so so - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

so so

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"so so" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 10 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
so so ünl. şöyle böyle
General
so so zf. ilgisizce
so so zf. yarım ağızla
so so zf. aldırmadan
so so zf. oldukça
so so zf. iyice
so so zf. göz ardı ederek
so so ünl. pek iyi değil
Colloquial
so so expr. eh işte
so so expr. iç güveyisinden hallice

"so so" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
so-called s. sözde
so funny s. çok komik
even so zf. yine de
so zf. bu yüzden
so zf. böyle
so zf. öyle
so zf. şöyle
General
so and so i. filan adam veya şey
sale of foodstuffs by a municipality so as to regulate the prices i. tanzim satışı
so i. sol notası
so and so i. keza
so and so i. falan
so and so i. filan
so and so i. keza falan
so and so i. vesaire
so and so i. filan filan adam veya şey
so and so i. nitekim
so-and-so i. filan
think-so i. fikir
say-so i. düşünce
so-and-so i. filan kişi
soand-so i. filan filanca
so-and-so i. falan
so-and-so i. falanca
so-and-so i. bilmem kim
say-so i. iddia
so-and-so i. filanca
so-called intellectuals i. sözde aydınlar
say-so i. izin
so-called style icon i. ikoncan
so much hate i. çok fazla nefret
say-so i. herhangi bir kanıta dayanmayan düşünce
so-called style icon i. sözde stil ikonu
so say we all i. battlestar galactica evreninde amin
say-so i. son karar
say-so i. yetkili karar
so i. (nota) sol
suffer so much after having something good f. burnundan gelmek
so amazed to f. çok şaşırmak
be so cynical about something f. kuşkuyla karşılamak
mark so as not to forget f. mim koymak
be so kind as to f. lütfetmek
be so blinded by anger f. gözü kararmak
be a weave of so many things f. her tarakta bezi olmak
be so pleased to f. çok memnun olmak
maintain that it is so f. böyledir diye iddia etmek
be so sad f. çok üzülmek
fell so sad f. çok üzülmek
keep looking at someone every so often f. durup durup bakmak
not mean to do so f. böyle olmasını istememek
not mean to do so f. böyle olsun istememek
not mean to do so f. böyle yapmak istememek
be so affected by something that one can't think of anything else f. dünyayı gözü görmemek
not mean to do so f. öyle olsun istememek
not mean to do so f. öyle yapmak istememek
not mean to do so f. öyle olmasını istememek
be so few one can count them on the fingers of one hand f. parmakla gösterilmek
think so f. öyle olduğunu düşünmek
try so hard f. çok uğraşmak
put so much effort into f. çok çaba sarfetmek
look so unhappy f. çok mutsuz görünmek
feel so sad f. çok üzgün hissetmek
make so bold as to do something f. (bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
make so bold as to do something f. (bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
be so bold as to do something f. (bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
be so bold as to do something f. (bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
run so much f. çok koşmak
lose someone so close f. çok yakın birisini/birini kaybetmek
get pregnant so easily f. kolayca hamile kalmak
be getting so into the idea f. fikre ısınmaya başlamak
find someone so attractive f. birini çok çekici bulmak
play the role so convincingly f. rolü çok inandırıcı oynamak
want something so badly f. bir şeyi çok istemek
move so slowly f. çok yavaş ilerlemek
be so blinded by anger f. öfkeden gözü kararmak/dönmek
do so f. öyle yapmak
do so f. bahsedilen şeyi yapmak
be so affected by something that one can't think of anything else f. gözü başka hiçbir şeyi göremeyecek kadar bir şeyden etkilenmek
not so young s. geçkin
jammy so-and-so s. şanslı
so-called s. sözüm ona
so-called s. adlı
so-called s. sözümona
so-called s. denilen
so-so s. şöyle böyle
so-called s. lafta
so-so s. ne iyi ne kötü
just so s. düzenli
just so s. düzgün
so comfortable s. çok rahat
so little s. çok küçük
so tight s. daracık
so tight s. dapdar
not-so-subtle s. açık
not-so-subtle s. aşikar
not-so-subtle s. çok gizli olmayan
not-so-brief s. pek de kısa olmayan
oh-so s. çok
oh-so s. aşırı
so s. gerçeklere uygun olan
so s. hakiki
so s. gerçek
so s. doğru
so s. aynı o şekilde
so much s. eşit miktarda
so much s. belirtilmemiş miktarda
so-and-so s. lanet olası
so-and-so s. kahrolasıca
so-and-so s. sefil
so-and-so s. aptal
so-so s. vasat
and so on zf. filan
ever so zf. çok
ever so zf. öyle olsa da
every so often zf. ara sıra
so to speak zf. adeta
so zf. sanki
so then zf. şu halde
or so zf. veya takriben
so zf. öyle
in so far as zf. kadarıyla
so zf. şöylece
and so on zf. vesaire
and so forth zf. vesaire vesaire
so zf. dolayısıyla
so to speak zf. tabir caizse
ever so much zf. pek çok
in so many words zf. açık seçik bir şekilde
ever so zf. rağmen
or so zf. falan
thus and so zf. böyle böyle
so zf. bunun üzerine
so far zf. belirli bir yere kadar
even so zf. gene
so much zf. çok
so to say zf. adeta
and so on zf. ve benzerleri
so zf. o yüzden
thus and so zf. o şekilde
so zf. da
in so far as zf. şu kadar ki
ever so much zf. derecesiz
even so zf. öyle olmasına rağmen
so zf. onun sonucunda
ever so zf. böyle dahi
so zf. ondan dolayı
so to say zf. sanki
in so far as zf. -den dolayı
so far as i know zf. benim bildiğim kadar
ever so zf. pek
in so far as zf. bir dereceye kadar
thus and so zf. böyle
thus and so zf. şöylece
and so forth zf. vesaire
so zf. de (dahi anlamında)
and so on zf. ve benzeri şeyler
and so forth zf. falan
and so on zf. falan filan
and so on zf. filan falan
and so on zf. ve saire
so to say zf. tabir caizse
ever so often zf. sık sık
so zf. bunun sonucunda
so long as ago (2000) zf. daha (2000)'de
or so zf. kadar
and so forth zf. ve benzeri
so zf. böylece
even so zf. öyle olsa bile
and so forth zf. filan
so zf. yeter
so zf. güya
every so often zf. sık sık
thus and so zf. öyle
just so zf. çok düzenli bir halde
so zf. kafi
so far zf. şu ana kadar
so zf. bu kadar
every so often zf. sık sık arada sırada
so far zf. belirli bir mesafe
thus and so zf. şu şekilde
so zf. bu nedenle
so zf. kadar
and so forth zf. ve başkaları
so then zf. bunun için
or so zf. yaklaşık
so zf. böyle olunca
as so zf. olduğu gibi
and so on zf. vb
just so zf. çok dikkatli bir şekilde
so zf. denli
so zf. bundan dolayı
and so forth zf. bu tarzda vesaire
so zf. demek ki
as so zf. nasıl öyle
so far as zf. bir dereceye kadar
so to say zf. tabiri caizse
or so zf. civarında
in so many words zf. açıkça
so much zf. bunca
so zf. şöyle
so to speak zf. tabiri caizse
so to say zf. güya
so far zf. şimdiye kadar
every so often zf. arada sırada
thus and so zf. böylece
thus and so zf. şöyle
and so on zf. vs
thus and so zf. bu şekilde
so zf. şu kadar
even so zf. yine de
even so zf. böyle olsa bile
an hour or so zf. bir saate kadar
so zf. onun için
so zf. bu takdirde
ever so zf. aynı veçhile
and so forth zf. ve benzerleri
for so long zf. uzun süredir
so to say zf. sözde
so zf. öylece
so much zf. bu kadar
so zf. aynen
far from doing so zf. şöyle dursun
so far zf. bir yere kadar
so zf. de
as so zf. dahi
so zf. pek
thus and so zf. öylece
so many times zf. birçok defa
and so on zf. ve benzeri
and so on zf. ve diğerleri
and so forth zf. ve benzeri gibi
and so on zf. ve benzeri gibi
and so on zf. buna benzer
and so forth zf. ve saire
so zf. böyle
so zf. çok
so indeed zf. gerçekten de
by doing so zf. bunu yaparak
so much more zf. kat be kat
so much more zf. kat kat fazla
even so zf. bütün bunlara rağmen
by doing so zf. böyle yapmakla
though I say so myself zf. övünmek gibi olmasın ama
every so often zf. bazen
every so often zf. arada bir
every so often zf. zırt pırt
so to say zf. deyim yerindeyse
as so zf. -dikçe
in so far as zf. -den ötürü
so far zf. bu zamana dek
so zf. dolayısı ile
so readily zf. anında
so readily zf. gönülden
so readily zf. kolayca
so readily zf. hemen
so early zf. çok erken
just so zf. tamamen doğru
all the more so zf. daha da büyük bir dereceye kadar
all the more so zf. daha da çok
so zf. böylecene
so zf. böylelikle
so much more zf. katbekat
and so zf. ve bunun gibi
and so zf. vesaire
not so neither zf. hiçbir şekilde
not so neither zf. kat'iyen
not so neither zf. hiçbir surette
ever so zf. ziyadesiyle
more so zf. daha büyük ölçüde
more so zf. daha büyük derecede
in so far zf. derecesinde
in so far zf. ölçüsünde
so zf. (belirtilen) yöne/işe doğru
so zf. akabinde
so zf. sonradan
so zf. sonra
so zf. peşi sıra
so zf. ardından
so zf. ondan sonra
so ferforth zf. o kadar çok
so ferforth zf. bu derece
so-and-so zf. belirsiz şekilde
so-and-so zf. belirtilmemiş şekilde
so-so zf. ilgisizce
so-so zf. yarım ağızla
so-so zf. aldırmadan
so-so zf. oldukça
so-so zf. iyice
so-so zf. göz ardı ederek
so zf. de/da
so zf. peki
so zf. o kadar
so zf. tam
so zf. yani?
so zf. neyse
so zf. demek …
so zf. EEG!
so zf. epey
so zf. ona (katılmıyorum)
so zf. öyle (olduğunu düşünmüyorum)
so... that ed. denli
so as ed. kadar
so as to ed. için
so far from ed. hiç
so far from ed. hiç mi hiç
so as to ed. amacıyla
so far from ed. şöyle dursun
as so ed. -cek şekilde
so as to ed. -mek için
so as to ed. -mek amacıyla
so much for ed. -e bakın
so as to ed. -ecek bir şekilde
so as to ed. üzere
so as to ed. diye
so zm. buna
so zm. böyle olduğuna
so zm. tam da öylesi
so zm. söylendiği gibisi
so that bağ. ta ki
in so far bağ. şu kadar ki
as so long as bağ. takdirde
so bağ. demek
so that bağ. için
so far as bağ. -e göre
or so bağ. veya şöyle
so as bağ. ki
just so bağ. şartıyla
as ... so ... bağ. nitekim
and so bağ. bu nedenle
and so bağ. ve böylece
so much so that bağ. hatta o kadar ki
so bağ. ve
so bağ. o kadar
so that bağ. o kadar ki
so much so that bağ. öyle ki
as ... so ... bağ. nasıl ... öyle ...
so that bağ. böylece
so bağ. öyleki
and so bağ. o halde
so that bağ. diye
and so bağ. ve de
so much as bağ. ne kadar çok olursa
so as bağ. kadar gibi suretle
so bağ. öylesine
so as bağ. için
so long as bağ. sürece
so as bağ. gibi suretle
so bağ. için
and so bağ. ve dahası
as ... so ... bağ. ne kadar ... o kadar ...
so much so that bağ. zaten
so as bağ. veçhile için ki
so far as bağ. kadarıyla
if not so bağ. aksi durumda
so that bağ. bu durum üzerine
so that bağ. -sin diye
so long as bağ. -mek şartıyla
so long as bağ. -dikçe
so that not bağ. -memesi için
so long as bağ. -mek koşuluyla
so that bağ. -mesi için
so that not bağ. -mesin diye
so bağ. öyle
so bağ. çok
and so bağ. ve bu nedenle
and so bağ. ve dahası o halde
so bağ. koşuluyla
so bağ. şayet
so bağ. eğer
so bağ. ondan
so bağ. (alay amaçlı) diyorsun yani
so bağ. yok artık
so bağ. vay arkadaş
so bağ. ee?
so bağ. de/da
so what? ünl. ne çıkar
let it be so ünl. öyle olsun
so help me ünl. ister inanın ister inanmayın
so it seems ünl. öyle gibi
so be it ünl. olsun
so what? ünl. ne olmuş yani
so long! ünl. hoşça kal!
so help me ünl. vallahi
so much the better! ünl. canına minnet!
so far so good ünl. her şey yolunda
so help me god ünl. allah şahidim olsun
quite so ünl. tabii
so long ünl. hoşça kal
so much for that ünl. şimdilik bu kadar yeter
so far so good ünl. şimdiye kadar iyi
so be it ünl. öyle olsun
so, live it up ünl. öyleyse yaşamana bak
so be it ünl. olursa olsun
is that so ünl. öyle değil mi
so? ünl. nolmuş yani?
so what? ünl. nolmuş yani?
(tell me) it isn't so ünl. (öyle) olmasa gerek
like so ünl. işte böyle (bir şeyin nasıl olacağını gösterirken)
so ünl. haydaa
so fashion [dialect] expr. belirtilen şekilde
so fashion [dialect] expr. tam da o düzende
so much expr. falanca miktar
so much expr. diyelim ki şu miktar
so much expr. hepsi bu kadar
so much expr. tek söylenebilecek budur
so (significant other) kısalt. sevgili
so (significant other) kısalt. eş
so (significant other) kısalt. hayat arkadaşı
so. kısalt. güney
so. kısalt. güneye ait
so. kısalt. güneyli
Phrases
if I do say so i. ayıptır söylemesi
not so much (something) as (something else) zf. (bir şey) olmaktan çok (başka bir şey)
not so much something as something zf. (bir şey) olmaktan çok (başka bir şey)
not so much (something) as (something else) zf. (bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de
not so much something as something zf. (bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de
not so much (something) as (something else) zf. (bir şey) olmasını geçtim (başka bir şey) de
not so much something as something zf. (bir şey) olmasını geçtim (başka bir şey) de
so much as zf. bile
as it so happens expr. şansı varmış
without so much as (doing) (something) expr. kurallara dikkat etmeden
without so much as expr. kurallara dikkat etmeden
without so much as something/as doing something expr. kurallara dikkat etmeden
not so much as something/as doing something expr. kurallara dikkat etmeden
as it so happens expr. şansı yaver gitti
without so much as (doing) (something) expr. bile demeden/yapmadan
without so much as expr. bile demeden/yapmadan
without so much as something/as doing something expr. bile demeden/yapmadan
not so much as something/as doing something expr. bile demeden/yapmadan
as it so happens expr. şansına
as it so happens expr. tesadüfen
as it so happens expr. şans/rastlantı eseri/bu ya
in so many words expr. açıkça
so much the more expr. bahusus ki
without my say so expr. ben söylemedikçe
so many expr. bu kadar
if so expr. bari
without my say so expr. ben demedikçe
as so long as expr. boyunca
so on expr. buna benzer
without his father’s say-so expr. babasının izni olmadan
so much time expr. çok fazla zaman
if I may say so expr. deyim yerindeyse
so it means that expr. demek oluyor ki
one day in the not-so-distant future expr. çok da uzak olmayan bir zamanda
if you haven't done so yet expr. henüz yapmadıysanız
thus and so expr. filan filan
so on expr. falan filan
if it be so expr. hadi öyle diyelim
if so expr. eğer öyleyse
we were so close not any more than anyone else expr. hiç kimsenin olmadığı kadar yakındık birbirimize
if I may be so bold expr. haddimi aşmak istemem ama
if you haven't already done so expr. henüz yapmadıysanız
if this be so expr. eğer bu böyle ise
in so many words expr. harfi harfine
nothing is so firmly believed as what we least know expr. en çok inandığımız şeyler, en az bildiklerimizdir
none more so than expr. en çok da
none more so than expr. en fazla da
if I may be so bold expr. haddimi aşmak istemiyorum ama
if it be so expr. hadi oldu diyelim
for the bible tells me so expr. incilin bize aktardığına göre
as within so without expr. içimiz neyse dışımız da o
in so much that expr. o dereceye kadar
that being so expr. öyle olan
even so expr. olsa dahi
even more so expr. olsa olsa (en çoğu)
I love her so much that expr. onu o kadar seviyorum ki
in so much that expr. o kadar ki
if so expr. öyle olsaydı
if fate so decrees expr. kısmetse
so much so that expr. o dereceye ki
even so expr. olsa bile
so/that much expr. o denli
so much the more expr. özellikle
so much the more expr. özellikle de
I love him so much that expr. onu o kadar seviyorum ki
i'm so out of practice expr. oynamayalı o kadar çok oldu ki
ever so easy expr. o denli kolay ki
it's so hard to leave you expr. senden ayrılmak o kadar zor ki
the best-so-far expr. şu ana kadar en iyisi
it just so happens that expr. şu işe bak ki
so many expr. pekçok
so far so good expr. şu ana kadar iyi
circumstances so demand expr. şartlar öyle gerektiriyor
just so as to expr. sırf ... olsun diye
so much so that expr. şöyle ki
so far in the history expr. tarihte şimdiye kadar
it just so happens that expr. tesadüfe bakın ki
it just so happens that expr. tesadüfe bak ki
so on and so forth expr. vesaire (vs.)
in so many words expr. uzun uzadıya
I am afraid so that expr. yazık ki
so (something) it isn't true expr. o kadar … ki doğru olamaz
so (something) it isn't true expr. inanılamayacak/doğru olamayacak kadar …
so far as (someone or something) is concerned expr. (birine/bir şeye) ilişkin olarak
so far as (someone or something) is concerned expr. (birine/bir şeye) gelince
so far as (someone or something) is concerned expr. (biri/bir şey) hususunda
so far as (someone or something) is concerned expr. (biri/bir şey) ile ilgili olarak
so far as (someone or something) is concerned expr. (biri/bir şey) konusunda
so far as (someone or something) is concerned expr. (biri/bir şey) konusuna gelince