|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
gibi |
as prep.
|
|
As the President-in-Council stated a moment ago, we sang and lamented behind the scenes, but to no avail.
Konsey Başkanının da biraz önce ifade ettiği gibi perde arkasında şarkılar söyledik, ağıtlar yaktık ama nafile.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
gibi |
as good as adj.
|
|
Today, the Interinstitutional Agreement is as good as concluded, but just one small problem remains.
Bugün, Kurumlar Arası Anlaşma tamamlanmış gibidir, ancak geriye sadece küçük bir sorun kalmıştır.
More Sentences
|
3 |
General |
gibi |
what adj.
|
|
This can't be what it looks like.
Bu göründüğü gibi olamaz.
More Sentences
|
4 |
General |
gibi |
just as adv.
|
|
Just as there is inflationary stability, there can also be deflationary stability.
Enflasyonist istikrar olduğu gibi deflasyonist istikrar da olabilir.
More Sentences
|
5 |
General |
gibi |
in the way (that) adv.
|
|
We want unrestricted participation, no longer to be cared for outside society in the way we once were.
Sınırsız katılım istiyoruz, artık bir zamanlar olduğu gibi toplumun dışında bakılmak istemiyoruz.
More Sentences
|
6 |
General |
gibi |
in the manner adv.
|
|
The outcome of pursuing monetary policy in the manner of a frightened old man is clear.
Para politikasını korkmuş yaşlı bir adam gibi sürdürmenin sonucu açıktır.
More Sentences
|
7 |
General |
gibi |
something like adv.
|
|
The Committee on Budgetary Control passed the discharge by a vote of something like 17 to 4.
Bütçe Kontrol Komitesi 17'ye karşı 4 gibi bir oyla ibra kararını kabul etti.
More Sentences
|
8 |
General |
gibi |
as it were adv.
|
|
That is as it were the icing on the cake.
Bu, pastanın üzerindeki krema gibi bir şey.
More Sentences
|
9 |
General |
gibi |
about adv.
|
|
He will call for me about six.
Saat altı gibi beni arayacak.
More Sentences
|
10 |
General |
gibi |
all but adv.
|
|
The main streets of many small towns have been all but abandoned thanks, in large part, to behemoths like Wal-Mart.
Birçok küçük kasabanın ana caddeleri, büyük ölçüde Wal-Mart gibi devler sayesinde terk edilmiş durumda.
More Sentences
|
11 |
General |
gibi |
around prep.
|
|
At present, people are herded around Europe like animals.
Şu anda insanlar Avrupa'da hayvanlar gibi güdülüyor.
More Sentences
|
12 |
General |
gibi |
such prep.
|
|
We have to bear in mind such matters as EU enlargement.
AB'nin genişlemesi gibi hususları göz önünde bulundurmalıyız.
More Sentences
|
13 |
General |
gibi |
as if conj.
|
|
As if free competition had demonstrated that it was up to dealing with these risks!
Sanki serbest rekabet bu risklerle başa çıkabileceğini kanıtlamış gibi!
More Sentences
|
14 |
General |
gibi |
as well as conj.
|
|
Things have, alas, not gone nearly as well as we would have liked since June last year.
Geçen yıl Haziran ayından bu yana işler ne yazık ki istediğimiz gibi gitmedi.
More Sentences
|
15 |
General |
gibi |
as though conj.
|
|
In the Minutes, it sounds as though I am making an accusation.
Tutanaklarda sanki bir suçlama yapıyormuşum gibi görünüyor.
More Sentences
|
Phrases |
|
16 |
Phrases |
gibi |
at about adv.
|
|
I got up at about five.
Beş gibi kalktım.
More Sentences
|
17 |
Phrases |
gibi |
as in expr.
|
|
We are to have the same sort of division of labour as in Afghanistan.
Afganistan'da olduğu gibi aynı türden bir iş bölümüne sahip olmalıyız.
More Sentences
|
18 |
Phrases |
gibi |
as is expr.
|
|
Nor do I see any reason for reclassifying preparations, as is also demanded by the report.
Raporda da talep edildiği gibi müstahzarların yeniden sınıflandırılması için herhangi bir neden de görmüyorum.
More Sentences
|
Technical |
|
19 |
Technical |
gibi |
such as expr.
|
|
After all, what does the EU stand for if essential principles such as the rule of law are not in place?
Sonuçta, hukukun üstünlüğü gibi temel ilkeler mevcut değilse AB neyi temsil eder?
More Sentences
|
Common Usage |
|
20 |
Common Usage |
gibi |
like prep.
|
|
|
General |
|
21 |
General |
gibi |
quasi adv.
|
|
22 |
General |
gibi |
some like prep.
|
|
23 |
General |
gibi |
like prep.
|
|
24 |
General |
gibi |
the way (that) conj.
|
|
25 |
General |
gibi |
in the manner that conj.
|
|
26 |
General |
gibi |
in such a manner that conj.
|
|
27 |
General |
gibi |
in such a way that conj.
|
|
28 |
General |
gibi |
in the way that conj.
|
|
29 |
General |
gibi |
the way that conj.
|
|
30 |
General |
gibi |
ai (as if) abrev.
|
|
31 |
General |
gibi |
ai (as if) abrev.
|
|
Phrases |
|
32 |
Phrases |
gibi |
in the way of expr.
|
|
33 |
Phrases |
gibi |
on the lines of ... expr.
|
|
34 |
Phrases |
gibi |
along the lines of ... expr.
|
|
35 |
Phrases |
gibi |
as per expr.
|
|
Colloquial |
|
36 |
Colloquial |
gibi |
alike adv.
|
|
37 |
Colloquial |
gibi |
kinda (kind of) expr.
|
|
38 |
Colloquial |
gibi |
along the lines of something expr.
|
|
39 |
Colloquial |
gibi |
sorta (sort of) expr.
|
|
40 |
Colloquial |
gibi |
along the lines of expr.
|
|
|
41 |
Colloquial |
gibi |
along the lines of expr.
|
|
42 |
Colloquial |
gibi |
as if/as though expr.
|
|
43 |
Colloquial |
gibi |
cetera expr.
|
|
44 |
Colloquial |
gibi |
comme expr.
|
|
45 |
Colloquial |
gibi |
if you like [uk] expr.
|
|
Idioms |
|
46 |
Idioms |
gibi |
after the fashion of expr.
|
|
47 |
Idioms |
gibi |
on the lines of expr.
|
|
48 |
Idioms |
gibi |
on the lines of expr.
|
|
Law |
|
49 |
Law |
gibi |
quasi adv.
|
|
Technical |
|
50 |
Technical |
gibi |
like adv.
|
|
|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
erkek gibi kız |
tomboy n.
|
|
Mary was a tomboy.
Mary erkek gibi kızdı.
More Sentences
|
2 |
General |
papağan gibi tekrarlama |
parroting n.
|
|
It is not a question of us parroting other peoples' concerns.
Bu, başkalarının endişelerini papağan gibi tekrarlamamızla ilgili bir mesele değildir.
More Sentences
|
3 |
General |
hayvan yemi (saman/ot gibi) |
fodder n.
|
|
As you have already heard, set-aside areas have been provided, together with cheap grain for animal fodder.
Daha önce de duyduğunuz gibi, hayvan yemi için ucuz tahıl ile birlikte ekim alanları sağlanmıştır.
More Sentences
|
4 |
General |
bank (park vb gibi yerlerdeki) |
park bench n.
|
|
Tom slept on a park bench.
Tom bir bankın üstünde uyudu.
More Sentences
|
5 |
General |
köle gibi çalışan |
hard worker n.
|
|
Generally speaking, Japanese are hard workers.
Genel olarak konuşursak, Japonlar köle gibi çalışırlar.
More Sentences
|
6 |
General |
(temizlik vs gibi) ev işleri |
household chores n.
|
|
Tom's mother relies heavily on him to do her shopping and household chores.
Tom'un annesi onun alışverişini ve ev işlerini yapması için ona çok güveniyor.
More Sentences
|
7 |
General |
(çeşitli nesneleri kaldıraç gibi kullanarak) kaldırmak |
underspore n.
|
|
My own group has tabled a number of amendments which seek to undo some of the potential damage.
Kendi grubum, potansiyel zararın bir kısmını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir dizi değişiklik önergesi sunmuştur.
More Sentences
|
Common Usage |
|
8 |
Common Usage |
kral, padişah gibi taht sahibi devlet başkanı |
sovereign n.
|
|
9 |
Common Usage |
atmak (çıkarmak gibi) |
discard v.
|
|
10 |
Common Usage |
sarkaç gibi sallanmak |
oscillate v.
|
|
11 |
Common Usage |
yapar gibi görünmek |
pretend v.
|
|
12 |
Common Usage |
köle gibi çalışmak |
slave v.
|
|
13 |
Common Usage |
solucan gibi kıvrılarak ilerlemek |
worm v.
|
|
14 |
Common Usage |
canavar gibi |
monstrous adj.
|
|
15 |
Common Usage |
gaz gibi |
gaseous adj.
|
|
16 |
Common Usage |
cin gibi |
sharp-witted adj.
|
|
17 |
Common Usage |
cin gibi |
quick-witted adj.
|
|
18 |
Common Usage |
bebek gibi |
baby-like adj.
|
|
19 |
Common Usage |
kedi gibi |
catty adj.
|
|
General |
|
20 |
General |
kabuk gibi |
husky n.
|
|
21 |
General |
tuvalet malzemeleri (sabun/diş macunu/kolonya gibi) |
toiletries n.
|
|
22 |
General |
ceviz gibi yemişlerin kabuğu |
nutshell n.
|
|
23 |
General |
yerlisi gibi olma |
endenization n.
|
|
24 |
General |
çığ gibi büyüme |
snowballing n.
|
|
25 |
General |
saray gibi olma |
palatialness n.
|
|
26 |
General |
rüya gibi şey |
dream n.
|
|
27 |
General |
adam gibi adam |
a gentleman n.
|
|
28 |
General |
şeytan gibi gösterme |
demonisation n.
|
|
29 |
General |
domuz gibi |
strong n.
|
|
30 |
General |
arı gibi çalışan kimse |
grub n.
|
|
|
31 |
General |
ceviz gibi kabuklu yemiş |
nut n.
|
|
32 |
General |
kısa şiir (tekerleme gibi) |
jingle n.
|
|
33 |
General |
otobüs gibi kamunun ihtiyaçlarına yönelik işletilen araç |
public service vehicle n.
|
|
34 |
General |
taşıt gibi nesnelerin varlığını ve mesafesini saptama sistemi |
radar n.
|
|
35 |
General |
ağır silahlar (top gibi) |
artillery n.
|
|
36 |
General |
insana alay gibi gelen bir tesadüf |
irony n.
|
|
37 |
General |
peynir gibi olma |
cheesiness n.
|
|
38 |
General |
çocuk gibi ağlayan kimse |
cry baby n.
|
|
39 |
General |
girdap gibi dönme |
swirl n.
|
|
40 |
General |
yaratık gibi olma durumu |
creatureliness n.
|
|
41 |
General |
olgunlaşmış karahindiba tohumlarının çiçek sapından kopmadan önceki beyaz ve tüy gibi top hali |
puffball n.
|
|
42 |
General |
lapa gibi şey |
mush n.
|
|
43 |
General |
bıçak gibi saplanma |
stab n.
|
|
44 |
General |
içine krem, ilaç gibi maddeler konulan plastik boru |
cylinder n.
|
|
45 |
General |
çatlak gibi görünen desen |
crackle n.
|
|
46 |
General |
ilaçmış gibi verilen fonksiyonsuz madde |
placebo n.
|
|
47 |
General |
normalden daha büyük penisi varmış gibi davranan |
delow n.
|
|
48 |
General |
su veya hava gibi bir ortamda taşıma |
wafting n.
|
|
49 |
General |
yün gibi saç |
wool n.
|
|
50 |
General |
çifte merdiven (çit gibi bir bölmenin üstünden geçmek için yapılmış) |
stile n.
|
|
51 |
General |
dipsiz gibi görünen yer |
abyss n.
|
|
52 |
General |
tekne (gemi/vapur/sandal/yat gibi) |
boat n.
|
|
53 |
General |
arı gibi çalışan kimse |
bee n.
|
|
54 |
General |
şeftali gibi etli meyvelerin çekirdeği |
pit n.
|
|
55 |
General |
iz (ciltte kalan çiçek izi gibi) |
pit n.
|
|
56 |
General |
ot gibi yaşama |
vegetation n.
|
|
57 |
General |
kağıt gibi olma |
paperiness n.
|
|
58 |
General |
batak gibi koy |
slough n.
|
|
59 |
General |
canfes gibi yaprak |
thin and smooth leaf n.
|
|
60 |
General |
halat gibi dolaştırma |
kinking n.
|
|
61 |
General |
fırça gibi sakal |
stubble n.
|
|
62 |
General |
kemer gibi sarma |
engirding n.
|
|
63 |
General |
caz gibi olma |
jazziness n.
|
|
64 |
General |
konser vb gibi bir etkinlikte sanatçıların sahne alma sırası |
lineup n.
|
|
65 |
General |
kum tanesi gibi taş parçacığı |
grit n.
|
|
66 |
General |
dağ gibi olma |
mountainousness n.
|
|
67 |
General |
molekül vb gibi şeylerin yakınlık sırası |
the affinity order of n.
|
|
68 |
General |
taşkın sevgi gibi hisleri açığa vurma |
emoting n.
|
|
69 |
General |
başkasının istediği gibi kullandığı kimse |
tool n.
|
|
70 |
General |
roman gibi yaşayan kimse |
gypsy n.
|
|
71 |
General |
cehennem gibi |
hellishness n.
|
|
72 |
General |
para ve bunun gibi menfaatler sağlayarak ya da hile ile jüriyi etkileme |
embracery n.
|
|
73 |
General |
hamam gibi yer |
furnace n.
|
|
74 |
General |
alt sınıf öğrencilerini uşak gibi kullanma |
fagging n.
|
|
75 |
General |
ayı gibi kaba ve sert |
bearishness n.
|
|
76 |
General |
kol ve bacak gibi vücuda eklemle bağlı organ |
limb n.
|
|
77 |
General |
savaş gibi nedenlerle vatanını terk etmek zorunda bırakılmış kimse |
displaced person n.
|
|
78 |
General |
ev gibi olan |
homeyness n.
|
|
79 |
General |
saman alevi gibi bir şey |
flash in the pan n.
|
|
80 |
General |
kompliman gibi gözüken eleştiri |
backhanded compliment n.
|
|
81 |
General |
otobüs gibi taşıtlarda bulunan ve yapılan hızı, duraklamaların süresini ve sürücünün ne kadar direks |
tachograph n.
|
|
82 |
General |
tavşan kuyruğu gibi küçük kuyruk |
scut n.
|
|
83 |
General |
bir hastane gibi kurumun başkanı olan kadın |
matron n.
|
|
84 |
General |
kalbi deli gibi attıran erkek |
heartthrob n.
|
|
85 |
General |
kabak gibi ortada olma |
flagrancy n.
|
|
86 |
General |
top gümbürtüsü gibi ses |
peal n.
|
|
87 |
General |
diş gibi çıkıntı |
dentation n.
|
|
88 |
General |
çalı gibi oluş |
bushiness n.
|
|
89 |
General |
ata biner gibi oturma |
straddle n.
|
|
90 |
General |
gülle gibi |
a dead weight n.
|
|
91 |
General |
engel (çit/duvar/korkuluk gibi) |
barrier n.
|
|
92 |
General |
süt gibi olma |
milkiness n.
|
|
93 |
General |
tüy gibi saç |
fuzz n.
|
|
94 |
General |
kabus gibi şey |
incubus n.
|
|
95 |
General |
yılan gibi kıvrılan şey |
serpent n.
|
|
96 |
General |
mantar gibi büyüme |
mushroom growth n.
|
|
97 |
General |
bomba gibi şey |
dynamite n.
|
|
98 |
General |
ağaçlık veya kameriye gibi gölgeli bir yere koyma |
embowering n.
|
|
99 |
General |
nur topu gibi çocuk |
cherub n.
|
|
100 |
General |
tüy gibi hafif kimse |
featherweight n.
|
|
101 |
General |
bahama adaları, büyük antiller, küçük antiller gibi karayip denizini çevreleyen adalar |
west indies n.
|
|
102 |
General |
hayvan gibi tip |
yahoo n.
|
|
103 |
General |
soğuğa karşı dış giysi (palto/ceket/şal gibi) |
wrap n.
|
|
104 |
General |
ulaşım yolu trafiğinin yavaşlatılması amacıyla yapılan tümsek gibi engeller |
traffic calming n.
|
|
105 |
General |
köle gibi çalıştırılan kimse |
dogsbody n.
|
|
106 |
General |
çilek, kiraz gibi meyveler |
berry n.
|
|
107 |
General |
ıslık gibi keskin bir ses |
swish n.
|
|
108 |
General |
nabız gibi atış |
pulsing n.
|
|
109 |
General |
burun gibi çıkıntı |
nose n.
|
|
110 |
General |
tipik olarak kuzey amerika'nın batısında görülen toz gibi çok ince yağan kar |
champagne powder n.
|
|
111 |
General |
saman gibi gıdası az yiyecek |
roughage n.
|
|
112 |
General |
mırıldanır gibi duygusal şarkılar söyleyen şarkıcı |
crooner n.
|
|
113 |
General |
dev gibi olma |
enormousness n.
|
|
114 |
General |
karınca gibi kaynaşan bir kalabalık |
a seething crowd n.
|
|
115 |
General |
vuracak gibi yapma |
feint n.
|
|
116 |
General |
adam gibi adam |
an upright man n.
|
|
117 |
General |
karşı cins gibi giyinen ve davranan kimse |
transvestite n.
|
|
118 |
General |
yapar gibi görünme |
pretending n.
|
|
119 |
General |
düşme vb gibi nedenlerle özellikle kafada oluşan sakatlıklar |
concussions n.
|
|
120 |
General |
baykuş gibi olma |
owlishness n.
|
|
121 |
General |
kedi yavrusu gibi oynak olma |
kittenishness n.
|
|
122 |
General |
şeytan gibi gösterme |
demonization n.
|
|
123 |
General |
ev şekline sokulmuş veya ev gibi kullanılan tekne |
houseboat n.
|
|
124 |
General |
koyun gibi tip |
sheep n.
|
|
125 |
General |
altın gümüş gibi kıymetli madenler |
precious metals n.
|
|
126 |
General |
gereği gibi kullanmama |
abuse n.
|
|
127 |
General |
baba gibi davranış |
paternalism n.
|
|
128 |
General |
jöle gibi olma |
gelatinousness n.
|
|
129 |
General |
sakız gibi |
gumminess n.
|
|
130 |
General |
şaka gibi görünen iğneleyici söz |
snide n.
|
|
131 |
General |
haber (mektup/not/telgraf gibi iletilen) |
communication n.
|
|
132 |
General |
canlı gibi görünen |
lifelikeness n.
|
|
133 |
General |
dalga gibi yükselip alçalan konuşma sesi |
a ripple of conversation n.
|
|
134 |
General |
halat gibi dolaşma |
kinking n.
|
|
135 |
General |
yeşim gibi yeşil |
jade n.
|
|
136 |
General |
deve gibi |
huge person n.
|
|
137 |
General |
genç kız gibi olma |
maidenliness n.
|
|
138 |
General |
nabız gibi atma |
pulsing n.
|
|
139 |
General |
hızır gibi yetişen şey |
godsend n.
|
|
140 |
General |
böcek ve yılan gibi hayvanların dökülmüş kabuk veya derileri |
exuviae n.
|
|
141 |
General |
bal gibi tatlı olma |
mellifluousness n.
|
|
142 |
General |
hoverkraft gibi taşıtların havasını içeren esnek kuşak |
skirt n.
|
|
143 |
General |
kümes gibi bina |
rookery n.
|
|
144 |
General |
bomba gibi haber |
shattering piece of news n.
|
|
145 |
General |
kuru ve çabuk tutuşan madde (kav gibi) |
tinder n.
|
|
146 |
General |
çalı gibi gür saç |
shock n.
|
|
147 |
General |
milyoner gibi bir şey |
a kind of millionaire n.
|
|
148 |
General |
taşkın sevgi gibi hisleri açığa vuran |
emoter n.
|
|
149 |
General |
yerlisi gibi olma |
endenisation n.
|
|
150 |
General |
su ve hava gibi bir ortamda taşıma |
waftage n.
|
|
151 |
General |
köle gibi çalıştırılan kimse |
drudger n.
|
|
152 |
General |
sünger gibi olma |
sponginess n.
|
|
153 |
General |
ağ gibi sarma |
enmeshment n.
|
|
154 |
General |
kara kehribar gibi parlak siyah |
jet black n.
|
|
155 |
General |
voleybol ve basketbol gibi bazı sporlarda takımların oyun arasında aldıkları kısa dinlenme süreleri |
stopover n.
|
|
156 |
General |
uzayıp giden şeylerin kesiştikleri veya birleştikleri yer (akarsu, yol gibi) |
crossroad n.
|
|
157 |
General |
köle gibi çalıştıran patron |
sweater n.
|
|
158 |
General |
portre gibi etkileyicilik |
picturesqueness n.
|
|
159 |
General |
küçük bir gemi gibi kullanılabilen tek direkli büyük sandal |
sloop n.
|
|
160 |
General |
sallanma (sarkaç gibi) |
swing n.
|
|
161 |
General |
buz gibi olma durumu |
frigidness n.
|
|
162 |
General |
çil yavrusu gibi dağılma |
stampede n.
|
|
163 |
General |
kaya gibi kuvvetli şey |
rock n.
|
|
164 |
General |
yeryüzüyle gökyüzünün birleşmiş gibi göründüğü yer |
horizon n.
|
|
165 |
General |
solucan gibi çıkıntı |
vermiform appendix n.
|
|
166 |
General |
kız gibi erkek |
girlie man n.
|
|
167 |
General |
domuz ağılı gibi pis ev (oda) |
pigsty n.
|
|
168 |
General |
tahıldan yapılmış kahvaltılık yiyecek (mısır gevreği gibi) |
cereal n.
|
|
169 |
General |
prens gibi olma |
princeliness n.
|
|
170 |
General |
cehennem gibi yer |
inferno n.
|
|
171 |
General |
yay gibi olma |
whippiness n.
|
|
172 |
General |
müşterilerinin bar gibi bir tezgahın önünde oturduğu ufak lokanta |
snack bar n.
|
|
173 |
General |
ev gibi olan |
hominess n.
|
|
174 |
General |
bir dağın zirvesi vb gibi harita üzerinde belirlenmiş bir yükseklik |
spot height n.
|
|
175 |
General |
köpek gibi davranış |
doggery n.
|
|
176 |
General |
deli kızın çeyisi gibi |
scattered all over n.
|
|
177 |
General |
torba gibi olma |
bagginess n.
|
|
178 |
General |
tesisat işlerinde kullanılan parça (rakor/manşon gibi) |
fitting n.
|
|
179 |
General |
artist gibi kız |
cracker n.
|
|
180 |
General |
pizza gibi hazır yiyecekler |
fast food n.
|
|
181 |
General |
aynı rota üzerinde yol alan gemi tren gibi taşıtların seferleri arasındaki zaman |
headway n.
|
|
182 |
General |
dev gibi kadın |
giantess n.
|
|
183 |
General |
odun gibi görünmesini sağlama |
engraining n.
|
|
184 |
General |
oyuncak bebek gibi olma |
dollishness n.
|
|
185 |
General |
emeklilik sigortası gibi işçiye ücreti dışında sağlanan herhangi bir şey |
fringe benefit n.
|
|
186 |
General |
gök gürlemesi gibi ses |
peal n.
|
|
187 |
General |
ç, ş harflerindeki gibi çengel |
cedilla n.
|
|
188 |
General |
hücre gibi ve kapısız ufak oda |
alcove n.
|
|
189 |
General |
ahır gibi ev |
sty n.
|
|
190 |
General |
liman gibi kıyıya yakın veya kıyıda bulunan bölge |
waterfront n.
|
|
191 |
General |
mavi gibi olma |
bluishness n.
|
|
192 |
General |
in gibi |
dark and narrow place n.
|
|
193 |
General |
kuş gibi şakıma |
warbling n.
|
|
194 |
General |
inci gibi (diş) |
pearly n.
|
|
195 |
General |
rüya gibi durum |
idyll n.
|
|
196 |
General |
ağ gibi olma |
reticulation n.
|
|
197 |
General |
sülük gibi yapışma |
leeching n.
|
|
198 |
General |
vadi gibi çukurluk bir alan üzerinden kara veya demiryolunu geçiren ayaklı köprü |
viaduct n.
|
|
199 |
General |
ahır gibi ev |
pigsty n.
|
|
200 |
General |
ayakta meze gibi yiyeceklerin atıştırıldığı lokanta |
snack bar n.
|
|
201 |
General |
gaga gibi çıkıntı |
rostrum n.
|
|
202 |
General |
dikenli bitki (böğürtlen gibi) |
bramble n.
|
|
203 |
General |
arı kovanı gibi yer |
hive n.
|
|
204 |
General |
peri gibi |
fairy n.
|
|
205 |
General |
çalı gibi olma |
bushiness n.
|
|
206 |
General |
kurt gibi saldırarak yeme |
wolfing n.
|
|
207 |
General |
karavan gibi kullanılan minibüs |
camper n.
|
|
208 |
General |
(ark/kanal gibi üstü açık) suyolu |
watercourse n.
|
|
209 |
General |
ruh gibi olma |
etherealness n.
|
|
210 |
General |
sırık gibi kimse |
beanpole n.
|
|
211 |
General |
köle gibi sadık uşak |
man friday n.
|
|
212 |
General |
saçak gibi tüyler |
frill n.
|
|
213 |
General |
domuz gibi olma |
hoggishness n.
|
|
214 |
General |
kıta gibi tek parçadan oluşan kara parçası |
land mass n.
|
|
215 |
General |
köle gibi çalıştırılan kimse |
peon n.
|
|
216 |
General |
hızır gibi yetişen devlet kuşu |
godsend n.
|
|
217 |
General |
gazete vb gibi hediye |
giveaway n.
|
|
218 |
General |
çatal bıçak gibi eşya |
tableware n.
|
|
219 |
General |
şeytan gibi tip |
devil n.
|
|
220 |
General |
tımarhane gibi bir yer |
bedlam n.
|
|
221 |
General |
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf |
mouthpiece n.
|
|
222 |
General |
matem çanı gibi ağır ağır çalma |
knelling n.
|
|
223 |
General |
kutu gibi olma |
boxiness n.
|
|
224 |
General |
hükümet tarafından okul binası yapımı gibi işler için verilen toprak |
land grant n.
|
|
225 |
General |
ölü gibi olma |
effeteness n.
|
|
226 |
General |
bir emir gibi yapılan istek |
demand n.
|
|
227 |
General |
alev gibi parlama |
flamboyance n.
|
|
228 |
General |
telefon vb gibi teknolojik gelişmelerin insanların arasındaki mesafeyi ortadan kaldırması |
glocalization n.
|
|
229 |
General |
ahır gibi ev |
hovel n.
|
|
230 |
General |
yılan gibi hain kimse |
viper n.
|
|
231 |
General |
çocuk gibi olma |
childlikeness n.
|
|
232 |
General |
misk gibi kokma durumu |
muskiness n.
|
|
233 |
General |
leş gibi kokan kimse |
stinker n.
|
|
234 |
General |
deri gibi |
leatheriness n.
|
|
235 |
General |
fırın gibi yer |
furnace n.
|
|
236 |
General |
gömme dolap (gardırop işlevi gören sandık odası gibi) |
closet n.
|
|
237 |
General |
havaalanı/otobüs garı gibi yerlerde gelen ve giden yolcuların ilgili işlemlerinin yapıldığı bina |
terminal n.
|
|
238 |
General |
kerestenin içindeki toz gibi çürüklük |
dry rot n.
|
|
239 |
General |
özellikle güney afrika'da yuvarlak kulübe vb gibi basit yapı |
rondavel n.
|
|
240 |
General |
konuşur gibi okuma |
recitative n.
|
|
241 |
General |
hamur gibi olma |
pastiness n.
|
|
242 |
General |
kemer gibi sarma |
engirdling n.
|
|
243 |
General |
cin gibi çocuk |
elf n.
|
|
244 |
General |
meyve gibi |
fruitiness n.
|
|
245 |
General |
başkasıymış gibi davranma |
feigning n.
|
|
246 |
General |
deniz nehir göl gibi su adları bilimi |
hydronomy n.
|
|
247 |
General |
zincirlerden kurtulma şovu sunan sanatçı (houdini gibi) |
escapologist n.
|
|
248 |
General |
zincirlerden kurtulma şovu (houdini gibi) |
escapology n.
|
|
249 |
General |
kalkan gibi organ |
scutellum n.
|
|
250 |
General |
ıslık gibi ses çıkarma |
sibilating n.
|
|
251 |
General |
sağanak gibi |
showeriness n.
|
|
252 |
General |
köle gibi çalışma |
slaving n.
|
|
253 |
General |
etek gibi tasarlanmış elbise |
shirtdress n.
|
|
254 |
General |
çocuk gibi oynayan |
skylarker n.
|
|
255 |
General |
melek gibi insan |
angel n.
|
|
256 |
General |
bıçak gibi saplanan acı |
stitch n.
|
|
257 |
General |
nurtopu gibi çocuk |
cherub n.
|
|
258 |
General |
kendi malı gibi kullanma |
conversion to one's own use n.
|
|
259 |
General |
vücudun hareket etmesiyle oluşan durum (deniz tutması gibi) |
kinetosis n.
|
|
260 |
General |
iş günü gibi tatil |
busman's holiday n.
|
|
261 |
General |
köle gibi çalışan |
trimer n.
|
|
262 |
General |
kiraz, şeftali gibi meyvelerin çekirdeği |
nutlet n.
|
|
263 |
General |
girdap gibi kaynama |
gurgitation n.
|
|
264 |
General |
buz mavisi gibi |
gridelin n.
|
|
265 |
General |
atkı kaşkol veya fular gibi boyna sarılan aksesuar |
neckpiece n.
|
|
266 |
General |
atkı kaşkol veya fular gibi boyna sarılan aksesuar |
neckwear n.
|
|
267 |
General |
topluluk gibi olmayan |
noncommunity n.
|
|
268 |
General |
mutfak eşyası gibi markette satılan ama yiyecek olmayan her bir şey |
nonfood n.
|
|
269 |
General |
miyavlar gibi inleme |
mewling n.
|
|
270 |
General |
hiç bitmeyecekmiş gibi konuşma |
blue streak n.
|
|
271 |
General |
(devletin/hükümetin/bir kuruluşun/patronun) kendine bağlı bireylere karşı babanın çocuğuna davrandığı gibi davranması |
paternalism n.
|
|
272 |
General |
köle gibi çalışan kimse |
hard worker n.
|
|
273 |
General |
mantar gibi çoğalma |
mushrooming n.
|
|
274 |
General |
çalıntı eseri kendininmiş gibi yayımlama |
plagiarizing n.
|
|
275 |
General |
çalıntı eseri kendininmiş gibi yayımlama |
plagiarising n.
|
|
276 |
General |
hızır gibi yetişen yardım |
deus ex machina n.
|
|
277 |
General |
hızır gibi yetişen biri ya da bir yardım |
deus ex machina n.
|
|
278 |
General |
melek gibi kimse |
angel n.
|
|
279 |
General |
halı gibi yumuşak ev eşyaları |
soft furnishing n.
|
|
280 |
General |
gibi gelme |
feeling n.
|
|
281 |
General |
ayna gibi |
full gloss n.
|
|
282 |
General |
süpermarketteki gibi alınan malların hesabının yapılıp ödendiği tezgah |
check-out counter n.
|
|
283 |
General |
gümrükten mal kaçırır gibi |
hurry-scurry n.
|
|
284 |
General |
yangından mal kaçırır gibi |
hurry-scurry n.
|
|
285 |
General |
ünlü insanları tanıyormuş gibi yaparak çevresinde prim yapmaya çalışan kimse |
name-dropper n.
|
|
286 |
General |
artık eskisi gibi etki uyandırmayan bir sanat eseri (sık sık/fazlasıyla icra edildiği için) |
war-horse n.
|
|
287 |
General |
ünlü insanları tanıyormuş gibi hava atan |
name-dropper n.
|
|
288 |
General |
çöplük gibi yer |
cesspool n.
|
|
289 |
General |
lok (panama kanalı gibi) |
lock n.
|
|
290 |
General |
ıslık gibi ses çıkarma |
wooshing n.
|
|
291 |
General |
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi |
deal at arm's length with someone n.
|
|
292 |
General |
kiler gibi küçük oda |
stillroom n.
|
|
293 |
General |
kiler gibi küçük oda |
still room n.
|
|
294 |
General |
rüyada olduğu gibi bir dizi tutarsız hayal |
phantasmagoria n.
|
|
295 |
General |
bitki gibi büyüme |
vegetation n.
|
|
296 |
General |
domuz gibi homurdanma |
grunting n.
|
|
297 |
General |
dağ gibi bulaşık |
a mountain of washing up n.
|
|
298 |
General |
dağ gibi dalgalar |
mountainous waves n.
|
|
299 |
General |
(elektrik/doğalgaz vb) gibi hizmet faturası |
utility bill n.
|
|
300 |
General |
ayı gibi sarılma |
bear hug n.
|
|
301 |
General |
cehennem gibi yer |
hellhole n.
|
|
302 |
General |
(mecmua gibi süreli yayınlar için) sayı |
issue number n.
|
|
303 |
General |
köle gibi çalışan |
striver n.
|
|
304 |
General |
sigara dumanı gibi yükselen bulutlar |
billowing clouds n.
|
|
305 |
General |
film gibi hikaye |
a movie-like story n.
|
|
306 |
General |
yengeç gibi |
crabwise n.
|
|
307 |
General |
evlilik, nikah, vaftiz gibi törenleri yöneten din görevlisi |
officiant n.
|
|
308 |
General |
tel gibi olma |
stringiness n.
|
|
309 |
General |
imkansız gibi görünen bir görev |
a seemingly impossible task n.
|
|
310 |
General |
bilmece gibi konuşan |
riddler n.
|
|
311 |
General |
olması gerektiği gibi olma durumu |
oughtness n.
|
|
312 |
General |
(balıkçılık/avcılık gibi) dışarıda vakit geçiren kimse |
outdoorsman n.
|
|
313 |
General |
tren gibi araçlarda koltuklara özellikle başın konduğu bölümlere konulan örtü |
seat sock n.
|
|
314 |
General |
kılıç gibi azı dişleri |
scimitar-like tusks n.
|
|
315 |
General |
kişinin marka tercihleriyle (tarzı vb gibi) fiziksel görünümle ayırt edilen kimliği |
external personality n.
|
|
316 |
General |
taş gibi ifadesiz yüz |
a stony face n.
|
|
317 |
General |
(dalga geçmek veya karşıdakine katılmama gibi durumları ifade etmek veya konuşmanın bir yerine dikkat çekmek için) ellerle havada yapılan tırnak işareti |
air quote n.
|
|
318 |
General |
konuşur gibi okunan beste |
recitative n.
|
|
319 |
General |
konuşur gibi okuma (şarkı) |
recitative n.
|
|
320 |
General |
restoranlarda müşterilerin girmesine izin verilmeyen mutfak gibi kısımlar |
back-of-the-house n.
|
|
321 |
General |
bir şeyi antika gibi gösterme |
antiquing n.
|
|
322 |
General |
antika gibi görünmesini sağlama |
antiquing n.
|
|
323 |
General |
bir şeyi antika gibi gösterme |
archaisation n.
|
|
324 |
General |
antika gibi görünmesini sağlama |
archaisation n.
|
|
325 |
General |
eski bir şeyin taklidini yapma/eski gibi gösterme |
antiquing n.
|
|
326 |
General |
malikane vb gibi göz alıcı ev |
des res n.
|
|
327 |
General |
köpek gibi yüzme |
doggie-paddle n.
|
|
328 |
General |
köpek gibi yüzme |
dog paddle n.
|
|
329 |
General |
köpek gibi yüzme |
doggy paddle n.
|
|
330 |
General |
tesis/garaj vb gibi mahallerde kullanılan otomatik demir bariyer |
boom gates n.
|
|
331 |
General |
tesis/garaj vb gibi mahallerde kullanılan otomatik demir bariyer |
boom barrier n.
|
|
332 |
General |
(özellikle düğün vb. gibi davetlerde giyilen) resmi elbise/smokin/takım elbise |
morning suit n.
|
|
333 |
General |
özellikle düğün vb. gibi davetlerde giyilen resmi kıyafet |
morning suit n.
|
|
334 |
General |
kızılderili saçı gibi kenarları kazınmış sadece ortada bırakılmış saç modeli |
mohawk n.
|
|
335 |
General |
(disneyland vb gibi) park/oyun alanı gibi insanların boş zaman etkinliklerine cevap veren alanların ticarileşmesi |
commercialization of leisure n.
|
|
336 |
General |
gerçeklerin bire bir/olduğu gibi /aynen nakledilmesi |
recitation of facts n.
|
|
337 |
General |
zift gibi çay |
builder's tea n.
|
|
338 |
General |
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması |
the willing suspension of disbelief n.
|
|
339 |
General |
çalı gibi kirpikler |
bushy eyelashes n.
|
|
340 |
General |
güvercin/kumru gibi |
columbine n.
|
|
341 |
General |
koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan koşu |
run in place n.
|
|
342 |
General |
koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan yürüyüş |
jog in place n.
|
|
343 |
General |
cam gibi olma |
vitrescence n.
|
|
344 |
General |
hamilelik vb. gibi nedenlerle yapılan mecburi evlilik |
forced wedding n.
|
|
345 |
General |
buz gibi suya dalış/atlayış etkinliği |
polar plunge n.
|
|
346 |
General |
buz gibi suya dalış/atlayış etkinliği |
polar bear plunge n.
|
|
347 |
General |
olduğu gibi |
bare fact n.
|
|
348 |
General |
şeytan gibi olma |
archness n.
|
|
349 |
General |
boncuk gibi gözler |
beady eyes n.
|
|
350 |
General |
duvar gibi sağır |
deaf as a doorpost n.
|
|
351 |
General |
diş gibi çıkıntı |
denticle n.
|
|
352 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpooling n.
|
|
353 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
car-sharing n.
|
|
354 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
rideshare n.
|
|
355 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpool n.
|
|
356 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
lift-sharing n.
|
|
357 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
ride-sharing n.
|
|
358 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
covoiturage n.
|
|
359 |
General |
(özellikle bira gibi) evde yapılan içki |
home brew n.
|
|
360 |
General |
(özellikle bira gibi) evde yapılan içki |
homebrew n.
|
|
361 |
General |
dost gibi görünen düşman |
frenemy n.
|
|
362 |
General |
dost gibi görünen düşman |
frienemy n.
|
|
363 |
General |
antika gibi görünmesini sağlama |
archaization n.
|
|
364 |
General |
bir şeyi antika gibi gösterme |
archaization n.
|
|
365 |
General |
rüya gibi durum |
idyl n.
|
|
366 |
General |
eski bir şeyin taklidini yapma/eski gibi gösterme |
archaization n.
|
|
367 |
General |
konser vb gibi bir etkinlikte sanatçıların sahne alma sırası |
line-up n.
|
|
368 |
General |
ruh gibi olma |
aetherealness n.
|
|
369 |
General |
rehine kurtarma operasyonları gibi zor durumlarda nihai çare olarak kullanılan askeri kuvvet |
in-extremis force n.
|
|
370 |
General |
misafirlere kanape gibi ordövr türü ikramların yapıldığı davet |
canape reception n.
|
|
371 |
General |
balyoz gibi bir yumruk |
haymaker n.
|
|
372 |
General |
ahır gibi oda |
barn-like room n.
|
|
373 |
General |
arabalar, mekanik araçlar ve bilgisayarlar gibi teknolojiler ve bunların tamiri bakımı gibi konularda meraklı ve becerikli kimse |
gearhead n.
|
|
374 |
General |
(ördek, kaz gibi) su kuşu avcısı |
fowler n.
|
|
375 |
General |
(el çırpma gibi) tekrarlayıcı beden hareketi |
stimming n.
|
|
376 |
General |
amatör olarak sınıflandırılan fakat profesyonel sporcular gibi davranan ya da spordan para kazanan sporcu |
shamateur n.
|
|
377 |
General |
havaalanı veya otobüs terminali gibi yerlerde bilgi alabildiğiniz dokunmatik ekranlar |
interactive kiosks n.
|
|
378 |
General |
hava alanı veya otobüs terminali gibi yerlerde bilgi alabildiğiniz dokunmatik ekran |
interactive kiosk n.
|
|
379 |
General |
(elektronik eşyalar gibi hayatı kolaylaştıran) modern kolaylıklar |
modern conveniences n.
|
|
380 |
General |
ritmik jimnastik, artistik jimnastik, amigo, dövüş sporları, break dans gibi enerjik ve ritmik tarz tekniklerinin bir arada olduğu sözsüz tiyatro oyunu |
flying n.
|
|
381 |
General |
(belge, istatistiksel bilgi, resim, gazete haberi gibi) bir tartışmada tarafların kullandığı inandırıcı veya ikna edici ya da destekleyici noktalar, konular |
talking point n.
|
|
382 |
General |
kendini çok önemli biriymiş gibi gören kimse |
chocolate soldier n.
|
|
383 |
General |
kapı gibi belge |
an undeniable/indisputable document n.
|
|
384 |
General |
kapı gibi belge |
an airtight document n.
|
|
385 |
General |
kapı gibi belge |
an irrefutable document n.
|
|
386 |
General |
(ayı balığı, fil gibi hayvanların) uzun azı dişleri |
tusks n.
|
|
387 |
General |
(tatlım/canım gibi) sevgi sözcüğü |
term of endearment n.
|
|
388 |
General |
(tatlım/canım gibi) sevgi sözcüğü |
term of affection n.
|
|
389 |
General |
jilet gibi keskin dişler |
razor sharp teeth n.
|
|
390 |
General |
bilmiyormuş gibi davranma |
playing coy n.
|
|
391 |
General |
sel gibi olma |
torrentiality n.
|
|
392 |
General |
üstü mayo altı bikini gibi olan iki parçalı plaj giysisi |
tankini n.
|
|
393 |
General |
devretme (loto, ikramiye gibi) |
rollover n.
|
|
394 |
General |
(resim/heykel gibi bir sanat eserinin) açılma töreni |
unveiling ceremony n.
|
|
395 |
General |
atasözlerinin kökeni, tarihçesi gibi konular üzerine çalışan ilgi alanı |
paremiology n.
|
|
396 |
General |
kartal gibi yırtıcı kuşlar |
avian predators like eagles n.
|
|
397 |
General |
cennet gibi egzotik yer |
xanadu n.
|
|
398 |
General |
(eski rusya'da) kırsal alanlarda gıda gibi yerel ihtiyaç için gönüllü alınan vergi |
self-taxation n.
|
|
399 |
General |
katolik okullarında görev yapan, inançlı fakat rahibeler gibi dini kurumlara ve evlenmeme kuralı gibi kurallara bağlı olmayan kiliseye mensup öğretmen |
lay teacher n.
|
|
400 |
General |
formula 1 gibi yarışlarda kaza durumlarında piste girip güvenlik sağlamak amacıyla yarışçıların hızlarını ayarlayan araç |
safety car n.
|
|
401 |
General |
formula 1 gibi yarışlarda kaza durumlarında piste girip güvenlik sağlamak amacıyla yarışçıların hızlarını ayarlayan araç |
pace car n.
|
|
402 |
General |
ucu çatal ortası kaşık ve kenarı bıçak gibi keskin olan yemek yeme aracı |
runcible spoon n.
|
|
403 |
General |
aktör gibi davranış |
staginess n.
|
|
404 |
General |
lunaparklardaki gibi eğlence amacıyla kullanılan mekanik araç |
amusement n.
|
|
405 |
General |
kız gibi davranan erkek |
pantywaist n.
|
|
406 |
General |
kurt gibi davranan |
wolver n.
|
|
407 |
General |
heyecan/stres gibi gergin ruh hali |
state n.
|
|
408 |
General |
buğday, arpa, çavdar, yulaf, pirinç, mısır gibi taneli ürünlerin genel adı |
cereal n.
|
|
409 |
General |
genellikle kütüphane gibi yerlerde kullanılan bölmeli tek kişilik çalışma masası |
carrel n.
|
|
410 |
General |
c ile d'nin ilişkisi, a ile b'nin ilişkisi gibi |
a is to b as c is to d n.
|
|
411 |
General |
kafeterya çalışanlarına sunulan barınma, tatil, sigorta gibi ek faydalar |
cafeteria benefit n.
|
|
412 |
General |
ayva ve armut gibi meyvelerin etli kısımlarındaki sert tanecikler |
calculary n.
|
|
413 |
General |
mobilya ayağı gibi ortası ve ucu şişkin, düzgün çubuk |
baluster n.
|
|
414 |
General |
yazının sonuna eklenen (imza gibi) süs |
tag n.
|
|
415 |
General |
(çek defteri gibi) kopya olarak başka bir şeye karşılık gelen herhangi bir şey |
tally n.
|
|
416 |
General |
toprak gibi maddeleri bir yere sıkıştırmak için kullanılan uzun demir çubuk |
tamping iron n.
|
|
417 |
General |
kral tantalus'un sonsuz açlık ve susuzluğa mahkum edilmesi gibi ağır ceza |
tantalism n.
|
|
418 |
General |
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama |
taxidermy n.
|
|
419 |
General |
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama |
taxidermy n.
|
|
420 |
General |
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama |
taxidermy n.
|
|
421 |
General |
beyazlar gibi yaşayan kimse |
backra n.
|
|
422 |
General |
top gibi duvardan sekme |
cannon n.
|
|
423 |
General |
ortaçağda, özellikle yılbaşı gibi kutlamalarda, zengin aileleri evlerinde eğlendiren kişi |
abbot of misrule n.
|
|
424 |
General |
iskoçya'da, ortaçağda, özellikle yılbaşı gibi kutlamalarda, zengin aileleri evlerinde eğlendiren kişi |
abbot of unreason n.
|
|
425 |
General |
okuma, yazma ve heceleme gibi temel beceriler |
abcs n.
|
|
426 |
General |
kabadayı gibi kadın |
randy n.
|
|
427 |
General |
dans gibi amaçlar için bir araya gelme |
canticoy [obsolete] n.
|
|
428 |
General |
belli bir kaynağa erişimin herhangi bir günde nüfusun yarısına kısıtlanması şeklinde uygulanan tayınlama (trafiğe çıkışta tek/çift plaka uygulaması gibi) |
odd-even rationing n.
|
|
429 |
General |
belli bir kaynağa erişimin herhangi bir günde nüfusun yarısına kısıtlanması şeklinde uygulanan tayınlama (trafiğe çıkışta tek/çift plaka uygulaması gibi) |
even odd rationing n.
|
|
430 |
General |
at arabaları, vagonlar gibi araçların konduğu yapı |
carriage house n.
|
|
431 |
General |
balo, karnaval gibi eğlencelerde kullanmak üzere içine konfeti konularak hazırlanmış yumurta kabuğu |
cascaron n.
|
|
432 |
General |
yağ veya gaz haznesinin üstünde pompalama, temizleme gibi amaçlara yarayan çıkıntı |
casinghead n.
|
|
433 |
General |
soğan gibi koku |
oniony scent n.
|
|
434 |
General |
parçaları zincir gibi birbiri ile bağlantılı ilerleyen iş |
chainwork n.
|
|
435 |
General |
düzenlemek (ilan, bildiri gibi) |
redaction n.
|
|
436 |
General |
tren istasyonu, havaalanı gibi yerlerde çalışan hamal |
redcap n.
|
|
437 |
General |
(buz saçağı, saç örgüsü gibi) sallanan veya sarkan şey |
tangle [scottish] n.
|
|
438 |
General |
genellikle yemek pişirme ve donyağı yapımında kullanılan sığır ve koyun gibi hayvanların böbreklerinin etrafında bulunan yağlı sert dokular |
suet n.
|
|
439 |
General |
kül, kömür veya tuz gibi maddeleri taşımak için kullanılan, fazla derin olmayan kutu |
backet [scottish] n.
|
|
440 |
General |
ev gibi kullanılan duba |
barge n.
|
|
441 |
General |
ibadet odası (mescit gibi) |
chapel n.
|
|
442 |
General |
bir proje için gerçekleştirilen, kamu kurumları ya da çevreciler gibi üçüncü tarafların da dahil edildiği ortak oturum/toplantı |
charette n.
|
|
443 |
General |
bir proje için gerçekleştirilen, kamu kurumları ya da çevreciler gibi üçüncü tarafların da dahil edildiği ortak oturum/toplantı |
charrette n.
|
|
444 |
General |
süpermarket gibi yerlerde müşterilerin ödeme yaptığı yer |
check out n.
|
|
445 |
General |
(geviş getirir gibi) tekrar tekrar çiğneme |
remastication n.
|
|
446 |
General |
kozmetik, mücevher gibi ürünlerin konduğu küçük çanta |
necessaire n.
|
|
447 |
General |
kolye gibi birbirine zincirleme bağlanmış bir dizi benzer şey |
necklace n.
|
|
448 |
General |
kardeş gibi yakın arkadaş |
neighbor n.
|
|
449 |
General |
kardeş gibi yakın arkadaş |
neighbour n.
|
|
450 |
General |
edebiyat, film, mimarlık, müzik gibi alanlarda romantik stile dönüşü yansıtan bir akım |
neoromanticism n.
|
|
451 |
General |
oyun, yarış gibi etkinliklerde yüksekte duran bilgi panosu |
telegraph n.
|
|
452 |
General |
asma filizini andıran saç, kıl gibi uzantı |
tendril n.
|
|
453 |
General |
çadır gibi gölgeliği olan yatak |
tent bed n.
|
|
454 |
General |
(kokusu, tadı) toprak gibi olma |
terreity [obsolete] n.
|
|
455 |
General |
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil |
tetraskele n.
|
|
456 |
General |
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil |
tetrascele n.
|
|
457 |
General |
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil |
tetraskelion n.
|
|
458 |
General |
baskı (iş, okul gibi stres kaynaklı) |
throng [scottish] n.
|
|
459 |
General |
(motorların, topçu birliklerinin veya marş eden askerlerin çıkardığı gibi) tekrar eden ses |
thrump n.
|
|
460 |
General |
mektup ayırma gibi işlerde parmağı koruyan plastik kılıf |
thumbstall n.
|
|
461 |
General |
(sabun ve diş macunu gibi eşyaların konduğu) seyahat çantası |
toilet bag n.
|
|
462 |
General |
(sabun ve diş macunu gibi eşyaların konduğu) seyahat çantası |
sponge bag n.
|
|
463 |
General |
mezar gibi karanlık yer |
tomb n.
|
|
464 |
General |
erkek fatma gibi olma |
tomboyism n.
|
|
465 |
General |
giyinme odası veya banyo malzemelerinden (taraklar, fırçalar, aynalar, manikür setleri gibi) oluşan ürünler |
toiletware n.
|
|
466 |
General |
deler gibi acıtan şey |
tooth n.
|
|
467 |
General |
kule gibi yüksek yığın |
tower n.
|
|
468 |
General |
rahvan gider gibi yavaş adımlarla yürüyen at |
trippler [south african] n.
|
|
469 |
General |
gök gürültüsü gibi ses |
trumpet n.
|
|
470 |
General |
bir yere sıkıştırılan (kumaş gibi) malzeme |
tuck–in n.
|
|
471 |
General |
(davul derisi gibi) gergin deri |
tympan n.
|
|
472 |
General |
inci toplamak veya avlanmak gibi amaçlarla dalan japon dalgıç |
ama n.
|
|
473 |
General |
melek gibi olma |
angelicalness n.
|
|
474 |
General |
kocakarı gibi bunama |
anileness n.
|
|
475 |
General |
kocakarı gibi bunama |
anility n.
|
|
476 |
General |
izbandut gibi adam |
animal n.
|
|
477 |
General |
ahır gibi yer |
augean stable n.
|
|
478 |
General |
saraylı gibi konuşma |
aulicism [obsolete] n.
|
|
479 |
General |
önemli veya gizemli biriymiş gibi davranan kimse |
autothaumaturgist n.
|
|
480 |
General |
sakal gibi kısım |
barb n.
|
|
481 |
General |
eşarp veya atkı gibi aksesuar |
barb n.
|
|
482 |
General |
cüceler, hava perileri ve su perileri gibi ruhani güçler |
elementals n.
|
|
483 |
General |
bir şeyi istediği gibi yapabilme |
way n.
|
|
484 |
General |
canı istediği gibi hareket etme |
way n.
|
|
485 |
General |
takvime gün, ay gibi bilgiler ekleme |
embolism n.
|
|
486 |
General |
kabile ve sosyal sınıf gibi belirli bir grup içinde gerçekleşen evlilik |
endomy n.
|
|
487 |
General |
gaga gibi nesne |
beak n.
|
|
488 |
General |
köle gibi davranma |
enserfment n.
|
|
489 |
General |
bir kimseyi dolandırmak için kullanılan para gibi bir tuzak |
sucker bait n.
|
|
490 |
General |
(kuzey hindistan veya pakistan'da) kadın gibi giyinen erkek |
zanana n.
|
|
491 |
General |
(kuzey hindistan veya pakistan'da) kadın gibi giyinen erkek |
zenana n.
|
|
492 |
General |
melek gibi |
cherubimic n.
|
|
493 |
General |
nur topu gibi |
cherubimic n.
|
|
494 |
General |
köle gibi her işe koşulan kimse |
fag n.
|
|
495 |
General |
kutu gibi yapı |
bandbox n.
|
|
496 |
General |
sak gibi malzemeden yapılmış eşya |
bass n.
|
|
497 |
General |
para karşılığı müşterilere etkinliklerde partneri gibi eşlik eden kimse |
escort n.
|
|
498 |
General |
jilet gibi olma |
jantiness n.
|
|
499 |
General |
baharat, kokulu yaprak gibi şeyler içeren küçük torba |
sachet n.
|
|
500 |
General |
kız kardeş gibi olmama |
unsisterliness n.
|
|