stand!

"stand!" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	stand i.	ayaklık
I purchased a laptop stand for my desk. Masam için bir dizüstü bilgisayar ayaklığı satın aldım. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	stand f.	(teklif) geçerli olmak
If your offer still stands, I'd like to go on a date with you. Teklifiniz hâlâ geçerliyse, sizinle çıkmak isterim. More Sentences
3	Yaygın Kullanım	stand f.	katlanmak
I can't stand it anymore. Buna artık katlanamıyorum. More Sentences
4	Yaygın Kullanım	stand up f.	ayağa kalkmak
I applaud the fact that the European Union wants to stand up for these people. Avrupa Birliği'nin bu insanlar için ayağa kalkmasını alkışlıyorum. More Sentences
5	Yaygın Kullanım	stand f.	ayakta durmak
Religion must stand for love and shared humanity. Din, sevgi ve ortak insanlık için ayakta durmalıdır. More Sentences
6	Yaygın Kullanım	stand f.	ayakta dikilmek
Any time he's at a party, he stands in a corner with his drink. Ne zaman bir partiye gitse, elinde içkisiyle bir köşede ayakta dikilir. More Sentences
7	Yaygın Kullanım	stand f.	durmak
My bike has been standing in the shed for months. Bisikletim aylardır kulübede duruyor. More Sentences
8	Yaygın Kullanım	stand up f.	kalkmak
Have no fear, and stand up, for I love you. Korkusuz ol ve kalk ayağa, çünkü seviyorum seni. More Sentences
General
9	Genel	stand i.	kürsü (konferans, mahkeme)
Sami wanted to take the stand. Sami kürsüye çıkmak istedi. More Sentences
10	Genel	stand i.	çıkmaz
We all stand to gain by finding a solution now, and none so much as the population of Cyprus. Şimdi bir çözüm bulunması hepimizin yararına olacaktır, ama hiçbirimiz Kıbrıs halkı kadar kazançlı çıkmayacağız. More Sentences
11	Genel	stand i.	duruş
The government took a firm stand against xenophobia. Hükümet yabancı düşmanlığına karşı sağlam bir duruş sergiledi. More Sentences
12	Genel	stand i.	tutum
If you want to take a stand, cast your vote. Eğer bir tutum sergilemek istiyorsanız, oyunuzu kullanın. More Sentences
13	Genel	stand i.	ağaç topluluğu
There was a stand of bay trees in the backyard. Arka bahçede bir defne ağacı topluluğu vardı. More Sentences
14	Genel	stand i.	hal
Some could be included in a revised proposal as they stand, whilst others could be retained in part, or in principle. Bazıları mevcut haliyle revize edilmiş bir öneriye dahil edilebilirken, diğerleri kısmen veya ilke olarak korunabilir. More Sentences
15	Genel	stand i.	durum
Of course, Europe cannot stand idly by, just as it could not in the past. Elbette Avrupa, geçmişte olduğu gibi bu duruma seyirci kalamaz. More Sentences
16	Genel	stand i.	tezgah
Tom sells vegetables at a roadside stand. Tom yol kenarındaki bir tezgahta sebze satıyor. More Sentences
17	Genel	taxi stand i.	taksi durağı
There is a taxi stand near the station. İstasyonun yakınında bir taksi durağı var. More Sentences
18	Genel	witness stand i.	tanık kürsüsü
Tom is on the witness stand. Tom tanık kürsüsünde. More Sentences
19	Genel	stand i.	dayanak
The British Government does not have a leg to stand on. İngiliz Hükümeti'nin destek alacak bir dayanağı yoktur. More Sentences
20	Genel	stand i.	durak
The bus stand is right around the corner. Otobüs durağı hemen köşeyi dönünce. More Sentences
21	Genel	stand i.	stand
There's always money in the banana stand. Muz standında her zaman para vardır. More Sentences
22	Genel	stand-in i.	dublör
The famous actor had a stand-in for the dangerous stunts. Ünlü aktörün tehlikeli gösteriler için bir dublörü vardı. More Sentences
23	Genel	stand i.	stant (sergi yeri)
You can buy the magazine Paris-Match at the stand on the street corner. Sokak köşesindeki stantta Paris-Match dergisini satın alabilirsin. More Sentences
24	Genel	stand i.	sergi
You can find jeans on the middle stand. Orta kısımdaki sergide kot pantolonları bulabilirsiniz. More Sentences
25	Genel	stand-in i.	yedek oyuncu
Sarah was a stand-in for the lead actress during rehearsals. Sarah, provalar sırasında başrol oyuncusunun yedeğiydi. More Sentences
26	Genel	stand on f.	kalkmak
We stood on our heads. Amuda kalktık. More Sentences
27	Genel	stand by f.	hazır beklemek
A group of scientists stood by, ready to record the experiment. Bir grup bilim insanı deneyi kaydetmek üzere hazır bekliyordu. More Sentences
28	Genel	stand out f.	dikkat çekmek
Her red dress made her stand out. Kırmızı elbisesi dikkat çekmesini sağladı. More Sentences
29	Genel	stand in line f.	kuyrukta beklemek
Tom had to stand in line at the ticket office for over three hours. Tom üç saatten daha fazla süre bilet gişesinde kuyrukta beklemek zorunda kaldı. More Sentences
30	Genel	stand up f.	kalkmak
My leg's gone to sleep, so I don't think I can stand up right away. Bacağım uyuşmuş. Hemen kalkabileceğimi sanmıyorum. More Sentences
31	Genel	stand back f.	çekilmek
I'd stand back if I were you. Yerinde olsam geri çekilirdim. More Sentences
32	Genel	stand for f.	aday olmak
He stood for an election. Seçimde aday oldu. More Sentences
33	Genel	stand upright f.	dik durmak
An empty bag can't stand upright. Boş torba, dik duramaz. More Sentences
34	Genel	stand f.	dayanmak
Some plants can't stand direct sunlight. Bazı bitkiler doğrudan güneş ışığı almaya dayanamaz. More Sentences
35	Genel	stand for f.	temsil etmek
There must be no doubt about what the EU stands for. AB'nin neyi temsil ettiği konusunda hiçbir şüphe olmamalıdır. More Sentences
36	Genel	stand for f.	sineye çekmek
I won't stand for this. Bunu sineye çekmeyeceğim. More Sentences
37	Genel	stand up to f.	karşı çıkmak
It was pretty ballsy of you to stand up to the boss like that. Patrona bu şekilde karşı çıkman çok cesurcaydı. More Sentences
38	Genel	stand by f.	seyirci kalmak
No longer will we stand by and watch payment arrears being built up. Artık ödeme borçlarının birikmesine seyirci kalmayacağız. More Sentences
39	Genel	stand f.	tahammül etmek
I can't stand this noise anymore. Artık bu gürültüye tahammülüm kalmadı. More Sentences
40	Genel	stand f.	karşı koymak
The time has come for us to stand up. Karşı koymamızın zamanı geldi. More Sentences
41	Genel	stand f.	ayakta kalmak
The EU stands or falls according to whether or not a common, effective legal system is established. AB, ortak ve etkin bir hukuk sisteminin kurulup kurulmamasına göre ayakta kalır ya da yıkılır. More Sentences
42	Genel	stand on f.	dikilmek
Tom is standing on the table to change a lightbulb. Tom ampulü değiştirmek için masanın üstünde dikiliyor. More Sentences
43	Genel	stand aloof f.	uzak durmak
He stood aloof. O uzak durdu. More Sentences
44	Genel	stand f.	dikilmek
When I say, you get over there and stand and wait for that ugly mother. Söylediğimde, oraya git ve dikilip o çirkin anayı bekle. More Sentences
45	Genel	stand still f.	hareket etmemek
Stand still and keep silent. Hareket etme ve sessiz kal. More Sentences
46	Genel	stand up for f.	savunmak
We will stand up for common sense and vote against it. Sağduyuyu savunacağız ve buna karşı oy kullanacağız. More Sentences
47	Genel	stand f.	çekmek
He is so intelligent that he stands out in class. Çok zeki ve sınıfta dikkat çeken biri. More Sentences
48	Genel	stand f.	kalmak
Europe must continue, for ethical reasons, to stand by the principles of a humanitarian asylum policy. Avrupa, etik nedenlerle, insani sığınma politikası ilkelerine bağlı kalmaya devam etmelidir. More Sentences
49	Genel	stand up for f.	desteklemek
Thanks for standing up for me at the meeting. Beni toplantıda desteklediğin için teşekkürler. More Sentences
50	Genel	stand f.	aday olmak
He will stand for Council this year. Bu yıl konsey için aday olacak. More Sentences
51	Genel	stand up f.	savunmak
We need strong leaders who are not afraid to stand up to political correctness. Politik doğrulukları savunmaya korkmayan güçlü liderlere ihtiyacımız var. More Sentences
52	Genel	stand guard f.	nöbet tutmak
I'll stand guard now. Şimdi nöbet tutacağım. More Sentences
53	Genel	stand by f.	beklemek
Stand by for further instructions. Daha fazla talimat için bekleyin. More Sentences
54	Genel	stand for f.	anlamına gelmek
The CAP stands for autonomy of food supply, or, to use the American terminology, the food weapon. OTP, gıda arzının özerkliği ya da Amerikan terminolojisiyle ifade edecek olursak gıda silahı anlamına gelmektedir. More Sentences
55	Genel	stand by f.	yanında olmak
Whatever happens, you must stand by one another. Ne olursa olsun birbirinizin yanında olmalısınız. More Sentences
56	Genel	stand f.	ayağa kalkmak
He stood and stretched his legs. Ayağa kalkarak bacaklarını uzattı. More Sentences
57	Genel	stand f.	doğrulmak
Tom stood up from his chair. Tom koltuğundan doğruldu. More Sentences
58	Genel	stand for f.	simgelemek
This symbol stands for strength and integrity. Bu sembol, direnç ve bütünlüğü simgeliyor. More Sentences
59	Genel	stand still f.	kıpırdamamak
Stand still! Kıpırdama! More Sentences
60	Genel	stand for f.	izin vermek
I won't stand for it. Buna izin vermeyeceğim. More Sentences
61	Genel	stand trial f.	yargılanmak
Dan stood trial for the first degree murder of Linda Smith. Dan, Lind Smith hakkında birinci derecede cinayetten yargılandı. More Sentences
62	Genel	stand f.	bulunmak
So that is where we stand at the moment. Dolayısıyla şu anda bulunduğumuz nokta budur. More Sentences
63	Genel	stand aside f.	kenara çekilmek
However, Europe cannot, under any circumstances, stand aside and do nothing. Ancak Avrupa hiçbir koşulda kenara çekilip hiçbir şey yapmadan duramaz. More Sentences
64	Genel	stand f.	dayamak
He stood with his back to the wall. Sırtını duvara dayadı. More Sentences
65	Genel	stand out f.	göze çarpmak
This big-heartedness stands out starkly against the PPE’s plans for Afghanistan. Bu büyük yüreklilik, PPE'nin Afganistan'a yönelik planlarına karşı açıkça göze çarpmaktadır. More Sentences
66	Genel	stand on f.	dayanmak
The British Government does not have a leg to stand on. İngiliz Hükümetinin dayanacak bir ayağı yoktur. More Sentences
67	Genel	stand for f.	müsaade etmek (katlanmak vb)
In the long term, our citizens will not stand for it. Uzun vadede vatandaşlarımız buna müsaade etmeyecektir. More Sentences
68	Genel	stand f.	kalkmak
Tom stood and put on his coat. Tom kalktı ve onun paltosunu giydi. More Sentences
69	Genel	stand corrected f.	yanıldığını kabul etmek
I stand corrected. Yanıldığımı kabul ediyorum. More Sentences
70	Genel	stand behind f.	arkasında durmak
No longer does the antagonist stand behind a fixed border; now he is within our own frontiers. Düşman artık sabit bir sınırın arkasında durmuyor; artık kendi sınırlarımızın içinde. More Sentences
71	Genel	stand f.	olmak (belirli bir durumda)
I should like to ask the Commission and the Council very clearly how things stand with the negotiations on this treaty. Komisyon ve Konsey'e çok açık bir şekilde bu antlaşmaya ilişkin müzakerelerin ne durumda olduğunu sormak istiyorum. More Sentences
72	Genel	stand still f.	hareketsiz durmak
Tom was standing still. Tom hareketsiz duruyordu. More Sentences
73	Genel	stand f.	ayakta durmak
There is no explanation that would stand up. Ayakta durabilecek hiçbir açıklama yok. More Sentences
74	Genel	stand by f.	beklemede kalmak
Stand by. Beklemede kalın. More Sentences
75	Genel	stand by f.	desteklemek
I stand by my previous statement. Daha önceki açıklamamı destekliyorum. More Sentences
76	Genel	stand for f.	göstermek
It makes it clear that Europe will not stand for racism. Avrupa'nın ırkçılığa müsamaha göstermeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır. More Sentences
77	Genel	stand alone f.	yalnız kalmak
If it becomes stubborn indeed it stands alone. Eğer inatçı olursa gerçekten yalnız kalır. More Sentences
78	Genel	stand f.	durmak
You could see the house standing amid pine trees. Çam ağaçlarının arasında duran evi görebiliyordunuz. More Sentences
79	Genel	stand for f.	desteklemek
We all stand for an environmentally responsible market economy. Hepimiz çevreye duyarlı bir piyasa ekonomisini destekliyoruz. More Sentences
80	Genel	stand i.	ayak
81	Genel	stand i.	iş yeri
82	Genel	stand i.	katlanma
83	Genel	stand i.	dayanma
84	Genel	umbrella stand i.	şemsiyelik
85	Genel	stand point i.	görüş açısı
86	Genel	stand i.	portmanto
87	Genel	stand in silence i.	saygı duruşu
88	Genel	long stand off i.	uzaktan algılama
89	Genel	lamp stand i.	lambalık
90	Genel	hack stand i.	taksi durağı
91	Genel	firm stand i.	firma standı
92	Genel	stand i.	ormanda yetişen ağaç
93	Genel	hat stand i.	portmanto
94	Genel	honey stand i.	ballık
95	Genel	stand i.	sahne (geçici açık hava sahnesi)
96	Genel	witness stand i.	mahkemede tanığın ifade verdiği yer
97	Genel	stand i.	yer
98	Genel	stand i.	kürsü
99	Genel	camera stand i.	kamera ayağı
100	Genel	stand i.	oturak
101	Genel	stand i.	tribün
102	Genel	cart stand i.	tekerlekli sehpa
103	Genel	coat stand i.	portmanto
104	Genel	stand i.	ayaklı askılık
105	Genel	stand i.	işporta
106	Genel	button stand i.	düğme yeri
107	Genel	cart stand i.	tekerlekli taşıyıcı
108	Genel	stand i.	direnme
109	Genel	stand i.	taksi durağı
110	Genel	concession stand fee i.	stand ücreti
111	Genel	stand fee i.	stand ücreti
112	Genel	right to stand for election i.	seçilme hakkı
113	Genel	where we stand now i.	gelinen nokta
114	Genel	cab stand i.	taksi durağı
115	Genel	cycle stand i.	bisiklet park yeri
116	Genel	flower stand i.	çiçek rafı
117	Genel	stand-by i.	hazır
118	Genel	stand-in i.	vekil
119	Genel	stand-by i.	güvenilir kimse
120	Genel	stand-by i.	yardım
121	Genel	stand-by i.	yardımcı
122	Genel	stand-by i.	yedek
123	Genel	stand-down i.	ara
124	Genel	stand-by i.	destek
125	Genel	stand-by i.	zemin döşeme
126	Genel	stand-in i.	benzer
127	Genel	stand-in i.	yedek
128	Genel	wash-hand stand i.	lavabo
129	Genel	hall stand i.	portmanto
130	Genel	wooden hall stand i.	ahşap portmanto
131	Genel	stand-in parent i.	manevi aile
132	Genel	stand-in parent i.	manevi ebeveyn
133	Genel	curio stand with open shelves i.	etajer
134	Genel	metal stand i.	metal sehpa/ayak
135	Genel	newspaper stand i.	gazete büfesi
136	Genel	stand blender i.	ayaklı blender/mikser
137	Genel	corner stand i.	köşe stand
138	Genel	phone stand i.	telefonluk
139	Genel	telephone table/stand i.	telefonluk
140	Genel	bedside stand i.	komodin
141	Genel	speech stand i.	konuşma kürsüsü
142	Genel	bike stand i.	bisiklet park yeri
143	Genel	bicycle stand i.	bisiklet park yeri
144	Genel	cruet-stand i.	şişe altlığı
145	Genel	cake stand i.	kek standı
146	Genel	taco stand i.	tako büfesi
147	Genel	stand-up reception i.	ayaküstü resepsiyon
148	Genel	towel stand i.	havluluk
149	Genel	hot dog stand i.	seyyar sosisçi
150	Genel	microscope stand i.	göz merceği, objektif ve diğer çıkarılabilir optik parçaların dışında kalan gereç
151	Genel	hat stand i.	şapkalık
152	Genel	hat stand i.	şapka askısı
153	Genel	hat stand i.	kıyafet askısı
154	Genel	hat stand i.	ayaklı askılık
155	Genel	garden stand i.	saksı standı
156	Genel	one-night stand i.	tek gecelik komedi gösterilerinin sergilendiği yer (şehir, kasaba)
157	Genel	one-night stand i.	tek gecelik ilişki için kalınan yer
158	Genel	covered stand i.	(hipodrom, stadyum) üstü kapalı seyirci bölümü
159	Genel	spool stand i.	iplik çardağı
160	Genel	spool stand i.	dikiş makinesi çardağı
161	Genel	stand i.	bir yerde durma
162	Genel	stand i.	bir yerde kalma
163	Genel	stand i.	sabit durma
164	Genel	stand i.	duraklama
165	Genel	stand i.	savunma amaçlı durma
166	Genel	stand i.	direnme amaçlı durma
167	Genel	stand i.	savunma yapma
168	Genel	stand i.	bir firmanın faaliyet gösterdiği/şube açtığı kasaba
169	Genel	stand i.	seyyar tezgah
170	Genel	stand i.	satış tezgahı
171	Genel	stand i.	gazete bayii
172	Genel	stand i.	gazete büfesi
173	Genel	stand i.	dimdik durma
174	Genel	stand i.	dimdik ayakta durma
175	Genel	stand i.	(kıyafet) takım
176	Genel	stand i.	katlanmış yakanın dik kısmı
177	Genel	stand i.	kafa karışıklığı
178	Genel	stand i.	şaşkınlık
179	Genel	stand i.	mahcubiyet
180	Genel	stand i.	rahatsızlık
181	Genel	stand i.	aşırılık
182	Genel	stand [africa] i.	parsel
183	Genel	stand [africa] i.	belirli büyüklükteki arazi parçası
184	Genel	stand pattism i.	aşırı muhafazakarlık
185	Genel	stand-in i.	istenilen konum
186	Genel	stand-in i.	yüksek makam
187	Genel	stand-in i.	tercih edilen makam
188	Genel	stand-in i.	istenen makam
189	Genel	stand-off i.	uzak durma
190	Genel	stand-off i.	mesafe koyma
191	Genel	stand-off i.	yalnızlık
192	Genel	stand-off i.	uzaklık
193	Genel	stand-off i.	(maçta) beraberlik
194	Genel	stand-off i.	nötrleyen şey
195	Genel	stand-off i.	karşı dengeleyen şey
196	Genel	stand-off i.	açılır merdivenin en üst noktasını yüzeyden uzaklaştıran dayanak
197	Genel	stand-up i.	dayanıklılık
198	Genel	stand-up i.	dirençlilik
199	Genel	stand-up i.	metanetlilik
200	Genel	stand-up i.	iyi bir şekilde eskime
201	Genel	stand-up i.	kullanılabilecek şekilde eskime
202	Genel	stand-up i.	destek
203	Genel	stand-up i.	dik duran şey
204	Genel	stand-up i.	randevuya gidememe
205	Genel	stand-up i.	sözünü tutamama
206	Genel	stand-up i.	stand up gösterisi
207	Genel	stand-up i.	tek kişilik komedi gösterisi
208	Genel	stand-up i.	stand up sanatçısı
209	Genel	stand-up i.	tek kişilik komedi sanatçısı
210	Genel	stand-up i.	stand up komedyeni
211	Genel	stand-up i.	ayaklı reklam panosu
212	Genel	stand-up i.	ayak üstü toplantı
213	Genel	stand to f.	göğüslemek
214	Genel	stand erect f.	dik durmak
215	Genel	stand f.	üstlenmek
216	Genel	stand by f.	terketmemek
217	Genel	stand and wait a long time f.	ağaç olmak
218	Genel	stand idly by f.	kayıtsız kalmak
219	Genel	stand close examination f.	yakından incelemeye gelmek
220	Genel	stand aghast f.	donakalmak
221	Genel	stand f.	çekilmek
222	Genel	stand idle by f.	eli kolu bağlı oturmak
223	Genel	stand up f.	dikilmek
224	Genel	stand behind f.	bütünüyle desteklemek (birini)
225	Genel	stand f.	devam etmek
226	Genel	stand upon f.	kalkmak
227	Genel	stand in wonder f.	bakakalmak
228	Genel	stand fast f.	teslim olmamak
229	Genel	stand in f.	katılmak
230	Genel	stand on f.	ısrar etmek
231	Genel	stand out for f.	ısrar etmek
232	Genel	stand somebody a drink f.	içki ısmarlamak
233	Genel	stand up to f.	karşı koymak
234	Genel	stand up f.	taraftarı olmak
235	Genel	stand ready f.	alesta durmak
236	Genel	take a stand f.	fikrini söylemek
237	Genel	be unable to stand f.	çekememek
238	Genel	stand idle by f.	kayıtsız kalmak
239	Genel	go/stand bail for f.	kefaletini yatırmak (sanığın)
240	Genel	stand up f.	göğüs germek
241	Genel	stand firm f.	fikrinden vazgeçmemek
242	Genel	stand over somebody f.	başına dikilmek
243	Genel	stand at attention f.	esas duruşta olmak
244	Genel	stand clear of f.	ile temas etmemeye çalışmak
245	Genel	stand aghast f.	buz kesilmek
246	Genel	stand on ceremony f.	resmi kurallara göre davranmak
247	Genel	stand clear of f.	sakınmak
248	Genel	stand out f.	ayrılaşmak
249	Genel	stand to f.	bırakmamak
250	Genel	stand firm f.	teslim olmamak
251	Genel	stand firm f.	sabit durmak
252	Genel	take a stand f.	bir görüşü benimseyip savunmak
253	Genel	stand out f.	atılmak
254	Genel	stand clear f.	uzak durmak
255	Genel	stand aghast f.	kalakalmak
256	Genel	stand up for f.	taraftar olmak
257	Genel	give no leg to stand on f.	tutunacak bir dal bırakmamak
258	Genel	stand out f.	fırlamak
259	Genel	stand in someone's way f.	birine mani olmak
260	Genel	stand on end f.	tüyleri diken diken olmak
261	Genel	stand up f.	bekletmek
262	Genel	stand over f.	sonraya bırakmak
263	Genel	stand f.	durdurmak
264	Genel	stand between f.	aracılık yapmak
265	Genel	make a stand for f.	direnmek
266	Genel	stand aloof f.	kaçınmak
267	Genel	be unable to stand f.	yüreği kaldıramamak
268	Genel	stand to f.	ayrılmamak
269	Genel	stand firm f.	inancından vazgeçmemek
270	Genel	stand idle f.	kullanılmamak (makine)
271	Genel	stand in someone's way f.	birinin yolunu kapamak
272	Genel	stand f.	dikmek
273	Genel	stand f.	göğüs germek
274	Genel	stand security f.	kefil olmak
275	Genel	stand upon f.	dayanmak
276	Genel	stand clear of f.	uzak durmak
277	Genel	stand apart f.	kaçınmak
278	Genel	stand at attention f.	vaziyet almak
279	Genel	stand fast f.	fikrinden vazgeçmemek
280	Genel	stand up to f.	kafa tutmak
281	Genel	stand firm f.	pes etmemek
282	Genel	stand in line f.	sıralanmak
283	Genel	stand upon f.	dikilmek
284	Genel	stand up to f.	karşı gelmek (birine)
285	Genel	stand up f.	dayanmak
286	Genel	stand f.	olmak (bir yerde)
287	Genel	stand in a queue f.	kuyrukta beklemek
288	Genel	stand back f.	kenara çekilmek
289	Genel	stand out against f.	direnmek
290	Genel	stand in f.	yerine çalışmak
291	Genel	stand over f.	birinin başında durmak
292	Genel	stand treat f.	ısmarlamak
293	Genel	stand on its hind legs f.	susta durmak (köpek)
294	Genel	stand up to f.	dayanıklı olmak (bir şeye karşı)
295	Genel	stand on one's own feet f.	kendi yağıyla kavrulmak
296	Genel	stand down f.	feragat etmek
297	Genel	stand firm f.	ödün vermemek
298	Genel	stand straight f.	doğru durmak
299	Genel	make one's hair stand on f.	tüylerini diken diken etmek
300	Genel	stand on ceremony f.	resmi davranmak
301	Genel	stand out against f.	karşı koymak
302	Genel	stand by f.	hazır bulunmak
303	Genel	stand surety for somebody f.	kefil olmak
304	Genel	stand aloof from f.	alarga durmak
305	Genel	stand fast f.	kararından caymamak
306	Genel	stand up to f.	dayanmak (bir şeye)
307	Genel	stand back to back f.	sırt sırta vermek
308	Genel	exist or stand in the same place f.	aynı yerde bulunmak
309	Genel	stand for f.	savunucusu olmak (bir fikirin)
310	Genel	stand on one's own two feet f.	kendi yağıyla kavrulmak
311	Genel	stand in someone's way f.	birine engel olmak
312	Genel	stand on end f.	tüyleri diken diken olmak (saç)
313	Genel	stand in f.	vekalet etmek
314	Genel	stand firm f.	kararından caymamak
315	Genel	stand f.	durmak (bir yerde)
316	Genel	stand someone up f.	randevuya gelmeyerek birini boşuna bekletmek
317	Genel	stand close examination f.	kurcalamaya gelmek
318	Genel	stand clear of f.	bir şeyi kullanmamak
319	Genel	stand on f.	diretmek
320	Genel	stand bail for f.	kefil olmak
321	Genel	stand fast f.	geri çekilmemek
322	Genel	stand between f.	korumak
323	Genel	stand f.	bir yerde kalmak (su vb)
324	Genel	stand down f.	bulunduğu makama bir daha aday olmamak
325	Genel	stand by somebody f.	yanında olmak
326	Genel	stand clear of f.	birinden uzak kalmak
327	Genel	stand upon f.	ısrar etmek
328	Genel	stand proxy f.	vekalet etmek
329	Genel	stand by f.	sadık kalmak
330	Genel	stand f.	kanıtlamak
331	Genel	stand surety f.	kefil olmak
332	Genel	stand by f.	bırakmamak (birini)
333	Genel	stand out against f.	göğüs germek
334	Genel	go/stand bail for f.	kefil olmak (sanığa)
335	Genel	take a stand f.	durum almak
336	Genel	stand f.	yürürlükte kalmak
337	Genel	stand out f.	direnmek
338	Genel	stand f.	desteklemek
339	Genel	stand in silent homage f.	saygı duruşunda bulunmak
340	Genel	stand down f.	adaylıktan çekilmek
341	Genel	stand guard f.	bekçilik etmek
342	Genel	stand back f.	gerilemek
343	Genel	stand between f.	arabuluculuk yapmak
344	Genel	stand by f.	destek olmak (birine)
345	Genel	be unable to stand the gaff f.	sıkıntıya gelememek
346	Genel	stand the racket f.	dayanmak
347	Genel	stand someone a drink f.	birisine içki ısmarlamak
348	Genel	stand on ceremony f.	protokolcü olmak
349	Genel	stand for f.	sindirmek
350	Genel	stand for f.	tarafını tutmak
351	Genel	stand f.	koymak
352	Genel	stand f.	sineye çekmek
353	Genel	stand in a white sheet f.	itiraf etmek
354	Genel	stand up to f.	göğüs germek
355	Genel	stand by f.	destek olmak
356	Genel	stand firm f.	geri çekilmemek
357	Genel	stand by somebody's side f.	tarafını tutmak
358	Genel	stand aside f.	yol vermek
359	Genel	stand bail for f.	sanığa kefil olmak
360	Genel	stand around idly f.	avara durmak
361	Genel	stand clear f.	bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak
362	Genel	stand f.	ihtiyaç duymak
363	Genel	stand in someone's way f.	birini engellemek
364	Genel	stand high with f.	birinin gözüne girmiş olmak
365	Genel	stand on one's own legs f.	kimseye muhtaç olmamak
366	Genel	stand as still as a statue f.	put gibi durmak
367	Genel	stand on its hind legs f.	tetikte beklemek
368	Genel	stand at f.	belirli bir derecede olmak (ısı vb)
369	Genel	make somebody's hair stand on end f.	tüylerini ürpertmek
370	Genel	stand in for f.	birine vekalet etmek
371	Genel	stand out f.	karşı koymak
372	Genel	stand in f.	yerini almak
373	Genel	stand behind f.	birinin arkasında durmak
374	Genel	stand up for f.	taraftarı olmak
375	Genel	stand clear of f.	bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak
376	Genel	stand in for f.	dublörlüğünü yapmak
377	Genel	stand over f.	uzatmak
378	Genel	stand to gain f.	muhtemelen kazanabilmek
379	Genel	stand aside f.	savulmak
380	Genel	stand out against f.	atılmak
381	Genel	stand somebody up f.	ekmek
382	Genel	stand aside f.	feragat etmek
383	Genel	can not stand f.	dayanamamak
384	Genel	stand fast f.	pes etmemek
385	Genel	take the witness stand f.	tanıklık etmek üzere tanık kürsüsüne çıkmak
386	Genel	stand guard f.	nöbet beklemek
387	Genel	stand for f.	yerine geçmek
388	Genel	stand up to f.	direnmek
389	Genel	stand idle f.	hiçbir şey yapmadan durmak
390	Genel	take a stand f.	tuttuğu tarafı belli etmek
391	Genel	stand by f.	sağlamak
392	Genel	stand off f.	denize açılmak
393	Genel	stand out f.	çıkıntı yapmak
394	Genel	stand by one's word f.	sözünden dönmemek
395	Genel	stand f.	olmak
396	Genel	make a stand f.	direnerek savaşmak
397	Genel	make a stand against f.	düşmana karşı direnmek
398	Genel	stand to lose f.	muhtemelen kaybedebilmek
399	Genel	stand in homage f.	saygı duruşunda bulunmak
400	Genel	stand f.	uymak
401	Genel	stand apart f.	uzak durmak
402	Genel	stand f.	müsamaha etmek
403	Genel	take a stand f.	bir olay karşısında belirli bir tavır almak
404	Genel	stand firm f.	taviz vermemek
405	Genel	stand f.	direnmek
406	Genel	stand aside f.	kaçınmak
407	Genel	stand upon f.	diretmek
408	Genel	stand for f.	adaylığını koymak
409	Genel	stand as a candidate in something f.	adaylığını koymak
410	Genel	not to be able to stand f.	ayakta duramamak
411	Genel	stand aside f.	açık durmak
412	Genel	stand for f.	demek olmak
413	Genel	have one's hair stand on end f.	ürpermek
414	Genel	stand somebody in good stead f.	yararlı olmak
415	Genel	stand somebody in good stead f.	işine yaramak
416	Genel	stand security for somebody f.	kefil olmak
417	Genel	stand on one's own legs f.	kendi ayakları üstünde durmak
418	Genel	stand on one's own legs f.	ayakları üzerinde durmak
419	Genel	stand out in relief f.	göze çarpmak
420	Genel	stand f.	dikelmek
421	Genel	stand for election/office f.	seçimler için adaylığını koymak
422	Genel	stand f.	parasını ödemek (bir şeyin)
423	Genel	stand f.	boyunda olmak (bir şeyin)
424	Genel	stand idle (in the slack period) f.	sinek avlamak
425	Genel	stand by f.	hazır olmak
426	Genel	stand by f.	yardıma hazır olmak
427	Genel	stand up f.	anlaşmayı yerine getirememek
428	Genel	stand erect f.	dimdik durmak
429	Genel	stand in balance f.	dengede durmak
430	Genel	stand out of f.	dışında durmak
431	Genel	stand idle f.	atıl durmak
432	Genel	stand straight f.	düz durmak
433	Genel	stand even f.	düz durmak
434	Genel	stand flat f.	düz durmak
435	Genel	stand in one's way f.	gölge etmek
436	Genel	stand security f.	teminat vermek
437	Genel	stand ready f.	hazır bulunmak
438	Genel	stand face to face f.	yüzleşmek
439	Genel	stand security f.	teminat göstermek
440	Genel	take a stand f.	taraf tutmak
441	Genel	take a stand f.	saf tutmak
442	Genel	take a stand f.	tarafında olmak
443	Genel	not stand f.	katlanamamak
444	Genel	stand up for one's rights f.	haklarını savunmak
445	Genel	stand out amongst others f.	diğerlerinin arasından sıyrılmak
446	Genel	stand out amongst others f.	aralarından sıyrılmak
447	Genel	stand aghast f.	kal gelmek
448	Genel	stand aghast f.	donup kalmak
449	Genel	stand aghast f.	kala kalmak
450	Genel	open a stand f.	stant açmak
451	Genel	stand the gaff f.	zor bir dönem süresince dişini sıkmak
452	Genel	stand the gaff f.	zorluğa göğüs germek
453	Genel	stand the gaff f.	sıkıntıya veya yorgunluğa dayanmak
454	Genel	stand on end f.	dikine koymak
455	Genel	stand on f.	yoluna devam etmek
456	Genel	stand on f.	rotadan sapmamak
457	Genel	stand on one's own feet f.	kendi ayakları üzerinde durmak
458	Genel	stand back f.	uzak durmak
459	Genel	stand the gaff f.	sonuna kadar dayanmak
460	Genel	stand the gaff f.	yorgunluğa dayanmak
461	Genel	stand the gaff f.	zor bir zamanda metin olmak
462	Genel	stand off f.	uzak tutmak
463	Genel	stand f.	-in ağırlığında olmak
464	Genel	put somebody on stand-by f.	ihtiyaç halinde kullanmak için hazırda tutmak
465	Genel	put somebody on stand-by f.	yedek olarak hazırda tutmak
466	Genel	put somebody on stand-by f.	birini hazırda tutmak
467	Genel	stand f.	bulunmak (belirli bir durumda)
468	Genel	stand behind f.	iddia edildiği gibi olduğuna dair garanti vermek
469	Genel	stand watch f.	nöbet beklemek
470	Genel	stand sentinel f.	nöbet beklemek
471	Genel	stand watch f.	nöbet tutmak
472	Genel	stand sentinel f.	nöbet tutmak
473	Genel	stand somebody up f.	birini ekmek
474	Genel	stand somebody up f.	birini satmak
475	Genel	stand up f.	karşı koymak
476	Genel	stand up f.	sağlam kalmak
477	Genel	stand up to f.	karşı durmak
478	Genel	stand out f.	kendini göstermek
479	Genel	stand for f.	tutmak
480	Genel	stand away f.	birinden uzak durmak
481	Genel	stand away f.	birine yüz çevirmek
482	Genel	make one's hair stand on end f.	dehşete düşürmek
483	Genel	make one's hair stand on end f.	korkutmak
484	Genel	make one's hair stand on end f.	tüylerini diken diken etmek
485	Genel	stand by someone f.	sadık kalmak
486	Genel	stand by someone f.	sadık olmak
487	Genel	stand behind one's word f.	sözünün arkasında durmak
488	Genel	stand by one's word f.	sözünün arkasında durmak
489	Genel	stand on the bus f.	otobüste ayakta kalmak
490	Genel	stand out among its rivals f.	rakipleri arasından sivrilmek
491	Genel	have the quality to stand out among its rivals f.	rakipleri arasından sıyrılarak yükselebilecek nitelikte olmak
492	Genel	stand on the bus f.	otobüste ayakta durmak
493	Genel	stand behind f.	geride durmak
494	Genel	stand aside f.	tarafsız olmak
495	Genel	stand at a high price f.	fiyatta yüksek olmak
496	Genel	stand for parliament f.	adaylığını koymak
497	Genel	stand aloof from f.	mesafeli durmak
498	Genel	stand down f.	tanık kürsüsünden inmek
499	Genel	stand in the breach f.	imdada yetişmek
500	Genel	stand down f.	özveride bulunmak

"stand!" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 50 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	stand (fuarda/sergide)	booth i.
Please be sure to check out our international booth. Lütfen uluslararası standımızı mutlaka inceleyin. More Sentences
2	Genel	stand	stand i.
You can buy the magazine Paris-Match at the stand on the street corner. Paris-Match dergisini sokağın köşesindeki standdan alabilirsin. More Sentences
Technical
3	Teknik	stand	stand i.
Tom bought some vegetables at a roadside stand. Tom bir yol kenarı standında biraz sebze aldı. More Sentences
General
4	Genel	stand (fuar vb)	booth i.
5	Genel	stand	stall i.
6	Genel	stand ücreti	concession stand fee i.
7	Genel	stand ücreti	stand fee i.
8	Genel	köşe stand	corner stand i.
9	Genel	stand up gösterisi	standup i.
10	Genel	stand up gösterisi	stand-up i.
11	Genel	stand up sanatçısı	stand-up i.
12	Genel	stand up komedyeni	stand-up i.
13	Genel	stand up komedyeni	standup comedian i.
14	Genel	stand up sanatçısı	standup comedian i.
15	Genel	düz yüzeyli stand	surface i.
16	Genel	stand/satış pavyonu ayırmak/edinmek	get a booth f.
17	Genel	stand açmak	set up a (promotional) table f.
18	Genel	stand up gösterisi sergileyen	standup s.
19	Genel	stand up sanatçısına ait veya ilgili	standup s.
Idioms
20	Deyim	tek gecelik komedi gösterisi/stand-up	one-night stand i.
Trade/Economic
21	Ticaret/Ekonomi	donanımlı/kuruşu stand	shell scheme i.
22	Ticaret/Ekonomi	örümcek stand	spider stand i.
23	Ticaret/Ekonomi	paket stand	shell scheme i.
24	Ticaret/Ekonomi	stand alanı	booth space i.
25	Ticaret/Ekonomi	stand kirası	stallage i.
26	Ticaret/Ekonomi	stand-by anlaşması	stand-by agreement i.
27	Ticaret/Ekonomi	stand-by kredisi	stand-by credit i.
28	Ticaret/Ekonomi	stand-by kredisi	stand-by credit i.
29	Ticaret/Ekonomi	stand görevlisi	booth attendant i.
30	Ticaret/Ekonomi	stand-by düzenlemesi	stand-by arrangements i.
31	Ticaret/Ekonomi	stand hostesi	fair hostess i.
32	Ticaret/Ekonomi	stand alanı	booth area i.
33	Ticaret/Ekonomi	stand ücreti	stallage i.
34	Ticaret/Ekonomi	stand-by kredileri	stand-by credits i.
35	Ticaret/Ekonomi	stand hostesi	stand hostess i.
36	Ticaret/Ekonomi	stand-by düzenlemesi	stand-by arrangement i.
37	Ticaret/Ekonomi	stand alanı	stand space i.
38	Ticaret/Ekonomi	stand açmak	open a stand f.
39	Ticaret/Ekonomi	stand kurmak	set up a stand f.
Politics
40	Siyasal	stand-by düzenlemeleri	stand-by arrangements i.
41	Siyasal	stand-by anlaşması	stand-by agreement i.
Technical
42	Teknik	borulu stand	tubular stand i.
43	Teknik	stand yağı	stand oil i.
Television
44	Televizyon	stand-up sunuş	stand-up i.
Textile
45	Tekstil	elbiselerin asıldığı stand	clothing rack i.
Automotive
46	Otomotiv	manyetik stand tablası	magnetic stand base i.
Religious
47	Dini	doğu kilisesi'nde koro üyelerinin kitaplarını koyduğu stand	analogion i.
Military
48	Askeri	hava stand off radarı	airborne stand off radar i.
Printery
49	Matbaa	harf kalıplarının kullanılırken konulduğu stand	composing frame i.
Archaic
50	Eski Kullanım	stand ile donatmak	stage f.