at - Turc Anglais Dictionnaire

at

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "at" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 33 résultat(s)

Anglais Turc
General
at prep. saatinde
At this time of the day, the sun’s rays are very harmful.
Günün bu saatlerinde güneş ışınları çok zararlıdır.

More Sentences
at prep. de
It is hard to be successful at both study and club activities.
Hem ders çalışıp hem de kulüp faaliyetlerinde başarılı olmak zordur.

More Sentences
at prep. da
This also means that we must at the same time be prepared to act smartly.
Bu aynı zamanda akıllıca hareket etmeye hazır olmamız gerektiği anlamına da gelmektedir.

More Sentences
at prep. -de (ismin -de hali)
His grandfather made an appearance at their wedding at his special invitation.
Büyükbabası özel daveti üzerine düğünlerinde boy gösterdi.

More Sentences
at prep. üzerine
This data may get lost, hacked or be transferred to law enforcement agencies at court request.
Bu veriler kaybolabilir, saldırıya uğrayabilir veya mahkeme talebi üzerine kolluk kuvvetlerine aktarılabilir.

More Sentences
at prep. üzerine
These updates can be made either automatically or at the user's request.
Bu güncellemeler otomatik olarak veya kullanıcının isteği üzerine yapılabilir.

More Sentences
at prep. olduğunda
The truck driver said that he prefers driving at night.
Kamyon şoförü gece olduğunda araba kullanmayı tercih ettiğini söyledi.

More Sentences
at prep. -e
The marketing for the product is aimed at young people.
Ürünün pazarlaması gençlere yöneliktir.

More Sentences
at prep. ile
Everyone was surprised at his sudden appearance.
Aniden ortaya çıkışı ile herkesi şaşırttı.

More Sentences
at prep. -den
He just took another bite at his hamburger.
Hamburgerinden bir ısırık daha aldı.

More Sentences
Computer
at expr. konumunda
But I’m just not good at public speaking and it scares me.
Ama topluluk önünde konuşma konusunda iyi değilim ve bu beni korkutuyor.

More Sentences
General
at adv. üzere
at adv. nezdinde
at prep. üzerinde
at prep. haliyle
at prep. bir zamanı belirtmek için kullanılır
at prep. bir iş veya hareketten bahsederken kullanılır
at prep. bir miktarı göstermek için kullanılır
at prep. bir yeri belirtmek için kullanılır
at prep. hatta
at prep. bir hareketin hedefini gösterir
at prep. yanında
at prep. -de
at prep. -da
at prep. -dan
Colloquial
at adv. -e
at expr. -da
at expr. -de
Trade/Economic
at n. laos para birimi
Computer
at n. saat
at expr. tarih
Chemistry
at n. astatinin simgesi
Abbreviation
at n. attotesla

Sens de "at" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 26 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
at horse n.
The new unit of police will ride horses.
Yeni polis birimi atlara binecek.

More Sentences
General
at equine n.
Therefore, it is vitally important that the new Amendment No 65 for equine species is adopted.
Bu nedenle, at türleri için 65 sayılı yeni Değişikliğin kabul edilmesi hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
at horse n.
It is not enough to ascertain the existence of the deficit, closing the stable door after the horse has bolted!
Açığın varlığını tespit etmek, at kaçtıktan sonra ahır kapısını kapatmak yeterli değildir!

More Sentences
Computer
at discard expr.
As with all things, take from this video any wisdom that is useful, and discard the bullshit.
Her şeyde olduğu gibi, bu videodan da işinize yarayacak her türlü bilgeliği alın ve saçmalıkları atın.

More Sentences
Literature
at steed n.
The knight was riding a black steed.
Şövalye siyah bir ata biniyordu.

More Sentences
Chess
at knight n.
Only the knight can jump over other pieces.
Sadece at diğer taşların üzerinden atlayabilir.

More Sentences
General
at gee n.
at stallion n.
at hack n.
at hackney n.
at caballo n.
at capel n.
at caple [obsolete] n.
at yarraman [australia] n.
at prancer n.
at beast n.
Colloquial
at hoss [dialect] [us] n.
at prad [australia] n.
at pitch it expr.
Zoology
at equus caballus n.
at caballo n.
Breeding
at stonehorse n.
at stone-horse n.
Archaic
at pranker n.
Slang
at neddy n.
at skin n.

Sens de "at" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
snarl at v. hırlamak
The dog snarled at the salesman.
Köpek satıcıya hırladı.

More Sentences
aim at v. hedeflemek
This therefore is the type of presentation we are aiming at.
Bu nedenle hedeflediğimiz sunum türü budur.

More Sentences
look at v. bakmak
Let us look at the figures.
Rakamlara bakalım.

More Sentences
wink at v. göz kırpmak
Don Juan laughed and winked at me.
Don Juan güldü ve bana göz kırptı.

More Sentences
at night adv. geceleyin
My husband passed away three years ago, and my hands are still looking for him at night.
Kocam üç yıl önce öldü ve ellerim hala geceleyin onu arıyor.

More Sentences
at the moment adv. şu anda
But, perhaps, the means are basically the end at the moment, especially when we consider human rights.
Ama belki de, özellikle insan haklarını göz önünde bulundurduğumuzda, araçlar şu anda temelde amaçtır.

More Sentences
at once adv. hemen
Now and in the future, aid can be given at once when disasters strike.
Şimdi ve gelecekte, felaketler meydana geldiğinde hemen yardım yapılabilir.

More Sentences
at least adv. en az
We recommend you apply to at least 3 companies or jobs per day.
Günde en az 3 şirkete veya işe başvurmanızı öneririz.

More Sentences
at least adv. en azından
Would you at least be willing to communicate the urgent need to adopt measures to prevent this horror?
En azından bu dehşeti önleyecek tedbirlerin acilen alınması gerektiğini iletmeye istekli olur musunuz?

More Sentences
at once adv. derhal
You need to leave the city at once.
Derhâl şehirden ayrılmanız gerek.

More Sentences
shout at each other v. bağrışmak
call the meeting at short notice v. acil toplantıyı çağırmak
call the meeting at short notice v. acil toplantıya çağırmak
at the same time adv. aynı zamanda
at the drop of a hat expr. hemen
General
at full capacity n. tam kapasitede
I have no doubt that while we are here splitting hairs, Korean shipyards will be working at full capacity.
Biz burada kılı kırk yararken Kore tersanelerinin tam kapasite çalışacağından hiç şüphem yok.

More Sentences
call at v. uğramak
I'll call at your house tomorrow.
Yarın evine uğrayacağım.

More Sentences
drop in at v. uğramak
Every time he goes out, he drops in at the bookstore.
Her dışarı çıktığında kitapçıya uğrar.

More Sentences
take aim at v. hedef almak
Tom took aim at the deer.
Tom geyiği hedef aldı.

More Sentences
swear at v. birine küfretmek
When was the last time you swore at someone?
En son ne zaman birine küfür ettin?

More Sentences
balk at v. tereddüt etmek
Certain dependent or associated territories balk at adopting the exchange of information.
Bazı bağımlı veya ilişkili bölgeler bilgi değişimini kabul etmekte tereddüt etmektedir.

More Sentences
poke fun at v. alay etmek
She poked fun at her classmate.
O sınıf arkadaşı ile alay etti.

More Sentences
aim at v. doğrultmak (silahı)
Fadil kept his gun aimed at Dania's family.
Fadıl silahını Dania'nın ailesine doğrultmuştu.

More Sentences
snap at v. terslemek
I remember that we were irritated with one another and even snapped at each other a few times throughout the day.
Gün boyunca birbirimize sinirlendiğimizi ve hatta birkaç kez birbirimizi terslediğimizi hatırlıyorum.

More Sentences
stop off at v. mola vermek
I stopped off at Osaka on my way to Tokyo.
Tokyo'ya giderken Osaka'da mola verdim.

More Sentences
hint at v. ima etmek
Finally, the report hints at breaches in environmental legislation due to such events as the burning of dead carcasses.
Son olarak raporda, ölü leşlerin yakılması gibi olaylar nedeniyle çevre mevzuatının ihlal edildiği ima edilmektedir.

More Sentences
glance at v. göz atmak
Take a quick glance at the world around you today.
Bugün etrafınızdaki dünyaya hızlıca bir göz atın.

More Sentences
snap at v. ısırmaya çalışmak (köpek)
The pup snapped at my hand.
Yavru köpek elimi ısırmaya çalıştı.

More Sentences
come at v. saldırmak
He came at me with a knife in his hand.
Elinde bir bıçakla bana saldırdı.

More Sentences
stare at v. gözlerini dikip bakmak
I wondered why people were staring at me.
İnsanların neden gözünü dikip baktığını merak ettim.

More Sentences
aim at v. amaçlamak
The remaining amendments are technical, mainly aimed at giving greater precision to certain provisions.
Geri kalan değişiklikler teknik olup, esas olarak belirli hükümlere daha fazla kesinlik kazandırmayı amaçlamaktadır.

More Sentences
pull at v. çekmek
The two children pulled at the rope until it broke.
İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.

More Sentences
get at v. demek istemek
I began to see what he was getting at.
Ne demek istediğini anlamaya başladım.

More Sentences
leap at v. atlamak
The dog leaped at a stranger.
Köpek bir yabancının üzerine atladı.

More Sentences
stare at v. gözlerini dikmek
Why is everyone staring at her?
Neden herkes ona gözünü dikiyor?

More Sentences
study at v. eğitim görmek (bir yerde)
Currently 1,600 international students from over 100 countries study at the University of Victoria.
Şu anda 100'den fazla ülkeden 1.600 uluslararası öğrenci Victoria Üniversitesi'nde eğitim görmektedir.

More Sentences
stare at v. bakakalmak
We all stared at him.
Hepimiz ona bakakaldık.

More Sentences
be angry at v. kızgın olmak
I thought she was angry at me because I didn't pay the bill in time.
Hesabı zamanında ödemediğim için bana kızgın olduğunu sanıyordum.

More Sentences
throw rock at v. taş atmak
Did Tom really throw rocks at you?
Tom gerçekten sana taş attı mı?

More Sentences
glare at v. ters ters bakmak
Tom and Mary glared at each other.
Tom ve Mary birbirlerine ters ters baktılar.

More Sentences
be at work v. işte olmak
Shouldn't you be at work already?
Şimdiye kadar işte olman gerekmiyor muydu?

More Sentences
get at v. ulaşmak
With the help of the victims, what counts is getting at the big villains.
Kurbanların yardımıyla, önemli olan esas kötü adamlara ulaşmaktır.

More Sentences
be looked at v. bakılmak
I can't stand being looked at like that.
Bana öyle bakılmasına dayanamıyorum.

More Sentences
be amazed at v. şaşırmak
I was amazed at his carelessness.
Onun dikkatsizliğine şaşırdım.

More Sentences
stare at v. bakmak (dikkatle)
She was still staring at the grave.
Hala mezara bakıyordu.

More Sentences
put at risk v. riske atmak
So carelessness within the Commission in the spending of money is not likely to put at risk vast quantities of money.
Dolayısıyla Komisyon bünyesinde para harcamalarında dikkatsiz davranılması büyük miktarlarda parayı riske atmayacaktır.

More Sentences
take aim at v. nişan almak
Take aim at the target.
Hedefe nişan alın.

More Sentences
be present at v. bulunmak
I was present at the meeting.
Ben toplantıda hazır bulundum.

More Sentences
scoff at v. alay etmek
They scoffed at our efforts.
Çabalarımızla alay ettiler.

More Sentences
scream at v. bağırmak
At that moment I wanted to scream at her.
O an ona bağırmak istedim.

More Sentences
glare at v. dik dik bakmak
Tom and Mary glared at each other.
Tom ve Mary birbirlerine dik dik baktılar.

More Sentences
laugh at v. gülmek
If the situation was not so tragic, one could laugh at it.
Eğer durum bu kadar trajik olmasaydı, buna gülüp geçilebilirdi.

More Sentences
aim at v. hedef almak
What is now being proposed is aimed at these companies from outside the EU.
Şu anda teklif edilen şey, AB dışından gelen bu şirketleri hedef almaktadır.

More Sentences
laugh at v. gülüp geçmek
The police stand by laughing at the brutal scenes of intimidation and even murder of honest citizens.
Polis, dürüst vatandaşlara yönelik acımasız sindirme ve hatta öldürme sahnelerine gülüp geçiyor.

More Sentences
throw stone at v. taş atmak
We can throw stones at the police.
Polise taş atabiliriz.

More Sentences
gaze at v. seyretmek
We gazed at the beautiful scenery.
Güzel manzarayı seyre daldık.

More Sentences
point at v. göstermek
What are you pointing at?
Neyi gösteriyorsun?

More Sentences
marvel at v. hayret etmek
Marvel at the beautiful modern buildings, such as the Shanghai World Financial Center and Jinmao Tower.
Şangay Dünya Finans Merkezi ve Jinmao Kulesi gibi güzel modern binalara hayret edin.

More Sentences
gaze at v. gözünü dikmek
The girl was gazing at the doll.
Kız, oyuncak bebeğe gözünü dikmişti.

More Sentences
be present at v. hazır olmak
Tom is going to be present at today's meeting.
Tom bugünkü toplantıda hazır olacak.

More Sentences
bark at v. bağırmak
Ruth, forgive me for barking at you like a dog.
Ruth, sana bir köpek gibi bağırdığım için beni affet.

More Sentences
be at work v. iş başında olmak
Tom should still be at work.
Tom hâlâ iş başında olmalı.

More Sentences
point at v. parmakla göstermek
It's bad manners to point at people.
İnsanları parmakla göstermek kötü bir davranış.

More Sentences
repeating a year at school n. çift dikiş
lunge at n. üzerine saldırı
health and safety at work n. işçi sağlığı ve iş güvenliği
at home in n. kendini rahat hisseden (bir yerde)
counselor at law n. avukat
collisions at sea n. denizde çarpışmalar
name given at birth n. göbek adı
looking at n. seyir
stoppage at source n. vergilerin kaynağında kesilmesi
gentleman at arms n. kral muhafızı
looking at n. seyretme
nursing at home n. evde bakım
accomplished at n. bir şeyde usta
friend at court n. torpil
playing at families n. evcilik
object at issue n. iddia olunan şey
sergeant at arms n. parlamentoda güvenlik görevlisi
deduction at source n. stopaj
a course of treatment at a spa n. kaplıca tedavisi
a cure at a spa n. kaplıca kürü
friend at court n. dayı
at the first opportunity n. ilk fırsatta
corruption starts at the top n. balık baştan kokar
criminal still at large n. hapishane kaçkını
prayer performed at a funeral n. cenaze namazı
lunge at n. üzerine hücum
friend at court n. tanıdık
nursing of old persons at home n. evde yaşlı bakım
accident at sea n. deniz kazası
course for nursing at home n. evde yaşlı bakım kursu
enemy at the gate n. kapıdaki düşman
friend at court n. arka
glance at n. ima
love at first sight n. ilk görüşte aşk
the turf at n. yarışçılığı
heir at law n. yasal mirasçı
cheating at games n. mızıkçılık
object at issue n. anlaşmazlık konusu
dive time at current depth n. dipte kalma süresi
sergeant at arms n. komiser
age at entry n. giriş yaşı
age at last birthday n. son doğum günündeki yaş
object at issue n. tartışma konusu
ticket at full fare n. tam bilet
forty at a time n. kırkar
at the earliest opportunity n. ilk fırsatta
name at birth n. doğum adı
name at birth n. doğum ismi
at the earliest possible opportunity n. vakit geçirmeden
passage of (or at) arms n. ağız dalaşı
love at first sight n. yıldırım aşkı
barrister-at-law n. dava vekili
counsellor-at-law n. dava vekili
counsellor-at-law n. avukat
gentleman-at-arms n. kral muhafızı
man-at-arms n. asker
counselor-at-law n. dava vekili
man-at-arms n. silahşor
deal at arm's length with someone n. bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
the train leaves at four o'clock n. tren saat dörtte kalkar
ship at sea n. denizdeki gemi
life expectancy at birth n. umulan yaşam süresi (doğum anında)
one's arrival at work n. işe geliş (saati)
a statement made at a police station n. karakol ifadesi
an advantage gained at the beginning n. başlangıçta elde edilen avantaj
carpet at low price n. düşük fiyata halı
at any time of day n. günün herhangi bir zamanı
first day at school n. okuldaki ilk gün
a bullet fired at democracy n. demokrasiye atılan kurşun
death at a young age n. genç yaşta ölüm
dying at a young age n. gençt yaşta ölme
suspect at large n. kaçak zanlı
companion at home n. adreste/evde refakat
the point arrived at n. gelinen nokta
the credits at the end of a movie n. film sonunda çıkan yazılar
barrister at law n. dava vekili
counselor at law n. dava vekili
counsellor at law n. avukat
counsellor at law n. dava vekili
counselor-at-law n. avukat
stay at home father n. eşi çalıştığından ötürü ev işlerini yapan koca
stay-at-home dad n. eşi çalıştığından ötürü ev işlerini yapan koca
point at issue n. tartışma konusu/söz konusu mesele/konu
stay-at-home mom n. ev hanımı anne
people at the base of the pyramid n. piramidin tabanındakiler
at-homeness n. evde olma/bulunma
at-homeness n. kendini iyi ve güvende hissetme
a day at school n. okulda bir gün
paying at the door n. kapıda ödeme
delivery at the door n. kapıda teslim
prime minister at the time/during that time n. zamanın başbakanı
contents at a glance n. bir bakışta içindekiler
name at birth n. doğum adı
life at a glance n. bir bakışta hayat
my new friend at school n. okuldaki yeni arkadaşım
activities at work n. iş yerinde gerçekleştirilen aktiviteler
everything at once n. bir kerede her şey
win-at-all-costs attitude n. ne olursa olsun kazanmaya değer yaklaşımı
action at law n. kanuni işlem
action at law n. yasal işlem
action at law n. yasal girişim
action at law n. hukuk davası
bachelor-at-arms n. en alt rütbeli şövalye
bachelor-at-arms n. en düşük rütbeli şövalye
aftergame at irish n. tavlaya benzer eski bir oyun
at-home n. ev oturması
at-home n. ev ziyareti
jack-at-all-trades n. her işten anlayan kimse
jack-at-a-pinch n. acil durum yedeği
jack-at-a-pinch n. ücret karşılığı hizmet veren gezgin papaz
jack-at-a-pinch n. acil durumda birinin yerini alan kimse
jack-at-all-trades n. elinden her iş gelen kimse
man-at-arms n. ağır silahla donanmış asker
man-at-arms n. ağır silahla donanmış orta çağ süvarisi
(at) worst n. en hoş olmayan nitelik veya durum
(at) worst n. en kötü nitelik veya durum
(at) worst n. en vasıfsız nitelik veya durum
call at v. ziyaret etmek
look at something in perspective v. bir şeye geniş bir açıdan bakmak
shout at the top of one's voice v. yırtınmak
be good at v. belirli bir şeyi iyi yapmak
sell at auction v. açık artırma ile satmak
laugh at v. alaya almak
set someone's mind at rest v. birinin kuşkularını ortadan kaldırmak
hold at bay v. yaklaştırmamak
go on at v. azarlamak
ride at a gallop v. eştirmek
take a shot at v. bir el ateş etmek (tüfekle)
be at a standstill v. kesilmek
set at nought v. önemsememek
keep something near at hand v. el altında bulundurmak
be at each other's throat v. boğuşmak
tilt at windmills v. değirmenlere karşı savaşmak
be good at repartee v. hazırcevap olmak
get at v. bulaşmak
take a shot at v. bir el ateş etmek
get back at somebody v. öç almak
lunge at v. üzerine saldırmak
snarl at v. homurdanmak
knock at the door v. kapıyı çalmak
peck at somebody v. tartaklamak
hit at v. sataşmak
poke fun at v. birine takılmak (şaka)
take a look at v. göz atmak
put out at interest v. faize yatırmak
be at a loss v. şaşırmak
be hard at hand v. kapıda olmak
be very good at v. adamı olmak
hint at v. imlemek
hit at v. saldırmak
revolt at v. isyan etmek
look down one's nose at v. küçük görmek
have a shy at v. tecrübe etmek
take aim at v. hedeflemek
set someone at ease v. birini rahatlatmak
throw mud at v. çamur atmak
aim at v. fırlatmak (bir şeyi bir yere)
hint at v. dokundurmak
go at v. saldırmak
squint at v. şaşı bakmak
sneeze at v. küçümsemek
be at someone's agenda v. gündeme gelmek
be at an end v. sona ermek
nag at v. başının etini yemek
run at v. saldırmak
set someone's mind at rest v. birini rahatlatmak
excel at v. sivrilmek
foam at the mouth v. çok öfkeli olmak
cock one's eye at v. göz etmek
preside at v. başkanlık etmek
jump at a conclusion v. acele hüküm vermek
be at a crossroads v. yol ayrımında olmak
be at someone's elbow v. yanında olmak
be average out at v. ortalaması (belirli bir miktar) olmak
be at fault v. kabahatli olmak
leap at v. havada kapmak
be at the bottom of the heap v. diğerlerine göre daha kötü durumda olmak
wink at v. göz yummak
lay something at somebody's door v. suçu üzerine atmak
nag at somebody v. dırdır etmek
look daggers at someone v. birine öfke ile bakmak
be at variance with v. ile çelişmek
lope at v. eşkin gitmek
glare at v. sert sert bakmak
lay at someone's door v. suçu birinin üstüne atmak
look at with the eye of v. gözüyle bakmak
eat at v. sürüklemek
lay something at one's door v. yüklemek
look at with rolling eyes v. fıldır fıldır bakmak
ogle at each other v. kesişmek
sneer at v. küçümsemek
be hard at hand v. kapıya dayanmış olmak
gibe at v. alay etmek
be at the head of v. başında bulunmak
poke fun at v. bir kimse ile alay etmek
stick at v. bir iş üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek
grab at v. tutmaya çalışmak
have a bash at something v. teşebbüs etmek
become a regular at v. abone olmak
pull something at both ends v. çekiştirmek
look at out of the corner of one's eye v. göz ucuyla bakmak
look at one another v. bakışmak
put at risk v. tehlikeye atmak
be at variance with v. ile araları bozuk olmak
jib at doing v. direnmek
be at a disadvantage v. dezavantajlı olmak
wander from the subject at hand v. ele alınan konudan ayrılmak
turn up one's nose at v. beğenmemek
jeer at v. alay etmek
blink at v. şaşırmak
keep at v. bırakmamak
throw mud at somebody v. çamur atmak
be good at v. alanında iyi olmak
be at one's best v. en iyi durumda olmak
lunge at v. ileri atılmak
dabble at v. su serpmek
keep someone at arm's length v. birinin samimi olmasına izin vermemek
be at rest v. çalışmamak
be peeved at v. sinir olmak
fire questions at v. birini soru yağmuruna tutmak
feel shame at v. utanmak
draw the line at v. reddetmek
be at the bottom of something v. başının altından çıkmak
be at a premium v. tutulmak
look at v. göz atmak
be found at fault v. kabahatli çıkmak
be at someone's disposal v. birinin emrine amade olmak
keep someone at arm's length v. biriyle samimi olmamak için ona çok mesafeli davranmak
be at odds with v. aykırı olmak
snatch at v. atlamak
go off at half cocked v. hazırlıksız iş görmek
stand at attention v. esas duruşta olmak
blaze away at v. ateşe tutmak
keep someone at a distance v. birine soğuk davranmak
be at daggers drawn v. kanlı bıçaklı olmak
stop at v. bir yerde durmak (mola vb)
lie at full length v. serilmek
be bond with somebody at heart v. yürekten bağlı olmak
be at something v. meşgul olmak
figure out at v. tutmak
puff at v. tüttürmek
get back at v. öç almak
be out at grass v. otlamak
be at home to guests v. gün yapmak
be an old hand at v. bir konuda bayağı tecrübeli olmak
be at ease v. müsterih olmak
look daggers at v. kötü kötü bakmak
get at v. varmak
rail at v. hırlamak
level something at v. yöneltmek
fall at somebody's feet v. dizlerine kapanmak
take a swipe at v. bir şeye doğru şöyle bir sallamak
hint at v. üstü kapalı söylemek
be at hand v. el altında olmak
take someone at her word v. birine inanmak
exalt at v. çok sevinmek
be at a crossroads v. yol ayrımına gelmek
try one's hand at v. bir şeyi yapmayı denemek
jeer at v. kafa bulmak (dalga geçerek)
take a brief look at v. şöyle bir bakmak
set something at naught v. bir şeyi hiçe saymak
wonder at v. hayret etmek
keep on at somebody v. üstüne varmak
be at rest v. hareketsiz olmak
look daggers at v. ters ters bakmak
be at war with v. uğraşmak
make eyes at somebody v. göz süzmek
be at a low ebb v. morali bozuk olmak
work at v. bir şey için emek harcamak
wink at v. göz etmek
arrive at a decision v. karara varmak
blink at v. hayret etmek
blaze away at v. hararetle yapmak
be at a loss v. ne yapacağını bilmemek
be a dab hand at something v. erbabı olmak
be sick at one's stomach v. midesi bulanmak
come at v. ulaşmak
be at a standstill v. kesilmiş vaziyette olmak
be found at fault v. kabahatli bulunmak
be at the mercy of v. ocağına düşmek
come at v. üstüne gelmek
wonder at v. şaşırmak
pick at v. çekelemek
grasp at v. kapmaya çalışmak
give way at the knees v. dizlerinin bağı çözülmek
be at the parting of the ways v. yol ayrımında olmak
lay at someone's door v. bir suçu birine yüklemek
level at v. yüklemek (suçu)
hold the rope at both ends v. kendini helak etmek
keep somebody at a distance v. yüz vermemek
succeed at v. bir konuda başarılı olmak
rejoice at v. düğün bayram etmek
turn up one's nose at v. reddetmek
lash out at v. sert ve ani çıkış yapmak
keep somebody at a distance v. mesafeli davranmak
tug at one's heartstrings v. yüreğini cız ettirmek
sell at loss v. zararına satmak
disgust at v. nefret etmek
produce at v. mal etmek
fly at v. saldırmak
take a look at v. bir göz atmak
exult at v. çok sevinmek
have a gander at v. bakmak
draw a bow at a venture v. boş atıp dolu tutmak
pick at v. karışmak
be at sea v. denizde olmak
sell at a premium v. kar getirmek
rejoice at v. dünyalar onun olmak
stop short at v. işi belirli bir yere vardırmamak
be bad at figures v. hesabı kötü olmak
be taken aback at/by v. -e çok şaşırmak
make sheep's eyes at somebody v. göz süzmek
run atilt at somebody v. saldırmak
sling mud at v. çamur atmak
blink at v. göz yummak
scowl at v. kaşlarını çatıp bakmak
be at a low ebb v. çok azalmış olmak
foam at the mouth v. ağzı köpürmek
nibble at v. dişlemek
live at somebody's expense v. sırtından geçinmek
be at hand v. yaklaşmak
be riled at v. sinirlenmek
beat at the door v. kapıyı çalmak
clutch at v. yakalamaya çalışmak
be piqued at v. kırılmak
be piqued at v. gücenmek
gird at v. alay etmek
keep something at one's fingertips v. el altında bulundurmak
turn one's nose up at something v. burun kıvırmak
balk at v. ürkmek
have a dig at somebody v. taş atmak
strive at v. bir şey için çabalamak
stand at v. belirli bir derecede olmak (ısı vb)
laugh at v. birisine gülmek
leer at v. pis pis bakmak
happen at the same time v. rastlamak
spit at somebody v. tükürmek
pull a face at v. surat asmak
be at daggers drawn with somebody v. kanlı bıçaklı olmak
fly at one anothers throats v. boğaz boğaza gelmek
be at an end v. sonuçlanmak
peg away at v. bir işte sebatla çalışmak
have something at one's fingertips v. bir şeyi çok iyi bilmek
run at full speed v. alabildiğine koşmak
be at hand v. yakında olmak
sneeze at v. yabana atmak
strain at a gnat and swallow a camel v. ufak bir kabahati mesele yapıp büyük bir yanlışa aldırmamak
burn the candle at both ends v. fazla çalışmak
be riled at v. kızmak
get at v. kötülük etmek
set at loggerheads v. birbirine düşürmek
shout at the top of one's voice v. avaz avaz bağırmak
proceed at an angle v. bir açıda ilerlemek
poke something at v. bir şeyi bir yere doğru uzatmak
feel at home v. kendini rahat hissetmek
connive at v. görmezlikten gelmek
set at naught v. önemsememek
have a go at v. denemek
hold someone at bay v. birini sindirmek
go at something v. sarılmak
blink at v. görmezlikten gelmek
come at v. keşfetmek
shout at the top of one's voice v. bar bar bağırmak
lay something at one's door v. üstüne yıkmak
shy at v. ürkmek
poke fun at somebody v. makaraya sarmak
be at the bottom of the pile v. diğerlerine göre daha kötü durumda olmak
make eyes at v. göz etmek
be out at grass v. yayılmak
aim at v. niyet etmek
jeer at v. yuhalamak
gaze at v. gözü dalmak
be at a standstill v. durmak
be a dab hand at something v. uzmanı olmak
be out at grass v. emekli olmak
feel at ease v. içi rahat etmek
burn the candle at both ends v. gece gündüz demeden çalışarak kendini helak etmek
be at the point of death v. ölmek üzere olmak
keep someone at bay v. birini korkutarak yaklaşıp zarar vermesini önlemek
grab at v. elle tutmaya çalışmak
pull at somebody's heartstrings v. suistimal etmek
snarl at v. söylenmek
peck at v. kuş gibi az yemek
loose off at v. parlamak
be riled at v. sinir yapmak
be at something v. başında olmak
glower at v. yiyecekmiş gibi bakmak
stick at v. bir işi bırakmamak
be good at figures v. hesabı iyi olmak
glower at v. ters ters bakmak
take a look at v. bakmak
strain at a gnat and swallow a camel v. önemsiz bir şeyi mesele yapıp önemli bir şeye hiç aldırmamak
thunder at v. gümletmek
jump at something v. dünden razı olmak
work out at to v. gelmek (belirli bir miktara)
revile at something v. kötülemek
figure out at v. ulaşmak
draw the line at v. yapmamak
snatch at v. uzanmak
put somebody's mind at rest v. yüreğine su serpmek
go at a snail's pace v. kağnı gibi gitmek
take turns at something v. sırayla yapmak
be at someone's elbow v. yanı başında olmak
set at variable v. aralarını açmak
set at nought v. hiçe saymak
keep someone at arm's length v. birini pek yaklaştırmamak
be at bay v. çıkmaza girmek
have a stab at v. kalkışmak
make somebody drool at the mouth over something v. ağzını sulandırmak
hold someone at bay v. birini korkutarak yaklaşıp zarar vermesini önlemek
connive at v. göz yummak
eat at v. aşındırmak
take offence at v. gocunmak
jump at something v. balıklama dalmak
turn up one's nose at v. burun kıvırmak
take someone at his word v. birine inanmak
grasp at v. uzanmak
pounce at v. birden üstüne atılmak
be at the top of the agenda v. gündeme gelmek
be at a loose end v. boşta olmak
work out at v. gelmek (belirli bir miktara)
turn one's nose up at v. burun burmak
revolt at v. iğrenmek
wink at v. göz kırparak işaret etmek
be at the end of one's rope v. çaresiz kalmak
make eyes at v. gözle flört etmek
pull at v. çekelemek
be at risk v. tehlikede olmak
wait at table v. servis yapmak
tear at one's heartstrings v. yüreğini cız ettirmek
fly at v. birdenbire üstüne saldırmak
lay something at one's door v. üzerine atmak
snipe at v. saldırmak
keep somebody at arm’s length v. biriyle arasında mesafe bırakmak
balk at v. ayak diremek
be vexed at something v. bir şeye canı sıkılmak
dig (at someone) v. taş atmak