break! - Turc Anglais Dictionnaire

break!

Sens de "break!" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
break n. mola
Trish, I think this break will help you get over Chalky Heads breaking up.
Trish, bence bu mola Chalky Heads'in dağılmasının üstesinden gelmene yardımcı olacak.

More Sentences
break n. ara
Shall we take a break? You must be tired.
Biraz ara verelim mi? Yorulmuşsundur herhalde.

More Sentences
tax break n. vergi indirimi
But biofuels remain uncompetitive without significant government tax breaks.
Ancak biyoyakıtlar, hükümetin önemli vergi indirimleri olmaksızın rekabetsiz kalmaya devam ediyor.

More Sentences
break off v. kopmak
The collar broke off and the dog ran away.
Tasma koptu ve köpek kaçtı.

More Sentences
break up v. ayrılmak
The enlargement negotiations are broken up into 38 different chapters.
Genişleme müzakereleri 38 farklı başlığa ayrılmıştır.

More Sentences
break down v. bozulmak
In many areas, sound legislation breaks down as a result of insufficient monitoring and enforcement.
Birçok alanda yetersiz izleme ve uygulama sonucunda sağlam mevzuat bozulmaktadır.

More Sentences
break v. kopmak
A link of confidence between the political class and its people has been broken.
Siyasi sınıf ile halk arasındaki güven bağı kopmuştur.

More Sentences
break away v. kopmak
Scotland wants to break away from England.
İskoçya, İngiltere'den kopmak istiyor.

More Sentences
break v. kırmak
We had to break the windows to get out of the car.
Arabadan çıkmak için camları kırmamız gerekti.

More Sentences
have a break v. ara vermek
We cannot, though, have a break, as that would disrupt the timetable.
Yine de ara veremeyiz, çünkü bu zaman çizelgesini bozar.

More Sentences
break off v. koparmak
I've broken off contact with Tom.
Tom'la teması koparttım.

More Sentences
break v. bozmak
He told a story to break the silence.
Sessizliği bozmak için bir hikaye anlattı.

More Sentences
break into v. zorla girmek
Tom broke into a research laboratory.
Tom bir araştırma laboratuvarına zorla girdi.

More Sentences
General
break n. şans
Give me a break, come down!
Bana bir şans ver, aşağı in!

More Sentences
short break n. kısa ara
We'll be back after this short break.
Bu kısa aradan sonra döneceğiz.

More Sentences
break n. kırılma
For precisely that condition will help break the present deadlock in the Middle East.
Tam da bu koşul, Orta Doğu'daki mevcut çıkmazın kırılmasına yardımcı olacaktır.

More Sentences
break n. fırsat
This is the big break I've been waiting for.
Bu benim beklediğim büyük fırsat.

More Sentences
break n. kaçma
Let's make a break for it.
Hadi kaçalım.

More Sentences
break n. teneffüs
I haven’t seen him since the first break.
İlk teneffüsten beri onu görmedim.

More Sentences
break up n. dağılma
We had this problem with an ACP meeting, which broke up as a result.
Bu sorunu ACP toplantısında da yaşadık ve toplantı bu nedenle dağıldı.

More Sentences
lunch break n. öğle tatili
Tom just got back from his lunch break.
Tom öğle tatilinden yeni döndü.

More Sentences
break n. ara verme
If she has been studying since 9 o'clock, she will need to take a break.
Eğer saat 9'dan beri çalışıyorsa, biraz ara vermesi gerekecek.

More Sentences
break-up n. dağılma
The major powers bear a huge part of the responsibility for the break-up of the former Yugoslavia.
Büyük güçler, eski Yugoslavya'nın dağılmasındaki sorumluluğun büyük bir kısmını taşımaktadır.

More Sentences
break n. kırık
The doctor noticed a break on the x-ray.
Doktor röntgen filminde bir kırık fark etti.

More Sentences
a short break n. kısa bir ara
Could I please take a short break?
Kısa bir ara verebilir miyim lütfen?

More Sentences
coffee break n. kahve molası
Our boss doesn't let us take coffee breaks.
Patronumuz kahve molası vermemize izin vermez.

More Sentences
meal break n. yemek molası
Robots are great in the workplace, because they don't need toilet or meal breaks, don't get sick or come to work with a hangover.
Robotlar işyerinde harikalar çünkü tuvalet ya da yemek molasına ihtiyaç duymuyorlar, hastalanmıyorlar ya da akşamdan kalma bir şekilde işe gelmiyorlar.

More Sentences
lunch break n. yemek molası
Tom is on his lunch break.
Tom öğle yemeği molasında.

More Sentences
commercial break n. reklam arası
We'll be right back after this commercial break.
Bu reklam arasından sonra hemen geri geleceğiz.

More Sentences
break dancing n. break dans
I love break dancing.
Break dansı seviyorum.

More Sentences
break n. uzaklaşma
I need a break from my family.
Ailemden uzaklaşmaya ihtiyacım var.

More Sentences
break n. tatil
We drove upstate for a weekend break.
Hafta sonu tatili için şehir dışına çıktık.

More Sentences
break n. noktayı koyma
She finally made the break and broke up with him.
Sonunda noktayı koydu ve ondan ayrıldı.

More Sentences
break n. boşluk
We could see the full Moon through a break in the clouds.
Bulutların arasındaki boşluktan dolunayı görebiliyorduk.

More Sentences
break n. (tenis) servis kırma
She was up two breaks in the first set.
İlk sette servis kırdığı iki oyunla öndeydi.

More Sentences
break n. talihin yüze gülmesi
The band is desperate for a lucky break.
Grup talihin yüzlerine güleceği günü dört gözle bekliyordu.

More Sentences
break into v. tecavüz etmek
Sami broke into Layla's house and raped her.
Sami, Layla'nın evine girip ona tecavüz etmiş.

More Sentences
break into v. zorla girmek
Our house was broken into last week, but it seems nothing was taken.
Geçen hafta evimize zorla girildi ama görünüşe göre hiçbir şey alınmamış.

More Sentences
break up v. kırmak
It breaks up and imposes internal competition between services provided by the same service provider.
Aynı hizmet sağlayıcı tarafından sağlanan hizmetler arasında iç rekabeti kırar ve dayatır.

More Sentences
break out v. patlamak
All humanity will suffer if a nuclear war breaks out.
Bir nükleer savaş patlarsa tüm insanlık acı çeker.

More Sentences
break in v. sözünü kesmek
John broke in as Alice was speaking.
Alice konuşuyorken, John sözünü kesti.

More Sentences
break up v. bitirmek
Your mother is trying to break up our marriage.
Annen evliliğimizi bitirmeye çalışıyor.

More Sentences
break down v. bozmak
It can break down the dynamics of the work and can easily convert it into something different.
İşin dinamiğini bozabilir ve kolayca farklı bir şeye dönüştürebilir.

More Sentences
break with v. ayrılmak
Sami refused to break with Layla.
Sami, Leyla'dan ayrılmayı reddetti.

More Sentences
break v. şafak sökmek
Let's dance till the break of dawn!
Şafak sökene kadar dans edelim!

More Sentences
break through v. yarıp geçmek
The protestors broke through the barricades in front of the presidential palace.
Protestocular başkanlık sarayının önündeki barikatları yarıp geçtiler.

More Sentences
break v. bozmak
I’m sure he is the one who broke the coffee machine.
Eminim ki kahve makinesini bozan oydu.

More Sentences
break open v. kırmak
The magic lamp broke open and the genie was released.
Sihirli lamba kırılarak açıldı ve cin serbest kaldı.

More Sentences
break a promise v. dönmek
I'd never break a promise.
Verdiğim sözden asla dönmem.

More Sentences
break v. ara vermek
Let’s break for a meal; we’ll continue later.
Yemek için ara verelim; sonra devam ederiz.

More Sentences
break down v. arıza yapmak
This old car breaks down all the time.
Bu eski araba sürekli arıza yapıyor.

More Sentences
break v. gün doğmak
We must part; the day will soon break.
Biz ayrılmalıyız; yakında gün doğacak.

More Sentences
break away v. kaçmak
The prisoner broke away from the guards who were holding him.
Mahkum kendisini tutan gardiyanlardan kaçtı.

More Sentences
break loose v. kopmak (kıyamet)
In fact, all hell broke loose in some municipalities in my province.
Hatta benim ilimdeki bazı belediyelerde kıyamet koptu.

More Sentences
take a break v. mola vermek
I want to take a break.
Mola vermek istiyorum.

More Sentences
break a promise v. sözünden dönmek
Tom hardly ever breaks a promise.
Tom neredeyse hiç sözünden dönmez.

More Sentences
have a break v. ara vermek
We cannot, though, have a break, as that would disrupt the timetable.
Yine de ara veremeyiz, çünkü bu takvimi bozar.

More Sentences
break up v. parçalanmak
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.

More Sentences
break out v. hapisten kaçmak
Tom was the one who helped me break out of jail.
Tom hapisten kaçmam için bana yardım eden kişiydi.

More Sentences
break the law v. suç işlemek
He knows how to break the law without being caught.
O, yakalanmadan nasıl suç işleyeceğini biliyor.

More Sentences
break out v. kopmak
Vigorous applause then broke out in the galleries.
Bunun üzerine salonda şiddetli alkışlar koptu.

More Sentences
break up with v. ilişkiyi bitirmek
Tom finally decided to break up with Mary.
Tom nihayet Mary ile ilişkiyi bitirmeye karar verdi.

More Sentences
break up with v. bitirmek
I resolved to break up with her cleanly.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.

More Sentences
break down v. arızalanmak
Tom would've been here by now if his car hadn't broken down.
Tom arabası arızalanmamış olsaydı şimdi burada olacaktı.

More Sentences
break up v. sona ermek
The meeting broke up at four.
Toplantı saat dörtte sona erdi.

More Sentences
break the fast v. oruç bozmak
Does chewing gum break the fast?
Sakız çiğnemek orucu bozar mı?

More Sentences
break in v. alıştırmak
The horse had to be broken in before it could be ridden.
Ata binmeden önce atın alıştırılması gerekiyordu.

More Sentences
break down v. parçalamak
Other studies have found that it can reduce the production of specific enzymes that break down cartilage.
Diğer çalışmalar, kıkırdağı parçalayan spesifik enzimlerin üretimini azaltabileceğini bulmuştur.

More Sentences
break the rules v. kuralları çiğnemek
I sometimes break the rules.
Bazen kuralları çiğniyorum.

More Sentences
break v. dönmek
He forgave me breaking my promise.
Sözümden döndüğüm için beni affetti.

More Sentences
break up v. kavgayı ayırmak
The police broke up the fight.
Polis kavgayı ayırdı.

More Sentences
break v. mola vermek
It is important that they be safer when they take their breaks.
Mola verdiklerinde daha güvende olmaları önemlidir.

More Sentences
break up v. dağıtmak
The police broke up the crowd.
Polis kalabalığı dağıttı.

More Sentences
break down v. yıkılmak
I'm trying really hard not to break down in front of you.
Senin karşında yıkılmamak için gerçekten çaba sarf ediyorum.

More Sentences
break up v. parçalamak
It threatens to break up families.
Aileleri parçalamakla tehdit ediyor.

More Sentences
break v. kırmak
He fell and broke his leg.
Düşüp bacağını kırmış.

More Sentences
have a break v. mola vermek
What time do you have a break?
Ne zaman mola verirsin?

More Sentences
break v. ağarmak
Day will break soon.
Yakında gün ağaracak.

More Sentences
break down v. yıkmak
We need to break down all the tariff barriers and phase out all the obstacles to trade.
Tüm tarife engellerini yıkmamız ve ticaretin önündeki tüm engelleri aşamalı olarak kaldırmamız gerekiyor.

More Sentences
break v. ihlal etmek
Layla broke her mother's rules.
Leyla annesinin kurallarını ihlal etti.

More Sentences
break into pieces v. parçalanmak
The tile which fell from the roof broke into pieces.
Çatıdan düşen kiremit parçalandı.

More Sentences
break up v. tatile girmek (okul)
When does school break up?
Okul ne zaman tatile giriyor?

More Sentences
break out v. kaçmak
Only this last Tuesday, some 100 migrants broke out of a freight train at Dollands Moor in Folkestone.
Daha geçtiğimiz Salı günü, Folkestone'daki Dollands Moor'da bir yük treninden 100 kadar göçmen kaçtı.

More Sentences
break away v. ayrılmak
Scotland wants to break away from England.
İskoçya İngiltere'den ayrılmak istiyor.

More Sentences
break the peace v. barışı bozmak
I was not breaking the peace, but trying to keep the peace by helping to rid the world of nuclear weapons.
Ben barışı bozmuyordum aksine dünyayı nükleer silahlardan kurtarmaya yardım ederek barışı korumaya çalışıyordum.

More Sentences
break down v. ruhen yıkılmak
He broke down when he heard the bad news.
Kötü haberi duyduğunda ruhen yıkıldı.

More Sentences
break v. söylemek
I don't want to be the one who breaks the news to her.
Haberi ona söyleyen kişi ben olmak istemem.

More Sentences
break up v. bitmek
When does school break up?
Okul ne zaman bitiyor?

More Sentences
break out v. isyan çıkmak
Riots broke out in Boston.
Boston'da isyanlar çıktı.

More Sentences
break into v. (hırsızlık amacıyla) girmek
The expectation is that they will break into the Ministry of Economy tonight, and presumably do exactly the same thing.
Beklenti, bu gece Ekonomi Bakanlığı'na girecekleri ve muhtemelen aynı şeyi yapacakları yönünde.

More Sentences
break v. yıkmak
Be strong; don’t let your divorce break you.
Güçlü ol; boşanmanın seni yıkmasına izin verme.

More Sentences
break v. koparmak
Under your reforms you will break the link between production and subsidy.
Reformlarınız kapsamında üretim ve sübvansiyon arasındaki bağı koparacaksınız.

More Sentences
break v. dağıtmak
You stole my bike, and now I'm going to break your face.
Bisikletimi çaldın ve şimdi suratını dağıtacağım.

More Sentences
break the record v. rekoru kırmak
He has broken the record.
Rekoru kırdı.

More Sentences
break off v. bitmek
Our negotiations broke off.
Görüşmelerimiz birden bitti.

More Sentences
break out in v. dökmek
When Tom was accused of the murder, he broke out in a cold sweat.
Tom cinayetle suçlandığında soğuk terler döktü.

More Sentences
break out v. çıkmak
Specifically, it is the risk of war breaking out - which you have mentioned - in 15, 20 or 30 days' time.
Özellikle, sizin de bahsetmiş olduğunuz gibi 15, 20 ya da 30 gün içinde savaş çıkma riski demektir.

More Sentences
break v. parçalamak
Break it down.
Onu parçala.

More Sentences
break through v. zorla geçmek
They attempted to break through the enemy line.
Düşman hattını zorla geçmeye kalkıştılar.

More Sentences
break down v. kırmak
I therefore invite the Commission to take the necessary steps to break down this reluctance.
Bu nedenle Komisyonu bu isteksizliği kırmak için gerekli adımları atmaya davet ediyorum.

More Sentences
break the ice v. havayı yumuşatmak
The meeting started with some general chit-chat to break the ice.
Toplantı havayı yumuşatmak için genel bir sohbet ile başladı.

More Sentences
break through v. görünmek
The sun broke through the clouds.
Güneş, bulutların arasından göründü.

More Sentences
break through v. çıkmak
The sun broke through the clouds.
Güneş bulutların arasından çıktı.

More Sentences
break in v. zorla girmek
We didn't break in.
Zorla girmedik.

More Sentences
break down v. kendini kaybetmek
I'm trying really hard not to break down in front of you.
Senin önünde kendimi kaybetmeyeyim diye gerçekten çok çabalıyorum.

More Sentences
break v. çiğnemek
We cannot enforce international law by breaking international law.
Uluslararası hukuku çiğneyerek uluslararası hukuku uygulayamayız.

More Sentences
break off v. ilişkiyi kesmek
We've broken off relations with them.
Onlarla ilişkimizi kestik.

More Sentences
break in v. terbiye etmek
The horse had to be broken in before it could be ridden.
At, binilmeden önce terbiye edilmek zorunda kaldı.

More Sentences
break off v. koparmak
We have broken off relations with them.
Onlarla ilişkileri kopardık.

More Sentences
break up v. tatil olmak
When does school break up for Christmas?
Noel için okul ne zaman tatil oluyor?

More Sentences
break off v. bitirmek
Your boyfriend is a problematic person, but that's not a good enough reason to give up or break off your relationship.
Erkek arkadaşınız sorunlu biri ama bu ilişkinizden vazgeçmeniz ya da ilişkinizi bitirmeniz için yeterli bir neden değil.

More Sentences
break off v. aniden kesmek
He was making a speech, but he broke off when he heard a strange noise.
O bir konuşma yapıyordu, ama tuhaf bir ses duyunca aniden kesti.

More Sentences
break glass v. cam kırmak
In case of emergency, break glass.
Acil bir durumda camı kırın.

More Sentences
break the law v. kanunu çiğnemek
We've never broken the law.
Biz hiç kanunu çiğnemedik.

More Sentences
break the law v. yasayı çiğnemek
You're breaking the law.
Yasayı çiğniyorsun.

More Sentences
break apart v. ayrılmak
During the tour he broke apart from the group and found his own way.
Tur sırasında gruptan ayrıldı ve kendi yolunu buldu.

More Sentences
break the silence v. sessizliği bozmak
Break the silence.
Sessizliği boz.

More Sentences
break the glass v. cam kırmak
Tom said that he broke the glass.
Tom camı kırdığını söyledi.

More Sentences
break to pieces v. parçalara ayrılmak
The glass was broken to pieces.
Bardak parçalara ayrılmıştı.

More Sentences
break down v. parçalanmak
It breaks down entirely - obviously, as it is generated biologically.
Biyolojik olarak üretildiği için tamamen parçalanır.

More Sentences
Common Usage
break n. paydos
break up v. ilişkiyi kesmek
break someone's nose v. burnunu kırmak
General
break n. fasıla
bad break n. şanssızlık
break n. parça
the break of day n. günün ağarması
break n. atılma
prison break n. hapishaneden kaçış
break n. dinlenme
break n. kırma
break n. kısım
break n. pot
break n. firar
break key n. kesme tuşu
break n. durak
quick break n. kısa ara
short break n. günübirlik gezi
break point n. kesme noktası
break n. iş molası
break of day n. şafak
break n. gaf
break n. açıklık
lunch break n. öğle arası
break n. ani fiyat düşüşü
epistemological break n. epistemolojik kopuş
theory of break from social life n. sosyal hayattan kopma teorisi
coffee break n. kahve arası
break n. kaçış
page break n. sayfa sonu
break n. çatlak
break n. aralık
double break n. çift kesme
break-even point n. ölü nokta
break-in n. meskene tecavüz
break-in n. zorla girme
break-up n. parçalanma
break n. bozuşma
break n. program arası
break time bell n. teneffüs zili
border break n. dış kenar baskı
border break n. kitabe taşması
a sharp break n. keskin bir dönüş
smoke break n. sigara molası
mid-term break n. sömestr tatili
mid-term break n. yarıyıl tatili
cigarette break n. sigara molası
break room n. dinlenme odası
winter break n. sömestr tatili
bathroom break n. ihtiyaç molası
break (time) n. ders arası
brain-break n. kısa zihinsel ara
break dance n. 80'lerde çıkmış hareketli bir dans
rest break n. ara dinlenme
break n. ara dinlenme
short break n. kısa süreli tatil
mid-term break n. ara tatil
semester break n. yarıyıl tatili
semester break n. sömestr tatili
winter break n. kış tatili
easter break n. paskalya tatili
book break n. kitap molası
water pipe break n. su borusu patlaması
break n. başlangıç
break n. ortaya çıkma
break n. ani hareket
break n. depar
break n. atılım
break n. ani değişiklik
break n. belirgin değişiklik
break n. ihlal
break n. bağların kopması
break n. atın binici tarafından belirlenen yürüyüş şeklinin değişmesi
break n. (arabalı at yarışında) atın tırıstan koşuya veya başka bir adıma geçmesi
break n. at arabası
break n. ilişkilerin kopması
break n. ani kesinti
break n. (özellikle beklenmedik şekilde) durumunu düzeltme şansı
break n. büyük miktar
break n. lot
break n. parti
break n. konsinye
break n. zorla haneye girme
break n. su yüzeyinin dalgalanması
break n. bir parti oluşturan çay sandıkları
break n. bir yılda hazırlanan kenevir miktarı
break n. dalga kırılma noktası
break n. sörf bölgesi
break n. gaf
break n. patavatsızca yorum
break n. (sevgiliyle) ilişkiye ara verme
break n. geçici ayrılık dönemi
break n. keskin uç
break n. hafif gem
break-off n. bitirme
break-off n. durdurma
break-off n. bilardoda topları dağıtan ilk vuruş
break-off n. ilişkiyi kesme
break seal n. mühür
break-away n. sahadan çıkmak
break-in n. ilk kullanım
break-in n. ilk deneyim
break and entry n. haneye tecavüz
mini-break n. (iki üç günlük) kısa tatil
immersion break n. gerçeklik algısının kırılması
break n. kesilme
break n. talih kuşu
break n. yırtma
break in on somebody's conversation v. lafını kesmek
break v. kopmak (fırtına)
break one's neck v. paralanmak
break one's neck v. dişini tırnağına takmak
break in v. çökertmek
break oneself of a habit v. kurtulmak
break up v. bozuşmak
likely to break off v. yol ayrımına gelmek
break through v. doğmak
break a promise v. sözünü tutmamak
break something up v. ovalamak
break up v. bölünmek
break the ice v. resmiyeti gidermek
break one's promise v. çamura yatmak
break down v. çökmek
break up v. ayrılmak (sevdiğinden)
break the pen v. kalemini kırmak
break ground v. törenle temel atmak
break fresh ground v. çığır açmak
break down v. bölmek
break the ice v. ilk defa bir işe girişmek
break off v. ilişiğini kesmek
break new ground v. çığır açmak
break taboos v. tabuları yıkmak
break away v. kurtulmak
break v. bozdurmak
break something off v. son vermek
break through v. ilerleme kaydetmek
break in v. yarıda kesmek
break up with v. parçalamak
break up v. çözülmek
make or break v. batmak ya da çıkmak
break something off v. koparmak
break to pieces v. paramparça etmek
break wind v. kokutmak
break out v. patırtı kopmak
break the news v. haber vermek
break into v. dalmak
break v. yaralamak
break v. iflas etmek
break v. ortalık ağarmak
take a break v. aralık vermek
break one’s silence v. sessizliğini bozmak
break forth v. kahkahayı basmak
break down v. arıza meydana gelmek
breake (obsolete spelling of break) v. kırmak
break down v. kendinden geçmek
break off v. kırılmak
break up v. üzmek
break the news to v. birine kötü haber vermek
break into v. basmak
break up v. dağılmak
break to smithereens v. paramparça olmak
break loose v. kendini kurtarıp kaçmak
break a safe v. kasa soymak
break something up v. sona erdirmek
break into fragments v. parçalarına ayırmak
break through v. atılım yapmak
break v. batırmak
break an appointment v. randevuya gitmemek
break up the relationship with somebody v. ipleri koparmak
break off with somebody v. merhabayı kesmek
break even v. kar ve zararı eşit olmak
cause to break v. kırdırtmak
break with v. selamı sabahı kesmek
break into pieces v. parçalamak
break into pieces v. parçalarına ayırmak
break off an engagement v. nişanı atmak
break down v. vurup devirmek
break fast v. oruç açmak
break fast v. iftar açmak
break a promise v. sözünde durmamak
break one's spirit v. cesaretini kırmak
break one's oath v. yeminini bozmak
break off an engagement v. yüzüğü geriye çevirmek
break v. çıtlatmak
break something down v. parçalamak
take a short break v. nefes almak
break something up v. parçalamak
break v. dalmak
give somebody a break v. şans tanımak
break one's word v. sözünde durmamak
break something up v. noktalamak
make or break v. ya kazanmak ya batırmak
break up the fight v. kavga (edenleri) ayırmak
break up with v. parçalanmak
break one's silence v. suskunluğunu bozmak
break in v. lafa karışmak
break up v. ufalamak
break the routines v. alışkanlıkları kırmak
break off v. paydos etmek
break one's heart v. kalbini kırmak
break into splinters v. parçalarına ayırmak
break with v. ilgisini kesmek
break a habit v. kötü alışkanlıktan kurtulmak
break v. haklamak
break ground v. çığır açmak
break somebody's heart v. kalbini kırmak
break the current v. cerayanı kesmek
break v. tan ağarmak
break in v. araya girmek
break loose v. kurtulmak
break the law v. kanuna karşı gelmek
break out v. fırtına kopmak
break short v. kısa kesmek
cause to break v. kırdırmak
break to pieces v. tuzla buz etmek
break through v. sökmek
break out v. başlamak (savaş/yangın)
break one's promise v. sözünü tutmamak
break v. bozuşmak
break wind v. osurmak
break v. patlamak
break fast v. orucunu açmak
break fast v. iftarını açmak
cause to break v. kırılmasına neden olmak
break wind v. gaz çıkarmak
break one's promise v. sözünden dönmek
break v. fırlamak
break v. yenmek
break one's word v. sözünü tutmamak
take a break v. ara vermek
break an appointment v. randevusuna gitmemek
break into parts v. parçalarına ayırmak
break off relations v. alakayı kesmek
break with somebody v. ayrılmak
break v. şafak atmak
break down into v. ayırmak
break up the link with somebody v. ipleri koparmak
break off v. kopartmak
break away v. kaçıp kurtulmak
break wind v. gaz yapmak
break one's faith v. sözünde durmamak
break to smithereens v. tuzla buz olmak
break off relations with v. alakayı kesmek
break free v. serbest kalmak
break one's words v. sözünü tutmamak
break up somebody's marriage v. yuvasını yıkmak
break the peace v. asayişi bozmak
break v. uymamak
break into small pieces v. ufalamak
break out in v. ile kaplanmak
make a break v. fasıla vermek
break to pieces v. parça parça etmek
break into v. zorla içeri girmek
break away from v. -den kaçmak
break up v. eğlendirmek
break down the lesson v. dersi kırmak
break off v. birdenbire durmak
break up v. ayırmak
break v. benzetmek
break out into a sweat v. ter basmak
break out v. fırtına koparmak
break down the lesson v. dersi asmak
break v. çözmek
break one's word v. sözünden dönmek
break a record v. rekor kırmak
break cover v. gizlendiği yerden çıkmak
break loose v. boşanmak
break an agreement v. anlaşmayı bozmak
take a break v. paydos etmek
break v. parçalanmak
break oneself of a habit v. bırakmak
break one's fast v. iftar etmek
break up the fight v. kavga edenleri ayırmak
break away with someone v. ipleri koparmak
break one's neck v. kendini paralamak
break up a home v. yuva bozmak
break v. batmak
make or break v. ya batmak ya çıkmak
break v. kaçmak
break into v. hırsızlık amacıyla bir yere girmek
break into pieces v. parçalara ayırmak
break the routines v. alışkanlıkları bozmak
break wind v. yellenmek
break open v. zorla açmak
break in v. hırsızlık amacıyla bir yere girmek
break the blockade v. ablukayı bozmak
break v. bitirmek
break into v. girmek
break to pieces v. parçalanmak
break one's neck v. boynu kırılmak
break off an engagement v. nişanı bozmak
have break v. ara vermek
break a spell v. büyüyü bozmak
break up the fight v. kavga ayırmak
break into v. ayırmak
break even v. ancak masrafını karşılamak
break loose v. kendini kurtarmak
break down v. kendini tutamayıp ağlamak
break in on v. atılmak
break up v. bozulmak (nişan)
break up v. ilişkiyi bitirmek
break the spell v. tılsımı bozmak
break up v. tatile girmek
take a short break v. birkaç günlük bir tatile çıkmak
break into v. birden bir şeye başlamak
break a siege v. çemberi yarmak
break rudely in a conversation v. hariçten gazel okumak
give a break v. huzur vermek
for all hell break loose v. kıyamet kopmak
break off relations with v. yüz çevirmek
break the ban v. yasağı delmek
break down v. listelemek
break into v. konuşmayı kesmek
break down v. analiz etmek
break in v. evcilleştirmek
break one's tooth v. dişi kırılmak
break news v. haberleri söylemek
break news v. bilgi vermek
break news v. haberleri aktarmak
break the bank v. bütün parayı toplamak (rulette)
break the bank v. bütün parsayı toplamak
break the contract v. sözleşmeye sadık kalmamak
break the agreement v. anlaşmayı ihlal etmek
break in half v. ikiye bölmek (ekmeği vb)
break one's foot v. ayağını kırmak
break every bone in somebody's body v. birinin bütün kemiklerini kırmak
break the agreement v. anlaşmaya sadık kalmamak
break one's leg v. bacağını kırmak
break in two v. ikiye bölmek (ekmeği vb)
break the contract v. sözleşmeyi ihlal etmek
break down in tears v. gözünden yaşlar boşalmak
break one's vow of silence v. sessizliğini bozmak
break news v. haber sunmak
break one's connection v. bağlarını koparmak
break one's connection v. bağını koparmak
break one's connections v. bağları koparmak
break up a family v. yuva yıkmak
break the silence v. sesizliği bozmak
break into the market v. piyasaya girmek
break the agreement v. anlaşma bozmak
break the taboos v. ezberleri yıkmak
break one's leg v. ayağı kırılmak
break the terms of a contract v. sözleşme hükümlerini ihlal etmek
break the chain v. zinciri kırmak
break the chains v. zincirleri kırmak
break up the meeting v. toplantıyı kesmek
break the law v. yasa çiğnemek
break off the engagement v. nişanı bozmak
break off the engagement v. nişanı atmak
break one's heart v. kalp kırmak
break one's neck v. boynunu kırmak
break the agreement v. anlaşmaya uymamak
break down one's prejudices v. önyargılarını yıkmak
(fire) to break out v. yangın çıkmak
break apart v. parçalara ayrılmak
one's watch break v. saati kırılmak
the war break out v. savaş çıkmak
break a rule v. kuralı çiğnemek
break the rule v. kuralı ihlal etmek
take a break v. teneffüse çıkmak
have a break v. teneffüse çıkmak
break new ground v. bir ilki gerçekleştirmek
break new ground v. ilki gerçekleştirmek
break to pieces v. tuzla buz olmak
break out v. birden başlamak
break with v. ile bağını koparmak
break with v. ilişkisini kesmek
break the siege v. kuşatmayı kırmak
break the password v. şifre kırmak
break into market v. piyasaya açılmak
break someone's heart v. birisinin kalbini kırmak
break away v. sıvışmak
make or break v. ya batırmak ya çıkarmak
break a record v. rekora imza atmak
break of v. (tedaviyle) -den vazgeçirmek
break loose from v. -den kopmak
break loose from v. -den kopup sarkmak
break with v. -den ayrılmak
break loose from v. -den kopup sallanmak
break away from v. -den sıvışmak

Sens de "break!" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 31 résultat(s)

Turc Anglais
General
ani duruş ve kısa hareketlerden oluşan bir break dans tarzı pop and lock n.
ritmik jimnastik, artistik jimnastik, amigo, dövüş sporları, break dans gibi enerjik ve ritmik tarz tekniklerinin bir arada olduğu sözsüz tiyatro oyunu flying n.
break dans break dancing n.
break dans breakdancing n.
break dansçı breaker n.
break dans breaking n.
break dans yapan kız sitter n.
break dans yapmak break v.
break dans yapmak break dance v.
Irregular Verb
break - brack brack [scotland] v.
break - brak brak [scotland] v.
break - brake brake v.
break - broke broke v.
break - broken broken v.
Colloquial
break dans b-boying n.
break dans rocking n.
break dansçısı breaker n.
break dans yapan kimse breaker n.
break dans break n.
Basketball
en hızlı fast break sistemi firehouse basketball n.
fast break’te topu ortadan götüren oyuncu middleman n.
fast break’te kulvarların doldurulması filling the lanes n.
fast break'te arkadan gelen hücum oyuncusu trailer n.
her oyuncunun belli bir görevi olduğu organize edilmiş fast break five man fast break n.
savunma ribaundunun alınması sonrası fast break'e giderken, yarı sahada veya daha da ilerideki bir oyuncuya pas verilmesi outlet pass n.
ribaund aldıktan sonra fast break'e başlamak için verilen ilk outlet pass n.
Music
break dans yapma break dancing n.
break dans break-dancing n.
break dans yapmak break-dance v.
Slang
break dansçı çocuk b-boy n.
break dansçı kız b-girl n.