|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
süre sonu |
expiration n.
|
|
2 |
Common Usage |
kısa süre içinde |
soon adv.
|
|
General |
|
3 |
General |
uzun süre |
a long time n.
|
|
4 |
General |
kanuni süre |
grace n.
|
|
5 |
General |
üç aylık süre |
quarter n.
|
|
6 |
General |
uzun bir süre |
a good while n.
|
|
7 |
General |
belli bir süre etkili olan (moda vb) |
wave n.
|
|
8 |
General |
uzun süre |
ages n.
|
|
9 |
General |
bir süre için kalma |
sojourn n.
|
|
10 |
General |
kısa süre |
span n.
|
|
11 |
General |
kısa süre |
streak n.
|
|
12 |
General |
yerine kullanma (geçici bir süre için) |
substitution n.
|
|
13 |
General |
uzun süre |
long time n.
|
|
14 |
General |
eşleri hamile kalan erkeklerin kısa bir süre sonra hamilelik semptomları yaşaması |
couvade n.
|
|
15 |
General |
ardışık yedi günlük süre |
week n.
|
|
16 |
General |
geçici bir süre için işbirliği yapanlardan oluşan grup |
task force n.
|
|
17 |
General |
yerine çalıştırma (geçici bir süre için) |
substitution n.
|
|
18 |
General |
bir süre |
a while n.
|
|
19 |
General |
süre sınırı |
time limit n.
|
|
20 |
General |
süre ve milaj |
time and mileage n.
|
|
21 |
General |
dışarıda geçirilen süre |
green time n.
|
|
22 |
General |
uzun süre |
aeon n.
|
|
23 |
General |
oldukça kısa bir süre içinde yapılan birden fazla dalış |
multiple dives n.
|
|
24 |
General |
çok fazla içki içilen süre |
binge n.
|
|
25 |
General |
çok uzun süre |
aeon n.
|
|
26 |
General |
süre sonu |
expiry n.
|
|
27 |
General |
derin alan süre araştırması |
depth area duration analysis n.
|
|
28 |
General |
belirli bir süre çalışan kişi |
part timer n.
|
|
29 |
General |
aralıksız süre |
stretch n.
|
|
30 |
General |
dinlenmek için çalışmadan geçirilen süre |
holiday n.
|
|
31 |
General |
kiralayanın süre esasına dayalı ödeme yaptığı ve kat edilen mesafe ne olursa olsun hiçbir ilave para |
unlimited mileage n.
|
|
32 |
General |
belirli bir süre için ücretli iş |
engagement n.
|
|
33 |
General |
bir yolcunun seferler arasında aktarma yapabilmesi için gereken asgari süre |
minimum connecting time n.
|
|
34 |
General |
iki yıllık süre |
biennium n.
|
|
35 |
General |
kısa bir süre kalan kimse |
transient n.
|
|
36 |
General |
belirli bir süre için her yıl ödenen ve emek karşılığı olmayan maaş |
annuity n.
|
|
37 |
General |
kısa süre |
snatch n.
|
|
38 |
General |
uzun süre |
heaps of time n.
|
|
39 |
General |
minimum süre (uyku vb) |
duration minimum n.
|
|
40 |
General |
süre (belirli bir işe ait) |
stint n.
|
|
41 |
General |
başkasının yerine geçen kimse (geçici bir süre için) |
substitute n.
|
|
42 |
General |
minimum süre |
duration minimum n.
|
|
43 |
General |
kısa süre |
spell n.
|
|
44 |
General |
yedi yıllık bir süre |
a span of seven years n.
|
|
45 |
General |
bir bireyin belirli bir eylemi yapması için gereken süre |
body clock n.
|
|
46 |
General |
sürme (süre vb) |
lasting n.
|
|
47 |
General |
uzunca bir süre |
saecular n.
|
|
48 |
General |
etkili süre değişmezleri |
effective time constants n.
|
|
49 |
General |
kısa süre |
piece n.
|
|
50 |
General |
belirlenmiş süre |
set period n.
|
|
51 |
General |
toplam süre |
total time n.
|
|
52 |
General |
süre bitim tarihi |
expiration date n.
|
|
53 |
General |
süre sonu |
expiration n.
|
|
54 |
General |
süre sonu |
due by n.
|
|
55 |
General |
süre sonu |
due date n.
|
|
56 |
General |
ayrılan süre |
allocated time n.
|
|
57 |
General |
üç senelik süre |
triennium n.
|
|
58 |
General |
çok kısa bir süre |
point in time n.
|
|
59 |
General |
işletimsel süre |
operational life n.
|
|
60 |
General |
kısa süre |
short notice n.
|
|
61 |
General |
kısa süre |
short time n.
|
|
62 |
General |
iki yüzyılın sonu ile başı arasındaki süre |
turn of the century n.
|
|
63 |
General |
sınırlı süre |
limited duration n.
|
|
64 |
General |
ek süre |
additional time n.
|
|
65 |
General |
ilave süre |
additional time n.
|
|
66 |
General |
uzun süre hizmet etmiş asker |
veteran soldier n.
|
|
67 |
General |
çok uzun bir süre |
blue moon n.
|
|
68 |
General |
uzun süre |
long period of time n.
|
|
69 |
General |
süre verme |
assigning a period n.
|
|
70 |
General |
harcanan süre |
the time spent n.
|
|
71 |
General |
süre sonu |
deadline n.
|
|
72 |
General |
süre uzatımı |
extension of time n.
|
|
73 |
General |
süre ölçer |
chronometer n.
|
|
74 |
General |
on yıllık süre |
decade n.
|
|
75 |
General |
bir şeyin aşırı derecede yapıldığı süre |
binge n.
|
|
76 |
General |
kaybedilen süre |
time lost n.
|
|
77 |
General |
kazanılan süre |
time gained n.
|
|
78 |
General |
belirli süre |
time limit n.
|
|
79 |
General |
kötümser süre tahmini |
pessimistic time estimate n.
|
|
80 |
General |
süre kısıtlaması |
time limitation n.
|
|
81 |
General |
uzun süre |
long duration n.
|
|
82 |
General |
iki ev sahibinin belirli bir süre karşılıklı birbirlerinin evlerinde oturması |
house swapping n.
|
|
83 |
General |
iki ev sahibinin belirli bir süre karşılıklı birbirlerinin evlerinde oturması |
home exchange n.
|
|
84 |
General |
belirsiz bir süre için devam etme özelliğine sahip |
self-perpetuating n.
|
|
85 |
General |
24 saatlik süre |
calendar day n.
|
|
86 |
General |
temel süre |
base period n.
|
|
87 |
General |
kalan süre |
remaining time n.
|
|
88 |
General |
uzatılan süre |
extended period n.
|
|
89 |
General |
uzatılmış süre |
extended period n.
|
|
90 |
General |
belirsiz bir süre |
undetermined period of time n.
|
|
91 |
General |
uzun süre |
extended period of time n.
|
|
92 |
General |
uzunca süre |
long time n.
|
|
93 |
General |
uzunca süre |
extended period of time n.
|
|
94 |
General |
mevcut yılın başından günümüze kadar olan süre |
ytd (year-to-date) n.
|
|
95 |
General |
çok kısa bir süre |
split second n.
|
|
96 |
General |
yüzey bekleme aralığı (dalgıçların iki dalış arasında yüzeyde geçirmek zorunda oldukları süre) |
surface interval n.
|
|
97 |
General |
yüzey beklemesi (dalgıçların iki dalış arasında yüzeyde geçirmek zorunda oldukları süre) |
surface interval n.
|
|
98 |
General |
kati süre sınırlaması |
peremptory time limit n.
|
|
99 |
General |
eşik süre |
threshold time n.
|
|
100 |
General |
makul süre |
reasonable time n.
|
|
101 |
General |
on yıllık süre |
decennium n.
|
|
102 |
General |
geçen süre |
elapsed time n.
|
|
103 |
General |
aynı hızla giden bir sürücünün bir süre sonra hızlı gittiğini algılıyamaması |
velocitization n.
|
|
104 |
General |
gerekli süre |
required period n.
|
|
105 |
General |
süre uzaması |
extension of time n.
|
|
106 |
General |
Bakılan görüntü ortadan kalktıktan sonra görsel alanda bir süre daha izlenebilen ardışık görüntü |
after image n.
|
|
107 |
General |
ek süre |
extension n.
|
|
108 |
General |
yarışçının boğa üzerinde 8 saniye veya daha uzun süre kalmayı amaçladığı rodeo türü |
bull riding n.
|
|
109 |
General |
arızalar arası ortalama süre |
meantime between failures n.
|
|
110 |
General |
uzun süre belalara ve acıya dayanma/sabretme |
longanimity n.
|
|
111 |
General |
ilk tamire kadar geçen süre |
time-to-first-fix n.
|
|
112 |
General |
sağlıklı olarak yaşanan süre |
healthspan n.
|
|
113 |
General |
bir yerde geçici bir süre kalma |
tarry n.
|
|
114 |
General |
son yeniaydan beri geçen süre |
age of moon n.
|
|
115 |
General |
mahkemenin belirli süre aralığında baktığı dava sayısı |
case load n.
|
|
116 |
General |
mahkemenin belirli bir süre aralığında baktığı dava sayısı |
caseload n.
|
|
117 |
General |
abd'ye geçici bir süre için giren yabancı kimse |
nonimmigrant [usa] n.
|
|
118 |
General |
daha sonra ülkesine geri dönmek şartıyla abd'de geçici bir süre ikamet eden kimse |
nonimmigrant [usa] n.
|
|
119 |
General |
kalınan süre zarfı |
remain [obsolete] n.
|
|
120 |
General |
new york'ta bir süre yaşayıp memleketine dönmüş porto rikolu |
neorican n.
|
|
121 |
General |
sınırlı bir süre için sağlanan anlaşma |
temporizing n.
|
|
122 |
General |
uzun süre boyunca ısısını koruyan malzemeden üretilmiş, ısıyı saklamakta kullanılan alet |
thermophore n.
|
|
123 |
General |
belirli bir süre |
tide [obsolete] n.
|
|
124 |
General |
çalışanın kişisel ihtiyaçlarını karşılaması için izin verilen süre |
time allowance n.
|
|
125 |
General |
bir süre devam etme durumu |
semipermanence n.
|
|
126 |
General |
bir süre istikrarlı sürme ama kalıcı olmama |
semipermanence n.
|
|
127 |
General |
üç senelik süre |
triennial n.
|
|
128 |
General |
kaba çimde uzun süre vakit geçiren acemi, yeteneksiz golfçü |
cabbage pounder n.
|
|
129 |
General |
süre sonu |
efflux n.
|
|
130 |
General |
süre sonu |
effluxion n.
|
|
131 |
General |
gerekenden daha fazla süre işte bulunma durumu |
presenteeism n.
|
|
132 |
General |
uzun süre bozulmadan kalabilen yiyecek |
keeper n.
|
|
133 |
General |
sonsuz uzunlukta süre |
years n.
|
|
134 |
General |
televizyonda kısa süre görünme |
face time n.
|
|
135 |
General |
uzun süre |
saeculum n.
|
|
136 |
General |
kısa süre |
little n.
|
|
137 |
General |
iki aylık süre |
bimester n.
|
|
138 |
General |
iki bin yıllık süre |
bimillenary n.
|
|
139 |
General |
iki bin yıllık süre |
bimillennial n.
|
|
140 |
General |
iki bin yıllık süre |
bimillennium n.
|
|
141 |
General |
bir süre |
bit n.
|
|
142 |
General |
özel ticari tekliflerin geçersiz olduğu bir süre |
blackout n.
|
|
143 |
General |
kısa süre |
half-minute n.
|
|
144 |
General |
erkeğin dul kaldığı süre |
widowerhood n.
|
|
145 |
General |
(mecazi anlamda) göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre |
blink n.
|
|
146 |
General |
göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre |
blink of an eye n.
|
|
147 |
General |
kısa süre |
breathing while n.
|
|
148 |
General |
nefes almak için yeterli süre |
breathing while n.
|
|
149 |
General |
bir süre uzakta yaşadıktan sonra memleketine veya çocukluk evine dönen kimse |
homebird n.
|
|
150 |
General |
uzun ve belirsiz süre |
months n.
|
|
151 |
General |
ek süre |
more n.
|
|
152 |
General |
uzun süre sonra tatilden dönen kimse |
returnee n.
|
|
153 |
General |
uzun süre ardından geri dönen kimse |
revenant n.
|
|
154 |
General |
kısa süre |
glisk [scotland] n.
|
|
155 |
General |
üstü tarafından geçici süre için başkasının hizmetine atanma |
loan n.
|
|
156 |
General |
oyuncuların bir dizi eşyayı kısa süre inceleyip ardından hatırlayabildikleri kadarını kağıda yazdıkları bir oyun |
observation n.
|
|
157 |
General |
bir yerin işgal edildiği süre |
occupation n.
|
|
158 |
General |
iki olay arası geçen süre |
delay n.
|
|
159 |
General |
belirli bir süre ile bir yerde kalan kimse |
denizen n.
|
|
160 |
General |
uzun süre çölde yaşamış kimse |
desert rat n.
|
|
161 |
General |
çok kısa bir süre |
giffy n.
|
|
162 |
General |
uzun süre |
long n.
|
|
163 |
General |
uzun süre |
long haul n.
|
|
164 |
General |
uzun süre |
long-haul n.
|
|
165 |
General |
(bir şeyi) çok uzun süre boyama işlemine maruz bırakan kimse |
overdyer n.
|
|
166 |
General |
süre uzatım izni |
imparlance n.
|
|
167 |
General |
süre uzatım dilekçesi |
imparlance n.
|
|
168 |
General |
vücutta geçen süre |
incarnation n.
|
|
169 |
General |
iki olay arasında geçen süre |
interlapse n.
|
|
170 |
General |
belirli bir mesafeyi kat etmek için geçen süre |
drive time n.
|
|
171 |
General |
çok uzun süre |
donkeys years n.
|
|
172 |
General |
bar kapanışından önce içkilerin bitirilmesi için verilen kısa süre |
drinking-up time [uk] n.
|
|
173 |
General |
sonrasında annenin hastanede çok kısa süre kaldığı doğum |
drive-through delivery n.
|
|
174 |
General |
çırak veya göçmenlerin belirli bir süre bir kimse için çalışmasını zorunlu kılan sözleşme |
indenture n.
|
|
175 |
General |
koloni döneminde zorunlu hizmetçi olarak çalışılan süre |
indentureship n.
|
|
176 |
General |
kısa süre |
pop n.
|
|
177 |
General |
bir gruba, ilgi alanına, mesleğe uzun süre odaklanamayan kimse |
butterfly n.
|
|
178 |
General |
roma katolik kilisesi hukukuna göre farklı derecedeki emirlerin kabulü arasında geçmesi gereken süre |
interstice n.
|
|
179 |
General |
trafik sinyalinin toplam süre döngüsünün sinyal göstergelerinin değişmediği bölümü |
interval n.
|
|
180 |
General |
beş yıllık süre |
pentad n.
|
|
181 |
General |
yüksek yapıların en üst noktasında uzun süre oturan kimse |
flagpole sitter n.
|
|
182 |
General |
birinden kısa süre sonra ölme |
follow-on n.
|
|
183 |
General |
elektronik devreyi kısa süre boyunca çalıştıran sinyal |
gate n.
|
|
184 |
General |
gök cismi etrafında bir tam tur dönüşü tamamlamak için geçen süre |
orbit period n.
|
|
185 |
General |
başka eyalette belirli süre yaşayan kimse |
out-of-stater n.
|
|
186 |
General |
derse hazırlanılan süre |
preparation n.
|
|
187 |
General |
uzun süre kullanım amacıyla hak iddia etme |
prescription n.
|
|
188 |
General |
çok kısa süre |
shake n.
|
|
189 |
General |
ürünleri alıp bir süre kullanarak iade etme |
shopgrifting n.
|
|
190 |
General |
karada geçirilen süre |
shore leave n.
|
|
191 |
General |
kısa süre |
short haul n.
|
|
192 |
General |
kısa süre |
short meter n.
|
|
193 |
General |
… gece kadar süre |
sleep n.
|
|
194 |
General |
kısa süre |
snap n.
|
|
195 |
General |
ekran başında geçirilen süre |
screen time n.
|
|
196 |
General |
inanmayışı bir süre erteleme |
suspension of disbelief n.
|
|
197 |
General |
ek süre |
protense n.
|
|
198 |
General |
süre uzatma |
protense n.
|
|
199 |
General |
süre uzatabilme |
protensity n.
|
|
200 |
General |
süre uzatma |
protraction n.
|
|
201 |
General |
bol içki içilen uzun süre |
soak n.
|
|
202 |
General |
belirli süre |
span n.
|
|
203 |
General |
kısa süre |
spurt n.
|
|
204 |
General |
belirli bir süre |
stitch [dialect] n.
|
|
205 |
General |
arasındaki süre |
interval n.
|
|
206 |
General |
süre uzunluğu |
length n.
|
|
207 |
General |
kısa süre önce |
yesterday n.
|
|
208 |
General |
izin almak (belirli bir süre için) |
take something off v.
|
|
209 |
General |
dolmak (süre) |
expire v.
|
|
210 |
General |
süre tanımak |
respite v.
|
|
211 |
General |
kısa süre için kiracı olmak |
lodge v.
|
|
212 |
General |
geçici bir süre için başkasının yerine çalışmak |
substitute v.
|
|
213 |
General |
başkasının yerine çalışmak (geçici bir süre için) |
substitute v.
|
|
214 |
General |
daha uzun süre dayanmak |
outlast v.
|
|
215 |
General |
kısa bir süre için şuurunu kaybetmek |
black out v.
|
|
216 |
General |
bir işi (bir süre için) geciktirmek |
set something back v.
|
|
217 |
General |
bir süre için ilkel şartlar içinde yaşamak |
rough it v.
|
|
218 |
General |
aynı hızla uzunca bir süre gitmek |
cruise v.
|
|
219 |
General |
çok kısa bir süre kalmak |
put in an appearance v.
|
|
220 |
General |
bir süre kalmak |
sojourn v.
|
|
221 |
General |
boyunca devam etmek (belirli bir süre) |
stretch v.
|
|
222 |
General |
bir süre için inanç ve prensiplerinden vazgeçmek |
lapse v.
|
|
223 |
General |
dayanmak (belirli bir süre için) |
be good for v.
|
|
224 |
General |
bitmek (süre) |
run out v.
|
|
225 |
General |
yerine çalışmak (geçici bir süre için başkasının) |
substitute v.
|
|
226 |
General |
bir işte uzun süre başarılı olmak |
have a good run for one's money v.
|
|
227 |
General |
sürmek (süre vb) |
last v.
|
|
228 |
General |
kısa bir süre kalıp gitmek |
put in an appearance v.
|
|
229 |
General |
tanımak (süre) |
allot v.
|
|
230 |
General |
vermek (süre) |
allot v.
|
|
231 |
General |
süre tutmak |
time v.
|
|
232 |
General |
(bir iş) için (belirli bir süre) harcanmak |
go into v.
|
|
233 |
General |
süre dolmak |
(time) be up v.
|
|
234 |
General |
süre dolmak |
(time) run out v.
|
|
235 |
General |
süre vermek |
give time v.
|
|
236 |
General |
süre vermek |
give extra time v.
|
|
237 |
General |
uzun süre çalışmak |
work for a long time v.
|
|
238 |
General |
yoğun programından belirli bir süre ayırmak |
take time out of one's busy schedule v.
|
|
239 |
General |
uzun süre konuşmak |
gas v.
|
|
240 |
General |
bir iş için belirli bir süre harcanmak |
go into v.
|
|
241 |
General |
safha safha vermek (bir olayın tarihini belirli bir süre boyunca) |
trace v.
|
|
242 |
General |
süre tayin etmek |
set a term to v.
|
|
243 |
General |
süre vermek |
grant a delay v.
|
|
244 |
General |
süre istemek |
ask for time v.
|
|
245 |
General |
geçici bir süre dolmak |
stop/halt for a short time v.
|
|
246 |
General |
geçici bir süre dolmak |
stop/halt temporarily v.
|
|
247 |
General |
ek süre vermek/tanımak |
grant an extension of time v.
|
|
248 |
General |
(zaman/süre) sürmek |
take v.
|
|
249 |
General |
bir süre durmak |
tarry v.
|
|
250 |
General |
bir süre kalmak |
tarry v.
|
|
251 |
General |
bir süre beklemek |
tarry v.
|
|
252 |
General |
süre vermek |
allow v.
|
|
253 |
General |
sınırlı bir süre için emanet vermek |
bail v.
|
|
254 |
General |
uzun süre can çekişmek |
linger v.
|
|
255 |
General |
uzun bir süre boyunca ilgi veya etkiyi sürdürmek |
hold up v.
|
|
256 |
General |
(zaman göstergesi belirlenen süre kadar) yavaşlamak |
lose v.
|
|
257 |
General |
(bir şeyi) fırında gereğinden uzun süre pişirmek |
overbake v.
|
|
258 |
General |
(kireci) çok uzun süre yakmak |
overburn v.
|
|
259 |
General |
(fotoğrafik plaka veya filmi) fazla uzun süre işlemden geçirmek |
overdevelop v.
|
|
260 |
General |
çok uzun süre uçmak (doğan |
overfly v.
|
|
261 |
General |
çok uzun süre boyunca saklamak |
overkeep v.
|
|
262 |
General |
uzun süre alıkoymak |
overlinger v.
|
|
263 |
General |
uzun süre fırça atmak |
overroast v.
|
|
264 |
General |
uzun süre devam etmek |
overrun v.
|
|
265 |
General |
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak |
velocitize v.
|
|
266 |
General |
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak |
velocitise v.
|
|
267 |
General |
(süre, mesafe, hız, sayı) mekanik kayıt cihazına kaydetmek |
clock v.
|
|
268 |
General |
(hayvanı) uzun süre kutuda kalmaya alıştırmak |
crate-train v.
|
|
269 |
General |
güç kesildikten sonra bir süre daha momentumu korumak |
drift v.
|
|
270 |
General |
(radyo veya televizyonda) süre doldurmak |
drool v.
|
|
271 |
General |
daha uzun süre hizmet etmek |
outserve v.
|
|
272 |
General |
(bir şeyin) süresinden daha uzun süre oturmak |
outsit v.
|
|
273 |
General |
daha uzun süre oturmak |
outsit v.
|
|
274 |
General |
(birinden) daha uzun süre gözünü kırpmadan bakmak |
outstare v.
|
|
275 |
General |
daha uzun süre iktidarda kalmak |
outstay v.
|
|
276 |
General |
daha uzun süre beklemek |
outwait v.
|
|
277 |
General |
daha uzun süre ağlamak |
outweep v.
|
|
278 |
General |
uzun bir süre için bırakmak |
park v.
|
|
279 |
General |
inanmayışı bir süre ertelemek |
suspend one's disbelief v.
|
|
280 |
General |
bir süre sessizlikten sonra (konuşmayı veya durumu) sürdürmeye zorlamak |
push past v.
|
|
281 |
General |
(metali) uzun süre ısıl işleme tabi tutmak |
soak v.
|
|
282 |
General |
geçmişteki bir süre için de geçerli olan |
retroactive adj.
|
|
283 |
General |
başkasının yerine geçen (geçici bir süre için) |
substitute adj.
|
|
284 |
General |
başkasının yerine çalışan (geçici bir süre için) |
substitute adj.
|
|
285 |
General |
kısa bir süre kalan |
transient adj.
|
|
286 |
General |
süre ile ilgili |
durative adj.
|
|
287 |
General |
nefesini uzun süre tutan |
long winded adj.
|
|
288 |
General |
bir yıldan fazla süre vuku bulan |
interannual adj.
|
|
289 |
General |
kalan süre |
due in adj.
|
|
290 |
General |
kısa bir süre önce kullanıma açılan |
recently opened up for use adj.
|
|
291 |
General |
uzun süre birinin kahrını çeken |
long-suffering adj.
|
|
292 |
General |
süre aşımına uğramış |
time-barred adj.
|
|
293 |
General |
new york'ta bir süre yaşayıp memleketine dönmüş porto rikolulara ait |
neorican adj.
|
|
294 |
General |
süre tanımayan |
unrespited adj.
|
|
295 |
General |
süre ile ilgili |
eval adj.
|
|
296 |
General |
belirli bir hizmet veya süre için işe alınan |
job adj.
|
|
297 |
General |
dört yüz yıllık bir süre ile ilgili |
quadricentenary adj.
|
|
298 |
General |
yazılması uzun süre alan |
lucubratory adj.
|
|
299 |
General |
uzun süre nefesini tutabilen |
long-breathed adj.
|
|
300 |
General |
uzun süre dayanan |
long-lived adj.
|
|
301 |
General |
uzun süre çalışan |
long-lived adj.
|
|
302 |
General |
belirli süre boyunca yaşamış olan |
old adj.
|
|
303 |
General |
(süre, miktar) sınırsız |
open-end adj.
|
|
304 |
General |
çok uzun süre maruz kalmış |
overexposed adj.
|
|
305 |
General |
belirli bir süre işe yarayan |
good (for) adj.
|
|
306 |
General |
belirli bir süre daha dayanması kesin olan |
good (for) adj.
|
|
307 |
General |
özel bir günü kutlamak amacıyla sınırlı süre ve sayıda üretilen (madeni para, pul) |
commemorative adj.
|
|
308 |
General |
belirli bir süre zarfında meydana gelen |
incurrent adj.
|
|
309 |
General |
süre uzatmaya ihtiyaç duymayan |
continuing adj.
|
|
310 |
General |
(özellikle uzun süre boyunca) popüler olan |
favorite adj.
|
|
311 |
General |
(özellikle uzun süre boyunca) popüler olan |
favourite adj.
|
|
312 |
General |
uzun süre oturmaya alışkın |
sedentary adj.
|
|
313 |
General |
normalden uzun süre çalışmaya devam etme |
self-perpetuating adj.
|
|
314 |
General |
kısa süre ile ilgili |
short-haul adj.
|
|
315 |
General |
uzun süre önce |
long ago adv.
|
|
316 |
General |
belli bir süre boyunca |
part time adv.
|
|
317 |
General |
bir süre sonra |
after a while adv.
|
|
318 |
General |
kısa bir süre için |
awhile adv.
|
|
319 |
General |
kısa süre önce |
recently adv.
|
|
320 |
General |
bir süre |
awhile adv.
|
|
321 |
General |
kısa bir süre |
for a while adv.
|
|
322 |
General |
kısa bir süre için |
transiently adv.
|
|
323 |
General |
bu süre içinde |
in the meantime adv.
|
|
324 |
General |
bir süre |
for a time adv.
|
|
325 |
General |
uzun bir süre önce |
a long time ago adv.
|
|
326 |
General |
kısa bir süre için |
for a short time adv.
|
|
327 |
General |
bir süre sonra |
in time adv.
|
|
328 |
General |
kısa bir süre için |
for a brief period adv.
|
|
329 |
General |
uzunca bir süre |
quite a long time adv.
|
|
330 |
General |
bu süre içinde bununla birlikte |
in the meantime adv.
|
|
331 |
General |
bir süre önce |
some time ago adv.
|
|
332 |
General |
bir süre önce |
a while ago adv.
|
|
333 |
General |
bir süre içinde |
for a space adv.
|
|
334 |
General |
belirli bir süre içinde |
in a given time adv.
|
|
335 |
General |
kısa bir süre için |
for the time adv.
|
|
336 |
General |
bir süre |
for a while adv.
|
|
337 |
General |
bir süre için |
for a while adv.
|
|
338 |
General |
bir süre için |
for some time adv.
|
|
339 |
General |
uzun süre |
long adv.
|
|
340 |
General |
uzun bir süre |
quite a while adv.
|
|
341 |
General |
bir süre önce |
quite a while ago adv.
|
|
342 |
General |
geçici süre |
temporarily adv.
|
|
343 |
General |
belli bir süre |
for a length of time adv.
|
|
344 |
General |
belirli bir süre |
for a length of time adv.
|
|
345 |
General |
kısa bir süre sonra |
after a while later adv.
|
|
346 |
General |
uzun süre sonra |
after a long time adv.
|
|
347 |
General |
gün doğumundan gün batımına (kadar olan süre) |
sun up to sun down adv.
|
|
348 |
General |
gün doğumundan gün batımına (kadar olan süre) |
sunup to sundown adv.
|
|
349 |
General |
kısa bir süre önce |
short while ago adv.
|
|
350 |
General |
kısa bir süre önceye kadar |
until a short while ago adv.
|
|
351 |
General |
çok kısa süre |
soonish adv.
|
|
352 |
General |
çok kısa süre içinde |
in a jiff adv.
|
|
353 |
General |
kısa bir süre sonra |
after a bit adv.
|
|
354 |
General |
kısa bir süre önce |
not a long time ago adv.
|
|
355 |
General |
kısa bir süre önce |
not long ago adv.
|
|
356 |
General |
çalıştığı süre boyunca |
for the duration of his/her service adv.
|
|
357 |
General |
çalıştığı süre içinde |
for the duration of his/her service adv.
|
|
358 |
General |
çalıştığı süre zarfında |
for the duration of his/her service adv.
|
|
359 |
General |
kısa bir süre sonra |
after a little while adv.
|
|
360 |
General |
-den kısa bir süre önce |
shortly before adv.
|
|
361 |
General |
iki yıl süre ile |
for a period of two years adv.
|
|
362 |
General |
daha uzun bir süre |
for a longer time adv.
|
|
363 |
General |
önceden belirlenmiş/belirli bir süre sonrasında |
beyond a predetermined period adv.
|
|
364 |
General |
kısa süre içinde |
in a short span of time adv.
|
|
365 |
General |
geçici bir süre için |
temporarily adv.
|
|
366 |
General |
kısa bir süre sonra |
after a while adv.
|
|
367 |
General |
kısa süre sonra |
soon afterwards adv.
|
|
368 |
General |
sınırlı bir süre içerisinde |
temporally adv.
|
|
369 |
General |
bir süre sonra |
after some time adv.
|
|
370 |
General |
bu süre içerisinde |
meanwhile adv.
|
|
371 |
General |
bu süre içerisinde |
in the meantime adv.
|
|
372 |
General |
bu süre içinde |
meanwhile adv.
|
|
373 |
General |
bu süre içerisinde |
meantime adv.
|
|
374 |
General |
bu süre içinde |
meantime adv.
|
|
375 |
General |
bu süre içerisinde |
within this period adv.
|
|
376 |
General |
(bundan) kısa bir süre sonra |
soon after that adv.
|
|
377 |
General |
kısa bir süre sonra |
shortly afterwards adv.
|
|
378 |
General |
kısa süre içinde |
anon adv.
|
|
379 |
General |
bir süre önce |
erewhile adv.
|
|
380 |
General |
belirli veya öngörülen bir süre sonunda |
at term adv.
|
|
381 |
General |
daha uzun süre |
better adv.
|
|
382 |
General |
bu süre içerisinde |
mean time adv.
|
|
383 |
General |
kısa süre önce |
yesterday adv.
|
|
384 |
General |
hatırı sayılır bir süre boyunca |
much adv.
|
|
385 |
General |
bir süre boyunca |
right along adv.
|
|
386 |
General |
bir süre boyunca |
o'er adv.
|
|
387 |
General |
kısa süre sonra |
on the neck of adv.
|
|
388 |
General |
talep edilen süre içerisinde |
in due time adv.
|
|
389 |
General |
uzun süre |
inveterately adv.
|
|
390 |
General |
kısa süre içerisinde |
fine adv.
|
|
391 |
General |
kısa bir süre için |
shortly adv.
|
|
392 |
General |
kısa süre içinde |
soonly adv.
|
|
393 |
General |
kadar süre |
by prep.
|
|
394 |
General |
-den kısa süre önce |
toward prep.
|
|
395 |
General |
-den kısa süre önce |
towards prep.
|
|
396 |
General |
çok kısa süre içinde |
close onto prep.
|
|
397 |
General |
geçen süre bilgisini ifade eden bir kombinasyon |
-long suf.
|
|
398 |
General |
yaşı belirli sayıdaki 10 yıllık süre ile yaklaşık olarak ifade edilen kimse anlamını veren bir son ek |
-something suf.
|
|
Phrasals |
|
399 |
Phrasals |
kısa süre uğramak |
stop over v.
|
|
400 |
Phrasals |
(yeni ürünü) bir süre kullanarak sertliğini gidermek |
break in v.
|
|
401 |
Phrasals |
belli bir süre içinde bir işi ya da müsabakayı bitirmek/tamamlamak |
clock in v.
|
|
402 |
Phrasals |
(derece, süre) yapmak |
come in v.
|
|
403 |
Phrasals |
birini belirli bir süre çalışamaz hale getirmek |
incapacitate someone for a period of time v.
|
|
404 |
Phrasals |
düzgün çalıştığını doğrulamak için belirli bir süre için yeni bir elektronik ekipman parçası kullanmak |
burn in v.
|
|
405 |
Phrasals |
düzgün çalıştığını doğrulamak için belirli bir süre için yeni bir elektronik ekipman parçası kullanmak |
burn into v.
|
|
406 |
Phrasals |
kısa bir süre için gelmek |
pop in v.
|
|
407 |
Phrasals |
kafasını okuduğu gazeteden vb. kaldırıp kısa bir süre bakmak |
glance up from (newspaper etc.) v.
|
|
408 |
Phrasals |
süre tanımak |
allow for v.
|
|
409 |
Phrasals |
(süre/zaman/mesafe) uzamak |
lengthen out v.
|
|
410 |
Phrasals |
bir oyuncuyu bir süre kenarda dinlendirmek |
rest in (someone) v.
|
|
411 |
Phrasals |
(bir yerde) belli bir süre hizmet vermiş olmak/vermek |
serve (something) in (some place) v.
|
|
412 |
Phrasals |
belli bir süre hapis cezası çekmek |
serve (something) in (some place) v.
|
|
413 |
Phrasals |
belli bir süre hapis yatmak |
serve (something) in (some place) v.
|
|
414 |
Phrasals |
bir süre boyunca dayanmak |
last out v.
|
|
415 |
Phrasals |
bir süre hayatta kalmak |
last out v.
|
|
416 |
Phrasals |
(bir şeyi) belli bir süre/zaman dilimi üzerinden kurgulamak |
set (something) over (something) v.
|
|
417 |
Phrasals |
(bir yere/şeye) bir süre gitmemek |
take off from (something or some place) v.
|
|
418 |
Phrasals |
(birini belli bir süre) görmek |
see (some amount) of (someone) v.
|
|
419 |
Phrasals |
(biriyle belli bir süre) vakit geçirmek |
see (some amount) of (someone) v.
|
|
420 |
Phrasals |
(bir şeyi belli bir süre/düzeyde) görmek |
see (some amount) of (something) v.
|
|
421 |
Phrasals |
birini/bir şeyi belli bir süre görmek |
see something of someone or something v.
|
|
422 |
Phrasals |
biriyle/bir şeyle belli bir süre vakit geçirmek |
see something of someone or something v.
|
|
423 |
Phrasals |
(birine) kısa süre için yardım etmek |
help out v.
|
|
424 |
Phrasals |
belirli bir süre için yeterli olmak |
bridge over v.
|
|
425 |
Phrasals |
uzun süre alıkoymak |
hole up v.
|
|
426 |
Phrasals |
uzun süre bekletmek |
hole up v.
|
|
427 |
Phrasals |
bir yerde uzun süre yaşamamak |
move around v.
|
|
428 |
Phrasals |
birinden kısa süre sonra ölmek |
follow on v.
|
|
429 |
Phrasals |
kısa süre sonra elden çıkarmak |
get away v.
|
|
430 |
Phrasals |
saçma sapan bir şeyi uzun süre tartışmak |
rumble on v.
|
|
431 |
Phrasals |
(uzun süre kullanılmadığı için) kullanılmaz duruma gelmek |
rust up v.
|
|
432 |
Phrasals |
(belirli bir süre) gitmek/dayanmak |
go for (something) v.
|
|
433 |
Phrasals |
daha fazla kişiye/daha uzun süre yetmek |
go further v.
|
|
434 |
Phrasals |
daha uzun süre gitmek/dayanmak |
go further v.
|
|
435 |
Phrasals |
(birine bir süre boyunca) yetecek olmak |
last (one) (up) until (something) v.
|
|
436 |
Phrasals |
(bir süre boyunca) yeterli olmak |
last (up) until (something) v.
|
|
437 |
Phrasals |
(bir süre) için sürmek/devam etmek |
last for v.
|
|
438 |
Phrasals |
(bir süre) için yetmek |
last for v.
|
|
439 |
Phrasals |
(bir süre) dayanmak |
last for v.
|
|
440 |
Phrasals |
(bir süre) gitmek |
last for v.
|
|
441 |
Phrasals |
(bir süre) idare etmek |
last for v.
|
|
442 |
Phrasals |
(belli bir süre) için sürmek/devam etmek |
last for (some period of time) v.
|
|
443 |
Phrasals |
(belli bir süre) için yetmek |
last for (some period of time) v.
|
|
444 |
Phrasals |
(belli bir süre) dayanmak |
last for (some period of time) v.
|
|
445 |
Phrasals |
(belli bir süre) gitmek |
last for (some period of time) v.
|
|
446 |
Phrasals |
(belli bir süre) idare etmek |
last for (some period of time) v.
|
|
447 |
Phrasals |
(bir süre birilerinin) arasında yaşamak |
live among (someone) v.
|
|
448 |
Phrasals |
(bir süre birileriyle) yaşamak |
live among (someone) v.
|
|
449 |
Phrasals |
(belirli bir süreyle/süre boyunca) pompalamak |
pump for v.
|
|
450 |
Phrasals |
(belirli bir süre boyunca) basmak/basıp basıp çekmek |
pump for v.
|
|
451 |
Phrasals |
(belirli bir süre boyunca/süredir) pompalayarak çekmek |
pump for v.
|
|
452 |
Phrasals |
(belirli bir süredir/süre boyunca) emerek/vakumlayarak çıkarmak |
pump for v.
|
|
453 |
Phrasals |
(bir süre) idare etmek |
see out v.
|
|
454 |
Phrasals |
(bir süre) boyunca dayanmak |
see out v.
|
|
455 |
Phrasals |
(bir şeyde/bir yerde belli bir süre) görev yapmak/hizmet vermek |
serve (something) in (something or some place) v.
|
|
456 |
Phrasals |
(bir cezaevinde belli bir süre) yatmak/ceza çekmek |
serve (something) in (something or some place) v.
|
|
457 |
Phrasals |
(birini bir süre) idare etmek/götürmek (tok tutmak) |
set (someone) up for (something) v.
|
|
458 |
Phrasals |
(birini bir süre) için tok tutmak |
set (someone) up for (something) v.
|
|
459 |
Phrasals |
(birine bir süre) yetmek (tok tutmak) |
set (someone) up for (something) v.
|
|
460 |
Phrasals |
(birini) belli bir süre geciktirmek |
set (someone) back v.
|
|
461 |
Phrasals |
(bir süre) dikkatleri dağıtmak |
stall for (something) v.
|
|
462 |
Phrasals |
(bir süre) duraklamak |
stall for (something) v.
|
|
463 |
Phrasals |
(bir süre) yavaşlamak |
stall for (something) v.
|
|
464 |
Phrasals |
(bir süre) ilerlememek |
stall for (something) v.
|
|
465 |
Phrasals |
(bir süre) hızını kaybetmek |
stall for (something) v.
|
|
466 |
Phrasals |
(bir süre) oyalamak |
stall for (something) v.
|
|
467 |
Phrasals |
(bir süre) duraklatmak |
stall for (something) v.
|
|
468 |
Phrasals |
(bir süre) yavaşlatmak |
stall for (something) v.
|
|
469 |
Phrasals |
(bir süre) ilerlemesine engel olmak |
stall for (something) v.
|
|
470 |
Phrasals |
(bir süre) hızını kaybettirmek |
stall for (something) v.
|
|
471 |
Phrasals |
(birini belirli bir süre) idare etmek |
stand (one) for (something) v.
|
|
472 |
Phrasals |
(birine belirli bir süre) yetmek |
stand (one) for (something) v.
|
|
473 |
Phrasals |
(birinin belirli bir süre) ihtiyacını karşılamak |
stand (one) for (something) v.
|
|
474 |
Phrasals |
(bir süre) için durmak |
stop for (something) v.
|
|
475 |
Phrasals |
(birine bir süre) yetmek |
tide (one) over v.
|
|
476 |
Phrasals |
bir süre götürmek |
tie over v.
|
|
477 |
Phrasals |
(bir hastayı) uzun süre/saatlerce ameliyat etmek |
toil over (someone) v.
|
|
478 |
Phrasals |
(bir süre için) değişmek |
trade for (something) v.
|
|
479 |
Phrasals |
çok kısa süre öncesinden haber vererek |
at short notice adv.
|
|
Phrases |
|
480 |
Phrases |
belirtilen süre içerisinde |
within the time specified adv.
|
|
481 |
Phrases |
bu süre içerisinde ayrıca/bir de |
in between times adv.
|
|
482 |
Phrases |
bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin |
no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr.
|
|
483 |
Phrases |
bir süre |
for a few moments expr.
|
|
484 |
Phrases |
belirtilen süre içerisinde |
within the specified period expr.
|
|
485 |
Phrases |
belirtilen süre içinde |
within the prescribed time expr.
|
|
486 |
Phrases |
cezaevinde kaldığı süre dikkate alınarak |
taking into account the time he has already spent in prison expr.
|
|
487 |
Phrases |
çalıştığı süre boyunca |
during his/her service expr.
|
|
488 |
Phrases |
çok çok kısa bir süre için |
for far too brief a time expr.
|
|
489 |
Phrases |
cezaevinde kaldığı süre dikkate alınarak |
taking into account the time he has already spent in jail expr.
|
|
490 |
Phrases |
den/e bir süre önce |
a little while before expr.
|
|
491 |
Phrases |
çalıştığı süre zarfında |
during his/her service expr.
|
|
492 |
Phrases |
çalıştığı süre içinde |
during his/her service expr.
|
|
493 |
Phrases |
çok az bir süre önce |
a little while before expr.
|
|
494 |
Phrases |
kısa süre içinde bana yaz |
write to me soon expr.
|
|
495 |
Phrases |
kısa bir süre içerisinde |
in a short while expr.
|
|
496 |
Phrases |
süre zarfı |
meantime expr.
|
|
497 |
Phrases |
tarihinden başlayarak...yıl süre ile |
for a period of ...years from the date of expr.
|
|
498 |
Phrases |
uzunca bir süre |
quite some time expr.
|
|
499 |
Phrases |
uzun süre önce |
aeons before expr.
|
|
500 |
Phrases |
(gelecekte) uzunca bir süre |
for a long time to come expr.
|
|