tight - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

tight

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"tight" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 99 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
tight s. sıkı
General
tight i. kritik
tight s. sıkışık
tight s. dar
tight s. sıkışmış
tight s. sızmaz
tight s. sarhoş
tight s. eli sıkı
tight s. sıkıca
tight s. temin edilmesi zor (bir malzeme)
tight s. gerili
tight s. kesat
tight s. kısa ve özlü
tight s. dar ve sıkı (giysi)
tight s. kasılmış
tight s. zor
tight s. su geçirmez
tight s. geçirmez
tight s. sarhan
tight s. sık (saflar)
tight s. cimri
tight s. aralarında az aralık bulunan
tight s. başabaş
tight s. iyice gerilmiş
tight s. gergin
tight s. sıkı
tight s. zor elde edilir
tight s. pinti
tight s. sızdırmaz
tight s. sımsıkı
tight s. sıkı sıkı
tight s. sıkı
tight s. sert
tight s. ciddi
tight s. zor kazanılmış
tight s. pahalı
tight s. kar sağlamayan
tight s. dolu
tight s. kıt
tight s. tedariki güç
tight s. yoğun
tight s. sadık
tight s. tutarlı
tight s. müsamahasız
tight s. sıkıca sabitlenmiş
tight s. aşırı hassas
tight s. incelikli
tight s. hünerli
tight s. ağzına kadar doldurulmuş
tight s. çerçeveyi tam dolduran
tight s. ucu ucuna yetişen
tight s. düzenli
tight s. yetenekli
tight s. keskin
tight s. gerginlik
tight s. kıran kırana
tight s. kafayı (bulma)
tight zf. sıkıca
tight zf. emniyetli bir şekilde
tight zf. sımsıkı
tight zf. mışıl mışıl
tight zf. güvenli bir şekilde
tight zf. kıskıvrak
tight zf. sıkı durun
Colloquial
tight s. kısmık
Media
tight s. reklam boyutundan ötürü haberlere çok az alan ayrılmış (gazete)
Technical
tight f. sıkıştırmak
tight s. gergin
tight s. kompakt
tight s. sıkı
Television
tight i. süre sınırını sıkı sıkıya dolduran program
tight i. dar açılı objektifle yapılan yakın televizyon çekimi
Textile
tight i. tayt
Automotive
tight i. viraj alma yeteneği
tight s. sıkı
Pathology
tight s. kısmen ya da tümüyle tıkalı (solunum yolu)
Marine Biology
tight s. sızdırmaz
Forestry
tight s. dolu ve tok (kereste)
Literature
tight s. fazla kısaltılmış ve anlaşılması zor (dil)
Linguistics
tight s. gergin
Sport
tight i. ragbide yakın forvet oyunu
Baseball
tight s. içeride
Music
tight s. hassas düzenlenmiş bir tarzda yapılan (müzik)
Printery
tight s. sıkışık puntolu
tight s. satır aralığı az
tight s. arasına bir şey eklenemeyen (sayfa, satır)
tight s. tam ölçüde ayarlanmış (satır)
Archaic
tight f. tie - tight (geçmiş zaman)
Slang
tight i. çetin durum
tight i. zorluk
tight s. samimi
tight s. yakın
tight s. çakırkeyif
tight s. kafası dumanlı
tight s. sarhoş
British Slang
tight i. süper
tight s. harika
tight s. iyi
tight s. müthiş

"tight" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
tight dress i. dar elbise
General
holding tight i. sıkı tutma
tight purse i. cimri
tight turn i. keskin dönüş
tight corner i. zor durum
tight corner i. güç durum
tight measures i. sıkı önlemler
tight bend i. dar viraj
hug-me-tight i. dar bayan ceketi
fluid-tight packing i. sudan korur ambalaj
tight fit i. sıkı alıştırma
tight joint i. sıkı ek
tight joint i. sızdırmaz ek
tight hips i. sıkı kalçalar
tight hips i. sıkı kalça
tight control i. sıkı kontrol
tight pants i. dar pantolon
tight boxers i. dar boxer şort
tight vagina i. dar vajina
tight schedule i. yoğun program
tight shift i. sıkı vardiya
tight schedule i. sıkışık program
tight pants i. dar pantolonlar
tight family unit i. sıkı aile birimi
skin-tight garments i. daracık elbiseler
skin-tight clothes i. daracık elbiseler
skin-tight garments i. daracık kıyafetler
skin-tight clothes i. daracık kıyafetler
a tight race i. kıyasıya bir yarış
tight fitting jeans i. dar kot pantolon
tight trousers i. dar pantolon
tight trousers i. tayt
tight hug i. sıkı sarılma
tight hug i. sıkı sarılış
air tight i. havanın geçişine engel olan bariyer ya da duvar
tight smile i. zoraki gülümseme
become tight f. sıkılaşmak
sit tight f. yılmadan devam etmek
keep a tight rein on f. ensesinde boza pişirmek
sit tight f. sıkı durmak
be stretched tight f. kasılmak
be much too tight f. dar gelmek
get tight f. darlaşmak
become tight f. pekişmek
hold tight f. sıkmak
keep a tight rein on f. dizginlemek
get out of a tight spot f. vartayı atlatmak
make tight f. sıkılaştırmak
hold tight f. sıkı tutmak
become tight f. daralmak
be in a tight corner f. zor durumda olmak
stretch tight f. kasmak
hold tight f. sıkıca tutmak
keep a tight rein on f. kontrol altında tutmak
get into a tight corner f. açmaza getirmek
get into a tight corner f. açmaza girmek
get into a tight corner f. açmaza düşmek
get into a tight corner f. açmaza sürüklemek
tight corner f. güç bir durumda bulunmak
be tight f. dar olmak
be tight f. dar gelmek
be in a tight situation f. iki arada bir derede kalmak
be in a tight corner f. köşeye sıkışmak
put someone in a tight spot f. zor durumda bırakmak
leave someone in a tight spot f. zor durumda bırakmak
be tight-knit f. birbirine kenetlenmek
be tight-knit f. sıkı sıkıya bağlı olmak
be tight-lipped f. ketum olmak
hold on tight f. sımsıkı tutunmak
hang on tight f. sıkıca tutunmak
fit tight f. dar gelmek
tight [dialect] f. düzenlemek
tight [dialect] f. derleyip toplamak
tight [obsolete] f. su geçirmez hale getirmek
tight [obsolete] f. sızdırmaz hale getirmek
tight-leg f. ata sıkıca tutunmak
tight-leg f. ata bacakları kısıp sıkıca binmek
sit tight f. sessizliğini korumak
sit tight f. sessiz kalmak
sit tight f. sessizce saklanmak
sit tight f. yerine sinmek
tight fit s. daracık
very tight s. sımsıkı
wearing a tight and short dress s. düttürü
air tight s. sağlam
air tight s. hava sızdırmaz
air tight s. hava geçirmez
short and tight s. düdük gibi
air tight s. zaafı olmayan
very tight s. dapdaracık
in a tight squeeze s. sıkışmış
tight lipped s. ağzı kenetli
very tight s. çok sıkı
air tight s. sıkıca kapatılmış
dust-tight s. toz geçirmez
not be tight-lipped s. ağzı sıkı olmayan
tight-lipped s. ketum
tight-fisted s. fazla tutumlu
tight-fisted s. pinti
tight-lipped s. ağzı sıkı
tight-fisted s. eli sıkı
tight-fisted s. varyemez
-tight s. geçirmez
tight-arsed s. küçük sorunları takıntı haline getiren
water-tight s. su sızdırmaz
water-tight s. su sızmaz
tight-laced s. bağnaz
tight-fitting s. bedeni saran
tight-fitting s. vücudu saran
very tight s. daracık
very tight s. dapdar
so tight s. daracık
so tight s. dapdar
tight-stretched s. uzatılarak gerilmiş
air tight s. sıkı
air tight s. güçlü
air tight s. alt edilemez
air tight s. kusursuz
rain-tight s. yağmur geçmez
rain-tight s. yağmur geçirmez
air-tight s. sağlam
air-tight s. zayıf noktası olmayan
air-tight s. kuvvetli
air-tight s. güçlü
air-tight s. oturaklı
tight-mouthed s. ağzı sıkı
tight-mouthed s. sır tutabilen
tight-angle s. dar açılı
moisture-tight s. nem geçirmez
skin-tight s. deriye oturan
skin-tight s. dapdar
skin-tight s. daracık
in a tight squeeze zf. zor durumda
tight [dialect] zf. iyice
tight [dialect] zf. kuvvetle
a bit tight expr. biraz sıkışık
a bit tight expr. biraz dar
Phrases
work to tight deadlines f. yoğun çalışma temposuna uyum sağlayabilmek
on a tight budget expr. düşük bütçeyle
good night, sleep tight, don't let the bedbugs bite expr. iyi geceler, iyi uykular
Colloquial
tight five i. ragbide birinci ve ikinci sıra birlikte
tight spot i. açmaz
keep a tight grip f. sıkı denetim altında bulundurmak
tight-lipped s. ser verip sır vermeyen
tight-lipped s. sır tutan
don't be so tight on me expr. fazla yüklenme bana
night, night sleep tight expr. iyi geceler, tatlı rüyalar
hang tight exclam. sıkı dur
hang tight exclam. sık dişini
Idioms
tight ass i. aşırı tutucu kimse
tight ass i. kendini fazla baskılayan kimse
tight ship i. iyi yönetilen ve verimli iş
tight ship i. iyi yönetilen ev
tight ship i. iyi yönetilen ve verimli organizasyon
as tight as a drum i. aşırı pinti
tight race i. başa baş yarış
a tight-ass i. cimri
a tight-arse i. cimri
a tight-ass i. elisıkı
a tight-arse i. elisıkı
a tight-arse i. pinti
a tight-ass i. pinti
tight money i. yüksek faizle verilen borç
tight money i. kısıtlı para
tight money i. para sıkışıklığı
a close chewer and a tight spitter i. cimri
a close chewer and a tight spitter i. pinti
a close chewer and a tight spitter i. eli sıkı
a close chewer and a tight spitter i. varyemez
a tight corner i. zor durum
a tight corner i. açmaz
a tight corner i. köşeye sıkışma
a tight corner i. sıkıntılı durum
a tight corner i. içinden çıkılması güç durum
a tight corner i. zor durum
a tight corner i. açmaz
a tight corner i. köşeye sıkışma
a tight corner i. sıkıntılı durum
a tight corner i. içinden çıkılması güç durum
a tight spot i. zor durum
a tight spot i. açmaz
a tight spot i. köşeye sıkışma
a tight spot i. sıkıntılı durum
a tight spot i. içinden çıkılması güç durum
a tight place i. zor durum
a tight place i. açmaz
a tight place i. köşeye sıkışma
a tight place i. sıkıntılı durum
a tight place i. içinden çıkılması güç durum
a tight rein on (someone or something) i. (birini/bir şeyi) dizginleme
a tight rein on (someone or something) i. (birini/bir şeyi) kontrol altında tutma
a tight rein on (someone or something) i. (birinin/bir şeyin) dizginlerini eline alma
a tight rein on (someone or something) i. (birinin/bir şeyin) iplerini eline alma
a tight rein on (someone or something) i. (birini/bir şeyi) kontrol altına alma
a tight rein on (someone or something) i. (biri/bir şey) üzerinde hakimiyet/üstünlük kurma
a tight ship i. düzenli ve verimli işleyen grup/yer/kuruluş
a tight ship i. iyi organize edilmiş grup/yer/kuruluş
a tight spot i. bela
a tight spot i. zor durum
a tight spot i. sıkıntılı durum
a tight spot i. içinden çıkılması güç durum
a tight spot i. açmaz
a tight spot i. köşeye sıkışma
a tight spot i. başın sıkıştığı durum
a tight squeeze i. sıkışarak sığma
a tight squeeze i. sıkışıklık
a tight squeeze i. dar alan
a tight squeeze i. sıkışık durum
tight wad i. eli sıkı kimse
tight wad i. cimri/pinti tip
tight wad i. pinti
tight wad i. cimri
get into a tight corner f. açmaza düşmek
be tight-lipped f. ağzı sıkı olmak
keep a tight grip on someone f. birini yakın markajına almak
keep a tight grip on someone f. birini yakın markaja almak
keep somebody on a tight leash f. birinin dizginlerini eline almak
keep a tight grip on someone f. birini sıkı denetim altında tutmak
keep a tight rein on someone f. birini sıkı/yakın markaja almak
keep a tight rein on someone f. birini yakın markajına almak
have somebody on a tight leash f. birinin dizginlerini eline almak
keep a tight rein on someone f. birini sıkı markaj altına almak
keep somebody on a tight leash f. birinin dizginlerini elinde tutmak
run a tight ship f. düzenli ve disiplinli yönetmek
get into a tight corner f. çıkmaza düşmek
keep a tight rein on f. ensesinde boza pişirmek
drive someone into a tight corner f. köşeye sıkıştırmak
get out of a tight spot f. sorundan kurtulmak
run a tight ship f. sıkı yönetmek
be in a tight spot f. zor durumda olmak
have somebody on a tight leash f. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
be out of a tight corner f. zor durumdan kurtulmak
keep somebody on a tight leash f. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
have a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) dizginlemek
have a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) kontrol altında tutmak
have a tight rein on (someone or something) f. (birine/bir şeye) kendi başına hareket etmesi için özgürlük tanımamak
have a tight rein on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) dizginlerini eline almak
have a tight rein on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) iplerini eline almak
have a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak
have a tight grip on (someone or something) f. (biri/bir şey) üzerinde sıkı hakimiyet kurmak
have a tight grip on (someone or something) f. (biri/bir şey) sıkı kontrolü altında olmak
have a tight grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak
have a tight grip on (someone or something) f. (biri/bir şey) üzerinde tam kontrol sağlamak
be kept on a tight leash f. sıkı kontrol altında tutulmak
be kept on a tight leash f. özgürlüğü kısıtlanmak
be kept on a tight leash f. ipleri/dizginleri elde tutulmak
be on a tight leash f. sıkı kontrol altında olmak
be on a tight leash f. özgürlüğü kısıtlanmak
be on a tight leash f. ipleri/dizginleri elde tutulmak
be tight-lipped f. sinirden dişlerini sıkmak
be tight-lipped f. sinirden dudaklarını büzmek
get into a (tight) spot f. zor durumda olmak
get into a (tight) spot f. dara düşmek
get into a (tight) spot f. sıkıntıya düşmek
get into a (tight) spot f. açmaza düşmek
have (someone) on a tight leash f. (birinin) dizginlerini eline almak
have (someone) on a tight leash f. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
hold tight f. sabırlı olmak
hold tight f. sabırla beklemek
hold tight f. çabuk hareket etmemek
hold tight f. acele davranmamak
keep (one) on a tight leash f. (birinin) dizginlerini eline almak
keep (one) on a tight leash f. (birinin) dizginlerini elinde tutmak
keep (one) on a tight leash f. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
keep a tight grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) yakın markajına almak
keep a tight grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) yakın markaja almak
keep a tight grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkı denetim altında tutmak
keep a tight grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) dizginlemek
keep a tight grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) kontrol altından tutmak
keep a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkı markaj altına almak
keep a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) yakın markajına almak
keep a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkı/yakın markaja almak
keep a tight rein on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) kontrolünü/iplerini eline almak
keep a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) kontrol altından tutmak
keep a tight rein on somebody/something f. birini/bir şeyi sıkı markaj altına almak
keep a tight rein on somebody/something f. birini/bir şeyi yakın markajına almak
keep a tight rein on somebody/something f. birini/bir şeyi sıkı/yakın markaja almak
keep a tight rein on somebody/something f. birinin/bir şeyin kontrolünü/iplerini eline almak
keep a tight rein on somebody/something f. birini/bir şeyi kontrol altından tutmak
be tight as a biled owl f. çok sarhoş olmak
be tight as a biled owl f. körkütük sarhoş olmak
be tight as a biled owl f. zil zurna sarhoş olmak
be tight as a boiled owl f. çok sarhoş olmak
be tight as a boiled owl f. körkütük sarhoş olmak
be tight as a boiled owl f. zil zurna sarhoş olmak
tight as the bark on a tree s. cimri
tight as the bark on a tree s. çok/aşırı tutumlu
tight as the bark on a tree s. varyemez
tight as the bark on a tree s. pinti
tight as the bark on a tree s. cebinde akrep var
tight as the bark on a tree s. eli cebine/cüzdanına/kesesine gitmez
tight as the bark on a tree s. elini cebine atmaz
tight as a tick s. kafa kafaya (yarış)
tight as a tick s. körkütük sarhoş
tight as the bark on a tree s. cimri
tight as the bark on a tree s. eli sıkı
tight as the bark on a tree s. pinti
tight as the bark on a tree s. bitli
tight as the bark on a tree s. varyemez
tight as the bark on a tree s. bitli
tight as the bark on a tree s. ekti
tight as the bark on a tree s. hasis
tight as the bark on a tree s. kısmık
tight as the bark on a tree s. kibritçi
tight as the bark on a tree s. mıhsıçtı
tight as the bark on a tree s. nekes
tight as the bark on a tree s. sıkı
tight with a pound s. eli sıkı
tight with a pound s. cimri
tight with a pound s. üç kuruşun hesabını yapan
tight with a pound s. pinti
tight with a pound s. hesapçı
tight with a pound s. çok tutumlu
tight with a pound s. eli cebine gitmeyen
tight with a pound s. cebinde akrep olan
tight with a pound s. üçün beşin hesabını yapan
(as) tight as a drum s. çok gergin
(as) tight as a drum s. davul gibi gergin
(as) tight as a drum s. aşırı gerilmiş
(as) tight as a drum s. sızdırmayacak kadar sıkı
tight as a drum s. davul gibi gergin/gerilmiş
tight as a drum s. sıkıca gerilmiş
tight as a drum s. sıkıca kapatılmış
tight as a drum s. sıkıca kapalı
tight as a drum s. aşırı pinti
tight as a drum s. çok cimri
tight as a drum s. eli sıkı
tight as midas's fist s. aşırı pinti
tight as midas's fist s. çok cimri
tight as midas's fist s. eli sıkı
tight as dick's hatband s. sımsıkı
tight as dick's hatband s. çok dar
tight as dick's hatband s. dapdar
as tight as midas's fist expr. aşırı pinti
tight as a tick expr. başa baş (yarış)
as tight as a tick expr. başa baş (yarış)
in a tight spot expr. darda
as tight as midas's fist expr. çok cimri
close chewer and a tight spitter expr. cimri
as tight as a drum expr. çok cimri
as tight as a tick expr. etle tırnak gibi
close chewer and a tight spitter expr. eli sıkı
as tight as a drum expr. eli sıkı
as tight as a tick expr. kafa kafaya (yarış)
as tight as a tick expr. körkütük sarhoş
as tight as a tick expr. kafa kafaya
on a tight leash expr. sıkı kontrol altında
as tight as a drum expr. sımsıkı
as tight as a tick expr. sımsıkı
close chewer and a tight spitter expr. pinti
as tight as dick's hatband expr. sımsıkı
close chewer and a tight spitter expr. varyemez
on a tight leash expr. (at/köpek) (bir yere/direğe vb) sıkı sıkıya bağlanmış
in a tight spot expr. zor durumda
as tight as a tick expr. zil zurna sarhoş
in a (tight) corner expr. zor durumda
in a (tight) corner expr. köşeye sıkışmış
in a tight corner expr. köşeye sıkışmış
in a tight corner expr. zor durumda
in a (tight) corner expr. darda
in a tight corner expr. darda
in a tight spot expr. zor durumda
in a tight spot expr. köşeye sıkışmış
in a tight spot expr. darda
on a tight lead [uk] expr. sıkı kontrol altında
on a tight lead [uk] expr. özgürlüğü kısıtlanmış
Speaking
sleep tight expr. allah rahatlık versin
night night sleep tight expr. iyi uykular
sleep tight expr. iyi uykular
sit tight! expr. otur oturduğun yerde!
hold on tight expr. sıkı tutun
hold me tight expr. sımsıkı sarıl bana
sit tight expr. sabırlı ol
sleep tight expr. tatlı rüyalar
sit tight expr. yerinden kalkma
Trade/Economic
tight budget i. dar bütçe
tight money policy i. sıkı para politikası
tight measures i. sıkı önlemler
tight fiscal policy i. sıkı maliye politikası
tight monetary policy i. sıkı para politikası
tight standard i. sıkı standart
tight money i. sıkı para
tight money market i. sıkı para piyasası
tight deadline i. (teslim süresi olarak) kısıtlı süre
water-tight s. su sızdırmaz
tight-packed s. sıkıca paketlenmiş
Law
easement of tight and air i. inşaatı engellemeye dair mülk sahibinin sahip olduğu irtifak hakkı
Politics
tight control i. sıkı denetim
tight control i. sıkı kontrol
Technical
tight side i. kaplama tabakasının içbükey yüzü
air-tight furnace i. hava kaçırmaz fırın
tight pulley i. sabit kasnak
tight head drum i. sıkı kapaklı varil
tight flask i. sıkı derece
tight closing i. sıkı kapama
tight coupling i. sıkı bağlaşma
tight coupling i. sıkı kuplaj
liquid tight sheating system i. sıvı geçirmez kılıf sistemi
liquid-tight connections i. sıvıya dayanıklı bağlantılar
bubble tight i. sızdırmaz (kabarcık)
spray-tight connections i. spreye dayanıklı bağlantılar
water-tight chamber i. su sızdırmaz oda
tight head drum i. üstü açılmayan kapaklı varil
semi-tight tube i. yarı sıkı tüp
tight-cut s. çatlaksız (kaplama)
tight-cut s. kısa kesim (saç)
fluid-tight s. akışkan sızdırmaz
steam-tight s. buhar kaçırmaz
steam-tight s. buhar sızdırmaz
pressure tight s. basınca dayanıklı
hand-tight s. elle sıkılabilecek sıkılıkta
weather-tight s. hava şartlarına dayanıklı
gas-tight s. gaz sızdırmaz
air-tight s. hava geçirmez
gas-tight s. hava sızdırmaz
light-tight s. ışıkgeçirmez
light-tight s. ışık geçirmez
water-tight s. su sızdırmaz
tight-knit s. sıkı dokunmuş
tight-head s. sıkı kapaklı
tight buffered s. sıkı tamponlanmış
oil-tight s. yağ sızdırmaz
snug-tight s. orta sıkı
snug-tight s. tatlı sıkı
finger-tight s. (vidalı bağlantı) elle sağlamlaştırılan
Telecom
tight buffer tube i. sıkı tüp 
tight tube i. sıkı tüp
tight buffer i. sıkı arabellek
tight buffered s. sıkı tamponlu
Electric
tight coupling i. sıkı bağlaşma
Textile
tight-fitting dress i. dar elbise
hug-me-tight i. kadınları giydiği, genellikle yünden örülen ve kolsuz olan kısa ve dar lizöz veya içlik
tight-fitting s. dar
tight-knit s. fazlasıyla bütünleşmiş
tight-knit s. birbirine sıkı sıkıya bağlı
tight-knit s. eksiksiz
tight-knit s. tastamam
air-tight s. hava sızdırmaz
tight-fitting s. dar
tight-fitting s. sıkışık
Automotive
gas-tight housing i. gaz sızdırmaz mahfaza
tight bend i. keskin dönemeç
gas-tight s. gaz sızdırmaz
hand tight s. el kuvvetiyle sıkıştırmalı
finger-tight s. elle sıkıştırılan
Marine
tight ship i. mürettebatı ve yöneticileri uyum içinde çalışan gemi
Medical
blood-tight material i. kan geçirmez malzeme
tight-building syndrome i. sıkıcı bina sendromu
Pathology
tight hymenal i. sıkı himenal
Biology
tight junction i. sıkı bağlantı
tight junction i. sıkı bağ
Botanic
tight lock i. mantarın neden olduğu bir pamuk hastalığı
tight sap i. kapalı gözenekleri olan yalancı odun
stick-tight i. tohumları dikenli olan ve kıyafete takılabilen bitki
stick-tight i. biden cinsi bitki
stick-tight i. hackelia virginiana bitkisinin tohumu
Agriculture
tight cluster stage i. fare kulağı dönemi
Military
air tight i. hermetik
weapons tight i. silah tahditli
air-tight s. hava kaçırmaz
air-tight s. hava sızdırmaz
air-tight s. hava geçirmez
guns tight expr. ateş tutuk
weapons tight expr. ateş tutuk
we are on our way hold tight expr. geliyoruz dayanın
weapons tight expr. silah tutuk
Sport
te (tight end) i. uç oyuncusu (amerikan futbolu)
tight forward i. ragbide forvet oyuncularından biri
tight head i. ragbide top yakalayıcının sağındaki oyuncu
tight scrummage i. ragbide takımın sıkı bir şekilde sahaya dizilişi
tight end i. çizgi uç oyuncusu (amerikan futbolu)
tight tuck i. kapalı çömelme
tight pike i. kapalı atlayış
tight waist i. rakibi belden yakalama
Football
tight defense i. sıkı savunma
tight marking i. sıkı markaj
Bookbindery
tight backbone i. kitabın kapağa sağlam bir şekilde yapıştırılmış arka kısmı
tight back i. kitabın kapağa sağlam bir şekilde yapıştırılmış arka kısmı
Archaic
tight [dialect] s. temiz
tight [dialect] s. zarif
tight [dialect] s. düzenli
tight [dialect] s. tetikte
tight [dialect] s. gözü açık
tight [dialect] s. atik
tight [dialect] s. alımlı
tight [dialect] s. mütenasip
tight [dialect] s. düzgün giyimli
tight [dialect] s. konforlu
Slang
tight-arse i. aşırı kontrolcü kimse
tight-arse i. tutucu kimse
tight arse [uk/australia] i. pinti
tight arse [uk/australia] i. eli sıkı
tight arse [uk/australia] i. cimri
tight arse [uk/australia] i. paragöz
be tight-arsed f. osuruktan nem kapmak
be tight-assed f. osuruktan nem kapmak
be tight-arsed f. pimpirikli olmak
be tight-assed f. pimpirikli olmak
tight (rap slang) s. harika
tight (rap slang) s. güzel