engellemek - Turc Anglais Dictionnaire

engellemek

Sens de "engellemek" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 210 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
engellemek block v.
The new law blocked the import of fruits to help local farmers.
Yeni yasa, yerel çiftçilere yardımcı olmak için meyve ithalatını engelledi.

More Sentences
engellemek hamper v.
The field operations were hampered by activists.
Saha operasyonları aktivistlerce engellenmiştir.

More Sentences
engellemek prevent v.
This would probably have prevented a number of unfortunate, socialist amendments from being tabled.
Bu muhtemelen bir dizi talihsiz, sosyalist değişiklik önergesinin sunulmasını engelleyecekti.

More Sentences
engellemek restrain v.
Tom couldn't restrain himself.
Tom kendini engelleyemedi.

More Sentences
engellemek inhibit v.
Micromanaging can inhibit the development of creative thinking.
Her şeye müdahale edilmesi yaratıcı düşüncenin gelişimini engelleyebilir.

More Sentences
engellemek hinder v.
We should not allow research to be hindered in such a way.
Araştırmaların bu şekilde engellenmesine izin vermemeliyiz.

More Sentences
engellemek obstruct v.
The rebels are trying to obstruct the negotiations.
Ayaklanmacılar pazarlıkların yapılmasını engellemeye çalışıyorlardı.

More Sentences
engellemek avert v.
A catastrophe has been averted.
Bir felaket engellendi.

More Sentences
General
engellemek balk v.
Iran balks at release of American woman.
İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.

More Sentences
engellemek prevent from v.
They were prevented from doing so at that time.
O zaman bunu yapmaları engellenmişti.

More Sentences
engellemek interfere with v.
Amendment No 6 would interfere with the proper implementation of the programme.
Değişiklik No 6, programın düzgün bir şekilde uygulanmasını engelleyecektir.

More Sentences
engellemek preclude v.
Nor should the adoption of general rules preclude the possibility of specific rules.
Genel kuralların kabul edilmesi, özel kuralların kabul edilmesi olasılığını da engellememelidir.

More Sentences
engellemek dam v.
She dammed my statement while I was telling the truth about his wealth.
Ben onun hakkında doğruları söylerken o benim sözlerimi engelledi.

More Sentences
engellemek check v.
They must do what they can to check the depreciation of the euro.
Avro'nun değer kaybını engellemek için ellerinden geleni yapmalıdırlar.

More Sentences
engellemek keep from v.
How can we keep from making this same mistake again?
Aynı hatayı tekrar yapmamızı nasıl engelleriz?

More Sentences
engellemek deter v.
The acid test of the code will be whether it deters undercutting.
Kodun en önemli sınavı alttan almayı engelleyip engellemediği olacaktır.

More Sentences
engellemek obstruct v.
Minor differences must not be allowed to obstruct it.
Küçük farklılıkların bunu engellemesine izin verilmemelidir.

More Sentences
engellemek hinder v.
We should not allow research to be hindered in such a way.
Araştırmanın bu şekilde engellenmesine izin vermemeliyiz.

More Sentences
engellemek impede v.
Do they impede the internal market and lead to distortion?
Bunlar iç pazarı engelliyor ve çarpıklığa yol açıyor mu?

More Sentences
engellemek stop v.
Alijah could stop his friend from attacking the boy.
Alijah arkadaşının çocuğa saldırmasını engelleyebildi.

More Sentences
engellemek stem v.
It was deemed a measure that was necessary to stem the spread of the disease.
Hastalığın yayılmasını engellemek için gerekli bir önlem olarak görülmüştür.

More Sentences
engellemek constrain v.
The student protests were constrained by the administration.
Öğrenci protestoları yönetim tarafından engellenmiştir.

More Sentences
engellemek stymie v.
The opposition party is trying to stymie the government's efforts to pass the new legislation.
Muhalefet partisi, hükümetin yeni mevzuatı geçirme çabalarını engellemeye çalışıyor.

More Sentences
engellemek foil v.
The robbers' escape attempt was foiled by the police.
Hırsızların kaçma girişimi polisler tarafından engellendi.

More Sentences
engellemek hold up v.
I have no wish to hold up this historical process in any way.
Bu tarihsel süreci herhangi bir şekilde engellemek gibi bir niyetim yok.

More Sentences
engellemek thwart v.
This will complicate daily operations and thwart the very flexibility which is the whole purpose of the exercise.
Bu durum günlük operasyonları zorlaştıracak ve uygulamanın tüm amacı olan esnekliği engelleyecektir.

More Sentences
engellemek hobble v.
We cannot hobble that search and yet we must also uphold the dignity of the human person.
Bu araştırmayı engelleyemeyiz ama aynı zamanda insan onurunu da korumalıyız.

More Sentences
engellemek curb v.
For 30 years, we have failed to curb overfishing in any real way.
30 yıldır aşırı avlanmayı gerçek anlamda engelleyemedik.

More Sentences
engellemek interfere v.
To add to that, we have been getting a terrible noise out of the loudspeaker today, which interferes with everything.
Buna ek olarak bugün hoparlörden korkunç bir ses geliyor ve bu ses her şeyi engelliyor.

More Sentences
engellemek intercept v.
The system, however, can only intercept civilian communications that are routed via Intelsat satellites.
Ancak sistem yalnızca Intelsat uyduları üzerinden yönlendirilen sivil iletişimleri engelleyebilir.

More Sentences
engellemek avoid v.
Having said that, this will not avoid the next spillage of oil.
Bununla birlikte, bu durum bir sonraki petrol sızıntısını engellemeyecektir.

More Sentences
engellemek curtail v.
Nobody can doubt the drastic measures that have had to be used to curtail it.
Bunu engellemek için başvurulması gereken sert önlemlerden hiç kimse şüphe duyamaz.

More Sentences
engellemek disable v.
A sprained ankle disabled him from walking for a month.
Burkulan ayak bileği bir ay boyunca yürümesini engelledi.

More Sentences
engellemek check v.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini engelledi.

More Sentences
engellemek hold up v.
He is holding up her work.
Onun işini engelliyor.

More Sentences
engellemek discourage v.
Quitting smoking can discourage tumor growth in your lung.
Sigarayı bırakmak akciğerinizdeki tümörün büyümesini engelleyebilir.

More Sentences
engellemek pre-empt v.
We want to be sure that all avoidable risks are pre-empted.
Önlenebilir tüm risklerin önceden engellendiğinden emin olmak istiyoruz.

More Sentences
engellemek stifle v.
There are bureaucratic rules and regulations that stifle innovation.
İnovasyonu engelleyen bürokratik kurallar ve düzenlemeler vardır.

More Sentences
engellemek suppress v.
Attempts by governments to suppress the use of certain drugs are as old as their failure.
Hükümetlerin bazı uyuşturucuların kullanımını engelleme girişimleri, başarısızlıkları kadar eskidir.

More Sentences
Technical
engellemek interfere v.
These interfering noises often come from people who are thinking only of their own situation, of their own country.
Bu engelleyici sesler genellikle sadece kendi durumlarını, kendi ülkelerini düşünen insanlardan gelir.

More Sentences
engellemek intercept v.
Usually this device would be used to intercept other missiles at high altitude.
Genellikle bu cihaz yüksek irtifadaki diğer füzeleri engellemek için kullanılırdı.

More Sentences
engellemek inhibit v.
Does coordination inhibit the functioning of the market or support it?
Koordinasyon piyasanın işleyişini engelliyor mu yoksa destekliyor mu?

More Sentences
engellemek hamper v.
Crude misuse of power hampers development and perpetuates poverty.
Gücün hoyratça kötüye kullanılması kalkınmayı engeller ve yoksulluğu sürekli kılar.

More Sentences
engellemek prevent v.
Although I should like to congratulate all the rapporteurs, the two minutes I have prevent me from doing so.
Tüm sözcüleri tebrik etmek istememe rağmen, sahip olduğum iki dakika bunu yapmamı engelliyor.

More Sentences
Medical
engellemek inhibit v.
It inhibits the ability of some opposition movements to operate legally in the country.
Bu durum bazı muhalif hareketlerin ülkede yasal olarak faaliyet gösterebilmelerini engellemektedir.

More Sentences
General
engellemek occlude n.
engellemek interrupt v.
engellemek intervent v.
engellemek surety v.
engellemek embarrass v.
engellemek trammel v.
engellemek shut out v.
engellemek defeat v.
engellemek circumvent v.
engellemek clamp the lid on something v.
engellemek snag v.
engellemek resist v.
engellemek put the lid on something v.
engellemek baulk v.
engellemek foreclose v.
engellemek cumber v.
engellemek crimp v.
engellemek fetter v.
engellemek frustrate v.
engellemek hedge v.
engellemek cross v.
engellemek cramp v.
engellemek dam up v.
engellemek save v.
engellemek detain v.
engellemek counterwork v.
engellemek hedge around v.
engellemek debar from v.
engellemek stem the tide of v.
engellemek scotch v.
engellemek keep down v.
engellemek handicap v.
engellemek bar v.
engellemek encumber v.
engellemek hedge about v.
engellemek stymy v.
engellemek incumber v.
engellemek get under control v.
engellemek stimy v.
engellemek exclude v.
engellemek stunt v.
engellemek inhibit from v.
engellemek overslaugh v.
engellemek stonewall v.
engellemek forfend v.
engellemek gridlock v.
engellemek accumber v.
engellemek tackle v.
engellemek taboo v.
engellemek tabu v.
engellemek remorate [obsolete] v.
engellemek thraw [scottish] v.
engellemek baffle v.
engellemek make [dialect] v.
engellemek esloin [obsolete] v.
engellemek bauk v.
engellemek bay v.
engellemek betrap v.
engellemek saddle v.
engellemek bilk v.
engellemek blench [obsolete] v.
engellemek lette v.
engellemek queer v.
engellemek handcuff v.
engellemek hang up v.
engellemek mess (up) v.
engellemek hopple v.
engellemek mire v.
engellemek mitigate against v.
engellemek revoke [obsolete] v.
engellemek clag [dialect] [uk] v.
engellemek darken v.
engellemek delimit v.
engellemek derange v.
engellemek destitute [obsolete] v.
engellemek grab v.
engellemek hitch v.
engellemek oppilate v.
engellemek overpester [obsolete] v.
engellemek impeach [obsolete] v.
engellemek impedite [obsolete] v.
engellemek disenable v.
engellemek dispurpose v.
engellemek infringe [obsolete] v.
engellemek distrouble [obsolete] v.
engellemek disturb v.
engellemek clog v.
engellemek close v.
engellemek conclude [obsolete] v.
engellemek incomber v.
engellemek paralyse v.
engellemek paralyze v.
engellemek countermand v.
engellemek crowd v.
engellemek fear [obsolete] v.
engellemek penalise v.
engellemek penalize v.
engellemek plague v.
engellemek foliate v.
engellemek forefend v.
engellemek outward [obsolete] v.
engellemek preempt v.
engellemek short-circuit v.
engellemek prevene [obsolete] v.
engellemek slug [obsolete] v.
engellemek smother v.
engellemek sneb [dialect] [uk] v.
engellemek snib [dialect] [uk] v.
engellemek snooker v.
engellemek snub v.
engellemek sorb v.
engellemek stick v.
engellemek stimey v.
engellemek stog v.
engellemek sufflaminate v.
engellemek squelch v.
engellemek pester [oboslete] v.
engellemek restrict v.
engellemek spoke v.
engellemek stem v.
engellemek prohibit v.
Phrasals
engellemek act counter v.
engellemek work against v.
engellemek design out v.
engellemek tie up v.
engellemek bear off v.
engellemek keep back v.
engellemek shut up v.
engellemek choke up v.
engellemek cut off v.
engellemek fend away v.
engellemek keep off v.
Colloquial
engellemek bog v.
engellemek roadblock v.
engellemek stonker [australia] v.
engellemek stonker [australia] v.
Idioms
engellemek put off v.
engellemek stack the cards against v.
engellemek stack the odds against v.
engellemek stem the tide v.
engellemek buck the tide v.
engellemek throw a spanner in the works v.
engellemek put a spanner in the works v.
engellemek throw a monkey wrench into the works v.
engellemek throw a monkey wrench in something v.
engellemek cut someone's water off v.
engellemek cramp someone's style v.
engellemek get into the way v.
engellemek play (up) old gooseberry [obsolete] v.
engellemek cramp style v.
engellemek cut off at the pass v.
engellemek cut water off v.
engellemek pull the plug v.
Trade/Economic
engellemek enjoin v.
Law
engellemek disrupt v.
Politics
engellemek restrain v.
Technical
engellemek clog v.
Archaic
engellemek blank v.
engellemek mar v.
engellemek overthwart v.
engellemek compesce v.
engellemek incommode v.
engellemek cohibit v.
engellemek forelay v.
engellemek shun v.

Sens de "engellemek" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 385 résultat(s)

Turc Anglais
General
engellemek (birinin) (bir şey yapmasını) stop someone from v.
You can't stop someone from lying to you.
Birinin sana yalan söylemesini engelleyemezsin.

More Sentences
okunmasını engellemek obscure v.
Black censor bars obscured most of the information on the document.
Siyah sansür çubukları belgedeki bilgilerin çoğunun okunmasını engelliyordu.

More Sentences
(zor kullanarak) engellemek restrain v.
The patient had to be physically restrained from leaving the hospital.
Hastanın hastaneden ayrılmasının fiziken engellenmesi gerekmiştir.

More Sentences
Trade/Economic
üretimi engellemek hinder the production v.
A lack of vitamin A or zinc can slow cellular growth and hinder the production of moisturizing sebum (oil).
A vitamini veya çinko eksikliği hücresel büyümeyi yavaşlatabilir ve nemlendirici sebum (yağ) üretimini engelleyebilir.

More Sentences
üretimi engellemek prevent the production v.
This mutation prevents the production of any complement component 2 protein.
Bu mutasyon herhangi bir tamamlayıcı bileşen 2 proteininin üretimini engeller.

More Sentences
General
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurma kyanising n.
yeni yürümeyi öğrenen çocukların düşmesini engellemek için tasarlanmış düzenek gocart n.
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurma kyanizing n.
izinsiz girişleri engellemek için çimenlere yerleştirilen alçak tel trip wire n.
engellemek üzere görevlendirilen kimse blencher [obsolete] n.
ipin makaradan çıkmasını engellemek için sekiz rakamı şeklinde atılan düğüm figure of eight n.
bir şeyi engellemek head something off v.
kapıyı kilitleyerek birinin bir yere girmesini engellemek lock someone out of v.
girmesini engellemek shut out v.
gelişimini engellemek strangle v.
birinin ilerlemesini engellemek head someone off v.
parlamentoyu engellemek filibuster v.
gelişimi engellemek cramp v.
birini engellemek stand in someone's way v.
iple ayırarak girişi engellemek rope off v.
büyümesini engellemek nip v.
engellemek (darbeyi) ward off v.
bir şeyi engellemek set something back v.
kanatlarının ucunu kesmek (kuşun uçmasını engellemek için) pinion v.
soluk almasını engellemek stifle v.
yasaklamayla engellemek embar v.
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurmak kyanise v.
nefes almayı engellemek block breathing v.
gelişmesini engellemek smother v.
bir şeyin ilerlemesini engellemek head something off v.
birinin bir şey yapmasını engellemek restrain someone from v.
başından engellemek nip in the bud v.
başından engellemek nip something in the bud v.
erişimi engellemek block off v.
en başından engellemek nip in the bud v.
gelişmesini engellemek stifle v.
önce davranıp engellemek forestall v.
zarar görmesini engellemek hold harmless v.
gelişmesini engellemek stunt v.
olmasını engellemek prevent the occurrence of v.
bir şeyin olmasını (araya girerek) engellemek get in the way v.
deniz kirliliğini engellemek prevent marine pollution v.
krizi engellemek prevent the crisis v.
silahların sınırdan yasa dışı yollarla kaçırılmasını engellemek prevent weapons from being illegally smuggled across the border v.
silah kaçakçılığını engellemek prevent weapons smuggling v.
(dövüş sporlarında) rakibin hamlesini kol ile kesmek/engellemek arm block v.
silah kaçakçılığını engellemek prevent arms smuggling v.
girmesini engellemek block out v.
gecikmeyi engellemek prevent the delay v.
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurmak kyanize v.
girişini engellemek exclude v.
(bilgi vb.) erişimi engellemek lock v.
erken davranıp engellemek forestall v.
bir yöne doğru eğilimi engellemek detrend v.
engellemek ya da ertelemek taigle v.
(hokeyde) rakibin hamlesini engellemek check v.
tükenmelerini engellemek için av hayvanlarını korumak preserve game v.
performansını engellemek encomber [obsolete] v.
arkadaşlığı engellemek unfellow v.
yoldaşlığı engellemek unfellow v.
eşlik etmeyi engellemek unfellow v.
dolaştırarak engellemek entrammel v.
dört nala giden yarış atını durdurarak kazanmasını engellemek pull v.
bariyerle engellemek barrier v.
görüşünü engellemek unsight v.
büyümesini engellemek bedwarf v.
girişini engellemek beshut v.
kanatlarının ucunu kesmek (kuşun uçmasını engellemek için) mail v.
girişini engellemek blank (off) v.
etkili bir şekilde engellemek mate [obsolete] v.
soluk almasını engellemek querken [dialect] v.
görmesini engellemek blindfold v.
anlamasını engellemek blindfold v.
(telefonda birini) engellemek block v.
görünmesini engellemek melt v.
hareketi veya eylemi engellemek hog-tie v.
düşmesini engellemek hold v.
hareketini engellemek hold v.
(rakip takımın) avantaj kazanmasını engellemek hold v.
(mektup veya kargo) teslimini engellemek hold v.
duymayı engellemek için kapatmak (kulakları) hold v.
ilerlemesini engellemek hold v.
saldırmasını engellemek hold v.
yerle bir olmasını engellemek hold up v.
görmesini engellemek muffle [obsolete] v.
görüşü engellemek obstruct v.
büyümesini engellemek choke v.
hareketini engellemek choke v.
konuşmasını engellemek choke v.
(internet oyunlarında) diğer oyunculardan oyundan keyif almasını engellemek için onları taciz etmek grief v.
serbest hareketini engellemek hobble v.
dikişlerin kaçmasını engellemek instop v.
yükselmesini engellemek downweigh v.
görüşü engellemek interrupt v.
hareketini engellemek scoat v.
kendi kendine tozlanmasını engellemek semicastrate v.
geçişini engellemek shut off v.
(birinin) vaaz vermesini engellemek silence v.
daha fazla değişmesini engellemek freeze v.
büyümesini engellemek smother v.
gelişimini engellemek smother v.
iyice engellemek beclog v.
(organizmanın) büyümesini engellemek strangle v.
büyümesini engellemek suppress v.
genetik aktarımını engellemek suppress v.
(görünmez destekle) batmasını engellemek suspend v.
engellemek için kullanılan detention adj.
Phrasals
birisinin bir yere girmesini engellemek bar someone from some place v.
birisinin bir yere girişini engellemek bar someone from some place v.
yayını engellemek black something out v.
birinin bir yere girmesini engellemek close someone out of something v.
birinin bir yere girmesini engellemek close someone out v.
birisini engellemek cross someone up v.
birini bir şeyden engellemek/alıkoymak hinder someone from something v.
birini çıkmasını/gitmesini engellemek hold somebody over v.
birini çıkmasını/gitmesini engellemek hold over somebody v.
-den engellemek preclude from v.
birinin birşeye sahip olmasını hile ile engellemek do out of v.
yapılmasını/olmasını engellemek/yasaklamak prohibit from v.
ses çıkarmasını engellemek keep someone still v.
(birinin bir şey yapmasını) engellemek deter someone from v.
ilerlemesini engellemek set back v.
ilerlemesini engellemek throw back v.
yayınlanmasını engellemek crowd out v.
girmesini engellemek hem out v.
yaklaşmasını engellemek bear off v.
geçişini engellemek shut off v.
hareket etmesini engellemek tie down v.
büyümesini engellemek keep down v.
görülmesini engellemek shut out v.
(rakibin) sayı atmasını engellemek shut out v.
ilerlemesini engellemek hold up v.
görüşünü kapatmak/engellemek block something out v.
nefes almasını engellemek choke off v.
içeri girmesini engellemek close out v.
(bir şeyi) çitle çevirerek (birinin/bir şeyin) girmesini engellemek fence (someone or something) off from (something) v.
çitle çevirerek bir şeyin girmesini engellemek fence out v.
çitle çevirerek bir şeyin girmesini engellemek fence (someone or an animal) out v.
(bir şeyin) yapılmasını engellemek keep away (from someone or something) v.
yasa dışı yollarla engellemek get to (someone or something) v.
ulaşımı engellemek bar off v.
erişimi engellemek bar off v.
birini/bir şeyi engellemek impinge upon someone or something v.
birini/bir şeyi engellemek impinge on someone or something v.
(birinin) ilerlemesini engellemek keep (someone) down v.
bir şeyin artmasını engellemek keep something down v.
ilerlemesini/gelişmesini engellemek keep down v.
(birini/bir şeyi) sürtünmeyi engellemek için yağlamak lube (someone or something) up v.
yağlayıp kayganlaştırarak sürtünmeyi engellemek lube up v.
(birini/bir şeyi) bir şeyle engellemek shackle (someone or something) with (something) v.
olumsuz hava koşulları iş görmesini engellemek weather in v.
(iki kişinin) karşılaşmasını engellemek usher out v.
'-den engellemek ban from v.
birinin bir şeyi görmesini/anlamasını engellemek blind someone to something v.
birinin bir şeyden haberdar olmasını engellemek blind someone to something v.
görülmesini engellemek block out v.
görünüşünü kapatmak/engellemek block out v.
bir şeyi engellemek block something up v.
(bir şeyi) engellemek champ down on (something) v.
ilerlemeyi engellemek hold back v.
kaçmasını engellemek hold in v.
girmesini engellemek close out of v.
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek için üstüne gitmek come down on (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek için elinden geleni yapmak come down on (someone or something) v.
birinin bir şey yapmasını engellemek constrain someone from doing something v.
(birinin bir şey yapmasını) engellemek constrain (one) from (doing something) v.
yapmasını engellemek constrain from doing v.
birini engellemek cross someone v.
birini engellemek cross up someone v.
baraj ile suyu engellemek dam up v.
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek guard against (someone or something) v.
-den engellemek/alıkoymak hinder from v.
(bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek inhibit (something) from (doing something) v.
(bir şeyin olmasını) engellemek inhibit (something) from (doing something) v.
yapmasını engellemek inhibit from doing v.
olmasını engellemek inhibit from doing v.
(bir şeyi) engellemek interfere in (something) v.
(bir şeyi) engellemek interfere with (something) v.
(bir şey yapmasını) engellemek keep from (doing something) v.
yapmasını engellemek keep from doing v.
(bir şeye) karışmasını engellemek keep out (of something) v.
(bir şeye) dahil olmasını engellemek keep out (of something) v.
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek prevent (someone or something) from (doing something) v.
yapmasını engellemek prevent (someone) from doing v.
-i engellemek restrain from v.
(bir şey) yapmasını önlemek/engellemek restrain from (something) v.
ile engellemek shackle with v.
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek stop (someone or something) from (doing something) v.
bir şey yapmasını engellemek stop from doing v.
(birini/bir şeyi) engellemek/kısıtlamak stomp on (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) engellemek work against (someone or something) v.
geçişi engellemek close up v.
olmasını engellemek fend off v.
Phrases
bunu engellemek için to prevent this expr.
Colloquial
rahatsız edici kişileri engellemek için e-posta hesabında oluşturulan bir filtre bozo filter n.
çernobil reaktörünün sızıntısını engellemek için etrafına inşa edilmiş çimento ve çelikten yapı sarcophagus n.
hareketi engellemek hogtie v.
eylemi engellemek hogtie v.
(birini/bir şeyi) engellemek stymie (someone or something) v.
birinin yataktan kalkmasını şaka amaçlı engellemek için çarşafı ikiye katlamak shortsheet [us] v.
Idioms
giriş çıkışı engellemek için etrafını saran kolluk kuvvetleri ring of steel n.
bir şeyin olmasını engellemek pull the plug on v.
eylemini engellemek cut the ground out from under v.
birinin işini engellemek cook someone's goose v.
başarısını engellemek cook someone's goose v.
işini engellemek spike someone's guns v.
birinin bir şeyi elde etmesini engellemek dash the cup from one's lips v.
önüne geçip yolunu engellemek cut in v.
başından engellemek nip in the bud v.
işini engellemek spike somebody's guns v.
birisini engellemek put the brakes on someone v.
birisini engellemek cut someone off at the pass v.
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek keep a lid on something v.
(birinin bir şeyi) öğrenmesini engellemek keep someone in ignorance about something v.
ilerlemesini engellemek put the kibosh on v.
intihar eden kişiye moral vererek kişinin intihar girişimini engellemek talk someone off the ledge v.
ikna edici bir şekilde konuşarak kendini öldürmesini engellemek talk someone off the ledge v.
trafiği engellemek tie traffic up v.
birisini engellemek head someone off v.
zorla engellemek put the thumbscrews on v.
zorla engellemek tighten the thumbscrews on v.
bir sorunun daha da büyük sorunlara yol açmasını engellemek stop the bleeding v.
golü engellemek clear (one's) lines v.
kapıyı birinin veya bir şeyin geçmesini engellemek için kapatmak shut the door upon someone or something v.
kapıyı birinin veya bir şeyin geçmesini engellemek için kapatmak shut the door on someone or something v.
kapıyı birinin veya bir şeyin geçmesini engellemek için kapatmak close the door on someone or something v.
kapıyı birinin veya bir şeyin geçmesini engellemek için kapatmak close the door to someone or something v.
yanlış olan bir şeyi baştan engellemek/bertaraf etmek knock something on the head [uk] v.
bir şeyin büyümesini baştan engellemek knock something on the head [uk] v.
(birine) kötü bir şey olmasını engellemek save (one's) hide v.
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek save somebody’s (own) neck v.
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek save somebody’s (own) skin v.
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek save somebody’s (own) hide v.
(birinin) dürüstlüğünü bozmasını/yalan söylemesini engellemek keep (one) honest v.
birinin dürüstlüğünü bozmasını/yalan söylemesini engellemek keep someone honest v.
(bir şeyi) düşünüp durmayı engellemek take one's mind off v.
(birinin) düşmesini engellemek break (one's) fall v.
düşmesini engellemek break fall v.
birinin düşmesini engellemek break one's fall v.
(birinin) ilerlemesini engellemek chill (one's) action v.
ilerlemesini engellemek chill action v.
başarısını engellemek cook goose v.
işini engellemek cook goose v.
birinin başarısını engellemek cook somebody's goose v.
birinin işini engellemek cook somebody's goose v.
(birini) engellemek cramp (one's) style v.
birini engellemek cramp somebody's style v.
(birini) engellemek cut (one) off at the pass v.
birinin eylemini/planını engellemek cut the ground from under somebody/somebody's feet v.
birinin eylemini/planını engellemek cut the ground from under someone v.
birinin eylemini/planını engellemek cut the ground from under someone's feet v.
(bir şeyin) olmasını (araya girerek) engellemek get in the way (of something) v.
(birilerinin) birlikte olmasını engellemek keep (someone) apart v.
(birinin/bir şeyin) yaklaşmasını engellemek keep (someone or something) at bay v.
(birinin) aşırıya kaçmasını engellemek keep (someone) within bounds v.
(bir şeyin) yayılmasını/gelişmesini engellemek keep the lid on (something) v.
bir şeyin yayılmasını engellemek keep the lid on something v.
bir şeyin yayılmasını engellemek put the lid on something v.
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek keep the lid on something v.
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek put the lid on something v.
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek put a lid on something v.
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek keep a lid on something v.
yanlış olan (bir şeyi) baştan engellemek/bertaraf etmek knock (someone) on the head [uk] v.
birini frenlemek/dizginlemek/engellemek put on the clamps v.
(birini/bir şeyi) engellemek put the brakes on (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) frenlemek/dizginlemek/engellemek put the clamps on (someone or something) v.
üzerine fazla düşünmesini engellemek take your mind off v.
geminin sallanmasını engellemek steady the ship v.
(birinin) konuşmasını engellemek stop (one's) mouth [obsolete] v.
trafiği engellemek tie up traffic v.
Trade/Economic
bir işçiye fazla çalışma ücreti ödenmesini engellemek için standart çalışma saatleri dahilinde verilen izin compensatory time n.
firmaların birbirlerinin çalışanlarını ayartıp kendi bünyelerinde çalıştırmalarını engellemek amacıyla imzaladıkları anlaşma no-poaching agreement n.
fiyat düşüşünü engellemek maintain a price v.
üretimi engellemek impede the production v.
satışını engellemek demarket v.
(altının) finansal büyüme kaynağına dönüşmesini engellemek sterilise [uk] v.
(altının) finansal büyüme kaynağına dönüşmesini engellemek sterilize [us] v.
Law
sigorta poliçesinde sorumluluğun düzenleme tarihinden sonraki yıllara sarkmasını engellemek için konulan kloz sunset clause n.
sigorta poliçesinde sorumluluğun düzenleme tarihinden sonraki yıllara sarkmasını engellemek için konulan kloz sunset provision n.
bir kişinin ülkeyi veya yargı yetkisinin alanını terk etmesini engellemek için kullanılan adli karar ne exeat n.
silahların sınırdan yasa-dışı yollarla alınması/kaçırılmasını engellemek prevent weapons from being illegally smuggled across the border v.
silah kaçakçılığını engellemek prevent weapons smuggling v.
Politics
savunma bakanlığı'nın yasa dışı uyuşturucu üretimi, ticareti ve kullanımını tespit ve takip etmek ve bunları engellemek için kolluk kuvvetlerine sağladığı destek dod support to counterdrug operations n.
kadın ve erkek arasındaki farklılıkların kişilerin yaşam koşullarını olumsuz etkileyecek sonuçlara yol açmasını engellemek gender mainstream v.
sefaleti ve gıda kıtlığını engellemek için nüfus artışının kontrolü doktrinini destekleyen neo-malthusian adj.
Technical
tekrarlayan bir saatin çarpma mekanizmasını engellemek için sallanan çentikli bir yay veya bir kol racktail n.
(cam yapımında) toplanmayı engellemek için kullanılan ahşap veya metal bir kupa block n.
elektronik bir donanımı yok etmek veya engellemek için kullanılan, mikrodalga frekans aralığında güçlü bir elektromanyetik darbe oluşturan bomba microwave bomb n.
vadi tabanında birikim oluşumunu engellemek için kullanılan, vadiden daha geniş düz bir metal parça gusset n.
sonrasında sürülecek boya ve verniklerin nüfuzunu engellemek için yüzeye uygulanan astar sealer n.
hareketini engellemek (tekerlek vb) scotch v.
tekerleğin dönmesi engellemek trig v.
Computer
uygunsuz içeriği engellemek için kulanılan bir program websense n.
e-posta hesabına sinir bozucu, uygunsuz postaların gelmesini engellemek için kullanılan filtre bozo filter n.
veri kurtarmayı engellemek için kullanılan üzerine yazma programı eraser n.
yazmayı engellemek write-protect v.
(irc'de sunucuyu veya rumuzu) engellemek jupe v.
veri yapısına erişimi engellemek lock out v.
irc'deki bir kullanıcının mesaj göndermesini engellemek devoice v.
bir kullanıcıyı belli bir çevrimiçi platformdan engellemek deplatform v.
Textile
boyama işlemi sırasında boyanın dağılmasını engellemek amacıyla işleme katılan kimyasal madde antimigrant n.
Dyeing
(boyaya) terebentin ekleyerek parlamasını engellemek flat v.
Transportation
atların topuklarından sıçrayanları engellemek için taşıtın ön kısmına yerleştirilen siperlik dashboard n.
atların topuklarından sıçrayanları engellemek için taşıtın ön kısmına yerleştirilen siperlik dasher n.
Railway
(demiryolunda taşıtların raydan çıkmalarını engellemek için) raylara takılan alet derail n.
Marine
sürüklenmesini engellemek amacıyla gemiden atılan aygıt sea anchor n.
(geminin) şiddetli bir biçimde bir şeye çarpmasını engellemek fend off a boat v.
geminin başını rüzgara döndürüp hareket etmesini engellemek heave a ship to v.
geminin sürtmesini engellemek bear off v.
Medical
bakteriyi öldürmeksizin büyümesini engellemek bacteriostasis n.
göze ışık girmesini engellemek için kullanılan bir cihaz occluder n.
beyin omurilik sıvısının akışını engellemek obstruct the cerebrospinal fluid drainage v.
spermatogenezi engellemek prevent spermatogenesis v.
(hastalık vb.) ilerlemesini engellemek arrest v.
Pharmaceutics
safranın geri emilimini azaltmak ve engellemek için kullanılan bir ilaç cholestyramine n.
bazı hastalıklarda nöbetleri engellemek için kullanılan antikonvülsan bir ilaç depokene® n.
Chemistry
(atomun) olağan tepkilerini göstermesini engellemek mask v.
(katalizör) faaliyetini engellemek poison v.
(reaksiyon veya olgu) oluşumunu engellemek poison v.
Biology
genetik ifadesini engellemek silence v.
Botanic
(bitkinin) büyümesini engellemek retard v.
Agriculture
ışık almasını engelleyerek bitkileri beyazlatmak veya yeşermeyi engellemek blanch v.
suyun yüzeyden akıp gitmesini ve erozyon oluşumunu engellemek için arazinin çevresindeki faaliyetlere ait contour adj.
suyun yüzeyden akıp gitmesini ve erozyon oluşumunu engellemek için arazinin çevresindeki faaliyetlerde kullanılan contour adj.
Breeding
(büyükbaş hayvanda) boynuz oluşumunu engellemek dehorn v.
Forestry
bir bitki örtüsü alanında yaklaşan büyük bir yangını engellemek için oluşturulan yangın şeridi escape fire n.
Fishery
balık yakalamasını engellemek skunk v.
Environment
balık ve yüzen madde geçişini engellemek için dere içine yerleştirilmiş ızgara trashrack n.
Geography
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurma kyanizing n.
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurma kyanising n.
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurmak kyanize v.
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurmak kyanise v.
Military
karşı tarafın muhtemel saldırısını engellemek amacıyla yapılan saldırı pre-emptive strike n.
düşmanın yaklaşmasını engellemek amacıyla tahkimatın önüne veya yanına yerleştirilen engel entanglement n.
düşmanın savaş hedeflerine saldırısını engellemek için sivilleri kasıtlı olarak bu hedeflerin içine veya etrafına yerleştirme human shield n.
(mayın harbinde) tek amacı mekanik mayın temizleme teçhizatını engellemek olan bir cihaz obstructor n.
bir ülkenin iletişimini, taşıma sistemini engellemek için elektronik iletişim araçları ve internet kullanılması information warfare n.
sınırdan giriş çıkışı engellemek için zorlayıcı tedbirler kullanılması sanction enforcement and maritime intercept operations n.
Sport
rakibin hareketlerini engellemek için kolların, ellerin, vücudun veya sopanın kural dışı kullanımı holding n.
rakibin hareketlerini engellemek için kolların, ellerin, vücudun veya sopanın kural dışı kullanımları holdings n.
(lakros) savunmacının takım arkadaşına ulaşmasını engellemek için arada durma taktiği pick n.
atının kazanmasını engellemek için hile yapan jokey roper n.
aynı anda üç oyuncuyu (rakibi) engellemek triple-team v.
rakibin puan almasını engellemek blank v.
rakibi vücudu kullanarak engellemek block v.
vücudunu kullanarak rakibi engellemek body check v.
(rakibi) vücudu kullanarak engellemek bodycheck v.
(buz hokeyi) rakibin önünü keserek hareketini engellemek hook v.
sayı yapmasını engellemek deny v.
gol atmasını engellemek deny v.
topu almasını engellemek için rakip oyuncuya yaklaşmak close down v.
(rakibi) iki oyuncuyla engellemek double-team v.
(buz hokeyinde) rakibi kural dışı bir şekilde engellemek crosscheck v.
(buz hokeyinde) sopayı rakibe doğru tutarak rakibi engellemek cross-check v.
(futbolda rakibin) topu görmesini engellemek için önüne geçmek screen v.
(rakibinin) sayı almasını engellemek shut out v.
(kaleci) golü engellemek stone v.
Basketball
rakibi vücudu kullanarak engellemek block (out) v.
Football
defans oyuncularının pası engellemek için yaptığı hücum hareketi pass rush n.
(rakibi) arkadan hatalı bir şekilde engellemek clip v.
(rakibi) kask tokuşturarak engellemek spear v.
Baseball
oyun kurucuyu hücum hattının gerisinde pas atmadan önce engellemek sack v.
(rakip beyzbol takımının veya vurucunun) skor yapmasını engellemek horse collar v.
vuruşu engellemek horse collar v.
(rakip beyzbol takımının veya vurucunun) skor yapmasını engellemek horse-collar v.
vuruşu engellemek horse-collar v.
(vurucunun) sayı yapmasını engellemek retire v.
Boxing
yumruğu engellemek pull v.
Card
koz diyen rakip oyuncunun üç el kağıt almasını engellemek euchre v.
(bir tür iskambil oyunu) rakibin puan almasını engellemek bilk v.
(briç) iki puan daha yüksek kart ile oynayarak rakibin lider olmasını engellemek finesse v.
(değerli kartları elinde tutarak) desteye dahil olmasını engellemek stop v.
(değerli kartları elinde tutarak) masaya açılan kartlara eklenmesini engellemek stop v.
(değerli kartları elinde tutarak) masaya açılan kartlara eklenmesini engellemek stop v.
Cinema
parlamayı engellemek için kamera ve ışık arasına yerleştiren delikli palet cokuloris n.
(aktörü, sahne eşyasını) seyirci ve kameraların görmesini engellemek cover v.
Photography
fotoğraf filminin yüzeyinde renklerin cansız olmasını engellemek üzere fotoğrafın banyoda hareket ettirilmesi turbulation n.
Archaic
(bir şeyi) engellemek withstand v.
(suyu) barajla engellemek pound v.
Engineering
(devrede belirli bir sinyalin) yeniden oluşmasını engellemek inhibit v.
Ornithology
kuşların paraziti engellemek için tüylerinin arasına karıncaları koyması anting n.
Slang
birisini engellemek chill someone's action v.
birini frenlemek/dizginlemek/engellemek put the clamps on someone v.
birini frenlemek/dizginlemek/engellemek put the clamps on v.
gelişmesini engellemek nip v.