|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
lead n.
|
kurşun |
|
Yet, these products contain toxic substances that are harmful to the environment such as lead, cadmium and mercury.
Ancak bu ürünler kurşun, kadmiyum ve cıva gibi çevreye zararlı toksik maddeler içermektedir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
lead v.
|
yol göstermek |
|
Lord Guanjun warned his three disciples and led the way.
Lord Guanjun üç öğrencisini uyardı ve yolu gösterdi.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
lead v.
|
sürmek |
|
What can I do to lead a better life?
Daha iyi bir yaşam sürmek için ne yapabilirim?
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
lead v.
|
önderlik etmek |
|
Tom led the rescue operation.
Tom kurtarma operasyonuna önderlik etti.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
lead v.
|
öncülük etmek |
|
She particularly mentions that the agency should take the lead on energy in Kosovo, with which I would agree.
Kendisi özellikle ajansın Kosova'da enerji konusunda öncülük etmesi gerektiğini belirtiyor ki ben de buna katılıyorum.
More Sentences
|
General |
|
6 |
General |
lead n.
|
önderlik |
|
Your compatriots, led by Lech Walesa, set this peaceful revolution in train.
Lech Walesa önderliğindeki yurttaşlarınız bu barışçıl devrimi başlattılar.
More Sentences
|
7 |
General |
lead n.
|
ipucu |
|
The police and the FBI pursued several leads.
Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.
More Sentences
|
8 |
General |
lead n.
|
liderlik |
|
After all, the Council is there to give a strategic lead.
Ne de olsa Konsey, stratejik bir liderlik sağlamak için vardır.
More Sentences
|
9 |
General |
lead n.
|
liderlik |
|
After all, the Council is there to give a strategic lead.
Sonuçta, Konsey stratejik bir liderlik sağlamak için oradadır.
More Sentences
|
10 |
General |
lead v.
|
varmak |
|
One never knows where conciliation might lead.
Uzlaşmanın nereye varacağı asla bilinemez.
More Sentences
|
11 |
General |
lead v.
|
önde gitmek |
|
At the end of the first period, the Kings lead the Leafs, one to nothing.
İlk periyodun sonunda Krallar Leafs'e bir farkla önde gidiyor.
More Sentences
|
12 |
General |
lead v.
|
liderlik etmek |
|
We, as Italians and Europeans, are proud that you are going to lead Europe for these six months.
İtalyanlar ve Avrupalılar olarak bu altı ay boyunca Avrupa'ya liderlik edecek olmanızdan gurur duyuyoruz.
More Sentences
|
13 |
General |
lead v.
|
gitmek |
|
I trust that Council will now follow Parliament's lead.
Konseyin şimdi Parlamentonun izinden gideceğine inanıyorum.
More Sentences
|
14 |
General |
lead v.
|
yönlendirmek |
|
The car lobby has led too many people up the garden path.
Otomobil lobisi çok fazla insanı bahçe yoluna yönlendirdi.
More Sentences
|
15 |
General |
lead v.
|
başı çekmek |
|
The City of London, which I proudly represent, leads the way at 0.4% of UK GDP devoted to this cause.
Gururla temsil ettiğim Londra Şehri, Birleşik Krallık GSYİH'sinin %0.4'ünü bu amaca ayırarak başı çekmektedir.
More Sentences
|
16 |
General |
lead v.
|
başını çekmek |
|
Secondly, the people in question, led by Dr Rath from Germany, have practised deception on Parliament.
İkinci olarak, Almanya'dan Dr. Rath'ın başını çektiği söz konusu kişiler Parlamento'yu aldatmaya çalışmışlardır.
More Sentences
|
17 |
General |
lead v.
|
götürmek |
|
This leads me on to my second point, an important one.
Bu da beni önemli bir nokta olan ikinci noktaya götürüyor.
More Sentences
|
18 |
General |
lead v.
|
yönetmek |
|
I would firstly like to thank the rapporteur for the way he has led this report.
Öncelikle raportöre bu raporu yönetme şekli için teşekkür etmek istiyorum.
More Sentences
|
19 |
General |
lead v.
|
sürdürmek |
|
A violation of the way in which they feel they lead their life as a woman.
Bir kadın olarak hayatlarını sürdürdüklerini düşündükleri yöntemin çiğnenmesidir.
More Sentences
|
20 |
General |
lead v.
|
sürüklemek |
|
Information insecurity would lead us into an age of piracy.
Bilgi güvensizliği bizi bir korsanlık çağına sürükleyecektir.
More Sentences
|
|
21 |
General |
lead v.
|
neden olmak |
|
The over-representation of some delegations leads me to question how they are funded.
Bazı delegasyonların aşırı temsili, nasıl finanse edildiklerini sorgulamama neden oluyor.
More Sentences
|
22 |
General |
lead v.
|
yol açmak |
|
This mistake leads the way to other problems.
Bu hata başka sorunlara yol açar.
More Sentences
|
23 |
General |
lead v.
|
götürmek |
|
This leads me to reform.
Bu da beni reforma götürüyor.
More Sentences
|
24 |
General |
lead v.
|
sevk etmek |
|
This consideration leads me to put a number of questions to the Council, and also to the Commission.
Bu düşünce beni Konsey'e ve aynı zamanda Komisyon'a bir dizi soru yöneltmeye sevk ediyor.
More Sentences
|
25 |
General |
lead v.
|
getirmek |
|
That leads me on to my next point, concerning contact with the people.
Bu da beni bir sonraki noktaya, halkla temas konusuna getiriyor.
More Sentences
|
26 |
General |
lead v.
|
geçirmek |
|
All this thought led me to action.
Bütün bu düşünceler beni harekete geçirdi.
More Sentences
|
27 |
General |
lead v.
|
sürdürmek |
|
Coconut oil comes as an elixir for such people and provides them with an alternative to lead a healthier lifestyle.
Hindistan cevizi yağı bu tür insanlar için bir iksir olarak gelir ve onlara daha sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmeleri için bir alternatif sunar.
More Sentences
|
28 |
General |
lead v.
|
önden gitmek |
|
From the beginning, the EU has led from the front.
Başından beri AB önden gitmiştir.
More Sentences
|
29 |
General |
lead v.
|
ön ayak olmak |
|
The violent offensive and the killing can never lead to peace.
Şiddet içeren saldırılar ve ölümler asla barışa ön ayak olamaz.
More Sentences
|
30 |
General |
lead v.
|
ulaşmak |
|
I hope that these negotiations lead to a constructive result that incorporates both points of view.
Umarım bu müzakereler her iki bakış açısını da içeren yapıcı bir sonuca ulaşır.
More Sentences
|
31 |
General |
lead v.
|
yöneltmek |
|
Diplomacy should have led us in Europe to formulate joint or, at least, homogeneous positions.
Diplomasi bizi Avrupa'da ortak ya da en azından homojen pozisyonlar oluşturmaya yöneltmeliydi.
More Sentences
|
32 |
General |
lead adj.
|
baş |
|
The rapporteur and the lead committee have complied with these budgetary wishes.
Raportör ve baş komite bu bütçe isteklerine uymuştur.
More Sentences
|
33 |
General |
lead adj.
|
kurşun |
|
The proposal to substitute lead, mercury, cadmium, etc., is welcomed in principle.
Kurşun, cıva, kadmiyum vb. Maddelerin ikame edilmesi önerisi ilke olarak memnuniyetle karşılanmaktadır.
More Sentences
|
Law |
|
34 |
Law |
lead v.
|
sevk etmek |
|
This consideration leads me to put a number of questions to the Council, and also to the Commission.
Bu düşünce beni Konseye ve aynı zamanda Komisyona bir dizi soru yöneltmeye sevk ediyor.
More Sentences
|
Technical |
|
35 |
Technical |
lead n.
|
kurşun |
|
Yet, these products contain toxic substances that are harmful to the environment such as lead, cadmium and mercury.
Oysa bu ürünler kurşun, kadmiyum ve cıva gibi çevreye zararlı toksik maddeler içermektedir.
More Sentences
|
Automotive |
|
36 |
Automotive |
lead n.
|
kurşun |
|
Exposure to lead in the diet is well within safe limits.
Beslenmede kurşuna maruz kalma güvenli sınırlar içindedir.
More Sentences
|
37 |
Automotive |
lead v.
|
liderlik etmek |
|
The European Union has given clear signals that it is capable of leading that process.
Avrupa Birliği bu sürece liderlik edebileceğine dair net sinyaller vermiştir.
More Sentences
|
Chemistry |
|
38 |
Chemistry |
lead n.
|
kurşun |
|
This death and destruction weigh like lead weights on our consciences too.
Bu ölüm ve yıkım vicdanlarımızda da kurşun ağırlığında bir yük gibi durmaktadır.
More Sentences
|
Common Usage |
|
39 |
Common Usage |
lead v.
|
rehberlik etmek |
|
40 |
Common Usage |
lead v.
|
öncülük yapmak |
|
|
41 |
Common Usage |
lead v.
|
öncülüğünü yapmak |
|
General |
|
42 |
General |
lead n.
|
ileride bulunma |
|
43 |
General |
lead n.
|
öncülük |
|
44 |
General |
lead n.
|
öncü |
|
45 |
General |
lead n.
|
yol |
|
46 |
General |
lead n.
|
kılavuzluk |
|
47 |
General |
lead n.
|
örnek |
|
48 |
General |
lead n.
|
kurşundan yapılmış |
|
49 |
General |
lead n.
|
ara kablosu |
|
50 |
General |
lead n.
|
önde olma |
|
51 |
General |
lead n.
|
başta olma |
|
52 |
General |
lead n.
|
kılavuz |
|
53 |
General |
lead n.
|
saçma |
|
54 |
General |
lead n.
|
rehberlik |
|
55 |
General |
lead n.
|
uç (versatil kalem için) |
|
56 |
General |
lead n.
|
önde gelme |
|
57 |
General |
lead n.
|
(iskambilde) ilk oynama hakkı |
|
58 |
General |
lead n.
|
önde bulunma |
|
59 |
General |
lead n.
|
kablo |
|
60 |
General |
lead n.
|
kalem kurşunu |
|
61 |
General |
lead n.
|
bağlantı kablosu |
|
62 |
General |
lead n.
|
tasma kayışı |
|
63 |
General |
lead n.
|
sözleşme |
|
64 |
General |
lead n.
|
öncelik |
|
65 |
General |
lead n.
|
birincilik |
|
66 |
General |
lead n.
|
önde gelme |
|
67 |
General |
lead n.
|
başta gelme |
|
68 |
General |
lead n.
|
birinci gelme |
|
69 |
General |
lead n.
|
önder |
|
70 |
General |
lead n.
|
rehber |
|
71 |
General |
lead n.
|
kılavuz |
|
72 |
General |
lead n.
|
yular |
|
73 |
General |
lead n.
|
tasma |
|
74 |
General |
lead n.
|
köpek kayışı |
|
75 |
General |
lead n.
|
işaret |
|
76 |
General |
lead n.
|
emare |
|
77 |
General |
lead n.
|
delil |
|
78 |
General |
lead n.
|
gösterge |
|
79 |
General |
lead n.
|
kılavuzluk |
|
80 |
General |
lead n.
|
kılavuzluk |
|
|
81 |
General |
lead n.
|
kalem kurşunu |
|
82 |
General |
lead n.
|
iz |
|
83 |
General |
lead n.
|
emsal |
|
84 |
General |
lead n.
|
elebaşı |
|
85 |
General |
lead n.
|
boksörlerin yaptığı ilk vuruş serisi |
|
86 |
General |
lead n.
|
caz grubunda lider |
|
87 |
General |
lead n.
|
helke |
|
88 |
General |
lead n.
|
bakraç |
|
89 |
General |
lead n.
|
çekül |
|
90 |
General |
lead v.
|
çekmek |
|
91 |
General |
lead v.
|
idare etmek |
|
92 |
General |
lead v.
|
başı olmak |
|
93 |
General |
lead v.
|
başlamak |
|
94 |
General |
lead v.
|
başta gelmek |
|
95 |
General |
lead v.
|
etkilemek |
|
96 |
General |
lead v.
|
yedmek |
|
97 |
General |
lead v.
|
başlatmak |
|
98 |
General |
lead v.
|
bozmak |
|
99 |
General |
lead v.
|
sürmek (yaşam) |
|
100 |
General |
lead v.
|
sonuçlanmak |
|
101 |
General |
lead v.
|
başında olmak |
|
102 |
General |
lead v.
|
sevk ve idare etmek |
|
103 |
General |
lead v.
|
iletmek |
|
104 |
General |
lead v.
|
almak |
|
105 |
General |
lead v.
|
üstün olmak |
|
106 |
General |
lead v.
|
ileride olmak |
|
107 |
General |
lead v.
|
üstünlük sağlamak |
|
108 |
General |
lead v.
|
üstün gelmek |
|
109 |
General |
lead v.
|
başta gitmek |
|
110 |
General |
lead v.
|
başta olmak |
|
111 |
General |
lead v.
|
önderlik yapmak |
|
112 |
General |
lead v.
|
birinci gelmek |
|
113 |
General |
lead v.
|
başına geçmek |
|
114 |
General |
lead v.
|
başa geçmek |
|
115 |
General |
lead v.
|
peşi sıra/arkasından götürmek |
|
116 |
General |
lead v.
|
ulaştırmak |
|
117 |
General |
lead v.
|
çevirmek |
|
118 |
General |
lead v.
|
(geçit/koridor/yol) gitmek |
|
119 |
General |
lead v.
|
pencere camını kurşunla sabitlemek |
|
120 |
General |
lead v.
|
satır arasını kurşun cetvelle açmak |
|
121 |
General |
lead v.
|
yedeğinde götürmek |
|
122 |
General |
lead v.
|
(görgü tanığına) yönlendirici soru sormak |
|
123 |
General |
lead v.
|
kurşun eklemek |
|
124 |
General |
lead v.
|
kurşunla karıştırmak |
|
125 |
General |
lead v.
|
kurşunla derinlik ölçümü yapmak |
|
126 |
General |
lead v.
|
kılavuzluk etmek |
|
127 |
General |
lead adj.
|
öncü |
|
128 |
General |
lead adj.
|
önemli |
|
129 |
General |
lead adj.
|
kurşundan yapılmış |
|
130 |
General |
lead adj.
|
kurşunlu |
|
131 |
General |
lead adj.
|
kurşundan |
|
Irregular Verb |
|
132 |
Irregular Verb |
lead v.
|
led - led |
|
Colloquial |
|
133 |
Colloquial |
lead n.
|
mermi |
|
Trade/Economic |
|
134 |
Trade/Economic |
lead n.
|
müşteri adayı |
|
135 |
Trade/Economic |
lead n.
|
potansiyel/hedef müşteri |
|
Media |
|
136 |
Media |
lead n.
|
dergi başyazısı |
|
137 |
Media |
lead n.
|
girizgah |
|
138 |
Media |
lead n.
|
giriş |
|
139 |
Media |
lead n.
|
girişlik |
|
140 |
Media |
lead n.
|
söz girişi |
|
141 |
Media |
lead n.
|
başyazı |
|
142 |
Media |
lead n.
|
özet yazısı |
|
143 |
Media |
lead n.
|
manşet |
|
Advertising |
|
144 |
Advertising |
lead n.
|
müşteri yaratma |
|
Technical |
|
145 |
Technical |
lead n.
|
kutup |
|
146 |
Technical |
lead n.
|
sarmal eksen boyu |
|
147 |
Technical |
lead n.
|
uç |
|
148 |
Technical |
lead n.
|
taşıma mesafesi |
|
149 |
Technical |
lead n.
|
piston vuruş mesafesi |
|
150 |
Technical |
lead v.
|
kurşunlamak |
|
151 |
Technical |
lead v.
|
kurşunla kaplamak |
|
Electric |
|
152 |
Electric |
lead n.
|
bağlama teli |
|
Construction |
|
153 |
Construction |
lead n.
|
pencere kurşunu |
|
154 |
Construction |
lead v.
|
kurşunla tutturmak |
|
Dyeing |
|
155 |
Dyeing |
lead n.
|
kurşun rengi |
|
Automotive |
|
156 |
Automotive |
lead n.
|
adım |
|
157 |
Automotive |
lead n.
|
iletken |
|
158 |
Automotive |
lead n.
|
kablo |
|
Marine |
|
159 |
Marine |
lead n.
|
iskandil |
|
160 |
Marine |
lead n.
|
iskandil kurşunu |
|
161 |
Marine |
lead n.
|
zincir doğrultusu |
|
162 |
Marine |
lead v.
|
iskandil etmek |
|
Mining |
|
163 |
Mining |
lead n.
|
eski bir nehir yatağındaki cevher katmanı |
|
164 |
Mining |
lead n.
|
maden damarı |
|
165 |
Mining |
lead n.
|
maden damarı |
|
166 |
Mining |
lead n.
|
eski nehir yatağındaki altınlı birikinti |
|
167 |
Mining |
lead n.
|
maden yatağı |
|
Forestry |
|
168 |
Forestry |
lead n.
|
kılavuz bloğu |
|
169 |
Forestry |
lead n.
|
kılavuz makarası |
|
Geography |
|
170 |
Geography |
lead n.
|
güney dakota eyaletinde şehir |
|
Hunting |
|
171 |
Hunting |
lead n.
|
önleme |
|
172 |
Hunting |
lead v.
|
hareket eden hedefe nişan almak |
|
173 |
Hunting |
lead v.
|
kurşunla tıkanmak |
|
174 |
Hunting |
lead
|
nişan noktasının hedefe olan mesafesi |
|
175 |
Hunting |
lead
|
önüne nişan alma |
|
Baseball |
|
176 |
Baseball |
lead n.
|
ilerleme |
|
177 |
Baseball |
lead n.
|
önde koşma |
|
Boxing |
|
178 |
Boxing |
lead n.
|
yumruk |
|
179 |
Boxing |
lead v.
|
rakibe atılan yumruk |
|
Card |
|
180 |
Card |
lead n.
|
ilk oynama hakkı |
|
181 |
Card |
lead n.
|
ilk oynanan kart |
|
182 |
Card |
lead n.
|
ilk oynama hakkı |
|
183 |
Card |
lead n.
|
oyuna başlama |
|
184 |
Card |
lead v.
|
oyunu açmak |
|
185 |
Card |
lead v.
|
oyuna başlamak |
|
186 |
Card |
lead v.
|
kartlarını açmak |
|
Music |
|
187 |
Music |
lead n.
|
koroda baş ses |
|
188 |
Music |
lead n.
|
ikinci tenor |
|
189 |
Music |
lead
|
koroda baş ses |
|
Theatre |
|
190 |
Theatre |
lead n.
|
başoyuncu |
|
191 |
Theatre |
lead n.
|
başrol oyuncusu |
|
192 |
Theatre |
lead adj.
|
başrol |
|
Printery |
|
193 |
Printery |
lead n.
|
satır arası cetveli |
|
|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
General |
|
1 |
General |
lead poisoning n.
|
kurşun zehirlenmesi |
|
Simple steps can help you prevent lead poisoning.
Basit adımlar kurşun zehirlenmesini önlemenize yardımcı olabilir.
More Sentences
|
2 |
General |
lead guitar n.
|
solo gitar |
|
Tom played lead guitar.
Tom solo gitar çaldı.
More Sentences
|
3 |
General |
lead article n.
|
baş makale |
|
Have you read the leading article in today's paper?
Bugünkü gazetede baş makaleyi okudun mu?
More Sentences
|
4 |
General |
lead to v.
|
yol açmak |
|
Margarine and a few kilos of paint which, in principle, do not present risks, led to a genuine disaster.
Prensipte risk teşkil etmeyen margarin ve birkaç kilo boya gerçek bir felakete yol açtı.
More Sentences
|
5 |
General |
take the lead v.
|
başı çekmek |
|
It may be observed that Parliament takes the lead when it comes to efforts to open up our institutions.
Kurumlarımızı açmaya yönelik çabalar söz konusu olduğunda Parlamento'nun başı çektiği gözlemlenebilir.
More Sentences
|
6 |
General |
lead to v.
|
götürmek |
|
On the other hand, the road to equal rights could lead to a safe, inclusive European Union.
Öte yandan, eşit haklara giden yol bizleri güvenli ve kapsayıcı bir Avrupa Birliği'ne götürebilir.
More Sentences
|
7 |
General |
lead the way v.
|
yol göstermek |
|
You lead the way and I will follow you.
Sen yolu göster, ben de seni takip edeyim.
More Sentences
|
8 |
General |
lead to v.
|
neden olmak |
|
Bilateral relations only lead to the suffering of the weakest.
İkili ilişkiler sadece en zayıf olanın acı çekmesine neden olur.
More Sentences
|
9 |
General |
lead to confusion v.
|
karışıklığa yol açmak |
|
The temporary confusion that may have reigned in Lebanon from time to time has obviously led to confusion in Parliament.
Lübnan'da zaman zaman hüküm sürmüş olan geçici karışıklığın Parlamento'da da karışıklığa yol açtığı açıktır.
More Sentences
|
10 |
General |
lead to success v.
|
başarıya götürmek |
|
Hard work often leads to success.
Sıkı çalışma genellikle başarıya götürür.
More Sentences
|
11 |
General |
lead to v.
|
sonucunu doğurmak |
|
I would also like to mention that the energy dialogue with Russia has led to concrete results.
Rusya ile olan enerji diyaloğunun somut sonuçlar doğurduğunu da belirtmek isterim.
More Sentences
|
12 |
General |
lead a life v.
|
yaşam sürdürmek |
|
Being able to lead a life free from poverty and social exclusion is a fundamental human right.
Yoksulluktan ve sosyal dışlanmadan uzak bir yaşam sürdürebilmek temel bir insan hakkıdır.
More Sentences
|
13 |
General |
play the lead v.
|
başrol oynamak |
|
In fact, what is left is a caricature in which José María Aznar, the Spanish Prime Minister, plays the leading role.
Aslında geriye kalan, İspanya Başbakanı José María Aznar'ın başrolü oynadığı bir karikatürdür.
More Sentences
|
14 |
General |
lead to changes v.
|
değişikliklere neden olmak |
|
The changing of the weather and seasons can lead to changes in your skin and hair.
Havanın ve mevsimlerin değişmesi cildinizde ve saçınızda değişikliklere neden olabilir.
More Sentences
|
15 |
General |
take the lead v.
|
liderlik etmek |
|
However, until they do, Europe must take the lead.
Bununla birlikte, onlar bunu yapana kadar Avrupa liderlik etmelidir.
More Sentences
|
16 |
General |
lead to shock v.
|
şoka yol açmak |
|
An electrolyte imbalance can eventually lead to shock.
Elektrolit dengesizliği sonunda şoka yol açabilir.
More Sentences
|
17 |
General |
lead by example v.
|
davranışlarıyla örnek olmak |
|
I lead by example.
Davranışlarımla örnek oluyorum.
More Sentences
|
18 |
General |
lead (to) v.
|
yol açmak |
|
This decision leads me, as a member of the delegation to Romania, to make a request of you.
Bu karar, Romanya delegasyonunun bir üyesi olarak sizden bir ricada bulunmama yol açıyor.
More Sentences
|
Phrasals |
|
19 |
Phrasals |
lead to (something) v.
|
(bir şeyle) sonuçlanmak |
|
Only eight out of 49 cases did not lead to a conviction.
49 davadan sadece sekizi mahkumiyetle sonuçlanmamıştır.
More Sentences
|
Colloquial |
|
20 |
Colloquial |
lead actor n.
|
başrol oyuncusu |
|
Lead actor Levan Gelbakhiani won the best actor prize at the Sarajevo Film Festival.
Başrol oyuncusu Levan Gelbakhiani, Saraybosna Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı.
More Sentences
|
Common Usage |
|
21 |
Common Usage |
lead actor n.
|
başaktör |
|
22 |
Common Usage |
lead actress n.
|
başaktris |
|
General |
|
23 |
General |
lead shot n.
|
kurşun saçma |
|
24 |
General |
lead out groove n.
|
çıkış yivi |
|
25 |
General |
white lead n.
|
üstübeç |
|
26 |
General |
juvenile lead n.
|
jönprömiye |
|
27 |
General |
lead pencil n.
|
kurşun kalem |
|
28 |
General |
negative lead n.
|
eksi uç |
|
29 |
General |
lead pencil n.
|
kurşunkalem |
|
30 |
General |
power lead n.
|
elektrik fişi |
|
31 |
General |
affixing lead n.
|
tutturucu uç |
|
32 |
General |
black lead n.
|
grafit |
|
33 |
General |
sheet lead n.
|
kurşun levha |
|
34 |
General |
red lead n.
|
sülüğen |
|
35 |
General |
dog lead n.
|
tasma kayışı |
|
36 |
General |
sounding lead n.
|
iskandil kurşunu |
|
37 |
General |
lead foil n.
|
kurşun kağıdı |
|
38 |
General |
lead in n.
|
giriş |
|
39 |
General |
lead ram n.
|
kösemen |
|
40 |
General |
power lead n.
|
elektrik kablosu |
|
41 |
General |
lead singer n.
|
müzik grubunun solisti |
|
42 |
General |
lead tree n.
|
kurşun ağacı |
|
43 |
General |
sounding lead n.
|
iskandil |
|
44 |
General |
lead goat n.
|
kösemen |
|
45 |
General |
lead designer n.
|
baş tasarımcı |
|
46 |
General |
lead acid n.
|
kurşun asidi |
|
47 |
General |
lead time n.
|
teslim süresi |
|
48 |
General |
lead industry and trade n.
|
kurşun endüstrisi ve ticareti |
|
49 |
General |
lead alloys n.
|
kurşun alaşımları |
|
50 |
General |
lead-in n.
|
giriş |
|
51 |
General |
lead-in n.
|
besleme |
|
52 |
General |
lead-off n.
|
başlangıç |
|
53 |
General |
lead-free petrol n.
|
kurşunsuz benzin |
|
54 |
General |
lead acetate n.
|
kurşun asetat |
|
55 |
General |
lead tack n.
|
yaka |
|
56 |
General |
lead white n.
|
kurşun beyazı |
|
57 |
General |
lead tack n.
|
kulak |
|
58 |
General |
pencil lead n.
|
kurşunkalem ucu |
|
59 |
General |
sugar of lead n.
|
kurşun asetat |
|
60 |
General |
black lead n.
|
siyah kalem ucu |
|
61 |
General |
lead writer n.
|
başyazar |
|
62 |
General |
lead author n.
|
başyazar |
|
63 |
General |
extension lead n.
|
uzatma kablosu |
|
64 |
General |
lead article n.
|
başyazı |
|
65 |
General |
female lead n.
|
kadın başrol |
|
66 |
General |
krems lead n.
|
tabletler halinde satılan katışıksız bir beyaz kurşun çeşidi |
|
67 |
General |
lead weight [uk] n.
|
kurşundan yapılan ağırlık |
|
68 |
General |
lead-off n.
|
giriş |
|
69 |
General |
lead-off n.
|
başlangıç faaliyeti |
|
70 |
General |
lead-off n.
|
ilk oyuncu |
|
71 |
General |
lead-off n.
|
başlangıç yapan oyuncu |
|
72 |
General |
lead-off n.
|
başlama |
|
73 |
General |
lead-off n.
|
açma |
|
74 |
General |
lead-off n.
|
açılış |
|
75 |
General |
lead actor n.
|
başaktör |
|
76 |
General |
lead actress n.
|
başaktris |
|
77 |
General |
coasting lead n.
|
ağırlığı el iskandili ile derin su iskandili arasında olan bir tür iskandil |
|
78 |
General |
pencil lead n.
|
grafit kalem ucu |
|
79 |
General |
lead consultant n.
|
baş danışman |
|
80 |
General |
lead on v.
|
kandırmak |
|
81 |
General |
lead up to v.
|
sözü getirmeye çalışmak |
|
82 |
General |
lead someone a dance v.
|
birini çok zahmete sokmak |
|
83 |
General |
cover with lead v.
|
kurşunlamak |
|
84 |
General |
lead a bohemian life v.
|
bohem yaşamı sürmek |
|
85 |
General |
lead the way v.
|
önayak olmak |
|
86 |
General |
lead to trouble v.
|
dert açmak |
|
87 |
General |
lead on v.
|
götürmek |
|
88 |
General |
lead a dog's life v.
|
dünya zindan olmak |
|
89 |
General |
lead someone a merry chase v.
|
birini çok zahmete sokmak |
|
90 |
General |
lead a fast life v.
|
hızlı yaşamak |
|
91 |
General |
lead away from v.
|
ayrılmak |
|
92 |
General |
lead someone a dance v.
|
birini çok yormak |
|
93 |
General |
lead by the nose v.
|
parmağında oynatmak |
|
94 |
General |
lead a life v.
|
yaşam sürmek |
|
95 |
General |
lead a poor life v.
|
aç susuz kalmak |
|
96 |
General |
lead astray v.
|
aklını çelmek |
|
97 |
General |
lead the way v.
|
rehberlik etmek |
|
98 |
General |
lead a life of luxury v.
|
lüks içinde yaşamak |
|
99 |
General |
lead a life of pleasure v.
|
keyif sürmek |
|
100 |
General |
lead a comfortable life v.
|
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak |
|
101 |
General |
lead up to v.
|
yol açmak |
|
102 |
General |
lead off v.
|
başlatmak |
|
103 |
General |
lead astray v.
|
bozmak |
|
104 |
General |
lead somebody a dog's life v.
|
süründürmek |
|
105 |
General |
lead into error v.
|
yanıltmak |
|
106 |
General |
lead off v.
|
yol göstermek |
|
107 |
General |
lead someone a merry chase v.
|
birini çok uğraştırmak |
|
108 |
General |
lead a carefree life v.
|
tasasız bir hayat yaşamak |
|
109 |
General |
lead away from v.
|
sapmak |
|
110 |
General |
lead someone a merry chase v.
|
birini çok yormak |
|
111 |
General |
lead astray v.
|
azdırmak |
|
112 |
General |
lead someone a dance v.
|
birini çok uğraştırmak |
|
113 |
General |
be in the lead v.
|
başta gelmek |
|
114 |
General |
lead to v.
|
sebep olmak |
|
115 |
General |
lead to the altar v.
|
evlenmek |
|
116 |
General |
lead on v.
|
inandırmak |
|
117 |
General |
lead off v.
|
başlamak |
|
118 |
General |
lead away v.
|
başlatmak |
|
119 |
General |
lead somebody on v.
|
yutturmak |
|
120 |
General |
lead to v.
|
sürüklemek |
|
121 |
General |
lead up to v.
|
kapısını yapmak |
|
122 |
General |
lead a dog's life v.
|
çok sıkıntı çekmek |
|
123 |
General |
lead astray v.
|
ayartmak |
|
124 |
General |
lead away v.
|
saptırmak |
|
125 |
General |
lead the way v.
|
öne düşmek |
|
126 |
General |
lead someone a dog’s life v.
|
hayatını zindan etmek |
|
127 |
General |
lead a life of a privation v.
|
mahrumiyet içinde yaşamak |
|
128 |
General |
take the lead v.
|
yönetimi ele almak |
|
129 |
General |
take the lead v.
|
başa geçmek |
|
130 |
General |
have a big lead v.
|
çok önde olmak |
|
131 |
General |
lead a happy life v.
|
mutlu bir yaşam sürmek |
|
132 |
General |
lead a life of pleasure v.
|
zevk ve sefa sürmek |
|
133 |
General |
lead someone astray v.
|
birini ayartmak |
|
134 |
General |
follow the lead of someone v.
|
birinin ardından gitmek |
|
135 |
General |
lead up to v.
|
zemin hazırlamak |
|
136 |
General |
lead up to v.
|
demeye çalışmak |
|
137 |
General |
lead somebody a dog's life v.
|
dünyayı zindan etmek |
|
138 |
General |
lead astray v.
|
baştan çıkarmak |
|
139 |
General |
lead to the right path v.
|
doğru yolu göstermek |
|
140 |
General |
lead someone astray v.
|
birini kötü yola saptırmak |
|
141 |
General |
lead a dog's life v.
|
sürünmek |
|
142 |
General |
lead the way v.
|
kılavuzluk etmek |
|
143 |
General |
take the lead v.
|
önayak olmak |
|
144 |
General |
lead on v.
|
ayartmak |
|
145 |
General |
lead a solitary life v.
|
yalnız yaşamak |
|
146 |
General |
lead someone by the nose v.
|
birinin yuları elinde olmak |
|
147 |
General |
lead up to v.
|
yolunu yapmak |
|
148 |
General |
take the lead in v.
|
önayak olmak |
|
149 |
General |
lead to a stalemate v.
|
açmaza düşmek |
|
150 |
General |
lead to a stalemate v.
|
açmaza girmek |
|
151 |
General |
lead to a stalemate v.
|
açmaza sürüklemek |
|
152 |
General |
lead to a stalemate v.
|
açmaza getirmek |
|
153 |
General |
lead into a dead end v.
|
açmaza getirmek |
|
154 |
General |
lead into a dead end v.
|
açmaza sürüklemek |
|
155 |
General |
lead into a dead end v.
|
çıkmaza sokmak |
|
156 |
General |
lead to a stalemate v.
|
çıkmaza sokmak |
|
157 |
General |
lead somebody a dance v.
|
üzmek |
|
158 |
General |
lead someone a dance v.
|
kişisel çıkarı için zorluk çıkarmak |
|
159 |
General |
lead someone a dance v.
|
canından bezdirmek |
|
160 |
General |
lead someone a dance v.
|
eziyet etmek |
|
161 |
General |
lead someone a dance v.
|
üzmek |
|
162 |
General |
lead somebody a dance v.
|
eziyet etmek |
|
163 |
General |
give somebody a lead v.
|
yol göstermek |
|
164 |
General |
give somebody a lead v.
|
yol açmak |
|
165 |
General |
lead somebody up the garden path v.
|
kötü yola sevk etmek |
|
166 |
General |
lead a cat and dog life v.
|
(eşler/karı koca) geçinememek |
|
167 |
General |
lead astray v.
|
hedefi şaşırtmak |
|
168 |
General |
lead astray v.
|
yanlış yönlendirmek |
|
169 |
General |
lead astray v.
|
hedef şaşırtmak |
|
170 |
General |
lead to success v.
|
başarıyla sonuçlanmak |
|
171 |
General |
lead to trouble v.
|
sıkıntıya sokmak |
|
172 |
General |
lead someone on v.
|
gelecek vaadiyle kandırmak |
|
173 |
General |
lead to a breakdown v.
|
arızaya neden olmak |
|
174 |
General |
lead the way v.
|
bir ilke imza atmak |
|
175 |
General |
lead to one's extinction v.
|
soyunu tüketmek |
|
176 |
General |
lead to one's extinction v.
|
neslini kurutmak |
|
177 |
General |
lead to one's extinction v.
|
soyunu kurutmak |
|
178 |
General |
lead to one's extinction v.
|
neslini tüketmek |
|
179 |
General |
lead to disorder v.
|
karışıklığa yol açmak |
|
180 |
General |
lead to an addiction v.
|
bağımlılık yaratmak |
|
181 |
General |
lead an operation v.
|
operasyon yürütmek |
|
182 |
General |
lead to disturbance v.
|
huzursuzluk çıkarmak |
|
183 |
General |
lead to confusion v.
|
şaşkınlık yaratmak |
|
184 |
General |
lead to confusion v.
|
şaşkınlığa sebebiyet vermek |
|
185 |
General |
lead to confusion v.
|
şaşkınlığa sebep olmak |
|
186 |
General |
lead to depression v.
|
bunalıma sokmak |
|
187 |
General |
lead to depression v.
|
depresyona sokmak |
|
188 |
General |
lead a happy life v.
|
mutlu bir hayat sürmek |
|
189 |
General |
lead to destruction v.
|
tahribat yapmak |
|
190 |
General |
lead to the same result as another v.
|
aynı yola çıkmak |
|
191 |
General |
take the lead v.
|
öncülüğünü yapmak |
|
192 |
General |
lead to success v.
|
başarıya taşımak |
|
193 |
General |
lead to v.
|
-e gitmek |
|
194 |
General |
lead to crisis v.
|
krize sebep olmak |
|
195 |
General |
lead to crisis v.
|
krize yol açmak |
|
196 |
General |
lead to crisis v.
|
krize neden olmak |
|
197 |
General |
lead on v.
|
yutturmak |
|
198 |
General |
lead up to v.
|
sözü belli bir noktaya getirmek |
|
199 |
General |
to lead away v.
|
alıp götürmek |
|
200 |
General |
lead to change v.
|
değişikliğe sebep olmak |
|
201 |
General |
lead a sedentary life v.
|
yerleşik hayata geçmek |
|
202 |
General |
lead a modest life v.
|
mütevazı bir yaşam sürmek |
|
203 |
General |
lead a modest life v.
|
mütevazı bir hayat yaşamak |
|
204 |
General |
lead to visual pollution v.
|
görüntü kirliliğine neden olmak |
|
205 |
General |
lead to visual pollution v.
|
görüntü kirliliği yaratmak |
|
206 |
General |
lead to an expectation v.
|
beklenti oluşturmak |
|
207 |
General |
lead to an expectation v.
|
beklenti yaratmak |
|
208 |
General |
lead something to be v.
|
hal almasını sağlamak |
|
209 |
General |
lead to the conclusion v.
|
sonuca götürmek |
|
210 |
General |
lead forth v.
|
liderlik etmek |
|
211 |
General |
lead forth v.
|
yol göstermek |
|
212 |
General |
lead someone to believe something v.
|
inanmasına neden olmak |
|
213 |
General |
lead us to success v.
|
bizi başarıya götürmek |
|
214 |
General |
lead someone to success v.
|
başarıya götürmek |
|
215 |
General |
lead someone to believe v.
|
inanmasına neden olmak |
|
216 |
General |
lead to a sanction v.
|
yaptırıma yol açmak |
|
217 |
General |
lead to death v.
|
ölüme sebep olmak |
|
218 |
General |
lead to death v.
|
ölüme neden olmak |
|
219 |
General |
lead to a chaos v.
|
kaos yaratmak |
|
220 |
General |
lead to a chaos v.
|
kaosa neden olmak |
|
221 |
General |
lead someone to believe something v.
|
birini bir şeye inandırmak |
|
222 |
General |
take the lead v.
|
liderlik yapmak |
|
223 |
General |
take the lead v.
|
liderliği/önderliği almak |
|
224 |
General |
take the lead v.
|
önderlik etmek |
|
225 |
General |
lead to the deaths of three people v.
|
üç kişinin ölümüne neden olmak |
|
226 |
General |
lead the field v.
|
lider konumda olmak |
|
227 |
General |
have a commanding lead over v.
|
ezici/bariz üstünlüğe sahip olmak |
|
228 |
General |
lead astray v.
|
dalalete düşürmek |
|
229 |
General |
lead to public indignation v.
|
kamuoyunda infial yaratmak |
|
230 |
General |
lead to public indignation v.
|
kamuoyunda infiale neden olmak |
|
231 |
General |
lead into the second scene v.
|
ikinci sahneye geçmek |
|
232 |
General |
lead down to something/somewhere v.
|
(merdiven) (bodruma/alt kata) inmek |
|
233 |
General |
lead someone to do something v.
|
birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak |
|
234 |
General |
be in the lead v.
|
birinci sırada olmak |
|
235 |
General |
be in the lead v.
|
ilk sırada olmak |
|
236 |
General |
lead or contribute to (a result) v.
|
bir şeye vesile olmak |
|
237 |
General |
lead the drive for v.
|
...çabasına öncülük etmek |
|
238 |
General |
have a six-point lead over his opponents v.
|
rakiplerine karşı altı puan önde olmak |
|
239 |
General |
have a three-point lead over his opponents v.
|
rakiplerine karşı üç puan önde olmak |
|
240 |
General |
lead the way v.
|
başı çekmek |
|
241 |
General |
lead to happiness v.
|
mutluluk saglamak |
|
242 |
General |
lead to inflation v.
|
enflasyona neden olmak/yol açmak |
|
243 |
General |
take the lead v.
|
kılavuzluk etmek |
|
244 |
General |
take the lead v.
|
rehber olmak |
|
245 |
General |
lead to v.
|
beraberinde getirmek |
|
246 |
General |
lead to v.
|
etken olmak |
|
247 |
General |
pour lead (to repel evil eye) v.
|
kurşun dökmek |
|
248 |
General |
lead to a nervous breakdown v.
|
sinir krizine yol açmak |
|
249 |
General |
lead to terrible consequences v.
|
korkunç sonuçlar doğurmak |
|
250 |
General |
lead a life of virtue v.
|
erdemli bir hayat yaşamak |
|
251 |
General |
take the lead v.
|
(maçta) öne geçmek |
|
252 |
General |
lead the way v.
|
önden giderek yolu göstermek |
|
253 |
General |
lead captive v.
|
esaret altına almak |
|
254 |
General |
lead captive v.
|
hapse koymak |
|
255 |
General |
lead the way v.
|
önce davranmak |
|
256 |
General |
extend lead v.
|
farkı açmak |
|
257 |
General |
extend lead v.
|
aradı farkı açmak |
|
258 |
General |
black lead v.
|
siyah kurşunla boyamak |
|
259 |
General |
black lead v.
|
siyah kurşunla ovmak |
|
260 |
General |
without lead adj.
|
kurşunsuz |
|
261 |
General |
lead lined adj.
|
kurşun gömlekli |
|
262 |
General |
containing lead adj.
|
kurşunlu |
|
263 |
General |
lead-covered adj.
|
kurşunlu |
|
264 |
General |
lead-free adj.
|
kurşunsuz |
|
265 |
General |
lead-footed adj.
|
uyuşuk |
|
266 |
General |
lead-footed adj.
|
hızlı |
|
267 |
General |
lead-footed adj.
|
hızlı araba kullanan |
|
268 |
General |
lead-colored adj.
|
kurşun rengi |
|
269 |
General |
lead-coloured adj.
|
kurşun rengi |
|
270 |
General |
in the lead adj.
|
yarışmada lider konumda |
|
271 |
General |
in the lead adj.
|
yarışmada daha yüksek skora sahip |
|
272 |
General |
in the lead adv.
|
yarışmada önde |
|
Phrasals |
|
273 |
Phrasals |
lead in v.
|
konuya girmek |
|
274 |
Phrasals |
lead in v.
|
konuya giriş yapmak |
|
275 |
Phrasals |
lead up v.
|
neden olmak |
|
276 |
Phrasals |
lead up v.
|
önünü açmak |
|
277 |
Phrasals |
lead up v.
|
yolunu yapmak |
|
278 |
Phrasals |
lead up v.
|
sonrasını hazırlamak |
|
279 |
Phrasals |
lead off v.
|
başlamak |
|
280 |
Phrasals |
lead off v.
|
işe koyulmak |
|
281 |
Phrasals |
lead off v.
|
işe başlamak |
|
282 |
Phrasals |
lead off v.
|
işe girişmek |
|
283 |
Phrasals |
lead out v.
|
dışarı çıkartmak |
|
284 |
Phrasals |
lead someone against someone v.
|
-e karşı birilerine liderlik etmek |
|
285 |
Phrasals |
lead someone down to something v.
|
birinin bir yere inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek |
|
286 |
Phrasals |
lead back to some place v.
|
bir yerin dönüş yolu olmak |
|
287 |
Phrasals |
lead someone down something v.
|
birinin bir yerden (merdiven/sandalye) inmesine yardımcı olmak |
|
288 |
Phrasals |
lead someone back to somewhere v.
|
bir yere dönmesinde birine rehberlik etmek |
|
289 |
Phrasals |
lead in v.
|
bir şeye girmek/girişmek/başlamak |
|
290 |
Phrasals |
lead someone to something v.
|
birine yolu göstermek |
|
291 |
Phrasals |
lead someone to something v.
|
birini bir yere götürmek |
|
292 |
Phrasals |
lead up to something v.
|
(bir yere) açılmak |
|
293 |
Phrasals |
lead up to something v.
|
(yol) bir yere/şeye gitmek |
|
294 |
Phrasals |
lead with something v.
|
(maça/oyuna) bir şey ile başlamak |
|
295 |
Phrasals |
lead with someone v.
|
(maça/oyuna) biriyle başlamak |
|
296 |
Phrasals |
lead someone off v.
|
birini bir yerden uzaklaştırmak/ bir yerin dışına çıkarmak |
|
297 |
Phrasals |
lead around v.
|
dolaştırmak |
|
298 |
Phrasals |
lead around v.
|
bir yere getirmek |
|
299 |
Phrasals |
lead around v.
|
gezdirmek |
|
300 |
Phrasals |
lead off v.
|
başı çekmek |
|
301 |
Phrasals |
lead by v.
|
belli bir tutumla yönetmek/idare etmek |
|
302 |
Phrasals |
lead by v.
|
belli bir tutumla iş yaptırmak/yol göstermek |
|
303 |
Phrasals |
lead by v.
|
belli bir tutumla yönlendirmek/yön vermek |
|
304 |
Phrasals |
lead by v.
|
(birini/bir grubu) belli bir tutumla yönetmek/idare etmek |
|
305 |
Phrasals |
lead by v.
|
(birini/bir grubu) belli bir yönlendirmek |
|
306 |
Phrasals |
lead by v.
|
(birine/bir gruba) belli bir tutumla iş yaptırmak/yol göstermek |
|
307 |
Phrasals |
lead by v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) bir yerinden tutarak/çekerek idare etmek |
|
308 |
Phrasals |
lead by v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) bir yerinden tutarak/çekerek yönlendirmek |
|
309 |
Phrasals |
lead by v.
|
bir yerinden tutarak/çekerek (birine/bir şeye/bir hayvana) yol göstermek |
|
310 |
Phrasals |
lead by v.
|
davranışlarını kontrol etmek |
|
311 |
Phrasals |
lead by v.
|
her dediğini yaptırmak |
|
312 |
Phrasals |
lead by v.
|
kontrolü altına almak |
|
313 |
Phrasals |
lead by v.
|
elinden tutmak |
|
314 |
Phrasals |
lead by v.
|
yardım etmek |
|
315 |
Phrasals |
lead by v.
|
yardım elini uzatmak |
|
316 |
Phrasals |
lead someone by something v.
|
(birini) bir yerinden tutarak/çekerek yönlendirmek |
|
317 |
Phrasals |
lead someone by something v.
|
(birini) bir yerinden tutarak/çekerek götürmek |
|
318 |
Phrasals |
lead someone by something v.
|
bir yerinden tutarak/çekerek (birine) yol göstermek |
|
319 |
Phrasals |
lead someone by something v.
|
elinden tutup gezdirmek |
|
320 |
Phrasals |
lead someone by something v.
|
ne yapacağını bir bir söylemek |
|
321 |
Phrasals |
lead into (something) v.
|
(bir şeye) yönlendirmek |
|
322 |
Phrasals |
lead into (something) v.
|
(bir şeye) dönüşmek |
|
323 |
Phrasals |
lead into (something) v.
|
(bir şey) halini almak |
|
324 |
Phrasals |
lead into (something) v.
|
(bir şeye) dönüşerek devam etmek |
|
325 |
Phrasals |
lead into (something) v.
|
gittikçe (bir şeye) dönüşmek |
|
326 |
Phrasals |
lead into (something) v.
|
gittikçe (bir şey) halini almak |
|
327 |
Phrasals |
lead someone into something v.
|
birini bir şeye yönlendirmek |
|
328 |
Phrasals |
lead someone into something v.
|
birine yolu göstermek |
|
329 |
Phrasals |
lead someone into something v.
|
birini bir şeye/yere götürmek |
|
330 |
Phrasals |
lead someone into something v.
|
birine bir şeye doğru rehberlik/liderlik etmek |
|
331 |
Phrasals |
lead someone in v.
|
birini bir şeye yönlendirmek |
|
332 |
Phrasals |
lead someone in v.
|
birine yolu göstermek |
|
333 |
Phrasals |
lead someone in v.
|
birini bir şeye/yere götürmek |
|
334 |
Phrasals |
lead someone in v.
|
birine bir şeye doğru rehberlik/liderlik etmek |
|
335 |
Phrasals |
lead into v.
|
yönlendirmek |
|
336 |
Phrasals |
lead into v.
|
yolu göstermek |
|
337 |
Phrasals |
lead into v.
|
-e götürmek |
|
338 |
Phrasals |
lead into v.
|
-e doğru rehberlik/liderlik etmek |
|
339 |
Phrasals |
lead into v.
|
dönüşmek |
|
340 |
Phrasals |
lead into v.
|
halini almak |
|
341 |
Phrasals |
lead into v.
|
gittikçe bir şeye dönüşmek |
|
342 |
Phrasals |
lead into v.
|
gittikçe bir şey halini almak |
|
343 |
Phrasals |
lead into v.
|
dönüşerek devam etmek |
|
344 |
Phrasals |
lead up v.
|
-e varmak |
|
345 |
Phrasals |
lead up v.
|
'-e gitmek |
|
346 |
Phrasals |
lead up v.
|
'-de bitmek |
|
347 |
Phrasals |
lead up v.
|
çıkmasına yardım etmek |
|
348 |
Phrasals |
lead up v.
|
yukarı çıkarmak |
|
349 |
Phrasals |
lead up v.
|
tırmanmasına yardım etmek |
|
350 |
Phrasals |
lead up v.
|
yukarı doğru yol göstermek |
|
351 |
Phrasals |
lead up v.
|
yukarı doğru yönlendirmek |
|
352 |
Phrasals |
lead up v.
|
yukarı götürmek |
|
353 |
Phrasals |
lead someone up something v.
|
birini bir şeyden yukarı götürmek |
|
354 |
Phrasals |
lead someone up something v.
|
birini bir şeyin yukarısına yönlendirmek |
|
355 |
Phrasals |
lead someone up something v.
|
birine bir şeyden yukarı doğru yol göstermek |
|
356 |
Phrasals |
lead someone up something v.
|
birine yukarı doğru rehberlik etmek |
|
357 |
Phrasals |
lead (one) in v.
|
(birini) içeri almak |
|
358 |
Phrasals |
lead (one) in v.
|
(birini) içeri yönlendirmek |
|
359 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyin/yerin) çıkışına gitmek |
|
360 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyin/yerin) dışına gitmek |
|
361 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyin/yerin) çıkışına götürmek |
|
362 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyin/yerin) dışına götürmek |
|
363 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyin/yerin) çıkışına doğru götürmek |
|
364 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyin/yerin) dışına doğru götürmek |
|
365 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyin/yerin) dışına doğru devam etmek |
|
366 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyden/yerden) çıkarmak |
|
367 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyden/yerden) tahliye etmek |
|
368 |
Phrasals |
lead out of (something or some place) v.
|
(bir şeyden/yerden) dışarı yönlendirmek |
|
369 |
Phrasals |
lead (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
370 |
Phrasals |
lead (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden tahliye etmek |
|
371 |
Phrasals |
lead (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden dışarı yönlendirmek |
|
372 |
Phrasals |
lead (someone or something) against (someone or something else) v.
|
(birine/bir şeye) karşı (birine/bir şeye) liderlik etmek |
|
373 |
Phrasals |
lead (someone or something) against (someone or something else) v.
|
(biri/bir şey) karşısında (birinin/bir şeyin) lideri olmak |
|
374 |
Phrasals |
lead (someone or something) away v.
|
(birini/bir şeyi) alıp götürmek |
|
375 |
Phrasals |
lead (someone or something) away v.
|
(birini/bir şeyi) uzaklaştırmak |
|
376 |
Phrasals |
lead against v.
|
-e karşı birilerine liderlik etmek |
|
377 |
Phrasals |
lead back v.
|
geri (bir yere) götürmek/döndürmek |
|
378 |
Phrasals |
lead back v.
|
tekrar (bir yere) doğru yöneltmek/gitmek |
|
379 |
Phrasals |
lead back v.
|
geri dönmesini sağlamak |
|
380 |
Phrasals |
lead back v.
|
geri dönmesi için rehberlik etmek |
|
381 |
Phrasals |
lead back v.
|
geri döndürmek |
|
382 |
Phrasals |
lead back v.
|
geri iletmek |
|
383 |
Phrasals |
lead back v.
|
başladığı yere geri döndürmek |
|
384 |
Phrasals |
lead down v.
|
-e inmek |
|
385 |
Phrasals |
lead down v.
|
yol (bir yere) inmek/indirmek |
|
386 |
Phrasals |
lead down v.
|
yol aşağıdaki (bir yere) götürmek |
|
387 |
Phrasals |
lead down v.
|
aşağı indirmek |
|
388 |
Phrasals |
lead down v.
|
inmesine yardım/rehberlik etmek |
|
389 |
Phrasals |
lead down v.
|
aşağı götürmek |
|
390 |
Phrasals |
lead down v.
|
aşağı yönlendirmek |
|
391 |
Phrasals |
lead down to v.
|
-e inmek/indirmek |
|
392 |
Phrasals |
lead down to v.
|
'-e inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek |
|
393 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
(bir şeye/yere) inmek |
|
394 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
yol (bir şeye/yere) inmek/indirmek |
|
395 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
yol aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek |
|
396 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek |
|
397 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
(bir şeye/yere) indirmek |
|
398 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
aşağıdaki (bir şeye/yere) yönlendirmek |
|
399 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
aşağı (bir şeye/yere) doğru yönlendirmek/rehberlik etmek |
|
400 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
(bir yere) inmesini sağlamak |
|
401 |
Phrasals |
lead down to (something or some place) v.
|
(bir yere) inmesi için yönlendirmek |
|
402 |
Phrasals |
lead out of v.
|
-in çıkışına doğru götürmek |
|
403 |
Phrasals |
lead out of v.
|
'-den çıkarmak |
|
404 |
Phrasals |
lead out of v.
|
'-in çıkışına gitmek |
|
405 |
Phrasals |
lead out of v.
|
'-in çıkışına götürmek |
|
406 |
Phrasals |
lead out of v.
|
'-den tahliye etmek |
|
407 |
Phrasals |
lead out of v.
|
'-den dışarı yönlendirmek |
|
408 |
Phrasals |
lead out of v.
|
'-in dışına doğru devam etmek |
|
409 |
Phrasals |
lead out of v.
|
'-in dışına gitmek |
|
410 |
Phrasals |
lead out of v.
|
'-in dışına doğru götürmek |
|
411 |
Phrasals |
lead to (something) v.
|
(bir şeye) götürmek |
|
412 |
Phrasals |
lead to (something) v.
|
(bir şeye) yönlendirmek |
|
413 |
Phrasals |
lead to (something) v.
|
(bir şeye) doğru rehberlik etmek |
|
414 |
Phrasals |
lead to (something) v.
|
(bir şeye) yol açmak |
|
415 |
Phrasals |
lead to (something) v.
|
(bir şeye) neden olmak |
|
Phrases |
|
416 |
Phrases |
this may lead to misunderstandings expr.
|
bu yanlış anlamaya neden olabilir |
|
417 |
Phrases |
this may lead to misunderstandings expr.
|
bu yanlış anlamaya sebebiyet verebilir |
|
418 |
Phrases |
this may lead to misunderstandings expr.
|
bu yanlış anlamalara sebebiyet verebilir |
|
419 |
Phrases |
this may lead to misunderstandings expr.
|
bu yanlış anlamalara neden olabilir |
|
420 |
Phrases |
hard times always lead to better days expr.
|
zor zamanlar her zaman daha iyi günlere yol açar |
|
Proverb |
|
421 |
Proverb |
you can lead a horse to water, but you can't make it drink
|
birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın |
|
422 |
Proverb |
crosses are ladders that lead to heaven
|
cennete giden yol imandan geçer |
|
423 |
Proverb |
crosses are ladders that lead to heaven
|
güçlüklere göğüs geren kişi erdemlidir |
|
424 |
Proverb |
all roads lead to rome
|
her yol roma'ya çıkar |
|
425 |
Proverb |
you can lead a horse to water but you can't make it drink
|
zorla güzellik olmaz |
|
426 |
Proverb |
you can lead a horse to water but you can't make him drink
|
zorla güzellik olmaz |
|
427 |
Proverb |
you can lead a horse to water but you can't make him drink
|
birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın |
|
428 |
Proverb |
I am a prince and you are a prince; who will lead the donkeys?
|
sen ağa, ben ağa, inekleri kim sağa? |
|
Colloquial |
|
429 |
Colloquial |
lead-up n.
|
bir olayın nedeni |
|
430 |
Colloquial |
lead someone up the garden path v.
|
üçkağıda getirmek |
|
431 |
Colloquial |
take the lead v.
|
önderliği almak |
|
432 |
Colloquial |
take the lead v.
|
başa geçmek |
|
433 |
Colloquial |
take the lead v.
|
liderliği almak |
|
434 |
Colloquial |
lead police on chase v.
|
polisi peşine takmak |
|
435 |
Colloquial |
shake the lead out! expr.
|
kıçınızı kaldırın! |
|
436 |
Colloquial |
get the lead out! expr.
|
kıçınızı kaldırın! |
|
437 |
Colloquial |
get the lead out! expr.
|
elinizi çabuk tutun! |
|
438 |
Colloquial |
get the lead out! expr.
|
çabuk olun! |
|
439 |
Colloquial |
shake the lead out! expr.
|
acele edin! |
|
440 |
Colloquial |
get the lead out! expr.
|
acele edin! |
|
441 |
Colloquial |
shake the lead out! expr.
|
çabuk olun! |
|
442 |
Colloquial |
shake the lead out! expr.
|
elinizi çabuk tutun! |
|
443 |
Colloquial |
lead on expr.
|
önden buyur |
|
444 |
Colloquial |
all roads lead here expr.
|
tüm yollar buraya çıkıyor |
|
445 |
Colloquial |
shake the lead out expr.
|
çabuk ol |
|
446 |
Colloquial |
get the lead out expr.
|
acele et |
|
447 |
Colloquial |
shake the lead out expr.
|
acele et |
|
448 |
Colloquial |
get the lead out expr.
|
çabuk ol |
|
Idioms |
|
449 |
Idioms |
lead-pipe cinch n.
|
çantada keklik |
|
450 |
Idioms |
lead-pipe cinch n.
|
kolayca yapılan bir şey |
|
451 |
Idioms |
lead in (one's) pencil n.
|
cinsel gücünde artış |
|
452 |
Idioms |
lead in (one's) pencil n.
|
dinçleşme |
|
453 |
Idioms |
lead in (one's) pencil n.
|
enerjik/aktif hale gelme |
|
454 |
Idioms |
lead in (one's) pencil n.
|
zinde olma |
|
455 |
Idioms |
lead in (one's) pencil n.
|
gücü/kuvveti yerine gelme |
|
456 |
Idioms |
lead up to v.
|
kapısını yapmak |
|
457 |
Idioms |
lead by the nose v.
|
birini parmağında oynatmak |
|
458 |
Idioms |
lead the life of riley v.
|
bir eli yağda bir eli balda olmak |
|
459 |
Idioms |
lead with one's chin v.
|
burnunun dikine gitmek |
|
460 |
Idioms |
take the lead v.
|
önayak olmak |
|
461 |
Idioms |
swing the lead v.
|
ipe un sermek |
|
462 |
Idioms |
lead someone up the garden path v.
|
doğru olmayana inanmasını sağlamak |
|
463 |
Idioms |
lead someone up the garden path v.
|
aldatmak |
|
464 |
Idioms |
lead a person a merry dance v.
|
başına çorap örmek |
|
465 |
Idioms |
lead someone a fine dance v.
|
canından bezdirmek |
|
466 |
Idioms |
lead someone by the nose v.
|
parmağında oynatmak |
|
467 |
Idioms |
lead someone a pretty dance v.
|
canından bezdirmek |
|
468 |
Idioms |
lead someone a merry dance v.
|
canından bezdirmek |
|
469 |
Idioms |
lead a person a merry pretty dance v.
|
başına çorap örmek |
|
470 |
Idioms |
lead astray v.
|
yanlışlığa düşürmek |
|
471 |
Idioms |
lead astray v.
|
(birini) yoldan çıkartmak |
|
472 |
Idioms |
lead up v.
|
neden olmak |
|
473 |
Idioms |
lead astray v.
|
yanlış yola sürüklemek |
|
474 |
Idioms |
lead astray v.
|
kötü yola sürüklemek |
|
475 |
Idioms |
lead astray v.
|
kötü yola düşürmek |
|
476 |
Idioms |
lead astray v.
|
aklını çelmek |
|
477 |
Idioms |
lead astray v.
|
baştan çıkartmak |
|
478 |
Idioms |
take the lead v.
|
kılavuzluk yapmak |
|
479 |
Idioms |
lead out v.
|
(birisini) dışa döndürmek |
|
480 |
Idioms |
take the lead v.
|
rehberlik etmek |
|
481 |
Idioms |
lead astray v.
|
yanlış yöne sürüklemek |
|
482 |
Idioms |
lead astray v.
|
yanlış yöne götürmek |
|
483 |
Idioms |
lead astray v.
|
yanlış yönde kılavuzluk etmek |
|
484 |
Idioms |
swing the lead v.
|
sorumluluktan kaçmak |
|
485 |
Idioms |
swing the lead v.
|
işten kaytarmak |
|
486 |
Idioms |
swing the lead v.
|
işten kaçmak |
|
487 |
Idioms |
lead a charmed life v.
|
sürekli kurtulma şansı olmak |
|
488 |
Idioms |
lead a charmed life v.
|
hep dört ayağının üzerine düşmek |
|
489 |
Idioms |
lead a charmed life v.
|
çok şanslı olmak |
|
490 |
Idioms |
lead a charmed life v.
|
şansızlıklardan uzak bir hayat sürmek |
|
491 |
Idioms |
lead a charmed life v.
|
hiç şanssızlık yaşamayacak kadar şanslı olmak |
|
492 |
Idioms |
lead with one's chin v.
|
düşüncesizce konuşmak |
|
493 |
Idioms |
lead down the garden path v.
|
yutturmak |
|
494 |
Idioms |
lead down the garden path v.
|
oyun etmek |
|
495 |
Idioms |
lead down the garden path v.
|
aldatmak |
|
496 |
Idioms |
lead down the garden path v.
|
keklemek |
|
497 |
Idioms |
lead down the garden path v.
|
dolandırmak |
|
498 |
Idioms |
lead down the garden path v.
|
ihanet etmek |
|
499 |
Idioms |
lead down the garden path v.
|
kazık atmak |
|
500 |
Idioms |
lead down the garden path v.
|
kandırmak |
|