| Anglais | Turc | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | go! expr. | başla |
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | go out v. | çıkmak | ||
|
Public tenders have gone out. Kamu ihalelerine çıkıldı. More Sentences |
||||
| Common Usage | go to sleep v. | yatmak | ||
|
Tom stopped reading and went to sleep. Tom okumayı bıraktı ve yattı. More Sentences |
||||
| Common Usage | go to bed v. | yatmak | ||
|
I took three tablets of a cold medicine before going to bed. Yatmadan önce üç tablet soğuk algınlığı ilacı aldım. More Sentences |
||||
| Common Usage | go crazy v. | çıldırmak | ||
|
The audience went crazy. Seyirci çıldırdı. More Sentences |
||||
| Common Usage | go mad v. | çıldırmak | ||
|
The world's going mad. Dünya çıldırıyor. More Sentences |
||||
| Common Usage | go down v. | inmek | ||
|
I'm going down the stairs. Merdivenlerden iniyorum. More Sentences |
||||
| Common Usage | go v. | hareket etmek | ||
|
We should not go along with the US missile defence system. ABD'nin füze savunma sistemiyle birlikte hareket etmemeliyiz. More Sentences |
||||
| Common Usage | go v. | gitmek | ||
|
The power in his arms started to go as he became old. Yaşlandıkça kollarındaki güç gitmeye başladı. More Sentences |
||||
| Common Usage | go beyond v. | aşmak | ||
|
The Commission cannot accept amendments that introduce policy statements that go beyond the scope of this proposal. Komisyon, bu teklifin kapsamını aşan politika açıklamaları getiren değişiklikleri kabul edemez. More Sentences |
||||
| Common Usage | go mad v. | delirmek | ||
|
The world has gone mad. Dünya delirdi. More Sentences |
||||
| Common Usage | go on v. | devam etmek | ||
|
We go on to identify a number of important points. Bir dizi önemli noktayı tespit etmeye devam ediyoruz. More Sentences |
||||
| Common Usage | go bankrupt v. | iflas etmek | ||
|
It must be possible for companies which go bankrupt to be given another chance. İflas eden şirketlere bir şans daha verilmesi mümkün olmalıdır. More Sentences |
||||
| Common Usage | go into v. | girmek | ||
|
I can go into further detail if you so wish. Eğer arzu ederseniz daha fazla ayrıntıya girebilirim. More Sentences |
||||
| Common Usage | go to sleep v. | uyumaya gitmek | ||
|
Everyone went to sleep. Herkes uyumaya gitti. More Sentences |
||||
| Common Usage | go to bed v. | yatmaya gitmek | ||
|
Being tired, he went to bed earlier than usual. O yorgun olduğu için her zamankinden daha erken yatmaya gitti. More Sentences |
||||
| Common Usage | go to bed v. | uyumaya gitmek | ||
|
My mother was so tired that she went to bed early. Annem çok yorgundu bu yüzden erkenden uyumaya gitti. More Sentences |
||||
| Common Usage | go to sleep v. | yatmaya gitmek | ||
|
Yesterday, I went to sleep at ten o'clock. Dün saat onda yatmaya gittim. More Sentences |
||||
| Common Usage | go better v. | iyiye gitmek | ||
|
If Bob had listened to and followed my advice, everything would have gone better. Bob tavsiyelerimi dinleyip uygulasaydı, her şey daha iyi giderdi. More Sentences |
||||
| Common Usage | go crazy v. | delirmek | ||
|
I'll end up by going crazy. Sonunda delireceğim. More Sentences |
||||
| Common Usage | go to sleep v. | uyumak | ||
|
Be a good kid and go to sleep. Şimdi akıllı bir kız ol ve uyu. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | go n. | sefer | ||
|
To stage major events to reach as many people as possible in one go? Tek seferde mümkün olduğunca çok insana ulaşmak için büyük etkinlikler düzenlemek mi? More Sentences |
||||
| General | go n. | gayret | ||
|
Go for it! Haydi gayret! More Sentences |
||||
| General | go n. | enerji | ||
|
There is still plenty of go in this veteran racer. Bu emektar yarışçıda hâlâ çok fazla enerji var. More Sentences |
||||
| General | go n. | deneme | ||
|
I can't pass this stage in the game.' 'Let me have a go.' "Oyunun bu aşamasını geçemiyorum." "Dur ben bir deneyeyim." More Sentences |
||||
| General | go off n. | çalar saatin çalması | ||
|
Yesterday the alarm clock didn't go off and Kurt didn't wake up. Dün çalar saat çalmadı ve Kurt uyanmadı. More Sentences |
||||
| General | go (of pain) n. | ağrının geçmesi | ||
|
The pain finally went away. Sonunda ağrı geçti. More Sentences |
||||
| General | go-between n. | aracı | ||
|
I was the go-between. Ben aracıydım. More Sentences |
||||
| General | merry-go-round n. | atlıkarınca | ||
|
The merry-go-round rotates clockwise. Atlıkarınca saat yönünde dönüyor. More Sentences |
||||
| General | go n. | şans | ||
|
You should pull a card as it's your go. Bir kart çekmelisin çünkü bu senin şansın. More Sentences |
||||
| General | go v. | yok olmak | ||
|
I wish my problems would all go away. Keşke tüm sorunlarım yok olsa. More Sentences |
||||
| General | go through v. | gözden geçirmek | ||
|
I would like to ask whether they would like to go through their own amendment list one more time. Kendi değişiklik listelerini bir kez daha gözden geçirmek isteyip istemediklerini sormak istiyorum. More Sentences |
||||
| General | go far away v. | uzağa gitmek | ||
|
Tom went far away. Tom çok uzaklara gitti. More Sentences |
||||
| General | go to town v. | şehre gitmek | ||
|
He'll go to town. O şehre gidecek. More Sentences |
||||
| General | (blood pressure) go up v. | tansiyonu yükselmek | ||
|
Your blood pressure may go up in the winter. Kışın tansiyonun yükselebilir. More Sentences |
||||
| General | go out v. | dışarı gitmek | ||
|
Be sure to turn out the light when you go out of the room. Odadan dışarı gittiğinizde ışığı söndürdüğünüzden emin olun. More Sentences |
||||
| General | go in v. | içeri girmek | ||
|
That is the explanation for going in and destroying villages and all the Palestinian structures. İçeri girip köyleri ve Filistinlilere ait tüm yapıları yıkmanın açıklaması budur. More Sentences |
||||
| General | go adrift v. | akıntıya kapılmak | ||
|
The mast broke and our ship went adrift. Gemi direği kırıldı ve gemimiz akıntıya kapılıp gitti. More Sentences |
||||
| General | go over v. | gözden geçirmek | ||
|
We should, however, go over a number of points of assessment with each other. Bununla birlikte birbirimizle bazı değerlendirme noktalarını gözden geçirmeliyiz. More Sentences |
||||
| General | go forward v. | ileri gitmek | ||
|
The car was going forward. Araba ileri gidiyordu. More Sentences |
||||
| General | go out with v. | ile dışarı çık | ||
|
Tom changed his mind about going out with Mary and stayed home. Tom Mary ile dışarı çıkma fikrini değiştirdi ve evde kaldı. More Sentences |
||||
| General | go for v. | hoşlanmak | ||
|
I don't go for men of his type. Onun tipindeki erkeklerden hoşlanmam. More Sentences |
||||
| General | go shopping v. | alışverişe çıkmak | ||
|
When they go shopping, they want answers to questions concerning ethical, ecological and social matters. Tüketiciler alışverişe çıktıklarında etik, ekolojik ve sosyal konularla ilgili sorulara cevap ararlar. More Sentences |
||||
| General | go after v. | peşinden gitmek | ||
|
Thirty years of murderous assault and still he goes after the remnants of those unfortunate people. Otuz yıl süren ölümcül saldırı ve hala o talihsiz insanlardan geriye kalanların peşinden gidiyor. More Sentences |
||||
| General | go to bed v. | yatmaya gitmek | ||
|
Mary went to bed. Mary yatmaya gitti. More Sentences |
||||
| General | go v. | göstermek (saat belirli bir zamanı) | ||
|
My report would, I am sure, go some way to reassuring people. Raporum eminim ki insanları rahatlatmak için bir yol gösterecektir. More Sentences |
||||
| General | go out v. | geçmek | ||
|
Short skirts have already gone out of fashion. Kısa eteklerin modası çoktan geçti. More Sentences |
||||
| General | go v. | dayanmak | ||
|
The camel can go a long time without water and food. Deve su ve yiyecek olmadan uzun süre dayanabilir. More Sentences |
||||
| General | go on v. | ilerlemek | ||
|
Well, this is as far as we go on these. Bu konuda ancak bu kadar ilerleyebildik. More Sentences |
||||
| General | go ahead v. | ilerlemek | ||
|
I believe that the only way to stop the Americans going ahead unilaterally is by means of such a united approach. Amerikalıların tek taraflı olarak ilerlemesini durdurmanın tek yolunun böyle bir birleşik yaklaşım olduğuna inanıyorum. More Sentences |
||||
| General | go after v. | peşinde koşmak | ||
|
He is always going after fame. O her zaman şöhret peşinde koşuyor. More Sentences |
||||
| General | go up v. | yükselmek | ||
|
Will my premiums go up? Benim primlerim yükselecek mi? More Sentences |
||||
| General | go back v. | geri dönmek | ||
|
People are going back to eating meat, and are again buying it cheaply. İnsanlar et yemeye geri dönüyor ve eti yine ucuza satın alıyor. More Sentences |
||||
| General | go down v. | aşağı inmek | ||
|
I shall go down at once and explain everything. Hemen aşağı inip her şeyi açıklayacağım. More Sentences |
||||
| General | go aboard v. | binmek | ||
|
He went aboard the plane. Uçağa bindi. More Sentences |
||||
| General | go to ruin v. | mahvolmak | ||
|
If Tom shows up, it's going to ruin Mary's day. Eğer Tom gelirse, Mary'nin günü mahvolur. More Sentences |
||||
| General | go along v. | eşlik etmek | ||
|
I will go along with you as far as the station. İstasyona kadar sana eşlik edeceğim. More Sentences |
||||
| General | go off v. | çıkmak | ||
|
I'm going to go off on a trip this evening. Bu akşam bir yolculuğa çıkacağım. More Sentences |
||||
| General | go to sleep v. | uyuşmak | ||
|
My left foot has gone to sleep. Benim sol ayağım uyuştu. More Sentences |
||||
| General | go along with v. | desteklemek | ||
|
I will go along with your plan. Planını destekleyeceğim. More Sentences |
||||
| General | go v. | kaybolmak | ||
|
All the direction arrows on the walls have gone. Duvarlardaki tüm yön okları kayboldu. More Sentences |
||||
| General | go up v. | yukarıya gitmek | ||
|
It's time to go up. Yukarıya gitme zamanı. More Sentences |
||||
| General | go wrong v. | bozulmak | ||
|
All our plans went wrong. Bütün planlarımız bozuldu. More Sentences |
||||
| General | go for v. | gitmek | ||
|
The question is no longer whether exceptions should be made, but how far they go for the United States. Soru artık istisnaların yapılıp yapılmaması değil, ABD için ne kadar ileri gidilebileceğidir. More Sentences |
||||
| General | go sour v. | ekşimek | ||
|
The milk went sour. Süt ekşidi. More Sentences |
||||
| General | go off v. | gitmek | ||
|
It would not have aided further developments if Parliament had gone off in all possible directions at once. Parlamentonun bir anda tüm olası yönlere gitmesi daha fazla gelişmeye yardımcı olmazdı. More Sentences |
||||
| General | go along v. | ilerlemek | ||
|
A united Europe which integrates as it goes along or a microcosm of economic transience and short-termism? İlerledikçe bütünleşen birleşik bir Avrupa mı yoksa ekonomik geçicilik ve kısa vadeciliğin mikrokozmosu mu? More Sentences |
||||
| General | go around v. | dolaşmak | ||
|
Even we in the European Union may shortly be going around in blinkers. Avrupa Birliği'nde bizler bile kısa bir süre sonra at gözlüğü ile dolaşıyor olabiliriz. More Sentences |
||||
| General | go astray v. | yolunu şaşırmak | ||
|
We went astray in the woods. Ormanda yolumuzu şaşırdık. More Sentences |
||||
| General | go v. | başlamak | ||
|
We need to check every detail in the plan before we go. Başlamadan önce plandaki her ayrıntıyı kontrol etmeliyiz. More Sentences |
||||
| General | go by v. | geçip gitmek | ||
|
The years went by quickly. Yıllar hızla geçip gitti. More Sentences |
||||
| General | go bad v. | kokmak | ||
|
This meat has gone bad. Bu et kokmuş. More Sentences |
||||
| General | go back to v. | kadar uzanmak | ||
|
The story goes back to the sixteenth century. Hikaye, on altıncı yüzyıla kadar uzanıyor. More Sentences |
||||
| General | go to press v. | baskıya girmek | ||
|
The reporter filed his story just before the paper went to press. Muhabir haberini gazete baskıya girmeden hemen önce verdi. More Sentences |
||||
| General | go v. | koyulmak | ||
|
And then we went looking for a justice of the peace. Ondan sonra da bir sulh yargıcı aramaya koyulduk. More Sentences |
||||
| General | go v. | ayrılmak | ||
|
We need a backup plan for our company if the manager goes. Yöneticinin ayrılması durumunda şirketimiz için bir yedekleme planına ihtiyacımız var. More Sentences |
||||
| General | go by v. | bakmak | ||
|
Not if the press is anything to go by, at any rate. Basının söylediklerine bakılırsa öyle değil. More Sentences |
||||
| General | go ahead v. | devam etmek | ||
|
Unless there are agreed common minimum standards for procedural law, this should not go ahead. Usul hukukuna ilişkin ortak asgari standartlar üzerinde mutabakata varılmadıkça bu uygulamaya devam edilmemelidir. More Sentences |
||||
| General | go on v. | konuşmaya devam etmek | ||
|
Tom went on speaking French. Tom Fransızca konuşmaya devam etti. More Sentences |
||||
| General | go out of v. | dışına çıkmak | ||
|
They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete. Soruşturma tamamlanana kadar şehir dışına çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar. More Sentences |
||||
| General | go astray v. | hata yapmak | ||
|
I have gone astray somewhere in my calculation. Hesaplamamda bir yerde hata yaptım. More Sentences |
||||
| General | go in v. | içeriye girmek | ||
|
They all went in. Onların hepsi içeriye girdi. More Sentences |
||||
| General | go to waste v. | ziyan olmak | ||
|
I don't like to see food go to waste. Yiyeceklerin ziyan olmasını sevmem. More Sentences |
||||
| General | go back v. | geri gitmek | ||
|
However, we cannot apply the food law retroactively and go back as far as 1992. Ancak gıda yasasını geriye dönük olarak uygulayamayız ve 1992'ye kadar geri gidemeyiz. More Sentences |
||||
| General | go against v. | ters düşmek | ||
|
This goes against the somewhat unrealistic assertions of the reports we are considering this evening. Bu durum, bu akşam değerlendirdiğimiz raporların gerçekçi olmayan iddialarına ters düşmektedir. More Sentences |
||||
| General | go v. | gitmek | ||
|
The back tire of the bicycle started to go from its side. Bisikletin arka lastiği yan tarafından gitmeye başlamış. More Sentences |
||||
| General | go by plane v. | uçakla gitmek | ||
|
I don't want to go by plane, if I can help it. Mümkünse uçakla gitmek istemiyorum. More Sentences |
||||
| General | go away v. | gitmek | ||
|
Tom never did go away. Tom asla gitmedi. More Sentences |
||||
| General | (a gun) go off v. | ateş almak (silah) | ||
|
The gun went off by accident. Silah, kazara ateş aldı. More Sentences |
||||
| General | go shopping v. | alışveriş yapmak | ||
|
I drove to town and went shopping. Kasabaya gittim ve alışveriş yaptım. More Sentences |
||||
| General | go out v. | flört etmek | ||
|
Are they going out? Onlar flört ediyorlar mı? More Sentences |
||||
| General | go into detail v. | detaya girmek | ||
|
Tom didn't want to go into details. Tom detaylara girmek istemedi. More Sentences |
||||
| General | go bad v. | kötü gitmek | ||
|
Maybe it was a black market deal that went bad. Belki de kötü giden bir kara piyasa anlaşmasıydı. More Sentences |
||||
| General | go out v. | sokağa çıkmak | ||
|
He went out into the street and saw his friend's body. Sokağa çıktı ve arkadaşının cesedini gördü. More Sentences |
||||
| General | go down v. | yenilmek | ||
|
I won't go down without a fight. Savaşmadan yenilmeyeceğim. More Sentences |
||||
| General | go round v. | dönmek | ||
|
Love makes the world go round. Sevgi dünyanın dönmesini sağlar. More Sentences |
||||
| General | go to sleep v. | uyumak | ||
|
I take cold medicine to go to sleep. Uyumak için soğuk algınlığı ilacı alıyorum. More Sentences |
||||
| General | go for v. | almaya gitmek | ||
|
I'm going for help. Yardım almaya gidiyorum. More Sentences |
||||
| General | go wrong v. | yanılmak | ||
|
Why did I go wrong? Neden yanıldım? More Sentences |
||||
| General | go too far v. | ileri gitmek | ||
|
Do you think I went too far? Sence çok mu ileri gittim? More Sentences |
||||
| General | go on trial v. | mahkemelik olmak | ||
|
She went on trial charged with murdering her husband. O, kocasını öldürmekle suçlandığı için mahkemelik oldu. More Sentences |
||||
| General | go v. | ölmek | ||
|
How do you say to a child that her mother is gone? Bir çocuğa annesinin öldüğünü nasıl söylersin? More Sentences |
||||
| General | go sour v. | bozulmak | ||
|
Milk goes sour in heat. Süt sıcakta bozulur. More Sentences |
||||
| General | go without v. | bırakmak | ||
|
But what you told us goes without saying; it is blindingly obvious! Ama bize söyledikleriniz söylemeye bile gerek bırakmayacak kadar açık! More Sentences |
||||
| General | go v. | satılmak | ||
|
When it reaches the marketplace our product will go like hot cakes. Piyasaya çıktığında ürünümüz peynir ekmek gibi satılır. More Sentences |
||||
| General | go out v. | sönmek | ||
|
As an Italian, you know what it means when a light goes out. Bir İtalyan olarak, bir ışığın sönmesinin ne anlama geldiğini biliyorsunuz. More Sentences |
||||
| General | go under v. | batmak | ||
|
Those who want to maintain their hold on the market have to make a profit or else they go under. Piyasada tutunmak isteyenler kar etmek zorundadır, aksi takdirde batarlar. More Sentences |
||||
| General | go swimming v. | denize girmek | ||
|
During our stay in Nice, I plan to go swimming in the sea. Nice'de kaldığımız süre boyunca denize girmeyi planlıyorum. More Sentences |
||||
| General | go down v. | sönmek (lastik) | ||
|
The lights went down and the curtain went up. Işıklar söndü ve perde yükseldi. More Sentences |
||||
| General | go into detail v. | ayrıntılara girmek | ||
|
I do not have the time to go into detail here. Burada ayrıntılara girecek zamanım yok. More Sentences |
||||
| General | go wrong v. | hata yapmak | ||
|
Where did we go wrong? Nerede hata yaptık? More Sentences |
||||
| General | go v. | geçmek | ||
|
The time went very fast as we had a talk with old friends. Eski dostlarla sohbet ederken zaman çok hızlı geçti. More Sentences |
||||
| Common Usage | ||||
| Common Usage | go to the toilet v. | tuvalete gitmek | ||
| Common Usage | go out for a walk v. | yürüyüşe çıkmak | ||
| Common Usage | let oneself go v. | coşmak | ||
| Common Usage | go mad v. | kudurmak | ||
| Common Usage | go gray v. | ağarmak | ||
| Common Usage | go worse v. | kötüleşmek | ||
| Common Usage | go to bed v. | yatağa yatmak | ||
| Common Usage | go to bed v. | uyumak üzere uzanmak | ||
| Common Usage | go to sleep v. | uyumak üzere uzanmak | ||
| Common Usage | go to sleep v. | yatağa yatmak | ||
| Common Usage | go on a walk v. | yürüyüşe çıkmak | ||
| General | ||||
| General | go in n. | güneş veya ayın bulutla örtülmesi | ||
| General | go n. | teşebbüs | ||
| General | load and go n. | yükle ve yürüt | ||
| General | go n. | tutulma | ||
| General | go off n. | yiyeceklerin bozulması | ||
| General | go n. | moda | ||
| General | go n. | gitme | ||
| General | go n. | başarı | ||
| General | making something go with n. | yakıştırma | ||
| General | go n. | güdü | ||
| General | go n. | sıra | ||
| General | go cart n. | çocuk arabası | ||
| General | go getter n. | becerikli kişi | ||
| General | go n. | gidiş | ||
| General | letting go n. | salıverme | ||
| General | go n. | hamle | ||
| General | go n. | girişim | ||
| General | go n. | bardak | ||
| General | go n. | müsaade | ||
| General | go n. | kuvvet | ||
| General | go bad cop on someone n. | kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği | ||
| General | go n. | sınama | ||
| General | go-off n. | başlangıç | ||
| General | get-up-and-go n. | enerji | ||
| General | go-slow n. | işi yavaşlatma | ||
| General | go-kart n. | çocuk arabası | ||
| General | go-getter n. | gayretli ve tuttuğunu koparan kimse | ||
| General | go-cart n. | yarış arabası | ||
| General | go-no-go n. | git gitme | ||
| General | go-slow n. | işi yavaşlatma grevi | ||
| General | go-kart n. | gokart | ||
| General | get-up-and-go n. | itici güç | ||
| General | go-getter n. | kariyeri hızla yükselen kimse | ||
| General | go-kart n. | küçük yarış arabası | ||
| General | go-getter n. | azimli kişi | ||
| General | go-between n. | çöpçatan | ||
| General | go-devil n. | boru açıcısı | ||
| General | go-between n. | arabulucu | ||
| General | go-cart n. | oyuncak bebek arabası | ||
| General | go-getter n. | tuttuğunu koparan kişi | ||
| General | go-cart n. | bebek arabası | ||
| General | go-off n. | başlama | ||
| General | no-go area n. | yetkili olmayanların girmelerinin yasak olduğu alan | ||
| General | the go-ahead n. | müsaade | ||
| General | sentry-go n. | nöbet | ||
| General | the go-ahead n. | izin | ||
| General | go-cart n. | el arabası | ||
| General | go-cart n. | çocuk arabası | ||
| General | go-cart n. | sebzeci arabası | ||
| General | go-cart n. | çekçek | ||
| General | go fish n. | bir kağıt oyunu | ||
| General | pay-as-you-go phone n. | kontörlü hat | ||
| General | go fish n. | bir kart oyunu | ||
| General | permission to go abroad n. | yurtdışı izni | ||
| General | permission to go abroad n. | yurtdışına gidiş izni | ||
| General | permission to go abroad n. | yurtdışına çıkış izni | ||
| General | go-cup n. | (içeceğini alıp götürebilmen için kullanılan) plastik bardak | ||
| General | go cup n. | (içeceğini alıp götürebilmen için kullanılan) plastik bardak | ||
| General | to-go cup n. | (içeceğini alıp götürebilmen için kullanılan) plastik bardak | ||
| General | go-go-dancer n. | aç aç dansçısı | ||
| General | go-go-dancer n. | striptizci | ||
| General | go-fast boat n. | sürat teknesi | ||
| General | go-between n. | elçi | ||
| General | hide-and-go-seek n. | saklambaç | ||
| General | the first person to go to space n. | uzaya giden ilk kişi | ||
| General | the first person to go to space n. | uzaya giden ilk insan | ||
| General | a-go-go n. | gece klubü | ||
| General | go live n. | canlıya geçiş | ||
| General | go-cart n. | yürüteç | ||
| General | go-cart n. | bebek yürüteci | ||
| General | go bag n. | deprem çantası | ||
| General | go bag n. | acil durum çantası | ||
| General | grab and go n. | al ve götür | ||
| General | merry-go-round n. | hareketli ve hızlı tur | ||
| General | merry-go-round n. | fırıl fırıl dönme | ||
| General | merry-go-round n. | sonu gelmeyen arayış | ||
| General | merry-go-round n. | sonu bir yere varmayan koşturmaca | ||
| General | hide and go seek n. | saklambaç oynama | ||
| General | go n. | hadise | ||
| General | go n. | olay | ||
| General | go n. | tesadüf | ||
| General | go n. | fırsat | ||
| General | go n. | hastalık nöbeti | ||
| General | go n. | pazarlık | ||
| General | go n. | ticaret | ||
| General | go n. | maç | ||
| General | go n. | yarışma | ||
| General | go n. | devam etme izni | ||
| General | go n. | oyun tahtasında oynana bir tür japon oyunu | ||
| General | go n. | başlangıç noktası | ||
| General | go n. | hareketin süresi | ||
| General | go-about n. | serseri | ||
| General | go-about n. | aylak kimse | ||
| General | go board n. | go oyunu tahtası | ||
| General | go game n. | bir tür tahta oyunu | ||
| General | go no-go n. | bileşenin çalışabilirlik durumu | ||
| General | go no-go n. | sistemin çalışabilirlik durumu | ||
| General | go no-go n. | karar anı | ||
| General | go-ahead n. | enerji | ||
| General | go-ahead n. | ruh | ||
| General | go-ahead n. | atılganlık | ||
| General | go-ahead n. | enerjik kimse | ||
| General | go-ahead n. | girişimken kimse | ||
| General | go-ahead n. | yeşil ışık | ||
| General | go-ahead n. | devam etme izni | ||
| General | go-ahead n. | (özellikle hawai ve kaliforniya'da) bir tür sandalet | ||
| General | go-between n. | uzlaştırıcı | ||
| General | go-between n. | bağlantı linki | ||
| General | go-between n. | köprü | ||
| General | go-between n. | farklı iki gruba ait kimse | ||
| General | go-between n. | simsar | ||
| General | go-between n. | tellal | ||
| General | go-by n. | görmezden gelme | ||
| General | go-by n. | başından savma | ||
| General | go-cart [us] n. | at arabası | ||
| General | go-devil n. | işçi ve malzeme taşımak için kullanılan küçük araba | ||
| General | go-devil n. | çocuk kızağı | ||
| General | go-devil [us] n. | aşırı derecede hızlı makine | ||
| General | go-devil [us] n. | çok etkili alet | ||
| General | go-getting n. | saldırganlık | ||
| General | go-getting n. | girişkenlik | ||
| General | get-go n. | en baş | ||
| General | get-go n. | başlangıç | ||
| General | git-go n. | en baş | ||
| General | git-go n. | başlangıç | ||
| General | get-up-and-go n. | girişimcilik ve kararlılık | ||
| General | get-up-and-go n. | cesaret | ||
| General | go-round n. | argüman | ||
| General | go-round n. | tartışma | ||
| General | go-round n. | sav | ||
| General | go-round n. | çatışmayla sonuçlanan hengameli buluşma | ||
| General | go-round n. | kararsız veya kaçamaklı tavır | ||
| General | go-see n. | model seçiminde müşterinin modelle yüz yüze yaptığı iş mülakatı | ||
| General | go n. | tek seferde ele alınan miktar | ||
| General | go n. | şevk | ||
| General | go n. | seyahat etmek | ||
| General | go one's own way v. | bildiğinden şaşmamak | ||
| General | go well v. | yaver gitmek | ||
| General | go over something with a fine tooth comb v. | ince eleyip sık dokumak | ||
| General | go to bed with v. | koynuna girmek | ||
| General | go very often v. | aşındırmak | ||
| General | go boating v. | sandalla gezmek | ||
| General | go the pace v. | bolluk içinde yaşamak | ||
| General | go into rapture v. | heyecan duymak | ||
| General | go on v. | dayanmak | ||
| General | go into action v. | faaliyete başlamak | ||
| General | go v. | işlemek (makine) | ||
| General | go v. | çıkarmak (belirli bir ses) | ||
| General | go v. | zaman uçup gitmek | ||
| General | go into splinters v. | parçalanmak | ||
| General | go up in flames v. | tamamıyla yanmak | ||
| General | go v. | sönmek | ||
| General | go unheeded v. | ihmal edilmek | ||
| General | go v. | yıkılmak | ||
| General | go against v. | aleyhinde olmak (sonuç) | ||
| General | go too far v. | çok olmak | ||
| General | go through pain v. | acıyı yaşamak | ||
| General | go mad v. | cinnet getirmek | ||
| General | go to polls v. | sandığa gitmek (oy kullanmak amacıyla) | ||
| General | go soldiering v. | asker olmak | ||
| General | go for v. | seçmek | ||
| General | go mushrooming v. | mantara çıkmak | ||
| General | go for nothing v. | ziyan olmak | ||
| General | go on the black market v. | karaborsaya düşmek | ||
| General | go back on someone v. | birine ihanet etmek | ||
| General | go round with v. | takılmak | ||
| General | go the long way around v. | dolaşmak | ||
| General | go splinters v. | dağılmak | ||
| General | go through v. | yoklamak (cepleri) | ||
| General | let oneself go v. | rahatlamak | ||
| General | go faster v. | süratlenmek | ||
| General | go out v. | grev yapmak | ||
| General | go for v. | sataşmak | ||
| General | go to school on foot v. | okula yürüyerek gitmek | ||
| General | go for a jaunt v. | dolaşmak | ||
| General | go down v. | karşılanmak | ||
| General | go wrong v. | arıza yapmak | ||
| General | go to sugar v. | bal vb şekerlenmek | ||
| General | let oneself go v. | kendini bırakıp coşmak | ||
| General | let go v. | gevşemek | ||
| General | go by the board v. | iyi şeyler yok olmak | ||
| General | go into v. | girmek (tartışmaya) | ||
| General | go for a stroll v. | gezinmek | ||
| General | go astray v. | kötü yola düşmek | ||
| General | go with v. | ile flört etmek | ||
| General | go down in history v. | tarihe geçmek | ||
| General | go off v. | çalışmamak | ||
| General | go off the air v. | tv yayına son vermek | ||
| General | go about a task v. | bir işi ele almak | ||
| General | go someone one better v. | birini geçmek | ||
| General | go over something with a fine comb v. | ince eleyip sık dokumak | ||
| General | go mad from jealousy v. | çatlamak | ||
| General | go through v. | sunmak | ||
| General | go on v. | ileri gitmek | ||
| General | go around with v. | ile birlikte olmak | ||
| General | go into retirement v. | işten çekilmeyi araştırmak | ||
| General | go bad v. | eprimek | ||
| General | go one's way v. | kafasının dikine gitmek | ||
| General | go under v. | bozulmak | ||
| General | go the way of all flesh v. | ölmek | ||
| General | go in with someone on v. | bir şeyde biriyle ortak olmak | ||
| General | go sour v. | eprimek | ||
| General | go v. | yaraşmak | ||
| General | go v. | belirli bir durumda kalmak | ||
| General | go one's way v. | kendi yoluna gitmek | ||
| General | go to rack and ruin v. | mahvolmak | ||
| General | go bail for somebody v. | kefil olmak | ||
| General | go to great lengths v. | her çareyi kullanmak | ||
| General | go on v. | çalışmaya başlamak (aygıt) | ||
| General | go to one's head v. | başını döndürmek | ||
| General | go by the board v. | gitmek | ||
| General | go in v. | uymak | ||
| General | go slow v. | yavaşlatmak | ||
| General | go someone one better v. | birinin yaptığından daha iyisini yapmak | ||
| General | go to extremes v. | ifrata kaçmak | ||
| General | go bail for v. | kefil olmak | ||
| General | go beyond the limit v. | çizmeyi aşmak | ||
| General | go through v. | bitirmek (okulu) | ||
| General | go v. | söylenmek | ||
| General | go to somebody's head v. | başını döndürmek | ||
| General | go beyond v. | aşmak | ||
| General | cause to go back v. | geriletmek | ||
| General | go about v. | gezmek | ||
| General | go to all lengths v. | her çareyi kullanmak | ||
| General | go off the rails v. | delirmek | ||
| General | let go v. | salıvermek | ||
| General | go into v. | girmek (açıklamaya) | ||
| General | go about v. | yön değiştirmek | ||
| General | go off v. | başlamak | ||
| General | go up v. | çıkmak | ||
| General | go through v. | ince eleyip sık dokumak | ||
| General | go over v. | sunmak | ||
| General | go on v. | bel bağlamak | ||
| General | go through with v. | yürütmek | ||
| General | go on at v. | azarlamak | ||
| General | go bankrupt v. | batmak | ||
| General | go without saying v. | söylemeye lüzum olmamak | ||
| General | go out of one's mind v. | aklını oynatmak | ||
| General | go for a walk v. | gezmeye gitmek | ||
| General | go the whole hog v. | hiçbir şeyi atlamadan yapmak | ||
| General | go pop v. | patlamak | ||
| General | go far v. | çok başarılı olmak | ||
| General | go short v. | birine yeterli miktarda bir şey olmamak | ||
| General | let go v. | rahatlamak | ||
| General | go on the loose v. | çapkınlık yapmak | ||
| General | go over v. | karşılanmak (belirli bir şekilde) | ||
| General | go off the rails v. | kafayı oynatmak | ||
| General | go on shank's mare v. | tabanvayla gitmek | ||
| General | go mad v. | oynatmak | ||
| General | go down v. | inmek (şiş/sular) | ||
| General | go to rack and ruin v. | harap olmak | ||
| General | go without v. | olmadan idare etmek | ||
| General | go the whole hog v. | bir işi tam yapmak | ||
| General | go too far v. | azmak | ||
| General | go on the rampage v. | kıyameti koparmak | ||
| General | go on the booze v. | içki içmek | ||
| General | go on shank's pony v. | yürüyerek gitmek | ||
| General | go splinters v. | parçalanmak | ||
| General | go by the board v. | tasarı vb suya düşmek | ||
| General | go to press v. | gazete vb baskıya girmek | ||
| General | begin to go well v. | bir adama benzemek | ||
| General | go by the board v. | bırakılmak | ||
| General | go v. | geçmek (zaman/toplantı) | ||
| General | go up to the rostrum v. | kürsüye çıkmak | ||
| General | go v. | kapak atmak | ||
| General | go against v. | karşı çıkmak | ||
| General | go on v. | çalışmaya başlamak | ||
| General | go into v. | varmak | ||
| General | go through with v. | tamamen bitirmek | ||
| General | go aground v. | karaya oturmak | ||
| General | go at v. | ele almak | ||
| General | go out v. | istifa etmek | ||
| General | go to wrack and ruin v. | bakımsızlıktan harabeye dönüşmek | ||
| General | go out v. | gönderilmek | ||
| General | go off v. | kahkahayı basmak | ||
| General | go and see a marriageable girl v. | görücüye gitmek | ||
| General | go for a walk in the fresh air v. | hava almak | ||
| General | go too far v. | azıtmak | ||
| General | let go one's hold of v. | salıvermek | ||
| General | go against v. | karşı koymak | ||
| General | go out of order v. | arıza meydana gelmek | ||
| General | go on a jaunt v. | gezinti yapmak | ||
| General | go bald v. | kabaklaşmak | ||
| General | go to pot v. | berbat olmak | ||
| General | go against someone v. | aleyhinde olmak | ||
| General | go at something v. | girişmek | ||
| General | go through the mill v. | büyük zorluklar atlatmak | ||
| General | go bad v. | kokuşmak | ||
| General | go to the poll v. | seçimde oy vermek | ||
| General | go down v. | kesilmek | ||
| General | go without v. | olmadan devam etmek | ||
| General | go hog wild v. | rahatsıza bağlamak | ||
| General | be too tired to go on v. | şişmek | ||
| General | go over v. | tekrar gözden geçirmek | ||
| General | go on attack v. | atağa kalkmak | ||
| General | go to the scaffold v. | darağacını boylamak | ||
| General | go wild v. | çılgınlaşmak | ||
| General | make a go of v. | bir işyerini başarılı bir şekilde idare etmek | ||
| General | go about v. | yaygın olmak | ||
| General | go dry v. | körleşmek | ||
| General | go on trial v. | hakim karşısına çıkmak | ||
| General | go through v. | geçirmek (zor bir zamanı) | ||
| General | go on a holiday v. | tatile gitmek | ||
| General | go into a decline v. | kuvvetten düşmek | ||
| General | go short of v. | birine yeterli miktarda bir şey olmamak | ||
| General | go from bad to worse v. | kötüyken daha kötü olmak | ||
| General | go regularly v. | gidip gelmek | ||
| General | go to the dogs v. | rezil olmak | ||
| General | cause to go away v. | savuşturmak | ||
| General | go v. | haline gelmek | ||
| General | go down v. | dinmek | ||
| General | go v. | fırlamak | ||
| General | go off v. | bozulmak (yemek) | ||
| General | go counter to v. | karşı olmak | ||
| General | go astray v. | azıtmak | ||
| General | go dutch with somebody v. | alman usulü yapmak | ||
| General | go through a difficult patch v. | çok çile çekmek | ||
| General | go through with v. | planlanmış bir şeyi gerçekten yapmak | ||
| General | go on the stage v. | oyuncu olmak | ||
| General | make go with v. | yakıştırmak | ||
| General | let go v. | salmak | ||
| General | go through v. | muayene etmek | ||
| General | go through v. | zor bir durumu atlatmak | ||
| General | go to ground v. | araziye uymak | ||
| General | go to school v. | üniversiteye devam etmek | ||
| General | go forth v. | çıkmak | ||
| General | go v. | azalmak | ||
| General | go through v. | onaylanmak (bir kanun tasarısı vb) | ||
| General | go down with something v. | yakalanmak | ||
| General | go places v. | mesleğinde ilerlemek | ||
| General | go hog wild v. | çılgınlaşmak | ||
| General | go all the way with v. | sevişmek | ||
| General | go off the rails v. | çığırından çıkmak | ||
| General | go by the board v. | yatmak | ||
| General | go off the rails v. | yoldan çıkmak | ||
| General | go through v. | geçmek (sınav sınıf vb'ni) | ||
| General | go wrong v. | aksi gitmek | ||
| General | go to pieces v. | gücenmek | ||
| General | go in for something v. | katılmak | ||
| General | go mad v. | deli olmak | ||
| General | go off the rails v. | raydan çıkmak | ||
| General | go ahead v. | önde gitmek | ||
| General | go along v. | anlaşmak | ||
| General | go downhill v. | dibe vurmak | ||
| General | go through v. | kontrol etmek | ||
| General | let oneself go v. | taşkınlık yapmak | ||
| General | go on at v. | başının etini yemek | ||
| General | go in for v. | sınav olmak | ||
| General | go into the army v. | askere gitmek | ||
| General | go to bat for someone v. | yardım elini uzatmak | ||
| General | go through a sorrow v. | acıyı yaşamak | ||
| General | go to expense v. | masraf etmek | ||
| General | go off the deep end v. | ağzını açıp gözünü yummak | ||
| General | go halves v. | yarı yarıya bölüşmek | ||
| General | go on a pilgrimage to mecca v. | hacca gitmek | ||
| General | go bail for v. | kefaletini yatırmak | ||
| General | go down the drain v. | ziyan olmak | ||
| General | go about in disguise v. | tebdil gezmek | ||
| General | go out of order v. | arıza vermek | ||
| General | go for v. | bulmak | ||
| General | go together v. | yakışmak | ||
| General | go between v. | araya girmek | ||
| General | go on an outing v. | gezintiye çıkmak | ||
| General | go up v. | yükselmek (fiyat) | ||
| General | go shopping v. | çarşıya çıkmak | ||
| General | go red v. | kızıllaşmak | ||
| General | go down the drain v. | boşa gitmek | ||
| General | go together v. | flört etmek | ||
| General | go a long way towards v. | çok yararlı olmak | ||
| General | go places v. | başarılı olmak | ||
| General | go up in smoke v. | yok olmak | ||
| General | go berserk v. | afyonu başına vurmak | ||
| General | go hence v. | ölmek | ||
| General | go off v. | durmak (bir aygıt) | ||
| General | go like hot cakes v. | yok satmak | ||
| General | go crazy v. | deliye dönmek | ||
| General | go to the house v. | eve gitmek | ||
| General | go sour v. | kötüye gitmek | ||
