yerine - Türkçe İngilizce Sözlük

yerine

"yerine" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 37 sonuç

Türkçe İngilizce
Yaygın Kullanım
yerine instead zf.
He decided to take the bus instead of walking.
Yürümek yerine otobüse binmeye karar verdi.

More Sentences
yerine instead of ed.
I am thinking, instead, of acknowledgement of the Armenian genocide of 1915.
Ben bunun yerine 1915 Ermeni soykırımının tanınmasını düşünüyorum.

More Sentences
Genel
yerine substitute i.
We use date syrup as a sugar substitute.
Şeker yerine hurma şerbeti kullanıyoruz.

More Sentences
yerine instead zf.
I broke my gas-powered rice cooker so I got an induction rice cooker instead.
Gazla çalışan pilav pişiricimi kırdım ve yerine indüksiyonlu bir pilav pişirici aldım.

More Sentences
yerine back zf.
Wait, let me put these back.
Bekle, bunları yerine koyayım.

More Sentences
yerine down zf.
All the benches were bolted down.
Tüm banklar cıvatayla yerine sabitlenmişti.

More Sentences
yerine rather than ed.
This is an example of hasty, rather than careful, decision-making, with a negative result.
Bu, dikkatli karar vermek yerine aceleci davranmanın bir örneğidir ve olumsuz bir sonuç doğurmuştur.

More Sentences
yerine for ed.
Her son carried the suitcase for her.
Oğlu bavulu onun yerine taşıdı.

More Sentences
yerine in place of ed.
I rise to speak in place of Ruth Hieronymi, who actually should have been speaking, but is unfortunately unwell.
Aslında konuşması gereken ancak ne yazık ki rahatsız olan Ruth Hieronymi'nin yerine konuşmak üzere ayağa kalkıyorum.

More Sentences
yerine in lieu of ed.
Some hotels may require a deposit in lieu of a credit card guarantee.
Bazı oteller kredi kartı garantisi yerine depozito talep edebilir.

More Sentences
yerine over ed.
He picked me over his best friend.
En iyi arkadaşı yerine beni seçti.

More Sentences
Konuşma Dili
yerine in place of expr.
We must not forget the priority of development, and we must not speak in place of the South.
Kalkınmanın önceliğini unutmamalı ve Güney'in yerine konuşmamalıyız.

More Sentences
Teknik
yerine instead of ed.
The suggestion is to add a new heading, instead of removing one, and to deal with the two existing headings together.
Öneri, bir başlığı kaldırmak yerine yeni bir başlık eklemek ve mevcut iki başlığı birlikte ele almaktır.

More Sentences
Bilgisayar
yerine with zf.
You can't replace the comma with a period in this sentence.
Bu cümlede virgül yerine nokta koyamazsınız.

More Sentences
Genel
yerine name i.
yerine behalf i.
yerine by way of something zf.
yerine in lieu zf.
yerine in zf.
yerine sted zf.
yerine in return for ed.
yerine in the name of ed.
yerine in the place of ed.
yerine sooner than ed.
yerine inside of ed.
yerine on behalf of ed.
yerine pro- ed.
yerine in furtherance ed.
yerine by ed.
yerine before bağ.
yerine vice ök.
İfadeler
yerine in substitution for expr.
Konuşma Dili
yerine fo ed.
yerine in lieu of expr.
Hukuk
yerine by procuration expr.
yerine ilo (in lieu of) kısalt.
Dilbilim
yerine in lieu of ed.

"yerine" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Yaygın Kullanım
yerine geçirmek substitute f.
The stoma is a substitute for the normal breathing pathway that’s modified during surgery.
Stoma, ameliyat sırasında değiştirilen normal solunum yolunun yerine geçer.

More Sentences
yerine geçmek substitute f.
As stated in the Treaty, European citizenship supplements national citizenship, but is not a substitute for it.
Antlaşmada da belirtildiği üzere, Avrupa vatandaşlığı ulusal vatandaşlığı tamamlar, ancak onun yerine geçmez.

More Sentences
yerine getirmek (plan vb'ni) implement f.
Other programmes are geared towards helping China to implement specific WTO obligations.
Diğer programlar ise Çin'in belirli DTÖ yükümlülüklerini yerine getirmesine yardımcı olmaya yöneliktir.

More Sentences
yerine geçmek replace f.
This regulation replaces a former one that expired in December last year.
Bu yönetmelik, geçen yıl Aralık ayında süresi dolan eski bir yönetmeliğin yerine geçmektedir.

More Sentences
yerine getirmek carry out f.
We have neither the competence nor the capacity to carry out that type of task.
Bu tür bir görevi yerine getirmek için ne yetkinliğimiz ne de kapasitemiz var.

More Sentences
yerine koymak replace f.
I replaced your pen on your desk.
Masanızdaki kalemi yerine koydum.

More Sentences
yerine getirmek perform f.
We are fortunate in having a Scottish coastal forum to perform this role.
Bu rolü yerine getirecek bir İskoç kıyı forumuna sahip olduğumuz için şanslıyız.

More Sentences
yerine getirmek fulfil f.
He has all the skills to fulfill the duty; why not hire him?
Görevi yerine getirmek için gereken tüm beceriler onda var, adamı niye işe almıyorsunuz?

More Sentences
yerine getirmek fulfill f.
They always try to fulfill the requirements of the owner and are very smart.
Her zaman sahibinin gereksinimlerini yerine getirmeye çalışırlar ve çok akıllıdırlar.

More Sentences
yerine getirilmiş fulfilled s.
Why should absolute priority be given to fulfilling the capabilities requirement of the EDSP?
Neden EDSP'nin yetenek gerekliliklerinin yerine getirilmesine mutlak öncelik verilmelidir?

More Sentences
Genel
yerine getirme (görevi) discharge i.
The people of Europe expect us to discharge our responsibility here.
Avrupa halkı bizden buradaki sorumluluğumuzu yerine getirmemizi bekliyor.

More Sentences
yerine getirme fulfilment i.
The money will be paid after the fulfilment of the contract.
Paralar sözleşmenin yerine getirilmesinden sonra ödenecek.

More Sentences
yerine getirme fulfillment i.
CJDropshipping is a reliable drop shipping source and fulfillment company.
CJDropshipping güvenilir bir damla nakliye kaynağı ve yerine getirme şirketidir.

More Sentences
yerine getirilmesi fulfillment of i.
The fulfillment of obligations under the Agreement will be temporarily stopped.
Anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi geçici olarak durdurulacaktır.

More Sentences
yerine getirme execution i.
It is collected by a large number of public sector bodies in their execution of public tasks.
Kamu görevlerini yerine getirirken çok sayıda kamu sektörü kuruluşu tarafından toplanmaktadır.

More Sentences
yerine getirme performance i.
Officers should always be serious in the performance of their duties.
Memurlar görevlerini yerine getirirken her zaman ciddi olmalıdır.

More Sentences
yerine geçen kimse replacement i.
We need to find a replacement for the intern.
Stajyerin yerine geçecek birini bulmamız gerekiyor.

More Sentences
yerine geçen successor i.
Smartphones are the successors of computers.
Bilgisayarların yerine geçecek olanlar akıllı telefonlardır.

More Sentences
vasiyet hükümlerini yerine getiren kimse executor i.
The executor of her will is going to contact you.
Vasiyetinin hükümlerini yerine getiren kişi seninle irtibata geçecek.

More Sentences
yerine kullanılan sözcük euphemism i.
Overweight' is a euphemism for 'fat.'
Aşırı kilolu' sözcüğü 'şişman' sözcüğünün yerine kullanılır.

More Sentences
tekrar yerine takmak reset f.
Mr. Wilkinson had his arm reset; a procedure called a fracture reduction.
Bay Wilkinson'ın kolu, kırık redüksiyonu adı verilen bir prosedürle tekrar yerine takıldı.

More Sentences
yerine kullanmak substitute f.
Try substituting ground coconut for flour.
Un yerine öğütülmüş hindistan cevizi kullanmayı deneyin.

More Sentences
işlevini yerine getirmek function f.
Without institutional change, the enlarged Union would simply be unable to function.
Kurumsal değişim olmadan, genişleyen Birlik işlevini yerine getiremez.

More Sentences
yerine getirmek fulfil f.
It must fulfil necessary political pre-conditions and relate to countries in clear geographical proximity.
Gerekli siyasi ön koşulları yerine getirmeli ve açık bir coğrafi yakınlık içindeki ülkelerle ilgili olmalıdır.

More Sentences
aptal yerine koymak befool f.
You befooled me.
Beni aptal yerine koydun.

More Sentences
yerine getirmek exercise f.
This unbearably noisy spectacle hampered both me and other members in the exercise of our mandate.
Bu dayanılmaz derecede gürültülü gösteri hem benim hem de diğer üyelerin görevimizi yerine getirmemizi engelledi.

More Sentences
yerine getirmek serve f.
Our Rules of Procedure serve to shape our procedures in such a way that we can perform our duties.
İç Tüzüğümüz, prosedürlerimizi görevlerimizi yerine getirebileceğimiz şekilde şekillendirmeye hizmet etmektedir.

More Sentences
yerine oturtmak seat f.
They seated me near the door at the wedding.
Düğünde beni kapıya yakın bir yere oturttular.

More Sentences
yerine geçmek succeed f.
Tim will succeed George as General Manager.
Tim, Genel Müdür olarak George'un yerine geçecek.

More Sentences
yerine oturmak sit down f.
Do you want to sit down somewhere?
Bir yere oturmak ister misin?

More Sentences
yerine getirmek execute f.
We are bound to execute your father's will.
Bizler babanızın vasiyetini yerine getirmekle yükümlüyüz.

More Sentences
enayi yerine koymak fool f.
She fooled me into giving her the money.
Parayı ona verdiğim için beni enayi yerine koydu.

More Sentences
yerine getirmek satisfy f.
Anybody who wants to obtain that contract will have to satisfy that condition.
Bu anlaşmayı elde etmek isteyen herkes bu koşulu yerine getirmek zorunda kalacaktır.

More Sentences
yerine getirmek grant f.
I wish I could grant her last wish.
Keşke onun son dileğini yerine getirebilseydim.

More Sentences
aptal yerine koymak fool f.
Europe will make an utter fool of itself.
Avrupa kendini tamamen aptal yerine koyacaktır.

More Sentences
yerine getirmek accomplish f.
I therefore believe some humility was needed to accomplish this painstaking task.
Bu nedenle, bu özenli görevi yerine getirmek için biraz alçakgönüllülük gerektiğine inanıyorum.

More Sentences
yerine getirmek execute (a task) f.
The Railways Agency must also have enough powers to be able to execute its tasks properly.
Demiryolları Ajansı da görevlerini düzgün bir şekilde yerine getirebilmek için yeterli yetkiye sahip olmalıdır.

More Sentences
kriterleri yerine getirmek fulfil the criteria f.
In two areas, Sweden is considered, however, not yet to have fulfilled the criteria.
Ancak İsveç'in iki alanda henüz kriterleri yerine getirmediği düşünülmektedir.

More Sentences
şartları yerine getirmek meet the conditions f.
The promise is that, if they meet the conditions, they can accede.
Verilen söz, şartları yerine getirdikleri takdirde projeye katılabilecekleri yönündedir.

More Sentences
yerine getirmek fulfill f.
Help people and fulfill many interesting quests.
İnsanlara yardım edin ve birçok ilginç görevi yerine getirin.

More Sentences
yerine koymak replace f.
I closed the book and replaced it.
Kitabı kapatıp yerine koydum.

More Sentences
yerine getirmek perform f.
We still, of course, call on the Commission to perform its role as a guard against aid that distorts competition.
Elbette Komisyon'u rekabeti bozan yardımlara karşı koruma görevini yerine getirmeye çağırıyoruz.

More Sentences
yerine getirmek keep f.
The Commission has done its job and kept its promise.
Komisyon görevini yerine getirmiş ve verdiği sözü tutmuştur.

More Sentences
Yaygın Kullanım
yerine geçen kimse substitute i.
yerine koyma substitution i.
yeni yerine geçmek relocate f.
yerine oturtmak (kırık) reduce f.
Genel
aslının yerine geçen şey ersatz i.
yerine getirmeme violation i.
yerine getirmeme nonperformance i.
kaba veya ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz söyleyen euphemist i.
güney afrika yerlilerinin mızrak veya ok yerine kullandıkları topuzlu değnek knobkerrie i.
yerine konabilirlik substitutability i.
yerine getiren enforcer i.
yükseltileri basit çizgiler yerine farklı renklerle gösteren harita relief map i.
yerine getirme completion i.
başkasının yerine geçebilen kimse alternate i.
adam yerine koymama durumu disrespectfulness i.
yerine getirme exercising i.
yerine koyma taxis i.
bir şeyin satın alınmasında para yerine geçen belge token i.
yerine getirme pursuance i.
yerine koyma bestowal i.
yerine getirme effectuation i.
yerine getirme (vaat) redemption i.
başkasının yerine geçirilen kimse substitute i.
yerine gelme effectuation i.
birinin yerine çalışan locum tenens i.
yerine koyma substitute i.
arife gecesi yerine getirilen ibadetler vigils i.
başkasının yerine bakan supply i.
yerine getirmeme inobservance i.
yerine geçen kimse supply i.
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) specialization i.
günah çıkarma ve papazın önerdiği kefareti yerine getirme penance i.
yerine getirme consummation i.
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey substitute i.
yerine getirme implement i.
belirli bir tarifeye uymak yerine düzenli aralıklarla çalışan sefer shuttle service i.
yerine getirme administration i.
yerine getirme (bir adeti) observance of i.
başkasının yerine kullanılan (şey) surrogate i.
yerine getirmeme (bir yükümlülüğü) default i.
yerine kullanma (geçici bir süre için) substitution i.
demiryollarında, renkli ışıklar yerine kol hareketinden yararlanan işaret semaphore i.
yerine getirme exercise i.
başkasının yerine geçen kimse (geçici bir süre için) substitute i.
yerine koyma implantation i.
yerine geçme prevailing i.
özellikle tahta bir kutu içinde çapa yerine denize atılan büyükçe taş killick i.
adam yerine koymama slight i.
yerine getirme prosecution i.
yerine geçme substitution i.
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) specialization i.
yerine çalıştırma (geçici bir süre için) substitution i.
yerine geçme supersedence i.
yerine getirme acquittal i.
gösteri veya konser vb yerine ilerisi için verilen bilet rain check i.
yangın yerine dönmüş a complete mess i.
yerine getirme effecting i.
sistemin yerine getirmesi şart olan işlemler critical system function i.
yerine getirme effectuating i.
birinin yerine yazan ghostwriter i.
yerine geçme displacement i.
yerine getiren kimse performer i.
birinin yerine çalışan locum i.
yükümlülüğünü yerine getirmeme default i.
yerine koyma substituting i.
derebeylik devrinde şövalyelerden askerlik hizmeti yerine alınan vergi escuage i.
yerine geçen kimse surrogate i.
bilbord reklamının yerine yerleştirilmesi posting i.
yerine getiren exerciser i.
birinin yerine yazan ghost writer i.
yerine koyma substitution i.
yerine zamir gelen isim antecedent i.
yerine geçen kimse incomer i.
zar yerine deniz kabukları kullanılarak oynanan bir şans oyunu props i.
yerine gelme countercoil i.
şövalyelerden askerlik yerine alınan vergi scutage i.
yerine getirme implementation i.
yerine getirme countercoil i.
yerine getirme keeping i.
yemin yerine geçen söz affirmation i.
yerine getirmeme nonfulfilment i.
yerine getirme discharge i.
yerine getirmeme nonfulfillment i.
yerine getirmeme nonconsummation i.
pul yerine basılan damga indicium i.
yerine getireme inexecution i.
yerine oturtma seating i.
vasiyet hükümlerini müştereken yerine getiren kişi veya kurum coexecutor i.
yerine koyma laying i.
yerine getirmeme breach i.
yerine koyma replacement i.
tekrar yerine oturtma reseating i.
yerine koyma reset i.
yerine getirmeme non-performance i.
tasarım olarak bisiklete benzeyen ancak tekerlek yerine kayakları olan araç ski-bob i.
başkasının yerine geçmeye backup i.
vasiyeti yerine getiren executor i.
yerine getirme observance i.
yerine koyma placing i.
yerine koyma placement i.
yerine geçme succession i.
bir şeyin yerine başka bir şeyi koyma replacement i.
eski yerine bırakma replacement i.
kabala' da kehanette bulunmaya yarayan sayılar elde etmek için harflerin yerine onlara denk düşen sayılar koyma gematria i.
yerine getirme garantisi fulfilment guarantee i.
tutulmayan/yerine getirilmeyen sözler broken promises i.
yerine koyulması gereken miktar top-up i.
(bir talebi) yerine getirme satisfaction i.
(dalga geçmek veya karşıdakine katılmama gibi durumları ifade etmek veya konuşmanın bir yerine dikkat çekmek için) ellerle havada yapılan tırnak işareti air quote i.
sahne yerine müşterinin masasında yapılan erotik dans bartop dancing i.
sahne yerine müşterinin masasında yapılan erotik dans table dance i.
(başka bir şeyin) yerine geçen placeholder i.
olay yerine varıldığında/veya hastaneye getirildiğinde hastanın/yaralının çoktan yaşamını yitirdiğini belirten bir kısaltma doa (dead on arrival) i.
paraşütle yangın yerine atlayan itfaiyeci smokejumper i.
paraşütle yangın yerine atlayan itfaiyeci smoke-jumper i.
iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım on-site daycare i.
birinin yerine yazan ghost-writer i.
yerine getirmeme non-fulfilment i.
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) specialisation i.
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) specialisation i.
belli bir görevi yerine getirmek için gerekli beceriler skillset i.
hayal gücüne dayanarak kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneği ability to put ourselves imaginatively in another’s place i.
ürün adı yerine marka isminin geçmesi generification i.
yerine getirilmemiş zorunluluk unfulfilled necessity i.
yerine getirme niyeti intention of fullfilling i.
başkasının yerine utanma secondhand embarrassment i.
stil yerine verimlilik efficiency over style i.
zor bir görevi yerine getirmek için kurulmuş ekip hit squad i.
yerine bakan kimse supply i.
yerine getirilmesi fazla uzmanlık gerektirmeyen durum banana problem i.
kabini, kazanın arkası yerine, ortasında yan yana konumlandırılmış olan lokomotif camelback i.
yerine başka bir yapı inşa edilmesi amacıyla yıkılan bina teardown i.
karayiplere özgü bir ağacın kınakına ağacı kabuğu yerine kullanılan kabuğu caribbee bark i.
(birinin) yerine bakan caretaker i.
başarılı bir şekilde yerine getirme carrying out i.
elektronik ton yerine orijinal ses kaydının kullanıldığı cep telefonu zil sesi realtone i.
eski sahibine ya da yerine döndürme reconveyance i.
eski sahibine ya da yerine dönme reconveyance i.
(sözü) yerine getirme redeeming i.
yerine koyma redress i.
yerine koyma change i.
değerli bir nesne veya şahsın yerine gizlice konan şey changeling [obsolete] i.
finansal bir yükümlülüğü yerine getirmeme nonremittal i.
amirinin yerine geçen otel veya restoran çalışanı relief i.
kral veya kraliçe tarafından ben yerine biz zamirinin kullanımı the royal we i.
görevlerini yerine getirmeksizin dini unvan taşıyan kimse titular i.
altı yerine üç farklı sayı içeren zar top i.
başkası yerine atılan imza allograph i.
bir şeyi yerine sabitleyen nesne keeper i.
yerine getirememe unfitness i.
yerine getiremez olma unfitness i.
yerine daha iyisi bulunana kadar koleksiyonda tutulan düşük kaliteli eşya filler i.
madalya yerine takılan renkli kurdele bar i.
gerçekler, fikirler, duygular yerine kelimelerle ilgilenen kimse verbalist i.
başkasının yerine hüküm süren kraliçe queen regent i.
dilekleri yerine getiren büyülü şapka wishing cap i.
imza yerine geçen işaret (haç, çizgi) mark i.
mahkeme süreçlerini yürütmesi ve şerifinkine benzer çeşitli görevleri yerine getirmesi için abd'nin her bir daire kazasına atanan idare memuru marshall i.
vasiyetin yerine getirilmesi willing [obsolete] i.
yerine başkası atanabilme replaceability i.
yerine koyma reposition i.
resmi belgelerde imza yerine kullanılan ağaç, taş veya boynuzdan yapılmış japon damgası hanko i.
tedavilerini hastanın durumunu gözlemlemek yerine teori ve akıl yürütmeye dayandıran eski bir hekim okulunun üyesi methodist i.
gerçek değere bakmak yerine prosedürleri yerine getirme box-ticking i.
domuzların hasat edilmiş tahıl yerine doğrudan sapındaki ekinden beslenmesi anlamında kullanılan bir terim hogging down i.
ev hanımının işleri yerine getiremediği durumda evi çekip çeviren sosyal hizmet uzmanı homemaker [us] [canada] i.
hizmet çalışanlarının ofis yerine evden çalışması homeshoring i.
ayni ödeme yerine uzlaşmaya göre geleneksel bir ondalık şekli modus i.
birimden ayrılan kişilerin yerine gelen personel replacements i.
bir şeyin yerine eşdeğerini temin etme replacing i.
isteğin yerine gelmesi repletion i.
kraliyet ailesine ait ayak işlerini yerine getiren görevli yeoman i.
soylu bir hanede ayak işlerini yerine getiren hizmetli yeoman i.
misk kokulu olup doğal misk yerine kullanılan sentetik bileşik musk i.
(yasaları) yerine getirme observation [obsolete] i.
adaleti yerine getiren kimse righter i.
(at yarışında) başka atın yerine geçen at ring-in [australia] i.
bağcıkları halkadan geçirilmek yerine ayak bileğine dolanan ayakkabı gillie i.
imza yerine kullanılan çarpı işareti christcross i.
yerine getirilebilir anlama maddesi deliverable i.
geçici olarak yolun belirli bir kısmının yerine geçen dolambaçlı yol detour i.
değerli eşyanın yerine genellikle kapalı zarfta değersiz bir şey konularak yapılan dolandırıcılık murphy game i.
dini törenin yerine getirilmesi officiation i.
kamu görevinin yerine getirilmesi officiation i.
görevi yerine getiren kimse officiator i.
dini görevin yerine getirilmesi officiation i.
emirleri düşünmeden yerine getiren duygusuz ve vicdansız kimse robot i.
komitenin görevlerini yerine getirmek üzere atanmış kimse committee of one i.
fazla mesai ücreti yerine çalışana verilen izin comp time i.
yerine getirme complement [obsolete] i.
(uzaktan) emirleri yerine getirmek için yapılan düzenleme connection i.
yerine geçme displantation i.
kelimelerin bir şeyi açıklamak yerine kafa karıştırmak için kullanılması incantation i.
(müzik, şiir) eğlendirmek veya ikna etmek yerine etkilemek üzere tasarlanmış ifade incantation i.
yerine getirmeme inexecution i.
japonya'da para yerine geçen gümüş külçe goltschut i.
zar yerine koyun kemiğiyle oynanan bir oyun cockal i.
oyunda zar yerine kullanılan koyun kemiği cockal i.
soyut yasalar yerine somut olguları konu edinen doğa bilimi concrete science i.
dikiş yeri bel yerine kalçada olan kadın elbisesi drop waist i.
başkasının yerine geçen kimse pinch hitter i.
uğursuzluk getirmemesi için bazı kelimelerin yerine hüsnütabirlerini kullanma cledonism [rare] i.
sözleşme taraflarından birinin, sözleşmenin gereğini belirtilen şekilde yerine getirememesi durumunda diğerine ödemek zorunda olduğu para miktarı contingency i.
otelde kalmak yerine web sitesi üzerinden anlaşarak başkalarının evinde kalma couchsurfing i.
eskiden kadınların başlık yerine taktıkları örtü parçası courche i.
duygusal olarak baba yerine geçen kimse father figure i.
duygusal olarak baba yerine geçen kimse father-figure i.
yükümlülüğünü yerine getirmeme fault [obsolete] i.
vücudun mahrem olmayan bir yerine dokunarak tahrik olma fetichism i.
üyelerinin birbirinin yerine geçtiği grup sistemiyle çalışan polis ekibi platoon i.
koşulu yerine getirme satisfaction i.
yanlış olanın yerine getirilen şey correction i.
sınıf, laboratuvar ve idare merkezi yerine sahaya inilerek yapılan araştırma field work i.
yerine oturan şey fitment [obsolete] i.
yerine oturtulma fixture i.
kamu yerine belirli kişi veya kişilere yönelik bir tür arazi geçiş hakkı private way i.
ihtilaf halinde federal kanunun eyalet kanunu yerine geçmesine ilişkin doktrin preemption i.
ihtilaf durumunda üst hükumet mevzuatının alt hükumet mevzuatı yerine geçmesini kapsayan doktrin preemption i.
sokağı süpüren kişinin sorumluluklarını yerine getirmesi scavage i.
amerika'nın eski hollanda kolonilerinde yerel yargı işlevlerini yerine getiren kimse schout i.
özel harekat kuvvetlerinin hücum sonrası müdafaa yerine geri dönmek üzere kullanacağı kıyı açıklarında belirlenmiş konum seaward recovery point i.
güderi yerine kullanılan pamuklu kumaş shamois i.
güderi yerine kullanılan pamuklu kumaş shamoy i.
sihirbazlık numaralarında gizlice esas eşyanın yerine konulan, önceden hazırlanmış içi boş nesne shell i.
posta paketi yerine gemi ile iletilen mektup ship letter i.
(küfür yerine kullanılan) örtmece minced oath i.
insan yerine koymayan kimse slighter i.
araçlarda geleneksel aynaların yerini alan ayna yerine geçen kameralar digital mirrors i.
başkasının yerine müzik üreten kişi ghost producer i.
yayları yerine oturtan görevli springer i.
yerine getirme superinducement i.
yerine atama superinducement i.
yerine atanma superinducement i.
yerine gelme superinducement i.
yerine getirme superinduction i.
yerine atama superinduction i.
yerine atanma superinduction i.
yerine gelme superinduction i.
başkasının yerine atama superordination i.
(din görevlisini) kendinden sonra gelecek görevli yerine tayin etme superordination i.
yerine geçme supersedure i.
yerine gelme supersession i.
bir kimsenin yerine gelen kimse supplanter i.
bir şeyin yerine getirilen şey supplanter i.
kişinin farklı sosyal roller yerine geçmesi surrogate i.
yerine gelen kimse surrogate i.
yerine getirmek yerine koyma surrogation i.
yerine kullanma surrogation i.
doğal afetler arası etkileşimin birbiri yerine geçebilirliği symmetry i.
yerine kullanılan sözcük euphemism i.
(başkasının) yerine geçme usurpation i.
uygun koşulların yerine getirilmesi gerekliliği oughtness i.
dini vecibeyi yerine getirme yolu path i.
nakliye yerine mal getirip götüren vagon house car i.
gerekliliği yerine getirme passing i.
toplumda rutin görevleri yerine getiren kimse prole i.
yerine getirici fulfiller i.
yerine getirilme koşulu fulfillment i.
yerine getirilme koşulu fulfilment i.
yerine koymak (kasa/kılıf vb) case f.
yerine koymak put something back f.
yerine koyup sarmak (kırık bir kemiğin uçlarını) set f.
öneri yerine, öneriyi yapan kişi tartışma konusu edilerek iddialara karşı çıkmak argumentum ad hominem f.
yerine çalışmak spell f.
amacı yerine getirmek achieve a goal f.
yerine konuşmak speak for f.
yerine koymak bestow f.
yerine getirmek (görevi) discharge f.
yerine getirmek settle f.
av yerine çekmek decoy f.
yerine geçmek go on f.
yerine getirmek carry through f.
yerine getirmek discharge f.
yerine geçirmek subrogate f.
(adeti) yerine getirmek observe f.
yerine takmak ship f.
yerine bakmak replace f.
kendine düşen görevi yerine getirmek keep one's end up f.
görevini yerine getirmek do one's share of a task f.
salak yerine koymak treat somebody like a fool f.
yerine getirmek acquit oneself f.
geçici bir süre için başkasının yerine çalışmak substitute f.
şartları yerine getirmemek welch f.
deli yerine koymak look on someone as mad f.
yerine geçmek displace f.
yerine geçmek stand for f.
birinin yerine yazmak ghost write f.
adam yerine koymamak slight f.
başkasının yerine çalışmak (geçici bir süre için) substitute f.
yerine çalıştırmak substitute f.
deli yerine koymak treat somebody like a fool f.
resmi bir görevi yerine getirmek officiate f.
sözünü yerine getirmek keep one's word f.
görevini yerine getirmek do one's duty f.
eski yerine koymak put back f.
birini başkasının yerine geçirmek substitute f.
fonksiyonunu yerine getirmek function f.
başkasının yerine geçmek supersede f.
tekrar yerine koymak taxis f.
kendini başkalarının yerine koymak walk in other people's shoes f.
yangın yerine dönmek be a complete mess f.
tam yerine denk gelmek fall f.
sözünü yerine getirmek keep one's promise f.
yerine koymak put something away f.
yerine geçmek substitute somebody f.
yerine bırakmak give way to something f.
enayi yerine koymak play somebody for a sucker f.
yerine koymak slot into f.
yerine getirmek put in force f.
sesli harf yerine kullanmak vocalize f.
yerine oturtmak slot f.
adam yerine koymamak snub f.
yerine çalışmak (geçici bir süre için başkasının) substitute f.
yerine koymamak mislay f.
budala yerine koymak take somebody for a fool f.
yerine geçmek (başkasının/başka bir şeyin) take over f.
kendini başkasının yerine koymak put oneself in another's place f.
azledip yerine başkasını koymak supersede f.
yerine koymak spot f.
yerine getirmek complete f.
aptal yerine koymak make a fool of somebody f.
her arzusunu yerine getirmeye hazır olmak beck and call f.
şartları yerine getirmemek welsh f.
birinin yerine bakmak take over for someone f.
yerine koymak take somebody for f.
birinin yerine çalışmak fill in for f.
yerine bakmak hold the fort f.
deli yerine koymak regard someone as mad f.
yerine geçmek prevail f.
yerine geçmek supplant f.
yerine getirmek make something good f.
yerine geçmek take somebody's place f.
yerine getirmekten muaf tutmak (bir sorumluluğu/yükümlülüğü) absolve from f.
sözünü yerine getirmek be as good as one's word f.
sözünü yerine getirmek be true to one's word f.
yerine koymak clap f.
yerine başkasını koymak supersede f.
yerine geçmek subrogate f.
bir şeyi eski yerine koymak put something back f.
yangın yerine dönmek turn into a bedlam f.
sözünü yerine getirmek be as good as one's promise f.
amacı yerine getirmek fulfill one's goal f.
gerekleri yerine getirmek meet the requirements f.
yerine uydurmak fit in f.
bir şeyi yerine getirmek carry something through f.
yerine koymak put back f.
yükümlülüğünü yerine getirmemek default f.
yerine geçmek take the place of f.
yerine getirmek (sözü) make good on f.
yerine getirmek doest f.
birinin tüm isteklerini yerine getirmek go all the way with f.
yerine getirmek enforce f.
bir şeyi başka bir şeyin yerine kullanmak substitute f.
yerine gelmek recover f.
birini başkasının yerine çalıştırmak substitute f.
yerine koymak posit f.
adam yerine koymamak despise f.
harfi harfine yerine getirmek follow through f.
yerine seçmek choose instead f.
yerine çalışmak stand in f.
amacı yerine getirmek achieve one's goal f.
yerine başkasını koymak replace f.
bir günahı bağışlatmak için papazın önerdiği kefareti yerine getirmek do penance f.
amacı yerine getirmek accomplish one's goal f.
yerine getirmek answer f.
yerine geçmek sub f.
yerine koymak relay f.
yerine hareket etmek act on behalf of f.
görevi yerine getirmek officiate f.
yerine getirmek effect f.
yerine getirmek (vaat) redeem f.
yerine koymak put up f.
ayağını kaydırıp yerine geçmek supplant f.
yerine getirmek administer f.
yerine getirmek (arzu, rica vb) indulge f.
enayi yerine koymak play smb for a sucker f.
yerine yenisini almak replace f.
yerine getirmek make good f.
yerine getirmemek (bir yükümlülüğü) default f.
adam yerine koymak hold in esteem f.
yerine koymak put away f.
yerine koymak substitute f.
sorumluluğunu yerine getirmek pull one's weight f.
ricasını yerine getirmemek disoblige f.
yerine kaldırmak clear f.
eski yerine koymak replace f.
yükümlülüklerini yerine getirmek meet one's obligations f.
yükümlülüğü yerine getirmek fulfill the obligation f.
yükümlülüklerini yerine getirmek fulfill one's obligations f.
yükümlülükleri yerine getirmek fulfill the obligations f.
yükümlülükleri yerine getirmek meet the obligations f.
yükümlülüğünü yerine getirmek meet one's liability f.
yükümlülükleri yerine getirmek meet the liabilities f.
yükümlülüğü yerine getirmek meet the liability f.
yükümlülüğü yerine getirmek meet the obligation f.
adaleti yerine getirmek administer justice f.
adaleti yerine getirmek administer the law f.
yerine bakmak act for somebody f.
yükümlülüğü yerine getirmek meet an obligation f.
yükümlülüğü yerine getirmek fulfill an obligation f.
yükümlülüğünü yerine getirmek meet one's obligation f.
yükümlülüğünü yerine getirmek fulfill one's obligation f.
yükümlülüklerini yerine getirmek meet one's liabilities f.
yükümlülüğü yerine getirmek meet a liability f.
emirleri yerine getirmek carry out the orders f.
fonksiyonlarını yerine getirmek perform one's functions f.
fonksiyonlarını yerine getirmek function f.
yerine getirmek carry out (a task) f.
yerine getirmek perform (a task) f.
yerine getirmek bring (something) back f.
anlaşmayı yerine getirememek stand up f.
yerine dönmek go back to one's place f.
yerine hareket etmek act in place of f.
kriterleri yerine getirmek meet the criteria f.
kriterleri yerine getirmek satisfy the criteria f.
yerine dönmek return to one's place f.
yerine ulaştırmak deliver f.
yerine ulaşmak arrive at f.
dini vecibeleri yerine getirmek fulfill the religious duties f.
dini vecibeleri yerine getirmek practise the religious duties f.
eksiksiz yerine getirmek amply fulfil f.
eksiksiz yerine getirmek completely fulfil f.
adam yerine koymak give consequence to f.
çekmece veya gardırop kullanmak yerine giysileri yere koymak floordrobe f.
yaşam için gereken koşulları yerine getirmek için bir gezegenin yüzeyinde ve atmosferinde değişiklik yapmak terraform f.
şartları yerine getirmek fulfil the conditions f.
yükümlülük yerine getirmek fulfil obligation f.
yükümlülük yerine getirmek discharge an obligation f.
yükümlülüğünü yerine getirememek slack off f.
yükümlülük yerine getirmek meet obligation f.
hayallerini yerine getirmek make one's dream come true f.
(rica vb) yerine getirmek indulge f.
taahhüdü yerine getirmek honour a commitment f.
taahhüdü yerine getirmek meet a commitment f.
taahhüdü yerine getirmek fulfil a commitment f.
bir şeyin yerine başka bir şey koymak replace f.
yerine oturtmak pin down f.
görevini yerine getirmemek shirk one's duty f.
sorumluluğunu yerine getirmemek shirk one's duty f.
görevini yerine getirememek shirk one's duty f.
vatani görevini yerine getirmek perform military service f.
talimat yerine getirmek carry out instruction f.
hukuki yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations f.
yasal yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations f.
kanuni yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations f.
siparişi yerine getirmek fulfil an order f.
adam yerine koymamak treat someone like dirt f.
yerine getirmek fill f.
isteklerini yerine getirmek indulge f.
yerine getirmek implement f.
(birini/bir şeyi) yerine döndürmek get back f.
yükümlülüğünü yerine getirmemek default f.
yerine konulmak replace f.
yerine getirmek consummate f.
enayi yerine konmak be fooled f.
gerekleri yerine getirmek do the requirements f.
enayi yerine konmak be taken for a fool f.