|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
measure i.
|
ölçü |
|
We use metric measures in our experiments.
Deneylerimizde metrik ölçüler kullanıyoruz.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
measure i.
|
önlem |
|
The city implemented new measures to reduce the traffic problem.
Şehir trafik sorununu azaltmak için yeni önlemler aldı.
More Sentences
|
3 |
Yaygın Kullanım |
measure i.
|
tedbir |
|
The second measure involves the systems to limit catches.
İkinci tedbir ise avlanmanın sınırlandırılmasına yönelik sistemlerle ilgilidir.
More Sentences
|
4 |
Yaygın Kullanım |
measure f.
|
ölçmek |
|
The schools use a standardized test to measure the success of their students.
Okullar, öğrencilerinin başarısını ölçmek için standartlaştırılmış bir test kullanıyor.
More Sentences
|
General |
|
5 |
Genel |
measure i.
|
tedbir |
|
One possible measure would be for short-term changes to be introduced in competition policy.
Olası tedbirlerden biri rekabet politikasında kısa vadeli değişiklikler yapılmasıdır.
More Sentences
|
6 |
Genel |
measure i.
|
miktar |
|
They resulted in a measure of progress, but also in many regrets.
Bu toplantılar bir miktar ilerleme ve aynı zamanda birçok pişmanlıkla sonuçlandı.
More Sentences
|
7 |
Genel |
measure i.
|
kriter |
|
However, in itself, competition is not a measure of fair competition.
Ancak, rekabet tek başına adil rekabetin bir kriteri değildir.
More Sentences
|
8 |
Genel |
measure i.
|
ölçü |
|
This type of measure has drastically affected the size of fishing fleets and, consequently, has reduced their activity.
Bu tür bir tedbir balıkçılık filolarının büyüklüğünü büyük ölçüde etkilemiş ve sonuç olarak faaliyetlerini azaltmıştır.
More Sentences
|
9 |
Genel |
measure i.
|
önlem |
|
Thus, this Regulation is the core anti-fraud measure in the agricultural sphere.
Dolayısıyla, bu Yönetmelik tarım alanında dolandırıcılığa karşı temel önlemdir.
More Sentences
|
10 |
Genel |
measure i.
|
metre |
|
I need the dimensions of this table; could you bring the tape measure?
Bu masanın boyutlarına ihtiyacım var, şerit metreyi getirebilir misiniz?
More Sentences
|
11 |
Genel |
measure i.
|
(müzik) ölçü |
|
The orchestra did not play the last nine measures of the song.
Orkestra şarkının son dokuz ölçüsünü çalmadı.
More Sentences
|
12 |
Genel |
measure f.
|
ölçüsünü almak |
|
Please allow me to measure you.
Lütfen ölçünüzü almam için bana izin verin.
More Sentences
|
13 |
Genel |
measure f.
|
ölçmek |
|
Digital thermometers measure temperature in a fast and accurate way.
Dijital termometreler sıcaklığı hızlı ve doğru bir şekilde ölçmektedir.
More Sentences
|
14 |
Genel |
measure f.
|
ölçüm yapmak |
|
When measuring, you need to establish a single source of truth.
Ölçüm yaparken tek bir doğruluk kaynağı oluşturmanız gerekir.
More Sentences
|
15 |
Genel |
measure f.
|
ölçüm almak |
|
I'd like to be measured for a new suit.
Yeni bir takım elbise için ölçümün alınmasını istiyorum.
More Sentences
|
16 |
Genel |
measure f.
|
ölçüsünü almak |
|
Please allow me to measure you.
Lütfen ölçünüzü almama izin verin.
More Sentences
|
17 |
Genel |
measure f.
|
ölçülerinde olmak |
|
The window measures 2x2 meters.
Pencere 2x2 metre ölçülerinde.
More Sentences
|
Technical |
|
18 |
Teknik |
measure i.
|
ölçü |
|
The line on landmines was very much a European Parliament measure.
Kara mayınları ile ilgili çizgi büyük ölçüde bir Avrupa Parlamentosu önlemiydi.
More Sentences
|
19 |
Teknik |
measure f.
|
ölçmek |
|
I hadn't measured the window correctly, so the curtain did not fit.
Pencereyi doğru ölçmediğim için perde sığmadı.
More Sentences
|
Textile |
|
20 |
Tekstil |
measure f.
|
ölçmek |
|
Next year we are going to adopt these indicators in order to measure the objectives.
Gelecek yıl hedefleri ölçmek için bu göstergeleri benimseyeceğiz.
More Sentences
|
|
Construction |
|
21 |
İnşaat |
measure i.
|
ölçüt |
|
However, in itself competition is not a measure of fair competition.
Ancak rekabet tek başına adil rekabetin bir ölçütü değildir.
More Sentences
|
Music |
|
22 |
Müzik |
measure i.
|
ölçü |
|
That is not just European progress but a measure of significant progress on the ground.
Bu sadece Avrupa'da kaydedilen bir ilerleme değil, aynı zamanda sahada kaydedilen önemli bir ilerlemenin ölçüsüdür.
More Sentences
|
General |
|
23 |
Genel |
measure i.
|
mevzun |
|
24 |
Genel |
measure i.
|
derece |
|
25 |
Genel |
measure i.
|
şiir ölçüsü |
|
26 |
Genel |
measure i.
|
yol |
|
27 |
Genel |
measure i.
|
had |
|
28 |
Genel |
measure i.
|
vezin |
|
29 |
Genel |
measure i.
|
endaze |
|
30 |
Genel |
measure i.
|
hudut |
|
31 |
Genel |
measure i.
|
oran |
|
32 |
Genel |
measure i.
|
kanun |
|
33 |
Genel |
measure i.
|
mertebe |
|
34 |
Genel |
measure i.
|
ölçme birimi |
|
35 |
Genel |
measure i.
|
sınır |
|
36 |
Genel |
measure i.
|
hudut |
|
37 |
Genel |
measure i.
|
limit |
|
38 |
Genel |
measure i.
|
ağır tempoda dans |
|
39 |
Genel |
measure i.
|
yeterli veya uygun miktar |
|
40 |
Genel |
measure i.
|
yeterli veya uygun derece |
|
|
41 |
Genel |
measure i.
|
verilen miktar veya derece |
|
42 |
Genel |
measure i.
|
orantılı pay |
|
43 |
Genel |
measure i.
|
uygun pay |
|
44 |
Genel |
measure i.
|
kontenjan |
|
45 |
Genel |
measure i.
|
aşırı olmayan kapsam veya derece |
|
46 |
Genel |
measure i.
|
yersiz olmayan pay |
|
47 |
Genel |
measure i.
|
oran gözetme yetkisi |
|
48 |
Genel |
measure i.
|
kendini zapt etme yetisi |
|
49 |
Genel |
measure i.
|
ılımlılık |
|
50 |
Genel |
measure i.
|
aşırıya gitmeme |
|
51 |
Genel |
measure i.
|
gözlem veya muhakeme sonucu bir kimseye veya bir şeye atfedilen karakter, beceri veya büyüklük |
|
52 |
Genel |
measure i.
|
(bir kimseden veya durumdan) beklenilen şey |
|
53 |
Genel |
measure i.
|
dağıtılan tedavi miktarı ve türü |
|
54 |
Genel |
measure i.
|
doğrudan ölçülemeyen, gözlemlenemeyen veya temsil edilemeyen bir şeyi ölçme veya belirtme aracı |
|
55 |
Genel |
measure i.
|
adım |
|
56 |
Genel |
measure i.
|
önerilen yasama işlemi |
|
57 |
Genel |
measure i.
|
ölçüm sistemi |
|
58 |
Genel |
measure i.
|
ölçüsü alınmış belirli miktar |
|
59 |
Genel |
measure i.
|
iki cisim veya nokta arasındaki kesin mesafe |
|
60 |
Genel |
measure i.
|
cetvel |
|
61 |
Genel |
measure i.
|
ölçü çubuğu |
|
62 |
Genel |
measure i.
|
taktik |
|
63 |
Genel |
measure i.
|
strateji |
|
64 |
Genel |
measure i.
|
gösterge |
|
65 |
Genel |
measure i.
|
mülkün değerini tayin etmek için kullanılan şey |
|
66 |
Genel |
measure f.
|
ölçüleri ... olmak |
|
67 |
Genel |
measure f.
|
uydurmak |
|
68 |
Genel |
measure f.
|
süzmek |
|
69 |
Genel |
measure f.
|
tartmak |
|
70 |
Genel |
measure f.
|
endazeye vurmak |
|
71 |
Genel |
measure f.
|
karşılaştırmak |
|
72 |
Genel |
measure f.
|
endazelemek |
|
73 |
Genel |
measure f.
|
dikkatle bakmak |
|
74 |
Genel |
measure f.
|
ayarlamak |
|
75 |
Genel |
measure f.
|
ölçümden geçirmek |
|
76 |
Genel |
measure f.
|
ölçüsünde olmak |
|
77 |
Genel |
measure f.
|
belirli bir ölçüde olmak |
|
78 |
Genel |
measure f.
|
belirli bir ebatta olmak |
|
79 |
Genel |
measure f.
|
(değer) takdir etmek |
|
80 |
Genel |
measure f.
|
kıyaslamak |
|
|
81 |
Genel |
measure f.
|
mukayese etmek |
|
82 |
Genel |
measure f.
|
bir kurala veya standarda göre düzenlemek |
|
83 |
Genel |
measure f.
|
yönetmek |
|
84 |
Genel |
measure f.
|
ölçme aracı olmak |
|
85 |
Genel |
measure f.
|
bir şeyin ölçüsü olmak |
|
86 |
Genel |
measure f.
|
göstergesi olmak |
|
87 |
Genel |
measure f.
|
ölçüyle paylaştırmak veya dağıtmak |
|
88 |
Genel |
measure f.
|
yaklaşık tahminde bulunmak |
|
89 |
Genel |
measure f.
|
dikkatle düşünmek |
|
90 |
Genel |
measure f.
|
dikkatle seçmek |
|
91 |
Genel |
measure f.
|
düşünüp taşınmak |
|
92 |
Genel |
measure f.
|
kestirmek |
|
93 |
Genel |
measure f.
|
tahmin etmek |
|
94 |
Genel |
measure f.
|
saptamak |
|
95 |
Genel |
measure f.
|
belirlemek |
|
96 |
Genel |
measure f.
|
yarıştırmak |
|
97 |
Genel |
measure f.
|
çatıştırmak |
|
98 |
Genel |
measure f.
|
ölçüme olanak vermek |
|
99 |
Genel |
measure f.
|
ölçerek işaretlemek |
|
100 |
Genel |
measure f.
|
ölçerek almak |
|
101 |
Genel |
measure f.
|
bir şeyin birim büyüklüğünü tahmin etmek |
|
Law |
|
102 |
Hukuk |
measure i.
|
yasa |
|
103 |
Hukuk |
measure i.
|
tüzük |
|
104 |
Hukuk |
measure i.
|
nizam |
|
105 |
Hukuk |
measure i.
|
kanun |
|
106 |
Hukuk |
measure i.
|
karar |
|
Technical |
|
107 |
Teknik |
measure i.
|
ölçü aleti |
|
Construction |
|
108 |
İnşaat |
measure i.
|
ölçüm |
|
Math |
|
109 |
Matematik |
measure i.
|
bir sayının tam böleni |
|
110 |
Matematik |
measure i.
|
mukayese dayanağı |
|
111 |
Matematik |
measure i.
|
payda |
|
112 |
Matematik |
measure i.
|
matematiksel kurallara uygun bir kümeye negatif olmayan bir sayı atayan fonksiyon |
|
Chemistry |
|
113 |
Kimya |
measure i.
|
ölçme |
|
Biochemistry |
|
114 |
Biyokimya |
measure i.
|
ölçek |
|
Geology |
|
115 |
Jeoloji |
measure i.
|
damar |
|
116 |
Jeoloji |
measure i.
|
katman |
|
117 |
Jeoloji |
measure i.
|
birbiriyle ilişkili katmanlar |
|
Sport |
|
118 |
Spor |
measure i.
|
bir eskrimcinin atağa geçerek rakibine ulaşabileceği mesafe sınırı |
|
Music |
|
119 |
Müzik |
measure i.
|
iki ölçü çizgisi arasında yapılan müzik |
|
120 |
Müzik |
measure i.
|
ölçü çizgisi |
|
121 |
Müzik |
measure i.
|
ezgi |
|
122 |
Müzik |
measure i.
|
melodi |
|
Printery |
|
123 |
Matbaa |
measure i.
|
sayfa genişliği |
|
124 |
Matbaa |
measure i.
|
yazı sütunu |
|
Archaic |
|
125 |
Eski Kullanım |
measure f.
|
kat etmek |
|
126 |
Eski Kullanım |
measure f.
|
bir yandan öbür yana geçmek |
|
|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
tape measure i.
|
şerit metre |
|
Do you have a tape measure I could borrow?
Ödünç alabileceğim bir şerit metren var mı?
More Sentences
|
General |
|
2 |
Genel |
tape measure i.
|
mezura |
|
Do you have a tape measure I could borrow?
Ödünç alabileceğim bir mezuranız var mı?
More Sentences
|
3 |
Genel |
measure taken i.
|
alınan tedbir |
|
We will all be grateful for the measures taken, especially those who live, work and suffer along our coasts.
Hepimiz, özellikle de kıyılarımızda yaşayan, çalışan ve acı çeken insanlar, alınan tedbirler için minnettar olacağız.
More Sentences
|
4 |
Genel |
legal measure i.
|
yasal tedbir |
|
Several Member States have therefore taken legal measures to curb this risk.
Bu nedenle birçok Üye Devlet bu riski engellemek için yasal tedbirler almıştır.
More Sentences
|
5 |
Genel |
half measure i.
|
yarım yamalak |
|
Fire cannot be prevented by half measures.
Yangına yarım yamalak önlemlerle engel olunamaz.
More Sentences
|
6 |
Genel |
administrative measure i.
|
idari tedbir |
|
We are asking for an indicative list of administrative measures and sanctions to be compiled by the Commission.
Komisyon tarafından idari tedbir ve yaptırımlara ilişkin gösterge niteliğinde bir liste hazırlanmasını talep ediyoruz.
More Sentences
|
7 |
Genel |
measure the length (of something) f.
|
boy ölçmek |
|
Tom measured the length of the board.
Tom panonun boyunu ölçtü.
More Sentences
|
8 |
Genel |
in large measure zf.
|
büyük ölçüde/oranda |
|
The Commission has moved, in large measure, to implement what we in the temporary committee recommended.
Komisyon, büyük ölçüde, geçici komitede bizim önerdiklerimizi uygulamak üzere harekete geçti.
More Sentences
|
Phrases |
|
9 |
İfadeler |
in full measure expr.
|
tam anlamıyla |
|
May grace and peace be yours in full measure!
Lütuf ve esenlik tam anlamıyla sizlerin olsun!
More Sentences
|
10 |
İfadeler |
in equal measure(s) expr.
|
aynı ölçüde |
|
That is an opportunity and a danger in equal measure.
Bu hem bir fırsat hem de aynı ölçüde bir tehlikedir.
More Sentences
|
Idioms |
|
11 |
Deyim |
confidence-building measure i.
|
güven arttırıcı önlem |
|
Confidence-building measures are required if a new global coalition of fair traders is to be brought about.
Yeni bir küresel adil tüccarlar koalisyonu oluşturulabilmesi için güven arttırıcı önlemler alınması gerekmektedir.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
12 |
Ticaret/Ekonomi |
corrective measure i.
|
düzeltici önlem |
|
We must apply corrective measures.
Düzeltici önlemler almalıyız.
More Sentences
|
Law |
|
13 |
Hukuk |
restrictive measure i.
|
kısıtlayıcı tedbir |
|
Last December this restrictive measure lapsed.
Geçtiğimiz Aralık ayında bu kısıtlayıcı tedbirin süresi doldu.
More Sentences
|
Politics |
|
14 |
Siyasal |
precautionary measure i.
|
ihtiyati önlem |
|
Precautionary measures were unnecessary.
İhtiyati önlemler gereksizdi.
More Sentences
|
15 |
Siyasal |
precautionary measure i.
|
ihtiyati tedbir |
|
That is why we have nothing to lose by taking precautionary measures during the changeover.
Bu nedenle değişim sırasında ihtiyati tedbirler alarak kaybedecek hiçbir şeyimiz yok.
More Sentences
|
16 |
Siyasal |
protectionist measure i.
|
korumacı önlem |
|
The protectionist measures taken by the US have caused a significant price increase in the American market.
ABD tarafından alınan korumacı önlemler Amerikan pazarında önemli bir fiyat artışına neden olmuştur.
More Sentences
|
Common Usage |
|
17 |
Yaygın Kullanım |
beyond measure zf.
|
ölçüsüz |
|
General |
|
18 |
Genel |
security measure i.
|
emniyet tedbiri |
|
19 |
Genel |
liquid measure i.
|
sıvı ölçüsü |
|
20 |
Genel |
tape measure i.
|
mezür |
|
21 |
Genel |
square measure i.
|
yüzölçümü |
|
22 |
Genel |
tape measure i.
|
çelik metre |
|
23 |
Genel |
land measure i.
|
kara ölçüsü |
|
24 |
Genel |
short measure i.
|
eksik ölçü |
|
25 |
Genel |
half measure i.
|
uzlaşma |
|
26 |
Genel |
measure space i.
|
ölçüm uzayı |
|
27 |
Genel |
measure theory i.
|
ölçüm kuramı |
|
28 |
Genel |
gender empowerment measure i.
|
cinsiyeti güçlendirme ölçüsü |
|
29 |
Genel |
linear measure i.
|
uzunluk ölçüsü |
|
30 |
Genel |
log measure i.
|
tomruk ölçeği |
|
31 |
Genel |
liquid measure i.
|
sıvı oylum ölçüsü |
|
32 |
Genel |
made to measure i.
|
ısmarlama yapılmış elbise |
|
33 |
Genel |
steel tape measure i.
|
çelik metre |
|
34 |
Genel |
positive measure i.
|
pozitif ölçüt |
|
35 |
Genel |
liquid measure i.
|
sıvı ölçeği |
|
36 |
Genel |
full measure i.
|
tam ölçü |
|
37 |
Genel |
safety measure i.
|
emniyet tedbiri |
|
38 |
Genel |
a land measure of about 920 square metres i.
|
dönüm |
|
39 |
Genel |
unit of measure i.
|
ölçü birimi |
|
40 |
Genel |
counter measure i.
|
karşı önlem |
|
41 |
Genel |
outcome measure i.
|
sonuç ölçümü (istatistik) |
|
42 |
Genel |
land measure i.
|
arazi ölçüm |
|
43 |
Genel |
last measure i.
|
son ölçüm |
|
44 |
Genel |
additional measure i.
|
ilave tedbir |
|
45 |
Genel |
contingency measure i.
|
beklenmedik durum önlemi |
|
46 |
Genel |
tape measure i.
|
şeritmetre |
|
47 |
Genel |
performance measure i.
|
performans ölçümü |
|
48 |
Genel |
made-to-measure i.
|
(giysi) ısmarlama |
|
49 |
Genel |
measure of safety i.
|
güvenlik önlemi |
|
50 |
Genel |
measure of safety i.
|
emniyet tedbiri |
|
51 |
Genel |
yard measure i.
|
bir yardalık ölçü |
|
52 |
Genel |
safety measure i.
|
güvenlik önlemi |
|
53 |
Genel |
apothecary's measure i.
|
eczacı ölçüsü |
|
54 |
Genel |
taking measure i.
|
önlem alma |
|
55 |
Genel |
desperate measure i.
|
aşırı önlem |
|
56 |
Genel |
defensive measure i.
|
savunma önlemi |
|
57 |
Genel |
measure of the last resort i.
|
başvurulacak en son çare |
|
58 |
Genel |
preventive measure i.
|
önleyici tedbir |
|
59 |
Genel |
remedial measure i.
|
iyileştirici önlem |
|
60 |
Genel |
conditional measure i.
|
koşullu önlem |
|
61 |
Genel |
response measure i.
|
mukabil tedbir |
|
62 |
Genel |
corrective measure i.
|
ıslah edici önlem |
|
63 |
Genel |
mitigation measure i.
|
azaltma tedbiri |
|
64 |
Genel |
mitigation measure i.
|
azaltma önlemi |
|
65 |
Genel |
measure of trust i.
|
güven ölçüsü |
|
66 |
Genel |
common measure i.
|
dört dörtlük ölçü |
|
67 |
Genel |
lineal measure i.
|
uzunluk ölçüsü |
|
68 |
Genel |
denial measure i.
|
düşman engelleme yöntemi |
|
69 |
Genel |
denial measure i.
|
düşman durdurucu tedbir |
|
70 |
Genel |
cloth measure i.
|
kumaş ölçüsü |
|
71 |
Genel |
counter-measure i.
|
karşı önlem |
|
72 |
Genel |
strict measure i.
|
sıkı önlem |
|
73 |
Genel |
solid measure i.
|
bir hacim birimi |
|
74 |
Genel |
measure out f.
|
ölçüp ayırmak |
|
75 |
Genel |
measure up to f.
|
kadar iyi olmak |
|
76 |
Genel |
give somebody short measure f.
|
eksik vermek |
|
77 |
Genel |
measure up f.
|
istenen ölçülerde olmak |
|
78 |
Genel |
take measure f.
|
tedbir almak |
|
79 |
Genel |
measure by the span f.
|
karışlamak |
|
80 |
Genel |
measure by the turkish yard f.
|
arşınlamak |
|
81 |
Genel |
measure in fathoms f.
|
kulaçlamak |
|
82 |
Genel |
measure up f.
|
istenilen ölçülere uygun olmak |
|
83 |
Genel |
measure a land f.
|
arazi ölçmek |
|
84 |
Genel |
measure somebody's blood pressure f.
|
tansiyonunu ölçmek |
|
85 |
Genel |
measure up f.
|
için yeterli nitelikte olmak |
|
86 |
Genel |
measure up f.
|
istenene uygun olmak |
|
87 |
Genel |
measure the length (of something) f.
|
boyunu ölçmek |
|
88 |
Genel |
measure up f.
|
beklenen kriterlere uymak |
|
89 |
Genel |
take measure f.
|
önlem almak |
|
90 |
Genel |
measure length f.
|
uzunluk ölçmek |
|
91 |
Genel |
measure up f.
|
-e yeterli olmak |
|
92 |
Genel |
make to measure f.
|
ölçüye uygun dikmek |
|
93 |
Genel |
make to measure f.
|
verilen ölçülerin aynısını dikmek |
|
94 |
Genel |
sell by measure f.
|
ölçüyle satmak |
|
95 |
Genel |
measure the back length f.
|
sırt ölçüsünü almak |
|
96 |
Genel |
measure the back length f.
|
sırt uzunluğunu ölçmek |
|
97 |
Genel |
measure the performance f.
|
performans ölçmek |
|
98 |
Genel |
measure the performance f.
|
performansı ölçmek |
|
99 |
Genel |
measure a person's blood pressure f.
|
tansiyonunu ölçmek |
|
100 |
Genel |
measure risk f.
|
risk ölçmek |
|
101 |
Genel |
measure the size f.
|
ölçü almak |
|
102 |
Genel |
measure the size of f.
|
ölçüsünü almak |
|
103 |
Genel |
measure again f.
|
tekrar ölçmek |
|
104 |
Genel |
have hard measure f.
|
baskıyla üstesinden gelmek |
|
105 |
Genel |
take one's measure f.
|
ölçüp tartmak |
|
106 |
Genel |
take one's measure f.
|
bir kişinin karakterini tanımak |
|
107 |
Genel |
made-to-measure s.
|
ısmarlama |
|
108 |
Genel |
made to measure s.
|
tıpatıp uygun |
|
109 |
Genel |
made to measure s.
|
ölçüsüne uygun |
|
110 |
Genel |
for good measure zf.
|
ek olarak |
|
111 |
Genel |
beyond measure zf.
|
son derece |
|
112 |
Genel |
in a measure zf.
|
bir dereceye kadar |
|
113 |
Genel |
in some measure zf.
|
kısmen |
|
114 |
Genel |
beyond measure zf.
|
haddinden fazla |
|
115 |
Genel |
beyond measure zf.
|
sonsuz |
|
116 |
Genel |
beyond measure zf.
|
çok fazla |
|
117 |
Genel |
beyond measure zf.
|
hadden aşırı |
|
118 |
Genel |
for good measure zf.
|
fazladan |
|
119 |
Genel |
in some measure zf.
|
bir dereceye kadar |
|
120 |
Genel |
beyond measure zf.
|
hadsiz hesapsız |
|
121 |
Genel |
beyond measure zf.
|
aşırı derecede |
|
122 |
Genel |
as a precautionary measure zf.
|
tedbir amaçlı |
|
123 |
Genel |
in great measure zf.
|
büyük ölçüde/çapta |
|
124 |
Genel |
in no small measure zf.
|
büyük çapta |
|
125 |
Genel |
in no small measure zf.
|
büyük oranda |
|
126 |
Genel |
in no small measure zf.
|
büyük ölçüde |
|
Phrasals |
|
127 |
Öbek Fiiller |
measure up to f.
|
aynı düzeyde olmak |
|
128 |
Öbek Fiiller |
measure up to f.
|
aynısı olmak |
|
129 |
Öbek Fiiller |
measure up f.
|
beklenen düzeye ulaşmak |
|
130 |
Öbek Fiiller |
measure someone against someone else f.
|
birbiriyle kıyaslamak/karşılaştırmak |
|
131 |
Öbek Fiiller |
measure up to f.
|
benzeri olmak |
|
132 |
Öbek Fiiller |
measure something off f.
|
boyunu/uzunluğunu ölçmek |
|
133 |
Öbek Fiiller |
measure up f.
|
değerini kanıtlamak |
|
134 |
Öbek Fiiller |
measure up f.
|
gerek duyulan niteliklere uygun olmak |
|
135 |
Öbek Fiiller |
measure up f.
|
istenilen seviyeye gelmek |
|
136 |
Öbek Fiiller |
measure up f.
|
istenilen ölçülere uygun olmak |
|
137 |
Öbek Fiiller |
measure up f.
|
kendini kanıtlamak |
|
138 |
Öbek Fiiller |
measure out f.
|
ölçüsünü almak |
|
139 |
Öbek Fiiller |
measure someone up against someone f.
|
mukayese etmek |
|
140 |
Öbek Fiiller |
measure up f.
|
istenen kriteri karşılamak |
|
141 |
Öbek Fiiller |
measure off f.
|
sınırlarını belirlemek |
|
142 |
Öbek Fiiller |
measure off f.
|
sınırlarını çizmek |
|
143 |
Öbek Fiiller |
measure off f.
|
planını yapmak |
|
144 |
Öbek Fiiller |
measure out f.
|
yönetmek |
|
145 |
Öbek Fiiller |
measure out f.
|
paylaştırmak |
|
146 |
Öbek Fiiller |
measure out f.
|
dağıtmak |
|
147 |
Öbek Fiiller |
measure up (to) f.
|
kadar iyi olmak |
|
148 |
Öbek Fiiller |
measure up (to) f.
|
aynı düzeyde olmak |
|
149 |
Öbek Fiiller |
measure up (to) f.
|
aynısı olmak |
|
150 |
Öbek Fiiller |
measure up f.
|
(bir şeyin) boyutunu ölçerek tespit etmek |
|
151 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) kıyaslamak |
|
152 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) karşılaştırmak |
|
153 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) mukayese etmek |
|
154 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birini/bir şeyi birbiriyle/bir şeyle) boy ölçüştürmek |
|
155 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birinin/bir şeyin biriyle/bir şeyle) boyunu ölçmek |
|
156 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birinin/bir şeyin birine/bir şeye) karşı boyunu ölçmek/hesaplamak |
|
157 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birinin/bir şeyin biriyle/bir şeyle) ölçüsünü karşılaştırmak |
|
158 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birinin/bir şeyin) ölçüsünü (biriyle/bir şeyle) kıyaslamak |
|
159 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birinin/bir şeyin) ölçülerini (başka birine/bir şeye) kıyasla hesaplamak |
|
160 |
Öbek Fiiller |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
(birine/bir şeye göre birinin/bir şeyin) boyunu/ölçülerini hesaplamak |
|
161 |
Öbek Fiiller |
measure (something) off f.
|
(bir şeyin) ölçüsünü almak |
|
162 |
Öbek Fiiller |
measure (something) off f.
|
(bir şeyin) çevresini/sınırlarını belirlemek |
|
163 |
Öbek Fiiller |
measure (something) off f.
|
(bir şeyin) etrafını çevirmek |
|
164 |
Öbek Fiiller |
measure (something) off f.
|
(bir şeyin) sınırını çizmek |
|
165 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
ile kıyaslamak |
|
166 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
ile karşılaştırmak |
|
167 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
ile mukayese etmek |
|
168 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
ile boy ölçüştürmek |
|
169 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
ile boyunu ölçmek |
|
170 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
'-e karşı boyunu ölçmek/hesaplamak |
|
171 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
ile ölçüsünü karşılaştırmak |
|
172 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
ölçüsünü (biriyle/bir şeyle) kıyaslamak |
|
173 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
ölçülerini (başka birine/bir şeye) kıyasla hesaplamak |
|
174 |
Öbek Fiiller |
measure against f.
|
'-e göre boyunu/ölçülerini hesaplamak |
|
175 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) beklentisini karşılamak |
|
176 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) isteklerini karşılamak |
|
177 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) beklediği standartta/seviyede olmak |
|
178 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) beklediği/istediği düzeyde olmak |
|
179 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) istediği niteliklere uygun olmak |
|
180 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) istediği kriterleri karşılamak |
|
181 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) aynı seviyede/düzeyde olmak |
|
182 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) denk olmak |
|
183 |
Öbek Fiiller |
measure up (to someone or something) f.
|
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
|
184 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
ile kıyaslamak |
|
185 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
ile karşılaştırmak |
|
186 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
ile mukayese etmek |
|
187 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
ile boy ölçüştürmek |
|
188 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
ile boyunu ölçmek |
|
189 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
'-e karşı boyunu ölçmek/hesaplamak |
|
190 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
ile ölçüsünü karşılaştırmak |
|
191 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
ölçüsünü (biriyle/bir şeyle) kıyaslamak |
|
192 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
ölçülerini (başka birine/bir şeye) kıyasla hesaplamak |
|
193 |
Öbek Fiiller |
measure up against f.
|
'-e göre boyunu/ölçülerini hesaplamak |
|
Phrases |
|
194 |
İfadeler |
beyond measure expr.
|
dolu |
|
195 |
İfadeler |
beyond measure expr.
|
çok fazla |
|
196 |
İfadeler |
beyond measure expr.
|
çok sayıda |
|
197 |
İfadeler |
out of all measure expr.
|
haddinden fazla |
|
198 |
İfadeler |
by any measure expr.
|
her açıdan |
|
199 |
İfadeler |
beyond measure expr.
|
fazlasıyla |
|
200 |
İfadeler |
without measure expr.
|
hadsiz |
|
201 |
İfadeler |
out of all measure expr.
|
ölçüsüz |
|
202 |
İfadeler |
if you can't measure it expr.
|
ölçemiyorsan yönetemezsin |
|
203 |
İfadeler |
beyond measure expr.
|
mebzul miktarda |
|
204 |
İfadeler |
beyond measure expr.
|
sayılamayacak kadar çok |
|
205 |
İfadeler |
in full measure expr.
|
tam manasıyla |
|
206 |
İfadeler |
beyond measure expr.
|
ziyadesiyle |
|
207 |
İfadeler |
in equal measure(s) expr.
|
aynı derecede |
|
208 |
İfadeler |
in equal measure(s) expr.
|
aynı boyutlarda |
|
209 |
İfadeler |
in equal measure(s) expr.
|
aynı miktarda |
|
Proverb |
|
210 |
Atasözü |
measure twice, cut once
|
iki düşün, bir söyle |
|
211 |
Atasözü |
measure twice, cut once
|
iki düşün, bir konuş |
|
212 |
Atasözü |
measure twice, cut once
|
İki ölç, bir biç |
|
Colloquial |
|
213 |
Konuşma Dili |
full measure i.
|
tam karşılık |
|
214 |
Konuşma Dili |
full measure i.
|
tam ölçü |
|
215 |
Konuşma Dili |
measure one's length f.
|
boylu boyunca uzanmak |
|
216 |
Konuşma Dili |
measure one's length f.
|
boylu boyunca yatmak |
|
217 |
Konuşma Dili |
measure one's length f.
|
yere kapaklanmak |
|
218 |
Konuşma Dili |
for good measure expr.
|
garantiye almak için |
|
219 |
Konuşma Dili |
for good measure expr.
|
ekstra olarak |
|
220 |
Konuşma Dili |
for good measure expr.
|
emin olmak için |
|
221 |
Konuşma Dili |
for good measure expr.
|
eklenti yapmak için |
|
222 |
Konuşma Dili |
short measure expr.
|
karşılığından az |
|
223 |
Konuşma Dili |
short measure expr.
|
söz verilenden az |
|
224 |
Konuşma Dili |
for good measure expr.
|
perçinlemek için |
|
Idioms |
|
225 |
Deyim |
full measure i.
|
tam ölçü |
|
226 |
Deyim |
full measure i.
|
tam karşılık |
|
227 |
Deyim |
full measure i.
|
söz verilen kadar |
|
228 |
Deyim |
short measure i.
|
eksik ölçü |
|
229 |
Deyim |
short measure i.
|
karşılığından az |
|
230 |
Deyim |
short measure i.
|
söz verilenden az |
|
231 |
Deyim |
measure swords with one f.
|
boy ölçüşmek |
|
232 |
Deyim |
tread a measure f.
|
dans figürü yapmak |
|
233 |
Deyim |
measure for drapes f.
|
doğmadık çocuğa don/kaftan biçmek |
|
234 |
Deyim |
measure for drapes f.
|
seçimi kazanıp kazanmayacağı belli olmadan plan/hazırlık yapmaya başlamak |
|
235 |
Deyim |
measure for drapes f.
|
seçimi kazanacağına aşırı güvenmek |
|
236 |
Deyim |
get the measure of someone f.
|
artı ve eksileriyle birini tanımak |
|
237 |
Deyim |
measure out one's length f.
|
boylu boyunca yere serilmek |
|
238 |
Deyim |
measure one's strength against f.
|
boy ölçüşmek |
|
239 |
Deyim |
have the measure of someone f.
|
birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek |
|
240 |
Deyim |
measure sword with f.
|
boy ölçüşmek |
|
241 |
Deyim |
measure sword against f.
|
boy ölçüşmek |
|
242 |
Deyim |
take one's measure f.
|
boyunun ölçüsünü almak |
|
243 |
Deyim |
take the measure of somebody f.
|
biri hakkında yargıya varmak |
|
244 |
Deyim |
measure one's strength with f.
|
boy ölçüşmek |
|
245 |
Deyim |
take the measure of somebody f.
|
biri hakkında kanıya varmak |
|
246 |
Deyim |
take the measure of somebody f.
|
biri hakkında fikir edinmek |
|
247 |
Deyim |
take someone's measure f.
|
birinin yeteneğini tartmak |
|
248 |
Deyim |
measure one's strength with f.
|
gücünü denemek |
|
249 |
Deyim |
measure one's strength with f.
|
gücünü tartmak |
|
250 |
Deyim |
give full measure f.
|
elinden geleni yapmak |
|
251 |
Deyim |
measure one's strength against f.
|
gücünü tartmak |
|
252 |
Deyim |
measure one's strength against f.
|
gücünü denemek |
|
253 |
Deyim |
measure for drapes f.
|
dereyi görmeden paçaları sıvamak (özellikle seçim zamanı) |
|
254 |
Deyim |
measure for drapes f.
|
ortada fol yok yumurta yokken hazırlık/plan yapmak (özellikle seçim zamanı) |
|
255 |
Deyim |
measure the drapes f.
|
dereyi görmeden paçaları sıvamak (özellikle seçim zamanı) |
|
256 |
Deyim |
measure the drapes f.
|
ortada fol yok yumurta yokken hazırlık/plan yapmak (özellikle seçim zamanı) |
|
257 |
Deyim |
measure swords f.
|
kılıçlı düello yapmak |
|
258 |
Deyim |
measure swords f.
|
dövüşmek |
|
259 |
Deyim |
measure swords f.
|
çarpışmak |
|
260 |
Deyim |
measure swords f.
|
savaşmak |
|
261 |
Deyim |
get the measure of f.
|
artı ve eksileriyle birini tanımak |
|
262 |
Deyim |
get the measure of f.
|
'-i iyi tanımak |
|
263 |
Deyim |
get the measure of f.
|
'-i iyi çözmek/anlamak |
|
264 |
Deyim |
get the measure of f.
|
'-in hakkında fikir sahibi olmak |
|
265 |
Deyim |
get the measure of (someone or something) f.
|
artı ve eksileriyle (birini/bir şeyi) tanımak |
|
266 |
Deyim |
get the measure of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) iyi tanımak |
|
267 |
Deyim |
get the measure of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) iyi çözmek/anlamak |
|
268 |
Deyim |
get the measure of (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) hakkında fikir sahibi olmak |
|
269 |
Deyim |
get/have/take the measure of somebody f.
|
biri hakkında yargıya varmak |
|
270 |
Deyim |
get/have/take the measure of somebody f.
|
biri hakkında fikir edinmek |
|
271 |
Deyim |
get/have/take the measure of somebody f.
|
biri hakkında kanıya varmak |
|
272 |
Deyim |
get/have/take the measure of somebody f.
|
birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek |
|
273 |
Deyim |
get/have/take the measure of somebody f.
|
artı ve eksileriyle birini tanımak |
|
274 |
Deyim |
get/have/take somebody's measure f.
|
biri hakkında yargıya varmak |
|
275 |
Deyim |
get/have/take somebody's measure f.
|
biri hakkında fikir edinmek |
|
276 |
Deyim |
get/have/take somebody's measure f.
|
biri hakkında kanıya varmak |
|
277 |
Deyim |
get/have/take somebody's measure f.
|
birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek |
|
278 |
Deyim |
get/have/take somebody's measure f.
|
artı ve eksileriyle birini tanımak |
|
279 |
Deyim |
have the measure of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek |
|
280 |
Deyim |
have the measure of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) artı ve eksileriyle tanımak |
|
281 |
Deyim |
make (something) to measure f.
|
(bir şeyi) verilen ölçülere göre dikmek |
|
282 |
Deyim |
make (something) to measure f.
|
(bir şeyi) ölçüye uygun dikmek |
|
283 |
Deyim |
make (something) to measure f.
|
(bir şeyi) birinin üzerine göre dikmek |
|
284 |
Deyim |
make (something) to measure f.
|
(bir şeyi) birinin ölçülerine özel olarak dikmek |
|
285 |
Deyim |
make (something) to measure f.
|
(bir şeyi) birine özel dikmek |
|
286 |
Deyim |
make (something) to measure f.
|
(bir şeyi) birinin üstüne dikmek |
|
287 |
Deyim |
make something to measure [uk] f.
|
bir giysiyi verilen ölçülere göre dikmek |
|
288 |
Deyim |
make something to measure [uk] f.
|
bir şeyi ölçüye uygun dikmek |
|
289 |
Deyim |
make something to measure [uk] f.
|
bir şeyi birinin üzerine göre dikmek |
|
290 |
Deyim |
make something to measure [uk] f.
|
bir şeyi birinin ölçülerine göre dikmek |
|
291 |
Deyim |
make something to measure [uk] f.
|
bir şeyi birinin üzerine dikmek |
|
292 |
Deyim |
make something to measure [uk] f.
|
bir şeyi birine özel olarak dikmek |
|
293 |
Deyim |
make something to measure [uk] f.
|
bir şeyi birinin ölçülerine özel dikmek |
|
294 |
Deyim |
measure up to (someone's) expectations f.
|
(birinin) beklentilerini karşılamak |
|
295 |
Deyim |
measure up to (someone's) expectations f.
|
(birinin) beklediği standartta/seviyede olmak |
|
296 |
Deyim |
measure up to (someone's) expectations f.
|
(birinin) beklediği/istediği düzeyde olmak |
|
297 |
Deyim |
measure up to (someone's) expectations f.
|
(birinin) beklediği kriterleri karşılamak |
|
298 |
Deyim |
measure up to (someone's) expectations f.
|
(birinin) beklediği kadar başarılı olmak |
|
299 |
Deyim |
measure your length [obsolete] f.
|
boylu boyunca yatmak |
|
300 |
Deyim |
measure your length [obsolete] f.
|
boylu boyunca uzanmak |
|
301 |
Deyim |
measure your length [obsolete] f.
|
yere kapaklanmak |
|
302 |
Deyim |
measure your length [obsolete] f.
|
boylu boyunca yere serilmek |
|
303 |
Deyim |
measure your length [obsolete] f.
|
iki seksen uzanmak |
|
304 |
Deyim |
measure swords f.
|
kozlarını paylaşmak |
|
305 |
Deyim |
take the measure of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) değerlendirmek |
|
306 |
Deyim |
take the measure of (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) hakkında fikir edinmek |
|
307 |
Deyim |
take the measure of (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) özelliklerini değerlendirmek |
|
308 |
Deyim |
take the measure of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) ölçüp tartmak |
|
309 |
Deyim |
measure for measure expr.
|
kısasa kısas |
|
310 |
Deyim |
(do something) for good measure expr.
|
ek olarak (bir şey yapmak) |
|
311 |
Deyim |
(do something) for good measure expr.
|
fazladan (bir şey yapmak) |
|
312 |
Deyim |
(do something) for good measure expr.
|
garantiye/sağlama almak için (bir şey yapmak) |
|
313 |
Deyim |
(do something) for good measure expr.
|
ekstra olarak (bir şey yapmak) |
|
314 |
Deyim |
(do something) for good measure expr.
|
emin olmak için (bir şey yapmak) |
|
315 |
Deyim |
in some measure expr.
|
bir dereceye kadar |
|
316 |
Deyim |
in equal measure expr.
|
aynı derecede |
|
317 |
Deyim |
man is the measure of all things expr.
|
her şeyin ölçüsü insandır |
|
318 |
Deyim |
man is the measure of all things expr.
|
insan her şeyin öcüsüdür |
|
319 |
Deyim |
man is the measure of all things expr.
|
en önemli/değerli şey insandır |
|
320 |
Deyim |
man is the measure of all things expr.
|
insan her şeyden üstündür |
|
321 |
Deyim |
man is the measure of all things expr.
|
insandan daha önemli/değerli/üstün bir şey yoktur |
|
322 |
Deyim |
measure twice and cut once expr.
|
iki düşün, bir konuş |
|
323 |
Deyim |
measure twice and cut once expr.
|
iki düşün, bir söyle |
|
324 |
Deyim |
measure twice and cut once expr.
|
İki ölç, bir biç |
|
325 |
Deyim |
some measure expr.
|
belli bir dereceye/boyuta kadar |
|
326 |
Deyim |
some measure expr.
|
biraz |
|
327 |
Deyim |
some measure expr.
|
kısmen |
|
328 |
Deyim |
some measure expr.
|
az |
|
329 |
Deyim |
some measure expr.
|
az miktarda |
|
Trade/Economic |
|
330 |
Ticaret/Ekonomi |
interval measure i.
|
ara ölçüsü |
|
331 |
Ticaret/Ekonomi |
measure of safety i.
|
emniyet tedbiri |
|
332 |
Ticaret/Ekonomi |
economy measure i.
|
ekonomi önlemi |
|
333 |
Ticaret/Ekonomi |
economical measure i.
|
ekonomik önlem |
|
334 |
Ticaret/Ekonomi |
economic policy measure i.
|
ekonomik politika önlemi |
|
335 |
Ticaret/Ekonomi |
economic policy measure i.
|
ekonomik politika tedbiri |
|
336 |
Ticaret/Ekonomi |
transitional measure i.
|
geçici önlem |
|
337 |
Ticaret/Ekonomi |
measure of capacity i.
|
istiap ölçüsü |
|
338 |
Ticaret/Ekonomi |
safeguard measure i.
|
korunma önlemi (ithalat) |
|
339 |
Ticaret/Ekonomi |
bridging measure i.
|
köprü önlem |
|
340 |
Ticaret/Ekonomi |
cost-cutting measure i.
|
maliyet düşürücü önlem |
|
341 |
Ticaret/Ekonomi |
material measure i.
|
maddi ölçüt |
|
342 |
Ticaret/Ekonomi |
fiscal measure i.
|
mali önlem |
|
343 |
Ticaret/Ekonomi |
customer satisfaction measure i.
|
müşteri memnuniyeti ölçütü |
|
344 |
Ticaret/Ekonomi |
unit of measure i.
|
ölçü birimi |
|
345 |
Ticaret/Ekonomi |
performance measure i.
|
performans ölçümü |
|
346 |
Ticaret/Ekonomi |
measure of capacity i.
|
sığma ölçüsü |
|
347 |
Ticaret/Ekonomi |
measure of capacity i.
|
sığdırma ölçüsü |
|
348 |
Ticaret/Ekonomi |
standard measure i.
|
standart ölçü |
|
349 |
Ticaret/Ekonomi |
preferential tariff measure i.
|
tercihli tarife düzenlemesi |
|
350 |
Ticaret/Ekonomi |
preferential tariff measure i.
|
tercihli tarife önlemleri |
|
351 |
Ticaret/Ekonomi |
savings measure i.
|
tasarruf tedbiri |
|
352 |
Ticaret/Ekonomi |
full measure i.
|
tam ölçü |
|
353 |
Ticaret/Ekonomi |
austerity measure i.
|
tasarruf tedbiri |
|
354 |
Ticaret/Ekonomi |
measure of length i.
|
uzunluk ölçüsü |
|
355 |
Ticaret/Ekonomi |
half measure i.
|
yetersiz önlemler |
|
356 |
Ticaret/Ekonomi |
repressive measure i.
|
zorunlu tedbir |
|
357 |
Ticaret/Ekonomi |
sell by measure f.
|
ölçü ile satmak |
|
358 |
Ticaret/Ekonomi |
sell by measure f.
|
ölçüyle satmak |
|
359 |
Ticaret/Ekonomi |
made-to-measure s.
|
ısmarlama |
|
360 |
Ticaret/Ekonomi |
made-to-measure s.
|
sipariş üzerine yapılmış |
|
Law |
|
361 |
Hukuk |
interim measure i.
|
ara tedbir |
|
362 |
Hukuk |
judicial review measure i.
|
adli kontrol tedbiri |
|
363 |
Hukuk |
punitive measure i.
|
cezalandırıcı tedbir |
|
364 |
Hukuk |
safety measure i.
|
emniyet tedbiri |
|
365 |
Hukuk |
interim measure i.
|
geçici tedbir |
|
366 |
Hukuk |
unlawful measure i.
|
gayrimeşru ölçü |
|
367 |
Hukuk |
interim measure i.
|
ihtiyati tedbir |
|
368 |
Hukuk |
reformatory measure i.
|
ıslah edici tedbir |
|
369 |
Hukuk |
corrective measure i.
|
ıslah edici tedbir |
|
370 |
Hukuk |
necessary measure i.
|
lüzumlu tedbir |
|
371 |
Hukuk |
measure of damages i.
|
tazminatın miktarı |
|
372 |
Hukuk |
structural measure i.
|
yapısal önlem |
|
Politics |
|
373 |
Siyasal |
ballot measure i.
|
halk oylaması |
|
374 |
Siyasal |
protection measure i.
|
koruma tedbiri |
|
375 |
Siyasal |
collective protective measure i.
|
kolektif koruyucu önlem |
|
376 |
Siyasal |
scope of a measure i.
|
önlemin kapsamı |
|
377 |
Siyasal |
proposed measure i.
|
önerilen önlemler |
|
378 |
Siyasal |
countervailing measure i.
|
telafi edici önlem |
|
379 |
Siyasal |
countervailing measure i.
|
telafi edici tedbir |
|
380 |
Siyasal |
preferential tariff measure i.
|
tercihli tarife önlemleri |
|
381 |
Siyasal |
stimulus measure i.
|
uyarıcı önlem |
|
382 |
Siyasal |
stringent measure i.
|
zecri tedbir |
|
383 |
Siyasal |
abstain from any measure f.
|
her türlü tedbirden kaçınmak |
|
Insurance |
|
384 |
Sigortacılık |
measure of indemnity i.
|
sigortacının zararla ilgili sorumluluğunun kapsamı |
|
Technical |
|
385 |
Teknik |
angular measure i.
|
açısal ölçüm |
|
386 |
Teknik |
angular measure i.
|
açısal ölçü |
|
387 |
Teknik |
square measure i.
|
alan ölçüsü |
|
388 |
Teknik |
intake measure i.
|
alış ölçüsü |
|
389 |
Teknik |
yard measure i.
|
bir yardalık ölçü |
|
390 |
Teknik |
circular measure i.
|
daireleri ölçmeye yarayan bir ölçüm |
|
391 |
Teknik |
circular measure i.
|
dairesel ölçü |
|
392 |
Teknik |
proxy measure i.
|
dolaylı ölçü |
|
393 |
Teknik |
greatest common measure i.
|
en büyük ortak ölçüm |
|
394 |
Teknik |
complete measure i.
|
eksiksiz ölçüm |
|
395 |
Teknik |
measure of effectiveness i.
|
etkinlik ölçüsü |
|
396 |
Teknik |
capacity measure i.
|
hacim ölçüsü |
|
397 |
Teknik |
dry measure i.
|
hacim ölçü birimleri |
|
398 |
Teknik |
security measure i.
|
güvenlik önlemi |
|
399 |
Teknik |
counter measure i.
|
karşı tedbir |
|
400 |
Teknik |
complex measure i.
|
karmaşık ölçüm |
|
401 |
Teknik |
bank measure i.
|
kazıda ölçü |
|
402 |
Teknik |
dry measure i.
|
kuru ölçek |
|
403 |
Teknik |
conical measure i.
|
konik ölçü |
|
404 |
Teknik |
dry measure i.
|
kuru ölçü |
|
405 |
Teknik |
dry measure i.
|
kuru hacim ölçüsü |
|
406 |
Teknik |
dry measure i.
|
kuru maddeler hacim ölçeği |
|
407 |
Teknik |
material measure i.
|
maddi ölçü |
|
408 |
Teknik |
cubic measure i.
|
kübik ölçüm |
|
409 |
Teknik |
lebesgue measure i.
|
lebesgue ölçümü |
|
410 |
Teknik |
laplace measure of dispersion i.
|
laplace dağılım ölçümü |
|
411 |
Teknik |
cubic measure i.
|
kübik ölçü |
|
412 |
Teknik |
tape measure i.
|
mezür |
|
413 |
Teknik |
metrical measure i.
|
metrik ölçü |
|
414 |
Teknik |
tape measure i.
|
mezure |
|
415 |
Teknik |
convergence in measure i.
|
ölçümde yakınsaklık |
|
416 |
Teknik |
unit of measure (uom) i.
|
ölçüm birimi |
|
417 |
Teknik |
measure current transformer i.
|
ölçü akım trafosu |
|
418 |
Teknik |
liquid measure i.
|
sıvı ölçüsü |
|
419 |
Teknik |
liquid measure i.
|
sıvı ölçü birimi |
|
420 |
Teknik |
tape measure i.
|
şerit metre |
|
421 |
Teknik |
tap measure i.
|
şerit metre |
|
422 |
Teknik |
slope protection measure i.
|
şev koruma tedbiri |
|
423 |
Teknik |
linear measure i.
|
uzunluk ölçüsü |
|
424 |
Teknik |
linear measure i.
|
uzunluk ölçme sistemi |
|
425 |
Teknik |
long measure i.
|
uzunluk ölçüsü |
|
426 |
Teknik |
proxy measure i.
|
yaklaşık ölçüm |
|
427 |
Teknik |
yard measure i.
|
yarda ölçüsü |
|
428 |
Teknik |
slope protection measure i.
|
yamaç koruma önlemi |
|
429 |
Teknik |
circular measure i.
|
yaysal ölçü |
|
430 |
Teknik |
software security measure i.
|
yazılım güvenlik önlemleri |
|
431 |
Teknik |
face measure i.
|
yüzey ölçüsü |
|
432 |
Teknik |
yard measure i.
|
yarda ölçeği |
|
433 |
Teknik |
wine measure i.
|
şarapların ve diğer alkollü içkilerin satıldığı ölçü birimi |
|
434 |
Teknik |
solid measure i.
|
bir hacim ölçüsü |
|
435 |
Teknik |
measure the noise f.
|
gürültüyü ölçmek |
|
436 |
Teknik |
measure the noise f.
|
gürültü ölçmek |
|
437 |
Teknik |
measure the attenuation of optical components f.
|
optik bileşenlerdeki zayıflamayı ölçmek |
|
438 |
Teknik |
measure the surface imperfections f.
|
yüzey kusurlarını ölçmek |
|
Computer |
|
439 |
Bilgisayar |
contingency measure i.
|
beklenmedik durum planı |
|
440 |
Bilgisayar |
information measure i.
|
bilgi ölçüsü |
|
441 |
Bilgisayar |
measure in i.
|
birimi |
|
442 |
Bilgisayar |
measure from i.
|
ilgili uzaklık |
|
443 |
Bilgisayar |
material measure i.
|
maddi ölçü |
|
444 |
Bilgisayar |
measure in i.
|
ölçü birimi |
|
445 |
Bilgisayar |
point measure i.
|
punto |
|
Informatics |
|
446 |
Bilişim |
measure of performance i.
|
başarım düzeyi |
|
447 |
Bilişim |
security measure i.
|
güvenlik önlemi |
|
448 |
Bilişim |
software security measure i.
|
yazılım güvenlik ölçütü |
|
Electric |
|
449 |
Elektrik |
measure the voltage f.
|
voltajı ölçmek |
|
Textile |
|
450 |
Tekstil |
made to measure s.
|
kişiye özel üretilmiş |
|
Construction |
|
451 |
İnşaat |
unit weight measure i.
|
birim ağırlık kapları |
|
452 |
İnşaat |
land measure i.
|
kara ölçüsü |
|
Woodworking |
|
453 |
Ağaç İşleri |
log measure i.
|
tomruk ölçeği |
|
Automotive |
|
454 |
Otomotiv |
connection or measure item i.
|
bağlantı veya ölçme işlemi |
|
Medical |
|
455 |
Medikal |
apothecaries measure i.
|
eczacılıkta kullanılan sıvı ölçüm sistemi |
|
456 |
Medikal |
public health measure i.
|
halk sağlığı tedbiri |
|
457 |
Medikal |
apothecaries measure i.
|
sıvı ölçüm sistemi |
|
458 |
Medikal |
primary outcome measure i.
|
birincil sonuç ölçümü |
|
459 |
Medikal |
measure blood pressure f.
|
tansiyon ölçmek |
|
Psychology |
|
460 |
Psikoloji |
measure of dispersion i.
|
dağılma ölçüsü |
|
461 |
Psikoloji |
measure of association i.
|
ilişki ölçüsü |
|
462 |
Psikoloji |
measure of central tendency i.
|
merkezi eğilim ölçüsü |
|
Food Engineering |
|
463 |
Gıda |
control measure i.
|
kontrol önlemi |
|
Math |
|
464 |
Matematik |
degree measure of an angle i.
|
açının derece ölçüsü |
|
465 |
Matematik |
grade measure of an angle i.
|
açının grad ölçüsü |
|
466 |
Matematik |
radian measure of an angle i.
|
açının radyan ölçüsü |
|
467 |
Matematik |
borel measure i.
|
borel ölçümü |
|
468 |
Matematik |
outer measure i.
|
dış ölçüm |
|
469 |
Matematik |
complete measure i.
|
eksiksiz ölçüm |
|
470 |
Matematik |
haar measure i.
|
haar ölçümü |
|
471 |
Matematik |
complex measure i.
|
karmaşık ölçüm |
|
472 |
Matematik |
lebesgue measure i.
|
lebesgue ölçümü |
|
473 |
Matematik |
common measure i.
|
ortak bölen |
|
474 |
Matematik |
convergence in measure i.
|
ölçümde yaklaşım |
|
475 |
Matematik |
convergence in measure i.
|
ölçümde yakınsaklık |
|
476 |
Matematik |
measure space i.
|
ölçüm uzayı |
|
477 |
Matematik |
measure theory i.
|
ölçüm kuramı |
|
478 |
Matematik |
convergence in measure i.
|
ölçümde yakınlık |
|
479 |
Matematik |
radian measure i.
|
radyan ölçümü |
|
480 |
Matematik |
finitely additive measure i.
|
sonlu toplamsal ölçüm |
|
481 |
Matematik |
circular measure i.
|
yaysal ölçü |
|
Geometry |
|
482 |
Geometri |
arcual measure of an angle i.
|
birim açısı dairenin yarıçapına eşit yay olan bir ölçü |
|
Statistics |
|
483 |
İstatistik |
quartile measure of skewness i.
|
çeyrek çarpıklık ölçüsü |
|
484 |
İstatistik |
fieller-hartley-pearson measure association i.
|
fieller-hartley-pearson birliktelik ölçüsü |
|
485 |
İstatistik |
kayser-meyer-olkin measure sampling i.
|
kayser-meyer-olkin örnekleme ölçüsü |
|
486 |
İstatistik |
measure of location i.
|
konum ölçüsü |
|
487 |
İstatistik |
laplace's measure of dispersion i.
|
laplace dağılım ölçüsü |
|
488 |
İstatistik |
absolute measure i.
|
mutlak ölçü |
|
489 |
İstatistik |
convergence in measure i.
|
ölçüde yakınsaklık |
|
490 |
İstatistik |
pearson measure of skewness i.
|
pearson çarpıklık ölçüsü |
|
491 |
İstatistik |
standard measure i.
|
standart ölçüm |
|
492 |
İstatistik |
measure of sampling adequacy i.
|
örneklem uygunluk ölçüsü |
|
Chemistry |
|
493 |
Kimya |
measure of association i.
|
bağlılık ölçümü |
|
494 |
Kimya |
measure of dispersion i.
|
dağılım ölçümü |
|
495 |
Kimya |
measure of central tendency i.
|
merkezi gidiş ölçümü |
|
496 |
Kimya |
measure of central location i.
|
merkezi yer ölçümü |
|
Forestry |
|
497 |
Ormancılık |
board measure i.
|
kereste ölçüsü |
|
Social Sciences |
|
498 |
Sosyal Bilimler |
psychosocial measure i.
|
psikososyal önlem |
|
Literature |
|
499 |
Edebiyat |
long measure i.
|
uzun ölçü |
|
500 |
Edebiyat |
common measure i.
|
iki heceli vezin |
|