çok şey

Significados de "çok şey" en diccionario inglés turco : 5 resultado(s)

	Categoría	Turco	Inglés
General
1	General	çok şey	much n.
The answer I received has much to say about agreements. Aldığım yanıtın anlaşmalar hakkında söyleyecek çok şeyi var. More Sentences
2	General	çok şey	great deal n.
We hear a great deal about this from our Finnish fellow MEPs in particular. Özellikle Finlandiyalı Parlamenter dostlarımızdan bu konuda çok şey duyuyoruz. More Sentences
3	General	çok şey	world n.
4	General	çok şey	loads (of) n.
Colloquial
5	Colloquial	çok şey	pack n.

Significados de "çok şey" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

	Categoría	Turco	Inglés
General
1	General	çok istenen şey	prize n.
Being a doctor is a prize that comes with heavy burdens. Doktor olmak ağır yükler getiren ama çok istenen bir şeydir. More Sentences
2	General	çok sayıda olan şey	mountain n.
Raleigh had struggled under a mountain of debt. Raleigh dağ gibi borçlarıyla mücadele ediyordu. More Sentences
3	General	çok keyif veren şey	feast n.
Her concert was a feast for all of us. Konseri hepimiz için çok keyifli oldu. More Sentences
4	General	çok kötü (şey)	wicked adj.
The method is wicked. Yöntem çok kötü. More Sentences
5	General	çok az şey	little pron.
My mom only knows a little about the price of my new dress. Annem yeni elbisemin fiyatı hakkında çok az şey biliyor. More Sentences
Phrasals
6	Phrasals	(bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak	come close (to something/to doing something) v.
Tom came close to winning. Tom kazanmaya çok yaklaştı. More Sentences
Colloquial
7	Colloquial	pek çok şey	lots of things n.
There are lots of things we cannot be certain about. Emin olamadığımız pek çok şey var. More Sentences
8	Colloquial	çok fazla (bir şey)	loads (of something) expr.
He had to carry many loads from the house to station. O, evden istasyona çok fazla yük taşımak zorunda kaldı. More Sentences
General
9	General	çok komik şey	panic n.
10	General	çok kolay şey	doddle n.
11	General	çok kalitesiz şey	stinker n.
12	General	çok sevilen (kimse/şey)	idol n.
13	General	devasa ve çok çirkin şey	monstrosity n.
14	General	bir şey yapmayı çok isteme	the urge to n.
15	General	çok komik şey	scream n.
16	General	çok büyük şey	spanker n.
17	General	çok rağbet gören şey	rage n.
18	General	hayat hakkında çok şey bilme	sophistication n.
19	General	çok kolay şey	cinch n.
20	General	çok kolay bir şey	a piece of cake n.
21	General	çok büyük şey	immensity n.
22	General	çok ucuz şey	snip n.
23	General	çok istenilen şey	prize n.
24	General	çok kısa süren şey	snatch n.
25	General	çok şey isteyen	gracioso n.
26	General	çok sevilen kimse şey	idol n.
27	General	çok iyi şey	beauty n.
28	General	o zamandan bu zamana çok şey değişti	a lot of water has flowed beneath the bridge n.
29	General	çok etkileyici kimse/şey	blockbuster n.
30	General	çok etkili şey	blockbuster n.
31	General	çok beğenilen şey	acquired taste n.
32	General	çok sevilen şey	acquired taste n.
33	General	çok renkli şey	rainbow n.
34	General	dikkati en çok çeken şey	center of gravity n.
35	General	az ve öz konuşarak çok şey anlatma	laconism n.
36	General	az ve öz konuşarak çok şey anlatma	laconicism n.
37	General	çok iyi şey	the business n.
38	General	çok sayıda olan şey	mess n.
39	General	çok sayıda olan şey	flock n.
40	General	çok sayıda olan şey	wad n.
41	General	çok sayıda olan şey	passel n.
42	General	çok sayıda olan şey	pile n.
43	General	çok sayıda olan şey	mickle n.
44	General	çok sayıda olan şey	pot n.
45	General	çok sayıda olan şey	deal n.
46	General	çok sayıda olan şey	mint n.
47	General	çok sayıda olan şey	tidy sum n.
48	General	çok sayıda olan şey	mass n.
49	General	çok sayıda olan şey	batch n.
50	General	çok sayıda olan şey	sight n.
51	General	çok sayıda olan şey	peck n.
52	General	çok sayıda olan şey	spate n.
53	General	çok sayıda olan şey	stack n.
54	General	çok sayıda olan şey	quite a little n.
55	General	çok sayıda olan şey	hatful n.
56	General	çok sayıda olan şey	muckle n.
57	General	çok yavaş şey	tortoise n.
58	General	çok önemli şey	earthshaker n.
59	General	çok ve sık gelen şey	avalanche n.
60	General	çok fazla şey	yard n.
61	General	çok sayıda şey	yard n.
62	General	çok bölümlü/parçalı şey	manifold n.
63	General	çok beğenilen şey	bell ringer n.
64	General	en çok satılan şey	best-seller n.
65	General	çok istenen şey	weakness n.
66	General	çok miktarda şey	many n.
67	General	insanların ya çok sevdiği ya da nefret ettiği şey	marmite n.
68	General	çok tehlikeli şey	wilderness n.
69	General	çok hızlı ve şiddetli hareket eden şey	wildfire n.
70	General	çok sayıda olan şey	wilderness n.
71	General	çok büyük şey	wilderness n.
72	General	çok miktarda fışkıran şey	bolt n.
73	General	çok miktarda olan şey	meine n.
74	General	çok sayıda olan şey	million n.
75	General	en çok kınanması gereken şey	worst n.
76	General	çok küçültülmüş boyut, form ve ölçekte üretilmiş şey	miniature n.
77	General	çok yoğun ve baskılı şey	mindblower n.
78	General	çok küçük şey	minute [obsolete] n.
79	General	çok kişiyi kendine çeken şey	honeypot n.
80	General	çok sayıda şey	mobs n.
81	General	başkasının çok benzeri olan şey	look-alike n.
82	General	çok hızlı ve isabetli atılan şey	bullet [us] n.
83	General	pek çok şey	loads (of) n.
84	General	çok zor şey	chinese puzzle n.
85	General	çok karmaşık şey	chinese puzzle n.
86	General	çok tanıdık gelen şey	déjà vu n.
87	General	çok saygıdeğer şey	granddaddy n.
88	General	çok eski şey	granddaddy n.
89	General	çok popüler şey	hit n.
90	General	çok başarılı olan şey	hit n.
91	General	çok tehlikeli şey	murder n.
92	General	çok tanıdık şey	old shoe n.
93	General	çok aşina şey	old shoe n.
94	General	çok uğraştırıcı şey	devil n.
95	General	çok kışkırtıcı şey	devil n.
96	General	çok zor şey	devil n.
97	General	çok küçük şey	dot n.
98	General	çok ihtişamlı olup diğerlerine hükmedebilen şey	colossus n.
99	General	çok küçük şey	pin n.
100	General	ağırlığı çok hafif olan şey	feather weight n.
101	General	çok kıymetli şey	pearl n.
102	General	çok küçük şey	peanuts n.
103	General	çok önemli şey	pivotal n.
104	General	çok az bilinen şey	corner n.
105	General	gerçek olmaktan çok gösterişli olan bir şey	ormolu n.
106	General	üzerine çok şey yazılabilir olma	scribaciousness n.
107	General	çok kolay olan şey	sitter n.
108	General	çok rastlanan şey	prevalent n.
109	General	çok büyük veya güzel olan şey	smasher n.
110	General	çok büyük şey	supergiant n.
111	General	çok etkili şey	supergiant n.
112	General	çok gizli şey	supersecret n.
113	General	çok benzeyen şey	resemblance n.
114	General	çok büyük şey	patagonian [obsolete] n.
115	General	çok iyi bir şey olmak	be quite something v.
116	General	bir şey yapmayı çok istemek	feel urge to v.
117	General	çok bulunmak (bir şey)	be studded with v.
118	General	çok şey ifade etmek	mean everything to (me/him/her) v.
119	General	bir şey yapmayı çok istemek	have an urge to v.
120	General	bir şey yapmayı çok istemek	get urge to v.
121	General	çok şey ifade etmek	be important v.
122	General	çok şey ifade etmek	matter a lot v.
123	General	bir şey hakkında çok az bilgisi olmak	know very little about something v.
124	General	çok şey ifade etmek	mean a lot v.
125	General	yapılacak çok şey/şeyi olmak	have a lot to do v.
126	General	bir şey üzerinde çok çalışmak	work hard at something v.
127	General	biri hakkında çok az şey bilmek	know very little about someone v.
128	General	biri hakkında çok az şey bilmek	know little about someone v.
129	General	birisi hakkında çok şey bilmek	know a lot about someone v.
130	General	çok şey katmak	contribute a lot v.
131	General	çok şey öğretmek	overteach v.
132	General	(bir şey) için çok ağır olmak	outweigh v.
133	General	(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak	leave little doubt of (something) v.
134	General	içi çok şey alan	capacious adj.
135	General	çok ince (şey)	tenuous adj.
136	General	hayat hakkında çok şey bilen (kimse)	sophisticated adj.
137	General	çok sevilen (kimse/şey)	favorite adj.
138	General	çok şey isteyen ve bekleyen	demanding adj.
139	General	çok güvenilir (şey)	authoritative adj.
140	General	çok şey vaat eden	toward adj.
141	General	çok şey isteyen	demanding adj.
142	General	çok sevilen (kimse/şey)	favourite adj.
143	General	çok şey istemeyen	undemanding adj.
144	General	üzerine düşünecek çok şey sunan	meaty adj.
145	General	hayat hakkında çok şey bilen	worldly adj.
146	General	fazlasıyla çok şey isteyen	overdemanding adj.
Phrasals
147	Phrasals	bir şey üzerinde çok çalışmak	labor at something v.
148	Phrasals	bir şey üzerinde çok çaba sarf etmek/çalışmak	labor over something v.
149	Phrasals	bir şey hakkında çok konuşmak	yack something up v.
150	Phrasals	bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak	murder on something v.
151	Phrasals	bir şey için çok harcamak	spend something for something v.
152	Phrasals	bir şey için ter dökmek/çok çalışmak	sweat for v.
153	Phrasals	(iki veya daha çok kişi veya şey) parmaklarının ucuna basmak	step between (someone or something) v.
154	Phrasals	(iki veya daha çok kişi veya şey) usulca yürümek	step between (someone or something) v.
155	Phrasals	(iki veya daha çok kişi veya şey) adımlarını dikkatle atmak	step between (someone or something) v.
156	Phrasals	(iki veya daha çok kişi veya şey) arasında yavaş yavaş yürümek	step between (someone or something) v.
157	Phrasals	(iki veya daha çok kişi veya şey) dikkatlice yürümek	step between (someone or something) v.
158	Phrasals	(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek	brood on someone or something v.
159	Phrasals	(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek	brood about (someone or something) v.
160	Phrasals	(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek	brood over someone or something v.
161	Phrasals	(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek	brood about someone or something v.
162	Phrasals	(bir şey) çok dokunmak	cut up about (someone or something v.
163	Phrasals	(bir şey) nedeniyle çok sevinmek	exult over (something) v.
164	Phrasals	birine çok fazla bir şey yüklemek	heap something upon someone v.
165	Phrasals	birine çok fazla bir şey yüklemek	heap something on someone v.
166	Phrasals	birine çok fazla bir şey vermek	heap something upon someone v.
167	Phrasals	birine çok fazla bir şey vermek	heap something on someone v.
168	Phrasals	(bir şey) aracılığıyla çok sayıda insanı çekmek	pump through (something) v.
169	Phrasals	çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek	rocket to (something or some place) v.
170	Phrasals	çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek	rocket into (something or some place) v.
171	Phrasals	çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak	rocket into (something or some place) v.
172	Phrasals	çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak	rocket to (something or some place) v.
173	Phrasals	çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak	skyrocket into (something or some place) v.
174	Phrasals	çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak	skyrocket to (something or some place) v.
175	Phrasals	çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek	skyrocket into (something or some place) v.
176	Phrasals	çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek	skyrocket to (something or some place) v.
177	Phrasals	kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak	jam with (something) v.
178	Phrasals	kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak	jam with (something) v.
179	Phrasals	kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak	jam with (something) v.
180	Phrasals	çok sayıda biri/bir şey olmak	abound with someone or something v.
181	Phrasals	(bir şey) üzerinde durmaksızın/çok sıkı çalışmak	bang away at (something) v.
182	Phrasals	(bir şey) için/uğruna çok çalışmak	labor for (something) v.
183	Phrasals	(bir şeye) çok fazla (bir şey) yüklemek	load (something) with (something) v.
184	Phrasals	(birine) bir sürü/çok miktarda (bir şey) vermek	ply (one) with (something) v.
185	Phrasals	(çok bir şey) kazanmak	rake in (something) v.
186	Phrasals	(bir şey) için ter dökmek/çok çalışmak	sweat for (something) v.
Phrases
187	Phrases	gelecekte çok yaygınlaşacak olan şey	the wave of the future n.
188	Phrases	(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey)	not so much something as something adv.
189	Phrases	(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey)	not so much (something) as (something else) adv.
190	Phrases	en çok rahatsız eden şey	most galling of all expr.
191	Phrases	çok büyük bir şey	something really big expr.
192	Phrases	çok da planlanmış/düşünülmüş bir şey değil	more by accident than (by) judgment expr.
193	Phrases	siyasette bir haftada çok şey değişebilir	a week is a long time in politics expr.
Proverb
194	Proverb	bir şey beklemeyen (çok şey umut etmeyen) hayal kırıklığına uğramaz	blessed is he who expects nothing for he shall never be disappointed
195	Proverb	gösterişli/asil bir şey çok hızlıca komik bir şeye dönüşebilir	from the sublime to the ridiculous is only a step
Colloquial
196	Colloquial	ilk bakışta insanı çok etkileyen kimse veya şey	drop dead gorgeous n.
197	Colloquial	çok rağbet gören şey	hot commodity n.
198	Colloquial	çok kıymetli şey	hot commodity n.
199	Colloquial	çok hoş ya da memnun edici şey	nectar n.
200	Colloquial	çok kötü bir şey	the pits n.
201	Colloquial	başarılmak ve kazanılmak istenen çok önemli bir şey	big one n.
202	Colloquial	belli bir çevrede ya da yerde çok tanınan/nüfuzlu ya da başarılı kişi veya şey	big in (something or somewhere) n.
203	Colloquial	(bir şey) yapmaya çok uygun/ideal bir yer	the place to be n.
204	Colloquial	çok aptalca şey	a lot of garbage n.
205	Colloquial	çok aptalca şey	a lot of nonsense n.
206	Colloquial	çok sıkıcı yer/şey	dullsville n.
207	Colloquial	öyle çok iyi (biri veya bir şey) olmama	no bargain n.
208	Colloquial	çok içli bir şey, yazı, konu	glop n.
209	Colloquial	çok hassas bir şey, yazı, konu	glop n.
210	Colloquial	çok iyi (biri/bir şey)	hang of a (someone or something) n.
211	Colloquial	çok ilginç (biri/bir şey)	hang of a (someone or something) n.
212	Colloquial	çok heyecan verici (biri/bir şey)	hang of a (someone or something) n.
213	Colloquial	çok sayıda şey	haul n.
214	Colloquial	alınan/elde edilen çok sayıda şey	haul n.
215	Colloquial	çok özel bir şey	honey of a something n.
216	Colloquial	çok satan şey/ürün	hot item n.
217	Colloquial	çok satılan şey/ürün	hot item n.
218	Colloquial	çok heyecan verici şey	eye-popper n.
219	Colloquial	çok heyecan verici şey	eyepopper n.
220	Colloquial	çok fazla (bir şey)	load of (something) n.
221	Colloquial	çok büyük şey	lollapalooza n.
222	Colloquial	bir şeyi çok hızlı yapan kimse/şey	speed merchant n.
223	Colloquial	çok garip tip/şey	queer one n.
224	Colloquial	çok acayip tip/şey	queer one n.
225	Colloquial	çok tuhaf tip/şey	queer one n.
226	Colloquial	çok miktarda şey	whips (of) [australia] n.
227	Colloquial	çok kolay bir şey	(it’s) a doddle [uk] n.
228	Colloquial	çok bir basit şey	(it’s) a doddle [uk] n.
229	Colloquial	çok şey isteyen kimse	ball-buster n.
230	Colloquial	çok şey isteyen kimse	ball-breaker n.
231	Colloquial	çok büyük şey	old man n.
232	Colloquial	çok eski bir şey	old-timer n.
233	Colloquial	en çok sevilen şey	dish n.
234	Colloquial	çok benzer olan şey	clone n.
235	Colloquial	(konu hakkında başkalarından daha çok şey bildiği için) tepeden bakan ve bununla eğlenen ses tonu	arch tone n.
236	Colloquial	(bir şey) elde etmek/almak için çok uğraşmak/çalışmak	be out for (something) v.
237	Colloquial	bir şey için çok sıkı çalışmak	bash away [brit] v.
238	Colloquial	çok fazla bir şey içermek	heavy on v.
239	Colloquial	çok fazla şey/ayrıntı bilmek	know too much v.
240	Colloquial	(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) olmak	be not so much (something) as (something else) v.
241	Colloquial	bir şey olmaktan çok başka bir şey olmak	be not so much something as something v.
242	Colloquial	(bir şeyden) çok (başka bir şey) olmak	be not so much (something) as (something else) v.
243	Colloquial	bir şeyden çok bir şey olmak	be not so much something as something v.
244	Colloquial	çok can sıkıcı biri/bir şey olmak	be the (absolute) limit [old-fashioned] v.
245	Colloquial	çok (bir şey) olmak	be more than (something) v.
246	Colloquial	bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak	know what it is to be/do something v.
247	Colloquial	(bir şey için) çok üzgün	all tore up (about something) adj.
248	Colloquial	(bir şey için) çok üzgün	all tore up (about something) adj.
249	Colloquial	çok (bir şey)	plenty of (something) adj.
250	Colloquial	pek çok (bir şey)	plenty of (something) adj.
251	Colloquial	çok şey isteyen	steep adj.
252	Colloquial	rezil/çok kötü/bombok (bir şey veya kişi)	a hell of a someone or something adv.
253	Colloquial	çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi)	a hell of a someone or something adv.
254	Colloquial	çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi)	a helluva someone or something adv.
255	Colloquial	rezil/çok kötü/bombok (bir şey veya kişi)	a helluva someone or something adv.
256	Colloquial	çok korkunç bir şey oldu	something terrible has happened expr.
257	Colloquial	her şey çok güzel olacak	she’ll be right [australia] expr.
258	Colloquial	her şey çok güzel olacak	she'll be right, mate [australia] expr.
259	Colloquial	çok zor (şey)	one heck of a (something or someone) expr.
260	Colloquial	çok iyi/sıkı/süper/harika (kişi/şey)	one heck of a (something or someone) expr.
261	Colloquial	berbat/çok kötü/tam bir baş belası (kişi/şey)	one heck of a (something or someone) expr.
262	Colloquial	çok az (bir şey)	a (damn) sight less/fewer (something) expr.
263	Colloquial	çok fazla (bir şey)	a (damn) sight more (something) expr.
264	Colloquial	(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylüyor	it says a lot, much, about/for somebody/something (that...) expr.
265	Colloquial	çok sayıda (şey)	a million and one (something) expr.
266	Colloquial	çok fazla (şey)	a million and one (something) expr.
267	Colloquial	sanki çok önemli bir şey yaptı	didn't invent gunpowder expr.
268	Colloquial	(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi	(all) the better to (do something) expr.
269	Colloquial	(bir şey) çok yakında!	roll on (something)! expr.
270	Colloquial	(bir şey) sana çok yakışıyor/yakışmış	(something) is you expr.
271	Colloquial	daha çok (bir şey) gibi	more like (something) expr.
272	Colloquial	çok bir şey (değil/yok)	nothing much expr.
273	Colloquial	çok az şey	nothing much expr.
274	Colloquial	istediğin kadar çok (bir şey)	any amount of (something) expr.
275	Colloquial	istediğin kadar çok sayıda (bir şey)	any amount of (something) expr.
276	Colloquial	çok fazla bir şey	any amount/number of something expr.
277	Colloquial	çok sayıda bir şey	any amount/number of something expr.
278	Colloquial	çok (bir şey)	lovely and (something) [uk] expr.
279	Colloquial	çok (bir şey)	nice and (something) expr.
280	Colloquial	(bir şey) çok lazımdı	(something) is just what (one) needs expr.
281	Colloquial	(bir şey) çok lazımdı	(something) is all (one) needs expr.
282	Colloquial	çok miktarda (bir şey)	a load of (something) expr.
283	Colloquial	çok az (bir şey)	a shade (something) expr.
284	Colloquial	çok (bir şey)	all too (something) expr.
285	Colloquial	çok (bir şey)	all too (something) expr.
286	Colloquial	yeteri kadar çok sayıda biri/bir şey	any number of someone or something expr.
287	Colloquial	çok sayıda biri/bir şey	any number of someone or something expr.
288	Colloquial	çok (bir şey)	(a) heap of (something) expr.
289	Colloquial	rezil/çok kötü/bombok (bir kişi/bir şey)	hell of a (person or thing) expr.
290	Colloquial	çok sayıda/miktarda (bir şey)	hell of a lot of (something) expr.
291	Colloquial	çok fazla (bir şey)	(a) heap of (something) expr.
292	Colloquial	bence (bir şey) eksikliğin çok üzücü	I find your lack of (something) disturbing expr.
293	Colloquial	bence (bir şey) eksikliğin çok sinir bozucu	I find your lack of (something) disturbing expr.
294	Colloquial	çok miktarda (bir şey)	loads (of something) expr.
295	Colloquial	çok az şey	not much of anything expr.
296	Colloquial	çok (bir şey)	only too (something) expr.
297	Colloquial	pek çok şey	thing or two expr.
Idioms
298	Idioms	belirli bir amaç için çok uygun kişi veya şey	raw material n.
299	Idioms	arayıp bulması çok zor olan şey	needle in a haystack n.
300	Idioms	çok keyif veren şey	a joy to behold n.
301	Idioms	çok zorlu şey	a deuce of a (something) n.
302	Idioms	çok eğlenceli şey	a kick in the pants n.
303	Idioms	kolayca ya da çok bir çabayla yapılan her şey	chip shot n.
304	Idioms	çok heyecanlı kimse veya şey	a three-alarm fire n.
305	Idioms	çok heyecanlı kimse veya şey	a five-alarm fire n.
306	Idioms	çok istenen ama elde edilmesi/ulaşılması zor şey	the end of the rainbow n.
307	Idioms	daha çok başında/ hazırlık aşamasında olan şey	glint in (one's) eye(s) n.
308	Idioms	çok heyecan verici şey/kimse	five-alarm fire n.
309	Idioms	çok heyecan verici şey/kimse	three-alarm fire n.
310	Idioms	çok benzeyen kimse ya da şey	first cousin n.
311	Idioms	çok kötü (bir şey)	a deuce of a (something) n.
312	Idioms	çok zor (bir şey)	a deuce of a (something) n.
313	Idioms	çok iyi sahnelenen şey	grandstand play n.
314	Idioms	çok tehlikeli şey	widow maker n.
315	Idioms	asıl istenene en çok benzeyen şey	the next best thing n.
316	Idioms	çok miktarda (bir şey)	slues of (something) n.
317	Idioms	çok miktarda (bir şey)	slews of (something) n.
318	Idioms	kelimelerden daha çok şey anlatan/daha etkili olan suskunluk	an eloquent silence n.
319	Idioms	çok şey anlatan suskunluk	an eloquent silence n.
320	Idioms	değişimi/ilerlemeyi çok zor kılan şey	a dead weight n.
321	Idioms	çok kolay bir şey	a doddle [uk/australia] n.
322	Idioms	çok bir basit şey	a doddle [uk/australia] n.
323	Idioms	çok karmaşık şey	a head-scratcher n.
324	Idioms	(yapacak) çok sayıda/miktarda şey	a hundred/thousand/million and one things/things to do n.
325	Idioms	çok fazla (bir şey)	a hundred and one (something) n.
326	Idioms	(yapacak) pek çok şey	a hundred/thousand/million and one things/things to do n.
327	Idioms	yapacak çok şey/iş	a lot on (one's) plate n.
328	Idioms	çok sayıda/miktarda (bir şey)	a hundred and one (something) n.
329	Idioms	yapılması gereken çok şey/iş	a lot on (one's) plate n.
330	Idioms	(yapacak) çok fazla şey	a hundred/thousand/million and one things/things to do n.
331	Idioms	arayıp bulması çok zor olan şey	a needle in a haystack n.
332	Idioms	ileride çok kazandırması umulan şey	a crock of gold [uk] n.
333	Idioms	ileride çok kazandırması umulan şey	a pot of gold [us] n.
334	Idioms	çok para getirecek şey	a crock of gold [uk] n.
335	Idioms	çok para vadeden şey	a pot of gold [us] n.
336	Idioms	çok para getirecek şey	a pot of gold [us] n.
337	Idioms	çok farklı tip/şey	a rare bird n.
338	Idioms	çok para vadeden şey	a crock of gold [uk] n.
339	Idioms	çok acayip bir şey	a real doozy n.
340	Idioms	çok sayıda (bir şey)	a slew of (something) n.
341	Idioms	çok miktarda (bir şey)	a slew of (something) n.
342	Idioms	çok para yiyip hiçbir işe yaramayan şey, bina, proje	a white elephant n.
343	Idioms	çok para harcanan fakat bir işe yaramayan şey, bina, proje	a white elephant n.
344	Idioms	çok daha karmaşık bir şey/durum	a whole new ball game n.
345	Idioms	çok daha karmaşık bir şey/durum	a whole other ball of wax n.
346	Idioms	çok hassas şey	candle in the wind n.
347	Idioms	çok zayıf şey	candle in the wind n.
348	Idioms	çok şey anlatan suskunluk	eloquent silence n.
349	Idioms	kelimelerden daha çok şey anlatan/daha etkili olan suskunluk	eloquent silence n.
350	Idioms	dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan şey	potemkin n.
351	Idioms	çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse	the cat that ate the canary n.
352	Idioms	çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse	the cat that swallowed the canary n.
353	Idioms	çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse	the cat that ate the canary n.
354	Idioms	çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse	the cat that swallowed the canary n.
355	Idioms	en çok nefret ettiği şey	her, his pet hate [uk] n.
356	Idioms	çok istediği şey/kimse	your heart's desire [literary] n.
357	Idioms	bir şey üzerinde çok çalışmak	hammer away at v.
358	Idioms	kadir kıymet bilmeyen birisine çok değerli bir şey sunmak	cast pearls before swine v.
359	Idioms	çok değerli bir şey bulmak	strike oil v.
360	Idioms	(birisi için) çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak	be meat and drink to somebody v.
361	Idioms	çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek	like the cat that got the cream v.
362	Idioms	çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek	like the cat that ate the canary v.
363	Idioms	bir şey için çok heyecanlı olmak	be in a fever about something v.
364	Idioms	bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak	tear one's hair out v.
365	Idioms	bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak	pull one's hair out v.
366	Idioms	çok riskli bir şey yapmak	risk life and limb v.
367	Idioms	bir şey hakkında çok şey söylemek (bir şey hakkında fikir/ipucu vb vermek)	say a lot about something v.
368	Idioms	çok bir şey / anlam ifade etmemek	not come to much v.
369	Idioms	çok bir şey / anlam ifade etmemek	not count for much v.
370	Idioms	çok pahalı bir şey alıp ufak harcamalardan kaçınmak	spoil the ship for a hap'orth of tar v.
371	Idioms	gereksiz bir şey hakkında çok konuşmak	be rabbiting on about something v.
372	Idioms	çok şey söylemek	speak volumes v.
373	Idioms	çok sıkıcı bir şey izlemek	watch paint dry v.
374	Idioms	(biri için) çok şey ifade etmek	mean something v.
375	Idioms	(bir şey için) çok heyecanlanmak	be keen about v.
376	Idioms	(bir şey) olarak çok deneyimi/tecrübesi olmak	know what it is to be (something) v.
377	Idioms	(bir şey için) çok heyecanlı olmak	be keen about v.
378	Idioms	çok büyük/yüksek olasılıkla/ihtimalle (bir şey olacağını veya durumun öyle olduğunu) düşünmek	bet (someone) a pound to a penny v.
379	Idioms	(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek	tread a thin line between (something) v.
380	Idioms	(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek	tread a fine line between (something) v.
381	Idioms	(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak	can't help noticing (that) (something) v.
382	Idioms	(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak	can't help but notice (that) (something) v.
383	Idioms	çok az şey bilmek ama bilmek de istememek	know little and care less (about someone or something) v.
384	Idioms	(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek	say a great deal about (someone or something) v.
385	Idioms	(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek	say a great deal about (someone or something) v.
386	Idioms	(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak	say a great deal about (someone or something) v.
387	Idioms	(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak	say a great deal about (someone or something) v.
388	Idioms	(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek	say a great deal about (someone or something) v.
389	Idioms	(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek	say a great deal about (someone or something) v.
390	Idioms	çok tehlikeli ya da riskli bir şey yapmak	dance on the razor's edge v.
391	Idioms	(bir şey) hakkında çok katı olmak	be death on (someone or something) v.
392	Idioms	(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylemek	say a great deal about (someone or something) v.
393	Idioms	(bir şey) çok büyük miktarda olmak	have (something) coming out of (one's) ears v.
394	Idioms	(biri veya bir konu hakkında) çok şey söylemek	say a great deal about (someone or something) v.
395	Idioms	bir şey yapmak için çok paraya, zamana sahip olmak	have money, time to play with v.
396	Idioms	bir şey, yapmak için harcayacak çok parası, vakti olmak	have money, time to play with v.
397	Idioms	çok farklı bir şey/durum olmak	be another matter v.
398	Idioms	(bir şey için) çok mutlu olmak	be made up (about/with something) [uk] v.
399	Idioms	(bir şey için) çok mutlu olmak	be made up about (something) v.
400	Idioms	(bir şey için) çok mutlu olmak	be made up with (something) [uk] v.
401	Idioms	(bir şey) için çok çaba sarf etmek	grab (something) by the throat v.
402	Idioms	(biri/bir şey) hakkında çok iyi görüşleri olmak	think greatly of (someone or something) v.
403	Idioms	(biri/bir şey) hakkında çok iyi düşüncelere sahip olmak	think greatly of (someone or something) v.
404	Idioms	(bir şey) çok fazla olmak	have (something) up the yin-yang v.
405	Idioms	bir şey yapmanın çok iyi bir yolunu bulmak	have the right idea v.
406	Idioms	(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenip, strese girip, üzülüp saçları ağarmak	get gray hair from (someone or something) v.
407	Idioms	(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenmek, strese girmek, üzülmek	get gray hair from (someone or something) v.
408	Idioms	çok açık giyinip hayal gücüne bir şey bırakmamak	leave little to the imagination v.
409	Idioms	biri/bir şey için çok endişelenmemek	not lose any sleep over somebody/something v.
410	Idioms	(biri/bir şey) için çok endişelenmemek	not lose (any) sleep (over someone or something) v.
411	Idioms	bir şey için çok endişelenmemek	not lose any sleep over something v.
412	Idioms	biri/bir şey için çok endişelenmemek	lose no sleep over somebody/something v.
413	Idioms	(bir şey) hakkında çok katı olmak	be death on (something) v.
414	Idioms	çok farklı bir konu/şey olmak	be another thing v.
415	Idioms	birbirine çok yakın iki şey olmak	be different sides of the same coin v.
416	Idioms	(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak	be keen about (someone or something) v.
417	Idioms	(biri) için çok çekici/cazip bir şey olmak	be meat and drink to (someone) v.
418	Idioms	(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak	be keen about (someone or something) v.
419	Idioms	(biri) için çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak	be meat and drink to (someone) v.
420	Idioms	(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak	be keen about (someone or something) v.
421	Idioms	(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak	be keen on (someone or something) v.
422	Idioms	(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak	be keen on (someone or something) v.
423	Idioms	(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak	be keen on (someone or something) v.
424	Idioms	çok iyi (bir şey) olmak	be no mean (something) v.
425	Idioms	farklı gibi görünen ama aslında birbirine çok yakın iki şey olmak	be two sides of the same coin v.
426	Idioms	(biri/bir şey) için deli divane olmak, (biri/bir şey) için çok heyecanlı/hevesli olmak	be wild about (someone or something) v.
427	Idioms	(biri/bir şey hakkında) çok endişeli olmak	be worried sick (about someone or something) v.
428	Idioms	(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak	get (all) steamed up (about/over something) v.
429	Idioms	(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak	be (all) steamed up (about/over something) v.
430	Idioms	(bir şey yapmak için) çok çalışmak/çaba harcamak	beat one's brains out (to do something) v.
431	Idioms	(birini/bir şey) bulmak için çok uğraşmak	beat the bushes (for someone or something) v.
432	Idioms	(bir şey yapacağım diye/yapmak için) çok çaba sarf etmek	break your neck (doing something/to do something) v.
433	Idioms	bir şey yapmak için çok çabalamak	break balls to do something v.
434	Idioms	bir şey yapmak için çok çabalamak	break one's balls to do something v.
435	Idioms	bir şey yapmak için çok çaba sarf etmek	break your neck to do something v.
436	Idioms	kadir kıymet bilmeyen birisine çok değerli bir şey sunmak	cast (one's) pearls before swine v.
437	Idioms	(biri/bir şey) için çok kolay olmak	come naturally (to somebody/something) v.
438	Idioms	(biri/bir şey için) çok üzülmek	eat your heart out (for somebody/something) [uk] v.
439	Idioms	(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak	fall over backwards (to do something) v.
440	Idioms	(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak	lean over backwards (to do something) v.
441	Idioms	(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak	bend over backwards (to do something) v.
442	Idioms	(bir şey yapmaya) çok hevesli olmak	get an itch to (do something) v.
443	Idioms	(bir şey yapmaya) çok hevesli olmak	get the itch to (do something) v.
444	Idioms	(bir şey yapmayı) çok istemek/arzulamak	get an itch to (do something) v.
445	Idioms	(bir şey yapmayı) çok istemek/arzulamak	get the itch to (do something) v.
446	Idioms	(bir şey) için çok hevesli olmak	get the itch for (something) v.
447	Idioms	(bir şey) için çok hevesli olmak	get an itch for (something) v.
448	Idioms	(bir şey hakkında çok) heyecan yapmak	get (all) steamed up (about/over something) v.
449	Idioms	(bir şey hakkında çok) heyecanlı olmak	be (all) steamed up (about/over something) v.
450	Idioms	bir şey yapmaya çok yararlı olmak	go a long way towards doing something v.
451	Idioms	bir şey yapmaya çok yardımcı olmak	go a long way towards doing something v.
452	Idioms	biri/bir şey için çok heyecanlanmak	go ape (over someone/something) v.
453	Idioms	bir şey yapmaya çok katkıda bulunmak/katkısı olmak	go a long way towards doing something v.
454	Idioms	(bir şey için) çok masrafa girmek	go to the expense (of doing something) v.
455	Idioms	(bir şey yapmak için) çok uğraşmak	go to any greats to (do something) v.
456	Idioms	bir şey/bir şey yapmak için çok para dökmek	go to a lot of expense of something/of doing something v.
457	Idioms	(bir şey yapmak için) çok emek harcamak	go to any lengths to (do something) v.
458	Idioms	(bir şey yapmak için) çok uğraşmak	go to any great to (do something) v.
459	Idioms	(bir şey yapmak için) çok emek harcamak	go to any great to (do something) v.
460	Idioms	(bir şey yapmak için) çok uğraşmak	go to any length to (do something) v.
461	Idioms	(bir şey yapmak için) çok uğraşmak	go to any lengths to (do something) v.
462	Idioms	bir şey/bir şey yapmak için çok para harcamak	go to a lot of expense of something/of doing something v.
463	Idioms	bir şey/bir şey yapmak için çok masrafa girmek	go to the expense of something/of doing something v.
464	Idioms	(bir şey yapmak için) çok emek harcamak	go to any greats to (do something) v.
465	Idioms	bir şey/bir şey yapmak için çok para dökmek	go to the expense of something/of doing something v.
466	Idioms	(bir şey yapmak için) çok emek harcamak	go to any length to (do something) v.
467	Idioms	bir şey/bir şey yapmak için çok para harcamak	go to the expense of something/of doing something v.
468	Idioms	(bir şey için) çok para harcamak	go to the expense (of doing something) v.
469	Idioms	bir şey/bir şey yapmak için çok masrafa girmek	go to a lot of expense of something/of doing something v.
470	Idioms	(bir şey için) çok para dökmek	go to the expense (of doing something) v.
471	Idioms	çok az şey bilmek ama bilmek de istememek	know little (or nothing) and care less v.
472	Idioms	ne olduğunu/nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilmek	know only too well v.
473	Idioms	çok açık giyinip hayal gücüne bir şey bırakmamak	leave nothing to the imagination v.
474	Idioms	çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek	look like the cat that ate the canary v.
475	Idioms	çok matah bir şey yapmış gibi görünmek	look like the cat that ate the canary v.
476	Idioms	(birinden) çok şey istemek/beklemek	make demands of (one) v.
477	Idioms	'-den çok şey istemek/beklemek	make demands of v.
478	Idioms	(bir şey yapmak için) çok büyük çaba sarf etmek	make every effort (to do something) v.
479	Idioms	(birinden/bir şeyden) çok şey istemek/beklemek	make demands on (someone or something) v.
480	Idioms	bir şey için çok çabalamak	put your back into something v.
481	Idioms	bir şeyi/bir şey yapmayı çok istemek	have your sights set on something/on doing something v.
482	Idioms	bir şeyi/bir şey yapmayı çok istemek	set your sights on something/on doing something v.
483	Idioms	(bir şey) için çok çabalamak/gayret göstermek	take (great) pains over (something) v.
484	Idioms	(bir şey) için çok uğraşmak	take (great) pains with (something) v.
485	Idioms	(bir şey) için çok çabalamak/gayret göstermek	take (great) pains with (something) v.
486	Idioms	(bir şey) için çok zahmet çekmek	take (great) pains over (something) v.
487	Idioms	(bir şey) için çok uğraşmak	take (great) pains over (something) v.
488	Idioms	(bir şey) için çok zahmet çekmek	take (great) pains with (something) v.
489	Idioms	çok fazla şey yüklenmek	take on too much v.
490	Idioms	(bir şey) yapmaya çok yakın olmak	teeter on the edge of (something) v.
491	Idioms	bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak	tear out (one's) hair v.
492	Idioms	(bir şey) yapmaya çok yakın olmak	teeter on the brink of (something) v.
493	Idioms	(bir şey yapmakta) çok kararlı	bound and determined to (do something) adj.
494	Idioms	(bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı	bound and determined to (do something) adj.
495	Idioms	bir şey için çok uygun	cut out for something adj.
496	Idioms	(biri/bir şey) konusunda çok katı	death on (someone or something) adj.
497	Idioms	(bir şey) konusunda çok becerikli	death on (something) adj.
498	Idioms	birinden çok şey bekleyen	hard on someone adj.
499	Idioms	bir şey yapmakla çok ilgili	keen on doing something adj.
500	Idioms	(biri/bir şey) için çok heyecanlı	keen about (someone or something) adj.