|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
insan gücü |
manpower n.
|
|
We don't have enough manpower to move the log.
Kütüğü taşımak için yeterli insan gücümüz yok.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
insan kuvveti |
manpower n.
|
|
| 3 |
Common Usage |
insan bilincinin sınırını aşan |
transcendental adj.
|
|
| General |
|
| 4 |
General |
insan yüzü |
human face n.
|
|
There are about 80 nodal points on a human face.
İnsan yüzünde yaklaşık 80 düğüm noktası vardır.
More Sentences
|
| 5 |
General |
insan sarrafı |
judge of character n.
|
|
Tom certainly is a poor judge of character.
Tom kesinlikle başarısız bir insan sarrafı.
More Sentences
|
| 6 |
General |
insan fizyolojisi |
human physiology n.
|
|
These linoleic acid products are implicated in human physiology and pathology.
Bu linoleik asit ürünleri insan fizyolojisi ve patolojisinde rol oynar.
More Sentences
|
| 7 |
General |
insan doğası |
human nature n.
|
|
But of course it is human nature not to opt in to get them.
Ama tabii ki bunları almayı tercih etmemek insan doğasında var.
More Sentences
|
| 8 |
General |
insan ilişkileri |
human relations n.
|
|
Let us work together for peace, cooperation, for a new era in human relations where war has no place.
Barış için iş birliği için insan ilişkilerinde savaşın yerinin olmadığı yeni bir dönem için birlikte çalışalım.
More Sentences
|
| 9 |
General |
insan davranışı |
human behavior n.
|
|
Social psychology uses scientific methods to understand how social influences impact human behavior.
Sosyal psikoloji, sosyal etkilerin insan davranışını nasıl etkilediğini anlamak için bilimsel yöntemler kullanır.
More Sentences
|
| 10 |
General |
insan potansiyeli |
human potential n.
|
|
This represents a loss not only of human potential, but also of the future potential of Europe.
Bu sadece insan potansiyelinin değil aynı zamanda Avrupa'nın gelecek potansiyelinin de kaybı anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
| 11 |
General |
insan avı |
manhunt n.
|
|
The police launched a massive manhunt to apprehend the fugitive.
Polis, kaçağı yakalamak amacıyla geniş çaplı bir insan avı başlattı.
More Sentences
|
| 12 |
General |
yapı (insan için) |
build n.
|
|
He has quite a slight build for a lumberjack.
Bir oduncuya göre oldukça zayıf bir yapısı var.
More Sentences
|
| 13 |
General |
insan anatomisi |
human anatomy n.
|
|
Human anatomy hasn't changed much throughout history, however.
Ancak insan anatomisi tarih boyunca pek değişmedi.
More Sentences
|
| 14 |
General |
çok sayıda insan |
scores of people n.
|
|
The EU Member States are most definitely populated by scores of people who feel for Central and Eastern Europeans.
AB Üye Devletleri kesinlikle Orta ve Doğu Avrupalılar için üzülen çok sayıda insanla doludur.
More Sentences
|
| 15 |
General |
insan bedeni |
human body n.
|
|
The human body is not a commodity.
İnsan bedeni bir meta değildir.
More Sentences
|
| 16 |
General |
insan vücudu |
human body n.
|
|
What are the effects of electromagnetic waves on the human body?
Elektromanyetik dalgaların insan vücudu üzerindeki etkileri nelerdir?
More Sentences
|
| 17 |
General |
insan sağlığı |
human health n.
|
|
The connection between animal health and the treatment of animals and human health is well documented.
Hayvan sağlığı ve hayvanlara yapılan muamele ile insan sağlığı arasındaki bağlantı çok iyi belgelenmiştir.
More Sentences
|
| 18 |
General |
insan yönetimi |
people management n.
|
|
Understand which elements of the business shape the people management process.
İşletmenin hangi unsurlarının insan yönetimi sürecini şekillendirdiğini anlayın.
More Sentences
|
| 19 |
General |
insan psikolojisi |
human psychology n.
|
|
Dreams are closely associated with human psychology.
Rüyalar insan psikolojisi ile yakından ilişkilidir.
More Sentences
|
| 20 |
General |
kıymetli insan |
gem n.
|
|
Her father is a gem.
Onun babası kıymetli bir insan.
More Sentences
|
| 21 |
General |
insan genetiği |
human genetics n.
|
|
The problems relating to human genetics should not be dealt with in emotional and simplistic terms.
İnsan genetiğine ilişkin sorunlar duygusal ve basit terimlerle ele alınmamalıdır.
More Sentences
|
| 22 |
General |
insan hakları |
civil rights n.
|
|
This effort is leading to greater human and civil rights protection.
Bu çaba, insan hakları ve medeni hakların daha fazla korunmasına yol açmaktadır.
More Sentences
|
| 23 |
General |
insan mühendisliği |
human engineering n.
|
|
Of course, they said the primary target of the current human engineering project was Uighurs and Kazakhs.
Elbette mevcut insan mühendisliği projesinin öncelikli hedefinin Uygurlar ve Kazaklar olduğunu söylediler.
More Sentences
|
| 24 |
General |
insan hakları |
human rights n.
|
|
Moreover, 80 states have not ratified all 6 major international human rights instruments.
Dahası 80 devlet 6 temel uluslararası insan hakları belgesinin tamamını onaylamamıştır.
More Sentences
|
| 25 |
General |
insan kromozomları |
human chromosomes n.
|
|
The human chromosomes hold the DNA of the human genome.
İnsan kromozomları insan genomunun DNA'sını tutar.
More Sentences
|
| 26 |
General |
insan gücü planlaması |
manpower planning n.
|
|
All the recruitment and selection programmes are based on manpower planning.
Tüm işe alım ve seçme programları insan gücü planlamasına dayanmaktadır.
More Sentences
|
| 27 |
General |
insan faktörleri |
human factors n.
|
|
My political group has tabled amendments relating to that human factor.
Benim siyasi grubum bu insan faktörüne ilişkin değişiklik önergeleri sundu.
More Sentences
|
| 28 |
General |
insan figürü |
human figure n.
|
|
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
More Sentences
|
| 29 |
General |
insan ırkı |
human race n.
|
|
Today, it is a fact that each theory which supports the existence of different human races is scientifically flawed.
Bugün farklı insan ırklarının varlığını destekleyen her teorinin bilimsel olarak kusurlu olduğu bir gerçektir.
More Sentences
|
| 30 |
General |
insan varlığı |
human existence n.
|
|
Sexuality is a fundamental part of human existence, and sex is an important way of sharing closeness and expressing love.
Cinsellik insan varlığının temel bir parçasıdır ve seks yakınlığı paylaşmanın ve sevgiyi ifade etmenin önemli bir yoludur.
More Sentences
|
| 31 |
General |
insan mutluluğu |
human happiness n.
|
|
It has added modestly to the sum total of human happiness as well.
İnsan mutluluğunun toplamına da mütevazı bir katkıda bulunmuştur.
More Sentences
|
| 32 |
General |
insan beyni |
human brain n.
|
|
The most widespread is the numbing of the human brain in the name of business.
En yaygın olanı, iş adına insan beyninin uyuşturulmasıdır.
More Sentences
|
| 33 |
General |
insan yaşamı |
human life n.
|
|
That is why I am against any kind of manipulation of the origins of human life.
İşte bu nedenle insan yaşamının kökenine yönelik her türlü manipülasyona karşıyım.
More Sentences
|
| 34 |
General |
insan-hayvan ilişkileri |
human-animal relationships n.
|
|
Animal Grace explores the human-animal relationship as a path to enlightenment.
Animal Grace, insan-hayvan ilişkisini aydınlanmaya giden bir yol olarak araştırıyor.
More Sentences
|
| 35 |
General |
insan-bilgisayar etkileşimi |
human-computer interaction n.
|
|
The user interface (UI) is the point of human-computer interaction and communication in a device.
Kullanıcı arayüzü (UI), bir cihazdaki insan-bilgisayar etkileşimi ve iletişim noktasıdır.
More Sentences
|
| 36 |
General |
insan hatası |
human error n.
|
|
These accidents are mostly caused by human error.
Bu kazalar çoğunlukla insan hatasından kaynaklanmaktadır.
More Sentences
|
| 37 |
General |
insan toplulukları |
human communities n.
|
|
It is evident that the human community has reached a critical juncture in its history.
İnsan topluluğunun tarihinde kritik bir kavşağa ulaştığı açıktır.
More Sentences
|
|
|
| 38 |
General |
insan ömrü |
human life n.
|
|
Human life is not long, and people choose their own paths.
İnsan ömrü uzun değildir ve insanlar kendi yollarını seçerler.
More Sentences
|
| 39 |
General |
insan ilişkileri |
human affairs n.
|
|
It is a new and low threshold in the tide of human affairs.
Bu, insan ilişkilerinin gelgitinde yeni ve düşük bir eşiktir.
More Sentences
|
| 40 |
General |
insan içgüdüsü |
human instinct n.
|
|
It's one of the basic human instincts.
Bu temel insan içgüdülerinden biri.
More Sentences
|
| 41 |
General |
insan eti |
human flesh n.
|
|
It's difficult to describe the taste of human flesh.
İnsan etinin tadını tarif etmek zor.
More Sentences
|
| 42 |
General |
insan yapımı yapılar |
man-made structures n.
|
|
Which man-made structures are visible from space?
Hangi insan yapımı yapılar uzaydan görülebilir?
More Sentences
|
| 43 |
General |
çoğu insan |
most people n.
|
|
Most people say they believe in an open and transparent government.
Çoğu insan açık ve şeffaf bir hükûmete inandığını söylüyor.
More Sentences
|
| 44 |
General |
insan güvenliği |
human security n.
|
|
We develop modern, national and original systems for human security.
İnsan güvenliği için modern, milli ve özgün sistemler geliştiriyoruz.
More Sentences
|
| 45 |
General |
insan kanı |
human blood n.
|
|
It makes up about 1 percent of the total volume of human blood.
İnsan kanının toplam hacminin yaklaşık yüzde 1'ini oluşturur.
More Sentences
|
| 46 |
General |
insan ırkı |
the human race n.
|
|
Therefore, be more flexible in allowing the genetic modification of organisms which are useful to the human race.
Bu nedenle, insan ırkı için yararlı olan organizmaların genetik modifikasyonuna izin verme konusunda daha esnek olun.
More Sentences
|
| 47 |
General |
insan dünyası |
human world n.
|
|
Paddington is part of the modern human world.
Paddington modern insan dünyasının bir parçasıdır.
More Sentences
|
| 48 |
General |
insan eylemi |
human action n.
|
|
Behavioral economics can explain many different kinds of human actions.
Davranışsal ekonomi birçok farklı insan eylemini açıklayabilir.
More Sentences
|
| 49 |
General |
insan piramidi |
human pyramid n.
|
|
The students formed a human pyramid.
Öğrenciler bir insan piramidi oluşturdular.
More Sentences
|
| 50 |
General |
insan ölçeği |
human scale n.
|
|
There was an impact on a really human scale.
Gerçekten insan ölçeğinde bir etki vardı.
More Sentences
|
| 51 |
General |
insan aklı |
human mind n.
|
|
What is at issue, therefore, is a product of the human mind.
Dolayısıyla söz konusu olan, insan aklının bir ürünüdür.
More Sentences
|
| 52 |
General |
insan nüfusu |
human population n.
|
|
Firstly, with regard to sustainable tourism, obviously tourism is best dealt with where you have human populations.
İlk olarak, sürdürülebilir turizmle ilgili olarak, turizmin en iyi insan nüfusunun olduğu yerde ele alınacağı açıktır.
More Sentences
|
| 53 |
General |
insan refahı |
human welfare n.
|
|
Our mission and the most important priority is to contribute to human welfare.
Misyonumuz ve en önemli önceliğimiz insan refahına katkıda bulunmaktır.
More Sentences
|
| 54 |
General |
insan zinciri |
human chain n.
|
|
They formed a human chain.
Onlar bir insan zinciri oluşturdular.
More Sentences
|
| 55 |
General |
insan hayatı |
human life n.
|
|
Human life is precious and the death of innocent civilians, wherever it occurs, is simply not acceptable.
İnsan hayatı değerlidir ve nerede olursa olsun masum sivillerin ölümü kabul edilemez.
More Sentences
|
| 56 |
General |
insan davranışı |
human behaviour n.
|
|
Of course you cannot legislate for human behaviour, however.
Ancak elbette insan davranışları için yasa çıkaramazsınız.
More Sentences
|
| 57 |
General |
insan uygarlığı |
human civilization n.
|
|
In the sci-fi franchise The Expanse, human civilization extends throughout the Solar System.
The Expanse adlı bilimkurgu dizisinde insan uygarlığı Güneş Sistemi'ne yayılıyor.
More Sentences
|
| 58 |
General |
çok az insan |
very few people n.
|
|
Very few people outside my region appreciate the seriousness of the situation.
Benim bölgem dışında çok az insan durumun ciddiyetinin farkındadır.
More Sentences
|
| 59 |
General |
sıradan insan/kişi |
commoner n.
|
|
He did not trust the common people.
Sıradan insanlara güvenmiyordu.
More Sentences
|
| 60 |
General |
milyonlarca insan |
millions of people n.
|
|
We should be thanking and congratulating all those millions of people in Britain and throughout Europe who give blood.
Britanya'da ve Avrupa genelinde kan veren milyonlarca insana teşekkür etmeli ve onları kutlamalıyız.
More Sentences
|
| 61 |
General |
insan organları |
human organs n.
|
|
This should never lead to the illegal trade in human organs.
Bu durum asla insan organlarının yasadışı ticaretine yol açmamalıdır.
More Sentences
|
| 62 |
General |
insan hakları örgütü |
human rights organisation n.
|
|
The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.
More Sentences
|
| 63 |
General |
insan sesi |
human voice n.
|
|
The human voice is an instrument we all play.
İnsan sesi hepimizin çaldığı bir enstrümandır.
More Sentences
|
| 64 |
General |
insan etkisi |
human impact n.
|
|
Human impact can be an important factor in the shaping and destiny of a particular natural region.
İnsan etkisi, belirli bir doğal bölgenin şekillenmesinde ve kaderinde önemli bir faktör olabilir.
More Sentences
|
| 65 |
General |
yanlış insan |
wrong person n.
|
|
Layla killed the wrong person.
Layla yanlış insanı öldürdü.
More Sentences
|
| 66 |
General |
insan türü |
man n.
|
|
Stone age man lived by hunting and gathering.
Taş devri insan türü avcılık ve toplayıcılıkla yaşıyordu.
More Sentences
|
| 67 |
General |
insan hareketi |
human action n.
|
|
| 68 |
General |
birçok insan |
scores of people n.
|
|
| 69 |
General |
insan kalabalığı |
humanity n.
|
|
| 70 |
General |
yarı insan yarı keçi olan kır tanrısı |
satyr n.
|
|
| 71 |
General |
eşsiz insan |
phoenix n.
|
|
| 72 |
General |
alt sınıf insan |
lowerclassman n.
|
|
| 73 |
General |
iyi insan |
good person n.
|
|
| 74 |
General |
eşsiz insan |
nonesuch n.
|
|
| 75 |
General |
insan ölüsü/leşi |
stiff n.
|
|
| 76 |
General |
doğaya insan etkisi |
man influence on nature n.
|
|
| 77 |
General |
insan soyu |
the species n.
|
|
| 78 |
General |
insan biçiminde robot |
android n.
|
|
| 79 |
General |
insan coğrafyası |
human geography n.
|
|
| 80 |
General |
coşma (insan) |
effervescing n.
|
|
| 81 |
General |
insan dizisi |
cordon n.
|
|
| 82 |
General |
örnek insan |
spirit n.
|
|
| 83 |
General |
insan içine çıkabilirlik |
presentableness n.
|
|
| 84 |
General |
sokaktaki insan |
the man in the street n.
|
|
| 85 |
General |
insan eliyle yapılmış şey |
artifact n.
|
|
| 86 |
General |
insan yiyen dev |
ogre n.
|
|
| 87 |
General |
insan topluluğu |
community n.
|
|
| 88 |
General |
insan gücü planlaması |
human resources planning n.
|
|
| 89 |
General |
insan gücü |
labor force n.
|
|
| 90 |
General |
insan soyu |
mankind n.
|
|
| 91 |
General |
insan ırkını iyileştirmeye çalışan |
eugenicist n.
|
|
| 92 |
General |
insan eliyle yapılan şey |
artifact n.
|
|
| 93 |
General |
bazı türleri insan bağırsaklarında hastalığa sebep olan kamçılı protozonların bir cinsi |
lamblia n.
|
|
| 94 |
General |
insan biçimcilik |
anthropomorphism n.
|
|
| 95 |
General |
insan tuzağı |
mantrap n.
|
|
| 96 |
General |
insan yapımı eşyalar |
artefacts n.
|
|
| 97 |
General |
akıllı insan |
sensing person n.
|
|
| 98 |
General |
edebiyatta insan bedeni |
human body in literature n.
|
|
| 99 |
General |
ilk insan |
primitive n.
|
|
| 100 |
General |
küçük insan |
pygmy n.
|
|
| 101 |
General |
insan soyu |
our species n.
|
|
| 102 |
General |
sıradan insan |
common man n.
|
|
| 103 |
General |
konusu insan olan ilimler |
the humanities n.
|
|
| 104 |
General |
insan yapısı lif |
man made fiber n.
|
|
| 105 |
General |
duygulu insan |
feeler n.
|
|
| 106 |
General |
kusursuz insan yaratmaya çalışan |
eugenicist n.
|
|
| 107 |
General |
pozitif insan |
sensing person n.
|
|
| 108 |
General |
insan azmanı |
spanker n.
|
|
| 109 |
General |
bebeklik çağı ile ergenlik çağı arasındaki gelişme döneminde bulunan insan |
child n.
|
|
| 110 |
General |
insan doğurganlığı |
human fertility n.
|
|
| 111 |
General |
insan külü saklamak için yunanlıların kullandığı bir tür tabut |
larnax n.
|
|
| 112 |
General |
insan vücudu üzerindeki ince tüyler |
peach fuzz n.
|
|
| 113 |
General |
insan evladı |
good person n.
|
|
| 114 |
General |
insan fertilitesi |
human fertility n.
|
|
| 115 |
General |
bakıma muhtaç insan |
person in need of nursing n.
|
|
| 116 |
General |
değerli insan |
treasure n.
|
|
| 117 |
General |
hedef insan topluluğu |
target population n.
|
|
| 118 |
General |
insan hakları |
civil liberty n.
|
|
| 119 |
General |
insan üreme teknolojisi |
human reproductive technology n.
|
|
| 120 |
General |
insan sayısı |
headcount n.
|
|
| 121 |
General |
insan türü |
hominid line n.
|
|
| 122 |
General |
insan kaynakları yönetimi |
personnel management n.
|
|
| 123 |
General |
insan gövdesi |
torso n.
|
|
| 124 |
General |
yetişmiş insan gücü |
qualified man power n.
|
|
| 125 |
General |
afetlerde insan davranışları |
human behavior during a disaster n.
|
|
| 126 |
General |
iki kıyı arasında araba ve insan taşıyan gemi |
ferry n.
|
|
| 127 |
General |
alet ustası insan |
homo habilis n.
|
|
| 128 |
General |
tanrının insan bedeninde vücut bulması |
avatar n.
|
|
| 129 |
General |
insan doğası |
flesh and blood n.
|
|
| 130 |
General |
insan sevmeme |
misanthropy n.
|
|
| 131 |
General |
insan bilgisinin işlenmesi |
human information processing n.
|
|
| 132 |
General |
insan eylemlerinin dünya yüzeyine yaptığı etkileri ve dünya yüzeyinin insan eylemlerine yaptığı etki |
human geography n.
|
|
| 133 |
General |
avrupa insan hakları sözleşmesi |
european convention on human rights n.
|
|
| 134 |
General |
insan tabiatı |
human nature n.
|
|
| 135 |
General |
insan kaçakçılığıyla mücadele |
fight against human trafficking n.
|
|
| 136 |
General |
insan olma |
humanity n.
|
|
| 137 |
General |
bir sanat eserinin vücud bulmadan önce yaratıcı insan zekasında kazandığı ilk form |
eidola n.
|
|
| 138 |
General |
örnek insan |
sport n.
|
|
| 139 |
General |
belirli bir veya birkaç kategoride insan veya eşya taşımayı üstlenen taşıyıcı |
common carrier n.
|
|
| 140 |
General |
merhametli insan |
good samaritan n.
|
|
| 141 |
General |
insan hizmetlerinde toplam kalite yönetimi |
total quality management in human services n.
|
|
| 142 |
General |
atletik insan tipi |
athletic human type n.
|
|
| 143 |
General |
insan sarrafı |
connoisseur of human nature n.
|
|
| 144 |
General |
insan kaçakçılığı |
human smuggling n.
|
|
| 145 |
General |
genetik olarak insan ırkının ıslahı bilimi |
eugenics n.
|
|
| 146 |
General |
insan etkinliği |
human agency n.
|
|
| 147 |
General |
düşünen ve iradesini kullanan insan |
ego n.
|
|
| 148 |
General |
taşıma hizmetleri (insan vb) |
relocation services n.
|
|
| 149 |
General |
insan eliyle yapılmış şey |
artefact n.
|
|
| 150 |
General |
insan gücü ve personel bütünleşmesi |
manpower and personnel integration n.
|
|
| 151 |
General |
insan sevgisi |
humanity n.
|
|
| 152 |
General |
insan hali |
human nature n.
|
|
| 153 |
General |
insan yapımı |
artifact n.
|
|
| 154 |
General |
insan ırkını iyileştirmeye çalışan |
eugenist n.
|
|
| 155 |
General |
insan deneyi |
human experimentation n.
|
|
| 156 |
General |
üstün insan |
superman n.
|
|
| 157 |
General |
ilkel insan |
troglodytes n.
|
|
| 158 |
General |
insan vücudundaki ince sarı tüyler |
peach fuzz n.
|
|
| 159 |
General |
özgür insan |
independent person n.
|
|
| 160 |
General |
hür insan |
independent person n.
|
|
| 161 |
General |
insan başı avlayıcı |
head hunter n.
|
|
| 162 |
General |
beyaz insan |
white person n.
|
|
| 163 |
General |
insan hakları beyannamesi |
bill of rights n.
|
|
| 164 |
General |
insan ilişkileri eğitimi |
education of communication n.
|
|
| 165 |
General |
insan vücudu |
clay n.
|
|
| 166 |
General |
insan ekolojisi |
humecology n.
|
|
| 167 |
General |
iyi insan |
christian n.
|
|
| 168 |
General |
insan kalabalığı |
a sea of faces n.
|
|
| 169 |
General |
ilk insan |
primitive man n.
|
|
| 170 |
General |
bodur (insan/hayvan/bitki) |
scrub n.
|
|
| 171 |
General |
insan asansörü |
passenger lift n.
|
|
| 172 |
General |
insan şeklinde sütun |
atlas n.
|
|
| 173 |
General |
insan yerleşimleri |
human settlements n.
|
|
| 174 |
General |
kusursuz insan yaratmaya çalışan |
eugenist n.
|
|
| 175 |
General |
insan ömrünü ölçme bilimi |
biometrics n.
|
|
| 176 |
General |
önyargılı insan |
prejudiced person n.
|
|
| 177 |
General |
tanrı ile insan arasında bir rahibin aracı olarak bulunması gerektiğine inanan bir inanç |
sacerdotalism n.
|
|
| 178 |
General |
çok sayıda insan kaybına sebep olan yangın |
holocaust n.
|
|
| 179 |
General |
çıplak insan vücudu |
nude n.
|
|
| 180 |
General |
insan ırklarının kökenini ve soy zincirini araştırma |
ethnogeny n.
|
|
| 181 |
General |
ortak bir amaç veya çıkarla bağlanan bir grup insan |
affinity group n.
|
|
| 182 |
General |
insan gübresi |
human manure n.
|
|
| 183 |
General |
su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt |
ship n.
|
|
| 184 |
General |
insan başlı at |
centaur n.
|
|
| 185 |
General |
iki kıyı arasında araba ve insan taşıyan tekne |
ferryboat n.
|
|
| 186 |
General |
insan soyu |
everymen n.
|
|
| 187 |
General |
insan azmanı |
yahoo n.
|
|
| 188 |
General |
insan tarihi ilmi |
anthropology n.
|
|
| 189 |
General |
ilkel insan |
troglodyte n.
|
|
| 190 |
General |
zararlı taraflarını açığa vurma (insan/davranış vb'nin) |
denunciation n.
|
|
| 191 |
General |
insan yerleşimlerini inceleyen bilim |
ekistics n.
|
|
| 192 |
General |
insan doğası |
flesh n.
|
|
| 193 |
General |
küçük insan |
pigmy n.
|
|
| 194 |
General |
insan işgücü |
manpower n.
|
|
| 195 |
General |
özgür insan |
person in freedom n.
|
|
| 196 |
General |
belirli bir konuya son derece yabancı olan insan topluluğu (bihaber kitle) |
uninitiate n.
|
|
| 197 |
General |
eşsiz insan |
nonpareil n.
|
|
| 198 |
General |
insan sevgisi |
philanthropy n.
|
|
| 199 |
General |
insan tasviri |
figure n.
|
|
| 200 |
General |
değerli insan |
jewel n.
|
|
| 201 |
General |
insan eliyle yapılan şey |
artefact n.
|
|
| 202 |
General |
üstünlüklü insan |
superior man n.
|
|
| 203 |
General |
avrupa insan hakları mahkemesi |
european court of human right n.
|
|
| 204 |
General |
birçok insan |
scores of people n.
|
|
| 205 |
General |
ortak bir atası olan insan topluluğu |
clan n.
|
|
| 206 |
General |
kötü taraflarını açığa vurma (insan/davranış vb'nin) |
denunciation n.
|
|
| 207 |
General |
yarı keçi yarı insan orman tanrısı |
faun n.
|
|
| 208 |
General |
önemli insan |
vip n.
|
|
| 209 |
General |
çağdaş insan |
modern man n.
|
|
| 210 |
General |
boş insan |
wally n.
|
|
| 211 |
General |
insan cinsi |
human race n.
|
|
| 212 |
General |
insan yığılımı |
personal convergence n.
|
|
| 213 |
General |
işçi insan |
homo faber n.
|
|
| 214 |
General |
genç insan |
yonker n.
|
|
| 215 |
General |
sal ya da benzeri bir deniz aracının insan gücü ile suda hareket etmesini sağlayan alet |
oar n.
|
|
| 216 |
General |
insan ırkının soyaçekim yoluyla ıslahına çalışma |
eugenism n.
|
|
| 217 |
General |
insan neslinin ıslahı ilmi |
eugenics n.
|
|
| 218 |
General |
insan anlayışının kökleri |
tree of knowledge n.
|
|
| 219 |
General |
eşsiz insan |
nonsuch n.
|
|
| 220 |
General |
yaşlı insan |
gaffer n.
|
|
| 221 |
General |
insan aktivitesi |
human activity n.
|
|
| 222 |
General |
insan evrimi |
human evolution n.
|
|
| 223 |
General |
insan kalabalığı |
crowd n.
|
|
| 224 |
General |
viyana insan hakları beyannamesi |
vienna human rights declaration n.
|
|
| 225 |
General |
melek gibi insan |
angel n.
|
|
| 226 |
General |
göl yakınında çalışan ya da yaşayan insan |
laker n.
|
|
| 227 |
General |
insan kalabalığı |
rabble n.
|
|
| 228 |
General |
insan sürüsü |
rabble n.
|
|
| 229 |
General |
insan taşıma hacmi |
man space n.
|
|
| 230 |
General |
şikayet etmeyi huy edinmiş insan |
kvetch n.
|
|
| 231 |
General |
insan şekilcilik |
anthropomorphism n.
|
|
| 232 |
General |
insan niteliklerini başka bir varlığa aktarılması |
anthropomorphism n.
|
|
| 233 |
General |
bir grup insan |
passel n.
|
|
| 234 |
General |
insan eliyle yapılmış şeyler |
artifacts n.
|
|
| 235 |
General |
gereksiz insan |
twirp n.
|
|
| 236 |
General |
hayvan ve insan vücutlarını bir araya getirmeyle ilgili |
therianthropic n.
|
|
| 237 |
General |
aptal insan |
goofball n.
|
|
| 238 |
General |
yerli insan |
indigen n.
|
|
| 239 |
General |
yerli insan |
indigene n.
|
|
| 240 |
General |
insan biyolojisi |
human biology n.
|
|
| 241 |
General |
insan gücü ve eğitimi |
manpower development and training n.
|
|
| 242 |
General |
insan gücü politikası |
manpower policy n.
|
|
| 243 |
General |
insan ekolojisi |
human ecology n.
|
|
| 244 |
General |
insan kaynakları |
human capital n.
|
|
| 245 |
General |
insan kaynakları planlaması |
human resource planning n.
|
|
| 246 |
General |
insan ve robot karışımı sibernetik organizma |
cyborg n.
|
|
| 247 |
General |
insan kalabalığı |
a large crowd of faces n.
|
|
| 248 |
General |
misafirperver insan |
hospitable person n.
|
|
| 249 |
General |
insan mevcudiyeti |
human existence n.
|
|
| 250 |
General |
nitelikli insan |
qualified person n.
|
|
| 251 |
General |
nitelikli insan |
competent person n.
|
|
| 252 |
General |
teşvik eden insan |
kickstart n.
|
|
| 253 |
General |
motive eden insan |
kickstart n.
|
|
| 254 |
General |
hayvan ve insan karışımı canlılara tapan |
therianthropic n.
|
|
| 255 |
General |
insan bilimleri |
human sciences n.
|
|
| 256 |
General |
anlayışsız insan |
inconsiderate person n.
|
|
| 257 |
General |
anlayışsız insan |
insensitive person n.
|
|
| 258 |
General |
insan bilimi |
human science n.
|
|
| 259 |
General |
insan unsuru |
human factor n.
|
|
| 260 |
General |
zor insan |
difficult person n.
|
|
| 261 |
General |
insan ya da hayvan sürüsü |
drove n.
|
|
| 262 |
General |
anti-sosyal insan |
antisocial person n.
|
|
| 263 |
General |
uzak doğu’da insan gücüyle çekilen iki tekerlekli küçük faytonun motorlu versiyonu |
auto-rickshaw n.
|
|
| 264 |
General |
güzel insan |
beautiful-good person n.
|
|
| 265 |
General |
iyi insan |
beautiful-good person n.
|
|
| 266 |
General |
insan-bitki ilişkilerinin incelenmesi |
ethnobotany n.
|
|
| 267 |
General |
eksik insan |
imperfect-incomplete person n.
|
|
| 268 |
General |
insan sistem bütünleşmesi |
man-system integration n.
|
|
| 269 |
General |
insan-çevre münasebetleri |
human being-environment relations n.
|
|
| 270 |
General |
insan-makine sistemleri |
human-machine systems n.
|
|
| 271 |
General |
teşvik eden insan |
kick-start n.
|
|
| 272 |
General |
motive eden insan |
kick-start n.
|
|
| 273 |
General |
içi oyulmuş ve bir tarafına insan çehresi şekli verilmiş kabaktan oyuncak fener |
jack-o-lantern n.
|
|
| 274 |
General |
marjinal-duraksamalı insan |
marginal person n.
|
|
| 275 |
General |
insan-uzaylı karşılaşması |
human-alien encounters n.
|
|
| 276 |
General |
üst-insan |
superman n.
|
|
| 277 |
General |
yardıma muhtaç insan |
needy-indigent person n.
|
|
| 278 |
General |
birleşmiş milletler insan hakları evrensel beyannamesi |
un-declaration of human rights n.
|
|
| 279 |
General |
insan-ı kamil |
perfect human being n.
|
|
| 280 |
General |
insan vücudu sıcaklığı |
human body temperature n.
|
|
| 281 |
General |
insan çevrebilimi |
human ecology n.
|
|
| 282 |
General |
ayakları üzerinde dikelebilen eski insan |
homo erectus n.
|
|
| 283 |
General |
araç kullanabilen eski insan |
homo faber n.
|
|
| 284 |
General |
köşesine çekilmiş insan |
troglodyte n.
|
|
| 285 |
General |
yarı insan biçiminde |
centaur n.
|
|
| 286 |
General |
insan hakları |
civil liberties n.
|
|
| 287 |
General |
insan asansörü |
passenger elevator n.
|
|
| 288 |
General |
insan ruhu |
psyche n.
|
|
| 289 |
General |
kendi halinde insan |
an honest joe n.
|
|
| 290 |
General |
başarısız insan |
nonstarter n.
|
|
| 291 |
General |
başarısız insan |
loser n.
|
|
| 292 |
General |
başarısız insan |
failure n.
|
|
| 293 |
General |
kendi kendini yetiştirmiş insan |
self made man n.
|
|
| 294 |
General |
insan uzaylı karşılaşmaları |
human-alien encounters n.
|
|
| 295 |
General |
gülmesini durduramayan insan |
hypergelast n.
|
|
| 296 |
General |
kahkaha krizine kapılmış insan |
hypergelast n.
|
|
| 297 |
General |
insan dışkısı |
human excrement n.
|
|
| 298 |
General |
insan dışkısı |
pilgrim’s salve n.
|
|
| 299 |
General |
deneyimli insan |
experienced person n.
|
|
| 300 |
General |
insan taşımacılığı |
human transportation n.
|
|
| 301 |
General |
insan kaynaklı afetler |
human related disasters n.
|
|
| 302 |
General |
ortalama insan |
average joe schmoe n.
|
|
| 303 |
General |
ortalama insan |
average jane n.
|
|
| 304 |
General |
ortalama insan |
average joe n.
|
|
| 305 |
General |
bir grup insan |
a score of people n.
|
|
| 306 |
General |
insan toplulukları |
human groups n.
|
|
| 307 |
General |
insan ilişkileri yaklaşımı |
human relations approach n.
|
|
| 308 |
General |
insan ömrü |
lifetime n.
|
|
| 309 |
General |
insan avcısı |
head hunter n.
|
|
| 310 |
General |
insan besini |
human food n.
|
|
| 311 |
General |
saplantı halinde japon anime/manga tutkunu insan |
otaku n.
|
|
| 312 |
General |
iç insan |
inner person n.
|
|
| 313 |
General |
elden ele kovayla su veya toprak taşımak için oluşturulan insan zinciri |
bucket brigade n.
|
|
| 314 |
General |
insan müdahalesi |
human interference n.
|
|
| 315 |
General |
insan gayreti |
human endeavour n.
|
|
| 316 |
General |
insan çabası |
human endeavour n.
|
|
| 317 |
General |
kalabalık bir grup insan topluluğu |
a bevy of people n.
|
|
| 318 |
General |
insan kaynakları müdürü |
manager of human resources n.
|
|
| 319 |
General |
değersiz insan |
a worthless person n.
|
|
| 320 |
General |
insan tarafından yapılmışlık |
artifactuality n.
|
|
| 321 |
General |
insan eliyle yapılmışlık |
artifactuality n.
|
|
| 322 |
General |
insan ırkı |
race of man n.
|
|
| 323 |
General |
sosyal insan |
people person n.
|
|
| 324 |
General |
konuşkan insan |
people person n.
|
|
| 325 |
General |
girişken insan |
people person n.
|
|
| 326 |
General |
en tepedeki insan |
the head n.
|
|
| 327 |
General |
insan eti yiyen |
anthropophagite n.
|
|
| 328 |
General |
insan eti yiyen |
man-eater n.
|
|
| 329 |
General |
insan eti yiyen |
cannibal n.
|
|
| 330 |
General |
yarı insan yarı hayvan yaratık |
manimal n.
|
|
| 331 |
General |
dağda bayırda gezmeyi seven (insan) |
outdoorsman n.
|
|
| 332 |
General |
insan genetiği komisyonu |
human genetics commission n.
|
|
| 333 |
General |
beyaz olmayan insan |
nonwhite person n.
|
|
| 334 |
General |
insan egosu |
the human ego n.
|
|
| 335 |
General |
hayal gücü kuvvetli insan |
imaginist n.
|
|
| 336 |
General |
normal bir insan |
an ordinary human being n.
|
|
| 337 |
General |
gerçek dünyada yaşayan aklı başında bir insan |
a rational person living in the real world n.
|
|
| 338 |
General |
zor insan |
tough person n.
|
|
| 339 |
General |
sepetli insan kaldırma kamyonu |
bucket truck n.
|
|
| 340 |
General |
insan piresi |
chigger n.
|
|
| 341 |
General |
bir oda dolusu insan |
a room of people n.
|
|
| 342 |
General |
insan odaklı tasarım |
ergonomic design n.
|
|
| 343 |
General |
insan türünün en alt formu |
lowest form of human species n.
|
|
| 344 |
General |
insan unsuru/edimi |
human agency n.
|
|
| 345 |
General |
yaratıcı insan zekası |
human creative genius n.
|
|
| 346 |
General |
yaratıcı insan dehası |
human creative genius n.
|
|
| 347 |
General |
insan sağlığına zararlı maddeler |
hazardous substances on human health n.
|
|
| 348 |
General |
insan sağlığına zarar veren maddeler |
hazardous substances on human health n.
|
|
| 349 |
General |
hatırı sayılır sayıda insan |
considerable number of people n.
|
|
| 350 |
General |
on binlerce insan |
tens of thousand of people n.
|
|
| 351 |
General |
insan aklıyla bilinemez/anlaşılamaz tanrı |
deus absconditus n.
|
|
| 352 |
General |
insan ürünü çevre |
built environment n.
|
|
| 353 |
General |
(sheep ve people kelimeleri birleştirilerek türetilmiş) koyun anlamında insan |
sheeple n.
|
|
| 354 |
General |
konudan konuya atlayan insan |
rambler n.
|
|
| 355 |
General |
insan yeme |
anthropophagy n.
|
|
| 356 |
General |
insan vücudunu ölçme bilimi |
anthropometry n.
|
|
| 357 |
General |
insan şeklinde robot |
android n.
|
|
| 358 |
General |
insan etine gömülen pire |
chigger n.
|
|
| 359 |
General |
insan etine gömülen pire |
chigoe n.
|
|
| 360 |
General |
insan ilişkilerinde usta kimse |
diplomat n.
|
|
| 361 |
General |
insan ilişkilerinde usta kimse |
diplomatist n.
|
|
| 362 |
General |
insan benzetme |
anthropomorphising n.
|
|
| 363 |
General |
insan olmayan bir şeye insan nitelikleri kazandırma |
anthropomorphizing n.
|
|
| 364 |
General |
insan olmayan bir şeye insan nitelikleri kazandırma |
anthropomorphising n.
|
|
| 365 |
General |
insan biçimi alma |
anthropomorphising n.
|
|
| 366 |
General |
insan biçimi alma |
anthropomorphizing n.
|
|
| 367 |
General |
insan benzetme |
anthropomorphizing n.
|
|
| 368 |
General |
eşsiz insan |
phenix n.
|
|
| 369 |
General |
insan yapımı eşyalar |
artifacts n.
|
|
| 370 |
General |
insan eliyle yapılmış şeyler |
artefacts n.
|
|
| 371 |
General |
insan başı avlayıcı |
head-hunter n.
|
|
| 372 |
General |
başarısız insan |
non-starter n.
|
|
| 373 |
General |
insan yapımı |
artefact n.
|
|
| 374 |
General |
uzaya giden ilk insan |
the first person to go to space n.
|
|
| 375 |
General |
insan kulesi |
human tower n.
|
|
| 376 |
General |
ispanyolların festivallerinde kurdukları insan kulesi |
castell n.
|
|
| 377 |
General |
prensiplerinden ayrılmış insan |
renegade n.
|
|
| 378 |
General |
küresel çevre değişikliğine karşı insan hassasiyeti/savunmasızlığı |
human vulnerability to global environmental change n.
|
|
| 379 |
General |
insan asansörü |
man lift n.
|
|
| 380 |
General |
insan asansörü |
manlift n.
|
|
| 381 |
General |
insan denek |
human subject n.
|
|
| 382 |
General |
ana dili ingilizce olan insan |
native speaker of english n.
|
|
| 383 |
General |
ana dili ingilizce olmayan insan |
non-native speaker of english n.
|
|
| 384 |
General |
insan kurtarma |
human rescue n.
|
|
| 385 |
General |
her yaştan insan |
people of all ages n.
|
|
| 386 |
General |
soğuk insan |
cold person n.
|
|
| 387 |
General |
ölen insan hakkında yazılan metin |
eulogy n.
|
|
| 388 |
General |
ölen bir insan hakkında cenazesinde yapılan konuşma |
eulogy n.
|
|
| 389 |
General |
insan sistemleri |
people systems n.
|
|
| 390 |
General |
ön insan |
proto-human n.
|
|
| 391 |
General |
insan zinciri |
bucket brigade n.
|
|
| 392 |
General |
dört insan |
four people n.
|
|
| 393 |
General |
insan alakası |
human interest n.
|
|
| 394 |
General |
insan ilgisi |
human interest n.
|
|
| 395 |
General |
çok sayıda insan |
a lot of people n.
|
|
| 396 |
General |
birçok insan |
a lot of people n.
|
|
| 397 |
General |
ortalama insan |
average person n.
|
|
| 398 |
General |
bir avuç insan |
a handful of people n.
|
|
| 399 |
General |
farklı/çeşitli bireylerden oluşan insan topluluğu/grubu |
composition of people n.
|
|
| 400 |
General |
kurt adama dönüşebilen insan |
loup-garou n.
|
|
| 401 |
General |
insan aklı |
human reason n.
|
|
| 402 |
General |
insan çabasıyla dünyanın daha yaşanılabilir bir yer haline getirileceğine inanan görüş |
meliorism n.
|
|
| 403 |
General |
kutsal insan |
holy man n.
|
|
| 404 |
General |
genellikle insan üstü öğeleri içeren abartılı hikaye |
tall tale n.
|
|
| 405 |
General |
insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması |
preexistence n.
|
|
| 406 |
General |
insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması |
beforelife n.
|
|
| 407 |
General |
insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması |
pre-existence n.
|
|
| 408 |
General |
insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması |
pre-mortal existence n.
|
|
| 409 |
General |
doğru insan |
the right person n.
|
|
| 410 |
General |
insan kaçakçısı |
human smuggler n.
|
|
| 411 |
General |
büyük ve hoyrat insan eli |
paw n.
|
|
| 412 |
General |
sıradan insan |
ordinary person n.
|
|
| 413 |
General |
alelade insan |
ordinary person n.
|
|
| 414 |
General |
alelade insan |
common person n.
|
|
| 415 |
General |
sıradan insan/kişi |
common man n.
|
|
| 416 |
General |
alelade insan |
commoner n.
|
|
| 417 |
General |
alelade insan |
common man n.
|
|
| 418 |
General |
sıradan insan/kişi |
common person n.
|
|
| 419 |
General |
insan davranışının yalnızca bireyin genleri ve birtakım psikolojik faktörlerin etkisiyle oluştuğuna ve kontrol edildiğine inanan görüş |
biological determinism n.
|
|
| 420 |
General |
insan davranışının yalnızca bireyin genleri ve bir takım psikolojik faktörlerin etkisiyle oluştuğuna ve kontrol edildiğine inanan görüş |
biodeterminism n.
|
|
| 421 |
General |
insan kaynaklı faktörler |
man-made factors n.
|
|
| 422 |
General |
sayısız insan veya şey |
myriad n.
|
|
| 423 |
General |
insan hakları örgütü |
human rights organization n.
|
|
| 424 |
General |
insan boyu |
human height n.
|
|
| 425 |
General |
güvenilir insan |
reliable person n.
|
|
| 426 |
General |
anlayışlı insan |
understanding person n.
|
|
| 427 |
General |
iyi insan |
good samaritan n.
|
|
| 428 |
General |
sorumlu insan |
good samaritan n.
|
|
| 429 |
General |
insan yaratılışı |
human creation n.
|
|
| 430 |
General |
planlı insan |
organised person n.
|
|
| 431 |
General |
planlı insan |
organized person n.
|
|
| 432 |
General |
insan-robot etkileşimi |
human robot interaction (h.r.i) n.
|
|
| 433 |
General |
zayıf, ince insan (özellikle genç kadın) |
waif n.
|
|
| 434 |
General |
adada yaşayan insan |
islander n.
|
|
| 435 |
General |
üstün yeteneği olmayan, sıradan insan |
mere mortal n.
|
|
| 436 |
General |
arif insan |
wise man n.
|
|
| 437 |
General |
umudunu kaybetmiş insan |
abandoned person n.
|
|
| 438 |
General |
ortak bir ilgiyi paylaşan insan topluluğu |
community of interest n.
|
|
| 439 |
General |
ortak bir ilgiyi paylaşan insan topluluğu |
interest-based community n.
|
|
| 440 |
General |
insan sağkalımı |
human survival n.
|
|
| 441 |
General |
gürültülü insan sürüsü |
rabble-rout n.
|
|
| 442 |
General |
insan sürüsü |
rabbler n.
|
|
| 443 |
General |
insan kalabalığı |
rabbler n.
|
|
| 444 |
General |
insan sürüsü |
rabblement n.
|
|
| 445 |
General |
çömelerek dışkılayan insan figürü |
caganer n.
|
|
| 446 |
General |
en alt seviyedeki insan güruhu |
tag and rag n.
|
|
| 447 |
General |
korkusuz ve cesur insan |
tartar n.
|
|
| 448 |
General |
vahşi ve acımasız insan |
tartar n.
|
|
| 449 |
General |
insan ya da nesnelerin pitoresk görünümü |
tableau n.
|
|
| 450 |
General |
kaygısız insan |
airling n.
|
|
| 451 |
General |
beyaz tenli, avrupa kökenli insan ırkına verilen ad |
caucasic n.
|
|
| 452 |
General |
beyaz tenli, avrupa kökenli insan ırkına verilen ad |
caucasian n.
|
|
| 453 |
General |
bir dizi insan |
cavalcade n.
|
|
| 454 |
General |
kozmetik ürünlerinin insan sağlığı açısından güvenliğinin incelenmesi |
cosmetovigilance n.
|
|
| 455 |
General |
insan vücudunda yer alan kaslardan biri |
lacert [obsolete] n.
|
|
| 456 |
General |
zor insan |
hard person n.
|
|
| 457 |
General |
şerefli insan |
noble n.
|
|
| 458 |
General |
göç etmeyen insan |
nonmigrant n.
|
|
| 459 |
General |
avlanmayan insan ya da hayvan |
nonhunter n.
|
|
| 460 |
General |
insan olmayan varlık |
nonhuman n.
|
|
| 461 |
General |
çıplak insan |
nude person n.
|
|
| 462 |
General |
sayıların gizli anlamları ve insan hayatı üzerindeki doğaüstü etkisini inceleyen kimse |
numerologist n.
|
|
| 463 |
General |
başkalarının bakımı altındaki insan veya hayvan |
nurseling n.
|
|
| 464 |
General |
özenle bakılıp beslenen insan veya hayvan |
nursling n.
|
|
| 465 |
General |
özenle bakılıp beslenen insan veya hayvan |
nurseling n.
|
|
| 466 |
General |
başkalarının bakımı altındaki insan veya hayvan |
nursling n.
|
|
| 467 |
General |
insan eli değmeden doğal yoldan oluşan nesne |
natural object n.
|
|
| 468 |
General |
zencileri seven ve kültürlerini destekleyen farklı ırktan insan |
negrophile n.
|
|
| 469 |
General |
zencileri seven ve kültürlerini destekleyen farklı ırktan insan |
negrophil n.
|
|
| 470 |
General |
internet vasıtasıyla birleşmiş, benzer düşüncelere sahip insan grubu |
network army n.
|
|
| 471 |
General |
ruhun geçici olarak yerleştiği insan bedeni |
tenement n.
|
|
| 472 |
General |
garip insan |
the odd one out n.
|
|
| 473 |
General |
ortak inanca veya ilgiye sahip bir grup insan |
the fold n.
|
|
| 474 |
General |
insan denen canlı |
the human animal n.
|
|
| 475 |
General |
dışlanan insan |
the odd one out n.
|
|
| 476 |
General |
tenekeden yapılmış insan heykelciği |
tinman n.
|
|
| 477 |
General |
insan deneyiminin sembollerle nesilden nesle aktarımı |
time-binding n.
|
|
| 478 |
General |
takip edilesi insan |
tone-setter n.
|
|
| 479 |
General |
ordu (birini takip eden insan yığını) |
trail n.
|
|
| 480 |
General |
barbar insan |
tramontane n.
|
|
| 481 |
General |
insan gücü |
an arm of flesh n.
|
|
| 482 |
General |
deneyimden bağımsız olarak insan zihninde gerçek bilginin var olabileceğini savunan kimse |
apriorist n.
|
|
| 483 |
General |
kibar insan |
aristocrat n.
|
|
| 484 |
General |
varan insan sayısı |
arrivance n.
|
|
| 485 |
General |
varan insan sayısı |
arrivancy n.
|
|
| 486 |
General |
insan bebeğiyle gizlice değiştirilen peri veya elf bebeği |
auf [obsolete] n.
|
|
| 487 |
General |
insan vücudunun etrafındaki enerji alanı |
aura n.
|
|
| 488 |
General |
avustralya ve çevresindeki ada yerlilerinin oluşturduğu insan grubuna mensup kimse |
australoid n.
|
|
| 489 |
General |
insan hayatının her dokuzuncu yılı |
enneatical year n.
|
|
| 490 |
General |
çevreyi belirleyen insan ve doğal güçler üzerine yapılan çalışmalar |
environics n.
|
|
| 491 |
General |
insan kandırmaya dayalı şaka |
bar [scotland] n.
|
|
| 492 |
General |
basit insan |
jack-a-lent n.
|
|
| 493 |
General |
en seçkin yaklaşık on bin kişiden oluşan insan grubu |
upper ten thousand n.
|
|
| 494 |
General |
yürekli insan |
man n.
|
|
| 495 |
General |
insan ırkı |
man n.
|
|
| 496 |
General |
kan bağı veya evlilik yolu ile akraba olan insan grubu |
kinship group n.
|
|
| 497 |
General |
insan dizine benzeyen şey |
knee n.
|
|
| 498 |
General |
insan yapımı çevrelerde dolaşma |
urbex n.
|
|
| 499 |
General |
insan fetüsü |
child n.
|
|
| 500 |
General |
beyaz insan |
larney [india] n.
|
|