarda
near death's door expr. bir ayağı çukurda
not anywhere near expr. kadar değil
pert near, but not plumb expr. fena değil
not anywhere near expr. yakınından bile geçmiyor
pert near, but not plumb expr. idare eder
near death's door expr. ölüm eşiğinde
not anywhere near expr. yeterli olmaktan çok uzak
near death's door expr. ölümün eşiğinde
near to hand expr. hazır bir şekilde
near to hand expr. el altında
near to hand expr. yanında
near to hand expr. kolayca uzanılabilecek bir yerde
pert near, but not plumb expr. yaklaşık ama tam ideal değil
not anywhere near expr. hiçbir benzerliği yok
nowhere near expr. yeterli olmaktan çok uzak
near to hand expr. çok yakında
near to hand expr. çok yakın
not anywhere near expr. tamamen farklı
so near and yet so far expr. bir şeyi başarmaya çok yaklaşıp sonunda başarısız olma
(close/near) at hand expr. ha oldu ha olacak
(close/near) at hand expr. yakın
(close/near) at hand expr. yakında
(close/near) at hand expr. eli kulağında
Konuşma
come near! ünl. beri gel!
those who are near me expr. yakınımdakiler
I'm very near expr. çok yakındayım
there's a mosque near our house expr. evimizin yakınlarında bir cami var
don't come near my house again expr. bir daha evime yaklaşma
I don't want you anywhere near her expr. onun yanına yaklaşmanı istemiyorum
do you have a pencil near at hand? expr. oralarda kalem var mı?
the end is near expr. son yakın
is there a park near here? expr. yakında bir park var mı?
is there a park near here? expr. buraya yakın bir park var mı?
is there a park near here? expr. bu civarda bir park var mı?
are there any good beaches near here? expr. buralarda iyi bir plaj var mı?
there was a village in a country near a river expr. ülkenin birinde nehir yakınında bir köy varmış
they wipe you out before you can get near a court expr. daha mahkemenin kapısına varmadan yok ederler adamı
Ticaret/Ekonomi
near money i. para benzerleri
near money i. para benzeri likitler
near neutral territory i. nötre yakın bir konum
near-prime i. düşük gelirlilere yüksek faizli kredi
near-prime i. kredi geçmişi olumsuz olan kişilere sağlanan yüksek vadeli krediler
near-critical activity i. kritiğe yakın aktivite
near money i. para benzeri
near money i. para benzeri likit kıymetler
near money i. paraya kolayca çevrilebilen likitler
near-miss report i. ramak kala raporu
near-market research i. yakın pazar araştırması
near-market research i. ticari olarak istifade edilebilir olması muhtemel bilimsel araştırma
near neutral territory f. nötre yakın bir pozisyonda seyretmek
near-market s. piyasa oranına veya miktarına benzer olan
Siyasal
near abroad i. yakın çevre
washington institute on near east policy i. washington yakındoğu politikaları enstitüsü
near abroad policy i. yakın çevre politikası
united nations relief and works agency for palestine refugees in the near east i. birleşmiş milletler yakın doğu'daki filistinli mülteciler için yardım ve bayındırlık ajansı
near-peer s. birbirine yakın
near-peer s. denk
near-peer s. birbirine benzeyen
Kurum/Kuruluş
near and middle east work institute i. yakın ve ortadoğu çalışma enstitüsü
near and middle-east labour training centre i. yakın ve ortadoğu çalışma eğitim merkezi
Teknik
near-end crosstalk i. yakın uç diyafonisi
near-net-shape forging i. sona yakın şekli veren dövme
near end echo i. yakın uçtaki yankı
near end crosstalk i. yakın çaprazkarışma
near field i. yakın alan
scanning near-field acoustic microscopy i. taramalı yakın alan ses mikroskopisi
scanning near field optical microscopy i. taramalı yakın alan optik mikroskopisi
near-size particles i. elek delik boyutuna yakın parçacıklar
near infrared i. yakın kızılötesi
near ultraviolet i. yakın morötesi
near-net-shape casting i. kesine yakın biçimde döküm
aperture near-field scanning microscopy i. açıklıklı yakın alan taramalı mikroskopi
near-net-shaping i. nete yakın biçimleme
near-net-shape casting i. nete yakın biçimde döküm
near-net-shape i. nete-yakın-biçim
near-infrared spectral ranges i. yakın kızılötesi spektral aralıklar
collection and reduction of two-dimensional near-field data i. iki boyutlu yakın alan verilerinin toplanması ve azaltılması
near-field data i. yakın alan verileri
laundering near the boiling point i. kaynama noktasına yakın sıcaklıkta yıkama
near-zero i. sıfıra yakın
functional near-infrared spectroscopy (fnirs) i. işlevsel kızılötesine yakın spektroskopi
near vision i. 60 cm veya daha yakın olan nesneler için görüş mesafesi
near letter quality s. kurye niteliğine yakın
near-letter quality s. kaliteli baskıya yakın
near-normal s. normale yakın
Bilgisayar
near end echo i. yakın uçtaki yankı
near field i. yakın alan
near end crosstalk i. yakın çaprazkarışma
near-end echo i. yakın uçtaki yankı
near-letter quality s. mektup kalitesine yakın
near-letter quality s. mektup niteliğine yakın
near real-time s. gerçeğe yakın zamanlı
near real-time s. gerçek zamanlıya yakın
Bilişim
near-letter quality i. mektup niteliğine yakın
Telekom
near-end crosstalk i. yakın uçlu girişim
near-far effect i. yakın alan etkisi
near-end crosstalk i. yakın çapraz karışma
near turnkey i. hemen hemen anahtar teslimi
near field region i. yakın alan bölgesi
near end crosstalk attenuation i. yakın uçtaki çapraz konuşma zayıflatması
near field communication i. yakın saha iletişimi
near field communication (nfc) i. yakın alan iletişimi
Elektrik
near-infrared radiation i. yakın kızılötesi radyasyon
near-infrared radiation i. kızılötesi bölgede en kısa dalga boylarına sahip olan elektromanyetik radyasyon
Mekanik
near-net-shape forging i. sona yakın şekli veren dövme
Otomotiv
near field communication i. yakın alan iletişimi
near miss i. tehlikeli yaklaşma
coil-near plug i. bujiye yakın konumlu ateşleme bobini
Ulaştırma
as near as i remember expr. hatırımda kaldığına göre
Havacılık
near miss i. tehlikeli yaklaşma
near-parallel runways i. yakin paralel pistler
near-parallel runways i. paralele yakın pistler
near miss i. uçuşta yakın tehlikeli geçiş
Denizcilik
near gale i. sert rüzgar
near-field tsunami i. yakın saha tsunamisi
near-field model i. yakın saha modeli
near the wind zf. alabildiğine orsa
near the wind zf. hemen hemen rüzgara karşı
Medikal
near infrared i. yakın kızıl ötesi
near infrared i. yakın infrared
near point i. punctum proximum
near the apex i. parapeksiyan
near-normal neurological development i. normale yakın nöromotor gelişimi
total and near total thyroidectomy i. total ve totale yakın tiroidektomi
near-drowning i. yarı boğulma
near-drowning i. yakın boğulma
near-drowning i. boğulayazma
drowning or near-drowning i. boğulma veya boğulayazma
near-fatal s. ölümcüle yakın
Psikoloji
near point i. yakın nokta
Patoloji
near-legged s. ayaklarının birbirine çok yakın olması sebebiyle zor yürüyen
near-legged s. yakın bacaklı
Optik
light-near dissociation i. ışık-yakın ayrışması
near acuity i. yakın görme keskinliği
near vision chart i. yakın görme eşeli
Fizik
near-point i. kızılötesi bölgede en kısa dalga boylarına sahip olan elektromanyetik radyasyon
near-point i. yakın kızılötesi radyasyon
Deniz Biyolojisi
near water trawler i. yakınsu trolü
Gökbilim
near-earth object i. dünya'nın yakınından geçen asteroid, kuyrukluyıldız veya göktaşı gibi uzaydaki bir nesne
near-earth comet i. güneşin etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan kuyruklu yıldız
near-earth asteroid i. dünya'ya yakın cisim veya asteroit
near-earth asteroid i. güneş'in etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan asteroit türü
near-earth asteroid i. yörüngesi dünyanın yörüngesine yaklaşan asteroit
near-earth asteroid i. dünyaya yakın cisim veya asteroid
near-extremal black hole i. yakın ekstremal kara delik
near light speed s. ışık hızına yakın
Edebiyat
near rhyme i. yarım uyak
Dilbilim
near-synonym i. yakın anlamlılık
near-synonymous s. yakın anlamlı
Tarih
near east i. eskiden, günümüzde balkan devletleri ve osmanlı devleti'nin bulunduğu coğrafyaya verilen isim
Çevre
near earthquake i. yakın deprem
near shore current i. kıyı açığı akıntısı
species of global conservation concern, i.e. classified as globally threatened, near threatened or data deficient in the IUCN Red List i. iucn tarafından tehlike altında, neredeyse tehlike altında ya da yetersiz veri olarak sınıflandırılmış türler
Coğrafya
near islands i. güneybatı alaska'da yer alan aleut adalarının, en batısındaki bir grup ada
near islands i. near adaları
near hinterland i. kıyı veya terminal operasyon alanının içindeki arazi
near-surface s. yüzeye yakın
Meteoroloji
near gale i. beaufort ölçeğine göre saatte 52 ila 61 kilometre hıza sahip rüzgar
Jeoloji
near surface geophysics i. sığ jeofizik
Askeri
near ambush i. yakın pusu
near shore supply point i. yakın kıyı ikmal noktası
near real time i. yaklaşık gerçek zaman
near collision i. çarpışma tehlikesi
near miss i. iki uçak arasında olası çarpışma riskini içeren tehlikeli durum
near miss i. tam olarak hedefi vurmayan bir bomba, mermi
Spor
near post i. topa o anda sahip olan oyuncuya en yakın kale direği
Futbol
near post i. yakın direk
near post i. ön direk
Kısaltma
nec (near-earth comet) i. güneşin etrafında dönerken, yerçekimi dolayısıyla yörüngesi dünya'nın yörüngesine yaklaşan kuyruklu yıldız
neo (near-earth object) i. dünya'ya yakın cisim
nicam (near-instantaneous companding system) i. ses sinyallerini dijital forma kodlama tekniği
nicam (near-instantaneous companding system) i. anlık sıkıştırılmış ses sistemi
Star Wars
battle near the itani nebula i. itani nebulası yakınlarında savaş
battle near dantooine i. dantooine yakınlarında savaş
nearhuman/near-human/near human i. insanvari