top - Turc Anglais Dictionnaire

top

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "top" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 146 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
top n. tepe
We'll climb all the way to the top.
En tepeye kadar tırmanacağız.

More Sentences
top n. baş
Samsung is at the top of that list.
Samsung bu listenin başında yer alıyor.

More Sentences
top n. üst
She put raspberry jam on top of the cheesecake.
Cheesecake'in üstüne ahududu reçeli koydu.

More Sentences
General
top n. zirve
Finland is, technologically, at the top of the league; and we are ashamed of such behaviour.
Finlandiya teknolojik olarak ligin zirvesinde ve biz bu tür davranışlardan utanıyoruz.

More Sentences
top n. topaç
It was Hailey's turn to spin the top.
Topaç çevirme sırası Hailey'deydi.

More Sentences
top n. kapak
I found an extra bottle, but the top seems to be missing.
Fazladan bir şişe buldum ama sanırım kapağı kayıp.

More Sentences
top n. üst kısım
Cut the tops off the bell peppers and stuff them with rice.
Dolmalık biberlerin üst kısımlarını kesin ve içlerini pirinçle doldurun.

More Sentences
top n. yukarı
He walked towards the top of the field.
Tarlanın yukarısına doğru yürüdü.

More Sentences
top v. geçmek
The growth rate of the Japanese economy will top 0.7% this year.
Japon ekonomisinin büyüme hızı bu yıl % 0.7'yi geçecek.

More Sentences
top v. birinci olmak
Billie Eilish has been topping the charts for ten consecutive weeks.
Billie Eilish on hafta üst üste listelerde birinci oldu.

More Sentences
top v. -den iyisini yapmak
He scored 510 in the game.' 'I'm sure I can top that!'
"Maçta 510 sayı attı. "Ben bundan iyisini yapabileceğime eminim!"

More Sentences
top v. zirvesine çıkmak
She is the youngest woman to top Everest.
Everest'in zirvesine çıkan en genç kadındır.

More Sentences
top adj. en üstteki
Everything is now referred back to those at the top.
Her şey artık en üsttekilere geri gönderiliyor.

More Sentences
top adj. en büyük
Public health takes top priority but we must also support research innovation in Europe.
Kamu sağlığı en büyük önceliğe sahiptir ancak Avrupa'da araştırma inovasyonunu da desteklemeliyiz.

More Sentences
top adj. en yüksek
Who is going to defend these speculators, when nurses and teachers are paying top rates of tax?
Hemşireler ve öğretmenler en yüksek oranda vergi öderken bu spekülatörleri kim savunacak?

More Sentences
top adj. baş
Kiwi is at the top of the list.
Kivi listenin başında yer alıyor.

More Sentences
top adj. en iyi
She's one of the top lawyers in the city.
Şehrin en iyi avukatlarından biridir.

More Sentences
top adj. ilk
All other TLDs in the top 10 maintained their rankings.
İlk 10'daki diğer tüm TLD'ler sıralamalarını korudu.

More Sentences
top adj. üst düzey
Our top engineers are looking into the matter.
Üst düzey mühendislerimiz konuyu inceliyor.

More Sentences
top adj. zirvedeki
The team worked hard to secure their top place.
Ekip zirvedeki yerini sağlamlaştırmak için çok çalıştı.

More Sentences
top adj. en üstteki
The first (or top) number is your systolic blood pressure.
İlk (veya en üstteki) sayı sistolik kan basıncınızdır.

More Sentences
top adv. en üste
You do not put a card, be it a membership card or a credit card, in at the top and get money out at the bottom.
İster üyelik kartı ister kredi kartı olsun, bir kartı en üste yerleştirip en alttan para çekemezsiniz.

More Sentences
Law
top v. aşmak
Our company's turnover has topped 5 billion pounds.
Şirketimizin cirosu 5 milyar poundu aştı.

More Sentences
Technical
top n. tepe
Europe has for too long been built from the top.
Avrupa çok uzun zamandır tepeden inşa ediliyor.

More Sentences
top adj. üst
The bottom plate always remains stationary, and the displacement of the top leads to changes in the water supply.
Alt plaka her zaman sabit kalır ve üst kısmın yer değiştirmesi su kaynağında değişikliklere yol açar.

More Sentences
Textile
top n. bluz
She bought a crop top to match the skirt.
Eteğine uygun bir bluz aldı.

More Sentences
top adj. üst
Start with the top and bottom plates.
Üst ve alt plakalarla başlayın.

More Sentences
General
top n. üstlük
top n. en yetkili makam
top n. tepe nokta
top n. üst yüzey
top n. üste giyilen şey
top n. üst parça
top n. en üst bölüm
top n. en üstün yer
top n. en üst kat
top n. örtü
top n. ser
top n. doruk
top n. en üst
top n. üst giysi
top n. cinsel ilişkide baskın rolde olan kişi
top n. en iyi kısım
top n. en yetkili/önemli kimse
top n. son ses
top n. başlangıç
top n. taç
top n. yüzük taşı üzerinde yer alan kesilmiş mücevher parçası
top n. ayakkabının üst kısmı
top n. sirk/karnaval çadırı
top n. gösteride en pahalı koltukların fiyatı
top n. türün en iyi örneği
top n. uzun konçlu çizme
top n. sadece yüzeyi kaplanmış düğme
top n. altı yerine üç farklı sayı içeren zar
top v. üstünü kapamak
top v. başına varmak (bir yerin)
top v. üstüne sürmek (bir şeyin)
top v. üst kısmını kesmek veya koparmak (bir bitkinin)
top v. üst kısmını koparmak (bitkinin)
top v. kapamak
top v. gölgede bırakmak
top v. üst kısmını kesmek (bitkinin)
top v. tepesine varmak (bir yerin)
top v. alt etmek
top v. -den fazla olmak
top v. üstünden geçmek
top v. tepesinde bulunmak
top v. üstüne sürmek
top v. üstünde bulunmak
top v. taş çıkartmak
top v. başında bulunmak
top v. eğmek
top v. üstünü örtmek
top v. yatırmak
top v. (ağaç) tepesini kesmek
top v. üzerini boyamak
top v. yeniden boyamak
top v. taçlandırmak
top v. asarak idam etmek
top v. baskın çıkmak
top v. domine etmek
top v. süsleyerek bitirmek
top v. son dokunuşu yapmak
top v. nihayete ermek
top v. zirveye ulaşmak
top adj. çok büyük
top adj. üstün
top adj. ala
top adj. en üstün
top adj. başlıca
top adj. ana
top adj. tavanlı
top adj. üstü kapalı
top adv. üstte
Colloquial
top n. üst kıyafet/giysi
top n. üst giyim
top n. t-shirt, gömlek üste giyilen kıyafet
top n. vuruş sırasında ilk yarı/devre (beysbol ve softbolda)
Speaking
top expr. ilaveten
Technical
top n. başlık
top n. kapak
top n. kap
top n.
top v. (çeliğin) üst kısmını keserek ya da kırarak dayanıksız metallerden kurtulmak
top v. ikmal etmek
top v. yakıt ikmali yapmak
top adj. en üst
Computer
top adj. üstten
Textile
top v. üzerini boyamak
top v. yeniden boyamak
Construction
top n. dam sivrisi
Dyeing
top v. (boyaya) gölge vermek için başka boyalar eklemek
Automotive
top n. üst vites
top n. son vites
top n. tavan
Marine
top n. gabya
top v. (yelkenin) bir ucunu diğerinden daha yükseğe kaldırmak
Gastronomy
top n. sütün kaymağı
Physics
top n. üst kuark
top n. üst kuarkı karakterize eden nitelik
Chemistry
top n. uçucu bir sıvı karışımın en başta damıtılan kısmı
top v. (sıvının) en uçucu kısmını damıtmak
Agriculture
top n. sebzenin toprak üstündeki kısmı
top v. pancar başı kesmek
Breeding
top v. (türünün dişisiyle) çiftleşmek
Military
top n. savaş gemisinde yangın kontrol istasyonu veya uçaksavar silah platformu olarak kullanılan kısım
top n. kıdemli başçavuş
top adv. siperin ön kenarında
Sport
top n. bilardo masasının en ucu
top v. topun üst kısmına vurmak
top v. topun üst kısmına gelecek şekilde vuruş yapmak
Baseball
top n. vuruş sırasında ilk devre
Card
top n. oyuncunun elindeki en yüksek değerli kart
Archaic
top n. bir avuç saç
top n. bir avuç yün
top n. en mükemmel örnek
Engineering
top n. yüksek frekanslı ses sinyali
Slang
top n. aktif gey
top n. aktif eşcinsel erkek
top n. eşcinsel cinsel aktivite sırasında nüfuz edici rol oynayan kişi
top n. eşcinsel ilişkide baskın kişi
British Slang
top v. öldürmek
top adj. harika
top adj. müthiş
top adj. süper

Sens de "top" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 59 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
top ball n.
Stop and think before you kick the ball.
Topa vurmadan önce dur ve düşün.

More Sentences
top cannon n.
In the past, cannons were heavy and difficult to transport to the battlefield.
Geçmişte toplar ağırdı ve savaş alanına taşınması zordu.

More Sentences
General
top globe n.
Colorful globes light up the garden.
Renkli toplar bahçeyi aydınlatıyor.

More Sentences
top pellet n.
The food pellet for chicken is a low waste solution.
Tavuklar için yem topları kullanmak düşük atıklı bir çözümdür.

More Sentences
top ball n.
Shaping your pizza dough into balls before use is an important step.
Pizza hamurunuzu kullanmadan önce top haline getirmek önemli bir adımdır.

More Sentences
top gun n.
The Object 244 featured a more powerful gun.
Object 244 daha güçlü bir topa sahipti.

More Sentences
top bowl n.
The player with the jersey number 3 has the bowl now.
Forması 3 numara olan oyuncu şimdi topu aldı.

More Sentences
Military
top gun n.
The guns thundered away all night.
Toplar bütün gece gümbürdedi.

More Sentences
top cannon n.
Use ropes and cannons to catapult the circus acrobat into the air and try to reach extreme heights!
Sirk akrobatını havaya fırlatmak için ipleri ve topları kullanın ve aşırı yüksekliklere ulaşmaya çalışın!

More Sentences
top artillery n.
The rebels fought back with heavy artillery fire.
İsyancılar ağır top ateşiyle karşılık verdiler.

More Sentences
Sport
top ball n.
The ball is in Parliament's court.
Artık top Parlamento'da.

More Sentences
General
top pouffe n.
top mass n.
top pouf n.
top knob n.
top tuft n.
top charge n.
top congeries n.
top bolus n.
top poof n.
top piece n.
top roll n.
top round n.
top cannonball n.
top pommel n.
top leather n.
top rundle [obsolete] n.
top orbit n.
top globe n.
Colloquial
top piece n.
Textile
top bolt n.
Military
top piece n.
top field piece n.
top field gun n.
Hunting
top cylinder n.
Basketball
top pill n.
Slang
top fagot n.
top queen n.
top faggot n.
top fruitcake n.
top chutney farmer n.
top fruit salad n.
top fruit n.
top fruiter n.
top pill n.
top finocchio n.
top squaw n.
British Slang
top cock knocker n.
top cock jockey n.
top nob jockey n.
top sausage jockey n.
top buftie (scottish) n.
top nancy-boy n.
top nelly n.
top knob jockey n.
top bufty (scottish) n.
top pansy n.
top nellie n.
top pillow-biter n.

Sens de "top" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
peg top n. topaç
peg top n. fırıldak
removable top n. çıkarılabilir üst
General
the top floor n. en üst kat
The Deluxe rooms are located on the top floor.
Deluxe odalar en üst katta yer almaktadır.

More Sentences
top 10 n. ilk 10
The Shaheen II is the newest computer in the top 10 list.
Shaheen II, ilk 10 listesindeki en yeni bilgisayardır.

More Sentences
top producer n. büyük üretici
Japan is the top producer of this type of denim fabric.
Japonya bu tip denim kumaşın en büyük üreticisidir.

More Sentences
top five n. ilk beş
Electrical fires are one of the top five causes of fires in manufacturing plants.
Elektrik yangınları, üretim tesislerindeki yangınların ilk beş nedeninden biridir.

More Sentences
top three n. ilk üç
Your next step is to pick the top three business models that interest you the most.
Bir sonraki adımınız, sizi en çok ilgilendiren ilk üç iş modelini seçmektir.

More Sentences
top 100 n. ilk 100
It made us extremely proud to be among the top 100 strongest organizations in our country.
Ülkemizin en güçlü ilk 100 kuruluşu arasında yer almak bizi son derece gururlandırdı.

More Sentences
top priority n. en yüksek öncelik
The case is being given top priority and will be resolved as soon as possible.
Davaya en yüksek öncelik verilmekte olup mümkün olan en kısa sürede çözüme kavuşturulacaktır.

More Sentences
top bunk n. üst ranza
Tom slept on the top bunk.
Tom üst ranzada uyudu.

More Sentences
top drawer n. üst çekmece
An even more interesting option could be the use of spotlights built into the top drawers of furniture.
Daha da ilginç bir seçenek, mobilyaların üst çekmecelerine yerleştirilmiş spot ışıkların kullanılması olabilir.

More Sentences
top shelf n. üst raf
I am too short to reach the top shelf.
Üst rafa ulaşmak için çok kısayım.

More Sentences
top spots n. üst sıralar
So why doesn't it get the top spot on the list?
Peki neden listede en üst sırada yer almıyor?

More Sentences
counter top n. mutfak tezgahı
It is ideal for kitchen counter tops and food preparation areas.
Mutfak tezgahları ve yemek hazırlama alanları için idealdir.

More Sentences
top view n. üst görünüm
Select a task or resource in the top view.
Üst görünümde bir görev veya kaynak seçin.

More Sentences
top-up n. üzerine ekleme
She asked for another top-up.
Bardağı doldurmak için üzerine ekleme yapılmasını istedi.

More Sentences
top-up n. kredi yüklemesi
He made a top-up to ensure his phone had sufficient credit.
Telefonunun yeterli bakiyesi olduğundan emin olmak amacıyla ilave bir kredi yüklemesinde bulundu.

More Sentences
top-up n. ilave ödeme
He made a top-up to ensure his phone had sufficient credit.
Telefonunun yeterli bakiyesi olduğundan emin olmak amacıyla ilave bir ödeme yaptı.

More Sentences
top-quality adj. en kaliteli
Phones with top-quality video cameras can end up overheating.
En kaliteli video kameralara sahip telefonlar aşırı ısınabilir.

More Sentences
top-secret adj. çok gizli
His father did top-secret weapons advisory work for the Department of Defense.
Babası Savunma Bakanlığı için çok gizli silah danışmanlığı yapıyordu.

More Sentences
top-tier adj. üst düzey
If that piece of land was real, then it was definitely a top-tier dimension.
Eğer o toprak parçası gerçekse, o zaman kesinlikle üst düzey bir boyuttu.

More Sentences
top-down adj. tepeden inmeci
The top-down management style of the organization often frustrates employees.
Kurumun tepeden inmeci yönetim tarzı çalışanları sık sık hayal kırıklığına uğratıyor.

More Sentences
top-down adj. genelden özele
The book presented a top-down view of history, starting with general ideas and working down to specific details.
Kitap, genel mahiyette fikirlerden başlayıp özel ayrıntılara kadar inen genelden özele bir tarih anlayışı sunuyordu.

More Sentences
on the top adv. üstte
The first page should be on the top.
İlk sayfa en üstte olmalıdır.

More Sentences
at the top adv. tepede
There is a man at the top.
Tepede bir adam var.

More Sentences
on the top adv. üstünde
The chessboard on the top of the cabinet was thin enough to allow for a magnetic linkage.
Dolabın üstündeki satranç tahtası, manyetik bir bağlantıya izin verecek kadar inceydi.

More Sentences
on the top adv. tepesinde
The Lagazuoi sits on the top of the mountain, looking at the valley from his terrace.
Lagazuoi dağın tepesinde oturuyor ve terasından vadiye bakıyor.

More Sentences
Colloquial
top off v. tamamlamak
Top off the air pressure as soon as possible.
Hava basıncını mümkün olan en kısa sürede tamamlayın.

More Sentences
General
top entrance n. üstten giriş
top forty n. ilk kırk
top up electricity n. ilave elektrik
top dog n. patron
top executive appointment n. yüksek yönetici sınıf ataması
top priority n. en ileri öncelik
mountain top n. dağ başı
top end n. son
big top n. büyük sirk çadırı
top executive n. en üst yönetici
top dog n. kazanan
top brass n. amir
desk top publishing n. masa üstü yayıncılık
big top n. sirk
top earner n. en yüksek maaşlı
spinning top n. fırıldak
the crescent and the star on top of a minaret n. alem
top brass n. şef
top billing n. bir assolistin ismini en üst kısımda verme
top side n. üst kenar
top boot n. çizme
top view n. kuşbakışı
top dog n. şef
top twenty n. ilk yirmi
top layer n. üst tabaka
top boot n. uzun konçlu çizme
top boot n. uzun çizme
top level n. en üst seviye
top ten n. ilk on
top speed n. azami hız
corruption starts at the top n. balık baştan kokar
top brass n. üst rütbeli subaylar
top fifty n. ilk elli
curly top n. kıvırcık baş hastalığı
top up card n. ekstra sim kart
top up card n. ekstra kontör
top producer n. lider üretici (firma)
cherry on top n. bu da mukafatı
cherry on top n. bu da cabası
top of the class n. sınıf birincisi
ventilator top rail n. havalandırma çerçevesi
top corner n. üst köşe
top manager n. tepe yönetici
top management n. yönetim kademesi
a table-top item n. sofralık
curly-top n. kıvırcık baş hastalığı
top-siders n. bir tür ayakkabı
top-drawer n. birinci sınıf
top boots n. uzun çizme
top brass n. yüksek rütbeli subay
top 100 n. ilk yüz
desk-top calculator n. masa üstü hesap makinesi
top left-hand corner n. sol üst köşe
top right-hand corner n. sağ üst köşe
top model car n. son model araba
top level meeting n. üst düzey toplantı
the top ten n. en iyi on
the top ten n. ilk on
car top n. araba tavanı
top-up n. (üstüne) eklenen miktar
top-up n. telafisi gereken miktar
top-up n. yerine koyulması gereken miktar
top part of the gun n. silahın üst tarafı
top floor n. en üst kat
a top-secret unit n. çok gizli bir birim
top-class clients n. üst sınıf müşteriler
top director n. üst düzey yönetmen
a top lawyer n. üst düzey bir avukat
high top sneakers n. boğazlı spor ayakkabı
high top sneakers n. boğazlı spor ayakkabısı
round top n. büyük sirk çadırı
top rack n. üst sepet (bulaşık makinesinde)
popular/favorite/top vacation spot/center n. gözde turizm merkezi
top places n. üst sıralar
bottle top n. şişe kapağı
the top of the hour n. saat başı
tracksuit top n. eşofman üstü
track suit top n. eşofman üstü
humming top n. fırıldak
humming top n. topaç
top-up n. kontör yükleme
open-top bus n. üstü açık otobüs
top issue n. en önemli mesele
top-12 n. ilk 12
the view from the top n. üst görünüm
top view n. üstten görünüş
top view n. üst görünüş
top view n. üstten görünüm
the view from the top n. üstten görünüm
the view from the top n. üstten görünüş
the view from the top n. üst görünüş
pop-top n. teneke kutu kapağı
top clothing n. üst giysi
top player n. baş aktör
pole top n. direk tepesi
top official n. üst düzey görevli
top seller n. en çok satan ürün
top predator n. üst düzey avcı
top bed n. üstteki yatak
spinning top n. topaç (oyuncak)
six-top n. (restoranda) altı kişilik masa
top and tail n. meyve veya sebzenin iki ucundaki sert kısımlarını kesip atmak (yeşil fasulye vs)
top crust n. kaymak tabaka
whipping top n. topaç
calash top n. iki tekerlekli fayton
calash top n. körüklü şapka
calash top n. atlı araba
calash top n. kadınların kullandığı körüklü şapka
calash top n. fayton
top knot n. üst düğüm
tip-top n. en yüksek nokta
top drawer n. en önemli kimse
top hamper n. gereksiz mevzu
top-hamper n. gereksiz mevzu
top drawer n. en üst düzey makam
top [dialect] n. hotoz
top [dialect] n. kafanın tepesindeki saç tutamı
top [dialect] n. tepelik
top hand n. özellikle binicilikte üstün olan kovboy
top sawyer [uk] n. seçkin kimse
top sawyer [uk] n. itibarlı kimse
top gear n. yoğun faaliyet
top sawyer [uk] n. saygın kimse
top gun n. üst seviyedeki kimse
top gun n. üst makamdaki kimse
hard-top n. sert yüzeyli alan
hard-top n. sert yüzeyli yol
boot top n. eskiden botun üst kısmını gizlemek için giyilen dantel
boot top n. botun üst kısmı
bottle-top n. şişe kapağı
high top n. boğazlı spor ayakkabısı
high-top n. boğazlı spor ayakkabısı
top of the mountain n. dağın tepesi
pop-top n. teneke kutu
pop-top n. içecek kutusu
pop-top n. konserve kutusu
peg top n. fırıldak oyunu
peg top n. topaç oyunu
flat top n. tepedeki saçların kısa kesilip dik durmalarının sağlandığı, tepeden düz görünen bir saç stili
screw top n. twist-off kapaklı eşya
screw top n. döndürülerek açılan içi dişli kapak
screw top n. twist-off kapak
screw-top n. twist-off kapaklı konteyner
screw-top n. twist-off konteyner kapağı
be at the top of the agenda v. gündeme gelmek
hit the top v. zirveye çıkmak
shout at the top of one's voice v. avazı çıktığı kadar bağırmak
top off v. bitirmek
blow one's top v. tepesi atmak
top off v. son vermek
shout at the top of one's voice v. avaz avaz bağırmak
shout at the top of one's voice v. bar bar bağırmak
shout at the top of one's voice v. yırtınmak
hit the top v. bir numara olmak (müzik listelerinde)
come out on top v. üstün gelmek
hit the top v. zirve yapmak
lose top soil and become desert v. çölleşmek
blow one's top v. öfkelenmek
be of top priority v. öncelikli olmak
go over the top v. amaçlanan sınırı aşmak
talk off the top of one's head v. ezbere konuşmak
(a single etc) take (someone) to top v. zirveye çıkarmak
bring (someone) to top v. zirveye çıkarmak
top the chart v. liste başı olmak (müzik)
remain at the top of the list v. zirvede kalmak
reach to top v. doruk noktasına ulaşmak
shoot at the top of one's voice v. tüm kuvvetiyle bağırmak
shoot at the top of one's voice v. son sesiyle bağırmak
race to the top v. liderliğe oynamak
come top of the class v. sınıf birincisi olmak
be top of the class v. sınıf birincisi olmak
top up one's mobile phone v. kontör yüklemek
top-dress v. üstünü örtmek (kara parçası için)
top-dress v. giydirmek
get to the top v. (meslekte) başarının doruğuna çıkmak
get to the top v. başarının doruğuna çıkartmak
get to the top v. şahikaya ulaşmak
be placed near the top v. ilk sıralarda yer almak
take place near the top v. ilk sıralarda yer almak
be placed on the top v. ilk sırada yer almak
take place on the top v. ilk sırada yer almak
be on the top v. üst sırada yer almak
be at the top v. üst sırada yer almak
be at the top v. üst sıralarda yer almak
leave some gap on top v. dudak payı bırakmak
scream at the top of one’s voice v. avazı çıktığı kadar bağırmak
scream at the top of one’s lungs v. avazı çıktığı kadar bağırmak
climb to the top of mount everest v. everest dağının tepesine tırmanmak
fall from the top shelf v. üst raftan düşmek
rank among the top three v. ilk üçe girmek
be stacked up on top of each other v. üst üste olmak
get to the top of one's field in a very short time v. çok kısa zamanda alanında en üste/tepeye çıkmak/ulaşmak
retire at the top v. zirvede bırakmak
retire at the top v. zirvedeyken bırakmak
stay on top of v. hakkında bilgi sahibi olmak
stay on top of v. üstünde durmak
top-up your phone v. kontör yüklemek
stay on top of v. bir şeyin üzerinde/tepesinde olmak
top-slice v. (ücreti) kısmak/kesmek
quit when you are on top v. zirvede bırakmak
head straight for the top v. zirveye çıkmak
head straight for the top v. zirveye doğru yol almak
put on top of each other v. üst üste koymak
top and tail v. bebeğin yüzünü ve poposunu yıkamak
top out v. noktalamak
top out v. nihayete erdirmek
hard-top v. (yola, kaldırıma) döşemek
hard-top v. kaplamak
top secret adj. çok gizli
top heavy adj. en ağır
top-quality adj. en iyi kalite
top secret adj. çok mahrem
of top priority adj. öncelikli
top rated adj. en fazla puan alan
top rated adj. en çok oy alan
top line adj. seçkin
top-line adj. seçkin
top-heavy adj. havaleli
peg-top adj. dar paçalı
top-drawer adj. en iyi
top-hole adj. en iyi
peg-top adj. topaç
peg-top adj. paçası dar olan
top-heavy adj. yıkılacak gibi
top-line adj. önemli
top-heavy adj. gerekenden fazla yönetici bulunan (bir yönetim)
top-hole adj. seçkin
top-class adj. birinci sınıf
top of the range adj. sınıfının en iyisi
top-end adj. üst kalite
top-end adj. üst düzey
top-ranked adj. birinci sınıf
top-ranked adj. yüksek rütbeli
top class adj. birinci sınıf
top selling adj. en çok satılan
top-caliber adj. üstün nitelikli
top-caliber adj. üstün vasıflı
flat-top adj. üstü yassı
flatter-top adj. üstü yassı
top-grossing adj. en çok kazandıran
top-grossing adj. en çok getiren/kar ettiren
man-on-top adj. erkek üstte
top down adj. tepeden inme
top-circulated adj. yüksek trajlı
top-circulation adj. yüksek trajlı
tip-top adj. kusursuz
tip-top adj. üstün kaliteli
tip-top adj. mükemmel
tip-top adj. birinci sınıf
top-grade adj. en iyi kalite
top-level adj. üst seviye
top-proud adj. çok onur duyan
top-ranking adj. yüksek rütbeli
top-down adj. genelden özele doğru giden
top-ranking adj. en önemli
top-ranking adj. en başarılı
top-down adj. büyük parçaları daha yönetilebilir bileşenlere ayıran
top-ranking adj. birinci sınıf
top-down adj. yakından kontrol edilen
top-down adj. sıkı biçimde organize edilmiş
top-ranking adj. üst düzey
high-top adj. boğazlı
high-top adj. bilek üstüne uzanan
high-top adj. bileği kapatan (spor ayakkabısı)
high-top adj. ayak bileğinin üstüne uzanan
high-top adj. ayak bileğine kadar uzanan
high-top adj. ayak bileğinin üstüne çıkan
over-the-top adj. sınırları aşan
over-the-top adj. ölçüsüz
over-the-top adj. dengesiz
over-the-top adj. aşırı
over-the-top adj. abartılı
pop-top adj. (teneke kutu) kapaktan açılabilen
pop-top adj. (konserve kutusu) üzerindeki halka ile açılan
screw-top adj. (konteyner) iç kenarı oluklu kapağı olan
screw-top adj. (konteyner) iç kenarı tırtıklı kapağı olan
screw-top adj. (konteyner) twist-off kapaklı
top-tier adj. kaliteli
top-tier adj. yüksek kalite
one thing on top of another adv. üst üste
top down adv. tepe aşağı
from top to toe adv. baştan aşağı
at the top of one's voice adv. bas bas
on top of the world adv. çok mutlu
on the top adv. üstte tepesinde
one on the top of the other adv. üst üste
on the top of the world adv. mükemmel halde
over the top adv. fazladan
from top to bottom adv. baştan aşağı
one thing on top of another adv. birbiri üstüne
at top speed adv. son hızla
at the top of one's lungs adv. avazı çıktığı kadar
on top of it adv. bir de
at the top of the tree adv. mesleğinde en yüksek derecede
from top to toe adv. bütünüyle
from top to toe adv. baştan ayağa
on top of that adv. bununla kalmayıp
top all adv. üstelik
at the top of his lungs adv. avazı çıktığı kadar
top it all off adv. üstüne üstlük
from top to bottom adv. baştan başa
on the top of the world adv. ala
on the top of the hill adv. tepenin başında
at the top of one's voice adv. bar bar
at top speed adv. azami süratle
on top of the world adv. sevinçli
on the top of it adv. bir de
on top of it adv. üstelik
on the top of it adv. üstelik
on top of that adv. üstelik
at the top of one's voice adv. avazı çıktığı kadar
from top to toe adv. tepeden tırnağa
on the top of the world adv. fevkalade
bottom to top adv. aşağıdan yukarıya
on top of that adv. her şeyin ötesinde
at top speed adv. olanca hızıyla
from top to bottom adv. tümüyle
top-down adv. tepeden alta
at the top of the hour adv. saat başında
from the top of the head to the bottom of the feet adv. tepeden tırnağa
from the top on down adv. baştan sona
tip-top adv. çok iyi
top-heavily adv. yıkılacakmış gibi
top-down adv. tepeden tırnağa
on the top of prep. konusunda
on top of prep. burnunun dibinde
on top of prep. bilgi sahibi
on top of prep. haberdar
on top of prep. kontrolünde
on top of prep. yanı başında
ott (over the top) abrev. fazladan
ott (over the top) abrev. aşırı
Phrasals
top up v. (yarım olan bardağı/içkisini) doldurmak/fullemek
keep on top of something v. bir şeyden (gelişmeler vb) haberdar olmak
top out v. zirveye ulaşmak
top out v. en yükseğe ulaşmak
top out at v. (en yüksek) (seviyesine) ulaşmak
top off v. süslemek
top something off v. bir şeyin üstüne üstlük
top something off v. bir şeyi taçlandırmak
top something off v. bir şeyi süslemek
top something off v. bir şeyi bitirmek
top something off v. bir şeyin bitişini kutlamak
top something off v. bir şeyi tamamlamak
top something off v. bir şeye son dokunuşu yapmak
top something off v. bir şeyin üstüne tuz biber ekmek
top something off v. bir de bir şeyin üstüne
top something off v. bir şeyin üstüne bir de
top something off v. bir şeyin üzerini süslemek
top something off v. bir şeyin üzerine bir şey koyarak sonlandırmak/bitirmek
top something off v. bir şeyi bir şeyle bitirmek/sonlandırmak
top with v. ile süslemek
top (something) with (something) v. (bir şeyin) üstünü (bir şeyle) bezemek
top (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) kaplamak
top with v. ile bezemek
top with v. ile kaplamak
top (something) with (something) v. (bir şeyin) üstünü (bir şeyle) süslemek
top (something) with (something) v. (bir şeyi bir şeyle) donatmak
top with v. ile donatmak
Phrases
this machine is functionally top n. bu makine işlevsel olarak en iyisi
tip-top adj. tam (elbise vb oturmak/olmak)
lies on top of lies expr. yalan üstüne yalan
on top of that expr. ayrıca
there is always room at the top [us] expr. herkes için en yüksek kademede bir yer/şans vardır
there is always room at the top [us] expr. ne kadar zor olursa olsun herkesin basamakları tırmanma şansı vardır
there is always room at the top [us] expr. ne kadar zor olursa olsun herkesin başarma şansı vardır
Colloquial
top dollar n. ödenen en yüksek tutar
top dollar n. ödenen en yüksek meblağ
top hole n. harika
top hole n. hoş
top hole n. mükemmel
top hole n. güzel
top line n. üstün nitelikli
top line n. seçkin
top bun n. hamburgerin üst tarafındaki ekmek
top bun n. yüksek/tepede topuz
the top brass n. idari kadro
the top brass n. yönetici kadro
tippy-top n. zirvenin en tepesi/üstü
top pick n. ilk seçim
top-hat scheme n. bir kuruluşun üst düzey yöneticilerinin faydalandığı emeklilik programı
top cat n. en güçlü kimse
top cat n. en önemli kimse
big top n. ana mekan
big top n. büyük sirk çadırı
big top n. ana sahne
top gun n. en önemli kişi
top gun n. bir kurumun/grubun başındaki kişi
top gun n. bir kurumdaki/gruptaki en başarılı kişi
top gun n. bir kurumdaki/gruptaki en etkin kişi
top gun n. bir kurumdaki/gruptaki en önemli kişi
top gun n. bir kurumdaki/gruptaki en nüfuzlu kişi
mop-top n. önden kaşlara kadar arkadan da enseye/yakaya kadar uzun saç modeli
wooden top n. topaç
pay top dollar v. büyük para bayılmak
pay top dollar v. çok para ödemek
top out v. kariyerini zirvede bırakmak
elbow (one's) way to the top v. ne pahasına olursa olsun başarmaya çalışmak
elbow (one's) way to the top v. başarmak için her şeyi yapmak
elbow (one's) way to the top v. birilerinin sırtından/üstünden ilerlemek
elbow (one's) way to the top v. birilerinin üstüne basarak ilerlemek
top oneself [uk] v. kendini aşmak
top oneself [uk] v. önceki başarılarının üstüne çıkmak
top off v. taçlandırmak
top off v. üstüne bir de
top off v. üstüne üstlük
top off v. üzerini tamamlamak
top off v. bir de üstüne üstlük
top off v. fullemek
top off v. bir de üstüne
top off v. tam doldurmak
top off v. son dokunuşu yapmak
top off v. tamamını doldurmak
top off v. üzerini süslemek
top off v. üstüne tuz biber ekmek
top someone or something v. birinden/bir şeyden daha iyi olmak
top someone or something v. birini/bir şeyi aşmak
top someone or something v. birini/bir şeyi geçmek
top someone or something v. birinden/bir şeyden üstün olmak
top line adj. kaliteli
top-cat adj. en güçlü
top-cat adj. en önemli
big top adj. esas eğlencenin döndüğü yer
big top adj. baş (müsabaka)
big top adj. esas (olay)
big top adj. esas (gösteri)
from top to bottom adv. tamamıyla
from top to bottom adv. detaylıca
top that! interj. var mı daha iyisi!
top that! interj. var mı ötesi!
top dollar expr. (verilen) en yüksek miktar
on top of it expr. üstüne üstlük
on the top of it expr. bu da yetmezmiş gibi
on the top of it expr. üstüne üstlük
on top of it expr. bu da yetmezmiş gibi
on top of it expr. bu kadarla kalsa iyi
on the top of it expr. bu kadarla kalsa yine iyi
on top of it expr. bu kadarla kalsa yine iyi
on the top of it expr. bu kadarla kalsa iyi
top it all expr. bir de üstüne üstlük
top it all expr. cabası
top it all expr. bunlar yetmiyormuş gibi bir de
top of the morning expr. günaydın!
on top of it expr. üstelik
pretty please with sugar on top? expr. lütfen
pretty please with sugar on top? expr. çok rica ediyorum
pretty please with a cherry on top? expr. zahmet olmazsa
pretty please with sugar on top? expr. zahmet olmazsa
pretty please with a cherry on top? expr. bir zahmet
pretty please with a cherry on top? expr. lütfen
pretty please with sugar on top? expr. bir zahmet
pretty please with a cherry on top? expr. çok rica ediyorum
(one) can't top that expr. (biri) bunu aşamaz
(one) can't top that expr. (biri) bundan daha iyisini yapamaz
(one) can't top that expr. (biri) bunun üstüne çıkamaz
(one) can't top that expr. (biri) bunu alt edemez
(one) can't top that expr. (biri) bunu geçemez
up top expr. aklı başında
Idioms
the top brass n. (askeri) üst düzeydeki görevli
the top brass n. yüksek rütbeli subay
the top brass n. omzu kalabalık komutan
top-flight n. olabilecek en iyisi
top-notch n. üstün
top dollar n. büyük miktarda para
top dollar n. (verilen) en yüksek miktar
the top brass n. idari kademe
the top brass n. üst yönetim kademesi
a carrot-top n. havuç kafa
the top of the heap n. en tepe
top of the heap n. en iyisi
when the cream rises to the top n. heyecanın doruğa ulaştığı an