|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
sosyal bir oyunda verilen hediye |
philopena i.
|
|
2 |
Genel |
sayı (oyunda) |
score i.
|
|
3 |
Genel |
ebe (oyunda) |
it i.
|
|
4 |
Genel |
oyunda yerde toplanan kağıtlar |
trick i.
|
|
5 |
Genel |
oyunda rol alanlar |
dramatis personae i.
|
|
6 |
Genel |
(bir oyunda) oynayanlar |
dramatis personae i.
|
|
7 |
Genel |
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük |
gameplay i.
|
|
8 |
Genel |
kamu oyunda hakim olan hava |
public mood i.
|
|
9 |
Genel |
kamu oyunda hakim olan hava |
the public's mood i.
|
|
10 |
Genel |
(oyunda) perde |
act i.
|
|
11 |
Genel |
(oyunda) ceza muafiyeti |
bar i.
|
|
12 |
Genel |
(oyunda) ceza muafiyeti isteme |
bar i.
|
|
13 |
Genel |
bir topu sokağın sonuna asılmış demir bir halkadan geçirme üzerine kurulu 17. yüzyıla ait bir oyunda kullanılan çekiç |
mall i.
|
|
14 |
Genel |
oyuncuların bir bardağa küçük diskler atmaya çalıştığı oyunda kullanılan disk |
wink i.
|
|
15 |
Genel |
tavşan tazı oyunda kovalanan şey |
hare i.
|
|
16 |
Genel |
oyunda vurulmaya çalışılan misket |
migg i.
|
|
17 |
Genel |
(oyunda) hamle |
movement i.
|
|
|
18 |
Genel |
(oyunda) yeniden canlanma |
rez (resurrection) i.
|
|
19 |
Genel |
oyunda taşın oynanabileceği belirlenmiş hamle |
move i.
|
|
20 |
Genel |
oyunda yön |
game i.
|
|
21 |
Genel |
oyunda aşama |
game i.
|
|
22 |
Genel |
(malezya'daki uçurtmalarla oynanan bir oyunda) tutkal ve öğütülmüş camdan oluşan aşındırıcı tabaka ile kaplı uçurtma ipi |
glass string i.
|
|
23 |
Genel |
çocukların çember oluşturup dans ettikleri bir oyunda söyledikleri şarkı |
ring-a-ring-a-roses i.
|
|
24 |
Genel |
(at kestaneleriyle oynanan britanya kökenli bir oyunda) bir el kazandırmış at kestanesi |
oner [uk] i.
|
|
25 |
Genel |
(oyunda) karakter canlandırma |
impersonation i.
|
|
26 |
Genel |
(oyunda kullanılan) at kestanesi |
conker i.
|
|
27 |
Genel |
(oyunda kullanılan) salyangoz kabuğu |
conker i.
|
|
28 |
Genel |
(özellikle romanda, oyunda) küçük bölüm |
incident i.
|
|
29 |
Genel |
oyunda zar yerine kullanılan koyun kemiği |
cockal i.
|
|
30 |
Genel |
(oyunda) büyük bilye |
plunker [scotland] i.
|
|
31 |
Genel |
oynamak (oyunda/filmde) |
appear in f.
|
|
32 |
Genel |
beraberliği çözmek (yarışta/oyunda) |
run off f.
|
|
33 |
Genel |
puan toplamak (bir oyunda) |
rack up f.
|
|
34 |
Genel |
topu düşürmek (oyunda) |
fumble f.
|
|
35 |
Genel |
oyunda hile yapmak |
sharp f.
|
|
36 |
Genel |
biriyle oyunda baş rolu paylaşmak |
be costarring in the play f.
|
|
37 |
Genel |
bir toplantıya katılmak veya oy kullanmak yahut oyunda yer almak üzere bir yere gitmek |
turn out f.
|
|
|
38 |
Genel |
(oyunda) meydan okumak |
tilt f.
|
|
39 |
Genel |
(oyunda skoru) bilgi panosunda göstermek |
telegraph f.
|
|
40 |
Genel |
bir oyunda yarışacak kişileri seçmek |
choose sides f.
|
|
41 |
Genel |
(sahnelenen oyunda) yerel özellikleri veya çevreyi değiştirmek |
shift the scene f.
|
|
42 |
Genel |
(oyunda veya yarışta) yakalamak |
hang f.
|
|
43 |
Genel |
(oyunda) yeniden canlanmak |
rez (resurrect) f.
|
|
44 |
Genel |
(oyunda yapılan atış) rakibi gömmek |
bury f.
|
|
45 |
Genel |
kostümlü oyunda yer almak |
cosplay f.
|
|
46 |
Genel |
oyunda kazanmak |
draw f.
|
|
47 |
Genel |
oyunda meydan okumak |
play f.
|
|
48 |
Genel |
(oyunda) ilk kez başrol olarak görünmek |
premier f.
|
|
49 |
Genel |
(oyunda) ilk kez yer almak |
premier f.
|
|
50 |
Genel |
(oyunda) ilk kez başrol olarak görünmek |
premiere f.
|
|
51 |
Genel |
(oyunda) ilk kez yer almak |
premiere f.
|
|
52 |
Genel |
(oyunda) canlı ve gayriresmi bir şekilde rol almak |
romp f.
|
|
53 |
Genel |
tek sahnelik oyunda boy göstermek |
sketch f.
|
|
54 |
Genel |
(bir oyunda) eli güvenceye almak |
secure the round f.
|
|
55 |
Genel |
(oyunda yenerek, dalavere ile) para almak |
stiff f.
|
|
56 |
Genel |
(oyunda yenerek, dalavere ile) ödeme yaptırmak |
stiff f.
|
|
57 |
Genel |
(oyunda yenerek, dalavere ile) borç kitlemek |
stiff f.
|
|
58 |
Genel |
oyunda olmayan |
nonplaying s.
|
|
59 |
Genel |
oyunda olmayan |
non-playing s.
|
|
60 |
Genel |
(filmde/oyunda) habersiz |
unbilled s.
|
|
61 |
Genel |
oyunda kullanılan |
lusorious s.
|
|
Phrasals |
|
62 |
Öbek Fiiller |
(oyunda para üzerine) fiş koymak |
chip in f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
oyunda olmak |
carry your bat f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
oyunda kalmak |
carry your bat f.
|
|
Colloquial |
|
65 |
Konuşma Dili |
briçte bir oyunda on üç elin hepsini kazanma |
grand slam i.
|
|
66 |
Konuşma Dili |
çocukların oyunda mızıkçılık yapmak için ağlaması |
keys [dialect] i.
|
|
67 |
Konuşma Dili |
(oyunda) alkışa boğulan sahne |
show stopper i.
|
|
68 |
Konuşma Dili |
bir oyunda sıfır çekmiş |
skunked s.
|
|
69 |
Konuşma Dili |
oyunda kazanma şansı hala olan |
in the game expr.
|
|
Idioms |
|
70 |
Deyim |
bu oyunda ben de varım |
two can play at this game i.
|
|
71 |
Deyim |
bir oyunda galip olmak |
be game f.
|
|
72 |
Deyim |
(krikette) oyunda olmak |
carry (one's) bat f.
|
|
73 |
Deyim |
(krikette) oyunda kalmak |
carry (one's) bat f.
|
|
74 |
Deyim |
son derece iyi performans çıkarmak (oyunda) |
put on a clinic f.
|
|
75 |
Deyim |
(bir oyunda) sırası gelmek |
take one's turn f.
|
|
76 |
Deyim |
(bir oyunda vb) tüm dikkatleri üzerine çekmek |
steal the show f.
|
|
77 |
Deyim |
(bir oyunda vb) tüm dikkatleri üzerine çekmek |
steal the spotlight f.
|
|
|
78 |
Deyim |
oyunda kenara alınmak |
take an early bath [uk] f.
|
|
79 |
Deyim |
oyunda çok koşmak |
run yourself into the ground f.
|
|
80 |
Deyim |
oyunda deli gibi koşmak |
run yourself into the ground f.
|
|
81 |
Deyim |
oyunda çok koşturmak |
run yourself into the ground f.
|
|
82 |
Deyim |
oyunda olmak |
be in the race [australia/new zealand] f.
|
|
83 |
Deyim |
hala oyunda olmak |
be still in the game f.
|
|
84 |
Deyim |
oyunda/işte yeni |
new to the game s.
|
|
85 |
Deyim |
(bu) oyunda ben de varım. yaptığını sana ödeteceğim. ben de sana aynını yapacağım |
two can play at that game expr.
|
|
86 |
Deyim |
oyunda (futbol gibi ayakla oynanan oyunlarda) çok kötü/berbat |
wouldn't get a kick in a horsebox expr.
|
|
87 |
Deyim |
bu oyunda ben de varım |
two can play this game expr.
|
|
88 |
Deyim |
(oyunda) hedeften uzaklaşıyorsun |
you're getting colder expr.
|
|
Speaking |
|
89 |
Konuşma |
şimdi ebe kim? (oyunda) |
who's mother now? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
90 |
Ticaret/Ekonomi |
kamu oyunda tartışmalı bir konu hakkında bilgi sunmak veya belirli bir görüşü açıklamak üzere verilen reklam |
advocacy advertising i.
|
|
Computer |
|
91 |
Bilgisayar |
anlık mesajlaşma programında veya çevrimiçi oyunda yanlış alıcıya gönderilen mesaj |
mistell i.
|
|
92 |
Bilgisayar |
oyunda karakterin bakış açısından ilerleme |
first person i.
|
|
93 |
Bilgisayar |
(oyunda) birinci şahıs nişancı |
shooter i.
|
|
94 |
Bilgisayar |
(oyunda) haydi başla |
lp (let's play) kısalt.
|
|
95 |
Bilgisayar |
(oyunda) … oynamaya başla |
lp (let's play) kısalt.
|
|
Sport |
|
96 |
Spor |
(krikette berabere kalınan bir oyunda) kalecisiz kaleye her iki takımdan beş oyuncunun top atmasıyla kazananın belirlenmesi |
bowl out i.
|
|
97 |
Spor |
bilardo benzeri bir oyunda başka bir top ile vurulması gereken kırmızı veya siyah top |
king ball i.
|
|
98 |
Spor |
oyunda kritik an |
clutch i.
|
|
99 |
Spor |
topu oyunda tutma |
dig i.
|
|
100 |
Spor |
bir önceki oyunda yedeklere eklenerek ilk vuruşta devrilen bovling kukası sayısı |
count i.
|
|
101 |
Spor |
oyunda belirli bir zamana kadar alınan puanlar |
count i.
|
|
102 |
Spor |
(kriket) oyuncunun vurucu olarak oyunda kaldığı süre |
innings i.
|
|
103 |
Spor |
(oyunda rakibin taşını) yemek |
capture f.
|
|
104 |
Spor |
oyunda olmak |
be in play f.
|
|
105 |
Spor |
(oyunda veya sporda) diğer oyuncuları gaza getirmek için bilerek kötü oynamak |
hustle f.
|
|
106 |
Spor |
oyunda veya yarışmada kazanmak için hedefe ulaşmak |
hit f.
|
|
107 |
Spor |
(oyunda) başarılı olmak |
hit f.
|
|
108 |
Spor |
(oyunda atış sonrası koşarak) birinci, ikinci, üçüncü kaleye ulaşmayı ve sayı turu serisi yapmayı amaçlamak |
hit for the cycle f.
|
|
109 |
Spor |
(oyunda atış sonrası koşarak) birinci, ikinci, üçüncü kaleye ulaşmayı ve sayı turu serisi yapmayı amaçlamak |
go for the cycle f.
|
|
110 |
Spor |
(topu) oyunda tutmak |
dig f.
|
|
111 |
Spor |
(oyunda veya sporda) hedefe yakın olan |
home s.
|
|
112 |
Spor |
(oyunda veya sporda) hedefi oluşturan |
home s.
|
|
113 |
Spor |
bir takımın oyunda ilk başlamasına izin veren |
go-ahead [us] s.
|
|
114 |
Spor |
durdurulduğu için oyunda olmayan (futbol topu) |
down s.
|
|
115 |
Spor |
hakem durduğu için oyunda olmayan (futbol topu) |
down s.
|
|
116 |
Spor |
(oyunda veya sporda) nihai bir hedefe doğru |
home zf.
|
|
117 |
Spor |
(oyunda veya sporda) nihai bir amaca doğru |
home zf.
|
|
118 |
Spor |
(oyunda) sırası gelecek şekilde |
in zf.
|
|
119 |
Spor |
(oyunda) atış yaparak |
in zf.
|
|
120 |
Spor |
(top) oyunda olmayan |
in hand zf.
|
|
Basketball |
|
121 |
Basketbol |
bir oyuncunun tek bir oyunda basket, ribaunt ve asist olmak üzere üç kategoride çift haneli sayılara erişmesi |
triple-double i.
|
|
122 |
Basketbol |
top oyunda değilken yapılan faul |
dead-ball foul i.
|
|
123 |
Basketbol |
topun oyunda olmadığı zaman |
dead ball i.
|
|
124 |
Basketbol |
oyuncunun tek oyunda iki istatistiksel kategoride toplam 10 ve üzeri sayı alması |
double-double i.
|
|
Football |
|
125 |
Futbol |
(top) oyunda olmak |
be in play f.
|
|
Baseball |
|
126 |
Beysbol |
iki hücum oyuncusunun oyun dışı bırakıldığı oyunda ikinci olmak |
double up f.
|
|
Card |
|
127 |
İskambil |
oyunda ortak koz olarak kullanılan yüksek-düşük değerli kart |
trump signal i.
|
|
128 |
İskambil |
bezik benzeri bir oyunda aynı takımda papaz ve kız kombinasyonu |
marriage i.
|
|
129 |
İskambil |
(bezik benzeri bir oyunda) maça kızı ve karo valesi kombinasyonu |
pinochle i.
|
|
130 |
İskambil |
(bezik benzeri bir oyunda) maça kızı ve karo valesi kombinasyonu |
pinocle i.
|
|
131 |
İskambil |
(bezik benzeri bir oyunda) maça kızı ve karo valesi kombinasyonu |
penuchle i.
|
|
132 |
İskambil |
(bezik benzeri bir oyunda) maça kızı ve karo valesi kombinasyonu |
penuckle i.
|
|
133 |
İskambil |
oyunda kalmak için bahis arttırmak |
whipsaw f.
|
|
134 |
İskambil |
(oyunda) bahisten az parası olan |
shy s.
|
|
Theatre |
|
135 |
Tiyatro |
oyunda rol alanlar |
cast of characters i.
|
|
136 |
Tiyatro |
oyunda rol alanlar |
cast i.
|
|
137 |
Tiyatro |
(bir oyunda) oynayanlar |
cast i.
|
|
138 |
Tiyatro |
(bir oyunda) oynayanlar |
cast of characters i.
|
|
139 |
Tiyatro |
oyunda geliştirilen durum ile oyuncuların konuşmaları veya hareketleri arasındaki tutarsızlık |
irony i.
|
|
140 |
Tiyatro |
(oyunda) sufle vermek |
cue f.
|
|
Slang |
|
141 |
Argo |
(filmde, oyunda) çok komik bölüm |
boff i.
|
|
142 |
Argo |
(oyunda vb) birine avans vermek |
spot someone f.
|
|
143 |
Argo |
(ortaya konulan bahisten yüzde veya belirli ücret karşılığında) oyunda olmayan krupiye olmak |
cut f.
|
|
144 |
Argo |
(spor ve oyunda) kazanan oyun sergileyen |
hot s.
|
|
145 |
Argo |
bir oyunda her şeyi yenen/her şeyin üstesinden gelen karakter, silah, hareket |
op (overpowered) kısalt.
|
|
Modern Slang |
|
146 |
Modern Argo |
(video oyunlarında) her bir oyunda alınan hasar ortalaması |
adr (average damage per round) i.
|
|
147 |
Modern Argo |
korkusuzca oynayan ve sürekli oyunda kalmasına yetecek kadar kazanan poker oyuncusu |
alligator blood i.
|
|