|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
lay v.
|
sermek |
|
She laid the cloth flat on the table.
Bezi masanın üzerine düz bir şekilde serdi.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
lay v.
|
sunmak (teklif) |
|
I would now like to lay before you the main aspects of the improvements we are planning.
Şimdi sizlere planladığımız iyileştirmelerin ana unsurlarını sunmak istiyorum.
More Sentences
|
3 |
General |
lay v.
|
açılmak |
|
You should lay your cards out on the table.
Kartlarınızı masaya açmalısınız.
More Sentences
|
4 |
General |
lay out v.
|
tasarlamak |
|
This is the garden I laid out last year.
Bu geçen yıl tasarladığım bahçedir.
More Sentences
|
5 |
General |
lay stress on v.
|
üzerinde durmak |
|
The speaker laid stress on the need for thrift.
Konuşmacı tasarrufun gerekliliği üzerinde durdu.
More Sentences
|
6 |
General |
lay out v.
|
hazırlamak |
|
Mr Karas and I have prepared amendments which he will lay out tomorrow orally, which I hope will solve this problem.
Sayın Karas ve ben, yarın sözlü olarak açıklayacağı ve bu sorunu çözeceğini umduğum değişiklik önerileri hazırladık.
More Sentences
|
7 |
General |
lay off v.
|
işten çıkarmak |
|
Tom was afraid that he might get laid off.
Tom işinden çıkarılabileceğinden korkuyordu.
More Sentences
|
8 |
General |
lay down v.
|
koymak |
|
It therefore breaks the law - if I may put it that way - by flouting the rules that we have laid down several times.
Dolayısıyla bu durum, daha önce defalarca ortaya koyduğumuz kuralların çiğnenmesi anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
9 |
General |
lay down v.
|
bırakmak |
|
Weapons were laid down and all hostilities ceased while the Games were on.
Oyunlar devam ederken silahlar bırakılmış ve tüm düşmanlıklar sona ermiştir.
More Sentences
|
10 |
General |
lay awake v.
|
gözüne uyku girmemek |
|
She lay awake for a long time, thinking of her future.
Uzun süre gözüne uyku girmedi, geleceğini düşündü.
More Sentences
|
11 |
General |
lay v.
|
sermek |
|
The marionette took off his clothes and laid them on the sand to dry.
Kukla kıyafetlerini çıkardı ve kuruması için kumun üzerine serdi.
More Sentences
|
12 |
General |
lay v.
|
yüklemek (suç) |
|
Don't lay your fault at my door.
Hatanı bana yükleme.
More Sentences
|
13 |
General |
lay off v.
|
bırakmak |
|
I said lay off.
Bırak dedim.
More Sentences
|
14 |
General |
lay by v.
|
biriktirmek |
|
You should lay by something against a rainy day.
Zor günler için bir şeyler biriktirmelisiniz.
More Sentences
|
15 |
General |
lay eggs v.
|
yumurtlamak |
|
Those hens lay eggs almost every day.
Bu tavuklar neredeyse her gün yumurtlar.
More Sentences
|
16 |
General |
lay v.
|
hazırlamak |
|
She laid the table for six.
O altı kişilik masa hazırladı.
More Sentences
|
17 |
General |
lay out v.
|
düzenlemek |
|
He laid out this garden.
Bu bahçeyi o düzenledi.
More Sentences
|
18 |
General |
lay claim to v.
|
sahip çıkmak |
|
John laid claim to the painting.
John resme sahip çıktı.
More Sentences
|
19 |
General |
lay v.
|
yumurtlamak (yumurta) |
|
Caretta Carettas lay their eggs by the beach in the sand.
Caretta Carettalar yumurtalarını sahilde kuma bırakırlar.
More Sentences
|
20 |
General |
lay in v.
|
sağlamak |
|
Their importance lies in the credibility they give to long-term objectives.
Önemleri, uzun vadeli hedeflere sağladıkları inandırıcılıkta yatmaktadır.
More Sentences
|
|
21 |
General |
lay down v.
|
kural koymak |
|
The Commission is ready to lay down specific rules for such exceptions.
Komisyon, bu tür istisnalar için belirli kurallar koymaya hazırdır.
More Sentences
|
22 |
General |
lay v.
|
koymak |
|
I thoroughly support your plan, as you have laid it before us.
Önümüze koyduğunuz planınızı sonuna kadar destekliyorum.
More Sentences
|
23 |
General |
lay the foundation v.
|
temel atmak |
|
They laid the foundation of the house.
Evin temelini attılar.
More Sentences
|
24 |
General |
lay the foundations v.
|
temellerini atmak |
|
I see it as a task for the Joint Research Centre to lay the foundations for common safety standards of this kind.
Ortak Araştırma Merkezi'nin bu tür ortak güvenlik standartlarının temellerini atmasını bir görev olarak görüyorum.
More Sentences
|
25 |
General |
lay aside v.
|
bir kenara koymak |
|
He laid aside a few dollars each week.
O her hafta beş dolar bir kenara koydu.
More Sentences
|
26 |
General |
lay emphasis on v.
|
önemine vurgu yapmak |
|
We lay emphasis on the importance of being sincere.
Samimi olmanın önemine vurgu yapıyoruz.
More Sentences
|
27 |
General |
lay emphasis on v.
|
önemini vurgulamak |
|
We lay emphasis on the importance of being sincere.
Biz samimi olmanın önemini vurgularız.
More Sentences
|
28 |
General |
lay stress on v.
|
önemine vurgu yapmak |
|
He laid stress on the importance of being punctual.
Dakik olmanın önemine vurgu yaptı.
More Sentences
|
29 |
General |
lay claim to v.
|
hak iddia etmek |
|
John laid claim to the painting.
John tablo üzerinde hak iddia etti.
More Sentences
|
30 |
General |
lay claims to v.
|
sahiplenmek |
|
John laid claim to the painting.
John tabloyu sahiplendi.
More Sentences
|
31 |
General |
lay v.
|
(üzerine) yıkmak |
|
She laid the work on him.
İşi onun üzerine yıktı.
More Sentences
|
32 |
General |
lay v.
|
bırakmak |
|
Tom laid flowers at Mary's grave.
Tom, Mary'nin mezarına çiçek bıraktı.
More Sentences
|
33 |
General |
lay v.
|
getirmek |
|
The London Agreement of 1953 laid down such provisions in favour of Germany.
1953 Londra Anlaşması Almanya lehine bu tür hükümler getirmiştir.
More Sentences
|
34 |
General |
lay v.
|
sermek |
|
The marionette took off his clothes and laid them on the sand to dry.
Kukla, elbiselerini çıkardı ve kurumaları için onları kumun üzerine serdi.
More Sentences
|
35 |
General |
lay v.
|
(kimyasal/krem) sürmek |
|
Tom didn't lay a hand on me.
Tom bana elini bile sürmedi.
More Sentences
|
36 |
General |
lay v.
|
(masa) hazırlamak |
|
By the time I arrived, he had already laid the table.
Ben varana dek o masayı hazırlamıştı bile.
More Sentences
|
37 |
General |
lay v.
|
uzanmak |
|
It's hard to choose; we have several options laid before us.
Seçim yapmak zor; önümüzde uzanan birkaç seçenek var.
More Sentences
|
38 |
General |
lay v.
|
(bahis) yatırmak |
|
He laid all his money on a horse named Daisy.
Bütün parasını Daisy adında bir ata yatırdı.
More Sentences
|
39 |
General |
lay down v.
|
belirlemek |
|
These criteria are laid down in the Paris Memorandum of Understanding and include the ship's flag.
Bu kriterler Paris Mutabakat Zaptında belirlenmiştir ve geminin bayrağını da içermektedir.
More Sentences
|
40 |
General |
lay adj.
|
sıradan |
|
It wasn't an expert but a lay witness that changed the course of the trial.
Davanın seyrini değiştiren bir uzman değil, sıradan bir tanık olmuştu.
More Sentences
|
|
41 |
General |
lay adj.
|
meslekten olmayan |
|
For lay people it is indeed often incomprehensible and confusing.
Meslekten olmayan insanlar için bu konu gerçekten de çoğu zaman anlaşılmaz ve kafa karıştırıcıdır.
More Sentences
|
42 |
General |
lay-by n.
|
cep |
|
43 |
General |
lay n.
|
vaziyet |
|
44 |
General |
lay n.
|
arazi yapısı |
|
45 |
General |
lay n.
|
şiir |
|
46 |
General |
lay n.
|
mürit |
|
47 |
General |
lay n.
|
şarkı |
|
48 |
General |
lay n.
|
sevişme |
|
49 |
General |
lay figure n.
|
önemsiz kimse |
|
50 |
General |
lay n.
|
durum |
|
51 |
General |
lay n.
|
duruş |
|
52 |
General |
lay reader n.
|
şiir okuyucu |
|
53 |
General |
lay n.
|
mevki |
|
54 |
General |
lay n.
|
konum |
|
55 |
General |
lay n.
|
yatış |
|
56 |
General |
lay n.
|
nağme |
|
57 |
General |
lay n.
|
meslek |
|
58 |
General |
lay n.
|
ezgi |
|
59 |
General |
lay n.
|
hal |
|
60 |
General |
pipe lay vessel n.
|
boru döşeme gemisi |
|
61 |
General |
lay n.
|
şarkı sözü |
|
62 |
General |
lay figure n.
|
model |
|
63 |
General |
lay brother n.
|
gönüllü çalışan rahip |
|
64 |
General |
lay brother n.
|
keşiş olmayıp, manastırda çalışan kimse |
|
65 |
General |
lay-by n.
|
park yeri |
|
66 |
General |
lay-by n.
|
konaklama tesisi |
|
67 |
General |
lay-down n.
|
şekerleme |
|
68 |
General |
lay-flat hose n.
|
yassı hortum |
|
69 |
General |
lay-down n.
|
kestirme |
|
70 |
General |
lay-by n.
|
anayolun kenarında araçların geçici olarak konaklamaları için yapılmış yol |
|
71 |
General |
lay-down n.
|
uyuklama |
|
72 |
General |
lay-by n.
|
arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep |
|
73 |
General |
lay-by n.
|
araba durağı |
|
74 |
General |
lay-by n.
|
durak |
|
75 |
General |
lay-by n.
|
son işlem olarak tarlayı sürüp ekme |
|
76 |
General |
lay terminology n.
|
herkesin anlayacağı şekle uyarlanmış terminoloji |
|
77 |
General |
lay terminology n.
|
halk ağzında söyleniş |
|
78 |
General |
lay terminology n.
|
gündelik dil |
|
79 |
General |
lay figure n.
|
mağaza mankeni |
|
80 |
General |
lay figure n.
|
giysi mankeni |
|
|
81 |
General |
lay audience n.
|
vasıfsız kitle |
|
82 |
General |
lay down area n.
|
stok/depolama alanı |
|
83 |
General |
lay member n.
|
bir kurulda halkı temsil eden görevli |
|
84 |
General |
lay interpreter n.
|
iki dilde de yeterli olup gönüllü tercumanlık yapan alaylı kimse |
|
85 |
General |
lay scholar n.
|
eğitim almadan bir bilim alanında uzmanlaşmış kimse |
|
86 |
General |
lay teacher n.
|
katolik okullarında görev yapan, inançlı fakat rahibeler gibi dini kurumlara ve evlenmeme kuralı gibi kurallara bağlı olmayan kiliseye mensup öğretmen |
|
87 |
General |
lay scholar n.
|
alaylı bilgin |
|
88 |
General |
lay n.
|
hisse |
|
89 |
General |
lay n.
|
kar |
|
90 |
General |
lay n.
|
hasılat |
|
91 |
General |
lay n.
|
tabaka |
|
92 |
General |
lay n.
|
katman |
|
93 |
General |
lay n.
|
bahis |
|
94 |
General |
lay n.
|
şans |
|
95 |
General |
lay n.
|
risk |
|
96 |
General |
lay n.
|
yerel yönetim vergisi |
|
97 |
General |
lay n.
|
saklanılan yer |
|
98 |
General |
lay n.
|
plan |
|
99 |
General |
lay n.
|
ücret |
|
100 |
General |
lay n.
|
kumaş katı |
|
101 |
General |
lay n.
|
topografik özellik |
|
102 |
General |
lay n.
|
yumurtlama |
|
103 |
General |
lay n.
|
dokuma tahtası |
|
104 |
General |
lay n.
|
dokuma takozu |
|
105 |
General |
lay n.
|
bükme derecesine göre lif halat kalitesi |
|
106 |
General |
lay n.
|
kumaş katları |
|
107 |
General |
lay n.
|
düzen |
|
108 |
General |
lay n.
|
yerleşim |
|
109 |
General |
lay n.
|
alaka |
|
110 |
General |
lay n.
|
ayarlama |
|
111 |
General |
lay n.
|
göl |
|
112 |
General |
lay person n.
|
ruhban sınıfından olmayan kimse |
|
113 |
General |
lay person n.
|
meslekten olmayan kimse |
|
114 |
General |
lay-by n.
|
nehir veya kanallarda teknelerin durduğu veya geçtiği genişletilmiş kısım |
|
115 |
General |
lay-by n.
|
(madencilik) boş vagonların park yeri |
|
116 |
General |
lay-by n.
|
araba park yeri |
|
117 |
General |
lay-off n.
|
mola |
|
118 |
General |
ordinary lay n.
|
ipliklerin telin tersi yönünde döndüğü bir çelik halat tipi |
|
119 |
General |
lay one's hands on v.
|
bulmak |
|
120 |
General |
lay off v.
|
ara vermek |
|
121 |
General |
lay v.
|
hamletmek |
|
122 |
General |
lay v.
|
sunmak |
|
123 |
General |
lay v.
|
bahse girmek |
|
124 |
General |
lay the cards on the table v.
|
dürüst ve açık olmak |
|
125 |
General |
lay low v.
|
mahvetmek |
|
126 |
General |
lay bare v.
|
açıkça ortaya koymak |
|
127 |
General |
lay down the law v.
|
direktif vermek |
|
128 |
General |
lay somebody out v.
|
yere sermek |
|
129 |
General |
lay at someone's door v.
|
bir suçu birine yüklemek |
|
130 |
General |
lay it on thickly v.
|
yağ çekmek |
|
131 |
General |
lay eyes on v.
|
süzmek |
|
132 |
General |
lay up brick v.
|
tuğla örmek |
|
133 |
General |
lay out v.
|
sergilemek |
|
134 |
General |
lay on v.
|
yüklemek |
|
135 |
General |
lay a cable v.
|
kablo döşemek |
|
136 |
General |
lay hands on v.
|
ele geçirmek |
|
137 |
General |
lay it on with a trowel v.
|
pohpohlamak |
|
138 |
General |
lay bare v.
|
açığa çıkarmak |
|
139 |
General |
lay something at one's door v.
|
üstüne yıkmak |
|
140 |
General |
lay mines v.
|
mayınlamak |
|
141 |
General |
lay down one's arms v.
|
silahlarını bırakmak |
|
142 |
General |
lay bare v.
|
açmak |
|
143 |
General |
lay in v.
|
depolamak |
|
144 |
General |
lay the groundwork for v.
|
bir iş için ön hazırlık yapmak |
|
145 |
General |
lay to v.
|
vurmak |
|
146 |
General |
lay hands on v.
|
el atmak |
|
147 |
General |
lay out v.
|
ölüyü gömülmeye hazırlamak |
|
148 |
General |
lay v.
|
düdüklemek |
|
149 |
General |
lay up v.
|
saklamak |
|
150 |
General |
lay a trap for v.
|
tuzak kurmak |
|
151 |
General |
lay up v.
|
stok etmek |
|
152 |
General |
lay the blame on v.
|
suçu başkasının üzerine atmak |
|
153 |
General |
lay aside v.
|
vazgeçmek |
|
154 |
General |
lay siege to v.
|
ikna etmeye çalışmak |
|
155 |
General |
lay one's hands on v.
|
elde etmek |
|
156 |
General |
lay into v.
|
dayak atmak |
|
157 |
General |
lay in v.
|
biriktirmek |
|
158 |
General |
lay on v.
|
halletmek |
|
159 |
General |
lay siege to v.
|
kuşatmak |
|
160 |
General |
not to lay a finger on someone v.
|
kılına dokunmamak |
|
161 |
General |
lay down v.
|
döşemek |
|
162 |
General |
lay off v.
|
kesmek |
|
163 |
General |
lay up v.
|
toplamak |
|
164 |
General |
lay v.
|
yatıştırmak |
|
165 |
General |
lay open v.
|
açıklamak |
|
166 |
General |
lay siege to v.
|
bir yeri kuşatma altına almak |
|
167 |
General |
lay the cards on the table v.
|
fikirlerini açıkça söylemek |
|
168 |
General |
lay v.
|
dizmek |
|
169 |
General |
lay out v.
|
yere sermek |
|
170 |
General |
lay v.
|
emretmek |
|
171 |
General |
lay a foundation v.
|
temel atmak |
|
172 |
General |
lay out v.
|
vurmak |
|
173 |
General |
lay out v.
|
planlamak |
|
174 |
General |
lay down v.
|
bir şeyi bir yere koymak |
|
175 |
General |
lay on v.
|
koymak |
|
176 |
General |
lay something up v.
|
depo etmek |
|
177 |
General |
lay over v.
|
sonraya bırakmak |
|
178 |
General |
lay v.
|
kurmak |
|
179 |
General |
lay hold of v.
|
ele geçirmek |
|
180 |
General |
lay up v.
|
depolamak |
|
181 |
General |
lay down arms v.
|
teslim olmak |
|
182 |
General |
lay down v.
|
saklamak |
|
183 |
General |
lay in v.
|
stoklamak |
|
184 |
General |
lay down as a condition v.
|
şart koşmak |
|
185 |
General |
lay to rest v.
|
gömmek |
|
186 |
General |
lay a trap v.
|
tuzak kurmak |
|
187 |
General |
lay into v.
|
haşlamak |
|
188 |
General |
lay open v.
|
kesip içini açmak |
|
189 |
General |
lay oneself down v.
|
yatmak |
|
190 |
General |
lay by v.
|
yığmak |
|
191 |
General |
lay up v.
|
biriktirmek |
|
192 |
General |
lay store by v.
|
önem vermek |
|
193 |
General |
lay a plot v.
|
komplo kurmak |
|
194 |
General |
lay v.
|
becermek |
|
195 |
General |
lay off v.
|
bitmek |
|
196 |
General |
lay something at one's door v.
|
üzerine atmak |
|
197 |
General |
lay flat v.
|
sermek |
|
198 |
General |
lay v.
|
toplamak |
|
199 |
General |
lay over v.
|
kaplamak |
|
200 |
General |
lay something up v.
|
depolamak |
|
201 |
General |
lay hands on v.
|
zor kullanmak |
|
202 |
General |
lay down the law v.
|
zart zurt etmek |
|
203 |
General |
lay hold of v.
|
yakasına yapışmak |
|
204 |
General |
lay v.
|
yerleştirmek |
|
205 |
General |
lay something to rest v.
|
nahoş bir olayı unutmak ve sanki olmamış gibi davranmak |
|
206 |
General |
lay down arms v.
|
silahları bırakmak |
|
207 |
General |
lay store by v.
|
önemsemek |
|
208 |
General |
lay stress v.
|
vurgulamak |
|
209 |
General |
lay v.
|
sevişmek |
|
210 |
General |
lay v.
|
dinmek |
|
211 |
General |
lay low v.
|
yatağa düşürmek |
|
212 |
General |
lay one's hand on v.
|
bulmak |
|
213 |
General |
lay for v.
|
pusuda beklemek |
|
214 |
General |
lay for v.
|
pusu kurmak |
|
215 |
General |
lay waste to v.
|
yakıp yıkmak |
|
216 |
General |
lay one's hands on v.
|
ele geçirmek |
|
217 |
General |
lay away v.
|
ayırmak |
|
218 |
General |
lay at one's door v.
|
üstüne atmak |
|
219 |
General |
lay aside v.
|
bir yana koymak |
|
220 |
General |
lay on v.
|
sürmek |
|
221 |
General |
lay v.
|
saldırmak |
|
222 |
General |
lay on v.
|
ayarlamak |
|
223 |
General |
lay waste to v.
|
yerle bir etmek |
|
224 |
General |
lay aside v.
|
biriktirmek |
|
225 |
General |
lay v.
|
örmek (tuğla) |
|
226 |
General |
lay stress on v.
|
vurgulamak |
|
227 |
General |
lay in ruins v.
|
mahvetmek |
|
228 |
General |
lay waste v.
|
tahrip etmek |
|
229 |
General |
lay off v.
|
geçici olarak yol vermek (işçiye) |
|
230 |
General |
lay the foundations of v.
|
temelini atmak |
|
231 |
General |
lay on v.
|
saldırmak |
|
232 |
General |
lay about one v.
|
sağına soluna vurmak |
|
233 |
General |
lay v.
|
kurmak (sofra) |
|
234 |
General |
lay the blame on v.
|
üstüne atmak |
|
235 |
General |
lay down one's arms v.
|
teslim olmak |
|
236 |
General |
lay v.
|
tasarlamak |
|
237 |
General |
lay a bridge v.
|
köprü kurmak |
|
238 |
General |
lay on v.
|
üzerine atılmak |
|
239 |
General |
lay out v.
|
sermek |
|
240 |
General |
lay hands on v.
|
yakalamak |
|
241 |
General |
lay v.
|
kaymak |
|
242 |
General |
lay hands on v.
|
yakalamak (cezalandırmak/dövmek için) |
|
243 |
General |
lay v.
|
ileri sürmek |
|
244 |
General |
lay one's hands on v.
|
yakalamak (cezalandırmak/dövmek için) |
|
245 |
General |
lay on v.
|
üstüne sürmek |
|
246 |
General |
lay on v.
|
yüklenmek |
|
247 |
General |
lay v.
|
yüklenmek |
|
248 |
General |
lay v.
|
devirmek |
|
249 |
General |
lay into v.
|
azarlamak |
|
250 |
General |
lay away v.
|
bir yana koymak |
|
251 |
General |
lay the cards on the table v.
|
kartlarını açmak |
|
252 |
General |
lay up v.
|
yığmak |
|
253 |
General |
lay down v.
|
şart koşmak |
|
254 |
General |
lay v.
|
harcamak |
|
255 |
General |
lay down v.
|
başlamak |
|
256 |
General |
lay at someone's door v.
|
suçu birinin üstüne atmak |
|
257 |
General |
lay flagstones v.
|
taş döşemek |
|
258 |
General |
lay something at somebody's door v.
|
suçu üzerine atmak |
|
259 |
General |
lay something at one's door v.
|
yüklemek |
|
260 |
General |
lay bare v.
|
açığa vurmak |
|
261 |
General |
lay someone to rest v.
|
cenazeyi toprağa vermek |
|
262 |
General |
lay to rest v.
|
örtbas etmek |
|
263 |
General |
lay it on with a trowel v.
|
abartmak |
|
264 |
General |
lay in v.
|
dayak atmak |
|
265 |
General |
lay v.
|
döşemek (halı) |
|
266 |
General |
lay aside v.
|
rafa kaldırmak |
|
267 |
General |
lay the blame on somebody v.
|
kabahati birinin üzerine atmak |
|
268 |
General |
lay an ambush v.
|
pusu kurmak |
|
269 |
General |
lay off from a job v.
|
açığa almak |
|
270 |
General |
lay low v.
|
yere sermek |
|
271 |
General |
lay down as a condition v.
|
şart koymak |
|
272 |
General |
lay it on v.
|
abartmak |
|
273 |
General |
lay down one's life v.
|
canını feda etmek |
|
274 |
General |
lay v.
|
koymak (dikkatle) |
|
275 |
General |
lay open v.
|
açmak |
|
276 |
General |
lay hands on something v.
|
bir şeye el atmak |
|
277 |
General |
lay somebody up v.
|
yatağa düşürmek |
|
278 |
General |
lay v.
|
sergilemek |
|
279 |
General |
lay bare v.
|
ortaya çıkarmak |
|
280 |
General |
lay one's hands on v.
|
sahip olmak |
|
281 |
General |
lay flat v.
|
yere sermek |
|
282 |
General |
lay on the stocks v.
|
kızağa çekmek |
|
283 |
General |
lay hands on v.
|
bulmak |
|
284 |
General |
lay it on v.
|
pohpohlamak |
|
285 |
General |
not to lay oneself open to criticism v.
|
açık vermemek |
|
286 |
General |
lay down one's arms v.
|
savaşmaktan vazgeçmek |
|
287 |
General |
lay it on thick v.
|
çok pohpohlamak |
|
288 |
General |
lay down v.
|
yatırmak |
|
289 |
General |
lay eyes on v.
|
bakmak |
|
290 |
General |
lay about v.
|
saldırmak |
|
291 |
General |
lay mines v.
|
mayın döşemek |
|
292 |
General |
lay v.
|
yakalamak |
|
293 |
General |
lay v.
|
bulunmak (iddiada) |
|
294 |
General |
lay something down v.
|
yatırmak |
|
295 |
General |
lay v.
|
kurmak (plan, tuzak vb'ni) |
|
296 |
General |
lay low v.
|
yatırmak |
|
297 |
General |
lay a plot v.
|
tuzak kurmak |
|
298 |
General |
lay v.
|
yüklemek |
|
299 |
General |
lay on v.
|
sağlamak |
|
300 |
General |
lay into v.
|
pataklamak |
|
301 |
General |
lay out v.
|
harcamak |
|
302 |
General |
lay v.
|
ayırmak |
|
303 |
General |
lay away v.
|
saklamak |
|
304 |
General |
lay v.
|
yumurtlamak |
|
305 |
General |
lay aside v.
|
terketmek |
|
306 |
General |
lay over v.
|
ara vermek |
|
307 |
General |
lay the table v.
|
sofrayı kurmak |
|
308 |
General |
lay low v.
|
indirmek |
|
309 |
General |
lay mines v.
|
mayın dökmek |
|
310 |
General |
lay it on with a trowel v.
|
methetmek |
|
311 |
General |
lay off v.
|
kovmak |
|
312 |
General |
lay off v.
|
ertelemek |
|
313 |
General |
lay v.
|
yaymak |
|
314 |
General |
lay out v.
|
sarf etmek |
|
315 |
General |
lay a tax on v.
|
vergi koymak |
|
316 |
General |
lay somebody low v.
|
yere sermek |
|
317 |
General |
lay into v.
|
girişmek (kavga) |
|
318 |
General |
lay it on v.
|
göklere çıkartmak |
|
319 |
General |
lay the base v.
|
temel atmak |
|
320 |
General |
lay in v.
|
ev donatmak |
|
321 |
General |
lay on party v.
|
parti düzenlemek |
|
322 |
General |
lay on entertainment v.
|
eğlence tertip etmek |
|
323 |
General |
lay on entertainment v.
|
eğlence düzenlemek |
|
324 |
General |
lay on party v.
|
parti tertip etmek |
|
325 |
General |
lay mine v.
|
mayın döşemek |
|
326 |
General |
lay down a condition v.
|
koşul öne sürmek |
|
327 |
General |
lay place v.
|
yer ayırmak |
|
328 |
General |
lay out a garden v.
|
bahçe kurmak |
|
329 |
General |
lay a foundation v.
|
zemin yaratmak |
|
330 |
General |
lay brick v.
|
tuğla örmek |
|
331 |
General |
lay impose conditions v.
|
şart getirmek |
|
332 |
General |
lay/impose conditions v.
|
şart koşmak |
|
333 |
General |
lay down conditions v.
|
şart getirmek |
|
334 |
General |
lay down conditions v.
|
şart koşmak |
|
335 |
General |
lay down criterion v.
|
kıstas koymak |
|
336 |
General |
lay table v.
|
masa hazırlamak |
|
337 |
General |
lay wreath v.
|
çelenk koymak |
|
338 |
General |
lay a table v.
|
masa kurmak |
|
339 |
General |
lay siege to v.
|
kuşatma altına almak |
|
340 |
General |
lay a table v.
|
sofra kurmak |
|
341 |
General |
lay the groundwork v.
|
zemin hazırlamak |
|
342 |
General |
lay v.
|
döşemek |
|
343 |
General |
lay a table v.
|
masa açmak |
|
344 |
General |
lay weight on v.
|
üzerinde durmak |
|
345 |
General |
lay emphasis on v.
|
vurgulamak |
|
346 |
General |
lay emphasis on v.
|
üzerinde durmak |
|
347 |
General |
lay weight on v.
|
vurgulamak |
|
348 |
General |
lay brick v.
|
tuğla döşemek |
|
349 |
General |
lay (something) down as a condition v.
|
şart koymak |
|
350 |
General |
lay (something) down as a condition v.
|
şart getirmek |
|
351 |
General |
lay (something) down as a condition v.
|
şart koşmak |
|
352 |
General |
lay the foundation of the building v.
|
binanın temelini atmak |
|
353 |
General |
lay hands on v.
|
-e el sürmek |
|
354 |
General |
lay hands on v.
|
-e dokunmak |
|
355 |
General |
lay at one's door v.
|
-e yüklemek |
|
356 |
General |
lay low an empire v.
|
bir imparatorluğu yıkmak |
|
357 |
General |
lay a foundation v.
|
temelini atmak |
|
358 |
General |
lay the foundations of v.
|
temellerini atmak |
|
359 |
General |
lay up v.
|
(hastalık) yatağa düşürmek |
|
360 |
General |
lay off v.
|
vazgeçmek |
|
361 |
General |
lay waste v.
|
yakıp yıkmak |
|
362 |
General |
lay on v.
|
temin etmek |
|
363 |
General |
lay waste v.
|
harap etmek |
|
364 |
General |
lay claim to v.
|
hak talebinde bulunmak |
|
365 |
General |
lay aside by v.
|
(sonradan kullanmak için) bir tarafa koymak |
|
366 |
General |
lay a bed v.
|
yatak yapmak |
|
367 |
General |
lay down the law v.
|
ukalalık etmek |
|
368 |
General |
lay an ambush v.
|
pusuya düşürmek |
|
369 |
General |
lay bare v.
|
üzerindekileri çıkartmak |
|
370 |
General |
lay an ambush v.
|
tuzağa düşürmek |
|
371 |
General |
lay before v.
|
resmi makamlara sunmak |
|
372 |
General |
lay a bed v.
|
yatak sermek |
|
373 |
General |
lay before v.
|
gündeme sunmak |
|
374 |
General |
lay a burden on v.
|
birine sorumluluk yüklemek |
|
375 |
General |
lay aside by v.
|
saklamak |
|
376 |
General |
lay bare v.
|
soymak |
|
377 |
General |
lay aside v.
|
bir kenara atmak (para vb) |
|
378 |
General |
lay a snare under someone v.
|
ardından kuyu kazmak |
|
379 |
General |
lay down the law v.
|
ahkam kesmek |
|
380 |
General |
lay a burden on v.
|
birine yük yüklemek |
|
381 |
General |
lay to one's charge v.
|
(suç vb) birisinin üzerine yüklemek |
|
382 |
General |
lay a burden on v.
|
yükü birinin sırtına yüklemek |
|
383 |
General |
lay hopes on v.
|
umudunu bağlamak |
|
384 |
General |
lay hopes on v.
|
bel bağlamak |
|
385 |
General |
lay emphasis on v.
|
altını çizerek belirtmek |
|
386 |
General |
lay weight on v.
|
önemini vurgulamak |
|
387 |
General |
lay weight on v.
|
önemine vurgu yapmak |
|
388 |
General |
lay stress on v.
|
altını çizerek belirtmek |
|
389 |
General |
lay stress on v.
|
önemini vurgulamak |
|
390 |
General |
lay emphasis on v.
|
önemini belirtmek |
|
391 |
General |
lay weight on v.
|
önemini belirtmek |
|
392 |
General |
lay stress on v.
|
önemini belirtmek |
|
393 |
General |
lay weight on v.
|
altını çizerek belirtmek |
|
394 |
General |
lay down to work v.
|
işe gömülmek |
|
395 |
General |
lay claim to v.
|
talep etmek |
|
396 |
General |
lay eyes on someone v.
|
birisini gözüne kestirmek |
|
397 |
General |
lay eyes on someone v.
|
birini gözüne kestirmek |
|
398 |
General |
lay eyes on someone v.
|
gözüne birini kestirmek |
|
399 |
General |
lay too much stress on v.
|
üzerinde önemle durmak |
|
400 |
General |
lay too much stress on v.
|
önemle üzerinde durmak |
|
401 |
General |
lay v.
|
(tuğla) örmek |
|
402 |
General |
lay marble v.
|
mermer döşemek |
|
403 |
General |
lay off staff v.
|
eleman çıkarmak |
|
404 |
General |
lay something before someone v.
|
birisine bir şey sunmak |
|
405 |
General |
lay something before someone v.
|
takdirine/kararına sunmak |
|
406 |
General |
lay in the sun v.
|
güneşte uzanmak |
|
407 |
General |
lay things out straight v.
|
olanları açıklığa kavuşturmak |
|
408 |
General |
lay great stress on something v.
|
bir şeyin üzerinde ısrarla durmak |
|
409 |
General |
lay something at someone's feet v.
|
(birinin ayaklarının ucuna) bir şey koymak |
|
410 |
General |
lay the problem to the inadequacy of training v.
|
sorunu antrenman eksikliğine bağlamak |
|
411 |
General |
lay down under a tree v.
|
bir ağacın altına/altında uzanmak |
|
412 |
General |
lay spread-eagle on the floor v.
|
kol ve bacaklar yanlara açılmış olarak yatmak |
|
413 |
General |
lay low v.
|
(mec.) geriye çekilmek |
|
414 |
General |
lay a claim v.
|
üzerinde hak iddia etmek |
|
415 |
General |
lay the table v.
|
masayı kurmak |
|
416 |
General |
re-lay v.
|
yeniden sermek |
|
417 |
General |
re-lay v.
|
yeniden kurmak |
|
418 |
General |
re-lay v.
|
yeniden dizmek |
|
419 |
General |
re-lay v.
|
yeniden toplamak |
|
420 |
General |
re-lay v.
|
yeniden yerleştirmek |
|
421 |
General |
lay against the field v.
|
tüm yarışmacılara karşı (at, vb. üzerine) bahse girmek |
|
422 |
General |
lay in balance v.
|
rehin olarak bırakmak |
|
423 |
General |
lay in lavender v.
|
saklamak |
|
424 |
General |
lay on one's oars v.
|
(kürek) çekmeyi kesmek |
|
425 |
General |
lay on the oars v.
|
(kürek) çekmeyi kesmek |
|
426 |
General |
lay stress upon v.
|
altını çizerek belirtmek |
|
427 |
General |
lay wait v.
|
tuzak kurmak |
|
428 |
General |
lay in lavender v.
|
bir yana ayırmak |
|
429 |
General |
lay in balance v.
|
ipotek etmek |
|
430 |
General |
lay stress upon v.
|
önemine vurgu yapmak |
|
431 |
General |
lay in lavender v.
|
riske atmak |
|
432 |
General |
lay in lavender v.
|
rehin bırakmak |
|
433 |
General |
lay v.
|
(ceza) vermek |
|
434 |
General |
lay v.
|
açmak |
|
435 |
General |
lay v.
|
atfetmek |
|
436 |
General |
lay v.
|
bükmek |
|
437 |
General |
lay v.
|
defnetmek |
|
438 |
General |
lay v.
|
düzgünleştirmek |
|
439 |
General |
lay v.
|
gidermek |
|
440 |
General |
lay v.
|
nişan almak |
|
441 |
General |
lay v.
|
önüne getirmek |
|
442 |
General |
lay v.
|
sakinleştirmek |
|
443 |
General |
lay v.
|
takdim etmek |
|
444 |
General |
lay v.
|
tesis etmek |
|
445 |
General |
lay v.
|
teskin etmek |
|
446 |
General |
lay v.
|
toprağa vermek |
|
447 |
General |
lay v.
|
yöneltmek |
|
448 |
General |
lay v.
|
(probleme/sıkıntıya) sürüklemek |
|
449 |
General |
lay v.
|
bahse girmek |
|
450 |
General |
lay v.
|
çöktürmek |
|
451 |
General |
lay v.
|
düzeltmek |
|
452 |
General |
lay v.
|
gömmek |
|
453 |
General |
lay v.
|
yönelmek |
|
454 |
General |
lay up v.
|
biriktirmek |
|
455 |
General |
lay v.
|
cezalandırmak için (sopa, kamçı ile) vurmak |
|
456 |
General |
lay v.
|
iplikleri bükerek halat haline getirmek |
|
457 |
General |
lay v.
|
(deniz taşıtını) belirli bir yöne çevirmek |
|
458 |
General |
lay v.
|
(köpeklere) iz sürdürmek |
|
459 |
General |
lay v.
|
azalmak |
|
460 |
General |
lay v.
|
hafiflemek |
|
461 |
General |
lay adj.
|
alaylı |
|
462 |
General |
lay adj.
|
ruhani sınıftan olmayan |
|
463 |
General |
lay adj.
|
laik |
|
464 |
General |
lay adj.
|
halka ait |
|
465 |
General |
lay adj.
|
mesleği olmayan |
|
466 |
General |
lay adj.
|
papaz sınıfına ait olmayan |
|
467 |
General |
lay adj.
|
profesyonel olmayan |
|
468 |
General |
lay adj.
|
uzman olmayan |
|
469 |
General |
lay adj.
|
alelade |
|
470 |
General |
without wishing to lay down the law adv.
|
haddim olmayarak |
|
Irregular Verb |
|
471 |
Irregular Verb |
lay v.
|
laid - laid |
|
Phrasals |
|
472 |
Phrasals |
lay about v.
|
her yönden şiddetle saldırmak |
|
473 |
Phrasals |
lay at [dialect] v.
|
vurmak |
|
474 |
Phrasals |
lay in for v.
|
razı olduğunu belli etmek |
|
475 |
Phrasals |
lay on v.
|
vurmak |
|
476 |
Phrasals |
lay out v.
|
boylu boyunca uzatmak |
|
477 |
Phrasals |
lay out [dialect] v.
|
izinsiz gelmemek |
|
478 |
Phrasals |
lay out v.
|
baskı için düzenlemek |
|
479 |
Phrasals |
lay out [dialect] v.
|
devamsızlık yapmak |
|
480 |
Phrasals |
lay on v.
|
dövmek |
|
481 |
Phrasals |
lay in for v.
|
güvenceye almak |
|
482 |
Phrasals |
lay about v.
|
rastgele vurmak |
|
483 |
Phrasals |
lay at [dialect] v.
|
saldırmak |
|
484 |
Phrasals |
lay out v.
|
dizayn etmek |
|
485 |
Phrasals |
lay about v.
|
hazırlık için adımlar atmak |
|
486 |
Phrasals |
lay on v.
|
saldırmak |
|
487 |
Phrasals |
lay about v.
|
işe koyulmak |
|
488 |
Phrasals |
lay out v.
|
niyet etmek |
|
489 |
Phrasals |
lay on v.
|
suç atmak |
|
490 |
Phrasals |
lay on v.
|
itham etmek |
|
491 |
Phrasals |
lay out v.
|
önermek |
|
492 |
Phrasals |
lay on v.
|
yüzeye uygulamak |
|
493 |
Phrasals |
lay on v.
|
(kilo) almak |
|
494 |
Phrasals |
lay on v.
|
(su, gaz vb.) dolum yapmak |
|
495 |
Phrasals |
lay on v.
|
düzenleme yapmak |
|
496 |
Phrasals |
lay on v.
|
(etkinlik) ayarlamak |
|
497 |
Phrasals |
lay on v.
|
(kağıtları) baskı makinesine yerleştirmek |
|
498 |
Phrasals |
lay on v.
|
bırakmak |
|
499 |
Phrasals |
lay on v.
|
kaplamak |
|
500 |
Phrasals |
lay down something v.
|
açık ve net söylemek |
|