|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
ingilizce'de bar veya pub anlamında argo sözcük |
watering hole n.
|
|
2 |
General |
bazı çevrelerde hala kullanılan, otobüs anlamında bir sözcük |
charabanc n.
|
|
3 |
General |
açık otlak ve arazi anlamında güney afrika terimi |
veldt/veld n.
|
|
4 |
General |
bölge veya iklim anlamında kullanılan kısa ifade |
clime n.
|
|
5 |
General |
yolcular ya da konaklayanlar anlamında yaygın kısaltma |
pax n.
|
|
6 |
General |
arka veya sırt anlamında önek |
dors n.
|
|
7 |
General |
iskoçça'da denize çıkıntı yapan kara burnu anlamında sözcük |
mull n.
|
|
8 |
General |
bir bölgenin en büyük kenti anlamında amerikan asıllı bir terim |
metropolis n.
|
|
9 |
General |
ingilizce'de vergi veya geçiş ücreti anlamında sözcük |
levy n.
|
|
10 |
General |
(bilmiyorum veya ilgilendirmiyor anlamında) iki omuzu yukarı kaldırma |
shrug n.
|
|
11 |
General |
(sheep ve people kelimeleri birleştirilerek türetilmiş) koyun anlamında insan |
sheeple n.
|
|
12 |
General |
(kariyer anlamında) yükselmeye uygunluk/yükselebilirlik |
promotability n.
|
|
13 |
General |
büyük (yetişkin anlamında) |
adult n.
|
|
14 |
General |
māorilerde kabile ya da klan anlamında sözcük |
ngati [nz] n.
|
|
15 |
General |
eski çince'den gelen ve yeryüzü, kasılma gücü anlamında sözcük |
yang n.
|
|
16 |
General |
(kötüleme anlamında) genç kadın |
biddie n.
|
|
|
17 |
General |
(kötüleme anlamında) genç kadın |
biddy n.
|
|
18 |
General |
domuzların hasat edilmiş tahıl yerine doğrudan sapındaki ekinden beslenmesi anlamında kullanılan bir terim |
hogging down n.
|
|
19 |
General |
soy isimlerinden önce "yaşlı bay" anlamında kullanılan bir ifade |
old man n.
|
|
20 |
General |
yıl (yaş anlamında) |
season n.
|
|
21 |
General |
(klişe anlamında) nağme |
song n.
|
|
22 |
General |
(gecikme anlamında) bir yere takılma |
stick n.
|
|
23 |
General |
(kötü at anlamında) eşek |
stiff n.
|
|
24 |
General |
(dolandırma anlamında) çarpılmış kimse |
stiff n.
|
|
25 |
General |
(teşvik anlamında) kıvılcım |
spark n.
|
|
26 |
General |
anlamında olmak |
purport v.
|
|
27 |
General |
şaşırmak (karıştırmak veya yanlış yapmak anlamında) |
make a mistake v.
|
|
28 |
General |
soyunmak (girişmek anlamında) |
tackle v.
|
|
29 |
General |
(bilmiyor veya ilgilendirmiyor anlamında) iki omuzu yukarı kaldırmak |
shrug one's shoulders v.
|
|
30 |
General |
(bilmiyorum veya ilgilendirmiyor anlamında) iki omuzu yukarı kaldırmak |
shrug v.
|
|
31 |
General |
(bilmiyorum veya ilgilendirmiyor anlamında) iki omuzu yukarı kaldırmak |
shrug off v.
|
|
32 |
General |
başını evet anlamında sallamak |
nod one's head yes v.
|
|
33 |
General |
evet anlamında başını sallamak |
nod one's head yes v.
|
|
34 |
General |
(anlaşılmak anlamında) gün yüzü görmek |
see the light of day v.
|
|
35 |
General |
evet anlamında başını sallamak |
nod v.
|
|
36 |
General |
(yakışmak anlamında) -ile gitmek |
go with v.
|
|
|
37 |
General |
anlamında olmak |
mean v.
|
|
38 |
General |
would not (olmayacaktı anlamında olumsuzluk ifadesi) |
nould [obsolete] v.
|
|
39 |
General |
(taciz anlamında) rahatsız etmek |
shag v.
|
|
40 |
General |
(konuşma anlamında) dökülmek |
shoot v.
|
|
41 |
General |
(istekli anlamında) er/ar |
will v.
|
|
42 |
General |
az rüzgarlı veya rüzgarsız anlamında (havaya) |
calm adj.
|
|
43 |
General |
gerçek anlamında |
literal adj.
|
|
44 |
General |
(sağlıklı anlamında) al yanaklı |
rosier adj.
|
|
45 |
General |
(sağlıklı anlamında) yüzü kanlı |
rosier adj.
|
|
46 |
General |
anlamında efsun gizlenen |
runic adj.
|
|
47 |
General |
(hız anlamında) kuş gibi uçan |
feathered adj.
|
|
48 |
General |
(bozuk anlamında) geçmiş |
pecky adj.
|
|
49 |
General |
(ilk mahkumiyet anlamında) yıldız işareti taşıyan |
star [uk] adj.
|
|
50 |
General |
de (dahi anlamında) |
too adv.
|
|
51 |
General |
de (dahi anlamında) |
so adv.
|
|
52 |
General |
dahi anlamında de |
as well adv.
|
|
53 |
General |
de (dahi anlamında) |
withal adv.
|
|
54 |
General |
de (dahi anlamında) |
even adv.
|
|
55 |
General |
sizde (ev anlamında) |
round adv.
|
|
56 |
General |
arkasında (destekleme anlamında) |
behind prep.
|
|
57 |
General |
arkasında (destekleme anlamında) |
ahind prep.
|
|
58 |
General |
(biraz yemek, içki anlamında) bir şeyler |
something pron.
|
|
59 |
General |
(tuhaflık anlamında) bir şeyler |
something pron.
|
|
60 |
General |
tamam anlamında kısa ifade |
ok interj.
|
|
61 |
General |
güçlü bir darbe veya çarpışma sesi anlamında kullanılan ünlem |
whammo interj.
|
|
62 |
General |
sus anlamında bir ünlem |
wheesh interj.
|
|
63 |
General |
sus anlamında bir ünlem |
wheesht interj.
|
|
64 |
General |
yardım isteme anlamında kullanılan bir ünlem |
help interj.
|
|
65 |
General |
beş anlamında bir önek |
penta pref.
|
|
66 |
General |
elektronik anlamında önek |
e- pref.
|
|
67 |
General |
üremenin önlenmesi veya durması anlamında önek |
stasis- pref.
|
|
68 |
General |
akımın yavaşlaması veya durması anlamında önek |
stasis- pref.
|
|
69 |
General |
hızlı anlamında ön ek |
tachy- pref.
|
|
70 |
General |
keton anlamında bir ön ek |
keto- pref.
|
|
71 |
General |
keton grubundan olan anlamında bir ön ek |
keto- pref.
|
|
72 |
General |
ketonlara ait anlamında bir ön ek |
keto- pref.
|
|
73 |
General |
kanal anlamında kullanılan ön ek |
vas- pref.
|
|
74 |
General |
kanal anlamında kullanılan ön ek |
vaso- pref.
|
|
75 |
General |
damar anlamında kullanılan bir ön ek |
ven- pref.
|
|
76 |
General |
damar anlamında kullanılan bir ön ek |
veni- pref.
|
|
|
77 |
General |
karın anlamında kullanılan ön ek |
ventr- pref.
|
|
78 |
General |
iki kez meydana gelen anlamında ön ek |
bi- pref.
|
|
79 |
General |
kinondan türeyen anlamında ön ek |
quin- pref.
|
|
80 |
General |
kinondan türeyen anlamında ön ek |
quino- pref.
|
|
81 |
General |
etile hidrojen eklenmiş vinil grubunun bulunduğu porfirin gibi pirol türevlerinin indirgenmesi sonucu oluşan ürün anlamında ön ek |
mes- pref.
|
|
82 |
General |
etile hidrojen eklenmiş vinil grubunun bulunduğu porfirin gibi pirol türevlerinin indirgenmesi sonucu oluşan ürün anlamında ön ek |
meso- pref.
|
|
83 |
General |
yağmur anlamında bir ön ek |
hyeto- pref.
|
|
84 |
General |
aynı atoma bağlı benzer iki gruba sahip anlamında ön ek |
gem- pref.
|
|
85 |
General |
oran anlamında kullanılan bir ön ek |
logo- pref.
|
|
86 |
General |
uzun anlamında kullanılan bir ön ek |
longi pref.
|
|
87 |
General |
pan anlamında kullanılan bir ön ek |
pam- pref.
|
|
88 |
General |
(naftalinde) kaynaşmış iki 6 üyeli halkada 1 ve 8. pozisyonlarda ornatiği olan anlamında ön ek |
peri- pref.
|
|
89 |
General |
yapan anlamında son ek |
-ant suf.
|
|
90 |
General |
olan anlamında son ek |
-ant suf.
|
|
91 |
General |
alan anlamında son ek |
-ant suf.
|
|
92 |
General |
sıra, düzen anlamında sonek |
- taxy suf.
|
|
93 |
General |
(bir şeye) değer anlamında kullanılan bir son ek |
worthy suf.
|
|
94 |
General |
belirli şekle ya da yapıya sahip anlamında son ek |
-morphous suf.
|
|
95 |
General |
idare anlamında kullanılan son ek |
-ric suf.
|
|
96 |
General |
dominyon anlamında kullanılan son ek |
-ric suf.
|
|
97 |
General |
yargı yetkisi anlamında kullanılan son ek |
-ric suf.
|
|
98 |
General |
yetki alanı anlamında kullanılan son ek |
-ric suf.
|
|
99 |
General |
ilişkili olan anlamında kullanılan bir son ek |
-logous suf.
|
|
100 |
General |
tekabül eden anlamında kullanılan bir son ek |
-logous suf.
|
|
101 |
General |
belirli bir dal veya alan anlamında kullanılan son ek |
-logy suf.
|
|
Phrasals |
|
102 |
Phrasals |
bir yerde olmak (varmak anlamında) |
appear at v.
|
|
103 |
Phrasals |
birini (önem anlamında) başkasının üzerinde görmek/tutmak |
place someone before someone v.
|
|
104 |
Phrasals |
birini (önem anlamında) başkasının üzerinde görmek/tutmak |
put someone before someone v.
|
|
105 |
Phrasals |
manasında/anlamında olmak |
mean something as something v.
|
|
106 |
Phrasals |
manasında/anlamında olmak |
mean as v.
|
|
Phrases |
|
107 |
Phrases |
başına bir şey geldiğinde ne yapılacak (sorun nasıl çözülecek anlamında) |
what will become of (someone or something) expr.
|
|
108 |
Phrases |
lapa lapa kar yağmak anlamında alman mitolojisi kökenli bir ifade |
hulda is making her bed expr.
|
|
109 |
Phrases |
ilkin yahudiler sonra hıristiyanlar öldürülecek anlamında söz |
after saturday comes Sunday [rare] expr.
|
|
110 |
Phrases |
ne güzel sürpriz anlamında, beklenmedik birinin gelişiyle duyulan heyecanı anlatan bir söz |
If I knew you were coming, I'd have baked a cake expr.
|
|
111 |
Phrases |
kızıl/komünist olmaktansa ölürüm daha iyi anlamında bir soğuk savaş dönemi sloganı |
better dead than red expr.
|
|
Proverb |
|
112 |
Proverb |
korkaklar asla hedefine ulaşamaz anlamında atasözü |
faint heart never won fair lady
|
|
113 |
Proverb |
tedbiri elden bırakma anlamında bir atasözü |
forewarned is forearmed
|
|
114 |
Proverb |
bu da geçer anlamında bir atasözü |
it is a long lane that has no turning
|
|
115 |
Proverb |
kadına yakışık olmaz anlamında atasözü |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
|
116 |
Proverb |
kadın yerini bilmeli anlamında atasözü |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
|
117 |
Proverb |
kadının yeri evidir anlamında atasözü |
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men
|
|
118 |
Proverb |
kadına yakışık olmaz anlamında atasözü |
whistling girls and crowing hens always come to some bad end
|
|
119 |
Proverb |
kadın yerini bilmeli anlamında atasözü |
whistling girls and crowing hens always come to some bad end
|
|
120 |
Proverb |
kadının yeri evidir anlamında atasözü |
whistling girls and crowing hens always come to some bad end
|
|
Colloquial |
|
121 |
Colloquial |
emanet (silah anlamında) |
chunk n.
|
|
122 |
Colloquial |
ağlama efekti (işim gücüm yok buna mı üzüleceğim anlamında) |
boo hoo n.
|
|
123 |
Colloquial |
bir yere kadar gidiyorum anlamında söylenen bir söz |
go to see a man about a dog n.
|
|
124 |
Colloquial |
diğer milletlerin amerikalı anlamında kullandığı tabir |
yankee n.
|
|
125 |
Colloquial |
diğer milletlerin amerikalı anlamında kullandığı tabir |
yankee-doodle n.
|
|
126 |
Colloquial |
yakışıklı adam anlamında aktör baldwin kardeşlere bir gönderme |
baldwin n.
|
|
127 |
Colloquial |
(zorluk anlamında) sancı |
birth pangs n.
|
|
128 |
Colloquial |
(kadın eş anlamında) patron |
boss n.
|
|
129 |
Colloquial |
başını hayır anlamında sallamak |
shake one's head v.
|
|
130 |
Colloquial |
(iyi geçinmek anlamında) anlaşmak |
vibe off v.
|
|
131 |
Colloquial |
(uyuşturucu madde kullanmamak anlamında) temiz |
clean adj.
|
|
132 |
Colloquial |
(üzerinde silah/bıçak olmama anlamında) temiz |
clean adj.
|
|
133 |
Colloquial |
içeride (kişi veya kurumun borçlu olması anlamında) |
in the hole [uk] adj.
|
|
134 |
Colloquial |
belirli bir miktar içeri girmiş (kişi veya kurumun borçlu olması anlamında) |
in the hole [uk] adj.
|
|
135 |
Colloquial |
iptal olmuş (kafa/sarhoşluk anlamında) |
plowed (under) adj.
|
|
136 |
Colloquial |
alay veya küçümseme anlamında kullanılan evet |
yah interj.
|
|
137 |
Colloquial |
onaylama anlamında kullanılan bir ünlem |
yo interj.
|
|
138 |
Colloquial |
onay anlamında kullanılan bir ünleme |
super [uk] interj.
|
|
139 |
Colloquial |
(kızlar arasında söylenen) görüşürüz anlamında bir söz |
peace out girl scout expr.
|
|
140 |
Colloquial |
(izin vermeme anlamında) asla |
nothing doing expr.
|
|
141 |
Colloquial |
tüm seçenekler berbat veya boktan anlamında bir kısaltma |
aos (all options stink) expr.
|
|
142 |
Colloquial |
bu da soru mu tabi ki evet anlamında bir ifade |
is the pope catholic? expr.
|
|
143 |
Colloquial |
ne yazık/tüh (anlamında trombon sesini taklit ederek yapılan ve hayal kırıklığı belirten bir ifade) |
womp womp expr.
|
|
144 |
Colloquial |
tam adamına sordun (bilmiyorum anlamında) |
you ask me, I ask who? expr.
|
|
145 |
Colloquial |
biri beni mi çağırdı? (tam benim yapacağım iş anlamında) |
you called? expr.
|
|
Idioms |
|
146 |
Idioms |
birisi ayrılırken ona güle güle anlamında söylenen söz |
don't take any wooden nickels n.
|
|
147 |
Idioms |
(yeteneklerini gösterme anlamında) geç açılmış |
late bloomer n.
|
|
148 |
Idioms |
(kim olduğu söylenmeyen bir haberci anlamında) kuşlar |
a little bird n.
|
|
149 |
Idioms |
(karakter güçlülüğü anlamında) omurga |
gristle n.
|
|
150 |
Idioms |
(hoşnutsuzluk anlamında) omuzlarını kaldırmak |
square one's shoulders v.
|
|
151 |
Idioms |
atlamak (yapmamak anlamında) |
give something a miss v.
|
|
152 |
Idioms |
birine (eleştiri anlamında) savaş açmak |
declare open season on someone v.
|
|
153 |
Idioms |
(ölüm anlamında) sırası gelmek |
one's number is up v.
|
|
154 |
Idioms |
(görev anlamında) birinin yerine geçmek |
pick up the slack v.
|
|
155 |
Idioms |
(uyku anlamında) kestirmek |
grab forty winks v.
|
|
156 |
Idioms |
(görev anlamında) birinin yerine geçmek |
take up the slack v.
|
|
157 |
Idioms |
(fırsat anlamında) kapılar açılmak |
doors open up v.
|
|
158 |
Idioms |
(uyku anlamında) uyanık olmak |
be in the land of the living v.
|
|
159 |
Idioms |
(uyku anlamında) kestirmek |
grab 40 winks v.
|
|
160 |
Idioms |
(şaka yollu) (seks anlamında) birini götürmek |
have one's wicked way with somebody v.
|
|
161 |
Idioms |
(iş/görev anlamında) birinin yerine geçmek |
step into someone's shoes v.
|
|
162 |
Idioms |
(gerçekleşme ihtimali anlamında) hiç şansı olmamak |
have no chance in hell v.
|
|
163 |
Idioms |
kafasını hayır anlamında sallamak |
shake (one's) head no v.
|
|
164 |
Idioms |
(şaka yollu) (seks anlamında) birini götürmek |
have your way with somebody [old-fashioned] [humorous] v.
|
|
165 |
Idioms |
(şaka yollu) (seks anlamında) birini götürmek |
have your wicked way with somebody [old-fashioned] [humorous] v.
|
|
166 |
Idioms |
(seks anlamında) birini götürmek |
have one's way with v.
|
|
167 |
Idioms |
(şaka yollu) (seks anlamında) birini götürmek |
have your (wicked) way with somebody [old-fashioned] [humorous] v.
|
|
168 |
Idioms |
başını hayır anlamında sallamak |
shake your head v.
|
|
169 |
Idioms |
(kafasına koymuş anlamında) kafasında |
on the brain adj.
|
|
170 |
Idioms |
kahvaltıda alışık olmadığımız, sağlıklı olmayan şeyler yeme veya içme anlamında alay yollu bir ifade |
breakfast of champions expr.
|
|
171 |
Idioms |
masanı topla (kovulmak anlamında) |
clear your desk expr.
|
|
172 |
Idioms |
eşyalarını topla (kovulmak anlamında) |
clear your desk expr.
|
|
173 |
Idioms |
bu da soru mu tabi ki evet anlamında bir ifade |
is the pope a catholic? expr.
|
|
174 |
Idioms |
benzer sorunların varken başkalarını eleştirme anlamında kullanılan bir deyim |
physician, heal thyself expr.
|
|
175 |
Idioms |
kusura bakma ama gitmeliyim anlamında söylenen bir vedalaşma sözü |
I must love you and leave you expr.
|
|
176 |
Idioms |
kusura bakma ama gitmeliyim anlamında söylenen bir vedalaşma sözü |
I'll love you and leave you expr.
|
|
177 |
Idioms |
(başarı anlamında) (bir listenin/oluşumun) en altında |
the bottom of the heap expr.
|
|
178 |
Idioms |
(başarı anlamında) (bir listenin/oluşumun) en altında |
the bottom of the pile expr.
|
|
179 |
Idioms |
gün batımında hava kızıllaşırsa ertesi günün güneşli olacağı anlamında bir söz |
red sky at night, shepherd's delight expr.
|
|
180 |
Idioms |
gün doğumunda hava kızıllaşırsa ertesi günün soğuk olacağı anlamında bir söz |
red sky in the morning, shepherd's warning expr.
|
|
181 |
Idioms |
tuhaf anlamında mı komik yoksa güldürücü anlamında mı komik? |
funny-peculiar or funny ha-ha? expr.
|
|
182 |
Idioms |
(birinin) kafasını kesme (kötü bir ceza verme anlamında) |
(one's) head on a plate/platter expr.
|
|
183 |
Idioms |
(birini) öldürme (kötü bir ceza verme anlamında) |
(one's) head on a plate/platter expr.
|
|
184 |
Idioms |
sevişme anlamında |
in the biblical sense expr.
|
|
Speaking |
|
185 |
Speaking |
çok geç oldu gitmem lazım anlamında bir ifade |
I've got to go home and get my beauty sleep expr.
|
|
186 |
Speaking |
irlanda'da ölenin arkasından şeytan son bir şans bulup ruhunu çağırmadan cennette huzur içinde uyu anlamında söylenen bir ifade |
may you be in heaven a full half hour before the devil knows you're dead expr.
|
|
187 |
Speaking |
naber/gördün mü? ( hava atmak/caka satmak anlamında) |
so there expr.
|
|
188 |
Speaking |
(bir hastalık anlamında) hastasıyım |
I'm a patient with/of expr.
|
|
Trade/Economic |
|
189 |
Trade/Economic |
azami iyi niyet anlamında sözleşmelerin uygulamasında kullanılan bir terim |
utmost good faith n.
|
|
190 |
Trade/Economic |
beklenen anlamında sıfat |
ex ante n.
|
|
191 |
Trade/Economic |
bsp uyarınca aşağıdakiler dahil, çeşitli işlevler görmesi amacıyla atanan banka veya başka bir kuruluş, anlamında iata terimi |
claring bank n.
|
|
192 |
Trade/Economic |
diğer şeyler sabit kalmak koşuluyla anlamında bir varsayım |
other things being equal n.
|
|
193 |
Trade/Economic |
gerçekleşen anlamında sıfat |
ex post n.
|
|
194 |
Trade/Economic |
adı sanı ya da yaratıcısı bilinmeyen anlamında |
anonymous adj.
|
|
195 |
Trade/Economic |
(borç anlamında) temize çıkan |
square adj.
|
|
196 |
Trade/Economic |
piyasaya sürüldüğü ülkenin resmi para biriminden farklı anlamında ön ek |
euro pref.
|
|
Politics |
|
197 |
Politics |
piyasaya sürüldüğü ülkenin dışında depolanan anlamında ön ek |
euro pref.
|
|
Insurance |
|
198 |
Insurance |
son derece iyi niyetle anlamında sigortacılık terimi |
uberrimae fidei n.
|
|
199 |
Insurance |
azami iyi niyet anlamında sigorta sözleşmelerinde kullanılan bir terim |
uberrima fides n.
|
|
Tourism |
|
200 |
Tourism |
iata'nın genel müdürü veya onun yetkili temsilcisi anlamında iata terimi |
director general n.
|
|
Technical |
|
201 |
Technical |
akım anlamında önek |
rheo- n.
|
|
202 |
Technical |
keskin anlamında bir önek |
oxy n.
|
|
203 |
Technical |
oleyik veya yağ anlamında önek |
oleo n.
|
|
204 |
Technical |
plazma anlamında bir önek |
plasmo- n.
|
|
205 |
Technical |
sekiz anlamında önek |
octo n.
|
|
206 |
Technical |
sekiz anlamında bir önek |
octa n.
|
|
207 |
Technical |
sivri anlamında bir önek |
oxy n.
|
|
208 |
Technical |
bileşen olarak arsenik kapsayan anlamında bir önek |
arseno- prep.
|
|
209 |
Technical |
asit anlamında bir önek |
oxy pref.
|
|
210 |
Technical |
dış anlamında kullanılan bir önek |
ecto- pref.
|
|
211 |
Technical |
düzlem anlamında önek |
plani- pref.
|
|
212 |
Technical |
düzlem anlamında önek |
piano- pref.
|
|
213 |
Technical |
fosfor anlamında bir önek |
phospho- pref.
|
|
214 |
Technical |
önce anlamında önek |
pre- pref.
|
|
215 |
Technical |
kaya anlamında önek |
litho- pref.
|
|
216 |
Technical |
taş anlamında önek |
litho- pref.
|
|
217 |
Technical |
taşın kullanımında aşamalar anlamında bir sonek |
lithic suf.
|
|
Computer |
|
218 |
Computer |
şınav çeken panda ifadesi (ironi anlamında) |
panda doing push-ups emoticon n.
|
|
219 |
Computer |
ben senin paylaşımını beğendim sen de karşılığında benimkini beğen anlamında bir ifade |
like back expr.
|
|
Radio |
|
220 |
Radio |
telsizle iletişimde teşekkür ederim anlamında kullanılan şifreli tabir |
tango yankee expr.
|
|
Aeronautic |
|
221 |
Aeronautic |
resmi olarak 'sınırlı iade' anlamında havayolları kodu |
nonref n.
|
|
Marine |
|
222 |
Marine |
halat çekmeye başlama anlamında bir ünlem |
yo interj.
|
|
223 |
Marine |
halat çekmeye başlama anlamında bir ünlem |
yeo interj.
|
|
Medical |
|
224 |
Medical |
vücut taşı anlamında önek |
litho- pref.
|
|
225 |
Medical |
anormal fazlalık anlamında kullanılan bir ön ek |
hyper- pref.
|
|
226 |
Medical |
damar anlamında kullanılan bir son ek |
-vene suf.
|
|
227 |
Medical |
damarlı anlamında kullanılan bir son ek |
-vene suf.
|
|
Anatomy |
|
228 |
Anatomy |
sperm kanalı anlamında kullanılan ön ek |
vas- pref.
|
|
229 |
Anatomy |
toplardamar anlamında kullanılan bir ön ek |
veno- pref.
|
|
230 |
Anatomy |
karın anlamında kullanılan ön ek |
ventro- pref.
|
|
Pathology |
|
231 |
Pathology |
kıl benzeri iplikleri olma hastalığı anlamında son ek |
-triches suf.
|
|
232 |
Pathology |
kıl benzeri iplikleri olma hastalığı anlamında son ek |
thrix suf.
|
|
Chemistry |
|
233 |
Chemistry |
dört bromür atomu içeren anlamında ön ek |
tetrabrom- pref.
|
|
234 |
Chemistry |
dört atomlu klor içeren anlamında ön ek |
tetrachlor- pref.
|
|
235 |
Chemistry |
dört azot atomu içeren (kimyasal bileşik) anlamında ön ek |
tetraz- pref.
|
|
236 |
Chemistry |
dört azot atomu içeren (kimyasal bileşik) anlamında ön ek |
tetrazo- pref.
|
|
237 |
Chemistry |
tiyosiyanojen (içeren) anlamında ön ek |
thiocyan- pref.
|
|
238 |
Chemistry |
tiyosiyanojen (içeren) anlamında ön ek |
thiocyanato- pref.
|
|
239 |
Chemistry |
oksijen ile birleşmiş tolil radikalinden oluşan tek değerli radikal anlamında ön ek |
toloxy- pref.
|
|
240 |
Chemistry |
üç flor atomu içeren anlamında ön ek |
trifluor- pref.
|
|
241 |
Chemistry |
üç flor atomu içeren anlamında ön ek |
trifluoro- pref.
|
|
242 |
Chemistry |
keton anlamında bir ön ek |
ket- pref.
|
|
243 |
Chemistry |
keton grubundan olan anlamında bir ön ek |
ket- pref.
|
|
244 |
Chemistry |
ketonlara ait anlamında bir ön ek |
ket- pref.
|
|
245 |
Chemistry |
iki nitrat grubu içeren anlamında ön ek |
dinitro- pref.
|
|
246 |
Chemistry |
asit molekülündeki oksijen atomu yerine sülfür atomu içeren anlamında son ek |
-thioic suf.
|
|
247 |
Chemistry |
keton anlamında bir sonek |
one suf.
|
|
Biology |
|
248 |
Biology |
çok yavru veren anlamında son ek |
-tokous suf.
|
|
249 |
Biology |
sperme ait anlamında bir son ek |
-spermous suf.
|
|
Astronomy |
|
250 |
Astronomy |
ay anlamında kullanılan bir ön ek |
luni pref.
|
|
251 |
Astronomy |
(belirli bir yerden gelen) meteor anlamında son ek |
-id suf.
|
|
Zoology |
|
252 |
Zoology |
(memelilerin nispeten gelişmiş taksonlarının adlarında kullanılan) hayvan anlamında son ek |
-theria suf.
|
|
253 |
Zoology |
(nesli tükenmiş memeli isimlerinde kullanılan) hayvan anlamında son ek |
-therium suf.
|
|
Botanic |
|
254 |
Botanic |
esnek dallı anlamında gelen bir ön ek |
witch- pref.
|
|
255 |
Botanic |
esnek dallı anlamında gelen bir ön ek |
wych- pref.
|
|
256 |
Botanic |
(belirli türde) lobları olan anlamında son ek |
-lobed suf.
|
|
257 |
Botanic |
(belirli sayıda) lobları olan anlamında son ek |
-lobed suf.
|
|
Literature |
|
258 |
Literature |
shakespeare'in 'bir yaz gecesi rüyası' eserinde 'yılan, sinsi' anlamında kullandığı ifade |
canker blossom n.
|
|
259 |
Literature |
shakespeare'in panik, korku anlamında kullandığı bir kelime |
tirrit n.
|
|
260 |
Literature |
shakespeare'in aşkın çabası boşuna eserinde "kinaye/ima" anlamında kullanılan bir sözcük |
pollusion n.
|
|
Linguistics |
|
261 |
Linguistics |
azot veya azotdioksit anlamında önek |
nitro- pref.
|
|
History |
|
262 |
History |
tanrı nelere kadir anlamında 24 mayıs 1844 tarihinde samuel morse tarafından çekilen ilk telgraf mesajı |
what hath god wrought? expr.
|
|
Religious |
|
263 |
Religious |
incil'de koruyucu baba anlamında kullanılan ifade |
nursing father n.
|
|
264 |
Religious |
incil'de koruyucu anne anlamında kullanılan ifade |
nursing mother n.
|
|
Geography |
|
265 |
Geography |
(kanada'nın kuzeyinde buz kırılma mevsimi anlamında) ilkbahar |
breakup n.
|
|
Military |
|
266 |
Military |
dost-düşman teşhis cihazını kapatın anlamında kod |
strangle parrot n.
|
|
267 |
Military |
hava önlemesinde 'ilerde sorun var' anlamında kod |
duck n.
|
|
Card |
|
268 |
Card |
(kartları) pes etme anlamında masaya ters olarak koymak |
fold v.
|
|
Photography |
|
269 |
Photography |
olduğundan büyük görüntüler ortaya çıkaran anlamında ön ek |
macro- pref.
|
|
Latin |
|
270 |
Latin |
okurun dikkatine, okurun dikkatle okuması gerekebilir anlamında latince söz |
caveat lector expr.
|
|
Archaic |
|
271 |
Archaic |
anlamında olmak |
bear v.
|
|
Slang |
|
272 |
Slang |
dağlı anlamında kullanılan aşağılayıcı ifade |
teuchter [brit] n.
|
|
273 |
Slang |
gardiyan dinliyor anlamında bir uyarı |
phones off the hook n.
|
|
274 |
Slang |
mazot (içki anlamında) |
oil (rap slang) n.
|
|
275 |
Slang |
(cezaevinde) memur geliyor anlamında bir uyarı |
floor wet n.
|
|
276 |
Slang |
(uyuşturucu anlamında) mal (ceza evi argosu) |
stuff n.
|
|
277 |
Slang |
(uyuşturucu anlamında) mal (ceza evi argosu) |
gow n.
|
|
278 |
Slang |
(uyuşturucu anlamında) mal (ceza evi argosu) |
hop n.
|
|
279 |
Slang |
(uyuşturucu anlamında) mal (ceza evi argosu) |
scam n.
|
|
280 |
Slang |
(ceza evi argosu) memur geliyor anlamında bir uyarı |
hot water n.
|
|
281 |
Slang |
(uyuşturucu anlamında) mal (ceza evi argosu) |
chiva n.
|
|
282 |
Slang |
mutinus caninus (köpek penisi anlamında) |
dog stinkhorn n.
|
|
283 |
Slang |
(erkek çocuk, genç erkek anlamında) uşak |
boychick n.
|
|
284 |
Slang |
(öldürmek anlamında) birini temizlemek |
rub someone out v.
|
|
285 |
Slang |
(cesaret anlamında) yememek |
have no guts v.
|
|
286 |
Slang |
(cesaret anlamında) yememek |
have no balls v.
|
|
287 |
Slang |
(öldürmek anlamında) birini temizlemek |
rub out somebody v.
|
|
288 |
Slang |
yıkılmak (muhteşem olmak anlamında) |
kick v.
|
|
289 |
Slang |
çok/alabildiğine anlamında olup bir fiili pekiştiren/şiddetini artıran söz |
brains out adv.
|
|
290 |
Slang |
parayı bulduk anlamında ünlem |
ka-ching interj.
|
|
291 |
Slang |
onay verme anlamında kullanılan bir ünlem |
word interj.
|
|
292 |
Slang |
olumlu yanıt verme anlamında kullanılan bir ünlem |
word interj.
|
|
293 |
Slang |
siyah insanlarla cinsel ilişki kuranlar bundan o kadar keyif alırlar ki bir daha siyahlardan başka insanlarla cinsel ilişki kurmazlar anlamında deyim |
once you go black, you never go back expr.
|
|
294 |
Slang |
piç, piç kurusu, kopil, velet anlamında aşağılayıcı bir terim |
busta expr.
|
|
295 |
Slang |
neyse vazgeçtim/geri alıyorum/yok yok (vazgeçtim öteki olsun anlamında) |
scratch that expr.
|
|
296 |
Slang |
(avustralya) genelde birini övmek için söylenen süper/on numara anlamında bir söz |
sick cunt expr.
|
|
British Slang |
|
297 |
British Slang |
mastürbasyon anlamında elizabeth |
madam palm and her five daughters n.
|
|
298 |
British Slang |
mastürbasyon anlamında elizabeth |
madam palm and her five sisters n.
|
|
299 |
British Slang |
mastürbasyon anlamında elizabeth |
rosie palm and her five sisters n.
|
|
300 |
British Slang |
mastürbasyon anlamında elizabeth |
mary palm and her five sisters n.
|
|
301 |
British Slang |
piliç/yavru (kız anlamında) |
bird n.
|
|
302 |
British Slang |
(ereksiyon anlamında) çadırı kurmak |
pitch a tent v.
|
|
303 |
British Slang |
(bir şeyi istemek anlamında) kafayı yemiş |
mad for it adj.
|
|
304 |
British Slang |
iç çamaşırın görünüyor anlamında söylenen bir uyarı sözü |
charlie's dead! expr.
|
|
Modern Slang |
|
305 |
Modern Slang |
git gel (seks yapma anlamında) |
a bit of the old n.
|
|
306 |
Modern Slang |
internet üzerinden bilgisayar oyunu oynayanlar arasında tamamen şans eseri kazandın anlamında kullanılan bir ifade |
alns (all luck no skill) expr.
|
|