heavy - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

heavy

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"heavy" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 153 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
heavy s. ağır
General
heavy i. eşkıya
heavy i. haydut
heavy f. ağır çekmek
heavy f. trajik rol oynamak
heavy f. ciddi rol oynamak
heavy f. ağırlaştırmak
heavy f. üzmek
heavy s. hazmı güç (yemek)
heavy s. çok miktarda (oy kullanımı)
heavy s. kantarlı
heavy s. zor (iş)
heavy s. sıkıcı
heavy s. üzücü
heavy s. ağırlıklı
heavy s. çok
heavy s. ağırlaşmış (göz)
heavy s. baygın
heavy s. şiddetle
heavy s. zarafetsiz
heavy s. uyku basmış
heavy s. kuvvetli (yağmur/rüzgar/fırtına)
heavy s. rüzgar
heavy s. kabarmış (deniz)
heavy s. fazla
heavy s. baskın
heavy s. yoğun (trafik)
heavy s. beceriksiz
heavy s. önemli
heavy s. okkalı
heavy s. boğucu (koku)
heavy s. ezici
heavy s. aşırı
heavy s. bulutlu
heavy s. kaba
heavy s. incelikten yoksun
heavy s. kapalı (gök)
heavy s. bozuk
heavy s. sıkıntılı
heavy s. lök
heavy s. kalın (elbise)
heavy s. şiddetli
heavy s. usandırıcı
heavy s. ciddi
heavy s. derin (sessizlik)
heavy s. fırtınalı
heavy s. sert
heavy s. hamile
heavy s. kalın (kar tabakası)
heavy s. zalim
heavy s. kederli
heavy s. güç
heavy s. ağır
heavy s. koyu
heavy s. kopkoyu
heavy s. zor
heavy s. kapalı
heavy s. (hava) bulutlu
heavy s. güçlü
heavy s. yoğun
heavy s. verimli
heavy s. randımanlı
heavy s. büyük ölçekli katılım gösteren
heavy s. kil dolu ve doymuş
heavy s. bezgin
heavy s. büyük kapasiteli
heavy s. zor işler için tasarlanmış
heavy s. ağır sanayi ile ilgili
heavy s. ağır sanayiye ait
heavy s. ciddi dramatik rol ile ilgili
heavy s. yüksek sesli
heavy s. katı
heavy s. şişman
heavy s. sıkıcı ve yavan
heavy s. gösterişli
heavy s. göz alıcı
heavy s. sakar ve yavaş
heavy s. heybetli
heavy s. kötü adam rolü oynayan
heavy s. aşırı bağımlılık yapan (alkol)
heavy s. derin (uyku)
heavy s. zulmedici
heavy s. dik
heavy s. sarp
heavy s. uyku sersemi
heavy s. sarp
heavy s. keskin
heavy s. ağır alkollü
heavy s. kaynama noktası yüksek
heavy s. büyük sayıda zarlı
heavy s. vurgulu
heavy s. bariz titreşimli
heavy s. uzun
heavy s. (çamur, kum, kil nedeniyle) ilerlemesi zor
heavy s. idare etmesi zor
heavy s. sıcak ve nemli
heavy zf. ağır şekilde
heavy zf. ağır basarak
Colloquial
heavy i. ciddi gazete
heavy s. büyük miktarlı
heavy s. büyük miktarlar kullanan
Idioms
heavy s. çok iyi
Trade/Economic
heavy s. çok miktarda (alım satım) (borsada)
heavy s. düşük fiyatlı
Industry
heavy s. büyük ölçekli üretim yapan (sanayi)
Technical
heavy s. ağır iş
Aeronautic
heavy i. büyük çok motorlu uçak
Veterinary
heavy s. soluğan hastalığına yakalanmış
heavy s. soluğan hastalığı olan
Gastronomy
heavy s. (hamur işi) iyice kabarmamış
heavy s. hamur olmuş
heavy s. tıkız olmuş
Physics
heavy i. ağır (izotop)
Chemistry
heavy s. yüksek yoğunluklu
heavy s. ağır iyon ile ilgili
heavy s. ağır iyonlu element içeren bileşik ile ilgili
Tobacco
heavy s. ağır tavlı
heavy zf. gramajı fazla
Linguistics
heavy s. ağır hece ile ilgili
heavy s. ağır heceye ait
heavy s. birincil vurgu olan
Military
heavy i. büyük filo birimi
heavy i. büyük kalibreli silah
heavy i. ağır süvari
heavy i. ağır top
heavy i. ağır bombardıman uçağı
heavy s. ağır teçhizatlı
heavy s. büyük mermileri ateşleyecek kadar büyük
heavy s. maksimum konsantre ateş gücüne sahip (silah)
Sport
heavy i. ağır siklet
heavy s. yumuşak ve çamurlu (hipodrom)
Theatre
heavy i. ciddi rol
heavy i. trajik rol
Cinema
heavy i. fedai
heavy i. kötü adam rolü
heavy i. başrol oyuncusu
Printery
heavy s. kalın yazı tipiyle basılmış
heavy s. ağır baskılı
heavy s. 11 punto kalınlığında
Slang
heavy i. çeteci
heavy i. gangster
heavy i. çok önemli kimse
heavy i. etkileyici kimse
heavy i. kapıcı
heavy i. koruma görevlisi
heavy s. çok popüler
heavy s. çok önemli
heavy s. muhteşem
heavy s. güçlü tempolu
heavy s. şiddet kullanan
heavy s. endişe verici
heavy s. korkutucu
heavy s. anlaması güç

"heavy" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
heavy smoker i. ağır tiryaki
General
heavy machine gun i. ağır makineli tüfek
heavy water i. ağır hidrojenli su
heavy shower i. sağanak
heavy cream i. ağır krema
heavy petrol i. ağır benzin
heavy increase i. hızlı artış
heavy fuel i. ağır yakıt
heavy damage i. ağır hasar
heavy goods i. ağır yük
heavy oil i. ağıryağ
heavy weapon i. ağır silah
heavy with child i. ağırayak
a heavy cotton cloth i. revendük
heavy particle i. ağır parçacık
a heavy sea i. dalgalı deniz
heavy leather i. ağır deri
heavy drinker i. içkici
heavy soil i. ağır toprak
heavy vehicle i. ağır araç
heavy fine i. ağır para cezası
heavy ions i. ağır iyonlar
heavy with child i. hamile
heavy drinking i. içki alışkanlığı
heavy clay i. ağır kil
heavy oil i. ağır petrol reservi
heavy rain i. şiddetli yağmur
heavy metal poisoning i. ağır metal zehirlenmesi
heavy oil i. ağır yağ
heavy rainfall i. şiddetli yağmur
heavy guns i. ağır silahlar
heavy traffic i. ağır trafik
heavy industry i. ağır endüstri
heavy water i. ağırsu
heavy with child i. gebe
heavy fuel i. ağıryağ
heavy hand i. baskı
heavy hand i. tiranlık
heavy hand i. zalim
heavy hand i. zorbalık
heavy hand i. sakar
heavy hand i. despot
heavy hand i. otorite
heavy hand i. zorba
heavy hand i. baskıcı
heavy vehicle i. ağır vasıta
heavy density i. ağır yoğunluk
heavy working conditions i. ağır çalışma şartları
heavy rain i. yoğun yağış
heavy snow i. yoğun kar yağışı
heavy traffic i. yoğun trafik
heavy demand i. yoğun talep
heavy fuel oils i. ağır yakıtlar
heavy losses i. ağır kayıplar
heavy work load i. ağır iş yükü
heavy loss i. ağır bilanço
heavy loss i. ağır kayıp
heavy tonnage i. ağır tonajlı
heavy truck i. ağır kamyon
heavy responsibility i. aşırı sorumluluk
heavy schedule i. yoğun mesai
heavy schedule i. yoğun program
heavy schedule i. yoğun takvim
heavy industry i. ağır sanayi
heavy price i. ağır bedel
heavy matters i. ağır konular
heavy matters i. önemli konular
serious-heavy imbecility i. ağır zeka geriliği
heavy burden i. ağır yük
heavy burden i. külfet
heavy criticism i. sert eleştiri
heavy criticism i. ağır eleştiri
heavy criticism i. acımasız eleştiri
heavy telephone traffic i. yoğun telefon trafiği
heavy responsibility i. ağır sorumluluk
heavy make-up i. ağır makyaj
a heavy criticism i. ağır bir eleştiri
heavy exercise i. ağır egzersiz
heavy clothes i. kalın giysiler
heavy fuel burns i. ağır yakıt yanıkları
heavy swear i. sinkaflı küfür
heavy job workload i. ağır iş yükü
a pair of heavy shoes i. bir çift ağır/büyük ayakkabı
light in weight but heavy in value i. yükte hafif pahada ağır
heavy vegetation i. yoğun bitki örtüsü
warm/heavy clothing i. kalın elbiseler
warm/heavy clothing i. kalın kıyafetler
heavy petting i. cinsel birleşme olmadan gerçekleştirilen seks
heavy object i. ağır cisim
heavy horse i. koşum atı
heavy-heartedness i. kederlilik
heavy fog i. yoğun sis
a night of heavy rain i. sağanak yağışlı gece
a night with heavy rain i. sağanak yağışlı gece
heavy fall of snow i. yoğun kar yağışı
heavy shoes i. postal
heavy perfume i. ağır parfüm
heavy sleeper i. uykusu ağır kimse
a heavy slap i. okkalı bir tokat
heavy bill i. kabarık hesap
heavy bill i. yüksek fatura/hesap
heavy jacket i. kalın ceket
heavy coat i. kalın palto
heavy cream i. yoğun krema
heavy screen time i. yoğun oranda ekrana maruz kalma
heavy dish i. ağır yemek
heavy cloud i. kapalı hava
heavy lives i. ağır yaşamlar
heavy [scotland] i. sert acı bira
heavy breather i. zor nefes alan kimse
heavy breather i. hırıltılı nefes alan kimse
heavy breather i. hırıltılı nefes sesi çıkaran telefon sapığı
heavy drop i. paraşütle ağır yük dağıtma sistemi
heavy industry i. ağır hammadde üretimi
heavy lifting i. ağır şeyler kaldırma
heavy weight i. aşırı ağır şey
heavy weight i. önemli kimse
heavy weight i. nüfuzlu kimse
heavy haulage i. ağır nakliyat
heavy haulage i. ağır yük nakliyatı
have a heavy foot f. arabayı çok hızlı sürmek
lie heavy on the stomach f. mideye oturmak
take a heavy toll f. bir şeye çok zarar vermek
take a heavy toll f. büyük bir kayba sebep olmak
be heavy f. ağır çekmek
get a heavy tan f. arap gibi olmak
make heavy weather of something f. birşeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak
lie heavy on somebody f. yüklenmek
draw heavy attention f. yoğun ilgi görmek
walk with heavy steps f. gürültülü yürümek
suffer heavy losses f. ağır kayıplara uğramak
inflict heavy losses f. ağır kayıplar verdirmek
suffer heavy losses f. ağır kayıplar vermek
make heavy weather of f. gözünde büyütmek
pay a heavy price for f. bedelini ağır ödemek
lift heavy f. ağır kaldırmak
be in heavy debt f. çok borcu olmak
carry heavy loads f. ağır yükler taşımak
inflict heavy damage f. ağır zarar vermek
face heavy criticism f. ağır eleştirilere maruz kalmak
draw heavy criticism f. ağır eleştirilere maruz kalmak
come under heavy criticism f. ağır eleştirilere maruz kalmak
lift heavy things f. ağır şeyler kaldırmak
borrow with heavy interest f. yüksek faizle borçlanmak
borrow with heavy interest f. yüksek faizle borç almak
levy a heavy tax on f. ağır vergi koymak
go a little heavy on the eye makeup f. göz makyajını biraz abartmak
get heavy f. ağırlaşmak
not lift heavy things f. ağır şeyler kaldırmamak
carry heavy things f. ağır şeyler taşımak
carry heavy things f. ağır şeyler kaldırmak
one's stomach feels heavy f. midesinde ağırlık hissetmek
feel heavy f. ağır hissetmek
feel heavy f. ağırlık hissetmek
feel heavy f. ağırlaşmak
heavy handed s. beceriksiz
heavy handed s. eli ağır
heavy-duty s. ağır yük
very heavy s. balyoz gibi
very heavy s. kurşun gibi
very heavy s. gülle gibi
top heavy s. en ağır
heavy footed s. ağır hareket eden
heavy enough s. yeterince ağır
heavy-duty s. ağır iş
heavy handed s. zalim
heavy handed s. sert
heavy handed s. sakar
heavy-handed s. beceriksiz
heavy-duty s. dayanıklı
heavy-hearted s. kederli
heavy-hearted s. karamsar
heavy-footed s. gürültülü yürüyen
heavy-eyed s. mahmur
heavy-hearted s. üzgün
heavy-fisted s. eli ağır
heavy-handed s. eli ağır
heavy-duty s. ağır iş için elverişli
top-heavy s. yıkılacak gibi
top-heavy s. havaleli
nose-heavy s. burnu ağır
tail-heavy s. kuyruğu ağır
top-heavy s. gerekenden fazla yönetici bulunan (bir yönetim)
under heavy artillery fire s. ağır top ateşi altında
quite heavy s. bir hayli ağır
heavy-coated s. kalın paltolu
heavy-duty s. yoğun
heavy-duty s. önemli
heavy-duty s. öne çıkan
heavy-duty s. çok ciddi
heavy-footed [dialect] s. hamile
heavy-footed s. aşırı sürat yapan
heavy-footed s. sakar
heavy-footed s. hantal
heavy-haded s. sakar
heavy-haded s. beceriksiz
heavy-haded s. hantal
heavy-handed [dialect] s. eli bol
heavy-handed [dialect] s. kaba
heavy-handed [dialect] s. acımasız
heavy-handed [dialect] s. gaddar
heavy-handed [dialect] s. despot
heavy-handed [dialect] s. hantal
heavy-headed s. uykulu
heavy-headed s. uyku bastırmış
heavy-laden s. bıkmış
heavy-laden s. usanmış
heavy-laden s. çok yorgun
heavy-laden s. çok sıkıntılı
heavy-laden s. bunalmış
heavy-limbed s. ağır uzuvlu
heavy-set s. boylu poslu
heavy-set s. iri yapılı
heavy-set s. kısa ve kalın
heavy-set s. bodur
heavy-set s. tıkız
heavy-heartedly zf. karamsarca
heavy-heartedly zf. kederli bir şekilde
in hails of buckshot. under heavy gunfire zf. ağır ateş (silah) altında
quite heavy zf. oldukça ağır
the snow is very heavy expr. kar çok şiddetli
hy (heavy) kısalt. ağır
Phrases
this is too heavy expr. bu çok ağır
with a heavy hand expr. sıkıntı verir surette
because of heavy snow expr. yoğun kar yağışından dolayı
Proverb
a heavy purse makes a light heart paran varsa rahatsın
a heavy purse makes a light heart paran var huzurun var
light purse makes a heavy heart boş cüzdan kederden başka bir şey getirmez
heavy is the head that wears the crown büyük başın derdi büyük olur
heavy hangs the head that wears a crown büyük başın derdi büyük olur
heavy hangs the head that wears the crown büyük başın derdi büyük olur
heavy lies the crown büyük başın derdi ağır olur
a light purse makes a heavy heart parasızlık mutsuzluk getirir
a light purse makes a heavy heart paranı çarçur edersen üzülürsün
a light purse makes a heavy heart cebinde para kalmazsa üzülürsün
a light purse makes a heavy heart cüzdanın boşalırsa üzülürsün
Colloquial
heavy hitter i. ağır top
heavy hitter i. kodaman
heavy hitter i. ensesi kalın kişi
heavy hitter i. önemli kimse
heavy hitter i. nüfuz sahibi kişi
the heavy mob [uk] i. badigard
the heavy mob [uk] i. koruma
the heavy mob [uk] i. goril
the heavy mob [uk] i. fedai
the heavy brigade [uk] i. badigard
the heavy brigade [uk] i. koruma
the heavy brigade [uk] i. goril
the heavy brigade [uk] i. fedai
a heavy decision i. ağır bir karar
heavy smoker i. ağır sigara tiryakisi
heavy drinker i. alkolik
heavy drinker i. ayyaş
heavy drinker i. bekri
a heavy date i. büyük randevu
heavy drinker i. içkici
a heavy hearted i. içi hüzün dolu
heavy drinker i. rakı şişesinde balık
a heavy date i. (kadın-erkek arasında) önemli randevu/buluşma
heavy hitter i. başarılı sporcu
heavy hitter i. başarılı beysbolcu
heavy hitter i. skorları yüksek sporcu/beysbolcu
heavy lifting i. ciddi iş
heavy lifting i. zor iş
heavy on f. bir şeyden çok fazla içermek
heavy on f. bir şey yönünden ağır basmak
heavy on f. çok fazla bir şey içermek
heavy on f. çok fazla kullanmak
heavy on f. ağır basmak
walk heavy f. önemli olmak
heavy [australia/new zealand] f. nüfuz kullanmak
heavy [australia/new zealand] f. baskı yapmak
heavy-hearted s. içi üzüntü dolu
heavy-hearted s. üzüntülü
heavy-hearted s. yüreği üzüntü dolu
wing heavy s. sarhoş
wing heavy s. zilzurna sarhoş
wing heavy s. körkütük sarhoş
hot and heavy s. heyecanlı ve hararetli
hot and heavy s. cinsel/romantik açıdan tutkulu
hot and heavy s. ateşli ve yoğun
hot and heavy s. ateşli ve tutkulu
hot and heavy s. coşkulu ve heyecanlı
hot and heavy s. şehvetli
hot and heavy s. ihtiraslı
hot and heavy s. tutkulu
hot and heavy s. şehvet dolu
heavy [india] zf. çok
with a heavy hand expr. çok sıkı
with a heavy hand expr. denetleyerek
with a heavy hand expr. güç kullanarak
with a heavy hand expr. sert bir biçimde
with a heavy hand expr. zorbalıkla
with a heavy hand expr. ölçüsüz şekilde
with a heavy hand expr. otoriter şekilde
with a heavy hand expr. baskıcı şekilde
with a heavy hand expr. ezici şekilde
with a heavy hand expr. ağır şekilde
with a heavy hand expr. zalimce
with a heavy hand expr. beceriksizce
with a heavy hand expr. acemice
with a heavy hand expr. plansızca
with a heavy hand expr. yöntemsiz şekilde
with a heavy hand expr. şiddetle
with a heavy hand expr. sert biçimde
Idioms
heavy atmosphere i. gergin ortam
heavy silence i. gergin sessizlik
heavy atmosphere i. rahatsız edici ortam
heavy silence i. fırtına öncesi sessizliği
heavy silence i. rahatsız edici sessizlik
heavy artillery i. ağır top
heavy cost i. ağır bedel
heavy cost i. ağır maliyet
a heavy hitter i. ağır top
heavy petting i. birini öpüp koklama
heavy right foot i. gazı kökleme
heavy-handed force i. kaba kuvvet
heavy going i. konusu ağır kitap vb.
heavy silence i. ağır bir sessizlik
heavy silence i. sıkıntılı bir sessizlik
heavy atmosphere i. gergin hava
heavy atmosphere i. sıkıntılı hava
heavy atmosphere i. gergin ortam
heavy scene i. karmaşık durum
heavy scene i. uğraştırıcı durum
heavy scene i. çetrefilli durum
heavy scene i. sıkıntılı durum
heavy scene i. zorlayıcı durum
heavy scene i. ağır durum
heavy scene i. ciddi vaziyet/durum
heavy scene i. duygu yüklü bir sahne/görüntü
a heavy hand i. sert kontrol
a heavy hand i. zorbalık
a heavy hand i. otoriterlik
a heavy hand i. baskıcılık
a heavy hand i. zalimlik
a heavy hand i. şiddet
a heavy silence i. gergin bir sessizlik/ortam
a heavy silence i. rahatsız edici bir sessizlik/ortam
a heavy silence i. sıkıntılı bir sessizlik/ortam
a heavy atmosphere i. gergin bir sessizlik/ortam
a heavy atmosphere i. rahatsız edici bir sessizlik/ortam
a heavy atmosphere i. sıkıntılı bir sessizlik/ortam
a heavy heart i. mutsuzluk
a heavy heart i. morali bozuk olma
a heavy heart i. dertli olma
a heavy heart i. keyifsizlik
a heavy heart i. karamsarlık
heavy lifting i. ağır iş
heavy lifting i. zor iş
heavy lifting i. ciddi iş
be (a bit) on the heavy side f. ağır/kilolu gibi durmak/gözükmek (bir şeyin ya da bir kimsenin ağırlığının kestirilemediğini belirten ifade)
have a (heavy) cross to bear f. (ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına üstlenmek
have a (heavy) cross to bear f. (ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına sırtlanmak
have a (heavy) cross to bear f. (ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına yüklenmek
have a (heavy) cross to bear f. (ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına üzerine almak
have a (heavy) cross to bear f. (ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına omuzlamak
have a (heavy) cross to bear f. (ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına taşımak
have a (heavy) cross to bear f. (ağır bir/bütün) yük/sorumluluk (birine) kalmak
lie heavy on f. ağırlık vermek
heavy into someone f. birinin üzerine düşmek
heavy into something f. bir şeyi takıntı haline getirmek
take a heavy toll on f. büyük bir kayba sebep olmak
lay a (heavy) trip on someone f. birisini ağır biçimde eleştirmek
lay a heavy trip on someone f. birisini ağır biçimde eleştirmek
make heavy weather of f. bir bardak suda fırtına yaratmak
take a heavy toll on f. bir şeye çok zarar vermek
make heavy weather of f. gereğinden sıkı tutmak
make heavy weather of f. gözünde büyütmek
make heavy weather of f. gereğinden fazla çaba harcamak
with a heavy heart f. içinden gelmeyerek
with a heavy heart f. içi parçalanarak
make heavy weather of f. işi zora sokmak
with a heavy heart f. içine sinmeyerek
come the heavy hand with someone f. ikna etmeye çalışmak
make heavy weather of f. işi zorlaştırmak
play the heavy f. kötü adamı oynamak
play the heavy f. kötü adam rolünü üstlenmek
sit heavy on someone's stomach f. midesine oturmak
play the heavy f. kimsenin üstlenmediği kötü görevleri yerine getirmek
make heavy weather of f. zora sürmek
time lies heavy on somebody's hands f. zaman geçmek bilmemek
time hangs heavy on someone's hands f. zaman geçmek bilmemek
have a (heavy) cross to bear f. ağır bir yükün altına girmek
have a (heavy) cross to bear f. zor bir sorumluluk üstlenmek
have a (heavy) cross to bear f. altından kalkması güç bir sorumluluğu olmak
have a (heavy) cross to bear f. bütün sorumluluğu tek başına üstlenmek
have a heavy heart f. hüzünlü olmak
have a heavy heart f. berbat durumda olmak
have a heavy heart f. perişan durumda olmak
have a heavy heart f. çok dertli olmak
have a heavy heart f. çok mutsuz olmak
have a heavy heart f. depresif olmak
have a heavy heart f. morali bozuk olmak
have a heavy heart f. canı sıkkın olmak
have a heavy heart f. keyifsiz olmak
have a heavy heart f. karamsar olmak
hang heavy f. havada asılı kalmak
hang heavy f. hoş olmayan şekilde devam etmek
hang heavy f. hoş olmayan şekilde uzayıp gitmek
hang heavy f. olumsuz bir şey havada asılı kalmak
hang heavy f. üzerinde derin etki bırakmak
hang heavy f. üzerinde uzun süren bir huzursuzluk bırakmak
hang heavy f. üzerindeki etkisi geçmemek
hang heavy f. etkisi uzun süre üzerinde kalmak
make heavy going of (something) f. (bir şeyi/işi) zorlaştırmak
make heavy going of (something) f. (bir şeyi/işi) daha zahmetli hale getirmek
make heavy going of (something) f. (bir şeyi/işi) yorucu hale getirmek
make heavy weather f. çırpınmak
make heavy weather f. debelenmek
hang/lie heavy (on somebody/something) f. (birinin/bir şeyin) üstüne çökmek
hang/lie heavy (on somebody/something) f. (birinin/bir şeyin)üstünde yoğunlaşmak
hang/lie heavy (on somebody/something) f. (birinde/bir şeyde) ağır bir şekilde asılı kalmak
hang/lie heavy (on somebody/something) f. (birini/bir şeyi) rahatsız hissettirmek
hang/lie heavy (on somebody/something) f. (birini/bir şeyi) huzursuz etmek
hang/lie heavy (on somebody/something) f. (birini/bir şeyi) kaygılandırmak
hang/lie heavy (on somebody/something) f. (birini/bir şeyi) endişelendirmek
lie heavy f. havada çok miktarda asılı kalmak
lie heavy f. havada yoğun bir şekilde asılı kalmak
lie heavy f. ağırlık yaratmak
lie heavy f. olumsuz şekilde çökmek
lie heavy f. belirgin şekilde kalmak
lie heavy f. olumsuz baskı yaratmak
lie heavy f. ağır ve kalıcı huzursuzluk hissi yaratmak
lay a (heavy) trip on (one) f. (birini ağır) şekilde eleştirmek
lay a (heavy) trip on (one) f. (birine fena) çıkışmak
lay a (heavy) trip on (one) f. (birini fena) azarlamak
lay a (heavy) trip on (one) f. (birine ağır) trip atmak
lay a (heavy) trip on (one) f. (birini çok) üzmek
lay a (heavy) trip on (one) f. (birinin) kafasını (çok) karıştırmak
lay a (heavy) trip on (one) f. (birini çok) şaşırtmak
lay a (heavy) trip on (one) f. (birine büyük) şaşkınlık yaşatmak
lay a (heavy) trip on (one) f. (birini) şaşkına çevirmek
lay a (heavy) trip on (one) f. (birine) kendini suçlu hissettirmek
lay a (heavy) trip on (one) f. (birine) suçluluk hissettirmek
lay a (heavy) trip on (one) f. (birine) duygu sömürüsü yapmak
lay a (heavy) trip on someone f. birini (ağır) şekilde eleştirmek
lay a (heavy) trip on someone f. birine (fena) çıkışmak
lay a (heavy) trip on someone f. birini (fena) azarlamak
lay a (heavy) trip on someone f. birine (ağır) trip atmak
lay a (heavy) trip on someone f. birini (çok) üzmek
lay a (heavy) trip on someone f. birinin kafasını (çok) karıştırmak
lay a (heavy) trip on someone f. birini (çok) şaşırtmak
lay a (heavy) trip on someone f. birine (büyük) şaşkınlık yaşatmak
lay a (heavy) trip on someone f. birini şaşkına çevirmek
lay a (heavy) trip on someone f. birine kendini suçlu hissettirmek
lay a (heavy) trip on someone f. birine suçluluk hissettirmek
lay a (heavy) trip on someone f. birine duygu sömürüsü yapmak
lay a (heavy) trip on someone f. birine ciddi bir bilgi açıklamak
lay a (heavy) trip on someone f. birine çarpıcı/yıkıcı bir bilgi açıklamak
lay a (heavy) trip on someone f. birine altında ezileceği/ağır bir bilgi vermek
sit heavy on the stomach f. mideye oturmak
sit heavy on the stomach f. mideyi rahatsız etmek
sit heavy on the stomach f. midede sindirememek
sit heavy on the stomach f. sindirimi zor olmak
sit (heavy) on the stomach f. sindirimi uzun sürmek
sit (heavy) on the stomach f. uzun süre sindirilememek
be (a bit) on the heavy side f. (biraz) ağır gibi olmak/durmak
make heavy weather of doing something f. bir şeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak
be heavy going f. zor olmak
be heavy going f. ağır olmak
be heavy going f. ağır gitmek
hang heavy f. çökmek
hang heavy f. yoğunlaşmak
hang heavy f. ağır bir şekilde asılı kalmak
hang heavy f. rahatsız hissettirmek
hang heavy f. huzursuz etmek
hang heavy f. kaygılandırmak
hang heavy f. endişelendirmek
lie heavy f. çökmek
lie heavy f. yoğunlaşmak
lie heavy f. ağır bir şekilde asılı kalmak
lie heavy f. rahatsız hissettirmek
lie heavy f. huzursuz etmek
lie heavy f. kaygılandırmak
lie heavy f. endişelendirmek
be heavy into f. -i takıntı haline getirmek
be heavy into f. '-in üzerine düşmek
be heavy into f. '-e kafayı takmak
be heavy into f. '-i saplantı haline getirmek
be heavy into someone or something f. birini/bir şeyi takıntı haline getirmek
be heavy into someone or something f. birinin/bir şeyin üzerine düşmek
be heavy into someone or something f. birine/bir şeye kafayı takmak
be heavy into someone or something f. birini/bir şeyi saplantı haline getirmek
time hangs heavy (on your hands) f. zaman geçmek bilmiyor
time hangs heavy (on your hands) f. zaman geçmek bilmemek
time lies heavy (on your hands) f. zaman geçmek bilmiyor
time lies heavy (on your hands) f. zaman geçmek bilmemek
heavy going s. ağır giden
heavy going s. ağır
heavy going s. ağır ilerleyen
heavy going s. ağır işleyen
heavy going s. ağır yürüyen
hot and heavy s. yoğun ilgi/arzu
heavy going s. zor
(as) heavy as a dead donkey s. eşek ölüsü gibi
(as) heavy as a dead donkey s. eşek ölüsü kadar ağır
with a heavy heart expr. büyük üzüntü içinde
with a heavy heart expr. buruk yürekle
with a heavy heart expr. güç bela