down! - Turc Anglais Dictionnaire

down!

Sens de "down!" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
close down v. kapatmak
If we allow this to happen, it will be like what we did in my country 50 years ago when we closed down our railways.
Eğer bunun olmasına izin verirsek 50 yıl önce ülkemde demiryollarımızı kapattığımızda yaptığımız gibi olacak.

More Sentences
go down v. inmek
I'm going down the stairs.
Merdivenlerden iniyorum.

More Sentences
lie down v. yatmak
I'm going to lie down.
Yere yatacağım.

More Sentences
crouch down v. çömelmek
Tom crouched down by the gate.
Tom kapının yanında çömeldi.

More Sentences
come down v. inmek
Winston Churchill once spoke of an iron curtain coming down over Europe.
Winston Churchill bir keresinde Avrupa'nın üzerine inen bir demir perdeden söz etmişti.

More Sentences
lie down v. uzanmak
Tom said that he had a bad headache and needed to lie down.
Tom başının çok ağrıdığını ve uzanması gerektiğini söyledi.

More Sentences
shut down v. kapatmak
At the Copenhagen Summit, Lithuania promised to shut down Ignalina in 2009.
Kopenhag Zirvesi'nde Litvanya 2009 yılında Ignalina'yı kapatma sözü verdi.

More Sentences
calm down v. yatışmak
We calmed down.
Biz yatıştık.

More Sentences
sit down v. oturmak
Why do we not actually sit down and reach an interinstitutional agreement to improve European legislation?
Neden Avrupa mevzuatını iyileştirmek için gerçekten oturup kurumlar arası bir anlaşmaya varmıyoruz?

More Sentences
cut down on v. kısmak
We're trying to cut down on expenses.
Masrafları kısmaya çalışıyoruz.

More Sentences
break down v. bozulmak
In many areas, sound legislation breaks down as a result of insufficient monitoring and enforcement.
Birçok alanda yetersiz izleme ve uygulama sonucunda sağlam mevzuat bozulmaktadır.

More Sentences
slow down v. yavaşlatmak
We cannot reject these people simply because we do not want to slow down our kind of Europe.
Sırf kendi Avrupa'mızı yavaşlatmak istemediğimiz için bu insanları reddedemeyiz.

More Sentences
fall down v. çökmek
Look at the reddish skies, the night is falling down.
Şu kızıl gökyüzüne bakın, gece çöküyor.

More Sentences
slow down v. yavaşlamak
International trade has slowed down.
Uluslararası ticaret yavaşladı.

More Sentences
calm down v. sakinleşmek
They calmed down.
Onlar sakinleşti.

More Sentences
down adv. aşağıya doğru
We cannot run reconstruction from the top down as if it were a military campaign.
Yeniden yapılanmayı askeri bir harekat gibi yukarıdan aşağıya doğru yürütemeyiz.

More Sentences
down adv. aşağıya
The raft drifted down the stream.
Sal akıntıyla aşağıya sürüklendi.

More Sentences
General
face down n. yüzükoyun
Tom is lying face down on a rug.
Tom bir halı üzerinde yüzükoyun uzanıyor.

More Sentences
falling down n. düşme
Tom broke his neck falling down a flight of stairs.
Tom merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.

More Sentences
down n. kuş tüyü
Do you see the baby birds? They are covered in down.
Yavru kuşları görüyor musun? Kuş tüyüyle kaplanmışlar.

More Sentences
down n. iniş
Gone are the days when national currencies were exposed to the ups and downs of speculation.
Ulusal para birimlerinin spekülasyonların iniş çıkışlarına maruz kaldığı günler geride kaldı.

More Sentences
face down n. yüzüstü
The victim's body was lying face down on the rug.
Kurbanın cesedi halının üzerinde yüzüstü yatıyordu.

More Sentences
goose down n. kaz tüyü
Goose down retains the heat.
Kaz tüyü ısıyı korur.

More Sentences
down payment n. peşinat
Tom demanded that we give him back his down payment.
Tom peşinatını geri vermemizi istedi.

More Sentences
(battery) running down n. pil bitmesi
The battery ran down.
Pil bitti.

More Sentences
laying down arms n. silah bırakma
The new peace treaty means dozens of countries laying down arms.
Yeni barış anlaşması onlarca ülkenin silah bırakması anlamına geliyor.

More Sentences
getting down to n. koyulma
It's time to get down to business.
İşe koyulma vakti geldi.

More Sentences
down n. (hücum takımına verilen) hak
The team failed to make the ten yards within four downs.
Takım dört hak içerisinde on yardayı geçmeyi başaramadı.

More Sentences
knock down v. yıkmak
I'll bet that iron guy's strong and could knock down a whole building.
Bahse girerim o demir adam güçlüdür ve koca bir binayı yıkabilir.

More Sentences
kneel down v. diz çökmek
We all knelt down to pray.
Hepimiz dua etmek için diz çöktük.

More Sentences
quiet down v. susmak
Everyone quieted down.
Herkes sustu.

More Sentences
run down v. ezmek
The car ran down the policeman.
Araba, polisi ezdi.

More Sentences
break down v. bozmak
It can break down the dynamics of the work and can easily convert it into something different.
İşin dinamiğini bozabilir ve kolayca farklı bir şeye dönüştürebilir.

More Sentences
scale down v. azaltmak
Turkey has given undertakings in the WTO to scale down the number and value of export refunds.
Türkiye, ihracat iadelerinin sayısını ve değerini azaltmak için DTÖ bünyesinde taahhütlerde bulunmuştur.

More Sentences
come down v. çökmek
She came down with a cold.
O, soğuk algınlığı yüzünden çöktü.

More Sentences
down v. yere yıkmak
Tom knocked him down.
Tom, ona vurup yere yıktı.

More Sentences
look down on v. tepeden bakmak
He looks down on women.
Kadınlara tepeden bakıyor.

More Sentences
knock down v. devirmek
The strong winds knocked down a lot of tree branches last night.
Şiddetli rüzgar dün gece birçok ağaç dalını devirdi.

More Sentences
close down v. kapanmak (işyeri)
In 1995, for instance, 22.872 businesses were set up and 19.255 closed down.
Örneğin 1995 yılında 22.872 işletme kurulmuş ve 19.255'i kapanmıştır.

More Sentences
note down v. not etmek
Did he note down Tom's number?
Tom'un numarasını not etti mi?

More Sentences
keep down v. tutmak
We must keep down expenses.
Masrafları düşük tutmalıyız.

More Sentences
put down v. indirmek
I would appreciate it if you would put down your placards so that we can proceed with the debate.
Tartışmaya devam edebilmemiz için pankartlarınızı indirirseniz memnun olurum.

More Sentences
sit down v. yerine oturmak
Tom sat down to read a novel.
Tom bir roman okumak için yerine oturdu.

More Sentences
take down v. almak
She took down the speech in shorthand.
Konuşmayı steno ile not aldı.

More Sentences
set down v. belirlemek
In our opinion, a verdict on the minority policy cannot be a verdict on what has been set down on paper.
Kanaatimizce azınlık politikasına ilişkin bir karar, kağıt üzerinde belirlenmiş olana ilişkin bir karar olamaz.

More Sentences
cool down v. sakinleşmek
I'm waiting for Tom to cool down.
Tom'un sakinleşmesini bekliyorum.

More Sentences
down v. düşürmek
I am delighted the Council has knocked that figure down to 46%.
Konsey'in bu rakamı %46'ya düşürmüş olmasından memnuniyet duyuyorum.

More Sentences
count down v. saymak
I'm counting down the days.
Gün sayıyorum.

More Sentences
narrow down v. daraltmak
Firstly, we need to narrow down the guidelines.
İlk olarak, kılavuz ilkeleri daraltmamız gerekiyor.

More Sentences
cut down v. masraf kısmak
I must cut down expenses.
Masrafları kısmalıyım.

More Sentences
settle down to v. koyulmak
He settled down to his work.
İşine koyuldu.

More Sentences
look down on v. küçük görmek
If you don't do your duty, people will look down on you.
Görevini yapmazsan, insanlar seni küçük görürler.

More Sentences
push down v. aşağı itmek
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
Tom tost makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.

More Sentences
calm down v. sakinleşmek
Has Tom calmed down?
Tom sakinleşti mi?

More Sentences
climb down v. aşağı inmek
In the forest, monkeys were climbing down from the canopies.
Ormanda, maymunlar gölgeliklerden aşağı iniyorlardı.

More Sentences
(blood pressure) go down v. tansiyonu düşmek
My blood pressure probably went down, but I'm fine now.
Tansiyonum düşmüş olabilir ama şimdi iyiyim.

More Sentences
run down v. durmak (saat kurgusu bittiği için)
My watch ran down and I didn't know the time.
Saatim durdu ve saati bilmiyordum.

More Sentences
gulp down v. yutmak
Mary gulped down a tall glass of orange juice.
Mary büyük bir bardak portakal suyunu yutuverdi.

More Sentences
cut down v. azalmak
This one can help cut down on accidents.
Bu, kazaların azalmasına yardımcı olabilir.

More Sentences
down v. devirmek
Tom downed his beer.
Tom birasını devirdi.

More Sentences
burn down v. yanıp kül olmak
Dozens of houses were burned down in that big fire.
O büyük yangında düzinelerce ev yanıp kül oldu.

More Sentences
chop down v. devirmek
If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.

More Sentences
break down v. ruhen yıkılmak
He broke down when he heard the bad news.
Kötü haberi duyduğunda ruhen yıkıldı.

More Sentences
down v. yuvarlamak
Nadim downed the beer and lit a cigarette.
Nadim birayı yuvarladı ve bir sigara yaktı.

More Sentences
knock down v. yere sermek
I saw a boy knocked down by a car.
Bir arabanın yere serdiği bir çocuk gördüm.

More Sentences
turn down v. geri çevirmek
She turned down every proposal.
O, her teklifi geri çevirdi.

More Sentences
come down v. yıkılmak
Have those barriers come down yet?
Bu bariyerler henüz yıkılmadı mı?

More Sentences
break down v. yıkmak
We need to break down all the tariff barriers and phase out all the obstacles to trade.
Tüm tarife engellerini yıkmamız ve ticaretin önündeki tüm engelleri aşamalı olarak kaldırmamız gerekiyor.

More Sentences
step down v. emekliye ayrılmak
Tom should step down.
Tom emekliye ayrılmalı.

More Sentences
chop down v. ağacı kesmek
If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
Bir ağacı kesmek için sekiz saatim olsaydı, ilk altı saatimi baltayı bilemekle geçirirdim.

More Sentences
settle down v. sakinleşmek
Please phone me when you have settled down.
Lütfen sakinleşince beni ara.

More Sentences
break down v. yıkılmak
I'm trying really hard not to break down in front of you.
Senin karşında yıkılmamak için gerçekten çaba sarf ediyorum.

More Sentences
settle down v. uslanmak
Tim settled down after he got married.
Tim, evlendikten sonra uslandı.

More Sentences
let down v. hayal kırıklığına uğratmak
I feel we have let down our constituents across the European Union.
Avrupa Birliği genelindeki seçmenlerimizi hayal kırıklığına uğrattığımızı düşünüyorum.

More Sentences
chop down v. keserek devirmek (ağaç)
Tom chopped down the tree.
Tom ağacı keserek devirdi.

More Sentences
take down v. indirmek
When do you take down your Christmas tree?
Noel ağacınızı ne zaman indiriyorsunuz?

More Sentences
lay down v. bırakmak
Weapons were laid down and all hostilities ceased while the Games were on.
Oyunlar devam ederken silahlar bırakılmış ve tüm düşmanlıklar sona ermiştir.

More Sentences
Common Usage
down payment n. ön ödeme
down payment n. kapora
cracking down n. çökertme
settling down n. durulma
playing down n. hafifseme
shut down v. kapamak
nail down v. çivilemek
down and out adj. bezgin
broken down adj. çökük
down prep. aşağı
General
face down n. ters
burning down of villages n. köy yakma
splash down n. uzay gemisinin denize inmesi
handed down from n. kalma
dying down n. körelme
down n. depresyon
down payment n. teminat
down payment n. peşin ödeme
blackhawk down n. karaşahin düştü
down n. şansın ters dönmesi
being broken down n. düşkünlük
down n. kumul
breaking down n. ayrılma
dressing somebody down n. fırça çekme
down n. hav
down payment n. pey akçesi
dressing down n. zılgıt
down payment n. ilk ödeme
pinning down n. sıkboğaz
down feather n. ince kuştüyü
being broken down n. bozukluk
sit down strike n. oturma eylemi
down pour n. sağanak
down payment n. depozito
down n. nefret
down under n. ingilizlerin avustralya ve yeni zelanda için kullandıkları halk deyimi
cutting down n. kısıntı
going down n. inme
stepping down n. iniş
splash down n. uzay gemisinin denize düşmesi
down n. ayva tüyü
down n. garez
breaking down n. çökme
down n. kuştüyü
down n. tüy
tie down n. bağlantı parçası
slowing something down n. ağırlaştırma
down n. ülger
tearing down n. sökme
down town n. çarşı
down n. ince kuş tüyü
close down routine n. kapanış yordamı
jump up and down n. başlama noktası
down n. bunalım
dressing someone down n. fırça (çekmek)
swoop down on n. polis baskını
down payments n. ön ödemeler
breaking down n. dağılma
bed of down n. kuştüyü yatak
cooling down n. soğuma
stepping down n. inme
down n. ince tüy
face down n. arka yüz
cutting down of expenses n. masrafları kısma
bringing down (of fever) n. ateş düşmesi
page down n. sonraki sayfa
cooling down n. soğutma
down feathers n. kıl tüyleri
down n. yumuşak tüy
a knock-down drag-out fight n. şiddetli ağız kavgası
a knock-down drag-out fight n. meydan kavgası
lay-down n. şekerleme
lay-down n. kestirme
down-town n. şehir merkezi
low-down n. içyüzü
dressing-down n. azarlama
lie-down n. kestirme
count-down n. geriye sayım
lay-down n. uyuklama
hand-me-down n. kullanılmış elbise vey eşya
down-payment n. avans
dressing-down n. dayak
dressing-down n. paylama
low-down n. gerçek
lie-down n. şekerleme
down-payment n. ön ödeme
dressing-down n. dövme
pull-down shutter n. kepenk
scale-down n. düşme
pat-down search n. silah aramak icin elle yapılan arama
scale-down n. azalma
stand-down n. ara
scale-down n. düşüş
letting down n. azaltma
letting down n. düşürme
pull down menu n. çekme menu
a broken down car n. bozuk araba
snowfall coming down during the evening hours n. akşam saatlerinde bastıran kar yağışı
one-down position n. bir alt pozisyon
one-down position n. bir alt konum
laying down n. belirleme
laying down n. yatırma
show-down n. müsabaka
show-down n. karşılaşma
wearing down n. yıpranma
half up half down n. saçın bir kısmını arkadan birleştirerek, bir kısmını ise açık bırakacak şekilde toplama biçimi
lay down area n. stok/depolama alanı
down pillow n. kuştüyü yastık
down jacket n. kuş/kaz tüyü ceket
north down n. kuzeydoğu irlanda'da yerel hükümet bölgesi
throw down n. meydan okuma
thumbs down n. ret
thumbs down n. reddetme
thumbs-down n. ret
thumbs-down n. reddetme
tie-down n. bir şeyi kayışla bağlama
bending down n. yere doğru eğilme
bending down n. yere eğilme
let-down n. düşüş
let-down n. azalma
let-down n. irtifa kaybı
let-down n. azalma
let-down n. hayal kırıklığı
hand-me-down n. eski
hand-me-down n. müstamel
hogging down n. domuzların hasat edilmiş tahıl yerine doğrudan sapındaki ekinden beslenmesi anlamında kullanılan bir terim
hold-down n. iki parçayı birbirine tutturmak için kullanılan kıskaç alet
hold-down n. aşağıda tutma
hold-down n. limit
look-down n. kağıdın ışık altındaki görünümü
look-down n. kağıdın parlaması
hold-down n. sınır
hold-down n. aşağıda tutma
bite-down (on) n. dişini geçirme
chow-down n. yemek yeme
chow-down n. mideye indirme
white down n. kırık beyaz
down jacket n. şişme mont
run-down neighborhood n. yıkık mahalle
run-down neighborhood n. harap mahalle
cracking down n. çökertme
playing down n. hafifseme
settling down n. durulma
down n. aşağı kuark
down n. moral bozucu etken
down n. açık, yüksek ve çimenlik geniş arazi
down n. (bulmaca) çözümü dikey yazılan ipucu
down n. kuş tüyünden yapılmış yumuşak ev tekstil ürünü
down easter n. (abd'de) aşağı doğu yakasında doğmuş kimse
down easter n. (abd'de) aşağı doğu yakasında yaşayan kimse
down-easter n. maine'in yerlisi
down-easter n. maine'de yaşayan kimse
down-easter n. new england'ın yerlisi
down-easter n. new england'da yaşayan kimse
down-easter [canada] n. kanada'nın atlas okyanusu'na kıyısı olan eyaletlerinden olan kimse
down grade n. (eğimli tren yolu) iniş
down low n. gizlilik
down low n. ketumluk
down low n. sır tutma
down low n. ağız sıkılığı
down-and-out n. çulsuz kimse
down-and-out n. meteliksiz kimse
down-and-out n. parasız kimse
down cycle n. başarının azaldığı dönem
down cycle n. popülerliğin azaldığı dönem
down cycle n. kıtlık dönemi
duck down n. ördek tüyü
climb-down n. (fikirden, konumdan) geri çekilme
shoot-down n. gözünü kırpmadan vurup indirme
shoot-down n. vurarak öldürme
shooting-down n. vurarak öldürme
sit-down n. oturma
sit-down n. oturma eylemi
sit-down n. yerde yenen yemek
sit-down n. oturarak yenen yemek
sit-down n. toplantı
sit-down n. buluşma
sit-down n. konferans
slap down n. şiddetli azarlama
slap down n. sert kınama
rub down search n. (polis) elle arama
knock down ginger n. zili/kapıyı çalıp kaçma oyunu
lay down v. başlamak
keep down v. engellemek
shut down on v. kesmek
come down on v. sıkıştırmak
plop down v. külçe gibi oturmak
set down v. yolcuları indirmek
brush down v. üstünü fırçalamak
let one's hair down v. rahatlatmak
lay down v. şart koşmak
fine down v. arıtmak
let down v. kandırmak
hail down v. topa tutmak
put down on v. inmek (uçak)
hunt down v. yakalayıncaya kadar peşini bırakmamak
turn down v. tepmek
send down v. üniversiteden ihraç etmek
cut down expenses on food v. boğazından kesmek
sell somebody down the river v. ihanet etmek
mow down v. taramak
let down one's hair v. samimi davranmak
set down v. yazmak
set down v. indirmek
fine down v. inceltmek
come down in price v. bir şeyin fiyatı düşmek
swob down v. suyla temizlemek
break down v. bölmek
take down v. aşağıya indirmek
beat down v. fiyat kırmak
swab down v. temizlemek
write down v. not düşmek
turn upside down v. altüst etmek
knock something down v. yıkmak
throw down the gauntlet v. meydan okumak
put someone down for v. kaydetmek (okul/üniversite vb'ne)
wear oneself down to a shadow v. erim erim erimek
hold down v. bastırmak
gun somebody down v. vurup devirmek
beat down v. bardaktan boşanırcasına yağmak
turn upside down v. ters dönmek
mow down v. biçip öldürmek
shut down upon v. son vermek
sit down under v. boyun eğmek
throw down v. altına almak
call down curses upon somebody v. ah etmek
hand down v. kuşaktan kuşağa devretmek
pin down v. sıkboğaz etmek
skin down v. inmek (ağaç/direk vb'nden)
sit down to a meal v. sofraya oturmak
shift down into v. belirli bir vitese almak
water down v. yumuşatmak
hang down v. ağmak
trample down v. ayak altında çiğnemek
wear down v. yavaş yavaş yıpranmak
let somebody down v. yüzüstü bırakmak
knock somebody down v. yumrukla devirmek
down v. çabucak içmek
bear down on v. fazla bastırmak
go down with v. hastalanmak
swoop down v. üstüne çullanmak
jot down v. yazmak
go down on one's knees to v. ayaklarına kapanmak
break down v. çökmek
turn thumbs down on v. kabul etmemek
slim down v. azaltmak
damp down v. ateşini azaltmak
come down on v. üstüne gelmek
mark down v. düşürmek
put something down v. not etmek
run upside down v. altüst etmek
do down v. kötülemek
put someone down v. indirmek (birini)
scribble down v. kargacık burgacık yazmak
knock down v. mezatta çekici vurup malı son fiyatı verenin üzerine bırakmak
screw down v. vidalamak
back down v. caymak
die down v. sönmek (ateş)
put something down v. bir şeyi (aşağı bir yere) koymak
die down v. solmak
thin down v. zayıflamak
pull down v. düşürmek
pull down v. yıkmak (binayı)
weight somebody down v. yüklemek
crouch down v. sinmek
bog down v. çıkmaza girmek
be upside down v. alt üst olmak
cast down v. üzmek
play something down v. bir şeyi önemsizmiş gibi göstermek
fall down v. geri çevirmek
go down v. yatağa düşmek
bring down v. düşürmek
cut down v. öldürmek
kneel down v. çökmek
belt down v. yuvarlamak
write down v. tahrir etmek
run down v. küçülmek
boil down to v. indirgenmek
put something down v. bir şeyi not almak
go down v. mahvolmak
hoot someone down v. birini yuhalayarak susturmak
flag down v. bayrak sallayarak birini durdurmak
gulp down v. götürmek
tear down v. alaşağı etmek
trample down v. ezmek
weigh down v. yüklemek
sit down under v. katlanmak
bed down v. yatıp uyumak
shoot down v. ateş edip düşürmek
put down v. tahmin etmek
bog down v. batağa batmak
slow down v. hızını almak
smooth down v. sakinleştirmek
tear down v. sökmek
come down to v. kalmak (bir kişiden/bir zamandan)
turn something down v. kısmak
hoot down v. yuhalamak
pull down v. alaşağı etmek
tear down v. yerle bir etmek
shin down v. (ağaç) gövdesine sarılıp bedenini kaydırarak inmek
pull somebody down v. zayıf düşürmek
settle down v. rahat bir şekilde oturmak
mow down v. toptan öldürmek (top/tüfek ateşiyle)
go down v. alçalmak
shake down v. uyum sağlamak
come down v. ucuzlamak
turn down v. kısmak (radyo/televizyon vb'ni)
strap someone down v. birini kayışla bağlamak
stand down v. bulunduğu makama bir daha aday olmamak
push down v. bastırmak
throttle down v. bastırmak
break down into v. ayırmak
beat down v. bastırmak
be weighed down v. belini bükmek (bir görev/sorumluluk vb)
flag down a taxi v. taksi çevirmek
hold down v. ezmek
damp down v. köreltmek
boil down to v. demeye gelmek
grind down v. kuvvetle bastırmak
weigh down v. bastırmak
go down the wrong way v. genize kaçmak
take the minutes down v. tutanak tutmak
sit someone down v. birini oturtmak
be weighed down with v. çok yüklü olmak (belirli bir şeyle)
cut something down v. devirmek
set something down v. kaydetmek
choke down v. tutmak
go down v. batmak (güneş/gemi)
run down v. çarpıp yere düşürmek
down v. aşağı indirmek
drop down v. yıkılmak
sit down v. oturtmak
lay something down v. yatırmak
dash down v. acele ile yazmak
shut down upon v. kesmek
dig down  v. elini cebine atmak
turn down v. ters dönmek
hand down v. devretmek
kept down v. kontrol altında tutmak
knuckle down v. başlamak
pour down the drain v. çarçur etmek
burn something down v. yakıp kül etmek
shut down v. işyeri vb'ni kapatmak
gulp something down v. bir şeyi yutuvermek
calm someone down v. birini ferahlatmak
breathe down somebody's neck v. başına dikilmek
run down v. aşağılamak
get something down v. not etmek
trample down v. ayakla ezmek
grass down v. otlatmak
track down v. izini aramak
bring down the house v. çok alkışlanmak
take down the shutters v. kepenk kapatmak
kip down v. uzanmak
drag down v. perişan etmek
go down in value v. değeri düşmek
close down v. kapamak (işyerini)
smooth down v. yatıştırmak
go down on one's knees to somebody v. ayaklarına kapanmak
turn down v. kıvırmak
calm somebody down v. sakinleştirmek
simmer down v. sakinleşmek
look down one's nose at v. küçük görmek
put down v. eleştirmek
get down to work v. ciddi olarak işe koyulmak
lay down v. yatırmak
load down v. yüklemek
bear down on v. sıkıştırmak (azarlayarak/ısrarla)
lay down one's arms v. savaşmaktan vazgeçmek
back down from v. sözünden dönmek
choke down v. mideye indirmek
keep down v. baskı altında tutmak
cut down v. kısıntı yapmak
throttle down v. klapeyle aracın hızını azaltmak
batter down v. yumruklamak
plop something down on v. bir şeyi bir yerin üzerine pat diye koyuvermek
take down the shutters v. kepenkleri indirmek
note down v. kaydetmek
hang down v. sallanmak
have a down on somebody v. takmak
bow down v. ezmek
turn down v. ters çevirmek
put something down v. yazmak
settle down v. yola gelmek
soap down v. sabunlamak
cool somebody down v. sakinleştirmek
dash down v. karalamak
bucket down v. şakır şakır yağmak
dribble down v. su sızmak
lay down as a condition v. şart koymak
keep down v. sınıfta bırakmak
pull down v. aşağıya çekmek
calm down v. durgunlaşmak
take someone down a peg v. bir kimseyi küçük düşürmek
soap down v. ayartmak
one's fever go down v. ateşi düşmek
clean down v. yıkamak
lay down one's life v. canını feda etmek
go down on one's knees to v. diz çökmek
choke down v. yutmak
fling down the gauntlet v. meydan okumak
let one's hair down v. içini dökmek
boil down v. kaynayarak suyunu çekmek
face down v. karşısındakini sindirmek
slow down v. ağırlaşmak
put one's foot down v. sert bir dille uyarmak
choke down v. kontrol etmek
gulp down v. küçük dilini yutmak
go down with something v. tutulmak
slosh down v. kafaya dikmek
weight down v. yüklemek
pare down v. kısmak
gulp down v. gövdeye indirmek
let somebody down v. birini hayal kırıklığına uğratmak
boil down v. özü kalana kadar kaynamak
tie someone down v. ayak bağı olmak
go down v. geçmek
put your foot down v. sert bir dille uyarmak
bring down v. indirmek
grind down v. üzmek
beat down v. düşürmek
run down v. kötülemek
dress somebody down v. fırça çekmek

Sens de "down!" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 18 résultat(s)

Turc Anglais
General
down sendromu down’s syndrome n.
down sendromlu kimse mongolic [obsolete] n.
Automotive
kick down valfi yayı kick-down valve spring n.
Medical
down sendromu down syndrome n.
Psychology
down sendromu down syndrome n.
Pathology
down sendromu trisomy 21 n.
down sendromu down's syndrome n.
down sendromlu kimse mongol n.
down sendromundan muzdarip kimse mongol n.
Breeding
dorset down koyunu dorset down n.
dorset down koçu dorset down n.
Geography
down kontluğu down n.
Music
bir down tempo müzik türü chillout n.
Slang
down sendromlu kimse mong [uk] n.
down sendromundan muzdarip kimse mong [uk] n.
down sendromuna ait mongolian [dated] adj.
down sendromuyla ilgili mongolian [dated] adj.
down sendromundan muzdarip mongolian [dated] adj.