|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
çok komik şey |
panic i.
|
|
2 |
Genel |
çok kolay şey |
doddle i.
|
|
3 |
Genel |
çok kalitesiz şey |
stinker i.
|
|
4 |
Genel |
çok komik şey |
scream i.
|
|
5 |
Genel |
çok sevilen (kimse/şey) |
idol i.
|
|
6 |
Genel |
devasa ve çok çirkin şey |
monstrosity i.
|
|
7 |
Genel |
bir şey yapmayı çok isteme |
the urge to i.
|
|
8 |
Genel |
çok istenen şey |
prize i.
|
|
9 |
Genel |
çok büyük şey |
spanker i.
|
|
10 |
Genel |
çok rağbet gören şey |
rage i.
|
|
11 |
Genel |
hayat hakkında çok şey bilme |
sophistication i.
|
|
12 |
Genel |
çok kolay şey |
cinch i.
|
|
13 |
Genel |
çok kolay bir şey |
a piece of cake i.
|
|
14 |
Genel |
çok büyük şey |
immensity i.
|
|
15 |
Genel |
çok ucuz şey |
snip i.
|
|
|
16 |
Genel |
çok istenilen şey |
prize i.
|
|
17 |
Genel |
çok kısa süren şey |
snatch i.
|
|
18 |
Genel |
çok şey isteyen |
gracioso i.
|
|
19 |
Genel |
çok sevilen kimse şey |
idol i.
|
|
20 |
Genel |
çok iyi şey |
beauty i.
|
|
21 |
Genel |
o zamandan bu zamana çok şey değişti |
a lot of water has flowed beneath the bridge i.
|
|
22 |
Genel |
çok etkileyici kimse/şey |
blockbuster i.
|
|
23 |
Genel |
çok etkili şey |
blockbuster i.
|
|
24 |
Genel |
çok beğenilen şey |
acquired taste i.
|
|
25 |
Genel |
çok sevilen şey |
acquired taste i.
|
|
26 |
Genel |
çok renkli şey |
rainbow i.
|
|
27 |
Genel |
dikkati en çok çeken şey |
center of gravity i.
|
|
28 |
Genel |
az ve öz konuşarak çok şey anlatma |
laconicism i.
|
|
29 |
Genel |
az ve öz konuşarak çok şey anlatma |
laconism i.
|
|
30 |
Genel |
çok iyi şey |
the business i.
|
|
31 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
tidy sum i.
|
|
32 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
sight i.
|
|
33 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
mess i.
|
|
34 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
pot i.
|
|
35 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
flock i.
|
|
|
36 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
deal i.
|
|
37 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
batch i.
|
|
38 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
mass i.
|
|
39 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
pile i.
|
|
40 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
mountain i.
|
|
41 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
wad i.
|
|
42 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
stack i.
|
|
43 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
spate i.
|
|
44 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
quite a little i.
|
|
45 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
mint i.
|
|
46 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
mickle i.
|
|
47 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
peck i.
|
|
48 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
passel i.
|
|
49 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
muckle i.
|
|
50 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
hatful i.
|
|
51 |
Genel |
çok yavaş şey |
tortoise i.
|
|
52 |
Genel |
çok önemli şey |
earthshaker i.
|
|
53 |
Genel |
çok ve sık gelen şey |
avalanche i.
|
|
54 |
Genel |
çok sayıda şey |
yard i.
|
|
55 |
Genel |
çok fazla şey |
yard i.
|
|
56 |
Genel |
çok bölümlü/parçalı şey |
manifold i.
|
|
57 |
Genel |
çok beğenilen şey |
bell ringer i.
|
|
58 |
Genel |
en çok satılan şey |
best-seller i.
|
|
59 |
Genel |
çok istenen şey |
weakness i.
|
|
60 |
Genel |
görünüm olarak diğerine çok benzeyen veya diğeriyle çok uyumlu olan şey |
match i.
|
|
61 |
Genel |
çok miktarda şey |
many i.
|
|
62 |
Genel |
insanların ya çok sevdiği ya da nefret ettiği şey |
marmite i.
|
|
63 |
Genel |
çok büyük şey |
wilderness i.
|
|
64 |
Genel |
çok tehlikeli şey |
wilderness i.
|
|
65 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
wilderness i.
|
|
66 |
Genel |
çok hızlı ve şiddetli hareket eden şey |
wildfire i.
|
|
67 |
Genel |
çok miktarda fışkıran şey |
bolt i.
|
|
68 |
Genel |
çok miktarda olan şey |
meine i.
|
|
69 |
Genel |
en çok kınanması gereken şey |
worst i.
|
|
70 |
Genel |
çok yoğun ve baskılı şey |
mindblower i.
|
|
71 |
Genel |
çok küçültülmüş boyut, form ve ölçekte üretilmiş şey |
miniature i.
|
|
72 |
Genel |
çok küçük şey |
minute [obsolete] i.
|
|
73 |
Genel |
çok kişiyi kendine çeken şey |
honeypot i.
|
|
74 |
Genel |
çok sayıda şey |
mobs i.
|
|
75 |
Genel |
başkasının çok benzeri olan şey |
look-alike i.
|
|
|
76 |
Genel |
çok hızlı ve isabetli atılan şey |
bullet [us] i.
|
|
77 |
Genel |
pek çok şey |
loads (of) i.
|
|
78 |
Genel |
çok zor şey |
chinese puzzle i.
|
|
79 |
Genel |
çok karmaşık şey |
chinese puzzle i.
|
|
80 |
Genel |
çok tanıdık gelen şey |
déjà vu i.
|
|
81 |
Genel |
çok eski şey |
granddaddy i.
|
|
82 |
Genel |
çok saygıdeğer şey |
granddaddy i.
|
|
83 |
Genel |
çok popüler şey |
hit i.
|
|
84 |
Genel |
çok başarılı olan şey |
hit i.
|
|
85 |
Genel |
çok tehlikeli şey |
murder i.
|
|
86 |
Genel |
çok tanıdık şey |
old shoe i.
|
|
87 |
Genel |
çok aşina şey |
old shoe i.
|
|
88 |
Genel |
çok kışkırtıcı şey |
devil i.
|
|
89 |
Genel |
çok zor şey |
devil i.
|
|
90 |
Genel |
çok uğraştırıcı şey |
devil i.
|
|
91 |
Genel |
çok sayıda olan şey |
million i.
|
|
92 |
Genel |
çok küçük şey |
dot i.
|
|
93 |
Genel |
çok ihtişamlı olup diğerlerine hükmedebilen şey |
colossus i.
|
|
94 |
Genel |
çok küçük şey |
pin i.
|
|
95 |
Genel |
çok keyif veren şey |
feast i.
|
|
96 |
Genel |
ağırlığı çok hafif olan şey |
feather weight i.
|
|
97 |
Genel |
çok küçük şey |
peanuts i.
|
|
98 |
Genel |
çok kıymetli şey |
pearl i.
|
|
99 |
Genel |
çok önemli şey |
pivotal i.
|
|
100 |
Genel |
çok az bilinen şey |
corner i.
|
|
101 |
Genel |
gerçek olmaktan çok gösterişli olan bir şey |
ormolu i.
|
|
102 |
Genel |
üzerine çok şey yazılabilir olma |
scribaciousness i.
|
|
103 |
Genel |
çok kolay olan şey |
sitter i.
|
|
104 |
Genel |
çok rastlanan şey |
prevalent i.
|
|
105 |
Genel |
çok büyük veya güzel olan şey |
smasher i.
|
|
106 |
Genel |
çok etkili şey |
supergiant i.
|
|
107 |
Genel |
çok büyük şey |
supergiant i.
|
|
108 |
Genel |
çok gizli şey |
supersecret i.
|
|
109 |
Genel |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something f.
|
|
110 |
Genel |
bir şey yapmayı çok istemek |
feel urge to f.
|
|
111 |
Genel |
bir şey yapmayı çok istemek |
have an urge to f.
|
|
112 |
Genel |
çok bulunmak (bir şey) |
be studded with f.
|
|
113 |
Genel |
çok şey ifade etmek |
mean everything to (me/him/her) f.
|
|
114 |
Genel |
bir şey yapmayı çok istemek |
get urge to f.
|
|
115 |
Genel |
çok şey ifade etmek |
be important f.
|
|
116 |
Genel |
çok şey ifade etmek |
matter a lot f.
|
|
117 |
Genel |
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something f.
|
|
118 |
Genel |
çok şey ifade etmek |
mean a lot f.
|
|
119 |
Genel |
yapılacak çok şey/şeyi olmak |
have a lot to do f.
|
|
120 |
Genel |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
work hard at something f.
|
|
121 |
Genel |
biri hakkında çok az şey bilmek |
know very little about someone f.
|
|
122 |
Genel |
biri hakkında çok az şey bilmek |
know little about someone f.
|
|
123 |
Genel |
birisi hakkında çok şey bilmek |
know a lot about someone f.
|
|
124 |
Genel |
çok şey katmak |
contribute a lot f.
|
|
125 |
Genel |
çok şey öğretmek |
overteach f.
|
|
126 |
Genel |
(bir şey) için çok ağır olmak |
outweigh f.
|
|
127 |
Genel |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) f.
|
|
128 |
Genel |
çok ince (şey) |
tenuous s.
|
|
129 |
Genel |
içi çok şey alan |
capacious s.
|
|
130 |
Genel |
çok şey isteyen ve bekleyen |
demanding s.
|
|
131 |
Genel |
hayat hakkında çok şey bilen (kimse) |
sophisticated s.
|
|
132 |
Genel |
çok sevilen (kimse/şey) |
favorite s.
|
|
133 |
Genel |
çok kötü (şey) |
wicked s.
|
|
134 |
Genel |
çok şey vaat eden |
toward s.
|
|
135 |
Genel |
çok şey isteyen |
demanding s.
|
|
136 |
Genel |
çok güvenilir (şey) |
authoritative s.
|
|
137 |
Genel |
çok sevilen (kimse/şey) |
favourite s.
|
|
138 |
Genel |
çok şey istemeyen |
undemanding s.
|
|
139 |
Genel |
üzerine düşünecek çok şey sunan |
meaty s.
|
|
140 |
Genel |
hayat hakkında çok şey bilen |
worldly s.
|
|
141 |
Genel |
fazlasıyla çok şey isteyen |
overdemanding s.
|
|
Phrasals |
|
142 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) arasında yavaş yavaş yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) usulca yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) dikkatlice yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) adımlarını dikkatle atmak |
step between (someone or something) f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) parmaklarının ucuna basmak |
step between (someone or something) f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about (someone or something) f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about someone or something f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood on someone or something f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood over someone or something f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) çok dokunmak |
cut up about (someone or something f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak |
murder on something f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
bir şey için çok harcamak |
spend something for something f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
bir şey hakkında çok konuşmak |
yack something up f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde çok çaba sarf etmek/çalışmak |
labor over something f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
labor at something f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ter dökmek/çok çalışmak |
sweat for f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) nedeniyle çok sevinmek |
exult over (something) f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something on someone f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something on someone f.
|
|
161 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something upon someone f.
|
|
162 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something upon someone f.
|
|
163 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) aracılığıyla çok sayıda insanı çekmek |
pump through (something) f.
|
|
164 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket into (something or some place) f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
rocket into (something or some place) f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket to (something or some place) f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
rocket to (something or some place) f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket into (something or some place) f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
skyrocket into (something or some place) f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket to (something or some place) f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
skyrocket to (something or some place) f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak |
jam with (something) f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak |
jam with (something) f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak |
jam with (something) f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
çok sayıda biri/bir şey olmak |
abound with someone or something f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde durmaksızın/çok sıkı çalışmak |
bang away at (something) f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak |
come close (to something/to doing something) f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için/uğruna çok çalışmak |
labor for (something) f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) çok fazla (bir şey) yüklemek |
load (something) with (something) f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
(birine) bir sürü/çok miktarda (bir şey) vermek |
ply (one) with (something) f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
(çok bir şey) kazanmak |
rake in (something) f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için ter dökmek/çok çalışmak |
sweat for (something) f.
|
|
Phrases |
|
183 |
İfadeler |
gelecekte çok yaygınlaşacak olan şey |
the wave of the future i.
|
|
184 |
İfadeler |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) |
not so much (something) as (something else) zf.
|
|
185 |
İfadeler |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) |
not so much something as something zf.
|
|
186 |
İfadeler |
çok da planlanmış/düşünülmüş bir şey değil |
more by accident than (by) judgment expr.
|
|
187 |
İfadeler |
siyasette bir haftada çok şey değişebilir |
a week is a long time in politics expr.
|
|
188 |
İfadeler |
çok büyük bir şey |
something really big expr.
|
|
189 |
İfadeler |
en çok rahatsız eden şey |
most galling of all expr.
|
|
Proverb |
|
190 |
Atasözü |
bir şey beklemeyen (çok şey umut etmeyen) hayal kırıklığına uğramaz |
blessed is he who expects nothing for he shall never be disappointed
|
|
191 |
Atasözü |
gösterişli/asil bir şey çok hızlıca komik bir şeye dönüşebilir |
from the sublime to the ridiculous is only a step
|
|
Colloquial |
|
192 |
Konuşma Dili |
çok hoş ya da memnun edici şey |
nectar i.
|
|
193 |
Konuşma Dili |
çok kötü bir şey |
the pits i.
|
|
194 |
Konuşma Dili |
belli bir çevrede ya da yerde çok tanınan/nüfuzlu ya da başarılı kişi veya şey |
big in (something or somewhere) i.
|
|
195 |
Konuşma Dili |
başarılmak ve kazanılmak istenen çok önemli bir şey |
big one i.
|
|
196 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmaya çok uygun/ideal bir yer |
the place to be i.
|
|
197 |
Konuşma Dili |
çok aptalca şey |
a lot of nonsense i.
|
|
198 |
Konuşma Dili |
çok aptalca şey |
a lot of garbage i.
|
|
199 |
Konuşma Dili |
çok kıymetli şey |
hot commodity i.
|
|
200 |
Konuşma Dili |
çok rağbet gören şey |
hot commodity i.
|
|
201 |
Konuşma Dili |
ilk bakışta insanı çok etkileyen kimse veya şey |
drop dead gorgeous i.
|
|
202 |
Konuşma Dili |
pek çok şey |
lots of things i.
|
|
203 |
Konuşma Dili |
çok sıkıcı yer/şey |
dullsville i.
|
|
204 |
Konuşma Dili |
öyle çok iyi (biri veya bir şey) olmama |
no bargain i.
|
|
205 |
Konuşma Dili |
çok hassas bir şey, yazı, konu |
glop i.
|
|
206 |
Konuşma Dili |
çok içli bir şey, yazı, konu |
glop i.
|
|
207 |
Konuşma Dili |
çok iyi (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) i.
|
|
208 |
Konuşma Dili |
çok heyecan verici (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) i.
|
|
209 |
Konuşma Dili |
çok ilginç (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) i.
|
|
210 |
Konuşma Dili |
alınan/elde edilen çok sayıda şey |
haul i.
|
|
211 |
Konuşma Dili |
çok sayıda şey |
haul i.
|
|
212 |
Konuşma Dili |
çok özel bir şey |
honey of a something i.
|
|
213 |
Konuşma Dili |
çok satan şey/ürün |
hot item i.
|
|
214 |
Konuşma Dili |
çok satılan şey/ürün |
hot item i.
|
|
215 |
Konuşma Dili |
çok heyecan verici şey |
eyepopper i.
|
|
216 |
Konuşma Dili |
çok heyecan verici şey |
eye-popper i.
|
|
217 |
Konuşma Dili |
çok fazla (bir şey) |
load of (something) i.
|
|
218 |
Konuşma Dili |
çok büyük şey |
lollapalooza i.
|
|
219 |
Konuşma Dili |
bir şeyi çok hızlı yapan kimse/şey |
speed merchant i.
|
|
220 |
Konuşma Dili |
çok tuhaf tip/şey |
queer one i.
|
|
221 |
Konuşma Dili |
çok acayip tip/şey |
queer one i.
|
|
222 |
Konuşma Dili |
çok garip tip/şey |
queer one i.
|
|
223 |
Konuşma Dili |
çok miktarda şey |
whips (of) [australia] i.
|
|
224 |
Konuşma Dili |
çok bir basit şey |
(it’s) a doddle [uk] i.
|
|
225 |
Konuşma Dili |
çok kolay bir şey |
(it’s) a doddle [uk] i.
|
|
226 |
Konuşma Dili |
çok şey isteyen kimse |
ball-breaker i.
|
|
227 |
Konuşma Dili |
çok şey isteyen kimse |
ball-buster i.
|
|
228 |
Konuşma Dili |
çok büyük şey |
old man i.
|
|
229 |
Konuşma Dili |
çok eski bir şey |
old-timer i.
|
|
230 |
Konuşma Dili |
en çok sevilen şey |
dish i.
|
|
231 |
Konuşma Dili |
çok benzer olan şey |
clone i.
|
|
232 |
Konuşma Dili |
(bir şey) elde etmek/almak için çok uğraşmak/çalışmak |
be out for (something) f.
|
|
233 |
Konuşma Dili |
bir şey için çok sıkı çalışmak |
bash away [brit] f.
|
|
234 |
Konuşma Dili |
çok fazla bir şey içermek |
heavy on f.
|
|
235 |
Konuşma Dili |
çok fazla şey/ayrıntı bilmek |
know too much f.
|
|
236 |
Konuşma Dili |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) f.
|
|
237 |
Konuşma Dili |
(bir şeyden) çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) f.
|
|
238 |
Konuşma Dili |
bir şey olmaktan çok başka bir şey olmak |
be not so much something as something f.
|
|
239 |
Konuşma Dili |
bir şeyden çok bir şey olmak |
be not so much something as something f.
|
|
240 |
Konuşma Dili |
çok can sıkıcı biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] f.
|
|
241 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) olmak |
be more than (something) f.
|
|
242 |
Konuşma Dili |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something f.
|
|
243 |
Konuşma Dili |
(bir şey için) çok üzgün |
all tore up (about something) s.
|
|
244 |
Konuşma Dili |
(bir şey için) çok üzgün |
all tore up (about something) s.
|
|
245 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) |
plenty of (something) s.
|
|
246 |
Konuşma Dili |
pek çok (bir şey) |
plenty of (something) s.
|
|
247 |
Konuşma Dili |
rezil/çok kötü/bombok (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something zf.
|
|
248 |
Konuşma Dili |
çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something zf.
|
|
249 |
Konuşma Dili |
rezil/çok kötü/bombok (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something zf.
|
|
250 |
Konuşma Dili |
çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something zf.
|
|
251 |
Konuşma Dili |
her şey çok güzel olacak |
she'll be right, mate [australia] expr.
|
|
252 |
Konuşma Dili |
her şey çok güzel olacak |
she’ll be right [australia] expr.
|
|
253 |
Konuşma Dili |
çok iyi/sıkı/süper/harika (kişi/şey) |
one heck of a (something or someone) expr.
|
|
254 |
Konuşma Dili |
berbat/çok kötü/tam bir baş belası (kişi/şey) |
one heck of a (something or someone) expr.
|
|
255 |
Konuşma Dili |
çok zor (şey) |
one heck of a (something or someone) expr.
|
|
256 |
Konuşma Dili |
çok korkunç bir şey oldu |
something terrible has happened expr.
|
|
257 |
Konuşma Dili |
çok az (bir şey) |
a (damn) sight less/fewer (something) expr.
|
|
258 |
Konuşma Dili |
çok fazla (bir şey) |
a (damn) sight more (something) expr.
|
|
259 |
Konuşma Dili |
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylüyor |
it says a lot, much, about/for somebody/something (that...) expr.
|
|
260 |
Konuşma Dili |
çok sayıda (şey) |
a million and one (something) expr.
|
|
261 |
Konuşma Dili |
çok fazla (şey) |
a million and one (something) expr.
|
|
262 |
Konuşma Dili |
sanki çok önemli bir şey yaptı |
didn't invent gunpowder expr.
|
|
263 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
264 |
Konuşma Dili |
(bir şey) çok yakında! |
roll on (something)! expr.
|
|
265 |
Konuşma Dili |
(bir şey) sana çok yakışıyor/yakışmış |
(something) is you expr.
|
|
266 |
Konuşma Dili |
daha çok (bir şey) gibi |
more like (something) expr.
|
|
267 |
Konuşma Dili |
çok bir şey (değil/yok) |
nothing much expr.
|
|
268 |
Konuşma Dili |
çok az şey |
nothing much expr.
|
|
269 |
Konuşma Dili |
istediğin kadar çok (bir şey) |
any amount of (something) expr.
|
|
270 |
Konuşma Dili |
istediğin kadar çok sayıda (bir şey) |
any amount of (something) expr.
|
|
271 |
Konuşma Dili |
çok fazla bir şey |
any amount/number of something expr.
|
|
272 |
Konuşma Dili |
çok sayıda bir şey |
any amount/number of something expr.
|
|
273 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) |
lovely and (something) [uk] expr.
|
|
274 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) |
nice and (something) expr.
|
|
275 |
Konuşma Dili |
(bir şey) çok lazımdı |
(something) is all (one) needs expr.
|
|
276 |
Konuşma Dili |
(bir şey) çok lazımdı |
(something) is just what (one) needs expr.
|
|
277 |
Konuşma Dili |
çok miktarda (bir şey) |
a load of (something) expr.
|
|
278 |
Konuşma Dili |
çok az (bir şey) |
a shade (something) expr.
|
|
279 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) |
all too (something) expr.
|
|
280 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) |
all too (something) expr.
|
|
281 |
Konuşma Dili |
çok sayıda biri/bir şey |
any number of someone or something expr.
|
|
282 |
Konuşma Dili |
yeteri kadar çok sayıda biri/bir şey |
any number of someone or something expr.
|
|
283 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) |
(a) heap of (something) expr.
|
|
284 |
Konuşma Dili |
çok fazla (bir şey) |
(a) heap of (something) expr.
|
|
285 |
Konuşma Dili |
rezil/çok kötü/bombok (bir kişi/bir şey) |
hell of a (person or thing) expr.
|
|
286 |
Konuşma Dili |
çok sayıda/miktarda (bir şey) |
hell of a lot of (something) expr.
|
|
287 |
Konuşma Dili |
bence (bir şey) eksikliğin çok sinir bozucu |
I find your lack of (something) disturbing expr.
|
|
288 |
Konuşma Dili |
bence (bir şey) eksikliğin çok üzücü |
I find your lack of (something) disturbing expr.
|
|
289 |
Konuşma Dili |
çok fazla (bir şey) |
loads (of something) expr.
|
|
290 |
Konuşma Dili |
çok miktarda (bir şey) |
loads (of something) expr.
|
|
291 |
Konuşma Dili |
çok az şey |
not much of anything expr.
|
|
292 |
Konuşma Dili |
çok (bir şey) |
only too (something) expr.
|
|
293 |
Konuşma Dili |
pek çok şey |
thing or two expr.
|
|
Idioms |
|
294 |
Deyim |
belirli bir amaç için çok uygun kişi veya şey |
raw material i.
|
|
295 |
Deyim |
arayıp bulması çok zor olan şey |
needle in a haystack i.
|
|
296 |
Deyim |
çok zorlu şey |
a deuce of a (something) i.
|
|
297 |
Deyim |
çok keyif veren şey |
a joy to behold i.
|
|
298 |
Deyim |
çok eğlenceli şey |
a kick in the pants i.
|
|
299 |
Deyim |
kolayca ya da çok bir çabayla yapılan her şey |
chip shot i.
|
|
300 |
Deyim |
çok heyecanlı kimse veya şey |
a three-alarm fire i.
|
|
301 |
Deyim |
çok heyecanlı kimse veya şey |
a five-alarm fire i.
|
|
302 |
Deyim |
çok istenen ama elde edilmesi/ulaşılması zor şey |
the end of the rainbow i.
|
|
303 |
Deyim |
daha çok başında/ hazırlık aşamasında olan şey |
glint in (one's) eye(s) i.
|
|
304 |
Deyim |
çok heyecan verici şey/kimse |
five-alarm fire i.
|
|
305 |
Deyim |
çok heyecan verici şey/kimse |
three-alarm fire i.
|
|
306 |
Deyim |
çok zor (bir şey) |
a deuce of a (something) i.
|
|
307 |
Deyim |
çok kötü (bir şey) |
a deuce of a (something) i.
|
|
308 |
Deyim |
çok iyi sahnelenen şey |
grandstand play i.
|
|
309 |
Deyim |
çok tehlikeli şey |
widow maker i.
|
|
310 |
Deyim |
asıl istenene en çok benzeyen şey |
the next best thing i.
|
|
311 |
Deyim |
çok miktarda (bir şey) |
slews of (something) i.
|
|
312 |
Deyim |
çok miktarda (bir şey) |
slues of (something) i.
|
|
313 |
Deyim |
çok şey anlatan suskunluk |
an eloquent silence i.
|
|
314 |
Deyim |
kelimelerden daha çok şey anlatan/daha etkili olan suskunluk |
an eloquent silence i.
|
|
315 |
Deyim |
değişimi/ilerlemeyi çok zor kılan şey |
a dead weight i.
|
|
316 |
Deyim |
çok bir basit şey |
a doddle [uk/australia] i.
|
|
317 |
Deyim |
çok kolay bir şey |
a doddle [uk/australia] i.
|
|
318 |
Deyim |
çok karmaşık şey |
a head-scratcher i.
|
|
319 |
Deyim |
çok fazla (bir şey) |
a hundred and one (something) i.
|
|
320 |
Deyim |
çok sayıda/miktarda (bir şey) |
a hundred and one (something) i.
|
|
321 |
Deyim |
(yapacak) çok fazla şey |
a hundred/thousand/million and one things/things to do i.
|
|
322 |
Deyim |
(yapacak) çok sayıda/miktarda şey |
a hundred/thousand/million and one things/things to do i.
|
|
323 |
Deyim |
(yapacak) pek çok şey |
a hundred/thousand/million and one things/things to do i.
|
|
324 |
Deyim |
yapacak çok şey/iş |
a lot on (one's) plate i.
|
|
325 |
Deyim |
yapılması gereken çok şey/iş |
a lot on (one's) plate i.
|
|
326 |
Deyim |
arayıp bulması çok zor olan şey |
a needle in a haystack i.
|
|
327 |
Deyim |
çok para vadeden şey |
a pot of gold [us] i.
|
|
328 |
Deyim |
ileride çok kazandırması umulan şey |
a pot of gold [us] i.
|
|
329 |
Deyim |
çok para getirecek şey |
a pot of gold [us] i.
|
|
330 |
Deyim |
çok para vadeden şey |
a crock of gold [uk] i.
|
|
331 |
Deyim |
ileride çok kazandırması umulan şey |
a crock of gold [uk] i.
|
|
332 |
Deyim |
çok para getirecek şey |
a crock of gold [uk] i.
|
|
333 |
Deyim |
çok farklı tip/şey |
a rare bird i.
|
|
334 |
Deyim |
çok acayip bir şey |
a real doozy i.
|
|
335 |
Deyim |
çok sayıda (bir şey) |
a slew of (something) i.
|
|
336 |
Deyim |
çok miktarda (bir şey) |
a slew of (something) i.
|
|
337 |
Deyim |
çok para yiyip hiçbir işe yaramayan şey, bina, proje |
a white elephant i.
|
|
338 |
Deyim |
çok para harcanan fakat bir işe yaramayan şey, bina, proje |
a white elephant i.
|
|
339 |
Deyim |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole new ball game i.
|
|
340 |
Deyim |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole other ball of wax i.
|
|
341 |
Deyim |
çok hassas şey |
candle in the wind i.
|
|
342 |
Deyim |
çok zayıf şey |
candle in the wind i.
|
|
343 |
Deyim |
çok şey anlatan suskunluk |
eloquent silence i.
|
|
344 |
Deyim |
kelimelerden daha çok şey anlatan/daha etkili olan suskunluk |
eloquent silence i.
|
|
345 |
Deyim |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan şey |
potemkin i.
|
|
346 |
Deyim |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary i.
|
|
347 |
Deyim |
çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary i.
|
|
348 |
Deyim |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary i.
|
|
349 |
Deyim |
çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary i.
|
|
350 |
Deyim |
çok istediği şey/kimse |
your heart's desire [literary] i.
|
|
351 |
Deyim |
en çok nefret ettiği şey |
her, his pet hate [uk] i.
|
|
352 |
Deyim |
çok benzeyen kimse ya da şey |
first cousin i.
|
|
353 |
Deyim |
(biri için) çok şey ifade etmek |
mean something f.
|
|
354 |
Deyim |
(bir şey için) çok heyecanlanmak |
be keen about f.
|
|
355 |
Deyim |
(bir şey için) çok heyecanlı olmak |
be keen about f.
|
|
356 |
Deyim |
(bir şey) olarak çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be (something) f.
|
|
357 |
Deyim |
çok büyük/yüksek olasılıkla/ihtimalle (bir şey olacağını veya durumun öyle olduğunu) düşünmek |
bet (someone) a pound to a penny f.
|
|
358 |
Deyim |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a fine line between (something) f.
|
|
359 |
Deyim |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a thin line between (something) f.
|
|
360 |
Deyim |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help but notice (that) (something) f.
|
|
361 |
Deyim |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help noticing (that) (something) f.
|
|
362 |
Deyim |
çok az şey bilmek ama bilmek de istememek |
know little and care less (about someone or something) f.
|
|
363 |
Deyim |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak |
say a great deal about (someone or something) f.
|
|
364 |
Deyim |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek |
say a great deal about (someone or something) f.
|
|
365 |
Deyim |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek |
say a great deal about (someone or something) f.
|
|
366 |
Deyim |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak |
say a great deal about (someone or something) f.
|
|
367 |
Deyim |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek |
say a great deal about (someone or something) f.
|
|
368 |
Deyim |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek |
say a great deal about (someone or something) f.
|
|
369 |
Deyim |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
tear one's hair out f.
|
|
370 |
Deyim |
bir şey için çok heyecanlı olmak |
be in a fever about something f.
|
|
371 |
Deyim |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
hammer away at f.
|
|
372 |
Deyim |
bir şey hakkında çok şey söylemek (bir şey hakkında fikir/ipucu vb vermek) |
say a lot about something f.
|
|
373 |
Deyim |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
pull one's hair out f.
|
|
374 |
Deyim |
çok bir şey / anlam ifade etmemek |
not come to much f.
|
|
375 |
Deyim |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
like the cat that got the cream f.
|
|
376 |
Deyim |
çok değerli bir şey bulmak |
strike oil f.
|
|
377 |
Deyim |
çok pahalı bir şey alıp ufak harcamalardan kaçınmak |
spoil the ship for a hap'orth of tar f.
|
|
378 |
Deyim |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
like the cat that ate the canary f.
|
|
379 |
Deyim |
çok riskli bir şey yapmak |
risk life and limb f.
|
|
380 |
Deyim |
çok şey söylemek |
speak volumes f.
|
|
381 |
Deyim |
çok sıkıcı bir şey izlemek |
watch paint dry f.
|
|
382 |
Deyim |
çok bir şey / anlam ifade etmemek |
not count for much f.
|
|
383 |
Deyim |
gereksiz bir şey hakkında çok konuşmak |
be rabbiting on about something f.
|
|
384 |
Deyim |
kadir kıymet bilmeyen birisine çok değerli bir şey sunmak |
cast pearls before swine f.
|
|
385 |
Deyim |
(birisi için) çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak |
be meat and drink to somebody f.
|
|
386 |
Deyim |
çok tehlikeli ya da riskli bir şey yapmak |
dance on the razor's edge f.
|
|
387 |
Deyim |
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylemek |
say a great deal about (someone or something) f.
|
|
388 |
Deyim |
(bir şey) hakkında çok katı olmak |
be death on (someone or something) f.
|
|
389 |
Deyim |
(bir şey) çok büyük miktarda olmak |
have (something) coming out of (one's) ears f.
|
|
390 |
Deyim |
bir şey yapmak için çok paraya, zamana sahip olmak |
have money, time to play with f.
|
|
391 |
Deyim |
bir şey, yapmak için harcayacak çok parası, vakti olmak |
have money, time to play with f.
|
|
392 |
Deyim |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey söylemek |
say a great deal about (someone or something) f.
|
|
393 |
Deyim |
çok farklı bir şey/durum olmak |
be another matter f.
|
|
394 |
Deyim |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up about (something) f.
|
|
395 |
Deyim |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up (about/with something) [uk] f.
|
|
396 |
Deyim |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up with (something) [uk] f.
|
|
397 |
Deyim |
(bir şey) için çok çaba sarf etmek |
grab (something) by the throat f.
|
|
398 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında çok iyi düşüncelere sahip olmak |
think greatly of (someone or something) f.
|
|
399 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında çok iyi görüşleri olmak |
think greatly of (someone or something) f.
|
|
400 |
Deyim |
(bir şey) çok fazla olmak |
have (something) up the yin-yang f.
|
|
401 |
Deyim |
bir şey yapmanın çok iyi bir yolunu bulmak |
have the right idea f.
|
|
402 |
Deyim |
(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenmek, strese girmek, üzülmek |
get gray hair from (someone or something) f.
|
|
403 |
Deyim |
(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenip, strese girip, üzülüp saçları ağarmak |
get gray hair from (someone or something) f.
|
|
404 |
Deyim |
çok açık giyinip hayal gücüne bir şey bırakmamak |
leave little to the imagination f.
|
|
405 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok endişelenmemek |
not lose (any) sleep (over someone or something) f.
|
|
406 |
Deyim |
bir şey için çok endişelenmemek |
not lose any sleep over something f.
|
|
407 |
Deyim |
biri/bir şey için çok endişelenmemek |
not lose any sleep over somebody/something f.
|
|
408 |
Deyim |
biri/bir şey için çok endişelenmemek |
lose no sleep over somebody/something f.
|
|
409 |
Deyim |
(bir şey) hakkında çok katı olmak |
be death on (something) f.
|
|
410 |
Deyim |
çok farklı bir konu/şey olmak |
be another thing f.
|
|
411 |
Deyim |
birbirine çok yakın iki şey olmak |
be different sides of the same coin f.
|
|
412 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
be keen about (someone or something) f.
|
|
413 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen about (someone or something) f.
|
|
414 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak |
be keen about (someone or something) f.
|
|
415 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
be keen on (someone or something) f.
|
|
416 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen on (someone or something) f.
|
|
417 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak |
be keen on (someone or something) f.
|
|
418 |
Deyim |
(biri) için çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak |
be meat and drink to (someone) f.
|
|
419 |
Deyim |
(biri) için çok çekici/cazip bir şey olmak |
be meat and drink to (someone) f.
|
|
420 |
Deyim |
çok iyi (bir şey) olmak |
be no mean (something) f.
|
|
421 |
Deyim |
farklı gibi görünen ama aslında birbirine çok yakın iki şey olmak |
be two sides of the same coin f.
|
|
422 |
Deyim |
(biri/bir şey) için deli divane olmak, (biri/bir şey) için çok heyecanlı/hevesli olmak |
be wild about (someone or something) f.
|
|
423 |
Deyim |
(biri/bir şey hakkında) çok endişeli olmak |
be worried sick (about someone or something) f.
|
|
424 |
Deyim |
(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak |
be (all) steamed up (about/over something) f.
|
|
425 |
Deyim |
(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak |
get (all) steamed up (about/over something) f.
|
|
426 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok çalışmak/çaba harcamak |
beat one's brains out (to do something) f.
|
|
427 |
Deyim |
(birini/bir şey) bulmak için çok uğraşmak |
beat the bushes (for someone or something) f.
|
|
428 |
Deyim |
(bir şey yapacağım diye/yapmak için) çok çaba sarf etmek |
break your neck (doing something/to do something) f.
|
|
429 |
Deyim |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
break balls to do something f.
|
|
430 |
Deyim |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
break one's balls to do something f.
|
|
431 |
Deyim |
bir şey yapmak için çok çaba sarf etmek |
break your neck to do something f.
|
|
432 |
Deyim |
kadir kıymet bilmeyen birisine çok değerli bir şey sunmak |
cast (one's) pearls before swine f.
|
|
433 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok kolay olmak |
come naturally (to somebody/something) f.
|
|
434 |
Deyim |
(biri/bir şey için) çok üzülmek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
435 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
fall over backwards (to do something) f.
|
|
436 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
bend over backwards (to do something) f.
|
|
437 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
lean over backwards (to do something) f.
|
|
438 |
Deyim |
(bir şey) için çok hevesli olmak |
get an itch for (something) f.
|
|
439 |
Deyim |
(bir şey) için çok hevesli olmak |
get the itch for (something) f.
|
|
440 |
Deyim |
(bir şey yapmayı) çok istemek/arzulamak |
get an itch to (do something) f.
|
|
441 |
Deyim |
(bir şey yapmaya) çok hevesli olmak |
get an itch to (do something) f.
|
|
442 |
Deyim |
(bir şey yapmayı) çok istemek/arzulamak |
get the itch to (do something) f.
|
|
443 |
Deyim |
(bir şey yapmaya) çok hevesli olmak |
get the itch to (do something) f.
|
|
444 |
Deyim |
(bir şey hakkında çok) heyecanlı olmak |
be (all) steamed up (about/over something) f.
|
|
445 |
Deyim |
(bir şey hakkında çok) heyecan yapmak |
get (all) steamed up (about/over something) f.
|
|
446 |
Deyim |
bir şey yapmaya çok katkıda bulunmak/katkısı olmak |
go a long way towards doing something f.
|
|
447 |
Deyim |
bir şey yapmaya çok yararlı olmak |
go a long way towards doing something f.
|
|
448 |
Deyim |
bir şey yapmaya çok yardımcı olmak |
go a long way towards doing something f.
|
|
449 |
Deyim |
biri/bir şey için çok heyecanlanmak |
go ape (over someone/something) f.
|
|
450 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any lengths to (do something) f.
|
|
451 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any lengths to (do something) f.
|
|
452 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any length to (do something) f.
|
|
453 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any length to (do something) f.
|
|
454 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any greats to (do something) f.
|
|
455 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any greats to (do something) f.
|
|
456 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any great to (do something) f.
|
|
457 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any great to (do something) f.
|
|
458 |
Deyim |
(bir şey için) çok para dökmek |
go to the expense (of doing something) f.
|
|
459 |
Deyim |
(bir şey için) çok para harcamak |
go to the expense (of doing something) f.
|
|
460 |
Deyim |
(bir şey için) çok masrafa girmek |
go to the expense (of doing something) f.
|
|
461 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak için çok para dökmek |
go to the expense of something/of doing something f.
|
|
462 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak için çok para harcamak |
go to the expense of something/of doing something f.
|
|
463 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak için çok masrafa girmek |
go to the expense of something/of doing something f.
|
|
464 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak için çok para dökmek |
go to a lot of expense of something/of doing something f.
|
|
465 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak için çok para harcamak |
go to a lot of expense of something/of doing something f.
|
|
466 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak için çok masrafa girmek |
go to a lot of expense of something/of doing something f.
|
|
467 |
Deyim |
çok az şey bilmek ama bilmek de istememek |
know little (or nothing) and care less f.
|
|
468 |
Deyim |
ne olduğunu/nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilmek |
know only too well f.
|
|
469 |
Deyim |
çok açık giyinip hayal gücüne bir şey bırakmamak |
leave nothing to the imagination f.
|
|
470 |
Deyim |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
look like the cat that ate the canary f.
|
|
471 |
Deyim |
çok matah bir şey yapmış gibi görünmek |
look like the cat that ate the canary f.
|
|
472 |
Deyim |
'-den çok şey istemek/beklemek |
make demands of f.
|
|
473 |
Deyim |
(birinden) çok şey istemek/beklemek |
make demands of (one) f.
|
|
474 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok şey istemek/beklemek |
make demands on (someone or something) f.
|
|
475 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) çok büyük çaba sarf etmek |
make every effort (to do something) f.
|
|
476 |
Deyim |
bir şey için çok çabalamak |
put your back into something f.
|
|
477 |
Deyim |
bir şeyi/bir şey yapmayı çok istemek |
set your sights on something/on doing something f.
|
|
478 |
Deyim |
bir şeyi/bir şey yapmayı çok istemek |
have your sights set on something/on doing something f.
|
|
479 |
Deyim |
(bir şey) için çok zahmet çekmek |
take (great) pains over (something) f.
|
|
480 |
Deyim |
(bir şey) için çok çabalamak/gayret göstermek |
take (great) pains over (something) f.
|
|
481 |
Deyim |
(bir şey) için çok uğraşmak |
take (great) pains over (something) f.
|
|
482 |
Deyim |
(bir şey) için çok zahmet çekmek |
take (great) pains with (something) f.
|
|
483 |
Deyim |
(bir şey) için çok çabalamak/gayret göstermek |
take (great) pains with (something) f.
|
|
484 |
Deyim |
(bir şey) için çok uğraşmak |
take (great) pains with (something) f.
|
|
485 |
Deyim |
çok fazla şey yüklenmek |
take on too much f.
|
|
486 |
Deyim |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
tear out (one's) hair f.
|
|
487 |
Deyim |
(bir şey) yapmaya çok yakın olmak |
teeter on the brink of (something) f.
|
|
488 |
Deyim |
(bir şey) yapmaya çok yakın olmak |
teeter on the edge of (something) f.
|
|
489 |
Deyim |
(bir şey yapmakta) çok kararlı |
bound and determined to (do something) s.
|
|
490 |
Deyim |
(bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı |
bound and determined to (do something) s.
|
|
491 |
Deyim |
bir şey için çok uygun |
cut out for something s.
|
|
492 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda çok katı |
death on (someone or something) s.
|
|
493 |
Deyim |
(bir şey) konusunda çok becerikli |
death on (something) s.
|
|
494 |
Deyim |
birinden çok şey bekleyen |
hard on someone s.
|
|
495 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı |
keen about (someone or something) s.
|
|
496 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı |
keen about (someone or something) s.
|
|
497 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı |
keen on (someone or something) s.
|
|
498 |
Deyim |
bir şey yapmak için çok heyecanlı |
keen on doing something s.
|
|
499 |
Deyim |
bir şey yapmaya çok hevesli |
keen on doing something s.
|
|
500 |
Deyim |
bir şey yapmakla çok ilgili |
keen on doing something s.
|
|