|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
ortaya çıkarmak |
find out v.
|
|
2 |
Common Usage |
ortaya çıkarmak |
reveal v.
|
|
3 |
Common Usage |
ortaya çıkmak |
show up v.
|
|
4 |
Common Usage |
ortaya çıkmak |
emerge v.
|
|
5 |
Common Usage |
gece ortaya çıkan |
nocturnal adj.
|
|
General |
|
6 |
General |
birinin ortaya dökülmesini istemediği bir şeyi başkasına söyleyen kimse |
tattler n.
|
|
7 |
General |
yeniden ortaya çıkma |
comeback n.
|
|
8 |
General |
uçurtmalarda ortaya dik olarak gelen çıta |
cross spar n.
|
|
9 |
General |
denizaltı depremlerinin ortaya çıkardığı büyük dalga |
tsunami n.
|
|
10 |
General |
kişinin bilmediği bir dilde aniden konuşma, okuma ve yazma yeteneğinin ortaya çıkması |
xenoglossia n.
|
|
11 |
General |
ortaya dökme |
divulgation n.
|
|
12 |
General |
iskambilde ortaya konulan para |
pool n.
|
|
13 |
General |
suçluyu ortaya çıkarma |
detection n.
|
|
14 |
General |
birinin ortaya dökülmesini istemediği bir şeyi başkasına söyleyen kimse |
tattletale n.
|
|
15 |
General |
ortaya konan para |
pool n.
|
|
16 |
General |
ortaya çıkma |
emanation n.
|
|
|
17 |
General |
ortaya çıkma |
surfacing n.
|
|
18 |
General |
yeniden ortaya çıkarma |
resurrection n.
|
|
19 |
General |
ortaya konan para |
pot n.
|
|
20 |
General |
ortaya çıkması önceden kestirilemeyen olay |
act of god n.
|
|
21 |
General |
ortaya çıkma (istenmeyen bir olay) |
outcrop n.
|
|
22 |
General |
güneş fırtınaları sonucu ortaya çıkan görsel olgu |
aurora borealis n.
|
|
23 |
General |
bir karakterin ortaya çıkmasından sorumlu olan farklı genler arasında baskılayıcı etkilerin olması durumu |
epistatic n.
|
|
24 |
General |
ortaya çıkarma |
exposure n.
|
|
25 |
General |
ortaya çıkarılan şey |
disclosure n.
|
|
26 |
General |
düşünce hayatında ortaya çıkan yeni akım |
current n.
|
|
27 |
General |
daha sonradan ortaya çıkan etki |
aftereffect n.
|
|
28 |
General |
suçu ortaya koyan |
exposer n.
|
|
29 |
General |
ortaya çıkma |
arrival n.
|
|
30 |
General |
ortaya çıkarma |
detection n.
|
|
31 |
General |
haksızlıkları ortaya çıkaran kişi |
muckraker n.
|
|
32 |
General |
ortaya koyma |
manifestation n.
|
|
33 |
General |
eseri ortaya koyan sanatçı grubu |
consort n.
|
|
34 |
General |
ortaya dökme |
apocalypse n.
|
|
35 |
General |
kirli çamaşırları ortaya döken |
exposer n.
|
|
36 |
General |
ortaya çıkma |
dawn n.
|
|
|
37 |
General |
yeniden ortaya çıkma |
resurrection n.
|
|
38 |
General |
toplam para (kumarda ortaya konan) |
pot n.
|
|
39 |
General |
güçlü bir duygunun ortaya çıktığı an |
a fainting fit n.
|
|
40 |
General |
ortaya çıkma |
appearance n.
|
|
41 |
General |
yeniden ortaya çıkma |
reapperance n.
|
|
42 |
General |
fazla miktarda glikojen depolanması şeklinde ortaya çıkan metabolik bir hastalık |
glycogenesis n.
|
|
43 |
General |
ortaya çıkarma |
expose n.
|
|
44 |
General |
henüz ortaya çıkmamış olma |
latency n.
|
|
45 |
General |
yeniden ortaya çıkma |
reappearance n.
|
|
46 |
General |
ortaya çıkma (istenmeyen bir olay birdenbire) |
outbreak n.
|
|
47 |
General |
ortaya çıkarma |
discovery n.
|
|
48 |
General |
ortaya çıkarma |
disclosure n.
|
|
49 |
General |
ortaya konan para |
kitty n.
|
|
50 |
General |
geceleri ortaya çıkan bir güve türü |
noctuid n.
|
|
51 |
General |
dertlere çare olarak birinin ortaya attığı fikir |
nostrum n.
|
|
52 |
General |
ortaya çıkarma |
unveiling n.
|
|
53 |
General |
bir fikir ortaya atma |
voicing n.
|
|
54 |
General |
ortaya çıkarma |
uncovering n.
|
|
55 |
General |
kişinin bedenini veya bir eşyayı bulunduğu mekanda yok edip bir anda başka bir mekanda ortaya çıkarması |
teleportation n.
|
|
56 |
General |
bir anda ortaya çıkan tehdit |
immediate threat n.
|
|
57 |
General |
bir kitabı ortadan açtığımızda birbirine bakan sayfaları biri diğerinin aynadaki yansıması olarak düşünülerek ortaya çıkarılan estetik görüntü tekniği |
book matching n.
|
|
58 |
General |
ortaya çıkma |
emergence n.
|
|
59 |
General |
ortaya çıkan gelişmeler |
the emerging developments n.
|
|
60 |
General |
ortaya koyma |
exposure n.
|
|
61 |
General |
ortaya çıkaran |
revealer n.
|
|
62 |
General |
ortaya çıkarma |
unearthing n.
|
|
63 |
General |
pokerde başlangıçta ortaya konan para |
ante n.
|
|
64 |
General |
ortaya çıkan bilgi |
revealed knowledge n.
|
|
65 |
General |
ortaya dökme |
airing n.
|
|
66 |
General |
ortaya çıkarma |
ascertainment n.
|
|
67 |
General |
ortaya çekici kuvvet |
centripetal force n.
|
|
68 |
General |
casusluğu ortaya çıkarma |
counterespionage n.
|
|
69 |
General |
yalanı ortaya çıkaran kimse |
debunker n.
|
|
70 |
General |
ortaya çıkan ışık |
emerging light n.
|
|
71 |
General |
farklı malzemeleri bir araya getirip yeni bir şey ortaya çıkaran kimse |
bricoleur n.
|
|
72 |
General |
ortaya çıkan yeni özellikler |
emergent properties n.
|
|
73 |
General |
milattan önce 2. yüzyılda ortaya çıkan bir yahudi mezhebi |
pharisaism n.
|
|
74 |
General |
bir nesnenin çevre üzerinde bir sonuç ortaya çıkaran etkisi |
effectance n.
|
|
75 |
General |
ortaya çıkma |
advent n.
|
|
76 |
General |
hesap yapıldıktan sonra ortaya çıkan masraflar |
back charges n.
|
|
|
77 |
General |
19. yüzyılda fransa'da ortaya çıkmış hareketli bir dans |
can-can n.
|
|
78 |
General |
19. yüzyılda fransa'da ortaya çıkmış hareketli bir dans |
cancan n.
|
|
79 |
General |
yeniden ortaya koyma |
reassertion n.
|
|
80 |
General |
yeniden ortaya çıkarma |
re-exposure n.
|
|
81 |
General |
bir kişinin, kuruluşun, fikrin veya hareketin doğuşu veya ortaya çıkışı |
naissance n.
|
|
82 |
General |
ortaya çıkma |
naissance n.
|
|
83 |
General |
ortaya yanıt çıkaramama |
nonanswer n.
|
|
84 |
General |
ortaya çıkmama |
nonpresentation n.
|
|
85 |
General |
kendiliğinden ortaya çıkan duygular |
nature n.
|
|
86 |
General |
1970'lerde ortaya çıkan manevi ve bilinç arttırıcı akımlar bütünü |
new age n.
|
|
87 |
General |
doğasındaki özenli tarafı ortaya çıkararak, çocuk bakımı ve ev işlerinde eşit sorumluluk alan modern erkek |
new man n.
|
|
88 |
General |
yeni ortaya çıkmış |
new-sprung n.
|
|
89 |
General |
yakın zamanda ortaya çıkmış |
new-sprung n.
|
|
90 |
General |
açıkça ortaya koyma |
explicitation n.
|
|
91 |
General |
ortaya çıkma |
emergence n.
|
|
92 |
General |
ortaya çıkan kimse |
emergent n.
|
|
93 |
General |
ortaya çıkan kişi |
emergent n.
|
|
94 |
General |
(bir şeyi) ortaya çıkaran kimse |
unfolder n.
|
|
95 |
General |
(bir şeyi) ortaya çıkarma |
unfoldment n.
|
|
96 |
General |
sonradan ortaya çıkan aksaklık |
joker n.
|
|
97 |
General |
ortaya karışık birkaç şey |
mixed bag n.
|
|
98 |
General |
ortaya dökme |
evulgation n.
|
|
99 |
General |
ortaya çıkma |
extance [obsolete] n.
|
|
100 |
General |
henüz ortaya çıkmamış olma |
latence n.
|
|
101 |
General |
1980'lerde ortaya çıkan bir dans stili |
vogueing n.
|
|
102 |
General |
afrika'da ortaya çıkan atalara tapınma biçiminde bir din |
voudouism n.
|
|
103 |
General |
afrika'da ortaya çıkan atalara tapınma biçiminde bir din |
vodun n.
|
|
104 |
General |
tartışmada savı ortaya süren ve savunan taraf |
affirmative n.
|
|
105 |
General |
1920'li yıllarda abd'de ortaya çıkan bir dans |
black bottom n.
|
|
106 |
General |
usta bir kimse tarafından mimarlık, edebiyat gibi alanlarda ortaya konmuş en önemli eser |
master work n.
|
|
107 |
General |
büyücülükle suçlanan kimselerin ortaya çıkarılıp cezalandırılması |
witch-hunt n.
|
|
108 |
General |
açığa vuran veya ortaya konulan şey |
manifestation n.
|
|
109 |
General |
ayak topuklarının içe ve dışa döndürülmesi ile yapılan, 1960'lar ortaya çıkmış bir dans figürü |
mashed potato n.
|
|
110 |
General |
bir kimsenin veya bir şeyin ortaya çıktığı kaynak |
whence n.
|
|
111 |
General |
belirli dönemlerde yeniden ortaya çıkan şey |
hardy perennial n.
|
|
112 |
General |
belirli bir uyaran sonucu ortaya çıkan engramların oluşturduğu şablon |
meaning n.
|
|
113 |
General |
doğru tanımın ortaya koyduğu şey |
meaning in intension n.
|
|
114 |
General |
kısıtlı bir sürede ortaya konmuş faydalı iş |
mechanical effect n.
|
|
115 |
General |
zihnin çabukluğu ve dikkati ile ortaya çıkan zeka |
mental dexterity n.
|
|
116 |
General |
ingiltere kilisesi'ndeki wesleyan dirilişiyle ortaya çıkan mezheplerden birinin üyesi |
methodist n.
|
|
117 |
General |
bir şeyi ortaya çıkarmaya yardımcı olan etken |
midwife n.
|
|
118 |
General |
(bir şeyi) ortaya çıkarma |
midwifery n.
|
|
119 |
General |
ortaya çıkma |
break n.
|
|
120 |
General |
kuzey iskoçya'da ortaya çıkmış hareketli bir halk dansı |
highland fling n.
|
|
121 |
General |
1980'lerde new york'da ortaya çıkmış bir gençlik kültürü |
hip-hop n.
|
|
122 |
General |
ay ışığına maruz kalınarak uyunduğu için ortaya çıktığı düşünülen akıl hastalığı |
moon-madness n.
|
|
123 |
General |
yeniden ortaya koyma |
re-presentation n.
|
|
124 |
General |
yeniden ortaya konma |
re-presentation n.
|
|
125 |
General |
ortaya çıkaran kimse |
revelationist n.
|
|
126 |
General |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy n.
|
|
127 |
General |
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı |
lindy hop n.
|
|
128 |
General |
insanın gerçeği sadece aklı temel alarak bilemeyeceğini ve gerçek ortaya çıksa dahi tümüyle anlayamayacağını ifade eden, tanrı tarafından tebliğ edilmiş dini öğreti |
mystery n.
|
|
129 |
General |
kısa süreliğine ortaya çıkma |
gleam n.
|
|
130 |
General |
(yüz kasılması sonucu ortaya çıkan) alaycı yüz ifadesi |
rictus n.
|
|
131 |
General |
(kasılma sonucu ortaya çıkan) açıklık |
rictus n.
|
|
132 |
General |
m.s. 1346'da ortaya çıkan bir kıyafet süslemesi |
dagges n.
|
|
133 |
General |
bir şey eridiğinde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
134 |
General |
bir şey çözündüğünde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
135 |
General |
bir şey sıvılaştığında ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
136 |
General |
kurt ve köpeğin çiftleşmesi sonucu ortaya çıkan yavru |
demiwolf n.
|
|
137 |
General |
kötü ruhlara dair ortaya konan sistematik ve dini öğreti |
demonology n.
|
|
138 |
General |
varsayımsal veya mevcut verilerle yapılan hızlı akıl yürütme sonucu ortaya çıkan ispat |
demonstration n.
|
|
139 |
General |
aniden ortaya çıkan bir şey dalga |
gust n.
|
|
140 |
General |
birden fazla biçimde ortaya çıkan organizma, halk hikayesi gibi oluşumlara verilen ad |
multiform n.
|
|
141 |
General |
fikir ortaya koyan kimse |
opinionator n.
|
|
142 |
General |
ortaya çıkan etki |
rub-off n.
|
|
143 |
General |
ihmal sonucu ortaya çıkan olumsuz etki |
rust n.
|
|
144 |
General |
kültürel sınırlamaların önemsenmemesi sonucu ortaya çıkan serbest davranış |
disinhibition n.
|
|
145 |
General |
(özellikle nahoş bir şeyi) ortaya çıkaran etken |
incendiary [obsolete] n.
|
|
146 |
General |
ortaya çıkma |
incidence n.
|
|
147 |
General |
yıldız etkisinde ortaya çıkan mizaç |
influence [obsolete] n.
|
|
148 |
General |
bir tartışma sırasında ortaya birçok argüman atıp, karşı tarafı bu argümanlara cevap vermeye zorlayarak tartışmadan galip ayrılma yöntemi |
gish gallop n.
|
|
149 |
General |
cinsel yönelimin ortaya çıkması |
coming-out n.
|
|
150 |
General |
cinsel yönelimin ortaya çıkması |
coming out n.
|
|
151 |
General |
faaliyette ortaya konan enerji ve kararlılık |
drive n.
|
|
152 |
General |
gelişigüzel ortaya çıkan önemsiz şey |
dribble n.
|
|
153 |
General |
(fikir, tutum) yavaş ve azar azar ortaya çıkma |
drizzle n.
|
|
154 |
General |
güçlü bir duygunun ortaya çıktığı an |
drow n.
|
|
155 |
General |
(televizyonda, filmlerde) görüntünün daire içinde yavaş yavaş ortaya çıkması |
iris n.
|
|
156 |
General |
çok sayıda çizgi ile ortaya çıkan şekil |
polygram n.
|
|
157 |
General |
ilk olarak on altıncı yüzyılda ortaya çıkan bir maya destanı |
popol vuh n.
|
|
158 |
General |
ortaya çıkacak sonuca veya yaratılan etkiye göre değerlendirilen önem |
consequence [obsolete] n.
|
|
159 |
General |
tavırla ortaya çıkan saygınlık |
consequence n.
|
|
160 |
General |
yıldızların etkisi ile ortaya çıktığına inanılan özellik |
constellation [obsolete] n.
|
|
161 |
General |
biri için ortaya konan çaba |
favors n.
|
|
162 |
General |
biri için ortaya konan çaba |
favours n.
|
|
163 |
General |
(bir şeyi) ortaya çıkaran kimse |
ferreter n.
|
|
164 |
General |
on dokuzuncu yüzyılın ortasında ispanya'da ortaya çıkan bir mimari tarzı |
isabellino style n.
|
|
165 |
General |
ortaya çıkma |
issuance n.
|
|
166 |
General |
ortaya konan para |
pot n.
|
|
167 |
General |
ortaya çıkarma |
disclose [obsolete] n.
|
|
168 |
General |
ilk ortaya çıkış |
first appearance n.
|
|
169 |
General |
geçmişte bir geleneğin ortaya çıkmasına katkıda bulunmuş kimse |
forefather n.
|
|
170 |
General |
geçmişte bir geleneğin ortaya çıkmasına katkıda bulunmuş kadın |
foremother n.
|
|
171 |
General |
gülünce ortaya çıkan çukurlara verilen ad |
gelasin n.
|
|
172 |
General |
ortaya çıkan durum |
ordination n.
|
|
173 |
General |
organik şekilde ortaya çıkıp gelişen oluşum |
organism n.
|
|
174 |
General |
metni yazarlarının nasıl yorumlanmasını amaçladıklarını ortaya çıkararak o yönde yorumlayan kimse |
originalist n.
|
|
175 |
General |
birden ortaya çıkma |
outleap n.
|
|
176 |
General |
ortaya konan şey |
output n.
|
|
177 |
General |
başta ortaya konan para ile kazancı riske atma |
parlay n.
|
|
178 |
General |
bölünme ile ortaya çıkan şey |
partage n.
|
|
179 |
General |
yeniayın ilk ortaya çıkışı |
prime of the moon n.
|
|
180 |
General |
bilinçli deneyimin duyusal ürün ya da bellek imgesi olarak ortaya çıkması |
presentation n.
|
|
181 |
General |
ortaya koyma |
presentment n.
|
|
182 |
General |
bilinçli deneyimin duyusal ürün ya da bellek imgesi olarak ortaya çıkması |
presentment n.
|
|
183 |
General |
ortaya çıkış biçimi |
presentment n.
|
|
184 |
General |
kazıma sonucu ortaya çıkan şey |
scarification n.
|
|
185 |
General |
metal kesme sırasında ortaya çıkan metal tozu |
scissil n.
|
|
186 |
General |
bilinmeyeni ortaya çıkaran şey |
searchlight n.
|
|
187 |
General |
edebiyatta veya sanatta ortaya konan duygusal fikir |
sentiment n.
|
|
188 |
General |
90'larda ortaya çıkmış olan ve x kuşağı ile ilişkilendirilen bir alt kültürün mensubu |
slacker n.
|
|
189 |
General |
socinus önderliğinde polonya'da ortaya çıkan akılcı öğretiler bütünü |
socinianism n.
|
|
190 |
General |
ortaya çıkış |
dawn n.
|
|
191 |
General |
belirgin bir değişimin ortaya çıkması |
becoming n.
|
|
192 |
General |
ortaya koyan kimse |
putter n.
|
|
193 |
General |
ilk ortaya çıkış dönemi |
springtime n.
|
|
194 |
General |
(gelişimin bozulması ile ortaya çıkan) şekil bozukluğu |
stasimorphy n.
|
|
195 |
General |
yün yıkanırken ortaya çıkan sabunsu atık su |
sud n.
|
|
196 |
General |
aniden ortaya çıkma |
survenue n.
|
|
197 |
General |
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün |
symphyogenesis n.
|
|
198 |
General |
ortaya çıkış |
appearance n.
|
|
199 |
General |
ortaya çıkma |
exposure n.
|
|
200 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring to light v.
|
|
201 |
General |
ortaya çıkarmak |
determine v.
|
|
202 |
General |
ortaya (bir soru) atmak |
pose v.
|
|
203 |
General |
ortaya atılmak |
be put forward v.
|
|
204 |
General |
ortaya yerleştirmek |
center v.
|
|
205 |
General |
ortaya atmak |
bring something up v.
|
|
206 |
General |
ortaya çıkarmak |
unravel v.
|
|
207 |
General |
ortaya dökmek |
make public v.
|
|
208 |
General |
ortaya çıkarmak |
detect v.
|
|
209 |
General |
açıkça ortaya koymak |
lay bare v.
|
|
210 |
General |
ortaya dökülmesini istemediği bir şeyi başkasına söylemek |
tattle on v.
|
|
211 |
General |
ortaya çıkmak |
come in sight v.
|
|
212 |
General |
ortaya çıkmak |
shape v.
|
|
213 |
General |
ortaya çıkmak |
arise v.
|
|
214 |
General |
kendini ortaya koymak |
make one’s case v.
|
|
215 |
General |
ortaya çıkmak |
come into view v.
|
|
216 |
General |
ortaya çıkarmak |
show up v.
|
|
217 |
General |
ortaya atmak |
propound v.
|
|
218 |
General |
ortaya atmak |
raise v.
|
|
219 |
General |
sonuç olarak ortaya çıkmak |
ensue v.
|
|
220 |
General |
ortaya çıkarmak |
ferret out v.
|
|
221 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring to pass v.
|
|
222 |
General |
ortaya çıkmak |
come into the open v.
|
|
223 |
General |
ortaya koymak |
prove v.
|
|
224 |
General |
ortaya çıkarmak |
unveil v.
|
|
225 |
General |
ortaya çıkarmak |
disclose v.
|
|
226 |
General |
ortaya çıkmak |
crop up v.
|
|
227 |
General |
ortaya koymak |
present v.
|
|
228 |
General |
ortaya yerleştirmek |
centre v.
|
|
229 |
General |
kazıyıp ortaya çıkarmak |
excavate v.
|
|
230 |
General |
ortaya çıkmak |
burst v.
|
|
231 |
General |
ortaya çıkarmak |
search out v.
|
|
232 |
General |
ortaya koymak |
manifest v.
|
|
233 |
General |
ortaya çıkarmak |
reveal v.
|
|
234 |
General |
ortaya çıkarmak |
sift out v.
|
|
235 |
General |
ortaya koymak |
put forward v.
|
|
236 |
General |
ortaya koymak |
put forth v.
|
|
237 |
General |
ortaya çıkmak |
offer v.
|
|
238 |
General |
anlamsızlığını ortaya koymak |
puncture v.
|
|
239 |
General |
ortaya atılmak |
offer oneself v.
|
|
240 |
General |
ortaya atılmak |
come forward v.
|
|
241 |
General |
gerçeği ortaya çıkarmak |
elicit v.
|
|
242 |
General |
ortaya koymak |
propound v.
|
|
243 |
General |
ortaya koymak |
expose v.
|
|
244 |
General |
değersizliğini ortaya koymak |
puncture v.
|
|
245 |
General |
ortaya çıkarmak |
expose v.
|
|
246 |
General |
yeniden ortaya çıkarmak |
resurrect v.
|
|
247 |
General |
ortaya çıkarmak |
unlock v.
|
|
248 |
General |
ortaya koymak |
set forth v.
|
|
249 |
General |
ortaya almak |
center v.
|
|
250 |
General |
rezaletleri ortaya çıkarmak |
muckrake v.
|
|
251 |
General |
kirli çamaşırlarını ortaya dökmek |
wash one's dirty linen in public v.
|
|
252 |
General |
ortaya çıkmak |
rise v.
|
|
253 |
General |
ortaya çıkarmak |
hit off v.
|
|
254 |
General |
ortaya çıkarmak (gerçeği) |
elicit v.
|
|
255 |
General |
ortaya çıkmak |
come along v.
|
|
256 |
General |
birinin foyasını ortaya çıkarmak |
show someone up v.
|
|
257 |
General |
ortaya çıkmak |
come forward v.
|
|
258 |
General |
ortaya çıkarmak |
lay bare v.
|
|
259 |
General |
ortaya çıkmak |
come out of v.
|
|
260 |
General |
ortaya dökmek |
divulge v.
|
|
261 |
General |
bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak |
verify v.
|
|
262 |
General |
ortaya çıkmak |
crop out v.
|
|
263 |
General |
ortaya çıkarmak |
ascertain v.
|
|
264 |
General |
ortaya çıkmak |
surface v.
|
|
265 |
General |
ortaya çıkmak |
transpire v.
|
|
266 |
General |
ortaya çıkmak |
turn up v.
|
|
267 |
General |
ortaya dökmek |
air v.
|
|
268 |
General |
ortaya çıkmak |
trace v.
|
|
269 |
General |
gerçek kişiliğini ortaya çıkarmak |
unmask v.
|
|
270 |
General |
ortaya çıkmak |
come up v.
|
|
271 |
General |
ortaya çıkarmak |
discover v.
|
|
272 |
General |
ortaya çıkmak |
outcrop v.
|
|
273 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring into the open v.
|
|
274 |
General |
ortaya çıkmak |
come in view v.
|
|
275 |
General |
ortaya çıkmak |
show oneself v.
|
|
276 |
General |
ortaya çıkmak |
approve oneself v.
|
|
277 |
General |
ortaya atılmak |
put forward v.
|
|
278 |
General |
ortaya çıkarmak |
uncover v.
|
|
279 |
General |
ortaya dökmek |
uncloak v.
|
|
280 |
General |
ortaya koymak |
reveal v.
|
|
281 |
General |
ortaya çıkmak |
debouch v.
|
|
282 |
General |
kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmak |
show one's misdeeds v.
|
|
283 |
General |
ortaya çıkmak |
spring v.
|
|
284 |
General |
ortaya atmak (bir fikri) |
bandy about v.
|
|
285 |
General |
ortaya çıkarmak |
call forth v.
|
|
286 |
General |
ortaya çıkarmak |
throw into relief v.
|
|
287 |
General |
yeniden ortaya çıkarmak |
resuscitate v.
|
|
288 |
General |
ortaya çıkarmak |
deduce v.
|
|
289 |
General |
ortaya koymak |
execute v.
|
|
290 |
General |
ortaya çıkmak (bir his) |
spring v.
|
|
291 |
General |
ortaya koymak |
produce v.
|
|
292 |
General |
ortaya çıkmak |
come into the picture v.
|
|
293 |
General |
ortaya çıkmak |
spawn v.
|
|
294 |
General |
ortaya atmak (bir meseleyi) |
moot v.
|
|
295 |
General |
ortaya çıkarmak |
create v.
|
|
296 |
General |
ortaya gelmek |
centre v.
|
|
297 |
General |
ortaya atmak |
bring something forward v.
|
|
298 |
General |
belirli bir amaçla ortaya çıkmak |
come forward v.
|
|
299 |
General |
ortaya gelmek |
center v.
|
|
300 |
General |
ortaya çıkarmak |
unearth v.
|
|
301 |
General |
ortaya çıkarmak |
conceive v.
|
|
302 |
General |
ortaya atmak |
put something forward v.
|
|
303 |
General |
ortaya çıkarmak |
uncloak v.
|
|
304 |
General |
ortaya çıkarmak |
pick out v.
|
|
305 |
General |
ortaya çıkmak |
out v.
|
|
306 |
General |
ortaya atmak |
suggest v.
|
|
307 |
General |
ortaya koymak |
exhibit v.
|
|
308 |
General |
ortaya çıkarmak |
smoke out v.
|
|
309 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring out v.
|
|
310 |
General |
ortaya çıkarmak |
get at v.
|
|
311 |
General |
yeniden ortaya çıkmak |
reappear v.
|
|
312 |
General |
ortaya çıkmak |
come of v.
|
|
313 |
General |
ortaya atmak |
come up with v.
|
|
314 |
General |
ortaya çıkmak |
fall out v.
|
|
315 |
General |
ortaya çıkmak |
occur v.
|
|
316 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
expose v.
|
|
317 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
reveal v.
|
|
318 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
bring to light v.
|
|
319 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
uncover v.
|
|
320 |
General |
ortaya çıkarmak |
wheel out v.
|
|
321 |
General |
yalanı ortaya çıkarılmak |
(one's lie) be exposed v.
|
|
322 |
General |
yalanı ortaya çıkmak |
(one's lie) expose v.
|
|
323 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring light v.
|
|
324 |
General |
ortaya çıkarmak |
introduce a new thing v.
|
|
325 |
General |
ortaya çıkmak |
come forth v.
|
|
326 |
General |
farkını ortaya koymak |
exhibit one's difference v.
|
|
327 |
General |
farkını ortaya koymak |
show one's difference v.
|
|
328 |
General |
performans ortaya koymak |
give performance v.
|
|
329 |
General |
performans ortaya koymak |
put in performance v.
|
|
330 |
General |
performans ortaya koymak |
deliver performance v.
|
|
331 |
General |
bir konu ortaya atmak |
raise an issue v.
|
|
332 |
General |
performans ortaya koymak |
perform v.
|
|
333 |
General |
bir konu ortaya atmak |
bring up an issue v.
|
|
334 |
General |
kuram ortaya koymak |
theorize v.
|
|
335 |
General |
ortaya bir fikir atmak |
moot an idea v.
|
|
336 |
General |
ortaya bir fikir atmak |
put forward an idea v.
|
|
337 |
General |
iddia ortaya atmak |
make a claim v.
|
|
338 |
General |
kuram ortaya koymak |
theorise v.
|
|
339 |
General |
gerçekleri ortaya çıkarmak |
uncover the truths v.
|
|
340 |
General |
gerçekleri ortaya çıkarmak |
reveal the truths v.
|
|
341 |
General |
gerçekleri ortaya çıkarmak |
find out the truths v.
|
|
342 |
General |
fikir ortaya atmak |
come up with a new idea for v.
|
|
343 |
General |
fikir ortaya atmak |
suggest an idea v.
|
|
344 |
General |
ortaya çıkarılmak |
be unearthed v.
|
|
345 |
General |
ortaya çıkarılmak |
be discovered v.
|
|
346 |
General |
ortaya çıkarılmak |
be determined v.
|
|
347 |
General |
ortaya çıkarılmak |
be unraveled v.
|
|
348 |
General |
ortaya çıkarılmak |
be found out v.
|
|
349 |
General |
ortaya çıkarılmak |
be detected v.
|
|
350 |
General |
ortaya çıkarılmak |
be brought to light v.
|
|
351 |
General |
yeteneğini ortaya çıkarmak |
unearth one's talent v.
|
|
352 |
General |
fikir ortaya atmak |
bring forward an idea v.
|
|
353 |
General |
yeniden ortaya çıkarmak |
exhume v.
|
|
354 |
General |
ortaya almak |
bring forward v.
|
|
355 |
General |
ortaya almak |
centre v.
|
|
356 |
General |
ortaya çıkmak |
come to light v.
|
|
357 |
General |
ortaya çıkmak |
come out v.
|
|
358 |
General |
ortaya çıkmak |
come on v.
|
|
359 |
General |
ortaya çıkmak |
revive v.
|
|
360 |
General |
beklenmedik biçimde ortaya çıkmak |
crop up v.
|
|
361 |
General |
ortaya çıkmak |
develop v.
|
|
362 |
General |
kazıp ortaya çıkarmak |
dig out v.
|
|
363 |
General |
mücadele ortaya koymak |
wage a struggle v.
|
|
364 |
General |
ortaya çıkarmak |
elicit v.
|
|
365 |
General |
(sonuç olarak) ortaya çıkmak |
ensue v.
|
|
366 |
General |
doğruluğunu ortaya koymak |
establish v.
|
|
367 |
General |
ortaya koymak |
exert v.
|
|
368 |
General |
ortaya çıkarmak |
introduce v.
|
|
369 |
General |
ortaya koymak |
centre v.
|
|
370 |
General |
ortaya çıkmak |
ensue v.
|
|
371 |
General |
ortaya atmak |
throw out v.
|
|
372 |
General |
bir şeyin güzelliğini ortaya çıkarmak |
set off v.
|
|
373 |
General |
ortaya çıkmak |
appear v.
|
|
374 |
General |
ortaya çıkmak |
show up v.
|
|
375 |
General |
ortaya atmak |
put forward v.
|
|
376 |
General |
ortaya çıkarmak |
pose v.
|
|
377 |
General |
ortaya çıkmak |
unfold v.
|
|
378 |
General |
ortaya çıkarmak |
unfold v.
|
|
379 |
General |
tehlikeli bir durum ortaya çıkarmak |
pose a risk v.
|
|
380 |
General |
tehlikeli bir durum ortaya çıkarmak |
pose a threat v.
|
|
381 |
General |
tehlikeli bir durum ortaya çıkarmak |
pose a danger v.
|
|
382 |
General |
yeni fikirler ortaya atmak |
latch on v.
|
|
383 |
General |
ortaya bir teori atmak |
theorize v.
|
|
384 |
General |
ortaya çıkmak |
fly about v.
|
|
385 |
General |
foyasını ortaya çıkarmak |
unmask v.
|
|
386 |
General |
ortaya çıkmak |
emanate v.
|
|
387 |
General |
yeniden ortaya çıkmak |
reemerge v.
|
|
388 |
General |
ortaya çıkarmak |
sniff out v.
|
|
389 |
General |
ortaya çıkmak |
rise to the surface v.
|
|
390 |
General |
bir yalanı ortaya çıkarmak |
reveal a lie v.
|
|
391 |
General |
ortaya atılmak |
thrown out for consideration v.
|
|
392 |
General |
ortaya çıkmak |
arise out of v.
|
|
393 |
General |
-den ortaya çıkmak |
arise out of v.
|
|
394 |
General |
ortaya çıkmak |
break out v.
|
|
395 |
General |
-den ortaya çıkmak |
develop out of v.
|
|
396 |
General |
geceleyin ortaya çıkmak |
come out at night v.
|
|
397 |
General |
ortaya koymak |
assert v.
|
|
398 |
General |
gözlerini ortaya çıkarmak |
bring out one’s eyes v.
|
|
399 |
General |
gerçeği ortaya çıkarmak |
bring out the truth v.
|
|
400 |
General |
birdenbire ortaya çıkmak |
pop up v.
|
|
401 |
General |
pat diye belirmek/ortaya çıkmak |
pop up v.
|
|
402 |
General |
bir şeyin arkasında/sonrasında geride/elimizde kalmak/bırakmak/ortaya çıkmak |
leave in wake of something v.
|
|
403 |
General |
(işlevinin ortaya çıkması amacıyla) ortam hazırlanmak |
be mediated through v.
|
|
404 |
General |
ortaya koymak |
suggest v.
|
|
405 |
General |
gizli gücü ortaya çıkarmak |
potentise v.
|
|
406 |
General |
gizli gücü ortaya çıkarmak |
potentize v.
|
|
407 |
General |
ilişkisini ortaya çıkarmak |
correlate v.
|
|
408 |
General |
ortaya çıkmak |
be manifested v.
|
|
409 |
General |
olduğu ortaya çıkmak |
turn out to be v.
|
|
410 |
General |
ortaya koymak |
deliver v.
|
|
411 |
General |
ortaya koymak |
center v.
|
|
412 |
General |
yeniden ortaya çıkmak |
re-emerge v.
|
|
413 |
General |
ortaya bir teori atmak |
theorise v.
|
|
414 |
General |
plan ortaya koymak |
set out a plan v.
|
|
415 |
General |
ortaya koymak |
put down to the fact v.
|
|
416 |
General |
ortaya çıkmak |
become evident v.
|
|
417 |
General |
gerçeği ortaya çıkarmak |
reveal the truth v.
|
|
418 |
General |
ürkütücü bir zorluk olarak ortaya çıkmak |
be proving a daunting challenge v.
|
|
419 |
General |
ortaya çıkmak |
come to exist v.
|
|
420 |
General |
ortaya çıkmak |
come to existence v.
|
|
421 |
General |
ortaya çıkarmak (göbeği vb) |
accentuate v.
|
|
422 |
General |
ortaya atmak |
advance v.
|
|
423 |
General |
(skandalı vb.) ortaya çıkarmak |
rake (up) v.
|
|
424 |
General |
yeniden ortaya koymak |
reassert v.
|
|
425 |
General |
yeniden ortaya yerleştirmek |
recenter v.
|
|
426 |
General |
yeniden ortaya yerleştirmek |
recentre v.
|
|
427 |
General |
ortaya koymak |
cast v.
|
|
428 |
General |
yeniden ortaya çıkmak |
rearise v.
|
|
429 |
General |
performans ortaya koymak |
record v.
|
|
430 |
General |
ortaya çıkarmak |
catalyse v.
|
|
431 |
General |
ortaya çıkarmak |
catalyze v.
|
|
432 |
General |
yeniden ortaya koymak |
reexhibit v.
|
|
433 |
General |
yeniden ortaya koymak |
re-exhibit v.
|
|
434 |
General |
yeniden ortaya çıkarmak |
re-expose v.
|
|
435 |
General |
(bir şeyin) kalitesini ortaya koymak |
reflect v.
|
|
436 |
General |
bir şeyi ortaya çıkarmak |
unearth v.
|
|
437 |
General |
yeniden ortaya çıkmak |
reissue v.
|
|
438 |
General |
(bir konuyu) açık yüreklilikle ortaya koymak |
face (a thing) out v.
|
|
439 |
General |
ne düşündüğünü açıkça ortaya koymak |
declare one's self v.
|
|
440 |
General |
ortaya varsayıma dayanan bir düşünce atmak |
put a case v.
|
|
441 |
General |
olduğu ortaya çıkmak |
turn up v.
|
|
442 |
General |
ortaya çıkmak |
arrive v.
|
|
443 |
General |
ortaya çıkarmak |
unbare v.
|
|
444 |
General |
ortaya çıkarmak |
unbreast v.
|
|
445 |
General |
ortaya çıkarmak |
unbury v.
|
|
446 |
General |
ortaya çıkmak |
come v.
|
|
447 |
General |
özünü ortaya çıkarmak |
make v.
|
|
448 |
General |
gerçeği ortaya çıkarmak |
elicitate [obsolete] v.
|
|
449 |
General |
ortaya çıkarmak |
uncope v.
|
|
450 |
General |
ortaya çıkarmak |
uncurtain v.
|
|
451 |
General |
sırrını ortaya çıkarmak |
undo v.
|
|
452 |
General |
ortaya çıkarmak (enerji, tutku) |
unharness v.
|
|
453 |
General |
ortaya çıkarmak |
unhele [obsolete] v.
|
|
454 |
General |
ortaya çıkarmak |
unhide v.
|
|
455 |
General |
ortaya çıkarmak |
engender v.
|
|
456 |
General |
(duyguları, tepkileri) ortaya çıkarmak |
enkindle v.
|
|
457 |
General |
ortaya çıkarmak |
unkennel v.
|
|
458 |
General |
ortaya çıkarmak |
unplight v.
|
|
459 |
General |
ortaya çıkarmak |
unshale [obsolete] v.
|
|
460 |
General |
ortaya çıkarmak |
unvail [obsolete] v.
|
|
461 |
General |
ortaya çıkarmak |
unwray v.
|
|
462 |
General |
ortaya çıkarmak |
unwrie v.
|
|
463 |
General |
birdenbire ortaya çıkmak |
upstart v.
|
|
464 |
General |
ortaya çıkıvermek |
befall v.
|
|
465 |
General |
ortaya çıkmak |
cheve [obsolete] [dialect] v.
|
|
466 |
General |
ortaya çıkmak |
cheve v.
|
|
467 |
General |
ortaya çıkmak |
chieve v.
|
|
468 |
General |
ortaya koymak |
evocate v.
|
|
469 |
General |
ortaya çıkmak |
make up v.
|
|
470 |
General |
irade ortaya koymak |
demonstrate a will v.
|
|
471 |
General |
ortaya fikir atmak |
spitball v.
|
|
472 |
General |
ortaya çıkarmak |
blackwash v.
|
|
473 |
General |
ortaya çıkmak |
materialize v.
|
|
474 |
General |
ortaya çıkmak |
materialise v.
|
|
475 |
General |
(bir şeyi) davranışlarıyla ortaya koymak |
witness [obsolete] v.
|
|
476 |
General |
bir şeyin güzelliğini ortaya çıkarmak |
mangonize v.
|
|
477 |
General |
bir şeyin güzelliğini ortaya çıkarmak |
mangonise v.
|
|
478 |
General |
(aroma, tat) daha fazla ortaya çıkmak |
bloom v.
|
|
479 |
General |
beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmak |
bloom v.
|
|
480 |
General |
şaşırtıcı bir miktar veya derecede ortaya çıkmak |
bloom v.
|
|
481 |
General |
ortaya çıkmak |
blossom v.
|
|
482 |
General |
gizli bir istihbarat operasyonunu ortaya çıkarıp tehlikeye atmak |
blow v.
|
|
483 |
General |
gizli bir istihbarat operasyonunu ortaya çıkaran gazete haberi |
blow v.
|
|
484 |
General |
muhalefet tarafından ortaya çıkarılan ajan |
blow v.
|
|
485 |
General |
zarar vererek ortaya çıkmak |
happen v.
|
|
486 |
General |
ortaya yerleştirmek |
middle v.
|
|
487 |
General |
(bilgiyi) ortaya çıkarmak |
milk v.
|
|
488 |
General |
kurnazca ortaya çıkarmak |
worm (out of) v.
|
|
489 |
General |
ortaya çıkarmak |
wray v.
|
|
490 |
General |
ortaya çıkarmak |
wrey v.
|
|
491 |
General |
illegal madde kullandığı ortaya çıkmak |
fail v.
|
|
492 |
General |
amonyum tuzuyla ortaya çıkarmak |
hartshorn v.
|
|
493 |
General |
temel unsurlarını ve dizilimini ortaya çıkarmak |
break v.
|
|
494 |
General |
ortaya çıkmak |
break v.
|
|
495 |
General |
bekleme süresi sonucu ortaya çıkmak |
break v.
|
|
496 |
General |
zorla ortaya çıkmak |
break v.
|
|
497 |
General |
(mekanizma yüzeyinin bir bölümünü) normalde gizli olan detayları ortaya çıkarmak için kırılmış gibi çizmek veya boyamak |
break out v.
|
|
498 |
General |
ortaya çıkarmak |
hold up v.
|
|
499 |
General |
ortaya çıkarmak |
hold up v.
|
|
500 |
General |
yokluğunu ortaya çıkarmak |
miss v.
|
|