hemen hemen

Sens de "hemen hemen" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 55 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	hemen hemen	almost adv.
In the debate in Parliament today, almost everyone stood by the same values. Bugün Parlamento'daki tartışmada hemen hemen herkes aynı değerleri savundu. More Sentences
2	Common Usage	hemen hemen	about adv.
What is more, the vote was about the same as at the elections to the European Parliament. Dahası, oy oranı Avrupa Parlamentosu seçimlerindekiyle hemen hemen aynıydı. More Sentences
3	Common Usage	hemen hemen	nearly adv.
We were both nearly the same age. İkimiz de hemen hemen aynı yaştaydık. More Sentences
General
4	General	hemen hemen	virtually adv.
There is unanimous agreement in the Council on virtually all aspects of the draft Regulation. Konseyde taslak Tüzüğün hemen hemen tüm yönleri üzerinde oybirliğiyle mutabakat sağlanmıştır. More Sentences
5	General	hemen hemen	just about adv.
I can just about endorse the ten-year market protection for new medicines within the EU. AB içinde yeni ilaçlar için on yıllık pazar korumasını hemen hemen onaylayabilirim. More Sentences
6	General	hemen hemen	practically adv.
The latest phase of the current crisis practically coincided with the end of the Arab League Summit in Beirut. Mevcut krizin son aşaması Beyrut'ta düzenlenen Arap Ligi Zirvesi'nin hemen hemen sonuna denk geldi. More Sentences
7	General	hemen hemen	all but adv.
He has all but finished the work. Hemen hemen işi bitirdi. More Sentences
8	General	hemen hemen	nearly adv.
Sodium is generally present in very small quantities in nearly every natural food. Sodyum genellikle hemen hemen her doğal gıdada çok küçük miktarlarda bulunur. More Sentences
9	General	hemen hemen	pretty much adv.
So we are pretty much on the eve of enlargement. Bu nedenle genişlemenin hemen hemen arifesindeyiz. More Sentences
Colloquial
10	Colloquial	hemen hemen	more or less adv.
He was more or less drunk. Hemen hemen sarhoştu. More Sentences
General
11	General	hemen hemen	odd adj.
12	General	hemen hemen	half adv.
13	General	hemen hemen	near adv.
14	General	hemen hemen	much adv.
15	General	hemen hemen	barely adv.
16	General	hemen hemen	nigh adv.
17	General	hemen hemen	hardly adv.
18	General	hemen hemen	scarcely adv.
19	General	hemen hemen	well nigh adv.
20	General	hemen hemen	quasi adv.
21	General	hemen hemen	well-nigh adv.
22	General	hemen hemen	at close quarters adv.
23	General	hemen hemen	pretty well adv.
24	General	hemen hemen	amaist [scottish] adv.
25	General	hemen hemen	fairly [us] adv.
26	General	hemen hemen	mostly [scotland] adv.
27	General	hemen hemen	gain adv.
28	General	hemen hemen	much adv.
29	General	hemen hemen	muchwhat adv.
30	General	hemen hemen	feckly adv.
31	General	hemen hemen	say adv.
32	General	hemen hemen	pushing adv.
33	General	hemen hemen	close to prep.
34	General	hemen hemen	next to prep.
35	General	hemen hemen	as good as prep.
36	General	hemen hemen	umbe [dialect] prep.
37	General	hemen hemen	quasi- pref.
38	General	hemen hemen	sub- pref.
Phrases
39	Phrases	hemen hemen	close to adv.
40	Phrases	hemen hemen	close to adv.
41	Phrases	hemen hemen	close on adv.
Colloquial
42	Colloquial	hemen hemen	rising adv.
43	Colloquial	hemen hemen	just on expr.
44	Colloquial	hemen hemen	near enough [uk] expr.
45	Colloquial	hemen hemen	at about expr.
46	Colloquial	hemen hemen	at around expr.
47	Colloquial	hemen hemen	plus-minus expr.
48	Colloquial	hemen hemen	plus or minus expr.
Idioms
49	Idioms	hemen hemen	nine times out of ten expr.
Law
50	Law	hemen hemen	quasi expr.
Latin
51	Latin	hemen hemen	prope expr.
Archaic
52	Archaic	hemen hemen	nighly adv.
53	Archaic	hemen hemen	anear adv.
54	Archaic	hemen hemen	anigh adv.
55	Archaic	hemen hemen	had like expr.

Sens de "hemen hemen" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	hemen	at once adv.
Now and in the future, aid can be given at once when disasters strike. Şimdi ve gelecekte, felaketler meydana geldiğinde hemen yardım yapılabilir. More Sentences
2	Common Usage	hemen	immediately adv.
The bakery is immediately behind the post office. Fırın postanenin hemen arkasında. More Sentences
3	Common Usage	hemen	instantly adv.
The parachute no longer disappears instantly after landing. Paraşüt artık inişten hemen sonra kaybolmuyor. More Sentences
4	Common Usage	hemen göze çarpmayan	subtle adj.
5	Common Usage	hemen	at the drop of a hat expr.
General
6	General	hemen harekete geçilmesi	prompt action n.
We take prompt action to edit even minor errors like spelling, grammar, or stylistic changes. Yazım, dilbilgisi veya üslup değişiklikleri gibi küçük hataları bile düzenlemek için hemen harekete geçiyoruz. More Sentences
7	General	hemen hemen aynı	much the same adj.
Paragraph 43 orally amended is much the same in terms of content as my own Amendment No 13. Sözlü olarak değiştirilen 43. paragraf, içerik bakımından benim 13 numaralı Değişikliğimle hemen hemen aynıdır. More Sentences
8	General	hemen paraya çevrilebilir	liquid adj.
He only invests in liquid shares. O sadece hemen paraya çevrilebilir hisselere yatırım yapar. More Sentences
9	General	hemen	immediate adj.
We saw immediate effects of changing the system. Sistemi değiştirmenin etkilerini hemen gördük. More Sentences
10	General	hemen hemen aynı	almost the same adj.
Uranus is almost the same size as Neptune. Uranüs Neptün ile hemen hemen aynı büyüklüktedir. More Sentences
11	General	hemen hemen her	just about any adj.
You could shop for just about anything. Hemen hemen her şey için alışveriş yapabilirsiniz. More Sentences
12	General	hemen üste yazılan	superscript adj.
Different words with the same spelling are distinguished in this dictionary by superscript numbers. Yazılışı aynı olan farklı kelimeler bu sözlükte hemen üste yazılan numaralarla belirtilmektedir. More Sentences
13	General	hemen	the moment adv.
Call me immediately to enjoy the moment you live. Yaşadığınız anın tadını çıkarmak için hemen beni arayın. More Sentences
14	General	hemen	in no time adv.
Tom will have that fixed in no time. Tom bunu hemen halledecektir. More Sentences
15	General	hemen	in an instant adv.
He finished the job in an instant. İşi hemen bitirdi. More Sentences
16	General	hemen hemen hiç	hardly adv.
It's hardly raining at all. Hemen hemen hiç yağmur yağmıyor. More Sentences
17	General	hemen	straight away adv.
I would like to say straight away that these points are nothing new. Bu hususların yeni bir şey olmadığını hemen belirtmek isterim. More Sentences
18	General	hemen	right now adv.
I hope you stand up right now. Umarım hemen ayağa kalkarsın. More Sentences
19	General	hemen	straightaway adv.
Please be so good as to answer in writing if you are not able to give an answer straightaway. Lütfen hemen cevap veremeyecekseniz yazılı olarak cevap verme nezaketini gösteriniz. More Sentences
20	General	hemen	forthwith adv.
The new rules will not come into force forthwith. Yeni kurallar hemen yürürlüğe girmeyecek. More Sentences
21	General	hemen	directly adv.
I can connect to the manager directly. Hemen müdürü bağlayabilirim. More Sentences
22	General	hemen hiç	almost no adv.
In the Philippines, almost no one speaks Spanish anymore. Filipinler'de artık hemen hemen hiç kimse İspanyolca konuşmuyor. More Sentences
23	General	hemen	promptly adv.
She opened her eyes and promptly went to the kitchen to make coffee. Gözlerini açtı ve hemen kahve yapmak için mutfağa gitti. More Sentences
24	General	hemen	right after adv.
We'll be back right after this commercial. Bu reklamdan hemen sonra döneceğiz. More Sentences
25	General	hemen hemen hiç	scarcely adv.
His face scarcely changed after ten years. On yıl sonra yüzü hemen hemen hiç değişmemişti. More Sentences
26	General	hemen	almost adv.
It must be clear to us that this draft constitution represents a considerable advance in almost every area. Bu anayasa taslağının hemen her alanda kayda değer bir ilerlemeyi temsil ettiği bizim için açık olmalıdır. More Sentences
27	General	hemen hiç	scarcely ever adv.
Tom scarcely ever gets any exercise. Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz. More Sentences
28	General	hemen	nearly adv.
You can order various products and services from nearly anywhere in the world. Dünyanın hemen her yerinden çeşitli ürün ve hizmetler sipariş edebilirsiniz. More Sentences
29	General	hemen	right away adv.
Allow me to reassure you right away. İzin verin sizi hemen rahatlatayım. More Sentences
30	General	hemen şimdi	right now adv.
In this way, we can start right now to see how the Community method can be revamped in practical terms. Bu şekilde, Topluluk yönteminin pratik anlamda nasıl yenilenebileceğini görmeye hemen şimdi başlayabiliriz. More Sentences
31	General	hemen	straight adv.
The doctor sent me straight to the hospital. Doktor beni hemen hastaneye gönderdi. More Sentences
32	General	hemen hemen hiç	barely adv.
He barely speaks to me anymore. O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor. More Sentences
33	General	hemen	instantly adv.
Australia's capital city, Canberra, is surprisingly tiny and instantly creates a feeling of familiarity. Avustralya'nın başkenti Canberra şaşırtıcı derecede küçüktür ve insanda hemen bir aşinalık hissi yaratır. More Sentences
34	General	hemen	soon adv.
Finally, we politicians must not legislate as soon as we see a phenomenon we do not like. Son olarak biz politikacılar hoşumuza gitmeyen bir olgu gördüğümüzde hemen yasa çıkarmamalıyız. More Sentences
35	General	hemen	pronto adv.
The boss needed the report pronto. Patron, raporu hemen istiyordu. More Sentences
36	General	hemen ertesi gün	very next day adv.
By that I mean the very next day, and not only after the Council has come up with a unanimous resolution on the subject. Bununla hemen ertesi günü kastediyorum, sadece Konsey bu konuda oybirliğiyle bir karar aldıktan sonra değil. More Sentences
37	General	hemen şimdi	just now adv.
I'm coming to you just now. Hemen şimdi sana geliyorum. More Sentences
38	General	hemen	right adv.
I need to speak with you right away. Seninle hemen konuşmam lazım. More Sentences
39	General	hemen hepsi	almost all adv.
I agree with almost all of these except the last one. Sonuncusu hariç hemen hemen hepsine katılıyorum. More Sentences
40	General	hemen	then and there adv.
I had to decide right then and there. Hemen o anda karar vermek zorundaydım. More Sentences
41	General	hemen	now adv.
The police shouted, 'Drop your gun now!' Polis, “Silahını hemen bırak!” diye bağırdı. More Sentences
42	General	hemen hemen hiç	hardly ever adv.
I hardly ever use cash anymore. Artık hemen hemen hiç nakit kullanmıyorum. More Sentences
43	General	hemen	just adv.
The phone rang just after midnight. Telefon gece yarısından hemen sonra çaldı. More Sentences
44	General	hemen sonrasında	immediately after adv.
Take Pancreatin, Creon or Panzinorm, 1-2 tablets immediately after a meal. Pankreatin, Creon veya Panzinorm'u yemekten hemen sonra 1-2 tablet alın. More Sentences
45	General	hemen öncesinde	immediately before adv.
Tablets are taken immediately before a meal and washed down with a glass of water. Tabletler yemekten hemen önce alınır ve bir bardak su ile yıkanır. More Sentences
46	General	hemen	just adv.
The interinstitutional agreement on the budget was concluded just before this Parliament's term began. Bütçeye ilişkin kurumlar arası anlaşma bu Parlamentonun döneminin başlamasından hemen önce imzalanmıştır. More Sentences
47	General	hemen	directly adv.
The vote will take place directly following the debate. Oylama, tartışmanın hemen ardından yapılacaktır. More Sentences
48	General	hemen (önce/sonra)	immediately adv.
They left immediately after dinner. Yemekten hemen sonra ayrıldılar. More Sentences
49	General	hemen sonra	right after adv.
The symptoms of Sheehan syndrome sometimes start right after childbirth. Sheehan sendromunun belirtileri bazen doğumdan hemen sonra başlar. More Sentences
50	General	hemen yanında	off adv.
The house has a dining room off the kitchen. Evde mutfağın hemen yanında bir yemek odası bulunuyor. More Sentences
51	General	hemen	right adv.
Mr Prodi can indeed understand me, because I am sitting right beside him, so we can communicate fairly easily. Sayın Prodi beni gerçekten anlayabilir, çünkü hemen yanında oturuyorum, bu nedenle oldukça kolay iletişim kurabiliyoruz. More Sentences
52	General	hemen yanında	next to prep.
Right next to it were human bones. Hemen yanında insan kemikleri vardı. More Sentences
53	General	hemen	instantly conj.
Tom should've apologized instantly. Tom hemen özür dilemeliydi. More Sentences
Phrasals
54	Phrasals	hemen dönmek	hurry back v.
Tell Tom to hurry back. Tom'a hemen dönmesini söyle. More Sentences
Phrases
55	Phrases	hemen sokağın aşağısında	down the street expr.
Tom lives right down the street. Tom hemen sokağın aşağısında yaşıyor. More Sentences
General
56	General	hemen olan	instantness n.
57	General	hemen gaza gelip kolları sıvayan kimse	dabbler n.
58	General	çevredeki objeleri görüp ne olduklarını hemen anlama yetisi	subitizing n.
59	General	hemen yerleşim	immediate settlement n.
60	General	sanatçıda sahneye çıkmadan hemen önce başlayan korku ve heyecan	stage fright n.
61	General	içinde hemen hemen her şeyin satıldığı büyük mağaza	department store n.
62	General	kentin hemen dışındaki banliyöler	immediate suburbs n.
63	General	biriyle tanıştıktan hemen sonra gönderilen arkadaşlık isteği/talebi	post-acquaintance friend request n.
64	General	çevredeki objeleri görüp ne olduklarını hemen anlama yetisi	subitising n.
65	General	1940 ve 50'lerde, amerika'daki eyaletler arası otobanlarda motorcular için açılmış, genellikle odaların hemen önünde motorlar için özel bir alanı bulunan otel	motor court n.
66	General	abd'de şükran günü'nden sonraki ilk cuma günü kutlanan gün boyunca tüketicilerin hemen hemen tüm ürünleri son derece indirimli fiyatlarla aldıkları gün	black friday n.
67	General	evlenmeden hemen önce terkedilen gelin	jilted bride n.
68	General	hindistan'ın hemen hemen her yerinde kutlanan bir uçurtma festivali	maghi n.
69	General	hindistan'ın hemen hemen her yerinde kutlanan bir uçurtma festivali	makarsakranti n.
70	General	gizli haberleşme materyallerinin veya yasadışı malların tutulduğu ve sonrasında hemen elden çıkarıldığı önceden belirlenmiş yer	mail drop n.
71	General	gizli haberleşme materyallerinin veya yasadışı malların tutulup sonrasında hemen elden çıkarıldığı önceden belirlenmiş yer	maildrop n.
72	General	kayraktaşı veya padavralardan oluşan bir yolun hemen üstündeki kaplanmamış kısmı	margin of a course n.
73	General	hemen ayırt edilebilen koyun	marker n.
74	General	hemen cevap verebilme	responsiveness n.
75	General	kalçanın hemen altında biten aşırı kısa etek	microskirt n.
76	General	bir binicinin diğerinin hemen arkasından ve belirli bir tarafından giderek üçüncü bir binicinin sarsılmadan geçmesini engelleme taktiği	box n.
77	General	yarışı kazananın hemen arkasında bitiren kimse	bridesmaid n.
78	General	nükleer patlama merkezinin hemen altındaki yüzey konumu	hypocenter n.
79	General	belirli bir etkinliğin hemen sonrası	morrow n.
80	General	zihinsel süreçlerin meydana geldikten hemen sonra ilkel hafıza aracılığıyla gözlemlenmesi	retrospection n.
81	General	parayı hemen tüketen şey	lickpenny n.
82	General	ayakkabı tabanının hemen üzerine yağmur veya çamurdan koruma amaçlı eklenen parça	mudguard n.
83	General	ayakkabı tabanının hemen üzerine süs amaçlı eklenen materyal	mudguard n.
84	General	hemen cevaplanması zor soru	good question n.
85	General	hemen halsiz düşme	fatigableness n.
86	General	hemen güç kaybetme	fatigability n.
87	General	(protestan kiliselerinde) günah çıkarmadan hemen önce gelen kısa vaaz	invitement [obsolete] n.
88	General	hemen akabinde olma	follow-on n.
89	General	kişinin hemen civar bölgesi	presence n.
90	General	13. yaş gününden hemen önceki yıllar	preteens n.
91	General	hemen oyuna getirilen kimse	smelt [obsolete] n.
92	General	hemen alıcısı çıkmayan mal	sticker n.
93	General	hemen satılamayan emtia	sticker n.
94	General	hemen kabul etmek	snap up v.
95	General	hemen harekete geçirmek	galvanize v.
96	General	fırsattan hemen faydalanmaya bakmak	jump at v.
97	General	hemen satın almak	snap up v.
98	General	hemen (bir şeyi anlatmaya) başlamak	plunge into v.
99	General	hemen öfkelenmek	fly into a temper v.
100	General	hemen sinirlenmek	fly into a temper v.
101	General	hemen ödemek	plank down v.
102	General	hemen gelmek	supervene v.
103	General	durumu hemen kavramak	take in the scene at a glance v.
104	General	-in hemen ardından gelmek	be hard on the heels of v.
105	General	-e hemen gitmek	make a beeline to v.
106	General	-e hemen gitmek	make a beeline for v.
107	General	hemen kabul etmek	jump at v.
108	General	hemen konuya girmek	straight to the point v.
109	General	hemen konuya girmek	get straight to the point v.
110	General	hemen geri bildirim vermek	give prompt feedback v.
111	General	kalkıştan hemen sonra yere çakılmak	crash right after takeoff v.
112	General	birinden hemen hoşlanmak	like someone right off v.
113	General	hemen/çabuk olup bir şeyler yapmak	hurry up and do something v.
114	General	(kapı) hemen merdivene açılmak	swing over stairs v.
115	General	hemen harekete geçirmek	galvanise v.
116	General	hemen hemen emin olmak	all but certain v.
117	General	hemen takip etmek	underfollow v.
118	General	hemen peşinden gitmek	underfollow v.
119	General	hemen içine çekmek	lap v.
120	General	hemen kabul etmek	lap v.
121	General	bir yazıyı başlangıç sayfasından hemen sonra gelmeyen bir sayfada devam ettirmek	break v.
122	General	hemen cevap vermek	obey v.
123	General	hemen gitmek	get v.
124	General	hemen çıkmak	get v.
125	General	(gün) hemen geçmek	fleet v.
126	General	hemen bitmek	fleet v.
127	General	hemen almak	snaffle v.
128	General	hemen kabul etmek	spark v.
129	General	hemen hemen periyodik	almost periodical adj.
130	General	hemen	instantaneous adj.
131	General	hemen hemen rüzgara karşı	close to the wind adj.
132	General	hemen ardından gelen	immediate adj.
133	General	hemen kullanıma uygun	ready for immediate use adj.
134	General	hemen şiddete başvurabilen	violent adj.
135	General	su katılarak hemen hazırlanan (yiyecek/içecek)	instant adj.
136	General	hemen hemen aynı	pretty much the same adj.
137	General	hemen meydana gelen	instantaneous adj.
138	General	gıdıklanınca hemen ürperen (yer)	ticklish adj.
139	General	hemen parlayan (kimse)	peppery adj.
140	General	hemen yapılan	prompt adj.
141	General	işlerini hemen yapan	prompt adj.
142	General	çabuk kavrayıp hemen gerekeni yapan (durumu)	quick-witted adj.
143	General	hemen parlayan	short-tempered adj.
144	General	çabuk kavrayıp gerekeni hemen yapan	quick-witted adj.
145	General	hemen olan	instant adj.
146	General	hemen teslim edilebilir	off-the-shelf adj.
147	General	hemen samimi olup duygularını dokunarak vb. dışa vuran yılışık kimse	touchy-feely adj.
148	General	hemen kullanılabilir	ready adj.
149	General	hemen tüketilen	non-durable adj.
150	General	hemen tüketilmezse bozulan tüketim maddeleriyle ilgili	non-durable adj.
151	General	hemen yapılması gereken	necessitous adj.
152	General	hemen	tite [obsolete] adj.
153	General	hemen göze çarpmayan	understated adj.
154	General	hemen fark edilmeyen	undistinct adj.
155	General	hemen heyecanlanmayan	unexcitable adj.
156	General	hemen solan	evanescent adj.
157	General	hemen hemen imkansız	nigh on impossible adj.
158	General	hemen değişen	light adj.
159	General	kalçanın hemen üzerinde olan	hiplength adj.
160	General	hemen algılanan	observant adj.
161	General	hemen fark edilen	observant adj.
162	General	hemen olmayan	imprompt adj.
163	General	ölümden hemen önce söylenen	dying adj.
164	General	hemen hemen çözülmüş	good adj.
165	General	hemen coşan	combustible adj.
166	General	takılıp hemen kullanılabilen	drop-in adj.
167	General	bir tarihin veya olayın hemen öncesi	immediately preceding (something) adj.
168	General	kenarının hemen iç tarafı olukla çevrili olan	contorniate adj.
169	General	hemen göze çarpmayan	inward adj.
170	General	kimyasal işlem gördüğü için hemen veya kolayca tutuşmayan	flame-retardant adj.
171	General	etkisini hemen gösteren	presentaneous [obsolete] adj.
172	General	neredeyse hemen sağlanan	short-term adj.
173	General	hemen yanında biten	side by side adj.
174	General	hemen etki altına giren	skinless adj.
175	General	hemen parlayan	snippy adj.
176	General	hemen öncesinde	proxime [obsolete] adj.
177	General	hemen sonrasında	proximate adj.
178	General	hemen sonrasında	proxime [obsolete] adj.
179	General	hemen keyfi kaçan	snuffy adj.
180	General	hemen büyüyen	subitany adj.
181	General	hemen büyüyen	subitaneous adj.
182	General	(karakter) bir harfin hemen altına eklenen	subscript adj.
183	General	hemen üzerinde yer alan	superjacent adj.
184	General	hemen gerçekleştirilen	upon the spot adj.
185	General	hemen	prompt adj.
186	General	hemen yanında	nearer adj.
187	General	hemen gücenen	hotheaded adj.
188	General	hemen gücenen	hot-headed adj.
189	General	hemen terleyen	sweaty adj.
190	General	hemen şimdi	at once adv.
191	General	hemen hemen yan yana	at close quarters adv.
192	General	hemen	straight off adv.
193	General	hemen	in a minute adv.
194	General	hemen	in short order adv.
195	General	hemen hemen hiçbir zaman	scarcely ever adv.
196	General	hemen	instantaneously adv.
197	General	hemen	out of hand adv.
198	General	hemen	thereupon adv.
199	General	hemen sonra	next adv.
200	General	hemen	first thing adv.
201	General	hemen	in a jiffy adv.
202	General	hemen yakınında	at one's foot adv.
203	General	hemen ardından	with this adv.
204	General	hemen istekle	at the drop of a hat adv.
205	General	hemen	prompt adv.
206	General	hemen	once adv.
207	General	hemen	erelong adv.
208	General	hemen	instanter adv.
209	General	hemen oracıkta	on the spot adv.
210	General	hemen	readily adv.
211	General	hemen	at a word adv.
212	General	hemen	on the very spot adv.
213	General	hemen	direct adv.
214	General	hemen şimdi	but just now adv.
215	General	hemen	on the nail adv.
216	General	hemen hemen aynı	closely adv.
217	General	hemen	anon adv.
218	General	hemen	on the spot adv.
219	General	hemen	like a shot adv.
220	General	hemen	this very moment adv.
221	General	hemen oracıkta	there and then adv.
222	General	hemen şimdi	this moment adv.
223	General	(hemen) geçince	past adv.
224	General	hemen	in two shakes adv.
225	General	bir dakikada hemen	in a minute adv.
226	General	hemen hemen hiç	little or nothing adv.
227	General	hemen	in a snap adv.
228	General	hemen	forthright adv.
229	General	hemen	in two ticks adv.
230	General	hemen	drop adv.
231	General	hemen	right off the bat adv.
232	General	hemen	incontinently adv.
233	General	hemen	right off adv.
234	General	hemen	outright adv.
235	General	hemen	at no time adv.
236	General	hemen	in a twinkling adv.
237	General	hemen	away adv.
238	General	hemen	presently adv.
239	General	hemen şimdi	in a moment adv.
240	General	hemen hiç	scarcely adv.
241	General	hemen	as soon as possible adv.
242	General	hemen	on the spur of the moment adv.
243	General	hemen	on-the-spot adv.
244	General	hemen hiç	hardly adv.
245	General	hemen ardından	right after adv.
246	General	hemen	soonish adv.
247	General	hemen sonra	after a bit adv.
248	General	hemen hemen her durumda	in almost all cases adv.
249	General	hemen	straightway adv.
250	General	hemen akabinde	immediately after adv.
251	General	hemen sonrasında	immediately afterwards adv.
252	General	hemen akabinde	immediately afterwards adv.
253	General	hemen şimdi	for the present adv.
254	General	hemen hemen aynı zamanlarda	at about the same time adv.
255	General	-den hemen önce	shortly before adv.
256	General	hemen hemen her zaman	almost always adv.
257	General	hemen hemen her yerde	almost everywhere adv.
258	General	hemen	so readily adv.
259	General	-den hemen sonra	immediately adv.
260	General	-den hemen sonra	soon after adv.
261	General	hemen	as immediate as possible adv.
262	General	hemen	on short notice adv.
263	General	hemen	at short notice adv.
264	General	hemen derhal	promptly adv.
265	General	hemen derhal	without delay adv.
266	General	hemen hemen her zaman	almost invariably adv.
267	General	hemen	tout de suite (french) adv.
268	General	hemen sonrasında	post adv.
269	General	gece yarısından hemen önce	just before midnight adv.
270	General	hemen	almost immediately adv.
271	General	hemen sinirlenerek	techily adv.
272	General	hemen	i̇n no time adv.
273	General	hemen şimdi	nowthe [obsolete] adv.
274	General	hemen hemen aynı şey	nearly adv.
275	General	hemen	thereright [dialect] adv.
276	General	hemen sonra	then adv.
277	General	hemen	titely [obsolete] adv.
278	General	hemen şimdi	already adv.
279	General	hemen	anon right adv.
280	General	bir önceki yorumdan hemen sonra	in the (very) next breath adv.
281	General	hemen göze çarpmayan bir şekilde	understatedly adv.
282	General	hemen	blive adv.
283	General	hemen anında	glibly adv.
284	General	hemen anında	glib adv.
285	General	hemen	on the line adv.
286	General	hemen cevap vermek durumunda	on the spot adv.
287	General	hemen hemen rüzgara karşı	on a wind adv.
288	General	bundan hemen sonra	on that adv.
289	General	(başkasının) hemen ardından	on the coattails adv.
290	General	hemen	instant adv.
291	General	(hanedan armalarında) enseyi göstermeyecek şekilde kulağın hemen arkasında	close adv.
292	General	hemen	downright adv.
293	General	hemen	incontinent adv.
294	General	hemen sonra	directly [uk] adv.
295	General	hemen hemen rüzgara karşı	sharp adv.
296	General	hemen hemen aynı şekilde	pressly [obsolete] adv.
297	General	hemen	presto adv.
298	General	hemen, derhal	proximately adv.
299	General	hemen	proximally adv.
300	General	hemen	soon at adv.
301	General	hemen	standby adv.
302	General	hemen	upon the spot adv.
303	General	hemen	straightways adv.
304	General	hemen sonrasında	out adv.
305	General	hemen üstünde	just above adv.
306	General	hemen üstünde	just above adv.
307	General	hemen yanındaki	next to prep.
308	General	hemen hemen aynı	no better than prep.
309	General	hemen akabinde	right after (that) prep.
310	General	hemen akabinde	just after (that) prep.
311	General	hemen sonrasında	just after (that) prep.
312	General	hemen sonrasında	right after (that) prep.
313	General	biraz/hemen önce	shy of prep.
314	General	-den hemen önce	towards prep.
315	General	-den hemen önce	toward prep.
316	General	hemen	in present [obsolete] prep.
317	General	(hemen) geçince	past prep.
318	General	hemen sonra	whereupon conj.
319	General	hemen hemen anlamına gelen ön ek	pen- pref.
320	General	hemen hemen anlamına gelen ön ek	pene- pref.
321	General	hemen üzerinde anlamına gelen bir ön ek	super- pref.
322	General	hemen yukarısında anlamına gelen bir ön ek	super- pref.
323	General	hemen karşısında	in the teeth expr.
Phrasals
324	Phrasals	hemen ödemek	pay down v.
325	Phrasals	hemen geri aramak	call right back v.
326	Phrasals	hemen bir şeyler hazırlayıvermek	toss something together v.
327	Phrasals	hemen ödemek	tell down [scottish] v.
328	Phrasals	hemen göndermek/yollamak	bundle off v.
329	Phrasals	hemen yiyip bitirmek	get down v.
330	Phrasals	hemen gidip gelmek	scoot down v.
331	Phrasals	(birini) hemen soymak	shuck down [us/canada] v.
332	Phrasals	çabucak/hızlıca/hemen yapmak	toss off v.
333	Phrasals	(kötü bir şeyi/durumu) hemen atlatmak	rebound from (someone or something) v.
334	Phrasals	(kötü bir şeyi/durumu) hemen toparlamak	rebound from (someone or something) v.
335	Phrasals	(kötü bir durumdan) hemen çıkmak/sıyrılıp çıkmak	rebound from (someone or something) v.
336	Phrasals	(kötü bir şeyin/durumun) hemen üstesinden gelmek	rebound from (someone or something) v.
337	Phrasals	hemen başlamak	dive in v.
338	Phrasals	hemen yazmak	knock something off v.
339	Phrasals	hemen dahil olmak	jump on v.
340	Phrasals	hemen başlamak	jump on v.
341	Phrasals	hemen/acilen dalmak	jump on v.
342	Phrasals	hemen yazmak	knock something out v.
343	Phrasals	hemen (birine/bir şeye) gitmek	run over to (someone or something) v.
344	Phrasals	hemen (bir pozisyona, duruma) geçirmek	snap into (something) v.
345	Phrasals	hemen (bir pozisyona, duruma) geçmek	snap into (something) v.
346	Phrasals	(bir şeye) hemen geri dönmek	sweep back into (something) v.
347	Phrasals	hemen geriye döndürmek	wheel around v.
348	Phrasals	hemen başka yere götürmek	whisk away v.
349	Phrasals	hemen kaldırmak	whisk away v.
350	Phrasals	hemen geriye dönmek	wheel around v.
351	Phrasals	hemen/derhal başlamak	lay to v.
352	Phrasals	hızlıca/hemen birine/bir şeye gitmek	run down to someone or something v.
353	Phrasals	hızlıca/hemen birine/bir şeye gelmek	run down to someone or something v.
354	Phrasals	hızlıca/hemen (bir yere/şeye) gitmek	run down to (something) v.
355	Phrasals	bir şeyi hızlıca/hemen (birine/bir şeye) götürmek	run down to (someone or something) v.
356	Phrasals	hızlıca/hemen gitmek	run down to v.
357	Phrasals	hemen iyileşmek	snap out of v.
358	Phrasals	bir şeyden hemen iyileşmek	snap out of something v.
359	Phrasals	hemen başlamak	jump off v.
360	Phrasals	hemen bitirmek/tamamlamak	whip through something v.
361	Phrasals	hemen bitirmek/tamamlamak	whip through v.
362	Phrasals	hemen alıp götürmek	whisk off v.
363	Phrasals	hemen yola koyulmak	waltz off v.
364	Phrasals	(birine/bir şeye/bir yere) hemen geri dönmek	run back (to someone or something) v.
365	Phrasals	hemen çıkmak	zip along v.
366	Phrasals	(bir şeyi) hızla/hemen harcamak	burn through (something) v.
367	Phrasals	(bir şeyi) hemen harcayıp bitirmek	burn through (something) v.
368	Phrasals	(bir şeyi) hızla/hemen tüketmek	burn through (something) v.
369	Phrasals	(bir şeyi) hemen bitirmek	burn through (something) v.
370	Phrasals	belirli bir seviyenin hemen altında kalmak	bubble under v.
371	Phrasals	(biriyle) hemen anlaşmak	connect (up) with (someone) v.
372	Phrasals	hemen okuyuvermek	cruise through v.
373	Phrasals	hemen (birinin/bir şeyin) yanına gitmek	cut out for (someone or something) v.
374	Phrasals	hemen gitmek	dash down v.
375	Phrasals	(bir şey için) hemen gidivermek	dash out (for something) v.
376	Phrasals	bir şeyi hemen yapmak	dash something off v.
377	Phrasals	(bir şey için) hemen çıkmak	dash out (for something) v.
378	Phrasals	(birine/bir şeye) hemen karşılık vermek	fire back to (someone or something) v.
379	Phrasals	(birine/bir şeye) hemen karşı ateş açmak	fire back to (someone or something) v.
380	Phrasals	(birine/bir şeye) hemen karşı ateş açmak	fire back at (someone or something) v.
381	Phrasals	(birine/bir şeye) hemen karşılık vermek	fire back at (someone or something) v.
382	Phrasals	(birine/bir şeye) hemen gitmek	fly to (someone or something) v.
383	Phrasals	'-den hemen ayrılmak	fly out v.
384	Phrasals	(bir yerden) hemen ayrılmak	fly out of (some place) v.
385	Phrasals	hemen tüketmek	run through v.
386	Phrasals	(bir şeyi birinin) elinden hemen/zorla almak	grab (something) off (of) (one) v.
387	Phrasals	birini/bir şeyi (birinin/bir şeyin) elinden hemen/zorla almak	grab someone or something away (from someone or something) v.
388	Phrasals	(birinin/bir şeyin) elinden hemen/zorla almak	grab away from (someone or something) v.
389	Phrasals	(birine/bir şeye) hemen/çabucak dönmek	hurry back to (someone or something) v.
390	Phrasals	hızlıca/hemen (bir yere) inmek	hurry down (to some place) v.
391	Phrasals	(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden/durumdan) hemen/hızlıca çıkarmak	jerk (someone or something) out of (something or some place) v.
392	Phrasals	(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden/durumdan) hızla/hemen çıkmasına neden olmak/çıkmasını sağlamak	jerk (someone or something) out of (something or some place) v.
393	Phrasals	(birinin/bir şeyin bir şeyi/yeri) hemen/derhal terk etmesine sebep olmak/terk etmesini sağlamak	jerk (someone or something) out of (something or some place) v.
394	Phrasals	hemen inmek	jump out v.
395	Phrasals	hemen harekete geçmemek	lay back v.
396	Phrasals	(bir şeye) hemen/derhal başlamak	light into (something) v.
397	Phrasals	hemen bir yere koşmak	make for somewhere v.
398	Phrasals	hemen (bir yere/bir şeye) gitmek/yönelmek	make out for (somewhere or something) v.
399	Phrasals	'-in hemen yanında/bitişiğinde/dibinde olmak	neighbor on v.
400	Phrasals	(bir şeyin) hepsini hemen/hızlıca bitirmek	run through (something) v.
401	Phrasals	(bir şey) yapmak için hemen koşmak	rush to (something) v.
402	Phrasals	-e hemen/hızla geri dönmek	run back to v.
403	Phrasals	(bir şeyden/bir yerden) hemen çıkmasını sağlamak	rush out of (something or some place) v.
404	Phrasals	(bir şeyin) hepsini hemen/hızlıca tüketmek	run through (something) v.
405	Phrasals	(bir şeyi) hemen bitirmek	sail through (something) v.
406	Phrasals	hemen (bir şeye/bir yere) geçmek/geçiş yapmak	scoot over to (something or some place) v.
407	Phrasals	hemen (bir şeye/bir yere) geçmek/geçiş yapmak	scoot down to (something or some place) v.
408	Phrasals	hemen (bir şeye/bir yere) geçmek/geçiş yapmak	scooch over to (something or some place) v.
409	Phrasals	(birinin/bir şeyin) hemen üzerine atlamak	spring at (someone or something) v.
410	Phrasals	(görevi) hemen yapmak	fire off v.
Phrases
411	Phrases	hemen aşağıda	immediately below n.
412	Phrases	hemen hemen her zaman	nearly always adv.
413	Phrases	hemen oracıkta	upon the place [obsolete] adv.
414	Phrases	hemen başlangıçta	right from the start expr.
415	Phrases	iş mektubunun sonunda imzadan hemen önce yazılır	very truly yours, expr.
416	Phrases	hemen	on the instant expr.
417	Phrases	hemen hemen hiç	next to nothing expr.
418	Phrases	hemen önceki	next but one expr.
419	Phrases	hemen hemen kesin	as good as expr.
420	Phrases	hemen	without any delay expr.
421	Phrases	hemen sadede	straight to the point expr.
422	Phrases	hemen/acil/aniden verilen karar	on the spot decision expr.
423	Phrases	derhal/hemen olacak	no sooner said than done expr.
424	Phrases	hemen fark edeceğin bir şey	something you notice right away expr.
425	Phrases	hemen	real quick expr.
426	Phrases	hemen	from the off expr.
427	Phrases	hemen sokağın altında	down the street expr.
428	Phrases	hemen herkes kadar	as much as the next person expr.
429	Phrases	hemen herkes gibi	as much as the next person expr.
430	Phrases	hemen hemen hiç	little to no expr.
431	Phrases	hemen dibinde	if it was a snake, it would've bit you expr.
432	Phrases	bir güçlük karşısında kimi zorlanır kimi hemen ayağa kalkar	the same fire that melts the butter hardens the egg expr.
433	Phrases	hemen hemen herkesin bildiği bir his	that feel when expr.
434	Phrases	hemen hemen herkesin bildiği bir his	that feeling when expr.
435	Phrases	hemen hemen doğru	not far off expr.
436	Phrases	hemen/anında kullanılabilir	close to hand expr.
437	Phrases	'-den hemen sonra	upon the heels of expr.
438	Phrases	hemen arkasından	upon the heels of expr.
439	Phrases	(birinin) hemen arkasından	in the train of (someone) [old-fashioned] expr.
440	Phrases	(bir şeyden) hemen sonra	in the wake of (something) expr.
441	Phrases	(bir şeyin) hemen arkasından/ardından	in the wake of (something) expr.
Proverb
442	Proverb	zoru hemen yaparız; imkansız, biraz zaman alır	difficult is done at once; the impossible takes a little longer
443	Proverb	yakın dostlardan alınan borçların hemen ödenmesi gerektiğini aksi halde dostlukların bozulabileceğini ifade eden bir atasözü	short reckonings make long friends
444	Proverb	şanslı bir durumun hemen arkasından bir şanssızlık gelebilir	the lord giveth and the lord taketh away
Colloquial
445	Colloquial	hemen oracıkta	on the spot n.
446	Colloquial	hemen öğrenen	quick study n.
447	Colloquial	hemen hemen her şey	almost everything n.
448	Colloquial	beyzbolda topu iç sahanın hemen dışına gönderen hafif vuruş	blooper n.
449	Colloquial	hemen inanan/ikna olan kimse	easy game n.
450	Colloquial	hemen ardından tekrar oynatma	instant replay n.
451	Colloquial	hemen	a hot minute n.
452	Colloquial	şafaktan hemen sonraki zaman	day-clean n.
453	Colloquial	hemen hemen her şey	pretty much anything n.
454	Colloquial	yeterince düşünmeden hemen harekete geçmek	go off half-cocked v.
455	Colloquial	birinden hemen hoşlanmak	take an immediate liking to someone v.
456	Colloquial	birini hemen hatırlamak	remember someone right away v.
457	Colloquial	yorgunluktan dolayı hemen uyuyup kalmak	crash out v.
458	Colloquial	hemen çıkıp gitmek	drag (one's) tail v.
459	Colloquial	bir şeyi hemen çözmek	get something in one v.
460	Colloquial	bir şeyi hemen anlamak	get something in one v.
461	Colloquial	hemen asıp kesmek	do not pass go v.
462	Colloquial	hemen defterini dürmek	do not pass go v.
463	Colloquial	bir işe, göreve hemen başlamak	go to it v.
464	Colloquial	bir işe, göreve hemen girişmek	go to it v.
465	Colloquial	hemen gitmek	hump (along) v.
466	Colloquial	hemen (bir yere) hareket etmek	hump it (to somewhere) v.
467	Colloquial	hemen öldürmek	kill outright v.
468	Colloquial	(bir şeyi) hemen vermek	make with the (something) v.
469	Colloquial	(bir şeyi) hemen teslim etmek	make with the (something) v.
470	Colloquial	(bir şeyi) hemen yapmak	make with the (something) v.
471	Colloquial	(bir şeyi) hemen temin etmek	make with the (something) v.
472	Colloquial	(bir şeyi) hemen söylemek	make with the (something) v.
473	Colloquial	hemen hemen aynı olmak	be much of a muchness v.
474	Colloquial	hemen/hızlıca gitmek	blow v.
475	Colloquial	(bir yeri) hemen/hızla terk etmek	hotfoot it out of (some place) v.
476	Colloquial	hemen çıkmak/gitmek	peg it v.
477	Colloquial	hemen/direkt reddetmek	poopoo v.
478	Colloquial	(bir şeyi) hemen bulabilmek	scare v.
479	Colloquial	hemen kaynaşmak	click instantly v.
480	Colloquial	hemen razı gelen	easy adj.
481	Colloquial	hemen ardından gelen	next in line adj.
482	Colloquial	(hemen) oracıkta (anında) ölmüş/can vermiş	killed outright adj.
483	Colloquial	hemen parlayan	hot-tempered adj.
484	Colloquial	hemen	now-now adv.
485	Colloquial	maçlarda devre veya oyunun bitiş düdüğünden hemen öncesi	at the buzzer [us] adv.
486	Colloquial	hemen	one-time [caribbean] adv.
487	Colloquial	hemen	in (just) a minute adv.
488	Colloquial	hemen	in a jiffy expr.
489	Colloquial	hemen	in the heat of the moment expr.
490	Colloquial	hemen	off the bat expr.
491	Colloquial	hemen	right off the bat expr.
492	Colloquial	hemen ardından	on the heels of expr.
493	Colloquial	hemen arkasından	on the heels of expr.
494	Colloquial	hemen	on the heels of expr.
495	Colloquial	hemen	here and now expr.
496	Colloquial	hemen ve seve seve	at the drop of a hat expr.
497	Colloquial	hemen hemen doğru	near to the mark expr.
498	Colloquial	hemen hemen doğru	close to the mark expr.
499	Colloquial	hemen	on the point of expr.
500	Colloquial	hemen	right off expr.