derece

"derece" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 60 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Yaygın Kullanım
1	Yaygın Kullanım	derece	extent i.
A reform of this calibre cannot be tackled with incomplete studies of the extent of the dependency of the regions. Bu çapta bir reform, bölgelerin bağımlılık derecesine ilişkin eksik çalışmalarla ele alınamaz. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	derece	rating i.
I have thus proposed that the frost rating be lowered to -40ºC. Bu nedenle donma derecesinin -40ºC'ye düşürülmesini önerdim. More Sentences
3	Yaygın Kullanım	derece	degree i.
The truck spun 180 degrees on impact. Kamyon çarpmanın etkisiyle 180 derece dönmüş. More Sentences
Genel
4	Genel	derece	stage i.
The doctor informed us that mom has stage four cancer. Doktor; annemizin dördüncü dereceden kanser olduğu konusunda bizi bilgilendirdi. More Sentences
5	Genel	derece	grade i.
The grade of an oil refers to its viscosity. Bir yağın derecesi viskozitesini ifade eder. More Sentences
6	Genel	derece	rank i.
They were both at the late-stage True Lord Rank. İkisi de son aşama Gerçek Lord Derecesindeydi. More Sentences
7	Genel	derece	degree i.
The temperature is 49 degrees Celsius in the shade. Sıcaklık gölgede 49 santigrat derecedir. More Sentences
8	Genel	derece	degrees i.
We know the story about salmonella normally being killed off at 67 degrees. Salmonella'nın normalde 67 derecede öldürüldüğüne dair hikayeyi biliyoruz. More Sentences
9	Genel	derece	notch i.
This car is a notch better than the other one. Bu araba diğerinden bir derece daha iyi. More Sentences
10	Genel	derece	honour i.
I finished high school with honours while no one expected me to. Kimse benden bunu beklemezken ben liseyi dereceyle bitirdim. More Sentences
11	Genel	derece	class i.
60-70% is the upper second class degree. %60-70 üst ikinci sınıf derecesidir. More Sentences
Hukuk
12	Hukuk	derece	degree i.
Furthermore, our degree of self-sufficiency would scarcely change. Dahası, kendi kendimize yeterlilik derecemiz neredeyse hiç değişmeyecektir. More Sentences
Bilgisayar
13	Bilgisayar	derece	order i.
That is, in my view, perfectly in order, moreover. Bana göre bu da son derece yerinde bir adımdır. More Sentences
Otomotiv
14	Otomotiv	derece	degree i.
I stress that there has only been a certain degree of discipline. Sadece belirli bir disiplin derecesi olduğunu vurgulamak isterim. More Sentences
Gıda
15	Gıda	derece	degree i.
The first relates to the degree of involvement of the Commission. İlki Komisyon'un katılım derecesi ile ilgilidir. More Sentences
Matematik
16	Matematik	derece	degree i.
I have a proper degree of scepticism about opinion polls. Kamuoyu yoklamaları hakkında uygun bir şüphecilik derecesine sahibim. More Sentences
İstatistik
17	İstatistik	derece	grade i.
I skipped a grade. Bir derece atladım. More Sentences
Dilbilim
18	Dilbilim	derece	degree i.
The high degree to which the Community's fishing opportunities are exploited is impressive and worth emphasising. Topluluğun balıkçılık fırsatlarından yararlanma derecesinin yüksekliği etkileyici ve vurgulanmaya değerdir. More Sentences
Çevre
19	Çevre	derece	degree i.
With that degree of cooperation the most expensive part of the scheme - collection costs - are minimised. Bu derece bir işbirliği ile programın en pahalı kısmı olan tahsilat masrafları en aza indirilmiş olur. More Sentences
Meteoroloji
20	Meteoroloji	derece	degree i.
I think this is an unacceptable degree of complacency. Bence bu kabul edilemez derecede bir kayıtsızlık. More Sentences
Genel
21	Genel	derece	peg i.
22	Genel	derece	shade i.
23	Genel	derece	scale i.
24	Genel	derece	gradation i.
25	Genel	derece	step i.
26	Genel	derece	clinical thermometer i.
27	Genel	derece	dignity i.
28	Genel	derece	point i.
29	Genel	derece	temperature i.
30	Genel	derece	station i.
31	Genel	derece	sphere i.
32	Genel	derece	remove i.
33	Genel	derece	measure i.
34	Genel	derece	level i.
35	Genel	derece	standard i.
36	Genel	derece	plane i.
37	Genel	derece	pitch i.
38	Genel	derece	estate i.
39	Genel	derece	rate i.
40	Genel	derece	range i.
41	Genel	derece	caliber i.
42	Genel	derece	calibre i.
43	Genel	derece	cense [obsolete] i.
44	Genel	derece	level i.
45	Genel	derece	hade [dialect] [scotland] i.
46	Genel	derece	grise [obsolete] i.
47	Genel	derece	rung i.
48	Genel	derece	distinction i.
49	Genel	derece	cut i.
50	Genel	derece	scantling [obsolete] i.
51	Genel	derece	stall [obsolete] i.
52	Genel	derece	strength i.
53	Genel	derece	subordination [obsolete] i.
Ticaret/Ekonomi
54	Ticaret/Ekonomi	derece	points i.
Teknik
55	Teknik	derece	rate i.
56	Teknik	derece	bar i.
Bilgisayar
57	Bilgisayar	derece	deg kısalt.
Gıda
58	Gıda	derece	order i.
Mutfak
59	Mutfak	derece	thermometer i.
Eski Kullanım
60	Eski Kullanım	derece	dignity i.

"derece" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Yaygın Kullanım
1	Yaygın Kullanım	orta derece	intermediate s.
2	Yaygın Kullanım	derece derece	gradually zf.
Genel
3	Genel	birinci derece	first degree i.
Ideally, you'll have a first degree, but this is not compulsory, depending on your other experience. İdeal olarak, birinci dereceye sahip olacaksınız, ancak diğer deneyimlerinize bağlı olarak bu zorunlu değildir. More Sentences
4	Genel	aşırı derece	extreme i.
Recovery is stretching definitions to the extreme. Geri kazanım, tanımları aşırı derecede esnetiyor. More Sentences
5	Genel	akademik derece	academic degree i.
The increment to the monthly salary is calculated in accordance with the academic degree. Aylık maaş artışı akademik dereceye göre hesaplanır. More Sentences
6	Genel	birinci derece şüpheli	prime suspect i.
Tom is no longer our prime suspect. Tom artık bizim birinci dereceden şüphelimiz değil. More Sentences
7	Genel	mesleki derece	professional degree i.
The Bachelor of Architecture is a five-year professional degree. Mimarlık Lisansı beş yıllık bir mesleki derecedir. More Sentences
8	Genel	sıfır (derece)	zero i.
The temperature outside dropped to zero degrees Celsius. Dışarıdaki sıcaklık sıfır santigrat dereceye düştü. More Sentences
9	Genel	(derece/ödül) vermek	confer f.
An honorary doctorate was conferred on him by Oxford University. Oxford Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verilmiştir. More Sentences
10	Genel	(derece vb.) göstermek	register f.
Today's temperature reached an all-time high according to the number registered on the thermometer. Termometrenin gösterdiği sayıya göre bugünün sıcaklığı tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. More Sentences
11	Genel	son derece mutlu	on cloud nine s.
Tom was on cloud nine today. Tom bugün son derece mutluydu. More Sentences
12	Genel	son derece	ultra s.
The Urban LITE, ultra minimalistic and highly functional, won the prestigious German Design Award 2018. Ultra minimalist ve son derece işlevsel Urban LITE, prestijli Alman Tasarım Ödülü 2018'i kazandı. More Sentences
13	Genel	son derece	utmost s.
This document is of utmost importance. Bu belge son derece önemli. More Sentences
14	Genel	son derece nadir	extremely rare s.
This kind of consensus really is extremely rare. Bu tür bir fikir birliği gerçekten son derece nadirdir. More Sentences
15	Genel	son derece önemli	extremely important s.
This is why it is also extremely important for control and sanctions to be harmonised at international level. Bu nedenle denetim ve yaptırımların uluslararası düzeyde uyumlaştırılması da son derece önemlidir. More Sentences
16	Genel	son derece önemli	highly important s.
The effective annual interest rate in particular is highly important for the consumer. Özellikle efektif yıllık faiz oranı tüketici için son derece önemlidir. More Sentences
17	Genel	son derece iyi	exceptionally good s.
But the answer contained in this report is exceptionally good. Ancak bu raporda yer alan cevap son derece iyidir. More Sentences
18	Genel	son derece popüler	extremely popular s.
The MACD is an extremely popular indicator used in technical analysis. MACD, teknik analizde kullanılan son derece popüler bir göstergedir. More Sentences
19	Genel	son derece iyi	extremely good s.
We had an extremely good vote in the committee, which improved the proposal for a directive. Komitede son derece iyi bir oylama yaptık ve bu da yönerge önerisini geliştirdi. More Sentences
20	Genel	o derece	that s.
Because I do believe artists are that powerful. Çünkü sanatçıların o derece güçlü olduğuna inanıyorum. More Sentences
21	Genel	üçüncü derece	third-degree s.
A third-degree burn affects the deepest tissue of the tongue. Üçüncü derece yanık dilin en derin dokusunu etkiler. More Sentences
22	Genel	bu derece	this s.
Using this degree of firmness now would help to maintain peace in the future. Şimdi bu derece kararlı olmak gelecekte de barışın korunmasına yardımcı olacaktır. More Sentences
23	Genel	son derece	damn s.
The crisis put us into a damn bad situation. Kriz bizi son derece kötü bir duruma soktu. More Sentences
24	Genel	son derece nadir	exceedingly rare s.
Such allergic reactions to steroids are exceedingly rare. Steroidlere karşı bu tür alerjik reaksiyonlar son derece nadirdir. More Sentences
25	Genel	aşırı derece	extreme s.
Burning waste and calling it recovery is stretching the imagination to the extreme. Atık yakmak ve buna geri kazanım demek hayal gücünü aşırı derecede zorlamaktır. More Sentences
26	Genel	son derece	enormously zf.
I have appreciated enormously the cooperation with Members of the European Parliament. Avrupa Parlamentosu Üyeleri ile işbirliğini son derece takdir ettim. More Sentences
27	Genel	son derece	intensely zf.
Harper was intensely passionate about football. Harper futbola son derece tutkuluydu. More Sentences
28	Genel	son derece	exceedingly zf.
Mr. Bancroft became exceedingly disconcerted about the prospect of the company. Bay Bancroft şirketin geleceği konusunda son derece tedirgin olmuştu. More Sentences
29	Genel	son derece	extremely zf.
William was an extremely gifted pianist. William son derece yetenekli bir piyanistti. More Sentences
30	Genel	son derece	highly zf.
We do have to take account of the often highly contradictory emotions of the general public. Halkın genellikle son derece çelişkili olan duygularını dikkate almak zorundayız. More Sentences
31	Genel	son derece	terribly zf.
I am terribly excited about this night's match. Bu geceki maç için son derece heyecanlıyım. More Sentences
32	Genel	son derece	desperately zf.
This is desperately needed, for we have been talking about European energy levies unproductively for the past decade. Son on yıldır Avrupa enerji vergileri hakkında verimsiz bir şekilde konuştuğumuz için buna son derece ihtiyaç var. More Sentences
33	Genel	son derece	awfully zf.
You seem awfully sure of that. Bundan son derece emin görünüyorsun. More Sentences
34	Genel	son derece	in the extreme zf.
This means that this political factor is urgent in the extreme and enlargement criteria need to be laid down. Bu da siyasi faktörün son derece acil olduğu ve genişleme kriterlerinin ortaya konması gerektiği anlamına gelmektedir. More Sentences
35	Genel	son derece	exceptionally zf.
The town has an exceptionally rich heritage of historic buildings. Kasaba, tarihi binalar açısından son derece zengin bir mirasa sahiptir. More Sentences
36	Genel	son derece	deadly zf.
The terrorist threat is deadly serious. Terör tehdidi son derece ciddidir. More Sentences
37	Genel	son derece	vitally zf.
That is the vitally important and utterly fundamental strategy that we must pursue. İzlememiz gereken hayati derecede önemli ve son derece temel strateji budur. More Sentences
38	Genel	son derece	immensely zf.
The rule of law principle is an immensely important issue. Hukukun üstünlüğü ilkesi son derece önemli bir konudur. More Sentences
39	Genel	son derece	tremendously zf.
However old they may be, they are still tremendously up-to-date. Ne kadar eski olurlarsa olsunlar, yine de son derece günceldirler. More Sentences
40	Genel	son derece	deeply zf.
I find that deeply regrettable. Bunu son derece üzücü buluyorum. More Sentences
41	Genel	son derece	profoundly zf.
We witnessed yesterday a profoundly shocking event. Dün son derece sarsıcı bir olaya tanık olduk. More Sentences
42	Genel	son derece	eminently zf.
She seems eminently suitable for the task. Bu görev için son derece uygun görünüyor. More Sentences
43	Genel	son derece	critically zf.
Ireland's future relationship with the European Union is a critically important matter. İrlanda'nın Avrupa Birliği ile gelecekteki ilişkisi son derece önemli bir konudur. More Sentences
44	Genel	son derece	acutely zf.
The Commission is acutely aware of the weight of these catastrophes. Komisyon bu felaketlerin ağırlığının son derece farkındadır. More Sentences
45	Genel	son derece	incredibly zf.
Nonetheless, I believe that we should be aware of the fact that we are embarking upon an incredibly risky game. Bununla birlikte son derece riskli bir oyuna giriştiğimizin farkında olmamız gerektiğine inanıyorum. More Sentences
46	Genel	son derece	incredibly zf.
It is therefore incredibly important that we set to work on involving people in this work. Bu nedenle insanları bu çalışmaya dahil etmek üzere çalışmaya başlamamız son derece önemlidir. More Sentences
47	Genel	son derece	remarkably zf.
It was a remarkably good film. Son derece iyi bir filmdi. More Sentences
48	Genel	son derece	supremely zf.
She was supremely confident in her abilities. Kadın, yeteneklerinden son derece emin. More Sentences
İfadeler
49	İfadeler	son derece haklı	quite right expr.
You are, of course, quite right to keep reverting to this question. Elbette bu soruya dönüp durmakta son derece haklısınız. More Sentences
Genel
50	Genel	olumlu derece	positive i.
51	Genel	avrupa toplulukları ilk derece mahkemesi	court of first instance of the european communities i.
52	Genel	üçüncü derece	tertiary i.
53	Genel	morfin alışkanlığının ya da miktarının derece derece azaltılarak kesilmesi	demorphinisation i.
54	Genel	son derece azimli	dogged perseverance i.
55	Genel	son derece beceriksizce yapılmış bir taklit	travesty i.
56	Genel	disipline son derece önem veren amir	martinet i.
57	Genel	orta derece hasar	moderate damage i.
58	Genel	orta derece	middle level i.
59	Genel	son derece hoş	overnice i.
60	Genel	manyetik maddelerin manyetik alan içinde 90 derece açıyla sıralanışı	diamagnetism i.
61	Genel	son derece soğuk olma durumu	frigidity i.
62	Genel	tehlike şiddet derece kategorileri	hazard severity categories i.
63	Genel	yüksek derece	high level i.
64	Genel	belirli bir konuya son derece yabancı olan insan topluluğu (bihaber kitle)	uninitiate i.
65	Genel	onursal derece	honorary degree i.
66	Genel	manyetik alan içine konulduğunda 90 derece açıyla dönme yapan madde	diamagnet i.
67	Genel	ilk başta son derece mantıklı gelen sonrasında anlamsızlaşan düşünce	epiphanot i.
68	Genel	son derece	extremity i.
69	Genel	topolojik derece	topological degree i.
70	Genel	son derece sesli müzik sistemi (araba vb)	king kong i.
71	Genel	smokin ve beyaz papyondan oluşan son derece resmi erkek akşam kıyafeti	white tie i.
72	Genel	en üstün derece	superlative i.
73	Genel	ikinci derece	second class i.
74	Genel	üçüncü derece	third degree i.
75	Genel	eksi yedi derece	minus seven degrees i.
76	Genel	ikinci derece düzgeç	second order system i.
77	Genel	az bir derece/miktar	touch i.
78	Genel	1. derece doğal sit alanı	grade 1 natural site area i.
79	Genel	son derece cazip ya da dikkat çekici kişi veya şey	showstopper i.
80	Genel	derece derece değişme	gradation i.
81	Genel	derece derece yükselen sıralar	gradine i.
82	Genel	doksan derece dönüş	90-degree turn i.
83	Genel	üçyüz altmış derece dönüş	360-degree turn i.
84	Genel	yüz seksen derece dönüş	180-degree turn i.
85	Genel	birinci derece tarihi eser	first-degree historical monument i.
86	Genel	kendini abartılı bir şekilde önemli gören ikinci derece çalışan	jack-in-office i.
87	Genel	son derece enerjik kimse	self-starter i.
88	Genel	son derece üzücü	tear-jerker i.
89	Genel	son derece	extreme i.
90	Genel	en düşük derece	minimum i.
91	Genel	son derece hızlı biçimde yayılan ve kontrol altına alınamayan orman yangını	crown fire i.
92	Genel	derece derece çıkma	gradation i.
93	Genel	derece derece inme	gradation i.
94	Genel	birinci derece akraba	first degree relative i.
95	Genel	üçüncü derece akrabalık	third-degree relative i.
96	Genel	gölgede kırk derece	40 degrees in the shade i.
97	Genel	gölgede kırk derece	40 degrees celsius in the shade i.
98	Genel	gölgede 40 derece	40 degrees celsius in the shade i.
99	Genel	gölgede 40 derece	40 degrees in the shade i.
100	Genel	birinci derece akraba	immediate family i.
101	Genel	üçüncü derece akrabalar	third degree relatives i.
102	Genel	zayıf derece	poor degree i.
103	Genel	son derece kısa boylu insanlar	little people i.
104	Genel	santigrat derece	centigrade degrees i.
105	Genel	birinci derece akrabalar	immediate relatives i.
106	Genel	korece nehrin güneyi anlamına gelen güney kore'de son derece varlıklı bir muhit	kangnam i.
107	Genel	korece nehrin güneyi anlamına gelen güney kore'de son derece varlıklı bir muhit	gangnam i.
108	Genel	ikinci derece tedbirler	low-regret measures i.
109	Genel	derece verme yetkisi	degree awarding power i.
110	Genel	profesyonel derece	professional degree i.
111	Genel	abd'de şükran günü'nden sonraki ilk cuma günü kutlanan gün boyunca tüketicilerin hemen hemen tüm ürünleri son derece indirimli fiyatlarla aldıkları gün	black friday i.
112	Genel	elde edilebilecek en yüksek derece	ultima thule i.
113	Genel	(tavırda/davranışta) 180 derece değişim	backflip i.
114	Genel	(tavırda/davranışta) 180 derece değişim	backflipping i.
115	Genel	(tavırda/davranışta) 180 derece değişim	backflip i.
116	Genel	son derece belirsiz durum	tightrope i.
117	Genel	son derece riskli yol	tightrope i.
118	Genel	son derece yıkıcı çatışma	armageddon i.
119	Genel	son derece kesin olma	ultraprecision i.
120	Genel	son derece doğru olma	ultraprecision i.
121	Genel	son derece hatasız olma	ultraprecision i.
122	Genel	yüz seksen derece değişme	bit flip i.
123	Genel	masonlukta üçüncü derece	master mason i.
124	Genel	akademik derece verme	laureation i.
125	Genel	belirli bir derece	manner i.
126	Genel	fark yaratan miktar veya derece	margent i.
127	Genel	ölçüm, miktar veya derece farkı	margin i.
128	Genel	aşırı olmayan kapsam veya derece	measure i.
129	Genel	verilen miktar veya derece	measure i.
130	Genel	yeterli veya uygun derece	measure i.
131	Genel	orta derece	medium i.
132	Genel	son derece bağnaz kimse	wowser [australia] i.
133	Genel	son derece tutucu kimse	wowser [australia] i.
134	Genel	son derece zalim ve acımasız olma	heinousness i.
135	Genel	yüksek derece	high i.
136	Genel	yüksek derece (miktar, güç)	highness i.
137	Genel	son derece memnun etme	oblectation i.
138	Genel	sağa doğru 180 derece dönme	rightabout i.
139	Genel	son derece uzunluk	longsomeness i.
140	Genel	belirli şartla altında elde edilen en yüksek derece	optimum i.
141	Genel	son derece serbest fikirli olma	overfreedom i.
142	Genel	en üst derece (gurur veya zenginlik)	ruff [obsolete] i.
143	Genel	son derece kötü niyetli kimse	devil i.
144	Genel	manyetik alan içine koyulduğunda 90 derece açıyla dönme yapan madde	diamagnetic i.
145	Genel	önemli derece	considerable i.
146	Genel	en yüksek derece	peak i.
147	Genel	azalan derece	peg i.
148	Genel	birinci derece	forerank i.
149	Genel	dizide boyut veya miktara bağlı derece	order i.
150	Genel	en aşırı derece	outrance [obsolete] i.
151	Genel	en uç derece	outrance [obsolete] i.
152	Genel	son derece beceriksizce yapılmış bir taklit	parody i.
153	Genel	son derece tehlikeli görevi olan asker	perdue [obsolete] i.
154	Genel	son derece tehlikeli bir görevi olan asker	perdu [obsolete] i.
155	Genel	en yüksek derece/mertebe	pitch i.
156	Genel	yüz seksen derece değişme	somersault i.
157	Genel	son derece akıllı olan adam	solomon i.
158	Genel	düşük derece	subordination [obsolete] i.
159	Genel	(çin yoyosunda) bir çubuğu serbest bırakılarak 360 derece döndüren hareket	suicide i.
160	Genel	yüz seksen derece değişim	summersault i.
161	Genel	yüz seksen derece değişme	summersault i.
162	Genel	santigrat derece	celsius i.
163	Genel	birinci derece yakın	immediate family i.
164	Genel	birinci derece akraba	immediate family i.
165	Genel	(ingiliz üniversitelerinde) en düşük derece	third i.
166	Genel	derece derece yükselen sıralar	retable i.
167	Genel	en yüksek derece	full i.
168	Genel	derece vermek	grading f.
169	Genel	birisini son derece dikkatli bir gözle incelemek	watch someone with an eagle eye f.
170	Genel	üstün olmak (sayı/nüfuz/kuvvet/etki/derece açısından)	predominate f.
171	Genel	son derece öfkelenmek	see red f.
172	Genel	birisini son derece dikkatli bir biçimde izlemek	watch someone with eagle eye f.
173	Genel	yüzseksen derece döndürmek	rotate 180° degrees f.
174	Genel	akademik derece vermek	confer on f.
175	Genel	son derece aykırı gelmek	be abhorrent to f.
176	Genel	son derece ters gelmek	be abhorrent to f.
177	Genel	derece almak	place in a competition f.
178	Genel	son derece güvenilir olmak	be as good as one's bond f.
179	Genel	akademik derece vermek	confer upon f.
180	Genel	derece yapmak	rank (first/second etc) in f.
181	Genel	son derece kararlı olmak	be adamant on f.
182	Genel	göstermek (derece vb)	register f.
183	Genel	derece kazanmak	place (in a competition) f.
184	Genel	derece indirmek	downgrade f.
185	Genel	çalışmalarıyla kendini ispatlayarak derece derece terfi etmek	work one's way up f.
186	Genel	180 derece çevirmek	rotate something by 180 degrees f.
187	Genel	180 derece çevirmek	rotate 180 degrees f.
188	Genel	180 derece döndürmek	rotate something by 180 degrees f.
189	Genel	180 derece döndürmek	rotate 180 degrees f.
190	Genel	derece almak	graduate f.
191	Genel	son derece tartışmalı bir konu halini almak	become a highly controversial topic f.
192	Genel	son derece önemli bulmak	find it very/extremely important f.
193	Genel	bacakları 180 derece açmak	do a split f.
194	Genel	bacakları 180 derece açmak	do the split f.
195	Genel	son derece sıkıcı olmak	be extremely boring f.
196	Genel	360 derece dönmek	rotate 360 degrees f.
197	Genel	son derece bağlı/sadık olmak	be fiercely loyal f.
198	Genel	derece derece artmak ya da azalmak	ratchet f.
199	Genel	kazanmış olmak (akademik derece)	hold f.
200	Genel	verilmiş olmak (akademik derece)	hold f.
201	Genel	derece vermek	degree f.
202	Genel	derece derece geçmek	graduate f.
203	Genel	derece almadan bitirmek (birleşik krallık üniversitelerinde)	gulf [uk] f.
204	Genel	bir şeyin son derece lehinde sonuçlanmak	plump f.
205	Genel	(adayı) sınav veya derece için üniversite yetkililerinin önüne getirmek	present f.
206	Genel	(bir derece, sertifika veya ödüle) başvurmak	sit f.
207	Genel	son derece kötü olmak	stink f.
208	Genel	keyfine son derece düşkün	voluptuous s.
209	Genel	derece derece artan	progressive s.
210	Genel	son derece	darned s.
211	Genel	son derece	intense s.
212	Genel	son derece saçma	highly odd s.
213	Genel	birinci derece	linear s.
214	Genel	son derece	sublime s.
215	Genel	son derece tehlikeli	breakneck s.
216	Genel	son derece sıcak ve kurak	torrid s.
217	Genel	birinci derece önemli	fundamental s.
218	Genel	son derece güzel	superfine s.
219	Genel	son derece	uttermost s.
220	Genel	son derece	damned s.
221	Genel	son derece	last s.
222	Genel	derece derece olan	gradual s.
223	Genel	son derece protestanca (bir yaklaşım vb)	evangelical s.
224	Genel	son derece biçimsiz	hideous s.
225	Genel	son derece	gloating s.
226	Genel	son derece sefil	wretched s.
227	Genel	en az derece	least s.
228	Genel	son derece	veriest s.
229	Genel	son derece	direful s.
230	Genel	aşırı derece küçük	runty s.
231	Genel	son derece modern	ultramodern s.
232	Genel	son derece yüzsüz	as bold as brass s.
233	Genel	son derece dikkatsiz	sloppy s.
234	Genel	son derece	utter s.
235	Genel	son derece kötü	abject s.
236	Genel	son derece	thundering s.
237	Genel	önemsiz (fark/derece vb)	nominal s.
238	Genel	büyük (derece/miktar)	great s.
239	Genel	son derece küçük	infinitesimal s.
240	Genel	son derece çirkin	skanky s.
241	Genel	son derece kararlı	adamant s.
242	Genel	derece derece	gradual s.
243	Genel	son derece	arrant s.
244	Genel	son derece kararlı	adamant on s.
245	Genel	derece gösteren	ordinal s.
246	Genel	aşırı derece karanlık	gloomful s.
247	Genel	alanında son derece yetenekli	crackerjack s.
248	Genel	son derece kalifiye	highly qualified s.
249	Genel	son derece vasıflı	highly qualified s.
250	Genel	son derece yetenekli	highly qualified s.
251	Genel	kendine son derece güvenen	overconfident s.
252	Genel	son derece saygın	highly regarded s.
253	Genel	son derece etkili	impelling s.
254	Genel	son derece samimi	lovey-dovey s.
255	Genel	son derece etkileyici	eye-popping s.
256	Genel	son derece öfkelenmiş	red-hot s.
257	Genel	son derece nitelikli	well-qualified s.
258	Genel	son derece kaliteli	well-qualified s.
259	Genel	-e son derece karşı	damning s.
260	Genel	üçüncü (derece)	tertiary s.
261	Genel	son derece saygın	highly reputable s.
262	Genel	son derece ilgili	deeply concerned s.
263	Genel	son derece endişeli	deeply concerned s.
264	Genel	son derece önemli	critical s.
265	Genel	son derece önemli	vital s.
266	Genel	ileri derece	advanced s.
267	Genel	son derece zeki	too clever s.
268	Genel	aşırı/son derece meşgul veya yoğun	extremely busy s.
269	Genel	son derece hafif	featherlight s.
270	Genel	son derece	abject s.
271	Genel	son derece keyifli	highly enjoyable s.
272	Genel	son derece eğlenceli	highly enjoyable s.
273	Genel	son derece heyecan verici/popüler	red hot s.
274	Genel	ikinci derece statüsü olan	associate s.
275	Genel	santigrat derece ile ilgili	centigrade s.
276	Genel	son derece yalnız	exceedingly lonely s.
277	Genel	kendini son derece adamış	highly-committed s.
278	Genel	son derece hassas	ultrasensitive s.
279	Genel	son derece başarılı	incandescent s.
280	Genel	son derece zehirli	highly poisonous s.
281	Genel	son derece süslü	highly touted s.
282	Genel	son derece yaygın	overbroad s.
283	Genel	son derece ateşli ve saldırgan	take-no-prisoners s.
284	Genel	son derece	raging s.
285	Genel	aşırı derece	raging s.
286	Genel	son derece canlı renk	acid s.
287	Genel	son derece pahalı	extremely costly s.
288	Genel	son derece zarif	neat s.
289	Genel	son derece yanıcı	tindery s.
290	Genel	son derece aptalca	tomfool s.
291	Genel	son derece sıra dışı	tonitruant s.
292	Genel	son derece sıra dışı	tonitruous s.
293	Genel	dokunmaya son derece duyarlı	touchy s.
294	Genel	son derece hassas	tremulous s.
295	Genel	son derece temiz	antiseptic s.
296	Genel	son derece derli toplu	antiseptic s.
297	Genel	son derece kesin	ultraprecise s.
298	Genel	son derece hatasız	ultraprecise s.
299	Genel	son derece doğru	ultraprecise s.
300	Genel	son derece riskli	awful s.
301	Genel	son derece etkileyici	awful s.
302	Genel	son derece zararlı	awful s.
303	Genel	son derece kötü	gosh–awful s.
304	Genel	son derece tehlikeli	awful s.
305	Genel	son derece nahoş	gosh–awful s.
306	Genel	son derece	errant s.
307	Genel	son derece yoğun	industrial-strength s.
308	Genel	son derece yoğun	weapons-grade s.
309	Genel	son derece dayanıklı	industrial-strength s.
310	Genel	son derece güçlü	weapons-grade s.
311	Genel	son derece güçlü	industrial-strength s.
312	Genel	son derece dayanıklı	weapons-grade s.
313	Genel	son derece	living s.
314	Genel	son derece	black s.
315	Genel	yüksek bir ses gibi son derece dikkat çekici ve bariz	blaring s.
316	Genel	o derece	what s.
317	Genel	orta derece	medioxumous s.
318	Genel	son derece isabetli	microscopic s.
319	Genel	son derece isabetli	microscopical s.
320	Genel	son derece	mortal s.
321	Genel	son derece harap	bombed-out s.
322	Genel	son derece ve bariz suç olan	heinous s.
323	Genel	son derece büyük	hellacious s.
324	Genel	son derece zor	hellacious s.
325	Genel	(ingiltere'deki devlet okullarında) aynı soyada sahip iki veya daha çok oğlan çocuğu arasında yaş veya derece bakımından ikinci sırada gelen	minor s.
326	Genel	son derece iyi	brag s.
327	Genel	aşırı derece ağır	breakback s.
328	Genel	son derece yanlış	horrible s.
329	Genel	son derece önemli	monumental s.
330	Genel	son derece dokunaklı	rhapsodic s.
331	Genel	son derece uygun	hypercorrect s.
332	Genel	son derece etkili	moving s.
333	Genel	son derece başarılı	gangbuster s.
334	Genel	son derece başarılı	gangbusters s.
335	Genel	son derece mükemmel	gangbusters s.
336	Genel	son derece doğru	rigorous s.
337	Genel	son derece kötü	gnarly s.
338	Genel	son derece hoş	dainty s.
339	Genel	son derece engin ve adil	green s.
340	Genel	son derece uzun	longsome s.
341	Genel	son derece müşkülpesent	overcurious [obsolete] s.
342	Genel	son derece kurnaz	overcunning s.
343	Genel	son derece doğrudan	overdirect s.
344	Genel	son derece tiksindirici	overfoul s.
345	Genel	son derece hür	overfree s.
346	Genel	son derece rahatsız edici	overfraught s.
347	Genel	son derece zor beğenen	overfussy s.
348	Genel	son derece verimli	overfruitful s.
349	Genel	son derece serbest fikirli	overfree s.
350	Genel	son derece açık sözlü	overfrank s.
351	Genel	son derece sert	overhard s.
352	Genel	son derece başıboş	overidle s.
353	Genel	son derece uyanık	overknowing s.
354	Genel	son derece neşeli	overhappy s.
355	Genel	son derece inatçı	overinsistent s.
356	Genel	son derece tamahkar	overgreedy s.
357	Genel	son derece gergin	overintense s.
358	Genel	son derece serbest fikirli	overliberal s.
359	Genel	son derece iffetsiz	overlewd [obsolete] s.
360	Genel	son derece çekici	overluscious s.
361	Genel	son derece ciddi	overserious s.
362	Genel	son derece sıcak	roasting s.
363	Genel	son derece etkili	impellent s.
364	Genel	son derece	omnipotent [obsolete] s.
365	Genel	son derece sabırlı	omnipatient s.
366	Genel	son derece kararlı	inexorable s.
367	Genel	son derece	ingrained s.
368	Genel	son derece etkili	drive s.
369	Genel	son derece arzulanan	fantabulous s.
370	Genel	son derece yeni	fangled s.
371	Genel	son derece kararlı	ironclad s.
372	Genel	son derece önemli	climacterical s.
373	Genel	son derece güçlü	pounding s.
374	Genel	sözcükte üçüncü derece vurguya ait veya ilgili	tertiary s.
375	Genel	son derece zararlı	deadly s.
376	Genel	birinci derece	first-string s.
377	Genel	son derece hareketli	flying s.
378	Genel	son derece belirsiz	foggiest s.
379	Genel	ikinci derece	second-class s.
380	Genel	son derece sıcak	seething s.
381	Genel	son derece zarif	silken s.
382	Genel	son derece ender	exceedingly rare s.
383	Genel	son derece muazzam	superexcellent s.
384	Genel	son derece çağdaş	supermodern s.
385	Genel	derece derece	of various degrees zf.
386	Genel	son derece	with a vengeance zf.
387	Genel	son derece	to the utmost zf.
388	Genel	son derece	in some highest degree zf.
389	Genel	son derece	cruelly zf.
390	Genel	son derece	unco zf.
391	Genel	son derece küçük bir şekilde	infinitesimally zf.
392	Genel	son derece	in the highest degree zf.
393	Genel	son derece komik bir şekilde	killingly zf.
394	Genel	derece derece	by degrees zf.
395	Genel	son derece	jolly zf.
396	Genel	son derece	mightily zf.
397	Genel	son derece	revoltingly zf.
398	Genel	son derece komik bir şekilde	sidesplittingly zf.
399	Genel	son derece	almighty zf.
400	Genel	son derece	out and out zf.
401	Genel	son derece	to the nth degree zf.
402	Genel	son derece modern	up to the minute zf.
403	Genel	derece derece	by easy stages zf.
404	Genel	son derece	beyond measure zf.
405	Genel	derece derece	step by step zf.
406	Genel	son derece	sadly zf.
407	Genel	son derece	rattling zf.
408	Genel	son derece gizli bir şekilde	in strict confidence zf.
409	Genel	son derece	strongly zf.
410	Genel	bir derece	to a certain extent zf.
411	Genel	son derece	infinitely zf.
412	Genel	son derece karanlık biçimde	darkliestly zf.
413	Genel	son derece	surpassingly zf.
414	Genel	derece derece	gradually zf.
415	Genel	derece derece	progressively zf.
416	Genel	son derece	vengeancely zf.
417	Genel	son derece	all-fired zf.
418	Genel	son derece	out-and-out zf.
419	Genel	derece derece	stepwise zf.
420	Genel	son derece detaylı biçimde	in great detail zf.
421	Genel	ileri derece	to the highest degree zf.
422	Genel	ileri derece	on highest degree zf.
423	Genel	sonuncu ama son derece önemli olarak	last but not least zf.
424	Genel	son derece	staggeringly zf.
425	Genel	ne derece	to what extent zf.
426	Genel	son derece başarılı bir seviyede	at a very successful level zf.
427	Genel	son derece	majorly zf.
428	Genel	son derece üzücü bir biçimde	devouringly zf.
429	Genel	bu derece	thus zf.
430	Genel	son derece	unaccountably zf.
431	Genel	son derece	terrible zf.
432	Genel	son derece	downright zf.
433	Genel	son derece	thumping zf.
434	Genel	o derece	to that extent zf.
435	Genel	son derece	unboundably zf.
436	Genel	son derece	ungodly zf.
437	Genel	o derece	yay zf.
438	Genel	son derece	main [obsolete] zf.
439	Genel	son derece	mainly [uk] zf.
440	Genel	son derece	black [uk] zf.
441	Genel	son derece	whacking zf.
442	Genel	son derece	blindingly zf.
443	Genel	son derece isabetli bir şekilde	microscopically zf.
444	Genel	son derece	bone zf.
445	Genel	son derece	hella zf.
446	Genel	son derece	hellishly zf.
447	Genel	derece derece	limbmeal zf.
448	Genel	son derece başarılı	gangbusters zf.
449	Genel	son derece mükemmel	gangbusters zf.
450	Genel	son derece doğru olarak	rigorously zf.
451	Genel	son derece	damned zf.
452	Genel	son derece	giantly zf.
453	Genel	son derece	heavenly zf.
454	Genel	aşırı derece	heavenly zf.
455	Genel	son derece liberal biçimde	overfreely zf.
456	Genel	son derece açık fikirli bir şekilde	overliberally zf.
457	Genel	son derece	roaring zf.
458	Genel	son derece	deuced zf.
459	Genel	son derece kararlı bir halde	inexorably zf.
460	Genel	son derece	crashingly zf.
461	Genel	son derece	done [dialect] zf.
462	Genel	bu derece	ferforth zf.
463	Genel	son derece	doggone zf.
464	Genel	son derece	doggoned zf.
465	Genel	son derece	flat-out [us] zf.
466	Genel	son derece	parlous zf.
467	Genel	son derece	cruel [dialect] zf.
468	Genel	son derece	screamingly zf.
469	Genel	bu derece	so ferforth zf.
470	Genel	son derece	something zf.
471	Genel	son derece	surpassing zf.
472	Genel	o derece	that zf.
473	Genel	son derece	wildly zf.
474	Genel	son derece	staving zf.
475	Genel	son derece	spankingly zf.
476	Genel	son derece	stour zf.
477	Genel	son derece	full-bore zf.
478	Genel	son derece	furthest zf.
479	Genel	son derece	furiously zf.
480	Genel	son derece	full zf.
481	Genel	son derece	properly zf.
482	Genel	ilave niteliğindeki belirsiz miktar veya derece	some zm.
483	Genel	son derece küçük anlamı veren ön ek	nano- ök.
484	Genel	son derece küçük anlamı veren ön ek	nanno- ök.
485	Genel	son derece anlamına gelen ön ek	pre- ök.
486	Genel	son derece	ultra ök.
487	Genel	derece belirten son ek	-dom snk.
Öbek Fiiller
488	Öbek Fiiller	yüzseksen derece dönmek	flip around f.
489	Öbek Fiiller	(bir derece vb daha) azalmak	notch down f.
490	Öbek Fiiller	(derece, süre) yapmak	come in f.
491	Öbek Fiiller	bir şeye belli bir değer/derece vermek	rate something at something f.
492	Öbek Fiiller	belli bir değer/derece vermek	rate at (something) f.
493	Öbek Fiiller	birini bir ödül/derece ile onurlandırmak	confer something upon someone f.
494	Öbek Fiiller	birine bir derece/ödül vermek	confer something upon someone f.
495	Öbek Fiiller	birini bir ödül/derece ile onurlandırmak	confer something on someone f.
496	Öbek Fiiller	birine bir derece/ödül vermek	confer something on someone f.
497	Öbek Fiiller	belli bir değer/derece vermek	rate at f.
İfadeler
498	İfadeler	son derece ayrışık bir biçimde	with a high degree of resolution zf.
499	İfadeler	ürünlere karışıklık yaratacak derece benzer	confusingly similar to the products expr.
500	İfadeler	o derece ki	such an extent that expr.