#dead - Turco Inglés Diccionario

#dead

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "#dead" en diccionario turco inglés : 4 resultado(s)

Inglés Turco
Chat Usage
#dead expr. gülmekten ölüyorum
#dead expr. gülmekten öldüm
Slang
#dead n. #öldüm
#dead n. aşırı komik olduğu düşünülen şeyi göstermek için kullanılan bir hashtag

Significados de "#dead" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
dead body n. ceset
The fact that there are dead bodies there can be smelt, however.
Ancak orada cesetlerin olduğu gerçeği koklanabilir.

More Sentences
dead-end adj. çıkmaz
The measures adopted in Germany with regard to temporary work lead to a dead-end.
Almanya'da geçici işlerle ilgili olarak kabul edilen tedbirler bir çıkmaza yol açmaktadır.

More Sentences
dead adj. cansız
They want to see you dead.
Onlar seni cansız görmek istiyor.

More Sentences
General
dead end n. çıkmaz
We must, on both counts, find a way out of this dead end.
Her iki açıdan da bu çıkmazdan kurtulmanın bir yolunu bulmalıyız.

More Sentences
dead end n. çıkmaz sokak
The road came to a dead end.
Yol bir çıkmaz sokağa geldi.

More Sentences
a dead ringer n. tıpatıp benzeri
Tom is a dead ringer for John.
Tom John'un tıpatıp benzeri.

More Sentences
dead man n. ölü adam
Water was found in the dead man's lungs.
Ölü adamın akciğerlerinde su bulundu.

More Sentences
dead-end street n. çıkmaz sokak
This is a dead-end street.
Bu bir çıkmaz sokak.

More Sentences
dead silence n. ölüm sessizliği
Jessie stared at Jordan in dead silence.
Jessie ölüm sessizliği içinde Jordan'a baktı.

More Sentences
dead dog n. ölü köpek
Dead dogs don't bite.
Ölü köpekler ısırmaz.

More Sentences
dead n. ölü beden
She cried at the sight of her father's dead body.
Babasının ölü bedenini görünce ağladı.

More Sentences
dead [dialect] [uk] n. ölüm
Clu was too powerful and left him for dead.
Clu çok güçlüydü ve onu ölüme terk etti.

More Sentences
dead-end n. çıkmaz sokak
He lived on a quiet dead-end with no through traffic.
Trafiğin olmadığı sakin bir çıkmaz sokakta yaşıyordu.

More Sentences
dead-end n. durma noktası
Despite his efforts, his career seemed to be in a dead-end.
Çabalarına rağmen kariyeri durma noktasına gelmiş gibi görünüyordu.

More Sentences
shoot dead v. öldürmek
A 43-year-old woman suspected of having shot dead her husband.
43 yaşında bir kadının kocasını vurarak öldürdüğünden şüpheleniliyor.

More Sentences
go dead v. (telefon hattı) kesilmek
The line went dead.
Hat kesildi.

More Sentences
be found dead v. ölü bulunmak
Tom was found dead in his house yesterday.
Tom dün evinde ölü bulundu.

More Sentences
look dead v. ölü gibi görünmek
That tree looks dead.
O ağaç ölü gibi görünüyor.

More Sentences
be pronounced dead v. öldüğü ilan edilmek
Fadil was shot in the chest and was pronounced dead at the scene.
Fadıl göğüsten vuruldu ve olay yerine öldüğü ilan edildi.

More Sentences
be pronounced dead v. öldüğü duyurulmak
He was pronounced dead after he had been taken to the hospital.
O, hastaneye götürüldükten sonra öldüğü duyuruldu.

More Sentences
be presumed dead v. öldüğü tahmin edilmek
Dan had been missing for two years and was presumed dead.
Dan iki yıldır kayıp ve öldüğü tahmin ediliyordu.

More Sentences
play dead v. ölü numarası yapmak
Don't play dead.
Ölü numarası yapma.

More Sentences
be dead v. ölmek
Do you think he is dead?
Onun öldüğünü mü düşünüyorsun?

More Sentences
dead [dialect] v. kesmek
You must give him up for dead.
Onun hayatından umudu kesmelisin.

More Sentences
dead tired adj. yorgun
I feel dead tired.
Aşırı yorgun hissediyorum.

More Sentences
dead drunk adj. zilzurna sarhoş
We got dead drunk.
Zilzurna sarhoş olduk.

More Sentences
dead adj. çok
It's a dead giveaway.
Çok ucuz.

More Sentences
dead drunk adj. körkütük sarhoş
He is dead drunk.
Körkütük sarhoş.

More Sentences
dead tired adj. yorgun argın
Tom came home dead tired.
Tom eve yorgun argın geldi.

More Sentences
dead adj. kuru
The boy tried to saw off the dead branch.
Genç, kuru dalı kesmeye çalıştı.

More Sentences
dead adj. bozuk
The microphone is dead.
Mikrofon bozuk.

More Sentences
brain dead adj. beyin ölümü gerçekleşmiş
Tom has been declared brain dead.
Tom'un beyin ölümünün gerçekleştiği açıklandı.

More Sentences
dead adj. çok yorgun
I feel dead tired.
Çok yorgun hissediyorum.

More Sentences
dead adj. geçersiz
The treaty is now a dead letter.
Antlaşma artık geçersiz.

More Sentences
dead adj. ölü gibi
We felt dead from the five-hour trip.
Beş saatlik yolculuktan sonra kendimizi ölü gibi hissettik.

More Sentences
dead adv. aniden
Tom stopped dead in his tracks.
Tom aniden durdu.

More Sentences
dead adv. tamamen
I'm dead against the plan.
Ben plana tamamen karşıyım.

More Sentences
dead set adv. kesinlikle
I'm dead set against the plan.
Ben plana kesinlikle karşıyım.

More Sentences
Colloquial
play dead v. ölü taklidi yapmak
Don't play dead.
Ölü taklidi yapma.

More Sentences
dead serious adj. çok ciddi
Tom is dead serious, isn't he?
Tom çok ciddi, değil mi?

More Sentences
Common Usage
arise from dead v. dirilmek
dead adj. ölü
General
dead sound n. tok ses
the dead n. ölüler
dead center n. tam orta
dead water n. dümen suyu
dead end street n. çıkmaz sokak
the quick and the dead n. diriler ve ölüler
dead sea sparrow n. küçük serçe
dead water n. durgun su
dead end n. açmaz
dead birth n. ölü doğum
dead end n. küldösak
dead zone unit n. ölü bölge birimi
the dead of winter n. kışın ortası
the dead of winter n. kara kış
dead calm n. ölçülebilir bir rüzgarın olmaması hali
dead letter n. sahibine ulaştırılamayan mektup
a dead weight n. gülle gibi
dead center n. tam merkez
dead eye n. boğata
the dead n. mevta
dead language n. ölü dil
dead sleep n. derin uyku
dead season n. durgun mevsim
dead letter n. geçersiz yasa
the dead of winter n. karakış
dead shot n. keskin nişancı
dead march n. cenaze marşı
the dead of night n. gecenin körü
the dead n. ölü
dead ringer n. tıpatıp benzeri
dead weight n. yüksüz ağırlık
dead freight n. safra yükü
(battery) going dead n. pil bitmesi
dead end n. kör baca
dead end n. boru son ucu
dead end n. kör uç
dead sand n. yanık kum
dead knot n. ayrık budak
dead stock n. hareket görmeyen stok
dead stock n. demirbaş
dead point n. ölü nokta
dead rock n. çürük kaya
dead knot n. ölü budak
dead load n. özyük
dead load n. ölü yük
dead load n. hareketsiz yük
dead lime n. sönmüş kireç
dead leg n. çalışmayan bacak
dead heat n. berabere biten yarış
dead-man's float n. yüzükoyun yüzme pozisyonu
dead-end kid n. sokak çocuğu
dead-nettle n. ballıbaba
dead on arrival n. ambulansla hastaneye yetiştirilemeden vefat eden kimse
dead on arrival n. yolda hayatını kaybeden kimse
the world of the dead n. cehennem
the world of the dead n. ölüler diyarı
dead letter n. üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu
living dead n. yaşayan ölü
dead silence n. ceset sessizliği
dead sea scrolls n. kumran metinleri
dead center n. birşeyin tam ortası
dead flower n. solmuş çiçek
dead colors n. sönük renkler
dead hero n. ölü kahraman
burning of dead body n. cesedin yakılması
burning a dead body n. cesedin yakılması
incineration of a dead body n. cesedin yakılması
three dead bodies n. üç ceset
dead body n. cansız beden
dead letter box n. mesaj ve çeşitli dokümanların değiş-tokuş edildiği gizli yer
dead drop n. mesaj ve çeşitli dokümanların değiş-tokuş edildiği gizli yer
dead on arrival n. hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden kişi
dead on arrival n. hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen
a dead month n. ölü bir ay
doa (dead on arrival) n. olay yerine varıldığında/veya hastaneye getirildiğinde hastanın/yaralının çoktan yaşamını yitirdiğini belirten bir kısaltma
dead monkey n. ölü maymun
walking dead n. yürüyen ölü
walking dead n. aylak
walking dead n. zombi
day of the dead n. (meksika) ölüler günü festivali
dead river n. ölü nehir
dead pool n. kimin ne zaman öleceğine dair tahminlerde bulunulan bir oyun
dead bush n. ölü çalı
dead body bather n. gassal
dead dog n. köpek ölüsü
a dead dog n. kullanışsız, değersiz şey
dead ender n. zorluklara rağmen bir amaç uğruna mücadele eden kimse
dead president n. ölü başkan
dead n. ölüler
dead n. ölü
dead n. derin sessizlik
dead n. ağır kasvet
dead n. ceset
dead n. büyük karanlık zamanı
dead n. ayaz soğuğu yaşanan dönem
dead ender n. gelecekten umudu olmayan kimse
dead ender n. ümitsiz vaka
dead ender n. okulu bırakan kimse
dead ender n. ilerleme sağlamayan durum
dead ender n. çıkmaz
dead hand n. ölülerin yaşayanlar üzerindeki baskısı
dead hand n. geçmişin günümüz üzerindeki baskısı
dead hand of the past n. geçmişte yaşananların baskıcı etkisi
dead heart [australia] n. avustralya'nın ücra iç bölgeleri
dead horse n. peşinen ödenmiş iş
dead horse n. avans ücreti
dead horse n. eski borç
dead lift n. mekanik yardım olmaksızın doğrudan kaldırma
dead mail n. adres sorunu nedeniyle teslim ve iade edilemeyen posta
dead person n. ölü insan
dead person n. ölü kimse
dead set n. av köpeğinin avını işaret pozisyonu
dead set n. amaca yönelik kararlı ve gayretli çaba
dead set n. bir hedefi aklına koymuş olma
dead set n. istikrarlı düşmanca tutum
dead set n. kararlı saldırı
dead set n. gayretli çaba
dead soul n. ölü kimse
dead soul n. ölmüş kimse
dead weight n. ağır yük
dead weight n. ağır sorumluluk
dead zone n. ölü dönem
dead zone n. ölü evre
dead zone n. ölü mekan
dead-air space n. hava sirkülasyonu olmayan havasız alan
dead-letter office n. alıcısına teslim edilemeyen postaların açılıp iade edilmek üzere gönderildiği posta departmanı
dead pan n. donuk yüz
dead pan n. duygusuz davranış
dead pan n. ifadesiz sunum
dead-tree n. devrilmemiş ölü ağaç
be dead beat v. kolunu kıpırdatacak hali olmamak
be dead on one's feet v. ayakta uyumak
reach dead end v. çözümsüzlüğe ulaşmak
come to a dead stop v. tamamen durmak
be remembered after one is dead v. adı kalmak
become dead tired v. hurdahaş olmak
drop dead v. düşüp ölmek
come to a dead end v. çıkmaza girmek
be dead certain v. kalıbını basmak
be dead and buried v. toprağa girmek
stop dead v. birdenbire durmak
lament for the dead v. ağıt yakmak
wait for a dead man's shoes v. miras beklemek
torture to dead v. derisini yüzmek
remembered after one is dead v. adı kalmak
rise from the dead v. hortlamak
be dead set on something v. kafasına koymak
come to dead end v. açmaza girmek
come to dead end v. açmaza düşmek
come to dead end v. açmaza sürüklemek
come to dead end v. açmaza getirmek
lead into a dead end v. açmaza sürüklemek
lead into a dead end v. açmaza getirmek
come to a dead end v. açmaza girmek
reach a dead end v. açmaza girmek
lead into a dead end v. çıkmaza sokmak
be dead tired v. yorgun düşmek
be dead set on v. engel tanımamak
be born dead v. ölü doğmak
shoot somebody dead v. silahla öldürmek
shoot somebody dead v. vurarak öldürmek
shoot somebody dead v. ateş ederek öldürmek
be back from the dead v. ölümden dönmek
return from the dead v. ölümden dönmek
(battery) go dead v. pil bitmek
leave dead v. ölüme terk etmek
think someone is dead v. öldüğünü sanmak
leave someone dead v. ölüme terk etmek
wash dead v. ölü yıkamak
capture dead v. ölü olarak ele geçirmek
be caught dead v. ölü olarak ele geçirilmek
be captured dead v. ölü ele geçirilmek
be caught dead v. ölü ele geçirilmek
be captured dead v. ölü olarak ele geçirilmek
flog a dead horse v. boşa uğraşmak
feel dead on one's feet v. hali olmamak
feel dead v. hali olmamak
feel dead v. kolunu kaldıracak hali olmamak
feel dead on one's feet v. kolunu kaldıracak hali olmamak
cut somebody dead v. görmezlikten gelmek
wait for dead men's shoes v. mirasa konmayı beklemek
make a dead set at v. kancayı takmak
make a dead-set at v. saldırmak
bleed to dead v. kan kaybından ölmek
bring to a dead end v. ölü noktaya getirmek
pretend to be dead v. ölü numarası yapmak
pretend to be dead v. ölü taklidi yapmak
sham dead v. ölü taklidi yapmak
give ghusl to the dead body v. ölüye gusül abdesti aldırmak
(telephone) to go dead v. telefonunun şarjı bitmek
find the body/dead body v. cesedi bulmak
(for lights) to go dead v. (elektrikler) kesilmek
(for lights) to go dead v. ışıklar kesilmek
(for lights) to go dead v. ışıklar gitmek
burn a dead body v. ceset yakmak
burn a dead body v. ölü yakmak
find a dead body v. ceset bulmak
be found dead in one’s pool v. havuzunda ölü bulunmak
leave someone for dead v. birini ölüme terk etmek
be pronounced dead v. ölü ilan edilmek
one’s dead body (to be) found v. cesedi bulunmak
find one's dead body v. birinin cesedini bulmak
see a dead body v. bir ceset görmek
bring the dead back to life v. ölüleri hayata döndürmek
be half dead with a bullet hole in one's shoulder v. omzunda bir kurşun deliğiyle yarı ölü bir halde olmak
be found dead at her/his home v. evinde ölü bulunmak
be found dead at her/his apartment v. dairesinde ölü bulunmak
be found dead in her/his apartment v. dairesinde ölü bulunmak
be found dead at her/his flat v. dairesinde ölü bulunmak
be found dead in her/his home v. evinde ölü bulunmak
be found dead at her/his house v. evinde ölü bulunmak
be found dead in her/his flat v. dairesinde ölü bulunmak
be found dead in her/his house v. evinde ölü bulunmak
pretend dead v. ölü numarası yapmak
pretend dead v. ölü taklidi yapmak
dead run v. elinden geldiği kadar hızlı ve acele bir şekilde koşmak
come back from the dead v. ölümden dönmek
dead [obsolete] v. ölmek
dead [obsolete] v. vefat etmek
dead [obsolete] v. rahmetli olmak
dead [dialect] v. duygusuzlaştırmak
dead [dialect] v. köreltmek
dead [dialect] v. yok etmek
dead end v. çıkmaza girmek
dead-heat v. (yarışı) başa baş bitirmek
as good as dead adj. ölmüş gibi
dead adj. aşırı
dead alive adj. ruhsuz
dead beat adj. bitkin
dead adj. acımasız
dead adj. sönük
dead adj. uyuşuk
dead tired adj. bitkin
dead adj. ölü (renk)
dead calm adj. sütliman
dead adj. unutulmuş
dead adj. çıkmaz
dead adj. solgun
dead against adj. muhalif
as good as dead adj. ölmüş sayılır
dead adj. hareketsiz
dead drunk adj. kütük gibi
dead adj. müteveffa
dead adj. kullanılmayan
dead adj. adem
dead alive adj. sıkıcı
dead adj. mort
dead adj. dermansız
dead drunk adj. küfelik
dead beat adj. leşi çıkmış
dead drunk adj. bulut gibi sarhoş
dead adj. keskin
dead adj. sönmüş
dead beat adj. çok yorgun
dead adj. ölü
dead slow adj. nerdeyse durmuş
dead slow adj. çok yavaş
dead slow adj. nerdeyse hiç hareket etmeyen
dead lucky adj. çok şanslı
dead adj. gerilimsiz
dead adj. sağır
dead adj. akımsız
dead adj. kör
dead-pan adj. ifadesiz
dead-end adj. sefil
dead-end adj. geleceği olmayan
dead-pan adj. sönük
dead-drunk adj. küfelik
dead-beat adj. bitkin bir halde
dead set against adj. -e tamamen karşı
dead-pan adj. cansız
dead-set on adj. azimli
dead-set adj. istekli
dead set against adj. -e muhalif
dead-end adj. perişan
dead-beat adj. bitkin
dead-beat adj. perişan
dead-pan adj. anlamsız
un-dead adj. ölümsüz
dead born adj. ölü doğmuş
dead in the field adj. hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen
dead in the field adj. hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden
dead-boring adj. ölesiye sıkıcı
long dead adj. ölüp gitmiş
brain-dead adj. beyin ölümü ile nitelenen
brain-dead adj. akılsız
brain-dead adj. sönük
drop-dead adj. değiştirilmesi mümkün olmayan (teslim tarihi)
dead adj. bitkin
dead adj. tükenmiş
dead adj. artık çalışmayan
dead adj. artık üretim yapmayan
dead adj. eskimiş
dead adj. modası geçmiş
dead adj. tedavülden kalkmış
dead adj. feshedilmiş
dead adj. yanıt vermeyen
dead adj. esnek olmayan
dead adj. suda batan
dead adj. durgun
dead adj. devretmeyen
dead adj. çalışmayan
dead adj. dönmeyen
dead adj. teslim ve iade edilemez (posta)
dead adj. aromasız
dead adj. tadı tuzu olmayan
dead adj. boğuk
dead adj. körelmiş
dead adj. kısık
dead adj. tam
dead adj. kesin
dead adj. azami çaba gerektiren
dead adj. kaçınılmaz
dead adj. hatasız
dead adj. kesin
dead adj. ölüme mahkum
dead adj. talihsiz
dead adj. geri alınamaz
dead adj. ani
dead adj. tam
dead adj. mutlak
dead adj. eksiksiz
dead adj. bütün
dead adj. terk edilmiş
dead adj. yankısız
dead adj. beyin ölümü gerçekleşmiş
dead adj. ölüme benzeyen
dead adj. ölümü andıran
dead adj. ölüm gibi
dead set adj. hareketsiz dururken burnuyla avını gösteren (köpek)
dead-and-alive adj. ruhsuz
dead-and-alive adj. donuk
dead-alive adj. ruhsuz
dead-alive adj. donuk
dead-hearted adj. donuk
dead-hearted adj. ruhsuz
dead-hearted adj. kayıtsız
dead-on adj. hatasız
dead-on adj. doğru
dead-on adj. mutlak
dead–alive adj. ruhsuz
dead–alive adj. donuk
at dead of night adv. gece yarısı
dead adv. tam
dead ahead adv. dosdoğru
dead on time adv. tam vaktinde
dead adv. büsbütün
at dead of night adv. el ayak çekilince
in the dead of winter adv. karakışta
dead adv. zilzurna
dead adv. doğrudan
dead adv. direkt
dead adv. düpedüz
dead-on adv. kesin ve isabetli
dead-on adv. tam yerinde olan
dead adv. doğrudan
dead adv. direkt
dead adv. düpedüz
Phrases
drop-dead adj. en uç sınırı teşkil eden
drop-dead adj. en uç olasılık olan
dead on end expr. doğrudan doğruya
humanity is not dead expr. insanlık ölmedi
it is useless to flog a dead horse expr. olmayacak duaya amin demek
dead or alive expr. ölü ya da diri
better dead than red expr. kızıl/komünist olmaktansa ölürüm daha iyi anlamında bir soğuk savaş dönemi sloganı
let go of the dead expr. ölenle ölünmez
dead on end expr. tam karşısında
Proverb
dead mice feel no cold acı patlıcanı kırağı çalmaz
a living dog is better than a dead lion aslanın ölüsünden tilkinin dirisi yeğdir
dead mice feel no cold ölmüş eşek kurttan korkmaz
dead men tell no tales ölüler konuşmaz
it's ill waiting for dead men's shoes mirasa konmak için ölmesini beklemek
it's ill waiting for dead men's shoes ölmeden mezara koymak
it's ill waiting for dead men's shoes ölmeden mezara sokmak
it's ill waiting for dead men's shoes birinin malında gözü olmak
dead men tell no tales ölüler sır vermez
never speak ill of the dead ölenin arkasından konuşulmaz
never speak ill of the dead ölünün arkasından konuşma
never speak ill of the dead ölünün arkasından konuşulmaz
never speak ill of the dead ölünün arkasından kötü söz söylenmez
never speak ill of the dead ölünün arkasından kötü söyleme
never speak ill of the dead ölünün arkasından kötü söz söyleme
better a live coward than a dead hero ölü bir kahraman olmaktansa, canlı bir korkak olmayı yeğlerim
three may keep a secret if two of them are dead iki kişinin bildiği sır değildir
only dead fish swim with the stream sadece ölü balıklar akıntıya kapılır
only dead fish swim with the stream sadece ölü balıklar akıntıya kapılır
a live dog is better than a dead lion tilkinin dirisi, aslanın ölüsünden yeğdir
a dead clock is correct twice a day bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
a dead clock is right twice a day bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
(it's) better to be late than be dead on time geç olsun da güç olmasın
(it's) better to be late than be dead on time hiç olmamasındansa geç olması daha iyidir
(it's) better to be late than be dead on time hiç varamamaktansa geç varmak daha iyidir
(it's) better to be late than be dead on time zamanında olması için hayati risk almaktansa geç olması daha iyidir
(it's) better to be late than be dead on time zamanında varmak için hayatını riske atmaktansa geç varmak daha iyidir
(it's) better to be a live dog than a dead lion yaşayan bir köpek ölü bir aslandan iyidir
(it's) better to be a live dog than a dead lion yaşayan bir korkak olmak ölü bir kahraman olmaktan iyidir
let the dead bury the dead geçmişe sünger çek
let the dead bury the dead geçmişi arkanda bırak
you shouldn't speak ill of the dead ölenin arkasından konuşulmaz
you shouldn't speak ill of the dead ölünün arkasından konuşulmaz
you shouldn't speak ill of the dead ölünün arkasından kötü söz söylenmez
you shouldn't speak ill of the dead ölünün arkasından konuşma
you shouldn't speak ill of the dead ölünün arkasından kötü söyleme
you shouldn't speak ill of the dead ölünün arkasından kötü söz söyleme
Colloquial
dead heat n. aynı anda bitirme
a dead duck n. başarılı olamamış/olamayacak tasarı
dead of night n. gecenin ilerlemiş saati
a dead loss n. etkisiz
a dead giveaway n. foyasını meydana çıkaran şey
dead of night n. gece yarısından sonraki zaman
a dead letter n. geçerliliği kalmamış kanun
dead of night n. gecenin yarısı
a dead letter n. evrak-ı metruke
dead of night n. gecenin körü
a dead loss n. gereksiz şey
a dead loss n. gereksiz kişi
a dead letter n. hükmü kalmamış anlaşma
a dead duck n. işe yaramaz değersiz kimse
drop dead gorgeous n. ilk bakışta insanı çok etkileyen kimse veya şey
a dead giveaway n. kendini ele veren/maskesini düşüren şey
a dead letter n. kullanılmayan şey
dead meat n. ölü
a dead duck n. ölü doğmuş (plan/proje)
drop-dead date n. son teslim tarihi
drop-dead date n. son mühlet
drop-dead date n. son gün
drop-dead date n. sürenin bitiş tarihi
a dead duck n. umutsuz vaka
dead battery n. ölü pil/akü
dead battery n. bitmiş pil/akü
dead issue n. bitmiş gitmiş mesele
dead issue n. kapanmış mesele
dead issue n. artık bir önemi/etkisi kalmamış şey/mesele
dead letter n. artık önemi olmayan şeyler
be brain dead v. beyni ölmüş olmak
be brain dead v. beyin ölümü gerçekleşmiş olmak
be brain dead v. komaya girmek
knock somebody dead v. aklını başından almak
drop dead v. aniden ölmek
be the dead spit of somebody v. birisine çok benzemek
be half-dead v. çok yorgun olmak
leave for dead v. ölü sanılıp bırakılmak
drop dead v. tahtalıköyü boylamak
knock somebody dead v. (birinin) başını döndürmek
knock 'em dead v. (performansıyla/başarısıyla) birilerini soluksuz bırakmak
knock somebody dead v. (birisini) alt etmek
knock them dead v. (performansıyla/başarısıyla) birilerini soluksuz bırakmak
knock somebody dead v. (birisini) büyülemek
knock somebody dead v. (birini) müthiş etkilemek
be half-dead v. yarı ölü gibi olmak
somebody wouldn't be seen/caught dead... v. (bir şeyi) hayatta yapmamak
somebody wouldn't be seen/caught dead... v. (bir şeyi) ölürüm de yapmam/ölür de yapmaz
somebody wouldn't be seen/caught dead... v. bir şeyi hayatta yapmam/yapmaz
cut a person dead v. görmezden gelmek
cut a person dead v. yüz çevirmek
dead-smooth adj. çok pürüzsüz
dead-smooth adj. dümdüz
dead broke adj. beş parasız