bear - Turkish English Dictionary
History

bear

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "bear" in Turkish English Dictionary : 156 result(s)

English Turkish
Common Usage
bear n. ayı
bear v. dayanmak
bear v. katlanmak
bear v. taşımak
bear v. (ürün/meyve) vermek
bear v. (birine bir duygu) beslemek
General
bear n. koca oğlan
bear n. spekülatör
bear n. borsada büyük oynayarak fiyatları etkileyen kimse
bear n. kaba adam
bear n. hanzo
bear n. kıro
bear n. kaba saba tip
bear n. maganda
bear n. ayıcık
bear n. oyuncak ayı
bear n. özel yeteneği olan kimse
bear n. parlayan yıldız
bear v. çekmek
bear v. yürümek (belirli bir şekilde)
bear v. beslemek (belirli bir his)
bear v. kaldırmak
bear v. sapmak
bear v. sineye çekmek
bear v. hazmetmek
bear v. gitmek (belirli bir yöne doğru)
bear v. dönmek
bear v. vermek (meyve)
bear v. dünyaya getirmek
bear v. gelmek
bear v. spekülasyon yapmak
bear v. götürmek
bear v. yönelmek
bear v. değmek
bear v. getirmek
bear v. borsa fiyatlarını düşürmek
bear v. kin gütmek
bear v. beslemek
bear v. üzerinde bulunmak
bear v. durmak (belirli bir şekilde)
bear v. davranmak (belirli bir şekilde)
bear v. üstlenmek
bear v. tahammül etmek
bear v. doğurmak
bear v. vermek
bear v. kuvvet uygulamak
bear v. basmak
bear v. -e gelmek
bear v. dişini sıkmak
bear v. katlanmak (birisine)
bear v. tutmak
bear v. gütmek
bear v. yaymak
bear v. nakletmek
bear v. haiz olmak
bear v. yapmak/etmek
bear v. (benzerlik) göstermek
bear v. yüklenmek
bear v. kullanmak
bear v. yürütmek
bear v. yöneltmek
bear v. (belirli bir istikamette) gitmek
bear v. bulunmak
bear v. yer almak
bear v. değmek
bear v. uygun olmak
bear v. sağlamak
bear v. bahşetmek
bear v. göze almak
bear v. kabul etmek
bear v. sürdürmek
bear v. iletmek
bear v. hak çerçevesinde sahip olmak
bear v. bulundurmak
bear v. sürmek
bear v. itmek
bear v. (kendini) taşımak
bear v. (kap, sıvı) almak
bear v. (başını) belirli şekilde tutmak
bear v. görünür bir özellik olarak taşımak
bear v. arma olarak kullanmak
bear v. üzerinde açıkça göstermek
bear v. listede bulundurmak
bear v. kayıtlı olarak içeriğinde bulundurmak
bear v. yol açmak
bear v. neden olmak
bear v. kızıştırmak
bear v. rolü taşımak
bear v. kuvvetle iterek sürüklemek
bear v. konumlanmak
bear v. konumlandırılmak
bear v. alakalı olmak
bear v. geçerlilik taşımak
bear v. etki sahibi olmak
bear v. yürürlüğe koymak
bear v. harekete geçirmek
bear v. yakışık almak
bear v. münasip olmak
bear v. (mesaj) getirip anlatmak
bear v. baskıcı olmak
bear v. ağırlığını koymak
bear v. güç yetirmek
bear v. (bir şey) olmak
bear v. tedarik etmek
bear v. (hak, güç) kullanmak
bear v. uygulamak
bear v. (bir ilişki veya orana) sahip olmak
bear v. korelatif olarak sergilemek
bear v. karşılamak
bear v. (iz vb.) taşımak
bear v. (çocuk) doğurmak
bear v. (duygu) tutmak
bear v. (isim, ad) taşımak
bear v. (rüzgar, su vb.) -ile taşınmak
bear v. ile çıkagelmek
Irregular Verb
bear v. bore - born/borne
Colloquial
bear n. yük
bear n. çetin/zorlu iş/görev
bear n. angarya
bear n. külfet
bear n. sıkıntılı iş/görev
bear n. problem yaratan iş/görev
bear n. zor bir iş/görev
bear n. rusya
bear n. iskambilde nadiren blöf yapan oyuncu
Trade/Economic
bear n. açıkçı
bear n. borsada satıcı spekülatör
bear n. borsada fiyatların düşeceğini tahmin ederek menkul değer satan kimse
bear n. hisselerin düşeceğini önceden tahmin edip hisseleri elinden çıkaran kişi
bear n. spekülatör
bear adj. açıkçı
bear adj. durgun
bear adj. fiyatların düştüğü (piyasa)
Technical
bear v. taşımak
Construction
bear v. gerilmeye dayanmak
Dyeing
bear n. hafif kahverengimsi bir gri tonu
Transportation
bear v. taşıma aracıyla aktarmak
Marine
bear n. kumtaşı
Zoology
bear n. ayı benzeri hayvan
bear n. izcilikte bir derece
Geography
bear n. abd'de büyük tuz gölü'ne akan bir nehir
bear n. alaska'nın güneyinde bir dağ
Archaic
bear v. gibi görünmek
bear v. der gibi durmak
bear v. anlamında olmak
Engineering
bear n. portatif zımba
Slang
bear n. polis
bear n. aynasız
bear n. otoyol polisi
bear n. çirkin/kötü görünümlü kadın
bear n. gudubet kadın
bear n. tipsiz kadın
bear n. kokoroz
bear n. çok kıllı eşcinsel erkek
bear n. kilolu kıllı eşcinsel erkek
British Slang
bear n. geniş kıllı erkek

Meanings of "bear" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
great bear n. büyükayı
General
average age of women who bear their first child n. çocuk doğurma ortalama yaşı
bear garden n. ayı köpek kavgası gösterilerinin düzenlendiği yer
ant bear n. karıncayiyen
ice bear n. kutup ayısı
the greater bear n. büyükayı
the great bear n. büyükayı
growl of a bear n. ayı homurtusu
brown bear n. boz ayı
american black bear n. amerikan siyah ayısı
polar bear n. kutupayısı
bear keeper n. ayıcı
woolly bear n. tüylü tırtıl
panda bear n. panda
black bear n. kara ayı
asiatic black bear n. asya siyah ayısı
grizzly bear n. boz ayı
teddy bear n. oyuncak ayı
polar bear n. kutup ayısı
grizzly bear n. korkunçayı (kuzey amerika'ya özgü)
little bear n. küçükayı
brown bear n. bozayı
woolly bear caterpillar n. tüylü tırtıl
the little bear n. küçükayı
koala bear n. koala
pole bear n. kutup ayısı
great bear n. büyükayı
bear hug n. sert kucaklama
bear hug n. kaba kucaklama
bear hug n. sıkı sarılma
bear hug n. ayı gibi sarılma
bear baiting n. bağlı haldeki ayıya köpek saldırtma gösterisi
bear trap n. ayı kapanı
polar bear plunge n. buz gibi suya dalış/atlayış etkinliği
cave bear n. mağara ayısı
yogi bear n. ayı yogi
teddy bear n. ayıcık
gummi bear n. şeker ayıcığı
gummi bear n. ayı şeklinde jöleden şekerleme
baby bear n. yavru ayı
baby bear n. ayı yavrusu
bug-bear n. gulyabani
bug-bear n. öcü
bear attack n. ayı saldırısı
bear cave n. ayı ini
grizzly bear n. birinci dünya savaşı döneminde popüler olan bir dans
average age of women who bear their first child n. ilk çocuğun doğurulduğu ortalama yaş
average age of women who bear their first child n. ortalama ilk çocuğu doğurma yaşı
gummy bear n. jöleli ayıcık
gummy bear n. jelibon ayı
bear cub n. yavru ayı
bear cub n. ayı yavrusu
bear [obsolete] n. açığa satılan hisse senedi veya emtia
bear [scotland] n. arpa
bear cat n. güçlü kuvvetli insan
bear cat n. vurdu mu deviren iri yarı tip
bear leader n. ayı oynatan kimse
bear leader n. genç bir erkeği seyahatlerinde peşinde dolaştıran tip
bear paw n. bir tür ufak ve yuvarlak kar ayakkabısı
bear-baiting n. zincirlenmiş ayıyı köpeklerle dövüştürme etkinliği
bear-paw n. bir tür ufak ve yuvarlak kar ayakkabısı
bear-pit n. kaotik sahne
bear-pit n. kargaşalı ortam
bear in mind v. hatırda tutmak
bear hard on v. yük olmak
bear a hand v. yardım etmek
bear fruit v. yemiş vermek
bear against v. bastırmak
bear up v. dayanmak
bear a grudge v. kin gütmek
bring pressure to bear on v. zorlamak
bear with v. dayanmak
bear the brunt of v. kabak başına patlamak
bear witness to v. bir şeye delalet etmek
bear out v. tasdik etmek
bear the blame for v. suçunu üzerine almak
bear up against v. dayanmak
bear the blame v. kabahati üzerine almak
bear down on v. yaklaşmak
bear witness to an age v. bir çağa tanıklık yapmak
bear on v. etkisi olmak
bear testimony to v. ifade vermek
bear on v. ilgilenmek
bear away to leeward v. boca etmek
bear down on v. üstüne gelmek
bear out v. doğrulamak
bear in mind v. hesaba katmak
bear a grudge v. kin beslemek
bear tales v. dedikodu yapmak
bear out v. yardım etmek
bear up v. neşelenmek
bear the brunt of v. baskının en şiddetli kısmını çekmek
bring pressure to bear on v. sıkıştırmak
bear on v. ilgilendirmek
grit one's teeth and bear it v. dişini sıkmak
bear the penalty of v. cezasını çekmek
bear in mind v. hatırlamak
bear up v. dayanabilmek
bear on v. ilgisi olmak
bear the bell v. yenmek
bear down on v. fazla bastırmak
bear upon v. ilgilendirmek
bear against v. sıkıştırmak
bear the consequence v. sonucuna katlanmak
bear witness to v. tanıklık etmek
bear in mind v. aklında tutmak
bear against v. karşı koymak
bear in mind v. göz önünde tutmak
bring something to bear on v. bir şeyi uygulatmak
bear in mind v. akılda tutmak
bear in mind v. zihinde tutmak
bear arms v. asker olmak
bear away v. taşımak
bear against v. baskı yapmak
grin and bear it v. katlanmak
bear down on v. sıkıştırmak (azarlayarak/ısrarla)
bear upon v. ateş etmek
bear the brunt of v. saldırının en ağır kısmını çekmek
bear witness v. tanıklık etmek
bear in mind v. göz önünde bulundurmak
bear arms v. askerlik yapmak
bear upon v. ile ilgisi olmak
bear fruit v. meyvesini vermek
bear upon v. topa tutmak
bear upon v. bağıntılamak
bear on v. ateş etmek
bear witness (to an age) v. tanıklık etmek (bir çağa vb)
bear the palm v. zafer kazanmak
bear out v. onaylamak
bear a hand v. yardım eli uzatmak
bear down v. gayret etmek
bear no relation to v. ile ilgisi olmamak
bear with v. sabır göstermek
bear a grudge against v. kin beslemek
bear in mind v. akıldan çıkarmamak
bear down on v. büyük çaba harcamak
bear upon v. ilgisi olmak
bear up v. cesareti elden bırakmamak
bear resemblance to v. benzemek
bear with v. çekmek
bear witness v. şahitlik etmek
bear in mind v. dikkate almak
bear the consequences v. sonuçlarına katlanmak
bear a torch v. ışık tutmak
bear witness to an age v. bir çağa tanıklık etmek
bear up v. yardım etmek
bear no responsibility for v. sorumlusu olmamak
bear in mind v. unutmamak
grin and bear it v. ağız kokusu çekmek
bear out v. desteklemek
bear away v. götürmek
bear the bell v. kazanmak
bear sorrow without complaining v. acısını içine gömmek
bear up v. destek olmak
grin and bear it v. bağrına taş basmak
bear fruit v. meyve vermek
bear one's sorrow without complaining v. acısını bağrına basmak
bear oneself v. davranmak
bear down v. yenmek
bear the expense of v. masrafı çekmek
bear on v. ile ilgisi olmak
bear witness v. tanık olmak
bear somebody out v. desteklemek
bear somebody out v. yardım etmek
bear a grudge against v. kuyruk acısı olmak
bear a grudge against v. kin duymak
cannot bear the consequences of v. göze alamamak
bear on v. topa tutmak
bear sorrow without complaining v. acısını bağrına basmak
bear on v. ilgili olmak
bear in upon somebody v. dank etmek
bear a child v. doğum yapmak
bear meaning v. anlam taşımak
bear one's signature v. imzasını taşımak
not bear v. katlanamamak
bear the same meaning v. aynı anlamı taşımak
be unable to bear up under difficulties v. sıkıntıya gelememek
bear responsibility v. sorumluluk taşımak
bear the expense v. masrafını karşılamak
bear the expenses v. giderleri karşılamak
not bear any more v. tahammülü kalmamak
bear in mind v. gözönünde bulundurmak
bear return v. getirisi olmak
bear profit v. getirisi olmak
bear upon v. etkisi olmak
bear a child v. çocuk dünyaya getirmek
bear a child v. karnında çocuk taşımak
bring something to bear v. baskı yapmak
bring something to bear v. tesir etmek
bring something to bear v. etkilemek
bear signature v. imza taşımak
bear somebody a grudge v. garezi olmak
bear a resentment v. kin duymak
bear somebody a grudge v. kin duymak
bear somebody a grudge v. kin beslemek
bear a resentment v. garezi olmak
bear a resentment v. kin beslemek
bear a resentment v. kin gütmek
bear somebody a grudge v. kin gütmek
bear down v. güç kullanmak
bear upon v. ile ilgili olmak
bear something in mind v. akılda tutmak
bear down v. bastırmak
bear upon v. üstüne basmak
bear down v. ezmek
bear testimony to v. şahitlik yapmak
bear the stamp of v. iz taşımak
bear the expenses v. masrafları üstlenmek
bear enmity v. düşmanlık beslemek
bear a grudge v. düşmanlık beslemek
bear hostility v. düşmanlık beslemek
bear down on v. -e doğru ilerlemek
bear watching v. -in izlenmesi gerekmek
bear no resemblance to v. -e hiç benzememek
bear the blame for v. -in töhmeti altında kalmak
bear down on v. -i çok etkilemek
bear down on v. -e ilerlemek
bear down on v. -e doğru gelmek
bear a loss v. zarara tahammül etmek
bear down upon v. bir başka tekneye doğru yol almak
bear down on v. bir başka tekneye doğru yol almak
bear a striking resemblance to v. şaşırtıcı derecede benzemek
bear a striking resemblance to v. bire bir benzemek
bear a striking resemblance to v. tam bir kopyası olmak
bear the name v. adını taşımak
bear the name v. ismini taşımak
bear qualification v. nitelik taşımak
bear one's baby v. çocuğunu taşımak
bear one's baby v. birinin bebeğine hamile olmak
bear one's baby v. bebeğini taşımak
bear one's baby v. birinin çocuğuna hamile olmak
bear the expense of v. masrafı üstlenmek
bear in mind v. aklına yazmak
bear in mind v. aklına kazımak
bear the expense of v. masraf üstlenmek
bear tremendous responsibility v. büyük sorumluluk taşımak
bear the trace v. izi taşımak
bear the traces of v. izlerini taşımak
bear trace v. izi taşımak
bear the trace v. izini taşımak
bear trace v. izini taşımak
bear trace v. iz taşımak
bear testimony v. tanıklık etmek
bear testimony v. ifade vermek
bear interest v. faiz getirmek
bear a message v. mesaj iletmek
bear a message v. mesajı iletmek
bear comparison with v. mukayese götürmek
bear the cost v. maliyeti karşılamak
bear the cost v. masrafı karşılamak
bear the cost v. maliyeti üstlenmek
bear the cost v. masrafı üstlenmek
bear grudge v. garez beslemek
bear the pain v. acıya dayanmak
bear the pain v. ağrıya dayanmak
bear down on something v. bir şeyin üzerine bastırmak
bear down too hard v. bir şeyin üzerine sertçe bastırmak
bear something out v. (bir görüşü/argümanı vb.) desteklemek
shoot a bear v. ayı vurmak
bear in mind v. derpiş etmek
bear no risk v. risk taşımamak
bear no risk v. risk altında olmamak
bear no apparent relationship to v. ile açık/bilinen/görünen bir ilişkisi/akrabalığı olmamak
bear false witness against someone v. yalancı şahitlik etmek
bear fruit v. fayda vermek
bear the cost v. maliyete katlanmak
play with teddy bear v. ayıcıkla oynamak
bear a slight resemblance v. hafif bir benzerlik taşımak
bear a striking similarity v. aşırı derecede benzerlik göstermek
bear a loss v. zararı telafi etmek
bear date v. (bir mektuba, vs.) tarih atmak
bear comparison with v. karşılaştırmaya değmek
bear company v. birine eşlik etmek
bear company v. (sevgili olarak) görüşmek
bear company v. (sevgili olarak) birlikte takılmak
bear company v. (sevgili olarak) ilişkide olmak
bear [obsolete] v. kazanmak
bear [obsolete] v. üstün gelmek
bear [obsolete] v. geçerli olmak
bear [obsolete] v. ikna edici olmak
bear hug v. kocaman sarılmak
bear hug v. sıkıca kucaklamak
bear-hug v. kocaman kucaklanmak
beyond all bear adj. dayanılmaz
beyond all bear adj. katlanılmaz
teddy-bear-like adj. oyuncak ayı gibi
bear-sized adj. ayı gibi kocaman
bear-sized adj. ayı boyutunda
gummy bear n. şeker ayıcığı
gummy bear n. ayı şeklinde jöleden şekerleme
Phrasals
bear down n. üzerinde durmak
bear down n. üzerinde yoğunlaşmak
bear down n. özel önem göstermek
bear down n. ağırlaştırmak
bear down n. dibe sürüklemek
bear down n. yelken açmak
bear down n. (gemiler) birbirine doğru yelken açmak
bear down upon n. ağır şekilde yüklenmek
bear down upon n. sıkıntı vermek
bear down upon n. yük olmak
bear down upon n. talepleriyle bıktırmak
bear against v. saldırmak için yaklaşmak
bear back v. geri çekilmek
bear down v. bastırmak
bear off v. engellemek
bear up v. desteklemek
bear up to v. yönelmek
bear with v. cezalandırmaktan vazgeçmek
bear up to v. (bir yöne) doğru hareket etmek
bear against v. el koymak için yaklaşmak
bear down v. ezmek
bear off v. yaklaşmasını engellemek
bear off v. (tavlada) mars yapmak
bear down v. aşağıya doğru bastırmak
bear down v. çökertmek
bear down v. alaşağı etmek
bear out v. arka çıkmak
bear upon v. bağlantısı olmak
bear upon v. bağlantı kurmak
bear a resemblance to v. benzerlik göstermek
bear a resemblance to v. benzerlik taşımak
bear on v. bağlantısı olmak
bear a resemblance to v. benzemek
bear on v. bağlantı kurmak
bear up v. başa çıkmak
bear up v. dayanmak
bear out v. desteklemek
bear with v. dayanmak
bear up v. göğüs germek
bear with v. hoşgörülü olmak
bear upon v. ilişki kurmak
bear on v. ilişki kurmak
bear upon v. ilişkisi olmak
bear on v. ilişkisi olmak
bear out v. kanıtlamak
bear with v. katlanmak
bear off v. kapıp götürmek
bear up v. katlanmak
bear off v. kapıp kaçırmak
bear with v. sabretmek
bear with v. sabırla dinlemek
bear off (of something) v. (yoldan/kavşaktan) dönmek
bear away v. yönünü değiştirmek
bear off v. yönünü değiştirmek
bear off v. alıp götürmek
bear off v. uzağa götürmek
bear off v. tekneyi rüzgarın yönünden uzaklaştırmak
bear off v. tekneyi bir engelden uzaklaştırmak
bear off v. tekneyi bir tehlikeden uzaklaştırmak
bear off v. teknenin önündeki bir engelden/tehlikeden kaçınmak
bear off v. teknenin önündeki bir engelden/tehlikeden kaçmak
bear off v. teknenin önündeki bir engelden/tehlikeden uzaklaşmak
bear off from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) uzağa götürmek
bear off from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) alıp götürmek
bear off from (something) v. tekneyi (bir şeyin) yönünden uzaklaştırmak
bear off from (something) v. tekneyi (bir şeyden) uzaklaştırmak
bear off from (something) v. tekneyi bir engelden uzaklaştırmak
bear off from (something) v. tekneyi bir tehlikeden uzaklaştırmak
bear off from (something) v. teknenin önündeki bir engelden/tehlikeden kaçınmak
bear off from (something) v. teknenin önündeki bir engelden/tehlikeden kaçmak
bear off from (something) v. teknenin önündeki bir engelden/tehlikeden uzaklaşmak
bear off from (something) v. (denizcilikte bir şeyden) uzaklaşmak
bear off from (something) v. (denizcilikte bir şeyden) açılmak
bear off from (something) v. (tavlada) mars etmek
bear upon (something) v. (bir şeye) etki etmek
bear upon (something) v. (bir şeyi) etkilemek
bear upon (something) v. (bir şeye) tesir etmek
bear upon (something) v. (bir şeyi) bozmak
bear on (something) v. (bir şeye) etki etmek
bear on (something) v. (bir şeyi) etkilemek
bear on (something) v. (bir şeye) tesir etmek
bear on (something) v. (bir şeyi) bozmak
bear upon something v. bir şeyi ilgilendirmek
bear upon something v. bir şeyle ilgisi olmak
bear upon something v. bir şeyle alakası olmak
bear upon something v. bir şeyle ilgili olmak
bear on something v. bir şeyi ilgilendirmek
bear on something v. bir şeyle ilgisi olmak
bear on something v. bir şeyle alakası olmak
bear on something v. bir şeyle ilgili olmak
bear down v. aşağı götürmek
bear down v. aşağı taşımak
bear down v. aşağı doğru sürüklemek
bear down v. üstüne düşmek
bear down v. büyük çaba göstermek
bear down v. tamamen konsantre olmak
bear down v. dikkatle üzerine eğilmek
bear down v. rüzgarla gelmek
bear down v. rüzgarla ilerlemek
bear down on (someone or something) v. (birine/bir şeye) abanmak
bear down on (someone or something) v. (birine/bir şeye) iyice bastırmak
bear down on (someone or something) v. (birine/bir şeye) sıkıca bastırmak
bear down on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne üstüne gelmek
bear down on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sıkıştırmak
bear down on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne yürümek
bear down on (someone or something) v. (birine/bir şeye) yaklaşmak
bear down on (something) v. (bir şeyin) üstüne düşmek
bear down on (something) v. (bir şey için) büyük çaba göstermek
bear down on (something) v. (bir şeye) tamamen konsantre olmak
bear down on (something) v. (bir şeyin) dikkatle üzerine eğilmek
bear down on (something) v. (bir şeye) büyük gayret göstermek
bear in v. tavlada taşı kendi tarafına getirmek/toplamak
bear in with (something) v. (bir şeye) yönelmek
bear in with (something) v. (tekne, gemi vb.) (bir şeye) doğru yol almak
bear in with (something) v. (bir şeye) doğru seyretmek
bear off from (something) v. (gemiyi, tekneyi) (bir şeyden) uzağa/başka tarafa yönlendirmek
bear off from (something) v. (gemiyi, tekneyi) bir engelden uzağa/başka tarafa yönlendirmek
bear off from (something) v. (gemiyi, tekneyi) bir tehlikeden uzağa/başka tarafa yönlendirmek
bear off from (something) v. (gemiyi, tekneyi) bir tehlikeden/engelden uzak tutmak
bear off from (something) v. (gemiyi, tekneyi) bir tehlikeden uzaklaştırmak
bear off from (something) v. (gemiyle, tekneyle) bir şeyden uzaklaşmak
bear off from (something) v. (tavlada taşların bulunduğu durumdan) mars yapmak
bear up v. kaldırmak
bear up v. taşımak
bear up v. tutmak
bear up v. sabretmek
bear up v. ayakta kalmak
bear up v. metanetli olmak
bear up v. metanetini korumak
bear up v. ayakta tutmak
bear someone or something up v. birini/bir şeyi taşımak
bear someone or something up v. birine/bir şeye dayanmak
bear someone or something up v. birini/bir şeyi kaldırmak
bear someone up v. destek olmak
bear someone up v. cesaret vermek
bear someone up v. desteklemek
bear someone up v. destek vermek
bear someone up v. yüreklendirmek
bear someone up v. teşvik etmek
bear up (under something) v. (bir şeyin altında) dayanmak
bear up (under something) v. (bir şeyin) altında) ayakta kalmak
bear up (under something) v. (bir şeyin) altında sağlam durmak/kalmak
bear up (under something) v. (bir şeyi) taşıyabilmek
bear up (under something) v. (bir şeyin ağırlığı altında) dayanmak/sağlam kalmak
bear up (under something) v. (bir şeyin ağırlığını) taşımak
bear up (under something) v. (bir şeyin baskısına) dayanmak
bear up (under something) v. (bir şeyin yükünü) taşıyabilmek
bear up (under something) v. (bir şeyin yükü/baskısı altında) sağlam kalmak
bear up (under something) v. (bir şeyin baskısına/yüküne) göğüs germek
bear with (someone or something) v. (birine/bir şeye) dayanmak
bear with (someone or something) v. (birine/bir şeye) sabretmek
bear with (someone or something) v. (birine/bir şeye) sabır göstermek
bear with (someone or something) v. (birini/bir şeyi) çekmek
bear with (someone or something) v. (birine/bir şeye) sabır göstermek
bear with (someone or something) v. (birini/bir şeyi) mazur görmek
bear with (someone or something) v. (birine/bir şeye) katlanmak
bear with (someone or something) v. (birini/bir şeyi) beklemek
bear with (someone or something) v. (birine/bir şeye) müsamaha göstermek
bear with (someone or something) v. (birine/bir şeye) anlayış göstermek
bear with (someone or something) v. (birine/bir şeye) zaman tanımak
bear down v. (gemi) rüzgar yönünden yaklaşmak
bear down on v. (başka bir gemiye) rüzgar yönünden yaklaşmak
bear down upon v. baskı yapmak
bear down upon v. üzerine yüklenmek
bear down upon v. (birine) yaklaşmaya çabalamak
bear down upon v. (bir şeye) hızlıca yaklaşmak
bear on v. yük olmak
bear on v. sıkıntı vermek
bear on v. ağır gelmek
bear on v. tamamlamaya zorlamak
bear on v. (mecazen) iteklemek
bear on v. sürdürmek
bear on v. aynen kalmasını sağlamak
bear on v. nesilden nesle taşımak
bear up v. geçerliliğini kanıtlamak
bear up v. doğrulamak
bear up v. atın başını şahmerdanla kontrol etmek
bear up v. ayak uydurmak
bear up for v. rüzgar rotasında ilerlemek
bear up for v. rüzgara karşı yelken açmak
Phrases
bear in mind that expr. unutmamak gerekir ki
than the average bear expr. ortalama birinden veya bir şeyden daha
Proverb
hungry bear doesn't dance aç ayı oynamaz
Colloquial
a bear in the air n. polis helikopteri
a bear in the air n. uçakta veya helikopterdeki polis
bear in the air n. polis helikopteri
bear in the air n. uçakta veya helikopterdeki polis
bear trap n. polis kapanı
bear trap n. hız kapanı
bear trap n. (polis) pusuya yatma/pusuda bekleme
lady bear n. anne ayı/kedi
lady bear n. anaç tavuk
lady bear [dated] n. kadın polis
mama bear n. anne ayı/kedi
mama bear n. anaç tavuk
mama bear n. kadın polis
bear claw n. ayı pençesi
bear garden n. dingonun ahırı
he-bear n. erkek ayı
bear state n. arkansas eyaleti
bear in mind expr. aklında bulunsun
like a bear with a sore head expr. aksi
like a bear garden expr. darmadağınık yer
like a bear garden expr. denetimsiz
bear with me here expr. fazla üstüme gelme
like a bear with a sore head expr. huysuz
like a bear garden expr. gürültülü yer
like a bear with a sore head expr. huzursuz
bear with me here expr. fazla yüklenme bana
like a bear garden expr. kargaşa dolu