|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
uyumak üzere uzanmak |
go to sleep v.
|
|
2 |
Common Usage |
uyumak üzere uzanmak |
go to bed v.
|
|
General |
|
3 |
General |
bir hristiyanın kiliseye vermek üzere ayırdığı gelirinin yüzde onu |
tithe n.
|
|
4 |
General |
ilkinin etkisini pekiştirmek üzere tekrar yapılan aşı |
revaccination n.
|
|
5 |
General |
ileride kullanılmak üzere hazır olan miktar |
supply n.
|
|
6 |
General |
büyük mağazalarda işi idare eden ve müşterilere yardımcı olmak üzere dolaşan görevli |
floorwalker n.
|
|
7 |
General |
daha ileri sevk edilmek üzere |
for onward transmission n.
|
|
8 |
General |
gelişmiş haritalarda tepelerin dikliğini göstermek üzere kullanılan paralel çizgiler |
hachures n.
|
|
9 |
General |
yük taşımak üzere tasarlanmış taşıt |
van n.
|
|
10 |
General |
hayırsever bir kurum yararına satılmak üzere biriktirilen kullanılmış eşya |
jumble n.
|
|
11 |
General |
rüzgardan vs korunup özellikle güneş ışınlarını yakalamak üzere tasarlanmış yer |
suntrap n.
|
|
12 |
General |
ürün ve hizmet satmak üzere işe alınmış kişiler |
salespeople n.
|
|
13 |
General |
rüşvet olarak dağıtılmak üzere ayrılan fon |
slush fund n.
|
|
14 |
General |
bir tabakanın on sekiz yaprak olmak üzere katlanmasından meydana gelen forma veya kitap |
eighteenmo n.
|
|
15 |
General |
denize çıktıktan sonra açılmak üzere kaptana verilen kapalı zarf içindeki emir |
sealed orders n.
|
|
16 |
General |
bağlı adaları hariç olmak üzere kesintisiz büyük kara parçası |
mainland n.
|
|
17 |
General |
ölmek üzere kimse |
goner n.
|
|
18 |
General |
bitmek üzere olan ilişki |
relationship on the rock n.
|
|
19 |
General |
doldurulmak üzere hazırlanmış basılı belge |
form n.
|
|
20 |
General |
su taşımak üzere tasarlanmış köprü |
aqueduct n.
|
|
|
21 |
General |
kar üzerinde kaymak üzere üretilmiş araç |
sledge n.
|
|
22 |
General |
insanların bir şey beklemek üzere oluşturduğu sıra |
queue n.
|
|
23 |
General |
neredeyse kontrolden çıkmak üzere ve çok yayılmış olan salgın hastalık |
pandemic n.
|
|
24 |
General |
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan |
takeaway n.
|
|
25 |
General |
çelik (köklendirilmek üzere kesilen) |
slip n.
|
|
26 |
General |
melanezya, okyanusya avustralya, yeni zelanda, mikronesya ve polinezya dahil olmak üzere orta ve güney pasifik'teki adalar |
oceania n.
|
|
27 |
General |
yol ve caddelerde sürücü ve yayalara yardımcı olmak üzere bulunan çeşitli işaret ve düzenekler |
street furniture n.
|
|
28 |
General |
içine ilaç konulmak üzere yapılan küçük şişe |
gallipot n.
|
|
29 |
General |
başta olmak üzere |
being in the first place n.
|
|
30 |
General |
seçmek üzere gönderme |
consignment on approval n.
|
|
31 |
General |
diploma almak üzere olan mezun |
graduand n.
|
|
32 |
General |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
being valid from n.
|
|
33 |
General |
gitmek üzere |
bound for n.
|
|
34 |
General |
emzirici hayvanların çok yavrusu olduğu durumlarda tüm yavruların emzirilmesini mümkün kılmak üzere yavruları belirli bir sıraya göre meme uçlarına yerleştirme |
nurse sow n.
|
|
35 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
christian era n.
|
|
36 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
common era n.
|
|
37 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
current era n.
|
|
38 |
General |
ölmek üzere olan bir kişinin ettiği dua |
dying prayer n.
|
|
39 |
General |
ingilizlerin eskiden hindistan'a gitmek üzere yaptıkları ve yola dayanıklı olması için şerbetçiotunu bol kullandıkları bira |
india pale ale n.
|
|
40 |
General |
iki önde/iki arkada olmak üzere dört tekerlekli paten |
roller/quad skate n.
|
|
41 |
General |
tek parça genelde açılmamak üzere boyuna takılan metal kolye |
torque n.
|
|
42 |
General |
olmak üzere oluş |
forthcomingness n.
|
|
43 |
General |
olmak üzere oluş |
impendency n.
|
|
44 |
General |
olmak üzere oluş |
imminentness n.
|
|
45 |
General |
olmak üzere oluş |
imminency n.
|
|
46 |
General |
olmak üzere oluş |
imminence n.
|
|
47 |
General |
olmak üzere oluş |
impendence n.
|
|
48 |
General |
nasa'nın mars’taki kutup bölgesini incelemek üzere gönderdiği uzay aracı |
mars surveyor '98 lander n.
|
|
49 |
General |
nasa'nın mars’taki kutup bölgesini incelemek üzere gönderdiği uzay aracı |
mars polar lander n.
|
|
50 |
General |
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan |
take-away n.
|
|
51 |
General |
bir kızın evlendiğinde kullanmak üzere biriktirdiği eşyalar |
trousseau n.
|
|
52 |
General |
askeri baskınlara katılmak üzere eğitilmiş komando |
raider n.
|
|
53 |
General |
mutasarrıfa tarım ve marangozluk için kullanmak üzere tahsis edilmiş ormanlık arazi |
cartbote [obsolete] n.
|
|
54 |
General |
balo, karnaval gibi eğlencelerde kullanmak üzere içine konfeti konularak hazırlanmış yumurta kabuğu |
cascaron n.
|
|
55 |
General |
çay ya da parfüm yapımında kullanılmak üzere yağı çıkarılan kurutulmuş papatya çiçekleri |
chamomile n.
|
|
56 |
General |
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç |
tandem n.
|
|
57 |
General |
elde edilen para bağış olarak kullanılmak üzere satılan pul |
charity n.
|
|
58 |
General |
antik roma takviminde, her ayın ortasından önceki (kendisi de dahil olmak üzere) dokuzuncu gün (mart, mayıs, temmuz veya ekim ayının yedinci, diğer ayların ise beşinci gününe tekabül eder) |
nones n.
|
|
59 |
General |
1879'da irlanda'nın dublin kentinde kiracıların menfaatlerini korumak üzere kurulmuş bir dernek |
the land league n.
|
|
60 |
General |
dekorasyon, koruma veya sıcaklık sağlamak üzere bir nesnenin üzerine yerleştirilen bez |
throwover n.
|
|
|
61 |
General |
postanede dağıtılması için gönderilmek üzere bağlanmış bir grup posta |
tie-out n.
|
|
62 |
General |
kız izci birliğine yardım ve danışmanlık etmek üzere kurulmuş bir grup ebeveyn ve diğer ilgili yetişkinlerden oluşan komite |
troop committee n.
|
|
63 |
General |
incelenmek üzere parçalara ayrılmış vücut |
anatomy [obsolete] n.
|
|
64 |
General |
ırksal dengeyi sağlamak üzere öğrencilerin uzak okul bölgelerine taşınması uygulamasına karşı olan kimse |
antibuser [us] n.
|
|
65 |
General |
çeşitli dış mekan işlerini yapmak üzere ücret ödenen kimse |
yardman [us] n.
|
|
66 |
General |
ana konvoya katılmak üzere yola çıkan küçük konvoy |
joiner convoy n.
|
|
67 |
General |
ezilmek üzere prese taşınan üzümlerin konulduğu sepet |
main-hamper n.
|
|
68 |
General |
atış poligonunda vurulmak üzere fırlatılan kil disk |
bird n.
|
|
69 |
General |
zenci ve polinezyalıların köle olarak satılmak üzere kaçırılması |
blackbirding n.
|
|
70 |
General |
queensland yakınındaki ada yerlilerinin queensland şeker tarlalarında çalıştırılmak üzere toplanması |
blackbirding n.
|
|
71 |
General |
cenazelerde tabuta örtülmek üzere hazırlanan örtü şeklinde çiçek aranjmanı |
blanket n.
|
|
72 |
General |
doğumu mümkün hale getirmek için rahimdeki ceninin pozisyonunu değiştirmek üzere uygulanan hareket |
manoeuver n.
|
|
73 |
General |
sıralar halinde ekim yapabilmek için toprağı işaretlemek üzere kullanılan alet veya parça |
marker n.
|
|
74 |
General |
abd'nin birtakım şehirlerinde mahkeme süreçlerinde hizmet vermek ve bazı görevleri ifa etmek üzere görevlendirilmiş kanun görevlisi |
marshall n.
|
|
75 |
General |
özellikle evsel kullanım için su veya yiyecek depolamak üzere üretilen aşağı burma menşeli büyük yeşil sırlı bir tür çömlek |
martaban n.
|
|
76 |
General |
korkutmak üzere görevlendirilen kimse |
blencher [obsolete] n.
|
|
77 |
General |
engellemek üzere görevlendirilen kimse |
blencher [obsolete] n.
|
|
78 |
General |
izleyicilerde devamlı tepki uyandırmak üzere tasarlanmış olaylar veya olaylar zinciri |
happening n.
|
|
79 |
General |
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem |
median plane n.
|
|
80 |
General |
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem |
mesial plane n.
|
|
81 |
General |
şarkı olarak okunmak üzere yazılmış şiir |
melic n.
|
|
82 |
General |
mücevherat yapımında kullanmak üzere altın veya gümüşü eriten ve kalıba döken kimse |
melter n.
|
|
83 |
General |
özellikle klasik yunan oyunlarında görülen, sahne dışında gerçekleşmiş bir olayı iletmek üzere sahneye gelen karakter |
messenger n.
|
|
84 |
General |
bir sorunu araştırmak üzere oluşturulmuş komite |
working party [uk] n.
|
|
85 |
General |
bazı kovalamaca oyunlarında yakalananların tutulmak üzere götürüldüğü yer |
hell n.
|
|
86 |
General |
ölüm veya cenaze olduğunu bildirmek üzere dakikada bir çalınan çan |
minute bell n.
|
|
87 |
General |
geri dönüştürmek üzere şişe toplama |
bottle collection n.
|
|
88 |
General |
giderken ayaklarını yerden yükseğe kaldırmak üzere eğitilmiş at |
high-stepper n.
|
|
89 |
General |
filmlerin kaydedilip evde izlenmek üzere dağıtıldığı ortam |
home video n.
|
|
90 |
General |
emniyette cinayetleri soruşturmak üzere yetkili bölüm |
homicide n.
|
|
91 |
General |
derileri işlemek üzere çember şeklinde çerçeveye asan işçi |
hooper n.
|
|
92 |
General |
inancını yaymak veya insani yardım faaliyetleri yürütmek üzere dini otoritelerce yetkilendirilen vekillik |
mission n.
|
|
93 |
General |
ölmek üzere olma |
moribundity n.
|
|
94 |
General |
ilerde kullanılmamak üzere rafa kaldırılma |
mothball n.
|
|
95 |
General |
ilerde kullanılmak üzere uzun süreliğine muhafaza etme |
mothballs n.
|
|
96 |
General |
ceza kovuşturmasında kullanmak üzere alçıdan kalıp yapma |
moulage n.
|
|
97 |
General |
ceza kovuşturmasında kullanılmak üzere ayakizi gibi nesnelerin alçıdan kalıbını yapma bilimi |
moulage n.
|
|
98 |
General |
ceza kovuşturmasında kullanılmak üzere ayakizi gibi nesnelerin alçıdan kalıbını yapma |
moulage n.
|
|
99 |
General |
ayrılmak üzere ayağa kalkma |
move n.
|
|
100 |
General |
kullanılamaz hale geldikten sonra tekrar kullanılmak üzere onarılan malzeme |
reparable item n.
|
|
101 |
General |
yaşam, iş ve ilişkiler konusunda tavsiyeler almak üzere tutulan kimse |
lifestyle guru n.
|
|
102 |
General |
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç |
lorraine cross n.
|
|
103 |
General |
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç |
cross of lorraine n.
|
|
104 |
General |
seçkin bir grubun belirli din, ırk, uluslara mensup kişileri gruba kabul etmemek üzere yaptıkları yazısız anlaşma |
gentleman's agreement n.
|
|
105 |
General |
seçkin bir grubun belirli din, ırk, uluslara mensup olan kişileri gruba kabul etmemek üzere yaptıkları yazısız anlaşma |
gentlemen's agreement n.
|
|
106 |
General |
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası |
gladstone n.
|
|
107 |
General |
bm komitesinin duruma ilişkin bilgi toplayıp raporlamak üzere özel bir bölgeye gönderdiği yetkili |
observer n.
|
|
108 |
General |
eve götürülmek üzere bardan alınan içki |
carry-out n.
|
|
109 |
General |
şömine veya dolap üstünde kullanılmak üzere tasarlanmış seramik nesne seti |
decoration n.
|
|
110 |
General |
bir şeyi geri ödeme almak üzere iade etme niyetiyle satın alma veya kullanma |
deshopping n.
|
|
111 |
General |
kullanılmayan, eski, aşınmış malzemelerin acil durumlarda kullanılmak üzere tutulduğu yer |
graveyard n.
|
|
112 |
General |
daha sonra kullanılmak üzere kenara ayrılmış iskambil kartları |
heel [us] n.
|
|
113 |
General |
ev veya çiftlik işlerini yapmak üzere işe alınmış çalışan |
hired help n.
|
|
114 |
General |
ileride kullanılmak üzere tutulan bilgi, anı |
hoard n.
|
|
115 |
General |
tiyatro yapımlarında kullanılmak üzere tasarlanan imitasyon bir mücevherat parçası |
logie n.
|
|
116 |
General |
değerlendirilmek üzere seçilen aday veya nesnelerden oluşan bir liste |
longlist n.
|
|
117 |
General |
aile ve ebeveynlik sorunlarına dair öneri ve destek vermek üzere kurulmuş ingiltere merkezli bir internet sitesi |
mumsnet n.
|
|
118 |
General |
bar, gece kulubü dışında içilmek üzere içki satışı |
off-sales [uk] n.
|
|
119 |
General |
komitenin görevlerini yerine getirmek üzere atanmış kimse |
committee of one n.
|
|
120 |
General |
(müzik, şiir) eğlendirmek veya ikna etmek yerine etkilemek üzere tasarlanmış ifade |
incantation n.
|
|
121 |
General |
bireylerin, kuruluşların veya sistemlerin bilgi toplamak ve işlemek üzere bir araya geldiği ortam |
information environment n.
|
|
122 |
General |
(man adası'na) yerleşmek üzere britanya'dan gelmiş kimse |
come-over n.
|
|
123 |
General |
vücudun bir bölümüne oturmak üzere şekil verilen kauçuk veya kumaş parçası |
pad n.
|
|
124 |
General |
(yeni nüshada tekrar kullanılmak üzere saklanan) matbaa harfi |
pickup n.
|
|
125 |
General |
onaylanmış tedarik hedefini ve ekonomik maksatla alıkonma stokunu aşan fakat bazı acil durumlarda kullanılmak üzere elde tutulan malzemeler |
contingency retention stock n.
|
|
126 |
General |
aynı kurumda çalışmak üzere işe alınan karı koca |
couple n.
|
|
127 |
General |
çiftçilerin küçük bir araziyi işlemek üzere kiralama sistemi |
crofting n.
|
|
128 |
General |
parfümlerde kullanılmak üzere uçucu yağlardan ayrılan kimyasal bileşik |
isolate n.
|
|
129 |
General |
derisi yüzülmek üzere yetiştirilen hayvan |
pelter n.
|
|
130 |
General |
alıcısına teslim edilemeyen postaların açılıp iade edilmek üzere gönderildiği posta departmanı |
dead-letter office n.
|
|
131 |
General |
bir eylemi gerçekleştirmek üzere belirlenen yere çağrılan insan grubu |
flash mob n.
|
|
132 |
General |
nakliye kutusu olarak kullanılmak üzere katlanıp sabitlenen karton veya oluklu mukavva |
folder n.
|
|
133 |
General |
dini mahkemede yargı yetkisini kullanmak üzere atanan kimse |
principal n.
|
|
134 |
General |
(birini) belirli bir ilaç tedavisine hazırlamak üzere uygulanan madde |
preparative n.
|
|
135 |
General |
(birini) belirli bir ilaç tedavisine hazırlamak üzere uygulanan madde |
preparatory n.
|
|
136 |
General |
din görevlisinin atanmak üzere aday gösterilmesi |
presentation n.
|
|
137 |
General |
daha sonra birleştirilmek üzere farklı motiflerde yapılan örgü parçası |
scrumble n.
|
|
138 |
General |
özel harekat kuvvetlerinin sahile ilerleyip operasyon düzenlemek üzere intikal edeceği kıyı açıklarında belirlenmiş konum |
seaward launch point n.
|
|
139 |
General |
özel harekat kuvvetlerinin hücum sonrası müdafaa yerine geri dönmek üzere kullanacağı kıyı açıklarında belirlenmiş konum |
seaward recovery point n.
|
|
140 |
General |
av yakalamak üzere eğitilmiş köpek |
seizer n.
|
|
141 |
General |
yılanların sergilenmek üzere yerleştirildiği alan |
serpentarium n.
|
|
142 |
General |
sabit yazı karakterlerinin saklanmak üzere yerleştirildiği sağlam kağıt veya karton parçası |
shoe n.
|
|
143 |
General |
patlamak üzere olma |
simmering n.
|
|
144 |
General |
şarkı söylemek üzere toplanma |
singing [us] n.
|
|
145 |
General |
genellikle lübnan, suriye, ırak, israil, ürdün, suudi arabistan ve arap yarımadası'nın diğer ülkeleri de dahil olmak üzere güneybatı asya ülkelerini kapsadığı düşünülen coğrafi bölge |
near east n.
|
|
146 |
General |
değerli metalin külçe olarak satılmak üzere döküldüğü düz kalıp |
skillet n.
|
|
147 |
General |
(kurutulmak üzere asılan) kağıt tomarı |
spur n.
|
|
148 |
General |
(yola çıkmak üzere olan misafire içki ikram edilen) kurt biçimli gümüş kadeh |
stirrup cup n.
|
|
149 |
General |
baş rahibe olmak üzere yetiştirilen rahibe |
subprioress n.
|
|
150 |
General |
evrimsel mücadelede sağ kalmak üzere var olan gelecekteki insan |
superman n.
|
|
151 |
General |
ölmek üzere olmak |
be at the point of death v.
|
|
152 |
General |
patlamak üzere olmak |
simmer v.
|
|
153 |
General |
ileride kullanmak üzere tutmak |
kept for future use v.
|
|
154 |
General |
başka yere taşınmak üzere pılıyı pırtıyı toplayıp gitmek |
pull up stakes v.
|
|
155 |
General |
tanıklık etmek üzere tanık kürsüsüne çıkmak |
take the witness stand v.
|
|
156 |
General |
bir bölgenin doğal atraksiyonlarını göstermek üzere söz konusu bölgenin içinden geçen tabelalı yol |
nature trail v.
|
|
157 |
General |
gece uykusuna yatmak üzere yatmak |
go to bed v.
|
|
158 |
General |
üzere olmak |
be going to v.
|
|
159 |
General |
yargılanmak üzere birini mahkemenin önüne çıkartmak |
bring someone to justice v.
|
|
160 |
General |
devri kapanmak üzere olmak |
be on its way out v.
|
|
161 |
General |
henüz elde olmayan malı ileride teslim etmek üzere satmak |
sell short v.
|
|
162 |
General |
almak üzere uzanmak |
reach out for v.
|
|
163 |
General |
ileride kullanmak üzere tutmak |
keep for future use v.
|
|
164 |
General |
sonra çalışmak üzere şimdilik ertelemek |
keep something on the back burner v.
|
|
165 |
General |
patlamak üzere olmak |
brew v.
|
|
166 |
General |
ödemek üzere para vermek |
tender v.
|
|
167 |
General |
daha sonra bakmak üzere bir kenara koymak |
keep something on the back burner v.
|
|
168 |
General |
askeri hizmette kullanmak üzere el koymak |
commandeer v.
|
|
169 |
General |
tartmak (paketlemek/satmak üzere) |
weigh out v.
|
|
170 |
General |
üzere olmak |
be about v.
|
|
171 |
General |
kötü bir şeyi geçirmek üzere olmak |
be in for v.
|
|
172 |
General |
(ileride kullanmak üzere) bırakmak |
reposit v.
|
|
173 |
General |
(aradaki farkı göstermek üzere) karşılaştırmak |
contrast v.
|
|
174 |
General |
son elemeyi yapmak üzere listeye almak |
shortlist v.
|
|
175 |
General |
üzere olmak |
be on the verge of v.
|
|
176 |
General |
(kötü bir şeyi) geçirmek üzere olmak |
be in for v.
|
|
177 |
General |
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak |
be in for it v.
|
|
178 |
General |
bitmek üzere olmak |
be on the point of finishing v.
|
|
179 |
General |
tükenmek üzere olmak |
be on the point of exhausting v.
|
|
180 |
General |
bir şeyi başka bir amaçla kullanmak üzere değiştirmek |
repurpose v.
|
|
181 |
General |
başka bir amaçla kullanılmak üzere değiştirmek |
repurpose v.
|
|
182 |
General |
incelemek üzere kesip ayırmak |
dissect v.
|
|
183 |
General |
olmak üzere |
be on the point of being v.
|
|
184 |
General |
vatani görevini yapmak üzere askere gitmek |
join the army to perform the military service v.
|
|
185 |
General |
-mek üzere olmak |
be going to v.
|
|
186 |
General |
-mek üzere olmak |
be on the point of v.
|
|
187 |
General |
-mek üzere olmak |
be at the point of v.
|
|
188 |
General |
(sonra kullanmak üzere) ayırmak |
set-aside v.
|
|
189 |
General |
yapmak üzere olmak |
be on the point of doing v.
|
|
190 |
General |
bulunulan yerdeki görülmeye değer yerleri görmek üzere gezmek |
sightsee v.
|
|
191 |
General |
sorgulanmak üzere gözaltına alınmak |
be detained for questioning v.
|
|
192 |
General |
birini sorgulanmak üzere getirmek |
bring (somebody) in for questioning v.
|
|
193 |
General |
ileride başvurmak üzere |
for future reference v.
|
|
194 |
General |
-cek şekilde/üzere genişletmek/genişlemek/açmak |
expand to v.
|
|
195 |
General |
bitirmek üzere olmak |
be on the point of finishing v.
|
|
196 |
General |
kişileri telefonlara cevap vermek üzere görevlendirmek |
man the phones v.
|
|
197 |
General |
bakılmak üzere evlatlık olarak vermek |
give out for adoption v.
|
|
198 |
General |
bir toplantıya katılmak veya oy kullanmak yahut oyunda yer almak üzere bir yere gitmek |
turn out v.
|
|
199 |
General |
düşmek üzere olmak |
teeter v.
|
|
200 |
General |
(keten veya keneviri öğütmek üzere) dövmek |
tewtaw [obsolete] v.
|
|
201 |
General |
ok atmak üzere yayı bükmek |
draw a bow v.
|
|
202 |
General |
çökmek üzere olmak |
totter v.
|
|
203 |
General |
yönlendirmek üzere tutmak |
hold [obsolete] v.
|
|
204 |
General |
gelecekte kullanmak üzere saklamak |
bank v.
|
|
205 |
General |
geri ödememek üzere borç almak |
bite v.
|
|
206 |
General |
(kaynağı) gelecekte kullanmak üzere toplamak |
harvest v.
|
|
207 |
General |
bir satırdaki yazıyı bir sonraki satırda devam etmek üzere kesmek |
break v.
|
|
208 |
General |
kullanmak üzere çıkarmak |
break out v.
|
|
209 |
General |
tüketmek üzere çıkarmak |
break out v.
|
|
210 |
General |
kullanmak üzere gemideki istiften çıkarmak |
break out v.
|
|
211 |
General |
kullanmak üzere açmak |
broach v.
|
|
212 |
General |
yanıcı maddeleri yakmak üzere hazırlamak |
build v.
|
|
213 |
General |
köpeği şov yapmak üzere jüriye doğru götürmek |
gait v.
|
|
214 |
General |
tasfiye etmek üzere bir yere koymak |
commit v.
|
|
215 |
General |
ileride kullanmak üzere ayırmak |
commit v.
|
|
216 |
General |
muhafaza etmek üzere ayırmak |
commit v.
|
|
217 |
General |
ortak bir etki yaratmak üzere katkıda bulunmak |
concur v.
|
|
218 |
General |
çalışmak üzere (kitabı) açmak |
crack v.
|
|
219 |
General |
(basılı kağıt, harita veya illüstrasyon) ciltlemek üzere ayırmak |
cut v.
|
|
220 |
General |
tekrar kullanılmak üzere yenilemek |
dust (off) v.
|
|
221 |
General |
(tüyü) özellikle sıcak kuma batırarak kalem olarak kullanılmak üzere temizleyip sertleştirmek |
dutch v.
|
|
222 |
General |
polonyalılaşmak üzere asimile etmek |
polonize [us] v.
|
|
223 |
General |
polonyalılaşmak üzere asimile etmek |
polonise [uk] v.
|
|
224 |
General |
güneşte ağartmak üzere çimlere sermek |
croft [uk] v.
|
|
225 |
General |
fikirleri uygulanabilirliklerini değerlendirmek üzere bir odak grubunun incelemesine sunmak |
focus group v.
|
|
226 |
General |
hazır olunca kullanılmak üzere beklemek |
ship v.
|
|
227 |
General |
(gemi) hazır olunca kullanılmak üzere pozisyon almak |
ship v.
|
|
228 |
General |
patlamak üzere olmak |
simper [dialect] [uk] v.
|
|
229 |
General |
gömülmek üzere serip yerleştirmek |
stretch v.
|
|
230 |
General |
kusmak üzere |
sick adj.
|
|
231 |
General |
gitmek üzere |
bound adj.
|
|
232 |
General |
ortadan kalkmak üzere olan (fikir vb) |
moribund adj.
|
|
233 |
General |
doğurmak üzere olan |
parturient adj.
|
|
234 |
General |
açılmamak üzere mühürlenmiş |
sealed for life adj.
|
|
235 |
General |
ölmek üzere olan |
moribund adj.
|
|
236 |
General |
sol el ile kullanılmak üzere yapılmış |
lefthanded adj.
|
|
237 |
General |
yıkılmak üzere |
tumbledown adj.
|
|
238 |
General |
olmak üzere olan |
upcoming adj.
|
|
239 |
General |
olmak üzere |
impending adj.
|
|
240 |
General |
ölmek üzere |
moribund adj.
|
|
241 |
General |
birleşmek üzere olan |
coalescent adj.
|
|
242 |
General |
nesli tükenmek üzere |
nearly extinct adj.
|
|
243 |
General |
nesli tükenmek üzere |
almost extinct adj.
|
|
244 |
General |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
valid starting from adj.
|
|
245 |
General |
açılmamak üzere mühürlenmiş |
sealed-for-life adj.
|
|
246 |
General |
(tekrar orijinal formuna dönüştürmek üzere) kapatılamaz ya da yapıştırılamaz |
non-sealable adj.
|
|
247 |
General |
kusmak üzere |
queasy adj.
|
|
248 |
General |
kusmak üzere |
nauseated adj.
|
|
249 |
General |
kusmak üzere |
sickish adj.
|
|
250 |
General |
içime hazırlanmak üzere ısıtılmış ve tatlandırılmış (şarap) |
mulled adj.
|
|
251 |
General |
ağlamak üzere olan |
teary adj.
|
|
252 |
General |
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış |
tandem adj.
|
|
253 |
General |
başarmak üzere olan |
through adj.
|
|
254 |
General |
başka şeyin üzerine asılmak veya takılmak üzere tasarlanmış |
tie-on adj.
|
|
255 |
General |
birkaç firmanın tekel oluşturmak üzere birleşimini içeren |
trusty [obsolete] adj.
|
|
256 |
General |
ırksal dengeyi sağlamak üzere öğrencilerin uzak okul bölgelerine taşınması uygulamasına karşı olan |
antibusing [us] adj.
|
|
257 |
General |
hırsızlığı önlemek üzere tasarlanmış |
antitheft adj.
|
|
258 |
General |
evlenmek üzere nişanlanmamış |
unengaged adj.
|
|
259 |
General |
evlenmek üzere nişanlanmamış |
unpromised adj.
|
|
260 |
General |
kaderi yazılmak üzere olan |
in balance adj.
|
|
261 |
General |
(evlenmek üzere) sözlü olmayan |
unpledged adj.
|
|
262 |
General |
(evlenmek üzere) sözlenmemiş |
unpromised adj.
|
|
263 |
General |
binmek üzere yetiştirilen (at) |
saddlebred adj.
|
|
264 |
General |
birliklerin bir harekata katılmak üzere araca binmeden önce toplanmaları için kullanılan (karargah veya saha) |
marshalling adj.
|
|
265 |
General |
vücudun etrafına sarılıp bağlanmak üzere tasarlanmış (kıyafet) |
wraparound adj.
|
|
266 |
General |
susuzluktan ölmek üzere olan |
bone-dry adj.
|
|
267 |
General |
itaat etmek üzere eğitilmiş |
broken in adj.
|
|
268 |
General |
sonuçlanmak üzere |
hot adj.
|
|
269 |
General |
mermileri atmak üzere uyarlanmış |
missile adj.
|
|
270 |
General |
füzeleri fırlatmak üzere uyarlanmış |
missile adj.
|
|
271 |
General |
özel olarak yollanmak üzere hazırlanan |
missive adj.
|
|
272 |
General |
doğumda kullanılmak üzere tasarlanmış |
lying-in adj.
|
|
273 |
General |
durumun gerekliliklerine göre kullanılmak üzere tasarlanmış |
occasional adj.
|
|
274 |
General |
durumun gerektirdiği şekilde kullanılmak üzere tasarlanan |
occasional adj.
|
|
275 |
General |
durumun gerektirdiği şekilde kullanılmak üzere inşa edilen |
occasional adj.
|
|
276 |
General |
izleyicileri etkilemek üzere planlanmış |
grandstand adj.
|
|
277 |
General |
(zayıf alev) titrek ve sönmek üzere |
guttering adj.
|
|
278 |
General |
(yarış hayvanı) kazanmak üzere olan |
on the nose adj.
|
|
279 |
General |
kullanılmadığı zaman yoldan veya görüş alanından çıkarılmak üzere tasarlanmış |
rollaway adj.
|
|
280 |
General |
yıkılmak üzere olan |
impermanent adj.
|
|
281 |
General |
savaşta kullanılmak üzere tasarlanmış |
combat adj.
|
|
282 |
General |
park, müze gibi yerlerde eğitsel rehberlik sunmak üzere tasarlanmış |
interpretive adj.
|
|
283 |
General |
esasen ufak bir gruba tanıtılmak üzere tasarlanmış |
intimate adj.
|
|
284 |
General |
katlanıp açılmak üzere tasarlanmış |
foldout adj.
|
|
285 |
General |
uyumak üzere olan |
sleepyheaded adj.
|
|
286 |
General |
yüksek hızda çalışmak üzere tasarlanan |
superspeed adj.
|
|
287 |
General |
adet olduğu üzere |
as is the custom adv.
|
|
288 |
General |
anlaşmaya varıldığı üzere |
as agreed adv.
|
|
289 |
General |
adet üzere |
as usual adv.
|
|
290 |
General |
planlandığı üzere |
as scheduled adv.
|
|
291 |
General |
bu minval üzere |
in this way adv.
|
|
292 |
General |
de dahil olmak üzere |
without excepting adv.
|
|
293 |
General |
başta olmak üzere |
particularly adv.
|
|
294 |
General |
tehlike sorumluluğu size ait olmak üzere |
at your risk adv.
|
|
295 |
General |
mutabakatını almak üzere |
for approval adv.
|
|
296 |
General |
tamamen aralarında kalmak üzere |
in absolute privacy adv.
|
|
297 |
General |
adet üzere |
habitually adv.
|
|
298 |
General |
ölmek üzere |
at one's last gasp adv.
|
|
299 |
General |
yapmak üzere |
on the point adv.
|
|
300 |
General |
kendi inisiyatifinde olmak üzere |
with its own initiative adv.
|
|
301 |
General |
herkesin kabul ettiği üzere |
by common consent adv.
|
|
302 |
General |
herkes tarafından görüleceği üzere |
to the view adv.
|
|
303 |
General |
başta olmak üzere |
especially adv.
|
|
304 |
General |
başta ... olmak üzere |
notably adv.
|
|
305 |
General |
riski kendine ait olmak üzere |
at one's own risk adv.
|
|
306 |
General |
üzerinde anlaşıldığı üzere |
as agreed adv.
|
|
307 |
General |
umulduğu üzere |
as anticipated adv.
|
|
308 |
General |
söylenmiş olduğu üzere |
as already implied adv.
|
|
309 |
General |
olmak üzere |
be about adv.
|
|
310 |
General |
anlaşılacağı üzere |
as it is understood adv.
|
|
311 |
General |
söylenildiği üzere |
as said adv.
|
|
312 |
General |
anlaşıldığı üzere |
as it is understood adv.
|
|
313 |
General |
riski size ait olmak üzere |
at your own risk adv.
|
|
314 |
General |
bitmek üzere |
on the way adv.
|
|
315 |
General |
geri dönmemek üzere |
for good adv.
|
|
316 |
General |
nesli tükenmek üzere |
on the verge of extinction adv.
|
|
317 |
General |
nesli tükenmek üzere |
on the edge of extinction adv.
|
|
318 |
General |
nesli tükenmek üzere |
on the brink of extinction adv.
|
|
319 |
General |
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere |
be effective as of adv.
|
|
320 |
General |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
being effective from adv.
|
|
321 |
General |
-mek üzere |
just about adv.
|
|
322 |
General |
öngörüldüğü üzere |
as proposed adv.
|
|
323 |
General |
masrafları kendine ait olmak üzere |
at its own expense adv.
|
|
324 |
General |
öngörüldüğü üzere |
as projected adv.
|
|
325 |
General |
öngörüldüğü üzere |
as stipulated adv.
|
|
326 |
General |
öngörüldüğü üzere |
as provided adv.
|
|
327 |
General |
yıkılmak üzere |
on one's last leg adv.
|
|
328 |
General |
esas teşkil etmek üzere |
to serve as basis adv.
|
|
329 |
General |
istemiş olduğunuz üzere |
agreeably to your request adv.
|
|
330 |
General |
arzu ettiğiniz üzere |
agreeably to your request adv.
|
|
331 |
General |
sabah 1 akşam 1 olmak üzere günde 2 kere |
twice daily once in the morning and once in the evening adv.
|
|
332 |
General |
sabah bir akşam bir olmak üzere günde iki kere |
twice daily once in the morning and once in the evening adv.
|
|
333 |
General |
uygun olduğu üzere |
as applicable adv.
|
|
334 |
General |
uygulanabilir olduğu üzere |
as applicable adv.
|
|
335 |
General |
geçerli olduğu üzere |
as applicable adv.
|
|
336 |
General |
beklendiği üzere |
as it was expected adv.
|
|
337 |
General |
beklendiği üzere |
as it is expected adv.
|
|
338 |
General |
beklendiği üzere |
not surprisingly adv.
|
|
339 |
General |
tahmin edilebileceği üzere |
as might be expected adv.
|
|
340 |
General |
ölmek üzere iken |
in extremis adv.
|
|
341 |
General |
ölmek üzere iken |
at the point of death adv.
|
|
342 |
General |
son nefesini vermek üzere |
at one's last gasp adv.
|
|
343 |
General |
ağırlıklı olmak üzere |
primarily adv.
|
|
344 |
General |
ağırlıklı olmak üzere |
predominantly adv.
|
|
345 |
General |
ağırlıklı olmak üzere |
mainly adv.
|
|
346 |
General |
bilindiği üzere |
traditionally adv.
|
|
347 |
General |
kolayca anlaşılacağı üzere |
understandably adv.
|
|
348 |
General |
bitmek üzere |
agate adv.
|
|
349 |
General |
bilindiği üzere |
recognizedly adv.
|
|
350 |
General |
tanındığı üzere |
recognizedly adv.
|
|
351 |
General |
kabul edildiği üzere |
recognizedly adv.
|
|
352 |
General |
halihazırda belirtilmiş olduğu üzere |
as already implied adv.
|
|
353 |
General |
beklendiği üzere |
unsurprisingly adv.
|
|
354 |
General |
gözlemleneceği üzere |
observably adv.
|
|
355 |
General |
incelemek üzere |
on approval adv.
|
|
356 |
General |
riski kendine ait olmak üzere |
on one's own account adv.
|
|
357 |
General |
(yarış hayvanı) kazanmak üzere |
on the nose adv.
|
|
358 |
General |
deneyimlemek üzere |
on the way adv.
|
|
359 |
General |
başarmak üzere |
on the way adv.
|
|
360 |
General |
tüm çıkıntılar dahil olmak üzere bir uçtan diğer uca |
overall adv.
|
|
361 |
General |
(bir mülkiyeti) incelemek üzere |
round adv.
|
|
362 |
General |
idare etmek üzere |
rulingly adv.
|
|
363 |
General |
alışılageldiği üzere |
inevitably adv.
|
|
364 |
General |
bölümde görüldüğü üzere |
in section adv.
|
|
365 |
General |
gelecekte kullanılmak üzere |
forward adv.
|
|
366 |
General |
olmak üzere |
afoot adv.
|
|
367 |
General |
de kullanıldığı üzere |
as used in prep.
|
|
368 |
General |
ele geçirmek üzere |
in the way of prep.
|
|
369 |
General |
olmak üzere |
on the brink of prep.
|
|
370 |
General |
de dahil olmak üzere |
not excepting prep.
|
|
371 |
General |
aramak üzere |
in search of prep.
|
|
372 |
General |
hariç olmak üzere |
with the exception of prep.
|
|
373 |
General |
ile sınırlı kalmamak üzere |
not limited to prep.
|
|
374 |
General |
hariç olmak üzere |
excluding prep.
|
|
375 |
General |
hariç olmak üzere |
not including prep.
|
|
376 |
General |
hariç olmak üzere |
excepting prep.
|
|
377 |
General |
hariç olmak üzere |
except for prep.
|
|
378 |
General |
-den daha erken olmamak üzere |
no earlier than prep.
|
|
379 |
General |
dahil olmak üzere |
including prep.
|
|
380 |
General |
belirtildiği üzere |
of prep.
|
|
381 |
General |
dahil olmak üzere |
on condition that conj.
|
|
382 |
General |
görüşmek üzere |
toodle interj.
|
|
383 |
General |
görüşmek üzere |
toodle-oo interj.
|
|
384 |
General |
görüşmek üzere |
à bientôt [french] interj.
|
|
385 |
General |
ingiliz veya britanya kökenli herhangi bir şeyi belirtmek üzere kullanılan önek |
anglo pref.
|
|
386 |
General |
sabrı taşmak üzere |
in a fume expr.
|
|
387 |
General |
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere |
w.e.f. (with effect from) abrev.
|
|
388 |
General |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
w.e.f. (with effect from) abrev.
|
|
389 |
General |
özel harekat kuvvetlerinin sahile ilerleyip operasyon düzenlemek üzere intikal edeceği kıyı açıklarında belirlenmiş konum |
slp (seaward launch point) abrev.
|
|
390 |
General |
özel harekat kuvvetlerinin hücum sonrası müdafaa yerine geri dönmek üzere kullanacağı kıyı açıklarında belirlenmiş konum |
srp (seaward recovery point) abrev.
|
|
Phrasals |
|
391 |
Phrasals |
etrafı toparlamak üzere (bir şeyi) yerine koymak |
tidy away [brit] v.
|
|
392 |
Phrasals |
saklamak üzere bir kutuya koymak |
box up v.
|
|
393 |
Phrasals |
daha sonra kullanmak üzere saklamak |
put up v.
|
|
394 |
Phrasals |
tanıklık etmek üzere çağırmak |
put on v.
|
|
395 |
Phrasals |
birini ya da bir şeyi desteklemek üzere gösteri yapmak |
clamor for someone or something v.
|
|
396 |
Phrasals |
(birini belli bir şeyi yapmak üzere) kandırmak |
con (someone) into (something) v.
|
|
397 |
Phrasals |
birini belli bir şeyi yapmak üzere kandırmak |
con someone into something v.
|
|
398 |
Phrasals |
incelenmek üzere vermek |
submit to v.
|
|
399 |
Phrasals |
gelecekte kullanmak üzere bir kenara saklamak |
hive away v.
|
|
400 |
Phrasals |
gelecekte kullanmak üzere bir kenara saklamak |
stack away v.
|
|
401 |
Phrasals |
gelecekte kullanmak üzere bir kenara saklamak |
lay in v.
|
|
402 |
Phrasals |
gelecekte kullanmak üzere bir kenara saklamak |
store away v.
|
|
403 |
Phrasals |
gelecekte kullanmak üzere bir kenara saklamak |
stash away v.
|
|
404 |
Phrasals |
gelecekte kullanmak üzere bir kenara saklamak |
store something away v.
|
|
405 |
Phrasals |
gelecekte kullanmak üzere bir kenara saklamak |
salt away v.
|
|
406 |
Phrasals |
ileride kullanmak üzere bir kenara koymak |
stack away v.
|
|
407 |
Phrasals |
ileride kullanmak üzere bir kenara koymak |
salt away v.
|
|
408 |
Phrasals |
ileride kullanmak üzere bir kenara koymak |
lay in v.
|
|
409 |
Phrasals |
ileride kullanmak üzere bir kenara koymak |
stash away v.
|
|
410 |
Phrasals |
ileride kullanmak üzere bir kenara koymak |
hive away v.
|
|
411 |
Phrasals |
parayı tamamlamak üzere birisine para çıkmak |
hand out v.
|
|
412 |
Phrasals |
(sonra kullanmak üzere) bir kenara koymak |
store away v.
|
|
413 |
Phrasals |
(sonra kullanmak üzere) bir kenara koymak |
store something away v.
|
|
414 |
Phrasals |
(belirli bir yere gitmek üzere) yola çıkmak |
leave for some place v.
|
|
415 |
Phrasals |
ölmek üzere olan birini/bir şeyi öldürmek |
finish off v.
|
|
416 |
Phrasals |
ölmek üzere olan birinin/bir şeyin işini bitirmek |
finish off v.
|
|
417 |
Phrasals |
ölmek üzere olan birini/bir hayvanı öldürmek |
finish (someone or an animal) off v.
|
|
418 |
Phrasals |
restorandan başka yerde tüketmek üzere paket almak |
take away v.
|
|
419 |
Phrasals |
restorandan başka yerde tüketmek üzere paket almak |
take out v.
|
|
420 |
Phrasals |
bir şey olmak üzere olmak |
verge upon something v.
|
|
421 |
Phrasals |
bir şey olmak üzere olmak |
verge on something v.
|
|
422 |
Phrasals |
dönmemek üzere gitmek/kaçmak |
run off v.
|
|
423 |
Phrasals |
ileride kullanmak üzere bir kenara koymak/kaldırmak |
set something aside for future use v.
|
|
424 |
Phrasals |
(bir işe başlamak üzere) kolları sıvamak |
bog into v.
|
|
425 |
Phrasals |
geri dönmemek üzere ayrılmak |
ride off v.
|
|
426 |
Phrasals |
(bir yerden ayrılmak üzere) yola çıkmak |
ride off v.
|
|
427 |
Phrasals |
saldırmak üzere yaklaşmak |
go in v.
|
|
428 |
Phrasals |
ileride kullanmak üzere saklamak |
hive up v.
|
|
429 |
Phrasals |
tükenmek üzere olmak |
run low v.
|
|
430 |
Phrasals |
bitmek üzere olmak |
run low v.
|
|
431 |
Phrasals |
(bir şeye) başlamak üzere görev yerine gelmek |
report for (something) v.
|
|
Phrases |
|
432 |
Phrases |
yapmak üzere olmak |
be bousta (about to [do something]) v.
|
|
433 |
Phrases |
mutabık olunduğu üzere |
as mutually agreed adv.
|
|
434 |
Phrases |
yemeği alıp götürmek üzere ısmarlama |
to go adv.
|
|
435 |
Phrases |
istisna olmak üzere |
with apologies to expr.
|
|
436 |
Phrases |
sarı yelve'nin ötüşünü belirtmek üzere kullanılan yansıtma ifade |
a little bit of bread and no cheese [uk] expr.
|
|
437 |
Phrases |
gördüğüm üzere... |
to my eye expr.
|
|
438 |
Phrases |
fırtına kopmak üzere |
there's storm brewing expr.
|
|
439 |
Phrases |
fırtına patlamak üzere |
there's storm brewing expr.
|
|
440 |
Phrases |
kavga çıkmak üzere |
there's storm brewing expr.
|
|
441 |
Phrases |
sarı yelve'nin ötüşünü belirtmek üzere kullanılan yansıtma ifade |
a little bit of bread and no cheese [uk] expr.
|
|
442 |
Phrases |
anlaşıldığı üzere |
as it is seen expr.
|
|
443 |
Phrases |
anlaşılacağı üzere |
as it is seen expr.
|
|
444 |
Phrases |
aşağıda göreceğiniz üzere |
as can be seen below expr.
|
|
445 |
Phrases |
anlaştığımız üzere |
as we agreed upon expr.
|
|
446 |
Phrases |
aşağıda göreceğiniz üzere |
as you may see below expr.
|
|
447 |
Phrases |
aşağıda belirtildiği üzere |
hereinbelow expr.
|
|
448 |
Phrases |
adından da anlaşılacağı üzere |
as its very name signifies expr.
|
|
449 |
Phrases |
adından anlaşılacağı üzere |
as its name signifies expr.
|
|
450 |
Phrases |
aşağıda göreceğiniz üzere |
as can be drawn expr.
|
|
451 |
Phrases |
ayrıntılı olarak açıklandığı üzere |
as it is explained in detail expr.
|
|
452 |
Phrases |
adından anlaşılacağı üzere |
as is evident from its name expr.
|
|
453 |
Phrases |
anlaştığımız üzere |
as we agreed (on) expr.
|
|
454 |
Phrases |
bilebileceğin üzere |
as you may know expr.
|
|
455 |
Phrases |
bilindiği üzere |
as is known expr.
|
|
456 |
Phrases |
bir sonraki sayıda görüşmek üzere |
see you in the next issue expr.
|
|
457 |
Phrases |
bugünden geçerli olmak üzere |
effective as of today expr.
|
|
458 |
Phrases |
bileceğiniz üzere |
as you probably know expr.
|
|
459 |
Phrases |
bugünden geçerli olmak üzere |
(being) valid as of today expr.
|
|
460 |
Phrases |
bilebileceğiniz üzere |
as you may know expr.
|
|
461 |
Phrases |
diğerleri sabit kalmak üzere |
with all else being constant expr.
|
|
462 |
Phrases |
daha önceden bahsedildiği üzere |
as it is (has been) mentioned earlier/before expr.
|
|
463 |
Phrases |
görüldüğü üzere |
as one can see expr.
|
|
464 |
Phrases |
görülebildiği üzere |
as it can be seen expr.
|
|
465 |
Phrases |
hatırlanacağı üzere |
as you may recall expr.
|
|
466 |
Phrases |
görülebileceği üzere |
as it can be seen expr.
|
|
467 |
Phrases |
görüldüğü üzere |
as it is seen expr.
|
|
468 |
Phrases |
hatırlanacağı üzere |
as you will recall expr.
|
|
469 |
Phrases |
herkesçe bilindiği üzere |
as is known to all expr.
|
|
470 |
Phrases |
ekşimek üzere |
on the turn expr.
|
|
471 |
Phrases |
görülebildiği üzere |
as one can see expr.
|
|
472 |
Phrases |
görüldüğü üzere |
as is seen expr.
|
|
473 |
Phrases |
gördüğümüz üzere |
as we have seen expr.
|
|
474 |
Phrases |
ibraz edilmek üzere |
to be submitted expr.
|
|
475 |
Phrases |
iyi bilindiği üzere |
as it is well known expr.
|
|
476 |
Phrases |
ibraz edilmek üzere |
to be produced expr.
|
|
477 |
Phrases |
ile sınırlı kalmamak üzere |
not to be bounded by expr.
|
|
478 |
Phrases |
isteğiniz üzere |
at your request expr.
|
|
479 |
Phrases |
ibraz edilmek üzere |
as to submit expr.
|
|
480 |
Phrases |
izlemek üzere olduğunuz olaylar |
the events you are about to see expr.
|
|
481 |
Phrases |
ile sınırlı kalmamak üzere |
not to be restricted with expr.
|
|
482 |
Phrases |
ile sınırlı olmamak üzere |
but not limited to expr.
|
|
483 |
Phrases |
kış gelmek üzere |
winter is almost upon us expr.
|
|
484 |
Phrases |
olduğu üzere |
tel quel expr.
|
|
485 |
Phrases |
kanundaki istisnalar hariç olmak üzere |
without prejudice to the exceptions in the law expr.
|
|
486 |
Phrases |
masrafı kendisine ait olmak üzere |
at its sole cost and expense expr.
|
|
487 |
Phrases |
öngörüldüğü üzere |
as set out by expr.
|
|
488 |
Phrases |
metne şamil olmamak üzere |
without any consideration for the contents expr.
|
|
489 |
Phrases |
şekilde görüldüğü üzere |
as it is seen in the figure expr.
|
|
490 |
Phrases |
şekilde gösterildiği üzere |
as it is shown in the figure expr.
|
|
491 |
Phrases |
şekilde gösterildiği üzere |
as shown in figure expr.
|
|
492 |
Phrases |
sınırlı olmak üzere |
limited to expr.
|
|
493 |
Phrases |
tarihinden geçerli olmak üzere |
effective from that date on expr.
|
|
494 |
Phrases |
tekrar görüşmek üzere |
hope to see you again expr.
|
|
495 |
Phrases |
talebiniz üzere |
per your request expr.
|
|
496 |
Phrases |
talebiniz üzere |
at your request expr.
|
|
497 |
Phrases |
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere |
with effect from expr.
|
|
498 |
Phrases |
talebiniz üzere |
upon your request expr.
|
|
499 |
Phrases |
-den itibaren geçerli olmak üzere |
effective starting from expr.
|
|
500 |
Phrases |
yukarıda belirtildiği üzere |
as said above expr.
|
|