lead - Turco Inglés Diccionario

lead

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "lead" en diccionario turco inglés : 193 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
lead n. kurşun
Yet, these products contain toxic substances that are harmful to the environment such as lead, cadmium and mercury.
Ancak bu ürünler kurşun, kadmiyum ve cıva gibi çevreye zararlı toksik maddeler içermektedir.

More Sentences
lead v. yol göstermek
Lord Guanjun warned his three disciples and led the way.
Lord Guanjun üç öğrencisini uyardı ve yolu gösterdi.

More Sentences
lead v. sürmek
What can I do to lead a better life?
Daha iyi bir yaşam sürmek için ne yapabilirim?

More Sentences
lead v. önderlik etmek
Tom led the rescue operation.
Tom kurtarma operasyonuna önderlik etti.

More Sentences
lead v. öncülük etmek
She particularly mentions that the agency should take the lead on energy in Kosovo, with which I would agree.
Kendisi özellikle ajansın Kosova'da enerji konusunda öncülük etmesi gerektiğini belirtiyor ki ben de buna katılıyorum.

More Sentences
General
lead n. önderlik
Your compatriots, led by Lech Walesa, set this peaceful revolution in train.
Lech Walesa önderliğindeki yurttaşlarınız bu barışçıl devrimi başlattılar.

More Sentences
lead n. ipucu
The police and the FBI pursued several leads.
Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.

More Sentences
lead n. liderlik
After all, the Council is there to give a strategic lead.
Ne de olsa Konsey, stratejik bir liderlik sağlamak için vardır.

More Sentences
lead n. liderlik
After all, the Council is there to give a strategic lead.
Sonuçta, Konsey stratejik bir liderlik sağlamak için oradadır.

More Sentences
lead v. varmak
One never knows where conciliation might lead.
Uzlaşmanın nereye varacağı asla bilinemez.

More Sentences
lead v. önde gitmek
At the end of the first period, the Kings lead the Leafs, one to nothing.
İlk periyodun sonunda Krallar Leafs'e bir farkla önde gidiyor.

More Sentences
lead v. liderlik etmek
We, as Italians and Europeans, are proud that you are going to lead Europe for these six months.
İtalyanlar ve Avrupalılar olarak bu altı ay boyunca Avrupa'ya liderlik edecek olmanızdan gurur duyuyoruz.

More Sentences
lead v. gitmek
I trust that Council will now follow Parliament's lead.
Konseyin şimdi Parlamentonun izinden gideceğine inanıyorum.

More Sentences
lead v. yönlendirmek
The car lobby has led too many people up the garden path.
Otomobil lobisi çok fazla insanı bahçe yoluna yönlendirdi.

More Sentences
lead v. başı çekmek
The City of London, which I proudly represent, leads the way at 0.4% of UK GDP devoted to this cause.
Gururla temsil ettiğim Londra Şehri, Birleşik Krallık GSYİH'sinin %0.4'ünü bu amaca ayırarak başı çekmektedir.

More Sentences
lead v. başını çekmek
Secondly, the people in question, led by Dr Rath from Germany, have practised deception on Parliament.
İkinci olarak, Almanya'dan Dr. Rath'ın başını çektiği söz konusu kişiler Parlamento'yu aldatmaya çalışmışlardır.

More Sentences
lead v. götürmek
This leads me on to my second point, an important one.
Bu da beni önemli bir nokta olan ikinci noktaya götürüyor.

More Sentences
lead v. yönetmek
I would firstly like to thank the rapporteur for the way he has led this report.
Öncelikle raportöre bu raporu yönetme şekli için teşekkür etmek istiyorum.

More Sentences
lead v. sürdürmek
A violation of the way in which they feel they lead their life as a woman.
Bir kadın olarak hayatlarını sürdürdüklerini düşündükleri yöntemin çiğnenmesidir.

More Sentences
lead v. sürüklemek
Information insecurity would lead us into an age of piracy.
Bilgi güvensizliği bizi bir korsanlık çağına sürükleyecektir.

More Sentences
lead v. neden olmak
The over-representation of some delegations leads me to question how they are funded.
Bazı delegasyonların aşırı temsili, nasıl finanse edildiklerini sorgulamama neden oluyor.

More Sentences
lead v. yol açmak
This mistake leads the way to other problems.
Bu hata başka sorunlara yol açar.

More Sentences
lead v. götürmek
This leads me to reform.
Bu da beni reforma götürüyor.

More Sentences
lead v. sevk etmek
This consideration leads me to put a number of questions to the Council, and also to the Commission.
Bu düşünce beni Konsey'e ve aynı zamanda Komisyon'a bir dizi soru yöneltmeye sevk ediyor.

More Sentences
lead v. getirmek
That leads me on to my next point, concerning contact with the people.
Bu da beni bir sonraki noktaya, halkla temas konusuna getiriyor.

More Sentences
lead v. geçirmek
All this thought led me to action.
Bütün bu düşünceler beni harekete geçirdi.

More Sentences
lead v. sürdürmek
Coconut oil comes as an elixir for such people and provides them with an alternative to lead a healthier lifestyle.
Hindistan cevizi yağı bu tür insanlar için bir iksir olarak gelir ve onlara daha sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmeleri için bir alternatif sunar.

More Sentences
lead v. önden gitmek
From the beginning, the EU has led from the front.
Başından beri AB önden gitmiştir.

More Sentences
lead v. ön ayak olmak
The violent offensive and the killing can never lead to peace.
Şiddet içeren saldırılar ve ölümler asla barışa ön ayak olamaz.

More Sentences
lead v. ulaşmak
I hope that these negotiations lead to a constructive result that incorporates both points of view.
Umarım bu müzakereler her iki bakış açısını da içeren yapıcı bir sonuca ulaşır.

More Sentences
lead v. yöneltmek
Diplomacy should have led us in Europe to formulate joint or, at least, homogeneous positions.
Diplomasi bizi Avrupa'da ortak ya da en azından homojen pozisyonlar oluşturmaya yöneltmeliydi.

More Sentences
lead adj. baş
The rapporteur and the lead committee have complied with these budgetary wishes.
Raportör ve baş komite bu bütçe isteklerine uymuştur.

More Sentences
lead adj. kurşun
The proposal to substitute lead, mercury, cadmium, etc., is welcomed in principle.
Kurşun, cıva, kadmiyum vb. Maddelerin ikame edilmesi önerisi ilke olarak memnuniyetle karşılanmaktadır.

More Sentences
Law
lead v. sevk etmek
This consideration leads me to put a number of questions to the Council, and also to the Commission.
Bu düşünce beni Konseye ve aynı zamanda Komisyona bir dizi soru yöneltmeye sevk ediyor.

More Sentences
Technical
lead n. kurşun
Yet, these products contain toxic substances that are harmful to the environment such as lead, cadmium and mercury.
Oysa bu ürünler kurşun, kadmiyum ve cıva gibi çevreye zararlı toksik maddeler içermektedir.

More Sentences
Automotive
lead n. kurşun
Exposure to lead in the diet is well within safe limits.
Beslenmede kurşuna maruz kalma güvenli sınırlar içindedir.

More Sentences
lead v. liderlik etmek
The European Union has given clear signals that it is capable of leading that process.
Avrupa Birliği bu sürece liderlik edebileceğine dair net sinyaller vermiştir.

More Sentences
Chemistry
lead n. kurşun
This death and destruction weigh like lead weights on our consciences too.
Bu ölüm ve yıkım vicdanlarımızda da kurşun ağırlığında bir yük gibi durmaktadır.

More Sentences
Common Usage
lead v. rehberlik etmek
lead v. öncülük yapmak
lead v. öncülüğünü yapmak
General
lead n. ileride bulunma
lead n. öncülük
lead n. öncü
lead n. yol
lead n. kılavuzluk
lead n. örnek
lead n. kurşundan yapılmış
lead n. ara kablosu
lead n. önde olma
lead n. başta olma
lead n. kılavuz
lead n. saçma
lead n. rehberlik
lead n. uç (versatil kalem için)
lead n. önde gelme
lead n. (iskambilde) ilk oynama hakkı
lead n. önde bulunma
lead n. kablo
lead n. kalem kurşunu
lead n. bağlantı kablosu
lead n. tasma kayışı
lead n. sözleşme
lead n. öncelik
lead n. birincilik
lead n. önde gelme
lead n. başta gelme
lead n. birinci gelme
lead n. önder
lead n. rehber
lead n. kılavuz
lead n. yular
lead n. tasma
lead n. köpek kayışı
lead n. işaret
lead n. emare
lead n. delil
lead n. gösterge
lead n. kılavuzluk
lead n. kılavuzluk
lead n. kalem kurşunu
lead n. iz
lead n. emsal
lead n. elebaşı
lead n. boksörlerin yaptığı ilk vuruş serisi
lead n. caz grubunda lider
lead n. helke
lead n. bakraç
lead n. çekül
lead v. çekmek
lead v. idare etmek
lead v. başı olmak
lead v. başlamak
lead v. başta gelmek
lead v. etkilemek
lead v. yedmek
lead v. başlatmak
lead v. bozmak
lead v. sürmek (yaşam)
lead v. sonuçlanmak
lead v. başında olmak
lead v. sevk ve idare etmek
lead v. iletmek
lead v. almak
lead v. üstün olmak
lead v. ileride olmak
lead v. üstünlük sağlamak
lead v. üstün gelmek
lead v. başta gitmek
lead v. başta olmak
lead v. önderlik yapmak
lead v. birinci gelmek
lead v. başına geçmek
lead v. başa geçmek
lead v. peşi sıra/arkasından götürmek
lead v. ulaştırmak
lead v. çevirmek
lead v. (geçit/koridor/yol) gitmek
lead v. pencere camını kurşunla sabitlemek
lead v. satır arasını kurşun cetvelle açmak
lead v. yedeğinde götürmek
lead v. (görgü tanığına) yönlendirici soru sormak
lead v. kurşun eklemek
lead v. kurşunla karıştırmak
lead v. kurşunla derinlik ölçümü yapmak
lead v. kılavuzluk etmek
lead adj. öncü
lead adj. önemli
lead adj. kurşundan yapılmış
lead adj. kurşunlu
lead adj. kurşundan
Irregular Verb
lead v. led - led
Colloquial
lead n. mermi
Trade/Economic
lead n. müşteri adayı
lead n. potansiyel/hedef müşteri
Media
lead n. dergi başyazısı
lead n. girizgah
lead n. giriş
lead n. girişlik
lead n. söz girişi
lead n. başyazı
lead n. özet yazısı
lead n. manşet
Advertising
lead n. müşteri yaratma
Technical
lead n. kutup
lead n. sarmal eksen boyu
lead n.
lead n. taşıma mesafesi
lead n. piston vuruş mesafesi
lead v. kurşunlamak
lead v. kurşunla kaplamak
Electric
lead n. bağlama teli
Construction
lead n. pencere kurşunu
lead v. kurşunla tutturmak
Dyeing
lead n. kurşun rengi
Automotive
lead n. adım
lead n. iletken
lead n. kablo
Marine
lead n. iskandil
lead n. iskandil kurşunu
lead n. zincir doğrultusu
lead v. iskandil etmek
Mining
lead n. eski bir nehir yatağındaki cevher katmanı
lead n. maden damarı
lead n. maden damarı
lead n. eski nehir yatağındaki altınlı birikinti
lead n. maden yatağı
Forestry
lead n. kılavuz bloğu
lead n. kılavuz makarası
Geography
lead n. güney dakota eyaletinde şehir
Hunting
lead n. önleme
lead v. hareket eden hedefe nişan almak
lead v. kurşunla tıkanmak
lead nişan noktasının hedefe olan mesafesi
lead önüne nişan alma
Baseball
lead n. ilerleme
lead n. önde koşma
Boxing
lead n. yumruk
lead v. rakibe atılan yumruk
Card
lead n. ilk oynama hakkı
lead n. ilk oynanan kart
lead n. ilk oynama hakkı
lead n. oyuna başlama
lead v. oyunu açmak
lead v. oyuna başlamak
lead v. kartlarını açmak
Music
lead n. koroda baş ses
lead n. ikinci tenor
lead koroda baş ses
Theatre
lead n. başoyuncu
lead n. başrol oyuncusu
lead adj. başrol
Printery
lead n. satır arası cetveli

Significados de "lead" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
General
lead poisoning n. kurşun zehirlenmesi
Simple steps can help you prevent lead poisoning.
Basit adımlar kurşun zehirlenmesini önlemenize yardımcı olabilir.

More Sentences
lead guitar n. solo gitar
Tom played lead guitar.
Tom solo gitar çaldı.

More Sentences
lead article n. baş makale
Have you read the leading article in today's paper?
Bugünkü gazetede baş makaleyi okudun mu?

More Sentences
lead to v. yol açmak
Margarine and a few kilos of paint which, in principle, do not present risks, led to a genuine disaster.
Prensipte risk teşkil etmeyen margarin ve birkaç kilo boya gerçek bir felakete yol açtı.

More Sentences
take the lead v. başı çekmek
It may be observed that Parliament takes the lead when it comes to efforts to open up our institutions.
Kurumlarımızı açmaya yönelik çabalar söz konusu olduğunda Parlamento'nun başı çektiği gözlemlenebilir.

More Sentences
lead to v. götürmek
On the other hand, the road to equal rights could lead to a safe, inclusive European Union.
Öte yandan, eşit haklara giden yol bizleri güvenli ve kapsayıcı bir Avrupa Birliği'ne götürebilir.

More Sentences
lead the way v. yol göstermek
You lead the way and I will follow you.
Sen yolu göster, ben de seni takip edeyim.

More Sentences
lead to v. neden olmak
Bilateral relations only lead to the suffering of the weakest.
İkili ilişkiler sadece en zayıf olanın acı çekmesine neden olur.

More Sentences
lead to confusion v. karışıklığa yol açmak
The temporary confusion that may have reigned in Lebanon from time to time has obviously led to confusion in Parliament.
Lübnan'da zaman zaman hüküm sürmüş olan geçici karışıklığın Parlamento'da da karışıklığa yol açtığı açıktır.

More Sentences
lead to success v. başarıya götürmek
Hard work often leads to success.
Sıkı çalışma genellikle başarıya götürür.

More Sentences
lead to v. sonucunu doğurmak
I would also like to mention that the energy dialogue with Russia has led to concrete results.
Rusya ile olan enerji diyaloğunun somut sonuçlar doğurduğunu da belirtmek isterim.

More Sentences
lead a life v. yaşam sürdürmek
Being able to lead a life free from poverty and social exclusion is a fundamental human right.
Yoksulluktan ve sosyal dışlanmadan uzak bir yaşam sürdürebilmek temel bir insan hakkıdır.

More Sentences
play the lead v. başrol oynamak
In fact, what is left is a caricature in which José María Aznar, the Spanish Prime Minister, plays the leading role.
Aslında geriye kalan, İspanya Başbakanı José María Aznar'ın başrolü oynadığı bir karikatürdür.

More Sentences
lead to changes v. değişikliklere neden olmak
The changing of the weather and seasons can lead to changes in your skin and hair.
Havanın ve mevsimlerin değişmesi cildinizde ve saçınızda değişikliklere neden olabilir.

More Sentences
take the lead v. liderlik etmek
However, until they do, Europe must take the lead.
Bununla birlikte, onlar bunu yapana kadar Avrupa liderlik etmelidir.

More Sentences
lead to shock v. şoka yol açmak
An electrolyte imbalance can eventually lead to shock.
Elektrolit dengesizliği sonunda şoka yol açabilir.

More Sentences
lead by example v. davranışlarıyla örnek olmak
I lead by example.
Davranışlarımla örnek oluyorum.

More Sentences
lead (to) v. yol açmak
This decision leads me, as a member of the delegation to Romania, to make a request of you.
Bu karar, Romanya delegasyonunun bir üyesi olarak sizden bir ricada bulunmama yol açıyor.

More Sentences
Phrasals
lead to (something) v. (bir şeyle) sonuçlanmak
Only eight out of 49 cases did not lead to a conviction.
49 davadan sadece sekizi mahkumiyetle sonuçlanmamıştır.

More Sentences
Colloquial
lead actor n. başrol oyuncusu
Lead actor Levan Gelbakhiani won the best actor prize at the Sarajevo Film Festival.
Başrol oyuncusu Levan Gelbakhiani, Saraybosna Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı.

More Sentences
Common Usage
lead actor n. başaktör
lead actress n. başaktris
General
lead shot n. kurşun saçma
lead out groove n. çıkış yivi
white lead n. üstübeç
juvenile lead n. jönprömiye
lead pencil n. kurşun kalem
negative lead n. eksi uç
lead pencil n. kurşunkalem
power lead n. elektrik fişi
affixing lead n. tutturucu uç
black lead n. grafit
sheet lead n. kurşun levha
red lead n. sülüğen
dog lead n. tasma kayışı
sounding lead n. iskandil kurşunu
lead foil n. kurşun kağıdı
lead in n. giriş
lead ram n. kösemen
power lead n. elektrik kablosu
lead singer n. müzik grubunun solisti
lead tree n. kurşun ağacı
sounding lead n. iskandil
lead goat n. kösemen
lead designer n. baş tasarımcı
lead acid n. kurşun asidi
lead time n. teslim süresi
lead industry and trade n. kurşun endüstrisi ve ticareti
lead alloys n. kurşun alaşımları
lead-in n. giriş
lead-in n. besleme
lead-off n. başlangıç
lead-free petrol n. kurşunsuz benzin
lead acetate n. kurşun asetat
lead tack n. yaka
lead white n. kurşun beyazı
lead tack n. kulak
pencil lead n. kurşunkalem ucu
sugar of lead n. kurşun asetat
black lead n. siyah kalem ucu
lead writer n. başyazar
lead author n. başyazar
extension lead n. uzatma kablosu
lead article n. başyazı
female lead n. kadın başrol
krems lead n. tabletler halinde satılan katışıksız bir beyaz kurşun çeşidi
lead weight [uk] n. kurşundan yapılan ağırlık
lead-off n. giriş
lead-off n. başlangıç faaliyeti
lead-off n. ilk oyuncu
lead-off n. başlangıç yapan oyuncu
lead-off n. başlama
lead-off n. açma
lead-off n. açılış
lead actor n. başaktör
lead actress n. başaktris
coasting lead n. ağırlığı el iskandili ile derin su iskandili arasında olan bir tür iskandil
pencil lead n. grafit kalem ucu
lead consultant n. baş danışman
lead on v. kandırmak
lead up to v. sözü getirmeye çalışmak
lead someone a dance v. birini çok zahmete sokmak
cover with lead v. kurşunlamak
lead a bohemian life v. bohem yaşamı sürmek
lead the way v. önayak olmak
lead to trouble v. dert açmak
lead on v. götürmek
lead a dog's life v. dünya zindan olmak
lead someone a merry chase v. birini çok zahmete sokmak
lead a fast life v. hızlı yaşamak
lead away from v. ayrılmak
lead someone a dance v. birini çok yormak
lead by the nose v. parmağında oynatmak
lead a life v. yaşam sürmek
lead a poor life v. aç susuz kalmak
lead astray v. aklını çelmek
lead the way v. rehberlik etmek
lead a life of luxury v. lüks içinde yaşamak
lead a life of pleasure v. keyif sürmek
lead a comfortable life v. elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
lead up to v. yol açmak
lead off v. başlatmak
lead astray v. bozmak
lead somebody a dog's life v. süründürmek
lead into error v. yanıltmak
lead off v. yol göstermek
lead someone a merry chase v. birini çok uğraştırmak
lead a carefree life v. tasasız bir hayat yaşamak
lead away from v. sapmak
lead someone a merry chase v. birini çok yormak
lead astray v. azdırmak
lead someone a dance v. birini çok uğraştırmak
be in the lead v. başta gelmek
lead to v. sebep olmak
lead to the altar v. evlenmek
lead on v. inandırmak
lead off v. başlamak
lead away v. başlatmak
lead somebody on v. yutturmak
lead to v. sürüklemek
lead up to v. kapısını yapmak
lead a dog's life v. çok sıkıntı çekmek
lead astray v. ayartmak
lead away v. saptırmak
lead the way v. öne düşmek
lead someone a dog’s life v. hayatını zindan etmek
lead a life of a privation v. mahrumiyet içinde yaşamak
take the lead v. yönetimi ele almak
take the lead v. başa geçmek
have a big lead v. çok önde olmak
lead a happy life v. mutlu bir yaşam sürmek
lead a life of pleasure v. zevk ve sefa sürmek
lead someone astray v. birini ayartmak
follow the lead of someone v. birinin ardından gitmek
lead up to v. zemin hazırlamak
lead up to v. demeye çalışmak
lead somebody a dog's life v. dünyayı zindan etmek
lead astray v. baştan çıkarmak
lead to the right path v. doğru yolu göstermek
lead someone astray v. birini kötü yola saptırmak
lead a dog's life v. sürünmek
lead the way v. kılavuzluk etmek
take the lead v. önayak olmak
lead on v. ayartmak
lead a solitary life v. yalnız yaşamak
lead someone by the nose v. birinin yuları elinde olmak
lead up to v. yolunu yapmak
take the lead in v. önayak olmak
lead to a stalemate v. açmaza düşmek
lead to a stalemate v. açmaza girmek
lead to a stalemate v. açmaza sürüklemek
lead to a stalemate v. açmaza getirmek
lead into a dead end v. açmaza getirmek
lead into a dead end v. açmaza sürüklemek
lead into a dead end v. çıkmaza sokmak
lead to a stalemate v. çıkmaza sokmak
lead somebody a dance v. üzmek
lead someone a dance v. kişisel çıkarı için zorluk çıkarmak
lead someone a dance v. canından bezdirmek
lead someone a dance v. eziyet etmek
lead someone a dance v. üzmek
lead somebody a dance v. eziyet etmek
give somebody a lead v. yol göstermek
give somebody a lead v. yol açmak
lead somebody up the garden path v. kötü yola sevk etmek
lead a cat and dog life v. (eşler/karı koca) geçinememek
lead astray v. hedefi şaşırtmak
lead astray v. yanlış yönlendirmek
lead astray v. hedef şaşırtmak
lead to success v. başarıyla sonuçlanmak
lead to trouble v. sıkıntıya sokmak
lead someone on v. gelecek vaadiyle kandırmak
lead to a breakdown v. arızaya neden olmak
lead the way v. bir ilke imza atmak
lead to one's extinction v. soyunu tüketmek
lead to one's extinction v. neslini kurutmak
lead to one's extinction v. soyunu kurutmak
lead to one's extinction v. neslini tüketmek
lead to disorder v. karışıklığa yol açmak
lead to an addiction v. bağımlılık yaratmak
lead an operation v. operasyon yürütmek
lead to disturbance v. huzursuzluk çıkarmak
lead to confusion v. şaşkınlık yaratmak
lead to confusion v. şaşkınlığa sebebiyet vermek
lead to confusion v. şaşkınlığa sebep olmak
lead to depression v. bunalıma sokmak
lead to depression v. depresyona sokmak
lead a happy life v. mutlu bir hayat sürmek
lead to destruction v. tahribat yapmak
lead to the same result as another v. aynı yola çıkmak
take the lead v. öncülüğünü yapmak
lead to success v. başarıya taşımak
lead to v. -e gitmek
lead to crisis v. krize sebep olmak
lead to crisis v. krize yol açmak
lead to crisis v. krize neden olmak
lead on v. yutturmak
lead up to v. sözü belli bir noktaya getirmek
to lead away v. alıp götürmek
lead to change v. değişikliğe sebep olmak
lead a sedentary life v. yerleşik hayata geçmek
lead a modest life v. mütevazı bir yaşam sürmek
lead a modest life v. mütevazı bir hayat yaşamak
lead to visual pollution v. görüntü kirliliğine neden olmak
lead to visual pollution v. görüntü kirliliği yaratmak
lead to an expectation v. beklenti oluşturmak
lead to an expectation v. beklenti yaratmak
lead something to be v. hal almasını sağlamak
lead to the conclusion v. sonuca götürmek
lead forth v. liderlik etmek
lead forth v. yol göstermek
lead someone to believe something v. inanmasına neden olmak
lead us to success v. bizi başarıya götürmek
lead someone to success v. başarıya götürmek
lead someone to believe v. inanmasına neden olmak
lead to a sanction v. yaptırıma yol açmak
lead to death v. ölüme sebep olmak
lead to death v. ölüme neden olmak
lead to a chaos v. kaos yaratmak
lead to a chaos v. kaosa neden olmak
lead someone to believe something v. birini bir şeye inandırmak
take the lead v. liderlik yapmak
take the lead v. liderliği/önderliği almak
take the lead v. önderlik etmek
lead to the deaths of three people v. üç kişinin ölümüne neden olmak
lead the field v. lider konumda olmak
have a commanding lead over v. ezici/bariz üstünlüğe sahip olmak
lead astray v. dalalete düşürmek
lead to public indignation v. kamuoyunda infial yaratmak
lead to public indignation v. kamuoyunda infiale neden olmak
lead into the second scene v. ikinci sahneye geçmek
lead down to something/somewhere v. (merdiven) (bodruma/alt kata) inmek
lead someone to do something v. birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak
be in the lead v. birinci sırada olmak
be in the lead v. ilk sırada olmak
lead or contribute to (a result) v. bir şeye vesile olmak
lead the drive for v. ...çabasına öncülük etmek
have a six-point lead over his opponents v. rakiplerine karşı altı puan önde olmak
have a three-point lead over his opponents v. rakiplerine karşı üç puan önde olmak
lead the way v. başı çekmek
lead to happiness v. mutluluk saglamak
lead to inflation v. enflasyona neden olmak/yol açmak
take the lead v. kılavuzluk etmek
take the lead v. rehber olmak
lead to v. beraberinde getirmek
lead to v. etken olmak
pour lead (to repel evil eye) v. kurşun dökmek
lead to a nervous breakdown v. sinir krizine yol açmak
lead to terrible consequences v. korkunç sonuçlar doğurmak
lead a life of virtue v. erdemli bir hayat yaşamak
take the lead v. (maçta) öne geçmek
lead the way v. önden giderek yolu göstermek
lead captive v. esaret altına almak
lead captive v. hapse koymak
lead the way v. önce davranmak
extend lead v. farkı açmak
extend lead v. aradı farkı açmak
black lead v. siyah kurşunla boyamak
black lead v. siyah kurşunla ovmak
without lead adj. kurşunsuz
lead lined adj. kurşun gömlekli
containing lead adj. kurşunlu
lead-covered adj. kurşunlu
lead-free adj. kurşunsuz
lead-footed adj. uyuşuk
lead-footed adj. hızlı
lead-footed adj. hızlı araba kullanan
lead-colored adj. kurşun rengi
lead-coloured adj. kurşun rengi
in the lead adj. yarışmada lider konumda
in the lead adj. yarışmada daha yüksek skora sahip
in the lead adv. yarışmada önde
Phrasals
lead in v. konuya girmek
lead in v. konuya giriş yapmak
lead up v. neden olmak
lead up v. önünü açmak
lead up v. yolunu yapmak
lead up v. sonrasını hazırlamak
lead off v. başlamak
lead off v. işe koyulmak
lead off v. işe başlamak
lead off v. işe girişmek
lead out v. dışarı çıkartmak
lead someone against someone v. -e karşı birilerine liderlik etmek
lead someone down to something v. birinin bir yere inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek
lead back to some place v. bir yerin dönüş yolu olmak
lead someone down something v. birinin bir yerden (merdiven/sandalye) inmesine yardımcı olmak
lead someone back to somewhere v. bir yere dönmesinde birine rehberlik etmek
lead in v. bir şeye girmek/girişmek/başlamak
lead someone to something v. birine yolu göstermek
lead someone to something v. birini bir yere götürmek
lead up to something v. (bir yere) açılmak
lead up to something v. (yol) bir yere/şeye gitmek
lead with something v. (maça/oyuna) bir şey ile başlamak
lead with someone v. (maça/oyuna) biriyle başlamak
lead someone off v. birini bir yerden uzaklaştırmak/ bir yerin dışına çıkarmak
lead around v. dolaştırmak
lead around v. bir yere getirmek
lead around v. gezdirmek
lead off v. başı çekmek
lead by v. belli bir tutumla yönetmek/idare etmek
lead by v. belli bir tutumla iş yaptırmak/yol göstermek
lead by v. belli bir tutumla yönlendirmek/yön vermek
lead by v. (birini/bir grubu) belli bir tutumla yönetmek/idare etmek
lead by v. (birini/bir grubu) belli bir yönlendirmek
lead by v. (birine/bir gruba) belli bir tutumla iş yaptırmak/yol göstermek
lead by v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) bir yerinden tutarak/çekerek idare etmek
lead by v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) bir yerinden tutarak/çekerek yönlendirmek
lead by v. bir yerinden tutarak/çekerek (birine/bir şeye/bir hayvana) yol göstermek
lead by v. davranışlarını kontrol etmek
lead by v. her dediğini yaptırmak
lead by v. kontrolü altına almak
lead by v. elinden tutmak
lead by v. yardım etmek
lead by v. yardım elini uzatmak
lead someone by something v. (birini) bir yerinden tutarak/çekerek yönlendirmek
lead someone by something v. (birini) bir yerinden tutarak/çekerek götürmek
lead someone by something v. bir yerinden tutarak/çekerek (birine) yol göstermek
lead someone by something v. elinden tutup gezdirmek
lead someone by something v. ne yapacağını bir bir söylemek
lead into (something) v. (bir şeye) yönlendirmek
lead into (something) v. (bir şeye) dönüşmek
lead into (something) v. (bir şey) halini almak
lead into (something) v. (bir şeye) dönüşerek devam etmek
lead into (something) v. gittikçe (bir şeye) dönüşmek
lead into (something) v. gittikçe (bir şey) halini almak
lead someone into something v. birini bir şeye yönlendirmek
lead someone into something v. birine yolu göstermek
lead someone into something v. birini bir şeye/yere götürmek
lead someone into something v. birine bir şeye doğru rehberlik/liderlik etmek
lead someone in v. birini bir şeye yönlendirmek
lead someone in v. birine yolu göstermek
lead someone in v. birini bir şeye/yere götürmek
lead someone in v. birine bir şeye doğru rehberlik/liderlik etmek
lead into v. yönlendirmek
lead into v. yolu göstermek
lead into v. -e götürmek
lead into v. -e doğru rehberlik/liderlik etmek
lead into v. dönüşmek
lead into v. halini almak
lead into v. gittikçe bir şeye dönüşmek
lead into v. gittikçe bir şey halini almak
lead into v. dönüşerek devam etmek
lead up v. -e varmak
lead up v. '-e gitmek
lead up v. '-de bitmek
lead up v. çıkmasına yardım etmek
lead up v. yukarı çıkarmak
lead up v. tırmanmasına yardım etmek
lead up v. yukarı doğru yol göstermek
lead up v. yukarı doğru yönlendirmek
lead up v. yukarı götürmek
lead someone up something v. birini bir şeyden yukarı götürmek
lead someone up something v. birini bir şeyin yukarısına yönlendirmek
lead someone up something v. birine bir şeyden yukarı doğru yol göstermek
lead someone up something v. birine yukarı doğru rehberlik etmek
lead (one) in v. (birini) içeri almak
lead (one) in v. (birini) içeri yönlendirmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) çıkışına gitmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) dışına gitmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) çıkışına götürmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) dışına götürmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) çıkışına doğru götürmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) dışına doğru götürmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyin/yerin) dışına doğru devam etmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyden/yerden) çıkarmak
lead out of (something or some place) v. (bir şeyden/yerden) tahliye etmek
lead out of (something or some place) v. (bir şeyden/yerden) dışarı yönlendirmek
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden çıkarmak
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden tahliye etmek
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden dışarı yönlendirmek
lead (someone or something) against (someone or something else) v. (birine/bir şeye) karşı (birine/bir şeye) liderlik etmek
lead (someone or something) against (someone or something else) v. (biri/bir şey) karşısında (birinin/bir şeyin) lideri olmak
lead (someone or something) away v. (birini/bir şeyi) alıp götürmek
lead (someone or something) away v. (birini/bir şeyi) uzaklaştırmak
lead against v. -e karşı birilerine liderlik etmek
lead back v. geri (bir yere) götürmek/döndürmek
lead back v. tekrar (bir yere) doğru yöneltmek/gitmek
lead back v. geri dönmesini sağlamak
lead back v. geri dönmesi için rehberlik etmek
lead back v. geri döndürmek
lead back v. geri iletmek
lead back v. başladığı yere geri döndürmek
lead down v. -e inmek
lead down v. yol (bir yere) inmek/indirmek
lead down v. yol aşağıdaki (bir yere) götürmek
lead down v. aşağı indirmek
lead down v. inmesine yardım/rehberlik etmek
lead down v. aşağı götürmek
lead down v. aşağı yönlendirmek
lead down to v. -e inmek/indirmek
lead down to v. '-e inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek
lead down to (something or some place) v. (bir şeye/yere) inmek
lead down to (something or some place) v. yol (bir şeye/yere) inmek/indirmek
lead down to (something or some place) v. yol aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek
lead down to (something or some place) v. aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek
lead down to (something or some place) v. (bir şeye/yere) indirmek
lead down to (something or some place) v. aşağıdaki (bir şeye/yere) yönlendirmek
lead down to (something or some place) v. aşağı (bir şeye/yere) doğru yönlendirmek/rehberlik etmek
lead down to (something or some place) v. (bir yere) inmesini sağlamak
lead down to (something or some place) v. (bir yere) inmesi için yönlendirmek
lead out of v. -in çıkışına doğru götürmek
lead out of v. '-den çıkarmak
lead out of v. '-in çıkışına gitmek
lead out of v. '-in çıkışına götürmek
lead out of v. '-den tahliye etmek
lead out of v. '-den dışarı yönlendirmek
lead out of v. '-in dışına doğru devam etmek
lead out of v. '-in dışına gitmek
lead out of v. '-in dışına doğru götürmek
lead to (something) v. (bir şeye) götürmek
lead to (something) v. (bir şeye) yönlendirmek
lead to (something) v. (bir şeye) doğru rehberlik etmek
lead to (something) v. (bir şeye) yol açmak
lead to (something) v. (bir şeye) neden olmak
Phrases
this may lead to misunderstandings expr. bu yanlış anlamaya neden olabilir
this may lead to misunderstandings expr. bu yanlış anlamaya sebebiyet verebilir
this may lead to misunderstandings expr. bu yanlış anlamalara sebebiyet verebilir
this may lead to misunderstandings expr. bu yanlış anlamalara neden olabilir
hard times always lead to better days expr. zor zamanlar her zaman daha iyi günlere yol açar
Proverb
you can lead a horse to water, but you can't make it drink birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
crosses are ladders that lead to heaven cennete giden yol imandan geçer
crosses are ladders that lead to heaven güçlüklere göğüs geren kişi erdemlidir
all roads lead to rome her yol roma'ya çıkar
you can lead a horse to water but you can't make it drink zorla güzellik olmaz
you can lead a horse to water but you can't make him drink zorla güzellik olmaz
you can lead a horse to water but you can't make him drink birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
I am a prince and you are a prince; who will lead the donkeys? sen ağa, ben ağa, inekleri kim sağa?
Colloquial
lead-up n. bir olayın nedeni
lead someone up the garden path v. üçkağıda getirmek
take the lead v. önderliği almak
take the lead v. başa geçmek
take the lead v. liderliği almak
lead police on chase v. polisi peşine takmak
shake the lead out! expr. kıçınızı kaldırın!
get the lead out! expr. kıçınızı kaldırın!
get the lead out! expr. elinizi çabuk tutun!
get the lead out! expr. çabuk olun!
shake the lead out! expr. acele edin!
get the lead out! expr. acele edin!
shake the lead out! expr. çabuk olun!
shake the lead out! expr. elinizi çabuk tutun!
lead on expr. önden buyur
all roads lead here expr. tüm yollar buraya çıkıyor
shake the lead out expr. çabuk ol
get the lead out expr. acele et
shake the lead out expr. acele et
get the lead out expr. çabuk ol
Idioms
lead-pipe cinch n. çantada keklik
lead-pipe cinch n. kolayca yapılan bir şey
lead in (one's) pencil n. cinsel gücünde artış
lead in (one's) pencil n. dinçleşme
lead in (one's) pencil n. enerjik/aktif hale gelme
lead in (one's) pencil n. zinde olma
lead in (one's) pencil n. gücü/kuvveti yerine gelme
lead up to v. kapısını yapmak
lead by the nose v. birini parmağında oynatmak
lead the life of riley v. bir eli yağda bir eli balda olmak
lead with one's chin v. burnunun dikine gitmek
take the lead v. önayak olmak
swing the lead v. ipe un sermek
lead someone up the garden path v. doğru olmayana inanmasını sağlamak
lead someone up the garden path v. aldatmak
lead a person a merry dance v. başına çorap örmek
lead someone a fine dance v. canından bezdirmek
lead someone by the nose v. parmağında oynatmak
lead someone a pretty dance v. canından bezdirmek
lead someone a merry dance v. canından bezdirmek
lead a person a merry pretty dance v. başına çorap örmek
lead astray v. yanlışlığa düşürmek
lead astray v. (birini) yoldan çıkartmak
lead up v. neden olmak
lead astray v. yanlış yola sürüklemek
lead astray v. kötü yola sürüklemek
lead astray v. kötü yola düşürmek
lead astray v. aklını çelmek
lead astray v. baştan çıkartmak
take the lead v. kılavuzluk yapmak
lead out v. (birisini) dışa döndürmek
take the lead v. rehberlik etmek
lead astray v. yanlış yöne sürüklemek
lead astray v. yanlış yöne götürmek
lead astray v. yanlış yönde kılavuzluk etmek
swing the lead v. sorumluluktan kaçmak
swing the lead v. işten kaytarmak
swing the lead v. işten kaçmak
lead a charmed life v. sürekli kurtulma şansı olmak
lead a charmed life v. hep dört ayağının üzerine düşmek
lead a charmed life v. çok şanslı olmak
lead a charmed life v. şansızlıklardan uzak bir hayat sürmek
lead a charmed life v. hiç şanssızlık yaşamayacak kadar şanslı olmak
lead with one's chin v. düşüncesizce konuşmak
lead down the garden path v. yutturmak
lead down the garden path v. oyun etmek
lead down the garden path v. aldatmak
lead down the garden path v. keklemek
lead down the garden path v. dolandırmak
lead down the garden path v. ihanet etmek
lead down the garden path v. kazık atmak
lead down the garden path v. kandırmak