| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | seize f. | el koymak | ||
|
The specific aim of these measures is to combat the laundering of money and to seize the proceeds of crime. Bu tedbirlerin özel amacı kara paranın aklanmasıyla mücadele etmek ve suç gelirlerine el koymaktır. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | seize f. | kapmak | ||
|
The boy seized the ladder, and began to climb. Çocuk merdiveni kaptı ve tırmanmaya başladı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | seize f. | kaçırmamak | ||
|
Seize the moment. Anı kaçırma. More Sentences |
||||
| Genel | seize f. | tutmak | ||
|
He seized the child's hand. Çocuğun elini tuttu. More Sentences |
||||
| Genel | seize f. | enselemek | ||
|
The police seized the robber by the neck. Polis soyguncuyu enseledi. More Sentences |
||||
| Genel | seize f. | ele geçirmek | ||
|
The troops have seized control of the city. Askerler şehrin kontrolünü ele geçirdi. More Sentences |
||||
| Genel | seize f. | yakalamak | ||
|
This directive provides us with an additional opportunity to seize the big players. Bu yönerge bize büyük oyuncuları yakalamak için ek bir fırsat sunmaktadır. More Sentences |
||||
| Genel | seize f. | el koymak | ||
|
We can only seize the material at the last station in the territory of the Member States. Malzemeye sadece Üye Devletlerin topraklarındaki son istasyonda el koyabiliriz. More Sentences |
||||
| Genel | seize f. | çekip almak | ||
|
The teacher seized my phone from him. Öğretmen telefonumu onun elinden çekip aldı. More Sentences |
||||
| Law | ||||
| Hukuk | seize f. | yakalamak | ||
|
This directive provides us with an additional opportunity to seize the big players. Bu direktif bize büyük oyuncuları yakalamak için ek bir fırsat sunuyor. More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Teknik | seize f. | ele geçirmek | ||
|
One hundred pounds of illegal substances were seized yesterday at LAX. Dün LAX'te 100 pound yasadışı madde ele geçirildi. More Sentences |
||||
| Teknik | seize f. | yakalamak | ||
|
There you made a clear plea to the institutions to seize that moment and act. Burada kurumlara o anı yakalamaları ve harekete geçmeleri için açık bir çağrıda bulundunuz. More Sentences |
||||
| Military | ||||
| Askeri | seize f. | ele geçirmek | ||
|
Two terrorists were seized during a raid. Bir baskın sırasında iki terörist ele geçirildi. More Sentences |
||||
| Askeri | seize f. | yakalamak | ||
|
Our motive must be serious action against terrorism, not just seizing an opportunity to extend EU competencies. Amacımız sadece AB yetkilerini genişletmek için bir fırsat yakalamak değil, terörizme karşı ciddi bir eylem olmalıdır. More Sentences |
||||
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | seize f. | zorla almak | ||
| General | ||||
| Genel | seize f. | gasp etmek | ||
| Genel | seize f. | havada kapmak | ||
| Genel | seize f. | haciz koymak | ||
| Genel | seize f. | tutuklamak | ||
| Genel | seize f. | ganimet almak | ||
| Genel | seize f. | anlamak | ||
| Genel | seize f. | zaptetmek | ||
| Genel | seize f. | takılmak (makine) | ||
| Genel | seize f. | gaspetmek | ||
| Genel | seize f. | almak | ||
| Genel | seize f. | müsadere etmek | ||
| Genel | seize f. | benimsemek | ||
| Genel | seize f. | takılmak | ||
| Genel | seize f. | kabullenmek | ||
| Genel | seize f. | haczetmek | ||
| Genel | seize f. | ensesine yapışmak | ||
| Genel | seize f. | zapt etmek | ||
| Genel | seize f. | yapışmak | ||
| Genel | seize f. | kapmak | ||
| Genel | seize f. | el atmak | ||
| Genel | seize f. | esir almak | ||
| Genel | seize f. | tevkif etmek | ||
| Genel | seize f. | tutsak almak | ||
| Genel | seize f. | zorla alıkoymak | ||
| Genel | seize f. | son çare olarak son çare olarak sarılmak | ||
| Genel | seize f. | tamamen kavramak | ||
| Genel | seize f. | fiziksel saldırıda bulunmak | ||
| Genel | seize f. | fiziken bunaltmak | ||
| Genel | seize f. | ızdırap vermek | ||
| Genel | seize f. | (birinin zihnini) tamamen ele geçirmek ince bir şeyle bağlamak | ||
| Genel | seize f. | ince telle birbirine tutturmak | ||
| Genel | seize f. | sicimle bağlamak | ||
| Genel | seize f. | haberdar olmak | ||
| Genel | seize f. | bilgi sahibi olmak | ||
| Law | ||||
| Hukuk | seize f. | haciz koymak | ||
| Hukuk | seize f. | haczetmek | ||
| Hukuk | seize f. | müsadere etmek | ||
| Hukuk | seize f. | tutuklamak | ||
| Hukuk | seize f. | tutmak | ||
| Hukuk | seize f. | zapt etmek | ||
| Technical | ||||
| Teknik | seize i. | sıkılık | ||
| Teknik | seize f. | kavramak | ||
| Teknik | seize f. | sıcaklık ya da yağsızlıktan dolayı yapışmak | ||
| Computer | ||||
| Bilgisayar | seize f. | hat ele geçirmek | ||
| Mechanic | ||||
| Mekanik | seize f. | tutukluk yapmak | ||
| Automotive | ||||
| Otomotiv | seize i. | donma | ||
| Otomotiv | seize f. | haczetmek | ||
| Otomotiv | seize f. | kaynamak | ||
| Otomotiv | seize f. | yatak sarmak | ||
| Marine | ||||
| Denizcilik | seize f. | sicim sararak bağlamak | ||
| Medical | ||||
| Medikal | seize f. | nöbet geçirmek | ||
| Medikal | seize f. | atak geçirmek | ||
| Gastronomy | ||||
| Mutfak | seize f. | (erimiş çikolata) pütürlenmek | ||
| Fishery | ||||
| Balıkçılık | seize f. | (balık) oltayla tutmak | ||
