(karar) vermek - Turco Inglés Diccionario

(karar) vermek

Significados de "(karar) vermek" en diccionario inglés turco : 1 resultado(s)

Turco Inglés
General
(karar) vermek make v.

Significados de "(karar) vermek" con otros términos en diccionario inglés turco: 276 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
kesin karar vermek resolve v.
I resolved to break up with her cleanly.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.

More Sentences
karar vermek decide v.
It is, though, for these countries themselves to decide if that is what they want.
Bununla birlikte istediklerinin bu olup olmadığına bu ülkelerin kendileri karar verecektir.

More Sentences
karar vermek make a decision v.
It will nevertheless have to make a decision about this.
Yine de bu konuda bir karar vermek zorunda kalacaktır.

More Sentences
General
karar vermek decide upon v.
The EU will not, however, be deciding upon its contribution to Johannesburg until as late as the July summit.
Ancak AB, Johannesburg'a yapacağı katkıya Temmuz zirvesine kadar karar vermeyecektir.

More Sentences
kesin karar vermek resolve v.
I resolved to break up with her cleanly.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.

More Sentences
karar vermek adjudicate v.
This is not some kind of agricultural marathon, where one has to adjudicate between carrots and turnips.
Bu, havuç ve şalgam arasında karar verilmesi gereken bir tür tarım maratonu değildir.

More Sentences
karar vermek decide on v.
We do not decide on the regional re-division of Slovakia.
Slovakya'nın bölgesel olarak yeniden bölünmesine karar vermiyoruz.

More Sentences
karar vermek determine v.
For all other roads, the Member States can determine themselves whether they wish to introduce driving bans.
Diğer tüm yollar için, Üye Devletler sürüş yasağı getirip getirmeyeceklerine kendileri karar verebilirler.

More Sentences
karar vermek choose v.
Have a beautiful day, or not, you choose.
Güzel bir gün geçir ya da geçirme, siz karar verin.

More Sentences
karar vermek resolve v.
She resolved to leave the company immediately.
Şirketten derhal ayrılmaya karar verdi.

More Sentences
karar vermek decide v.
It is, though, for these countries themselves to decide if that is what they want.
Bununla birlikte istediklerinin bu olup olmadığına bu ülkelerin kendileri karar verecektir.

More Sentences
karar vermek take a decision v.
Once the Council has taken a decision, real time closure would no longer be efficient.
Konsey bir karar verdiğinde, gerçek zamanlı kapatma yöntemi artık verimli olmayacaktır.

More Sentences
iptaline karar vermek disallow v.
The referee decided to disallow the goal due to an offside violation.
Hakem, ofsayt ihlali nedeniyle golün iptaline karar verdi.

More Sentences
Phrasals
(birinin/bir şeyin) aleyhinde karar vermek decide against (someone or something) v.
The boss considered firing Tom, but decided against it.
Patron Tom'u işten kovmayı düşündü fakat bunun aleyhinde karar verdi.

More Sentences
(bir şeyi) yapmamaya karar vermek decide against (something) v.
I decided against doing that.
Bunu yapmamaya karar verdim.

More Sentences
Trade/Economic
karar vermek determine v.
For all other roads, the Member States can determine themselves whether they wish to introduce driving bans.
Diğer tüm yollar için, Üye Devletler sürüş yasağı getirip getirmeyeceklerine kendileri karar verebilirler.

More Sentences
Law
karar vermek rule v.
You have in addition requested that I should rule as regards admissibility.
Ayrıca kabul edilebilirlik konusunda karar vermemi talep ettiniz.

More Sentences
karar vermek resolve v.
She resolved to leave the company immediately.
Şirketten derhal ayrılmaya karar verdi.

More Sentences
karar vermek determine v.
For all other roads, the Member States can determine themselves whether they wish to introduce driving bans.
Diğer tüm yollar için, Üye Devletler sürüş yasağı getirip getirmeyeceklerine kendileri karar verebilirler.

More Sentences
karar vermek adjudicate v.
This is not some kind of agricultural marathon, where one has to adjudicate between carrots and turnips.
Bu, havuç ve şalgam arasında karar verilmesi gereken bir tür tarım maratonu değildir.

More Sentences
karar vermek decide v.
It is, though, for these countries themselves to decide if that is what they want.
Bununla birlikte istediklerinin bu olup olmadığına bu ülkelerin kendileri karar verecektir.

More Sentences
Technical
karar vermek decide v.
It is, though, for these countries themselves to decide if that is what they want.
Bununla birlikte istediklerinin bu olup olmadığına bu ülkelerin kendileri karar verecektir.

More Sentences
General
bir kişinin belirli bir sosyal hizmet için uygun olup olmadığına karar vermek için fiziksel veya sosyal koşullarının incelenmesi needs test n.
karar vermek opt to v.
yanlış karar vermek (hakem) miscall v.
karar vermek hold v.
karar vermek settle on v.
karar vermek award v.
karar vermek elect v.
karar vermek enact v.
bir şeyin lehinde karar vermek decide for something v.
karar vermek adjudge v.
karar vermek make decision v.
karar vermek fix on v.
karar vermek settle v.
karar vermek hand down v.
karar vermek decree v.
karar vermek make up v.
karar vermek settle upon v.
karar vermek resolve on v.
yapmamaya karar vermek opt out of v.
bir şeyin lehinde karar vermek decide in favor of something v.
karar vermek make up one's mind v.
bir şeyin işe yaramaz olduğuna karar vermek write something off v.
birinin işe yaramaz olduğuna karar vermek write someone off v.
karar vermek conclude v.
karar vermek work out v.
aleyhte karar vermek decide against v.
bir şeyi yapmaya karar vermek decide to take the plunge v.
karar vermek plump for v.
dönülmeyecek bir karar vermek cross the rubicon v.
bir şeyin aleyhinde karar vermek decide against something v.
karar vermek dijudicate v.
bilinçli karar vermek make conscious decisions v.
oy çokluğu ile karar vermek decide by majority of votes v.
karar vermek pass on v.
yeni bir yön çizmeye karar vermek veer off in a new direction v.
anlık karar vermek spur of the moment v.
düşünmeden karar vermek spur of the moment v.
karar vermek make up one's mind to v.
yönünde karar vermek make a decision on v.
yönünde karar vermek make a decision of (whether) v.
ile ilgili karar vermek make a decision on v.
karar vermek pass v.
karşısındaki hakkında karar vermek sit in judgement v.
karar vermek fix upon v.
aleyhinde karar vermek make a decision against v.
karar vermek hand down a decision v.
karar vermek render a decision v.
aleyhinde karar vermek make a judgment against someone v.
oy çoğunluğuyla karar vermek decide by majority of votes v.
lehine karar vermek decide in favor of v.
lehinde karar vermek make a decision in favour of v.
anlık bir karar vermek make a snap decision v.
zor karar vermek have difficulty in deciding v.
bir şeyi yapmaya karar vermek decide to do something v.
hakem olarak karar vermek arbitrate v.
kürtaj yaptırmaya karar vermek decide to have her baby aborted v.
kürtaj yaptırmaya karar vermek decide to have an abortion v.
karar vermek (hakem) make a call v.
oybirliğiyle karar vermek decide unanimously v.
karar vermek affeer v.
karar vermek cast v.
yeniden karar vermek redecide v.
yeniden karar vermek redetermine v.
farklı bir karar vermek redetermine v.
doğru karar vermek make the right decision v.
beraatine karar vermek uncharge [obsolete] v.
karar vermek will v.
karar vermek bethink v.
alelacele karar vermek jump v.
bir karar vermek reach a decision v.
yasal yetkiyle karar vermek give v.
(bir konuda) karar vermek determinate [obsolete] v.
aleyhinde karar vermek overrule v.
karar vermek dominate v.
sağduyu ile karar vermek pick v.
özenle karar vermek pick v.
peşinen karar vermek foreclose v.
peşinen karar vermek foremean [obsolete] v.
karar vermek foresay v.
önceden karar vermek prechoose v.
önceden karar vermek predilected v.
erken karar vermek prejudicate [obsolete] v.
önceden karar vermek premove v.
geri dönülemez bir şekilde karar vermek seal v.
karar vermek sort [obsolete] v.
satın almamaya karar vermek boycott v.
karar vermek find v.
anında karar vermek durumunda on the spot adv.
Phrasals
iki zıt kişi veya şey arasında karar vermek judge between (someone or something and someone or something else) v.
(bir şeye) göre karar vermek/yapmak come down v.
karar vermek come to v.
aleyhinde karar vermek decide against someone v.
arasında bir karar vermek decide between two v.
bir şeyi yapmaya karar/söz vermek commit oneself on something v.
birinin aleyhine karar vermek rule against someone v.
mantık kullanarak aksine karar vermek reason against something v.
(iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
(iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek judge between (someone or something and someone or something else) v.
kesin karar vermek rule in v.
'-e karar vermek pitch on v.
'-e karar vermek pitch upon v.
birinin/bir şeyin lehine karar vermek award something to someone or something v.
birinin/bir şeyin lehinde karar vermek award something to someone or something v.
uzunca düşünüp taşındıktan sonra detaylarına karar vermek bash out v.
(bir şeyi) yapmaya karar/söz vermek commit (someone or something) to (something) v.
yapmaya karar/söz vermek commit oneself on v.
birine/bir şeye karar vermek decide upon someone or something v.
birine/bir şeye karar vermek decide on someone or something v.
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone or something) v.
(üç veya daha fazla kişi) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone and someone else) v.
ikisinin arasında karar vermek decide between v.
(iki kişi/şey) arasında bir karar vermek decide between (someone or something) v.
ikisinin arasında karar vermek decide between (someone or something) v.
(biriyle başka biri) arasında bir karar vermek decide between (someone and someone else) v.
ikisinin arasında karar vermek decide between (someone and someone else) v.
lehinde karar vermek decide for v.
yana karar vermek decide for v.
-e karar vermek decide for v.
(birinin/bir şeyin) lehinde karar vermek decide for (someone or something) v.
(birinden/bir şeyden) yana karar vermek decide for (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) lehinde karar vermek decide in favor of (someone or something) v.
(birinden/bir şeyden) yana karar vermek decide in favor of (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karar vermek decide on (someone or something) v.
(birinin) aleyhinde resmi bir karar vermek ring up v.
(birinin/bir şeyin) aleyhinde karar vermek find against (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) suçlu olduğuna karar vermek find against (someone or something) v.
suçsuz olduğuna karar vermek find for v.
lehine karar vermek find for v.
-den yana karar vermek find for v.
masum bulmak/olduğuna karar vermek find for v.
(birinin) suçsuz olduğuna karar vermek find for (someone or something) v.
(birinin) lehine karar vermek find for (someone or something) v.
(birinden) yana karar vermek find for (someone or something) v.
(birini) masum bulmak/olduğuna karar vermek find for (someone or something) v.
(yarış) son yarışta karar vermek run off v.
arasında karar vermek judge between v.
birine karar vermek judge between v.
mantık kullanarak aksine karar vermek reason against v.
aleyhine/aleyhinde karar vermek rule against v.
(birinin/bir şeyin) aleyhine/aleyhinde karar vermek rule against (someone or something) v.
lehine/lehinde karar vermek rule for v.
(birinin/bir şeyin) lehine/lehinde karar vermek rule for (someone or something) v.
(birinden/bir şeyden) yana karar vermek rule for (someone or something) v.
(bir şeyle) ilgili karar vermek settle upon (something) v.
Colloquial
kura çekerek karar vermek draw lots v.
kura çekerek karar vermek cast lots v.
yazı tura atarak karar vermek cast lots v.
yazı tura atarak karar vermek draw lots v.
harekete geçmeden önce karar vermek/emin olmak cut out v.
Idioms
karar vermek set one's rest v.
sonunda bir karar vermek come off the fence v.
sonunda bir karar vermek get off the fence v.
sonunda bir karar vermek climb off the fence v.
aleyhine karar vermek find against someone v.
birine inanmaya karar vermek give someone the benefit of the doubt v.
durup düşünüp yapmamaya karar vermek think better of v.
doğaçlama hareket etmek/karar vermek play by ear v.
içinden geldiği gibi hareket etmek/karar vermek play by ear v.
kafasına göre hareket etmek/karar vermek play by ear v.
lehine karar vermek find for someone v.
lehine karar vermek rule in favor of someone v.
lehine karar vermek rule for someone v.
o an canı nasıl istiyorsa/plansız hareket etmek/karar vermek play by ear v.
karar vermek make up one's mind v.
son anda karar vermek call an audible v.
yapmamaya karar vermek think better of v.
(mahkeme vb) biri hakkında hüküm/karar vermek pass sentence on someone v.
karar vermek zorunda bırakmak force the issue v.
bir duruma göre karar vermek take it from there v.
bir şey yapıp sonrasında nasıl devam edeceğine karar vermek take it from here/there v.
eski tecrübelerden veya verilerden yola çıkarak hareket etmek/karar vermek play the percentage game v.
bir şeyi yapmamaya karar vermek knock something on the head [uk] v.
bir şeyi kendisi yapmaya karar vermek take it on yourself to do something v.
bir şeyi kendisi yapmaya karar vermek take it upon yourself to do something v.
(bir şeye) karar vermek pull the trigger (on something) v.
acele karar vermek send the helve after the hatchet v.
düşünmeden karar vermek send the helve after the hatchet v.
hemen karar vermek send the helve after the hatchet v.
duruma göre karar vermek call it/them as (one) sees it/them v.
durumu gözlemleyerek karar vermek call it/them as (one) sees it/them v.
duruma bakıp karar vermek call it/them as (one) sees it/them v.
duruma göre karar vermek call it/them like (one) sees it/them v.
durumu gözlemleyerek karar vermek call it/them like (one) sees it/them v.
duruma bakıp karar vermek call it/them like (one) sees it/them v.
kura çekerek karar vermek cast/draw lots v.
yazı tura atarak karar vermek cast/draw lots v.
(birini seçmeye/bir şey yapmaya) kura çekerek karar vermek cast/draw lots (for something/to do something) v.
(birini seçmeye/bir şey yapmaya) yazı tura atarak karar vermek cast/draw lots (for something/to do something) v.
gerekli olduğuna karar vermek deem it necessary v.
(birinin) suçlu olduğuna karar vermek find (one) guilty v.
(birinin) masum/suçsuz olduğuna karar vermek find (one) innocent v.
(birinin) masum/suçsuz olduğuna karar vermek find (one) not guilty v.
ne olacaksa olsun deyip karar vermek cross the rubicon v.
ne olacaksa olsun deyip karar vermek pass the rubicon v.
(birine/bir şeye) inanmaya karar vermek give (someone or something) the benefit of the doubt v.
(bir şeyi) yapmamaya karar vermek give (something) a pass v.
(bir şeyi) almamaya/edinmemeye/kullanmamaya karar vermek give (something) a pass v.
karar vermek make mind up v.
karar vermek make the call v.
karar vermek make up mind v.
-in lehine karar vermek rule in favor of v.
-den yana karar vermek rule in favor of v.
(birinin/bir şeyin) lehine karar vermek rule in favor of (someone or something) v.
(birinden/bir şeyden) yana karar vermek rule in favor of (someone or something) v.
(birinin) suçlu olup olmadığına karar vermek için jürilik yapmak sit in judgment of (someone) v.
birden karar vermek take it into your head v.
birden bir şey yapmaya karar vermek take it into your head to do something v.
Speaking
karar vermek için üç saatin var you have three hours to decide expr.
şu anda karar vermek zorunda değilsin you don't have to decide right now expr.
şu anda karar vermek zorunda değilsin you don't have to make a decision now expr.
Trade/Economic
yasal açıdan bağlayıcı karar vermek üzere tarafsız kişilerden oluşan bir kurula götürme arbitration n.
kura çekerek karar vermek decide by lot v.
Law
(amerikan mahkemelerinde) jüri üyeleri karar vermek üzere müzakerelere çekilmeden önce, yargıcın dava özeti geçip, davayla ilgili hukuk kaidelerini jüriye anlattığı konuşma charge n.
karar vermek addeem v.
beraatına karar vermek absolve v.
beraatine karar vermek absolve v.
davanın reddine kesin olarak karar vermek order a peremptory nonsuit v.
hatalı karar vermek misjudge v.
karar vermek adjudge v.
karar vermek render a judgement v.
karar vermek (mahkeme) give a ruling v.
karar vermek hold v.
karar vermek enact v.
karar vermek give a verdict v.
nafakaya karar vermek grant the alimony v.
karar vermek render judgment v.
karar vermek render a verdict v.
karar vermek (mahkeme) return v.
karar vermek reach a verdict v.
karar vermek deliver a judgment v.
karar vermek judicare v.
karar vermek (hakim) rule on v.
karar vermek pass v.
suçlu olduğuna karar vermek (jüri) return a verdict of guilty v.
sokağa çıkma yasağına karar vermek order a curfew v.
suçlu olduğuna karar vermek return a verdict of guilty v.
suçsuz olduğuna karar vermek return a verdict of innocent v.
suçsuz olduğuna karar vermek (jüri) return a verdict of innocent v.
(bir dava hakkında) karar vermek dijudicate v.
(mahkeme) karar vermek pass verdict v.
beraatine karar vermek uncharge v.
karar vermek decern [scotland] v.
mahkeme itirazı aleyhinde karar vermek overrule v.
hukuki meselede karar vermek rule v.
karar vermek constitute v.
(akıl hastalığı nedeniyle) kazai usullere uyarak karar vermek cognosce [scotland] v.
Politics
belirli bir konuda tartışmak ve karar vermek üzere bir araya gelen halk grubu people's panel n.
erken seçime karar vermek decide to go for an early election v.
erken seçime karar vermek decide to hold an early election v.
başka bir devletin yaşanılan bölgeye egemen olmasıyla o devletin vatandaşlığına geçip geçmemeye karar vermek opt v.
Medical
(hastalığın seyrine, şiddetine karar vermek için) hastayı değerlendirmek stage v.
Theatre
antik yunan ve roma tiyatrosunda nihai sonuca karar vermek üzere vinçle sahneye indirilen bir tanrı deus ex machina n.
Archaic
(cezaya) önceden karar vermek predoom v.
karar vermek set down v.