|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
all i.
|
tüm |
|
And if you add in all the Council's administrative expenditure, the Council has awarded itself an 11% increase.
Konseyin tüm idari harcamalarını da eklerseniz, Konsey kendisine %11'lik bir artış sağladı.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
know-it-all i.
|
bilmiş |
|
Tom is a know-it-all.
Tom her şeyi biliyor.
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
all the time zf.
|
hep |
|
People ask me that question all the time.
İnsanlar bana hep bu soruyu soruyor.
More Sentences
|
| 4 |
Yaygın Kullanım |
all the time zf.
|
her zaman |
|
Would this not have a better effect than tightening the standards all the time?
Bu, standartları her zaman sıkılaştırmaktan daha iyi bir etki yaratmaz mı?
More Sentences
|
| 5 |
Yaygın Kullanım |
first of all zf.
|
ilk önce |
|
First of all, I'm very worried about my daughter's health.
İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
More Sentences
|
| 6 |
Yaygın Kullanım |
first of all zf.
|
ilk olarak |
|
The boy told his mother about it first of all when he got home.
Çocuk eve döndüğünde ilk olarak annesine anlattı.
More Sentences
|
| 7 |
Yaygın Kullanım |
all the way zf.
|
sonuna kadar |
|
That is why I feel that we must go all the way and push for a majority vote at Barcelona too.
Bu nedenle sonuna kadar gitmemiz ve Barselona'da da çoğunluk oyu için bastırmamız gerektiğini düşünüyorum.
More Sentences
|
| General |
|
| 8 |
Genel |
all i.
|
her şey |
|
If I have read the situation correctly, it is all tied up with an enormous number of technical issues.
Eğer durumu doğru okuduysam, her şey muazzam sayıda teknik sorunla bağlantılı.
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
all i.
|
tümünü |
|
Tom drank the whole bottle of wine all by himself.
Tom bütün bir şişe şarabın tümünü tek başına içti.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
all i.
|
tümü |
|
These future advantages are all contained in this block exemption regulation.
Gelecekteki bu avantajların tümü bu blok muafiyet yönetmeliğinde yer almaktadır.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
all i.
|
herkes |
|
It is no doubt evident to all that this is a challenge to Europe.
Bunun Avrupa için bir meydan okuma olduğu şüphesiz herkes için açıktır.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
end-all i.
|
son |
|
Fourthly, money and balance sheets are, after all, not the be-all and end-all.
Dördüncü olarak para ve bilançolar her şeyin başı ve sonu değildir.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
cure-all i.
|
her derde deva |
|
I am not a believer in magic formulas or cure-alls.
Sihirli formüllere ya da her derde deva ilaçlara inanan biri değilim.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
all these developments i.
|
tüm bu gelişmeler |
|
I can assure you that Parliament will be kept fully informed of all these developments.
Parlamentonun tüm bu gelişmeler hakkında tam olarak bilgilendirileceği konusunda sizi temin ederim.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
all sorts i.
|
her çeşit |
|
Tom can do all sorts of things quite well.
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
all times i.
|
tüm zamanlar |
|
In my opinion, Åchelon is one of the greatest scandals of all time.
Bana göre Åchelon tüm zamanların en büyük skandallarından biridir.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
all the points i.
|
tüm noktalar |
|
You have provided concise answers to all the points, and more or less within your allotted speaking time.
Tüm noktalara özlü yanıtlar verdiniz ve bunu aşağı yukarı size ayrılan konuşma süresi içinde yaptınız.
More Sentences
|
|
|
| 18 |
Genel |
all time high i.
|
en yüksek seviye |
|
The number of jobless is at an all time high.
İşsiz sayısı tüm zamanların en yüksek seviyesinde.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
all the people i.
|
bütün insanlar |
|
All the people who go to church believe in God.
Kiliseye giden bütün insanlar Tanrıya inanır.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
all the people i.
|
tüm insanlar |
|
All the people who feature in today's headlines are flooding into Sangatte.
Bugünün manşetlerinde yer alan tüm insanlar Sangatte'ye akın ediyor.
More Sentences
|
| 21 |
Genel |
all people i.
|
bütün insanlar |
|
All people are born with the same rights.
Bütün insanlar aynı haklarla doğar.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
all people i.
|
tüm insanlar |
|
The civilised world, all civilised people, all people aware of their own dignity, are against war.
Uygar dünya, tüm uygar insanlar, kendi haysiyetlerinin farkında olan tüm insanlar savaşa karşıdır.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
all students i.
|
tüm öğrenciler |
|
All students are supposed to know the school regulations.
Tüm öğrencilerin okul kurallarını bilmesi gerekiyor.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
all i.
|
bütün servet |
|
Despite all his wealth, he is stingy.
Bütün servetine rağmen, o cimridir.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
all kinds i.
|
her çeşit |
|
I hate insects of all kinds.
Her çeşit böcekten nefret ederim.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
all kinds i.
|
her tip |
|
I read all kinds of books.
Her tip kitabı okurum.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
be all ears f.
|
dikkatle dinlemek |
|
I am all ears.
Dikkatle dinliyorum.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
be all ears f.
|
kulak kesilmek |
|
We were all ears.
Hepimiz kulak kesildik.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
be all alone f.
|
yapayalnız olmak |
|
Tom thought he was going to be all alone.
Tom yapayalnız olacağını düşündü.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
pull an all-nighter f.
|
bütün gece çalışmak |
|
When I was a university student, I always pulled an all-nighter before a test.
Üniversite öğrencisiyken, sınavlardan önce hep bütün gece çalışırdım.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
exceed all expectations f.
|
tüm beklentileri aşmak |
|
The wonderful performance of this actress exceeded all expectations.
Bu aktrisin muhteşem performansı tüm beklentileri aştı.
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
tell all f.
|
her şeyi anlatmak |
|
The most interesting information comes from children, for they tell all they know and then stop.
En ilginç bilgi çocuklardan gelir, zira onlar bildikleri her şeyi anlatır ve sonra durur.
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
all the s.
|
bütün |
|
I do not understand what all the fuss is about.
Bütün bu yaygaranın neden koparıldığını anlamıyorum.
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
all of s.
|
hepsi |
|
It is now for all of us to ensure that the Convention is a success.
Sözleşmenin başarılı olmasını sağlamak artık hepimizin görevi.
More Sentences
|
| 35 |
Genel |
all alone s.
|
yapayalnız |
|
For the first time in my life, I found myself all alone in an unknown city.
Hayatımda ilk kez kendimi bilmediğim bir şehirde yapayalnız buldum.
More Sentences
|
| 36 |
Genel |
all s.
|
alayı |
|
I get the feeling that you're all just a bunch of yes-men.
Bence alayınız dibek dövücünün hınk deyicilerisiniz.
More Sentences
|
| 37 |
Genel |
all s.
|
her |
|
Mr President, I think the Minutes show that I reject all violence.
Sayın Başkan, sanırım tutanaklar her türlü şiddeti reddettiğimi gösteriyor.
More Sentences
|
|
|
| 38 |
Genel |
all s.
|
tamamı |
|
It wants to impose a fundamentalist, Islamic state on all seven million Somali inhabitants.
Somali'de yaşayan yedi milyon kişinin tamamına köktendinci bir İslam devleti dayatmak istemektedir.
More Sentences
|
| 39 |
Genel |
all-important s.
|
çok önemli |
|
It is going to be under scrutiny, so the best practice is all-important.
İnceleme altında olacak, bu nedenle en iyi uygulama çok önemlidir.
More Sentences
|
| 40 |
Genel |
one-size-fits-all s.
|
herkese uyan |
|
We cannot use a one-size-fits-all approach across the areas covered by the plan.
Planın kapsadığı alanlarda herkese uyan tek bir yaklaşım kullanamayız.
More Sentences
|
| 41 |
Genel |
all manner of s.
|
her türlü |
|
The outcome of the referendum has led to all manner of speculation on the feasibility of enlargement.
Referandumun sonucu, genişlemenin uygulanabilirliği konusunda her türlü spekülasyona yol açmıştır.
More Sentences
|
| Common Usage |
|
| 42 |
Yaygın Kullanım |
know-it-all i.
|
ukala |
|
| 43 |
Yaygın Kullanım |
all i.
|
bütün |
|
| 44 |
Yaygın Kullanım |
all of a sudden zf.
|
aniden |
|
| 45 |
Yaygın Kullanım |
all of a sudden zf.
|
ansızın |
|
| 46 |
Yaygın Kullanım |
first of all zf.
|
en önce |
|
| 47 |
Yaygın Kullanım |
first of all zf.
|
öncelikle |
|
| 48 |
Yaygın Kullanım |
all zm.
|
hepsi |
|
| General |
|
| 49 |
Genel |
all manner of conversation i.
|
her tavır ve hareket |
|
| 50 |
Genel |
all saints' day i.
|
1 kasım yortusu |
|
| 51 |
Genel |
all genres i.
|
tüm kategoriler |
|
| 52 |
Genel |
common to all i.
|
orta malı |
|
| 53 |
Genel |
all fools' day i.
|
nisan bir |
|
| 54 |
Genel |
jack of all trades i.
|
birden fazla işte başarılı olan |
|
| 55 |
Genel |
all segments of society i.
|
toplumun tüm kesimleri |
|
| 56 |
Genel |
jack of all trades i.
|
on parmağında on marifet olan kişi |
|
| 57 |
Genel |
all or none principle i.
|
ya hep ya hiç ilkesi |
|
| 58 |
Genel |
all fools' day i.
|
bir nisan |
|
| 59 |
Genel |
his all holiness i.
|
patrik cenapları ekümenik patrik için kullanılır |
|
| 60 |
Genel |
scattered all over i.
|
deli kızın çeyisi gibi |
|
| 61 |
Genel |
free for all i.
|
birçok kişinin karıştığı kavga |
|
| 62 |
Genel |
all sorts and condition i.
|
her çeşitten |
|
| 63 |
Genel |
all inclusive system i.
|
her şey dahil sistemi |
|
| 64 |
Genel |
all genres i.
|
tüm türler |
|
| 65 |
Genel |
the unkindest cut of all i.
|
en kötüsü |
|
| 66 |
Genel |
all creation i.
|
tüm evren |
|
| 67 |
Genel |
all fours i.
|
dört ayak |
|
| 68 |
Genel |
the all round i.
|
dört başı mamur |
|
| 69 |
Genel |
all i.
|
hepsi |
|
| 70 |
Genel |
jack of all trades i.
|
ticaret konusunda yetenekli |
|
| 71 |
Genel |
all clear i.
|
tehlike geçti işareti |
|
| 72 |
Genel |
the worst of all i.
|
en kötüsü |
|
| 73 |
Genel |
jack of all trades i.
|
elinden her iş gelen |
|
| 74 |
Genel |
all star performers i.
|
yıldız oyuncular |
|
| 75 |
Genel |
all in ballast i.
|
tüvenan balast |
|
| 76 |
Genel |
all terrain vehicle i.
|
arazi vasıtası |
|
| 77 |
Genel |
a bit of all right i.
|
mükemmel bir şey |
|
|
|
| 78 |
Genel |
maid of all work i.
|
her işi yapan hizmetçi |
|
| 79 |
Genel |
winner takes all i.
|
yalnızca başarılı rekabetçinin ödüllendirildiği çekişme |
|
| 80 |
Genel |
all terrain bicycles i.
|
arazi bisikletleri |
|
| 81 |
Genel |
all sorts of thing i.
|
her türlü şey |
|
| 82 |
Genel |
all purpose flour i.
|
çok amaçlı un |
|
| 83 |
Genel |
danger of all sorts i.
|
her türlü tehlike |
|
| 84 |
Genel |
all rounder i.
|
elinden her iş gelen kimse |
|
| 85 |
Genel |
all rounder i.
|
her alanda başarılı |
|
| 86 |
Genel |
band of all times i.
|
tüm zamanların en iyi (müzik) grubu |
|
| 87 |
Genel |
all the happenings i.
|
tüm bu olanlar |
|
| 88 |
Genel |
all caps i.
|
tümü büyük harf |
|
| 89 |
Genel |
all accessories i.
|
tüm aksesuarlar |
|
| 90 |
Genel |
a free-for-all i.
|
bar kavgası |
|
| 91 |
Genel |
all-points bulletin i.
|
kaçak anonsu |
|
| 92 |
Genel |
all-wave i.
|
tam dalga |
|
| 93 |
Genel |
all-time high i.
|
tüm zamanların en yükseği |
|
| 94 |
Genel |
all-wave i.
|
tüm dalga |
|
| 95 |
Genel |
all-rounder i.
|
her alanda başarılı kimse |
|
| 96 |
Genel |
a free-for-all i.
|
mahalle kavgası |
|
| 97 |
Genel |
all-weather aircraft i.
|
her türlü hava koşullarında uçabilen uçak |
|
| 98 |
Genel |
all-rounder i.
|
her sahada mükemmel olan |
|
| 99 |
Genel |
all-out effort i.
|
üstün gayret |
|
| 100 |
Genel |
all-wheel bulldozer i.
|
lastik tekerlekli dozer |
|
| 101 |
Genel |
all-wave receiver i.
|
tüm dalgaları alıcı |
|
| 102 |
Genel |
all-air conditioning system i.
|
havalı klima sistemi |
|
| 103 |
Genel |
all-risks i.
|
tüm riskler |
|
| 104 |
Genel |
all-in price i.
|
her şey içinde fiyat |
|
| 105 |
Genel |
a free-for-all i.
|
birçok kişinin karıştığı kavga |
|
| 106 |
Genel |
all-points bulletin i.
|
arama bülteni |
|
| 107 |
Genel |
all-terrain vehicle i.
|
her tür arazide kullanılan araç |
|
| 108 |
Genel |
all-hazards approach i.
|
tüm-tehlikeler yaklaşımı |
|
| 109 |
Genel |
all-points bulletin i.
|
suçlu anonsu |
|
| 110 |
Genel |
all-in ballast i.
|
tuvenan balast |
|
| 111 |
Genel |
all-purpose glue i.
|
çok maksatlı yapıştırıcı |
|
| 112 |
Genel |
hold-all i.
|
bavul |
|
| 113 |
Genel |
jack-of-all-trades i.
|
on parmağında on marifet olan kimse |
|
| 114 |
Genel |
free-for-all i.
|
mahalle kavgası |
|
| 115 |
Genel |
catch-all i.
|
öteberi torbası |
|
| 116 |
Genel |
do-it-all inventor i.
|
elinden her iş gelen mucit |
|
| 117 |
Genel |
jack-of-all-trades i.
|
elinden her iş gelen kimse |
|
| 118 |
Genel |
end-all i.
|
esas amaç |
|
| 119 |
Genel |
free-for-all i.
|
bar kavgası |
|
| 120 |
Genel |
free-for-all i.
|
tartışma |
|
| 121 |
Genel |
free-for-all i.
|
herkese açık yarışma |
|
| 122 |
Genel |
do-it-all inventor i.
|
herşeyi yapan mucit |
|
| 123 |
Genel |
free-for all i.
|
meydan kavgası |
|
| 124 |
Genel |
do-all i.
|
uşak |
|
| 125 |
Genel |
hold-all i.
|
çuval |
|
| 126 |
Genel |
know-all i.
|
bilgiç |
|
| 127 |
Genel |
catch-all i.
|
malzeme torbası |
|
| 128 |
Genel |
save-all i.
|
atık-önleyici |
|
| 129 |
Genel |
all i.
|
ne var ne yoksa |
|
| 130 |
Genel |
all-hallows i.
|
cadılar bayramı |
|
| 131 |
Genel |
all saints' day i.
|
azizler yortusu |
|
| 132 |
Genel |
primate of all england i.
|
canterbury başpiskoposu |
|
| 133 |
Genel |
all or none concept i.
|
her şey veya hiçbir şey kavramı |
|
| 134 |
Genel |
all day daycare i.
|
gün boyu bakım |
|
| 135 |
Genel |
all creatures i.
|
tüm canlılar |
|
| 136 |
Genel |
revenues from all kinds of pari-mutuals i.
|
müşterek bahis gelirleri |
|
| 137 |
Genel |
a cure-all i.
|
her derde deva |
|
| 138 |
Genel |
all-time best i.
|
gelmiş geçmiş en iyi |
|
| 139 |
Genel |
all one's savings i.
|
tüm birikimini |
|
| 140 |
Genel |
a man for all seasons i.
|
her devrin adamı |
|
| 141 |
Genel |
dear all i.
|
sayın arkadaşlar |
|
| 142 |
Genel |
dear all i.
|
değerli arkadaşlar |
|
| 143 |
Genel |
all things i.
|
tüm şeyler |
|
| 144 |
Genel |
spend-all i.
|
savurgan |
|
| 145 |
Genel |
spend-all i.
|
tutumsuz |
|
| 146 |
Genel |
spend-all i.
|
mirasyedi |
|
| 147 |
Genel |
spend-all i.
|
müsrif |
|
| 148 |
Genel |
spend-all i.
|
çultutmaz |
|
| 149 |
Genel |
people from all strata i.
|
her kesimden insanlar |
|
| 150 |
Genel |
all-out slaughter i.
|
kitlesel kıyım |
|
| 151 |
Genel |
all-out slaughter i.
|
kitlesel katliam |
|
| 152 |
Genel |
all the points i.
|
bütün noktalar |
|
| 153 |
Genel |
all kinds of measures i.
|
her türlü önlem |
|
| 154 |
Genel |
all kinds of goods i.
|
her türlü mal |
|
| 155 |
Genel |
all kinds of risks i.
|
her türlü risk |
|
| 156 |
Genel |
all the time of the world i.
|
dünyanın bütün zamanı |
|
| 157 |
Genel |
all branches of science i.
|
tüm bilim dalları |
|
| 158 |
Genel |
all discussions/talks i.
|
tüm görüşmeler |
|
| 159 |
Genel |
most popular jukebox model of all time i.
|
tüm zamanların en çok tutulan müzik kutusu |
|
| 160 |
Genel |
one's all acts of vigilantism i.
|
kural tanımaz tüm davranışları |
|
| 161 |
Genel |
all the trimmings i.
|
tüm aksesuarlar |
|
| 162 |
Genel |
a catch-all term i.
|
kapsamlı/kapsayıcı terim |
|
| 163 |
Genel |
all living creatures i.
|
tüm yaşayan canlılar |
|
| 164 |
Genel |
all living creatures i.
|
tüm canlılar |
|
| 165 |
Genel |
all units i.
|
bütün birimler |
|
| 166 |
Genel |
all units i.
|
tüm birimler |
|
| 167 |
Genel |
all the words in english i.
|
ingilizce'deki bütün kelimeler |
|
| 168 |
Genel |
all fools' day i.
|
1 nisan şaka günü |
|
| 169 |
Genel |
all the pieces of the puzzle i.
|
bulmacanın tüm parçaları |
|
| 170 |
Genel |
all the children in the world i.
|
dünyadaki bütün çocuklar |
|
| 171 |
Genel |
all skin and bones i.
|
bir deri bir kemik |
|
| 172 |
Genel |
all time low i.
|
en düşük seviye |
|
| 173 |
Genel |
all seasons i.
|
tüm mevsimler |
|
| 174 |
Genel |
all seasons i.
|
bütün mevsimler |
|
| 175 |
Genel |
people of all ages i.
|
her yaştan insan |
|
| 176 |
Genel |
all hands i.
|
takım itfaiye çıkışı |
|
| 177 |
Genel |
all-seeing eye of god i.
|
tanrının her şeyi gören gözü |
|
| 178 |
Genel |
people from all social strata i.
|
toplumun tüm katmanlarından insanlar |
|
| 179 |
Genel |
all sections i.
|
her kesim |
|
| 180 |
Genel |
all sections i.
|
tüm kesimler |
|
| 181 |
Genel |
all walks (of life) i.
|
tüm kesimler |
|
| 182 |
Genel |
all segments i.
|
tüm kesimler |
|
| 183 |
Genel |
all walks (of life) i.
|
her kesim |
|
| 184 |
Genel |
all segments i.
|
her kesim |
|
| 185 |
Genel |
all fruits i.
|
tüm meyveler |
|
| 186 |
Genel |
all-night party i.
|
tüm gece süren parti |
|
| 187 |
Genel |
all the questions we asked i.
|
sorduğumuz tüm sorular |
|
| 188 |
Genel |
all the questions we asked i.
|
sorduğumuz bütün sorular |
|
| 189 |
Genel |
so say we all i.
|
battlestar galactica evreninde amin |
|
| 190 |
Genel |
all hallow's eve i.
|
azizler günü'nün arifesi |
|
| 191 |
Genel |
all-out attack i.
|
topyekün saldırı |
|
| 192 |
Genel |
all that remains i.
|
geriye kalan tek şey |
|
| 193 |
Genel |
all friends i.
|
tüm arkadaşlar |
|
| 194 |
Genel |
win-at-all-costs attitude i.
|
ne olursa olsun kazanmaya değer yaklaşımı |
|
| 195 |
Genel |
people of all ages i.
|
her yaştan insanlar |
|
| 196 |
Genel |
that's all for now (tafn) i.
|
şimdilik bu kadar (kısaltma) |
|
| 197 |
Genel |
catch-all i.
|
çeşitli durumları ve olasılıkları kapsayacak şekilde tasarlanmış şey |
|
| 198 |
Genel |
catch-all i.
|
öteberi çantası |
|
| 199 |
Genel |
ty-all [obsolete] i.
|
bağ |
|
| 200 |
Genel |
ty-all [obsolete] i.
|
ip |
|
| 201 |
Genel |
all a case i.
|
ilgilenmeye değmeyen sorun |
|
| 202 |
Genel |
all nighter i.
|
tüm gece süren proje |
|
| 203 |
Genel |
all nighter i.
|
tüm gece süren etkinlik |
|
| 204 |
Genel |
all-day sucker i.
|
lolipop |
|
| 205 |
Genel |
all-dayer i.
|
tüm gün süren etkinlik |
|
| 206 |
Genel |
all-court press i.
|
büyük çaba |
|
| 207 |
Genel |
all fives i.
|
bir tür domino oyunu |
|
| 208 |
Genel |
all hands i.
|
aynı amacı taşıyan herkes |
|
| 209 |
Genel |
all-nighter i.
|
bütün gece süren şey |
|
| 210 |
Genel |
all-overs [dialect] i.
|
kıpırtı |
|
| 211 |
Genel |
all-overs [dialect] i.
|
kaşıntı |
|
| 212 |
Genel |
all saints' summer i.
|
pastırma yazı |
|
| 213 |
Genel |
all-sliming i.
|
göz büyüklüğü 200 olan bir elekten geçecek kadar ince öğütme |
|
| 214 |
Genel |
all threes i.
|
üçün katlarının sayıldığı bir tür oyun |
|
| 215 |
Genel |
all-timer [us] i.
|
olağanüstü kimse |
|
| 216 |
Genel |
all-timer [us] i.
|
her şeyde en iyi olan kimse |
|
| 217 |
Genel |
know-all i.
|
ukala |
|
| 218 |
Genel |
know-it-all i.
|
bilgiç |
|
| 219 |
Genel |
know-all i.
|
bilgiç |
|
| 220 |
Genel |
jack-at-all-trades i.
|
elinden her iş gelen kimse |
|
| 221 |
Genel |
jack-at-all-trades i.
|
her işten anlayan kimse |
|
| 222 |
Genel |
uptails all i.
|
eğlence düşkünü kimse |
|
| 223 |
Genel |
uptails all i.
|
zevk ve sefaya düşkün tip |
|
| 224 |
Genel |
uptails all i.
|
gürültücü kimse |
|
| 225 |
Genel |
uptails all i.
|
şamatacı kimse |
|
| 226 |
Genel |
uptails all i.
|
eğlenti |
|
| 227 |
Genel |
uptails all i.
|
şenlik |
|
| 228 |
Genel |
uptails all i.
|
eğlence |
|
| 229 |
Genel |
uptails all i.
|
keşmekeş |
|
| 230 |
Genel |
maid of all work i.
|
her işi yapan kimse |
|
| 231 |
Genel |
maid of all work i.
|
her işi yapan şey |
|
| 232 |
Genel |
maid-of-all-work i.
|
tüm evin işini yapan temizlikçi |
|
| 233 |
Genel |
maid-of-all-work i.
|
her işi yapan kimse |
|
| 234 |
Genel |
maid-of-all-work i.
|
her işi yapan şey |
|
| 235 |
Genel |
heal all i.
|
her derde deva |
|
| 236 |
Genel |
save-all i.
|
bir tür mumluk |
|
| 237 |
Genel |
save-all i.
|
şamdan |
|
| 238 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
paragöz kimse |
|
| 239 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
cimri kimse |
|
| 240 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
kumbara |
|
| 241 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
iş tulumu |
|
| 242 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
tulum |
|
| 243 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
önlük |
|
| 244 |
Genel |
do-all [obsolete] i.
|
kahya |
|
| 245 |
Genel |
do-all [obsolete] i.
|
genel müdür |
|
| 246 |
Genel |
be all right f.
|
uygun olmak |
|
| 247 |
Genel |
be all skin and bone f.
|
kemikleri sayılmak |
|
| 248 |
Genel |
stay awake all night f.
|
sabahı etmek |
|
| 249 |
Genel |
free for all f.
|
herkese açık yarışma |
|
| 250 |
Genel |
all greek to f.
|
bir konuya fransız kalmak |
|
| 251 |
Genel |
sit up all night f.
|
sabahlamak |
|
| 252 |
Genel |
give one's all f.
|
gayret göstermek |
|
| 253 |
Genel |
pull out all the stops f.
|
elinden geleni yapmak |
|
| 254 |
Genel |
know all the answers f.
|
ukalalık etmek |
|
| 255 |
Genel |
crawl on all fours f.
|
emeklemek |
|
| 256 |
Genel |
go the way of all flesh f.
|
ölmek |
|
| 257 |
Genel |
be all of a tremble f.
|
zangır zangır titremek |
|
| 258 |
Genel |
go all the way f.
|
son haddine varmak |
|
| 259 |
Genel |
lose all sense of shame f.
|
ar damarı çatlamak |
|
| 260 |
Genel |
go to all lengths f.
|
her çareye başvurmak |
|
| 261 |
Genel |
beat somebody all to pieces f.
|
pöstekisini sermek |
|
| 262 |
Genel |
be all skin and bones f.
|
kaburgaları çıkmak |
|
| 263 |
Genel |
settle once and for all f.
|
kesip atmak |
|
| 264 |
Genel |
become all nerves f.
|
sinir kesilmek |
|
| 265 |
Genel |
go all the way with f.
|
tamamıyla hemfikir olmak |
|
| 266 |
Genel |
be up all night f.
|
sabahlamak |
|
| 267 |
Genel |
draw all attention towards oneself f.
|
tüm dikkatleri üzerine çekmek |
|
| 268 |
Genel |
lose one's all f.
|
varını yoğunu kaybetmek |
|
| 269 |
Genel |
go all shades of red f.
|
renkten renge girmek |
|
| 270 |
Genel |
shout all at once f.
|
bağrışmak |
|
| 271 |
Genel |
be all smiles f.
|
ağzı dört köşe olmak |
|
| 272 |
Genel |
cut across all boundaries f.
|
sınır tanımamak |
|
| 273 |
Genel |
fall on all fours f.
|
dört ayak üzerine düşmek |
|
| 274 |
Genel |
be all keyed up f.
|
endişe içinde olmak |
|
| 275 |
Genel |
make all sorts of excuses f.
|
bin dereden su getirmek |
|
| 276 |
Genel |
be all right f.
|
iyi olmak |
|
| 277 |
Genel |
beat all hollow f.
|
yenmek |
|
| 278 |
Genel |
be all keyed up f.
|
çok heyecanlı olmak |
|
| 279 |
Genel |
be on all fours f.
|
domalmak |
|
| 280 |
Genel |
be all square on the accounts f.
|
alıp vereceği olmamak |
|
| 281 |
Genel |
be all ears f.
|
dikkat kesilmek |
|
| 282 |
Genel |
stake all one's money on one gamble f.
|
rest çekmek |
|
| 283 |
Genel |
be left all by oneself f.
|
ortalıkta kalmak |
|
| 284 |
Genel |
stay awake all night f.
|
sabahı bulmak |
|
| 285 |
Genel |
give up all worldly things f.
|
dünyadan elini eteğini çekmek |
|
| 286 |
Genel |
exert all one's strength f.
|
kıçını yırtmak |
|
| 287 |
Genel |
go all the way with f.
|
sevişmek |
|
| 288 |
Genel |
be all right f.
|
zarara uğramamış olmak |
|
| 289 |
Genel |
sit up all night f.
|
sabahı bulmak |
|
| 290 |
Genel |
go to all lengths f.
|
her çareyi kullanmak |
|
| 291 |
Genel |
go hot all over f.
|
ateş basmak |
|
| 292 |
Genel |
go all the way f.
|
her naneyi yemek |
|
| 293 |
Genel |
be all eyes f.
|
gözünü dört açmak |
|
| 294 |
Genel |
sell all one has f.
|
satıp savmak |
|
| 295 |
Genel |
be all right f.
|
fena olmamak |
|
| 296 |
Genel |
sit up all night f.
|
sabahı etmek |
|
| 297 |
Genel |
put all the cards on the table f.
|
düşüncelerini açıkça söylemek |
|
| 298 |
Genel |
be all ears f.
|
can kulağı ile dinlemek |
|
| 299 |
Genel |
be all in a fluster f.
|
çırpınmak |
|
| 300 |
Genel |
go all the way with f.
|
birinin tüm isteklerini yerine getirmek |
|
| 301 |
Genel |
pull out all the stops f.
|
var gücüyle çalışmak |
|
| 302 |
Genel |
let it all hang out f.
|
kendini koyvermek |
|
| 303 |
Genel |
let it all hang out f.
|
rahatlamak |
|
| 304 |
Genel |
let it all hang out f.
|
koyvermek |
|
| 305 |
Genel |
let it all hang out f.
|
gevşemek |
|
| 306 |
Genel |
let it all hang out f.
|
boşlamak |
|
| 307 |
Genel |
do something all over again f.
|
baştan almak (işi/konuyu) |
|
| 308 |
Genel |
put all of one's efforts in a job f.
|
canla başla çalışmak |
|
| 309 |
Genel |
give it one's all f.
|
canını dişine takmak |
|
| 310 |
Genel |
go all out f.
|
canını dişine takmak |
|
| 311 |
Genel |
behave like a know it all f.
|
hariçten gazel okumak |
|
| 312 |
Genel |
do all one can do f.
|
elinden geleni yapmak |
|
| 313 |
Genel |
investigate all the characteristics of someone (or some subject) f.
|
ıcığını cıcığını sormak |
|
| 314 |
Genel |
for all hell break loose f.
|
kıyamet kopmak |
|
| 315 |
Genel |
make all kinds of excuses f.
|
kırk dereden su getirmek |
|
| 316 |
Genel |
go all shades of purple f.
|
renkten renge girmek |
|
| 317 |
Genel |
keep abreast of all the latest developments f.
|
gelişmeleri takip etmek |
|
| 318 |
Genel |
be all up f.
|
ayvayı yemek |
|
| 319 |
Genel |
be all up f.
|
hapı yutmak |
|
| 320 |
Genel |
be all important f.
|
hayati önem taşımak |
|
| 321 |
Genel |
be all important f.
|
hayati önemde olmak |
|
| 322 |
Genel |
be all at sea f.
|
afallamak |
|
| 323 |
Genel |
be all skin and bones f.
|
bir deri bir kemik olmak |
|
| 324 |
Genel |
be all at sea f.
|
şaşırmak |
|
| 325 |
Genel |
be all skin and bones f.
|
kadidi çıkmak |
|
| 326 |
Genel |
be all-important f.
|
hayati önem taşımak |
|
| 327 |
Genel |
be all for f.
|
-i candan desteklemek |
|
| 328 |
Genel |
be all-important f.
|
hayati önemde olmak |
|
| 329 |
Genel |
be all for f.
|
-e taraftar olmak |
|
| 330 |
Genel |
be all broken up over f.
|
-den çok üzgün olmak |
|
| 331 |
Genel |
reach an all-time high f.
|
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak |
|
| 332 |
Genel |
be all together f.
|
bir arada bulunmak |
|
| 333 |
Genel |
let it all hang out f.
|
kafa dağıtmak |
|
| 334 |
Genel |
death (be) all around f.
|
ölüm kol gezmek |
|
| 335 |
Genel |
clean out all the drawers f.
|
tüm çekmeceleri boşaltmak |
|
| 336 |
Genel |
be all beat up f.
|
bitip tükenmek |
|
| 337 |
Genel |
be all beat up f.
|
yorgun olmak |
|
| 338 |
Genel |
be all beat up f.
|
çok yorulmak |
|
| 339 |
Genel |
could not be saved despite all the efforts deployed by f.
|
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
|
| 340 |
Genel |
could not be saved despite all medical efforts f.
|
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
|
| 341 |
Genel |
lose all trace of f.
|
izini kaybetmek |
|
| 342 |
Genel |
stay up all night f.
|
sabahı etmek |
|
| 343 |
Genel |
stay up all night f.
|
sabahı bulmak |
|
| 344 |
Genel |
stay up all night f.
|
sabahlamak |
|
| 345 |
Genel |
despite all efforts can not be saved f.
|
tüm çabalara rağmen kurtarılamamak |
|
| 346 |
Genel |
stay up all night f.
|
bütün gece uyumamak |
|
| 347 |
Genel |
reach all-time high f.
|
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak |
|
| 348 |
Genel |
stay up all night f.
|
bütün gece ayakta kalmak |
|
| 349 |
Genel |
be at all-time high f.
|
tüm zamanların en yüksek seviyesinde seyretmek |
|
| 350 |
Genel |
meet all the required standards f.
|
istenen standartlara sahip olmak |
|
| 351 |
Genel |
start all over again f.
|
sil baştan yapmak |
|
| 352 |
Genel |
discuss thoroughly (all aspects of) f.
|
tüm boyutlarıyla tartışmak |
|
| 353 |
Genel |
sever all ties with f.
|
bağını koparmak |
|
| 354 |
Genel |
sever all ties with f.
|
bağlarını koparmak |
|
| 355 |
Genel |
sever all ties with f.
|
bağı kopmak |
|
| 356 |
Genel |
carry all kinds of germs f.
|
her türlü mikrobu taşımak |
|
| 357 |
Genel |
take all kinds of measures f.
|
her türlü önlemi almak |
|
| 358 |
Genel |
pee all the time f.
|
sürekli işemek |
|
| 359 |
Genel |
go off in all these other directions f.
|
bambaşka yönlere gitmek |
|
| 360 |
Genel |
close all the way f.
|
tam kapanmak |
|
| 361 |
Genel |
issue an all-points bulletin f.
|
arama emri çıkarmak |
|
| 362 |
Genel |
go to all the trouble f.
|
zahmete katlanmak |
|
| 363 |
Genel |
get beat up all the time f.
|
sürekli dayak yemek |
|
| 364 |
Genel |
spend all of one’s money on drugs f.
|
tüm parasını uyuşturucuya harcamak |
|
| 365 |
Genel |
be all of one mind about f.
|
hemfikir olmak |
|
| 366 |
Genel |
be all of one mind about f.
|
aynı fikirde olmak |
|
| 367 |
Genel |
lose all one’s money f.
|
tüm parasını kaybetmek |
|
| 368 |
Genel |
not stop ringing all weekend f.
|
(telefon) bütün hafta sonu susmak bilmemek |
|
| 369 |
Genel |
howl all night long f.
|
(köpek) bütün gece ulumak |
|
| 370 |
Genel |
be all set to tell something f.
|
kendini bir şey söylemeye hazırlamak |
|
| 371 |
Genel |
have all the makings of a first-class scandal f.
|
tam anlamıyla birinci sınıf bir skandal olmak |
|
| 372 |
Genel |
regret having come (at all/in the first place) f.
|
geldiğine geleceğine pişman olmak |
|
| 373 |
Genel |
have all sizes and colors in stock f.
|
stokunda tüm ebatlarından/boylarından ve renklerinden bulunmak |
|
| 374 |
Genel |
extend all the way to f.
|
-e kadar ulaşmak |
|
| 375 |
Genel |
put an end to all the madness f.
|
tüm bu çılgınlığa bir son vermek |
|
| 376 |
Genel |
wake up all bruised up f.
|
yara bere içerisinde uyanmak |
|
| 377 |
Genel |
make friends with all the people he/she work with f.
|
(birlikte) çalıştığı herkesle/bütün insanlara arkadaş olmak istemek |
|
| 378 |
Genel |
work all night f.
|
tüm gece çalışmak |
|
| 379 |
Genel |
sleep all day f.
|
tüm gün uyumak |
|
| 380 |
Genel |
not to say anything at all f.
|
bir kelime etmemek |
|
| 381 |
Genel |
not to say anything at all f.
|
ağzını açmamak |
|
| 382 |
Genel |
puke all over the carpets f.
|
halılara kusmak |
|
| 383 |
Genel |
be at an all-time low f.
|
en düşük seviyesinde olmak |
|
| 384 |
Genel |
look at all possibilities f.
|
tüm olasılıklara bakmak |
|
| 385 |
Genel |
get all the permits f.
|
tüm izinleri almak |
|
| 386 |
Genel |
give all her love to her child f.
|
tüm sevgisini çocuğuna vermek |
|
| 387 |
Genel |
examine all parts of something f.
|
derinlemesine incelemek |
|
| 388 |
Genel |
deserve all of the credit f.
|
her türlü övgüyü hak etmek |
|
| 389 |
Genel |
be all/completely alone (in the world) f.
|
kimi kimsesi olmamak |
|
| 390 |
Genel |
make all the arrangements f.
|
tüm ayarlamaları yapmak |
|
| 391 |
Genel |
be all over the news f.
|
tüm haberlerde olmak |
|
| 392 |
Genel |
become all attention f.
|
pürdikkat kesilmek |
|
| 393 |
Genel |
be on the computer all day f.
|
bütün gün bilgisayarda takılmak |
|
| 394 |
Genel |
be on the computer all day f.
|
bütün gün bilgisayarda olmak |
|
| 395 |
Genel |
be on the computer all day f.
|
bütün gün bilgisayar/bilgisayarın başında olmak |
|
| 396 |
Genel |
be found guilty on all charges f.
|
tüm suçlamalardan suçlu bulunmak |
|
| 397 |
Genel |
sit at home all day f.
|
bütün gün evde oturmak |
|
| 398 |
Genel |
spend all year f.
|
tüm yılı harcamak |
|
| 399 |
Genel |
have all facilities available f.
|
her türlü imkana sahip olmak |
|
| 400 |
Genel |
can't help speaking highly of something/someone all the time f.
|
anlata anlata bitirememek |
|
| 401 |
Genel |
say all in f.
|
rest çekmek/demek (pokerde) |
|
| 402 |
Genel |
be known all over the world f.
|
bütün dünyada bilinmek |
|
| 403 |
Genel |
all but certain f.
|
hemen hemen emin olmak |
|
| 404 |
Genel |
exhaust all possibilities f.
|
bütün imkanları tüketmek |
|
| 405 |
Genel |
shake all over f.
|
tir tir titremek |
|
| 406 |
Genel |
shake all over f.
|
tüm vücudu titremek |
|
| 407 |
Genel |
support someone in all aspects of something f.
|
birisine bir şeyin her alanında destek olmak |
|
| 408 |
Genel |
support someone in all aspects of something f.
|
birisine bir şeyin her alanında yardım etmek |
|
| 409 |
Genel |
become rich all at once f.
|
köşeyi dönmek |
|
| 410 |
Genel |
tick all the boxes f.
|
her şartı sağlamak |
|
| 411 |
Genel |
all of a piece s.
|
aynı tür |
|
| 412 |
Genel |
all agog s.
|
can atan |
|
| 413 |
Genel |
beyond all bearing s.
|
çekilmez |
|
| 414 |
Genel |
all weather s.
|
her havaya elverişli |
|
| 415 |
Genel |
all wood s.
|
komple ahşap |
|
| 416 |
Genel |
black and blue all over s.
|
mosmor |
|
| 417 |
Genel |
all white s.
|
apak |
|
| 418 |
Genel |
beyond all bearing s.
|
dayanılmaz |
|
| 419 |
Genel |
all s.
|
saf |
|
| 420 |
Genel |
all in s.
|
bitkin |
|
| 421 |
Genel |
out of all proportion s.
|
nisbetsiz |
|
| 422 |
Genel |
all manner of s.
|
her çeşit |
|
| 423 |
Genel |
sick of it all s.
|
sıtkı sıyrılmış |
|
| 424 |
Genel |
all alone s.
|
kimsesiz |
|
| 425 |
Genel |
all of s.
|
olanca |
|
| 426 |
Genel |
all s.
|
tekmil |
|
| 427 |
Genel |
all in s.
|
turşu gibi |
|
| 428 |
Genel |
for all the world like s.
|
tıpatıp aynı |
|
| 429 |
Genel |
of all sizes s.
|
küçüklü büyüklü |
|
| 430 |
Genel |
all powerful s.
|
mutlak güce sahip |
|
| 431 |
Genel |
all over s.
|
bitmiş |
|
| 432 |
Genel |
all over s.
|
bitik |
|
| 433 |
Genel |
all in bits s.
|
paramparça |
|
| 434 |
Genel |
beyond all bearing s.
|
katlanılmaz |
|
| 435 |
Genel |
all mixed up s.
|
karmakarışık |
|
| 436 |
Genel |
all s.
|
katışıksız |
|
| 437 |
Genel |
all of a size s.
|
hepsi aynı büyüklükte |
|
| 438 |
Genel |
all powerful s.
|
çok güçlü |
|
| 439 |
Genel |
all around s.
|
her yer |
|
| 440 |
Genel |
out of all proportion s.
|
tamamiyle nisbetsiz |
|
| 441 |
Genel |
all in s.
|
çok yorgun |
|
| 442 |
Genel |
once and for all s.
|
ilk ve son olarak |
|
| 443 |
Genel |
all sorts of s.
|
türlü türlü |
|
| 444 |
Genel |
all in pieces s.
|
paramparça |
|
| 445 |
Genel |
all out s.
|
bitkin |
|
| 446 |
Genel |
all s.
|
cemi |
|
| 447 |
Genel |
all mixed up s.
|
allak bullak |
|
| 448 |
Genel |
all knowing s.
|
herşeyi bilen |
|
| 449 |
Genel |
beyond all bear s.
|
katlanılmaz |
|
| 450 |
Genel |
all mixed up s.
|
karman çorman |
|
| 451 |
Genel |
all in s.
|
yorgun |
|
| 452 |
Genel |
all of s.
|
en aşağı |
|
| 453 |
Genel |
all in s.
|
her şey dahil |
|
| 454 |
Genel |
all out s.
|
yorgun |
|
| 455 |
Genel |
beyond all bear s.
|
dayanılmaz |
|
| 456 |
Genel |
all of a piece s.
|
aynı |
|
| 457 |
Genel |
all around s.
|
dört taraftan |
|
| 458 |
Genel |
all wool s.
|
tamamen yünlü |
|
| 459 |
Genel |
all metal s.
|
komple metal |
|
| 460 |
Genel |
all purpose s.
|
her amaca uygun |
|
| 461 |
Genel |
all s.
|
bütün |
|
| 462 |
Genel |
all inclusive s.
|
her şey dahil |
|
| 463 |
Genel |
all kinds of s.
|
her türlü |
|
| 464 |
Genel |
almost all s.
|
tamamına yakın |
|
| 465 |
Genel |
all s.
|
özbeöz |
|
| 466 |
Genel |
all time favourite s.
|
tüm zamanların en iyi |
|
| 467 |
Genel |
all time favorite s.
|
tüm zamanların en ünlü |
|
| 468 |
Genel |
all time favourite s.
|
tüm zamanların en ünlü |
|
| 469 |
Genel |
all time favorite s.
|
tüm zamanların en iyi |
|
| 470 |
Genel |
free from all defects s.
|
kusursuz |
|
| 471 |
Genel |
all-seeing s.
|
her şeyi gören |
|
| 472 |
Genel |
all-around s.
|
her alanda başarılı |
|
| 473 |
Genel |
all-night s.
|
bütün gece süren (bir olay) |
|
| 474 |
Genel |
all-purpose s.
|
kullanışlı |
|
| 475 |
Genel |
all-purpose s.
|
çok kullanışlı |
|
| 476 |
Genel |
all-wood s.
|
komple ağaç |
|
| 477 |
Genel |
all-duty s.
|
çok amaçlı |
|
| 478 |
Genel |
all-terrain s.
|
her arazide gidebilen |
|
| 479 |
Genel |
all-round s.
|
her sahada mükemmel olan |
|
| 480 |
Genel |
all-purpose s.
|
pek çok işe yarayan |
|
| 481 |
Genel |
all-inclusive s.
|
geniş kapsamlı |
|
| 482 |
Genel |
all-inclusive s.
|
sadece seyahat ve konaklamadan fazlasını içeren tatil paketi |
|
| 483 |
Genel |
all-round s.
|
çok yönlü |
|
| 484 |
Genel |
all-purpose s.
|
çok maksatlı |
|
| 485 |
Genel |
all-inclusive s.
|
her şeyi kapsayan |
|
| 486 |
Genel |
all-knowing s.
|
alim |
|
| 487 |
Genel |
all-out s.
|
tam |
|
| 488 |
Genel |
all-wool s.
|
tamamen yünlü |
|
| 489 |
Genel |
all-out s.
|
bütün |
|
| 490 |
Genel |
all-around s.
|
pek çok yeteneği olan |
|
| 491 |
Genel |
all-weather s.
|
her havaya elverişli |
|
| 492 |
Genel |
all-wood s.
|
tümüyle ahşap |
|
| 493 |
Genel |
all-time s.
|
başlangıçtan şimdiye kadar |
|
| 494 |
Genel |
all-around s.
|
mükemmel |
|
| 495 |
Genel |
all-purpose s.
|
universal |
|
| 496 |
Genel |
all-embracing s.
|
her şeyi saran |
|
| 497 |
Genel |
all-purpose s.
|
çok yönlü |
|
| 498 |
Genel |
all-knowing s.
|
bilmiş |
|
| 499 |
Genel |
all-knowing s.
|
her şeyi bilen |
|
| 500 |
Genel |
spread all through with s.
|
dolu |
|
