| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | take a nap f. | kestirmek | ||
|
I want to take a nap. Kestirmek istiyorum. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take offence f. | darılmak | ||
|
Take it, kid, or my friend will take offence. Al şunu evlat, yoksa arkadaşım darılacak. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take offence f. | alınmak | ||
|
Tom takes offence at the slightest thing. Tom en ufak şeyden alınıyor. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take an exam f. | sınava girmek | ||
|
I need to take an exam in January. Ocak ayında bir sınava girmem gerekiyor. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take advantage of f. | yararlanmak | ||
|
I would like to take advantage of this opportunity to raise another issue with you. Bu fırsattan yararlanarak sizinle bir konuyu daha paylaşmak istiyorum. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take by surprise f. | gafil avlamak | ||
|
We were completely taken by surprise. Tamamen gafil avlandık. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take back f. | geri almak | ||
|
We would have imposed sanctions on them to force them to take back their nationals. Vatandaşlarını geri almaya zorlamak için onlara yaptırımlar uygulardık. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take care of f. | ilgilenmek | ||
|
This should be taken care of. Bununla ilgilenilmesi gerekiyor. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take off f. | havalanmak | ||
|
The plane took off exactly at six. Uçak tam olarak altıda havalandı. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take over f. | devralmak | ||
|
I agree that President Musharraf took over in a coup. Başkan Müşerref'in görevi bir darbe ile devraldığına katılıyorum. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take f. | almak | ||
|
But we are calling for EU legislation to take its place. Ancak AB mevzuatının yerini alması için çağrıda bulunuyoruz. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take advantage of f. | faydalanmak | ||
|
We should take advantage of that. Bundan faydalanmalıyız. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take out f. | çıkarmak | ||
|
It is precisely those people that we need to take out of their Learning isolation. Öğrenim izolasyonundan çıkarmamız gerekenler tam da bu insanlardır. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take an oath f. | ant içmek | ||
|
All of us have taken an oath to protect you. Biz hepimiz seni korumaya ant içtik. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take offense f. | alınmak | ||
|
He is quick to take offense. O çabuk alınır. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take a rest f. | dinlenmek | ||
|
Tom advised Mary to take a rest. Tom Mary'ye dinlenmesini tavsiye etti. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take away f. | götürmek | ||
|
What positive experiences do pupils or students take away with them? İlk-ortaöğretim veya üniversite öğrencileri yanlarında hangi olumlu deneyimleri götürüyorlar? More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take measures f. | tedbir almak | ||
|
We also need to devise a common policy and to take measures jointly. Ayrıca, bizlerin birlikte bir politika geliştirmesi ve ortaklaşa tedbirler alması gerekmektedir. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take place f. | meydana gelmek | ||
|
A personal example of this is the earthquake which took place in Italy a few years ago. Bunun kişisel bir örneği, birkaç yıl önce İtalya'da meydana gelen depremdir. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take f. | (fotoğraf) çekmek | ||
|
I should now like to take some time to consider the areas of attention which Parliament highlights in its report. Şimdi Parlamento'nun raporunda dikkat çektiği alanları değerlendirmek için biraz zaman ayırmak istiyorum. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take f. | götürmek | ||
|
This report, should it be adopted, will take us into uncharted territory. Bu rapor, kabul edilmesi halinde, bizi keşfedilmemiş bir bölgeye götürecektir. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | take it easy ünl. | sakin ol | ||
|
Just take it easy. Sakin ol yeter. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | take your time i. | acele etme | ||
|
Take your time, or you may make some mistake. Acele etme, yoksa hata yapabilirsin. More Sentences |
||||
| Genel | take-off i. | sıçrama | ||
|
He achieved an impressive jump during the take-off in the long jump event. Uzun atlamadaki sıçrama esnasında etkileyici bir atlayış gerçekleştirdi. More Sentences |
||||
| Genel | take-over i. | devralma | ||
|
We should like this to be done in a non-Anglo-Saxon manner, as I indicated in connection with the Take-over Directive. Devralma Direktifi ile bağlantılı olarak belirttiğim gibi bunun Anglo-Sakson olmayan bir şekilde yapılmasını isteriz. More Sentences |
||||
| Genel | take-off i. | kalkış | ||
|
The plane's take-off was smooth and on schedule. Uçağın kalkışı sorunsuz ve zamanında oldu. More Sentences |
||||
| Genel | take i. | çekim (fotoğraf) | ||
|
We might need more than one take to complete the scene. Sahneyi tamamlamak için birden fazla çekime ihtiyacımız olabilir. More Sentences |
||||
| Genel | take off i. | uçağın kalkması | ||
|
I like watching planes take off. Uçakların kalkışını izlemeyi seviyorum. More Sentences |
||||
| Genel | take i. | görüş | ||
|
We take the view that major problems are adequately addressed by the use of persuasion. Büyük sorunların ikna yoluyla yeterince ele alınabileceği görüşündeyiz. More Sentences |
||||
| Genel | take i. | değerlendirme | ||
|
We should be prepared to take time to make that assessment. Bu değerlendirmeyi yapmak için zaman ayırmaya hazır olmalıyız. More Sentences |
||||
| Genel | take-off i. | taklit etme | ||
|
The comedian's take-off of the famous actor had the audience in stitches. Komedyenin ünlü aktörü taklit etmesi izleyenleri gülmekten kırdı geçirdi. More Sentences |
||||
| Genel | take pride in f. | gurur duymak | ||
|
We take pride in the 30% of Members of this House who are women. Bu Meclisin %30'unun kadın üyelerden oluşmasından gurur duyuyoruz. More Sentences |
||||
| Genel | take down f. | parçalara ayırmak | ||
|
She took down the speech in shorthand. Konuşmasını özet şeklinde parçalara ayırdı. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | karşılamak | ||
|
Research into animal diseases also takes place in the research framework programme and not in our own budget. Hayvan hastalıklarına yönelik araştırmalar da kendi bütçemizden değil, araştırma çerçeve programından karşılanmaktadır. More Sentences |
||||
| Genel | take up residence f. | oturma izni almak | ||
|
He took up residence in Jamaica. O Jamaika'da oturma izni aldı. More Sentences |
||||
| Genel | take a walk f. | yürüyüşe çıkmak | ||
|
My grandfather takes a walk every morning. Büyükbabam her sabah yürüyüşe çıkar. More Sentences |
||||
| Genel | take fright f. | korkmak | ||
|
No one should take fright; Temelin is not an obstacle to joining the European Union. Kimse korkmasın; Temelin, Avrupa Birliği'ne katılmanın önünde bir engel değildir. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | çıkarmak | ||
|
Surely it is better to take them out of the food chain? Onları besin zincirinden çıkarmak daha iyi olmaz mı? More Sentences |
||||
| Genel | take away f. | çıkarmak (matematik) | ||
|
10 take away 2 is 8. 10'dan 2'yi çıkarırsak 8 eder. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | kullanmak | ||
|
The main roads are busy, try taking the highway. Ana yollar kalabalık, otobanı kullanmayı dene. More Sentences |
||||
| Genel | take a step f. | adım atmak | ||
|
Basically, we are on the point of taking a step comparable to the situation in 1989/1990 for the whole of Europe. Temel olarak tüm Avrupa için 1989/1990'daki durumla karşılaştırılabilir bir adım atma noktasındayız. More Sentences |
||||
| Genel | take after f. | çekmek | ||
|
The baby takes after his mother. Bebek annesine çekmiş. More Sentences |
||||
| Genel | take a picture f. | resim çekmek | ||
|
What did Tom take a picture of? Tom neyin resmini çekti? More Sentences |
||||
| Genel | take exception to f. | kabul etmemek | ||
|
This is why I take exception to the often unfair criticism levelled at Slovakia, including in my own country. Bu nedenle, kendi ülkem de dahil olmak üzere Slovakya'ya yöneltilen çoğu zaman haksız eleştirileri kabul etmiyorum. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | dayanmak | ||
|
I wonder if a kid like you could take the food here. Senin gibi bir kız buradaki yemeklere dayanabilir mi, hiç bilmiyorum. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | sürmek (iş/yolculuk vb belirli bir zaman) | ||
|
It took us five days to complete the job. İşi tamamlamamız beş gün sürdü. More Sentences |
||||
| Genel | take measures f. | tedbir almak | ||
|
The Commission can therefore take measures without resorting to Article 9 of the Cotonou Agreement. Dolayısıyla Komisyon, Cotonou Anlaşması'nın 9. Maddesine başvurmaksızın tedbir alabilir. More Sentences |
||||
| Genel | take something off f. | bir şeyi çıkarmak | ||
|
I was very warmly dressed, so I came back to take something off. Çok kalın giyinmiştim, bu yüzden bir şeyler çıkarmak için geri döndüm. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | kaldırmak | ||
|
Please take that picture out of my sight; I don't want to see it. Lütfen o resmi gözümün önünden kaldırın; görmek istemiyorum. More Sentences |
||||
| Genel | take a cab f. | taksi tutmak | ||
|
Why didn't you just take a cab? Neden sadece bir taksi tutmadın? More Sentences |
||||
| Genel | take a holiday f. | tatil yapmak | ||
|
I am taking a holiday at the beach. Deniz kenarında tatil yapıyorum. More Sentences |
||||
| Genel | take care of f. | bakımıyla meşgul olmak | ||
|
Tom took care of his grandfather. Tom büyükbabasının bakımıyla meşgul oldu. More Sentences |
||||
| Genel | take a joke f. | şaka kaldırmak | ||
|
Tom can't take a joke. Tom hiç şaka kaldıramıyor. More Sentences |
||||
| Genel | take care of f. | gözetmek | ||
|
Like all families, we take care of one another. Bütün aileler gibi biz de birbirimizi gözetiriz. More Sentences |
||||
| Genel | take an oath f. | yemin etmek | ||
|
Doctors take an oath not to harm anyone. Doktorlar kimseye zarar vermemek için yemin ederler. More Sentences |
||||
| Genel | take time off f. | izin almak | ||
|
I took time off from work and went to the hospital. İşten izin aldım ve hastaneye gittim. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | tedavi etmek | ||
|
Let's take care of this wound. Bu yarayı tedavi edelim. More Sentences |
||||
| Genel | take a taxi f. | taksi tutmak | ||
|
He took a taxi so as not to be late for the party. Partiye geç kalmamak için taksi tuttu. More Sentences |
||||
| Genel | take care of f. | özen göstermek | ||
|
Take care of your back. Sırtına özen göster. More Sentences |
||||
| Genel | take revenge f. | öç almak | ||
|
I had the right to take revenge. Öç alma hakkım vardı. More Sentences |
||||
| Genel | take up arms f. | silaha sarılmak | ||
|
The indigenous population took up arms against the settlers. Yerli nüfus göçmenlere karşı silaha sarıldı. More Sentences |
||||
| Genel | take a cab f. | taksi ile gitmek | ||
|
I'm going to take a cab. Taksi ile gideceğim. More Sentences |
||||
| Genel | take advantage of f. | kullanmak | ||
|
She took advantage of every opportunity. O her fırsatı kullandı. More Sentences |
||||
| Genel | take shape f. | şekillenmek | ||
|
With this Charter, the Europe of the citizen is finally taking shape! Bu Şartla birlikte, vatandaşın Avrupası nihayet şekilleniyor! More Sentences |
||||
| Genel | take aback f. | şaşırtmak | ||
|
I was a little taken aback. Biraz şaşırtmıştım. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | indirmek | ||
|
If you take it all down at once, the system crashes. Hepsini bir kerede indirirseniz sistem çöker. More Sentences |
||||
| Genel | take drugs f. | uyuşturucu kullanmak | ||
|
It is their choice whether they take drugs in prison. Hapishanede uyuşturucu kullanıp kullanmamak onların tercihidir. More Sentences |
||||
| Genel | take to f. | gitmek | ||
|
Two weeks ago I went to Hobart in Tasmania in less time than it takes to get to Strasbourg. İki hafta önce Tazmanya'daki Hobart'a Strasbourg'a gitmekten daha kısa bir sürede gittim. More Sentences |
||||
| Genel | take a risk f. | riske girmek | ||
|
He said he was going to take a risk. Bir riske gireceğini söyledi. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | olmak | ||
|
Our initiative will take various forms. Girişimimiz çeşitli şekillerde olacaktır. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | sapmak (belirli bir yöne doğru) | ||
|
We must've taken the wrong road. Yanlış yola sapmış olmalıyız. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | gerekmek | ||
|
It will take more than pipe dreams to feed the poor properly. Yoksulları düzgün bir şekilde beslemek için boş hayallerden daha fazlası gerekecektir. More Sentences |
||||
| Genel | take over f. | üstlenmek | ||
|
This committee should take over responsibility for the full range of tasks relating to herbal medicinal products. Bu komite, bitkisel tıbbi ürünlerle ilgili tüm görevlerin sorumluluğunu üstlenmelidir. More Sentences |
||||
| Genel | take forward f. | ilerletmek | ||
|
There are five broad themes we pursue in the communication which we intend to take forward in parallel. İletişimde takip ettiğimiz ve paralel olarak ilerletmeyi planladığımız beş geniş tema var. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | atlatmak | ||
|
We'll take it. Bunu atlatacağız. More Sentences |
||||
| Genel | take responsibility f. | sorumluluk almak | ||
|
It succeeded the Santer Commission, which had to go precisely because nobody took responsibility. Tam da kimse sorumluluk almadığı için dağılmak durumunda kalan Santer Komisyonu'nun yerini almıştır. More Sentences |
||||
| Genel | take advantage of f. | fırsat bilmek | ||
|
I hope that no groups have taken advantage of that deadline to table amendments. Umarım hiçbir grup bu son tarihi fırsat bilerek değişiklik önergeleri sunmamıştır. More Sentences |
||||
| Genel | take to hospital f. | hastaneye kaldırmak | ||
|
Tom broke his right leg and was taken to hospital a few weeks before Christmas. Tom, Noel'den birkaç hafta önce sağ bacağını kırdı ve hastaneye kaldırıldı. More Sentences |
||||
| Genel | take on f. | işe almak | ||
|
Tom can't take on any more work. Tom daha fazla iş alamaz. More Sentences |
||||
| Genel | take off f. | kalkmak | ||
|
The airplane took off ten minutes ago. Uçak, on dakika önce kalktı. More Sentences |
||||
| Genel | take turns f. | sıra ile yapmak | ||
|
Tom and Mary took turns. Tom ve Mary sıra ile yaptı. More Sentences |
||||
| Genel | take turns f. | nöbetleşmek | ||
|
We took turns driving on the way to Osaka. Osaka'ya giderken arabayı nöbetleşe sürdük. More Sentences |
||||
| Genel | take stock of f. | değerlendirmek (durumu/kendini) | ||
|
Your Parliament, in requesting the Commission to give its opinion, wanted to take stock of this debate. Parlamentonuz, Komisyondan görüş bildirmesini talep ederek bu tartışmayı değerlendirmek istemiştir. More Sentences |
||||
| Genel | take chances f. | riske girmek | ||
|
Why take chances? Neden riske giriyorsun? More Sentences |
||||
| Genel | take in f. | içeri almak | ||
|
I'll take in the washing before it rains. Yağmur yağmadan önce çamaşırı içeri alacağım. More Sentences |
||||
| Genel | take shelter f. | sığınmak | ||
|
They looked for a place to take shelter from the rain. Onlar yağmurdan sığınmak için bir yer aradı. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | katmak (bir yemeğe tat verebilecek bir madde) | ||
|
What do you take in your coffee? Kahvene ne katıyorsun? More Sentences |
||||
| Genel | take a trip f. | seyahate gitmek | ||
|
I feel like taking a trip. Canım seyahate gitmek istiyor. More Sentences |
||||
| Genel | take up f. | kaplamak | ||
|
Small so it doesn't take up too much space. Küçük olduğu için çok fazla yer kaplamıyor. More Sentences |
||||
| Genel | take shelter f. | siper almak | ||
|
Come on, let's take shelter. Haydi siper alalım. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | kaplamak | ||
|
This form of transport takes up a great deal of space, is noisy and contributes significantly to the greenhouse effect. Bu ulaşım şekli çok fazla yer kaplar, gürültülüdür ve sera etkisine önemli ölçüde katkıda bulunur. More Sentences |
||||
| Genel | take a trip f. | yolculuk etmek | ||
|
The day will soon come when we can take a trip to Mars. Mars'a bir yolculuk edeceğimiz gün yakında gelecek. More Sentences |
||||
| Genel | take to f. | götürmek | ||
|
That is the message I intend to take to my electorate. Seçmenlerime götürmek istediğim mesaj budur. More Sentences |
||||
| Genel | take effect f. | etkisini göstermek | ||
|
How long until the venom takes effect? Yılan zehrinin etkisini göstermesi ne kadar sürer? More Sentences |
||||
| Genel | take care of f. | halletmek (bir meseleyi) | ||
|
Through united efforts we can take care of both. Ortak çabalarla her ikisini de halledebiliriz. More Sentences |
||||
| Genel | take photos f. | fotoğraf çekmek | ||
|
Do you often take photos? Sık sık fotoğraf çeker misiniz? More Sentences |
||||
| Genel | take a nap f. | şekerleme yapmak | ||
|
Since I was tired, I took a nap. Yorgun olduğum için şekerleme yaptım. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | yapmak | ||
|
I take my walks early in the morning. Yürüyüşlerimi sabah erken saatlerde yaparım. More Sentences |
||||
| Genel | take the bait f. | oltaya gelmek | ||
|
He didn't take the bait. O oltaya gelmedi. More Sentences |
||||
| Genel | take pictures f. | fotoğraf çekmek | ||
|
We're planning to take pictures tomorrow. Yarın fotoğraf çekmeyi planlıyoruz. More Sentences |
||||
| Genel | take flight f. | kaçmak | ||
|
The feast was so boring that I took flight almost immediately. Ziyafet o kadar sıkıcıydı ki hemen kaçtım. More Sentences |
||||
| Genel | take apart f. | parçalara ayırmak | ||
|
He took apart a watch. Bir saati parçalara ayırdı. More Sentences |
||||
| Genel | take down f. | almak | ||
|
She took down the speech in shorthand. Konuşmayı steno ile not aldı. More Sentences |
||||
| Genel | take root f. | kök salmak | ||
|
In spite of a series of reforms, grassroots democracy has not seriously taken root. Bir dizi reforma rağmen taban demokrasisi ciddi anlamda kök salmış değil. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | başlamak | ||
|
In her words, "This week the Danish Presidency took off and regarding fisheries it will be a difficult task." Kendi ifadesiyle, "Bu hafta Danimarka Dönem Başkanlığı başladı ve balıkçılık konusunda zor bir görev olacak." More Sentences |
||||
| Genel | take over f. | yönetimi üstlenmek | ||
|
I don't want him to take over. Onun yönetimi üstlenmesini istemiyorum. More Sentences |
||||
| Genel | take refuge f. | sığınmak | ||
|
Layla took refuge at her parents' house. Layla ebeveynlerinin evine sığındı. More Sentences |
||||
| Genel | take fright f. | ürkmek | ||
|
The horse took fright and bolted. At ürküp fırladı. More Sentences |
||||
| Genel | take f. | sanmak | ||
|
This European Union of ours will then enjoy far more popular acceptance than we often take to be the case. O zaman bu Avrupa Birliğimiz, çoğu zaman sandığımızdan çok daha fazla halk tarafından kabul görecektir. More Sentences |
||||
| Genel | take prisoner f. | esir almak | ||
|
She was taken prisoner. O esir alınmıştı. More Sentences |
||||
| Genel | take up f. | yapmaya başlamak | ||
|
The doctor advised me to take up some sport to stay in shape. Doktor, formda kalmak için biraz spor yapmaya başlamamı tavsiye etti. More Sentences |
||||
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | take shelter f. | barınmak | ||
| Yaygın Kullanım | take shape f. | biçimlenmek | ||
| Yaygın Kullanım | take off one's clothes f. | soyunmak | ||
| Yaygın Kullanım | take the liberty f. | izin istemeden yapmak | ||
| General | ||||
| Genel | take i. | tutuş | ||
| Genel | take i. | avlanan hayvan miktarı | ||
| Genel | take i. | pay | ||
| Genel | double take i. | bir durumun anlamını sonradan kavrama | ||
| Genel | take i. | kavrama | ||
| Genel | take i. | alıntı | ||
| Genel | take i. | hasat | ||
| Genel | aborted take off i. | kalkıştan önce uçuştan vazgeçme | ||
| Genel | take i. | kabul etme (vücut) | ||
| Genel | take i. | alma | ||
| Genel | take i. | reaksiyon | ||
| Genel | take i. | alış | ||
| Genel | take i. | tepki | ||
| Genel | take i. | hasılat (para olarak) | ||
| Genel | take i. | tutma | ||
| Genel | take i. | tutulan balık miktarı | ||
| Genel | give and take i. | uzlaşma | ||
| Genel | take in i. | hayal kırıklığı | ||
| Genel | points to take into consideration i. | dikkat edilmesi gereken hususlar | ||
| Genel | points to take into account i. | dikkat edilmesi gereken hususlar | ||
| Genel | double-take i. | geç anlama | ||
| Genel | give-and-take i. | uzlaşma | ||
| Genel | give-and-take i. | uyuşma | ||
| Genel | give-and-take i. | karşılıklı özveri | ||
| Genel | take-off i. | start | ||
| Genel | take-in i. | dolandırıcılık | ||
| Genel | take-over i. | devir | ||
| Genel | take-off i. | atlama | ||
| Genel | take-out i. | sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (dükkan) | ||
| Genel | take-off i. | başlangıç | ||
| Genel | take-out menu i. | eve servis menüsü | ||
| Genel | take-home pay i. | net maaş | ||
| Genel | take-off i. | havalanma | ||
| Genel | take-out menu i. | paket menü | ||
| Genel | take-out i. | paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) | ||
| Genel | take-in i. | sahtekarlık | ||
| Genel | take-off i. | karikatür | ||
| Genel | take-off point i. | kalkış noktası | ||
| Genel | take-off point i. | uçağın pistte burnunu kaldırdığı nokta | ||
| Genel | take-away i. | paket servis | ||
| Genel | take i. | deneme | ||
| Genel | willingness to take risks i. | risk alma eğilimi | ||
| Genel | things to take into consideration i. | dikkat edilmesi gereken şeyler | ||
| Genel | things to take into account i. | dikkat edilmesi gereken şeyler | ||
| Genel | take i. | katık | ||
| Genel | take-away cup i. | termos | ||
| Genel | take-aways i. | bir hikaye ya da makaleden çıkarılacak sonuçlar | ||
| Genel | take home messages i. | bir etkinlikten veya tecrübeden öğrenilen şeyler/alınan mesajlar | ||
| Genel | take something seriously i. | ciddiye almak | ||
| Genel | take home message i. | kıssadan hisse | ||
| Genel | take home message i. | bu olaydan çıkarılacak ders | ||
| Genel | take home message i. | buradan çıkaracağımız ders | ||
| Genel | take home message i. | sözün/lafın/sunumun özü | ||
| Genel | take home message i. | son/nihai söz | ||
| Genel | take-home lessons i. | bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler | ||
| Genel | take-home lessons i. | okuldan öğrenilen hayat dersleri | ||
| Genel | take i. | kar | ||
| Genel | take i. | kazanç | ||
| Genel | take i. | avanta | ||
| Genel | take i. | vurgun | ||
| Genel | take i. | (film) çekim | ||
| Genel | take i. | kayıt (müzik) | ||
| Genel | take i. | tutmuş aşı | ||
| Genel | take i. | girişim | ||
| Genel | take i. | teşebbüs | ||
| Genel | take i. | fikir | ||
| Genel | take i. | bir seferde avlanan av miktarı | ||
| Genel | take i. | (görsel/mental) cevap | ||
| Genel | take i. | düşünce | ||
| Genel | take i. | yaklaşım | ||
| Genel | take i. | yöntem | ||
| Genel | take-away i. | paket servisi | ||
| Genel | take-away i. | başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan | ||
| Genel | take-away i. | ana fikir | ||
| Genel | take-away i. | bir hikayeden çıkarılan ders | ||
| Genel | take-away i. | sözleşme görüşmeleri sırasında sendika verdiği taviz | ||
| Genel | take-away i. | sendika ödünü | ||
| Genel | take-over zone i. | bayrak yarışında batonun el değiştirildiği alan | ||
| Genel | give and take i. | canlı fikir alışverişi | ||
| Genel | give and take i. | beyin fırtınası | ||
| Genel | give and take i. | canlı sohbet | ||
| Genel | give and take i. | eşit şartlarda yapılan fikir alışverişi | ||
| Genel | give and take i. | eşit şartlarda yapılan laf yarışı | ||
| Genel | give and take i. | hazırcevap sözlerle dolu konuşma | ||
| Genel | give and take i. | hazırcevap | ||
| Genel | give and take i. | hazırcevaplık | ||
| Genel | give and take i. | şakalaşma | ||
| Genel | give-and-take i. | iyi niyetli fikir alışverişi | ||
| Genel | double take i. | ikinci kez bakma | ||
| Genel | double-take i. | ikinci kez bakma | ||
| Genel | pee (take) i. | işeme | ||
| Genel | pee (take) i. | çiş yapma | ||
| Genel | stock-take i. | stok sayımı | ||
| Genel | stock-take i. | durum değerlendirmesi | ||
| Genel | take inventory f. | envanter yapmak | ||
| Genel | take someone up on his offer f. | birinin teklifini kabul etmek | ||
| Genel | take aim at f. | nişanlamak | ||
| Genel | take somebody down a peg f. | küçük düşürmek | ||
| Genel | take f. | geçmek (bir engelin üstünden) | ||
| Genel | take the place of f. | yerine geçmek | ||
| Genel | take pride in f. | kıvanmak | ||
| Genel | take a mould f. | kalıp almak | ||
| Genel | take someone in f. | içeri almak | ||
| Genel | take sanctuary f. | sığınmak | ||
| Genel | take the edge off one's desires f. | nefsini köreltmek | ||
| Genel | for someone's curse to take effect f. | bedduası tutmak | ||
| Genel | take offence f. | gocunmak | ||
| Genel | take in a garment f. | bir giysiyi daraltmak | ||
| Genel | have one's curse take affect f. | ahı tutmak | ||
| Genel | take to f. | ısınmak | ||
| Genel | take a walk f. | dolaşmak | ||
| Genel | take shelter f. | siperlenmek | ||
| Genel | take pride f. | gurur duymak | ||
| Genel | take alarm f. | telaşa düşmek | ||
| Genel | take pains f. | özen göstermek | ||
| Genel | take a drop too much f. | içkiyi fazla kaçırmak | ||
| Genel | take someone in f. | birini içeriye almak | ||
| Genel | take something off f. | izin almak (belirli bir süre için) | ||
| Genel | take a decision f. | karara varmak | ||
| Genel | take the burden off f. | sorumluluğu bırakmak | ||
| Genel | take somebody in charge f. | gözaltına almak | ||
| Genel | take back to f. | geçmişe götürmek | ||
| Genel | take it kindly f. | hoşuna gitmek | ||
| Genel | take into one's service f. | yanına almak | ||
| Genel | take someone over f. | birini tekeline almak | ||
| Genel | take the helm f. | yönetimi üstlenmek | ||
| Genel | take something to heart f. | ağırına gitmek | ||
| Genel | take the helm of f. | kontrolü ele geçirmek | ||
| Genel | take root f. | kökleşmek | ||
| Genel | take action f. | el koymak | ||
| Genel | take the place of f. | yerini almak | ||
| Genel | take on f. | benimsemek | ||
| Genel | take to f. | kanı kaynamak | ||
| Genel | take an examination in f. | imtihan olmak | ||
| Genel | take it for granted f. | bir şeyi sorgusuz sualsiz kabul etmek | ||
| Genel | take chances f. | riski göze almak | ||
| Genel | take an example by f. | örnek almak | ||
| Genel | not take offense f. | kusura bakmamak | ||
| Genel | take in f. | kandırmak | ||
| Genel | take f. | uğramak | ||
| Genel | take snuff f. | enfiye çekmek | ||
| Genel | take down f. | sökmek | ||
| Genel | take on f. | vuruşmak | ||
| Genel | take on f. | benzemek | ||
| Genel | take something off f. | mola vermek | ||
| Genel | take somebody for a walk f. | yürüyüşe çıkarmak | ||
| Genel | take statements f. | ifade almak | ||
| Genel | take stock f. | hesaplamak | ||
| Genel | take off f. | hareket etmek | ||
| Genel | take a swing f. | sallanmak | ||
| Genel | take off f. | palamarı çözmek | ||
| Genel | take something to heart f. | altüst olmak | ||
| Genel | take leave f. | veda etmek | ||
| Genel | take ill f. | hastalanmak | ||
| Genel | take to f. | sığınmak | ||
| Genel | take somebody's breath away f. | nefesini kesmek | ||
| Genel | take the pledge f. | söz vermek | ||
| Genel | take pride in f. | iftihar etmek | ||
| Genel | take something on f. | üstlenmek | ||
| Genel | take away f. | elinden almak (bir hakkı) | ||
| Genel | take hold of f. | tutunmak | ||
| Genel | take wing f. | uçmaya başlamak | ||
| Genel | take stock of f. | farkına varmak | ||
| Genel | take the vote f. | oylama yapmak | ||
| Genel | take pains f. | özenmek | ||
| Genel | take cognizance of f. | göz önüne almak | ||
| Genel | take away from f. | gölge düşürmek | ||
| Genel | take on a gray colour f. | bozarmak | ||
| Genel | take in f. | tongaya bastırmak | ||
| Genel | take courage f. | yüreklenmek | ||
| Genel | take from f. | indirmek | ||
| Genel | take something off f. | götürmek | ||
| Genel | take hold f. | tutunmak | ||
| Genel | take vengeance on f. | öç almak | ||
| Genel | take care of f. | göz kulak olmak | ||
| Genel | take responsibility f. | mesuliyet almak | ||
| Genel | take after f. | birisine çekmek | ||
| Genel | take an aversion f. | hoşlanmamak | ||
| Genel | take a long deep breath f. | soluklanmak | ||
| Genel | take the piss f. | makaraya sarmak | ||
| Genel | take it kindly f. | kabullenmek | ||
| Genel | take up f. | tamamlamak | ||
| Genel | take out f. | yola çıkmak | ||
| Genel | take issue with somebody f. | münakaşa etmek | ||
| Genel | take a swipe at f. | bir şeye doğru şöyle bir sallamak | ||
| Genel | take (someone's) testimony f. | ifadesini almak | ||
| Genel | take ground f. | karaya oturmak | ||
| Genel | take somebody's blood pressure f. | tansiyonunu ölçmek | ||
| Genel | take a devious route f. | dolana dolana gelmek | ||
| Genel | take pen in hand f. | kaleme sarılmak | ||
| Genel | take a stroll f. | tur atmak | ||
| Genel | take into one's mind f. | ısrar etmek | ||
| Genel | take to f. | sempati duymak | ||
| Genel | take the road f. | yolunu tutmak | ||
| Genel | take its course f. | olacağına varmak | ||
| Genel | take prisoner f. | tevkif etmek | ||
| Genel | take under one's arm f. | koltuklamak | ||
| Genel | take the floor f. | söz almak (konuşma vb) | ||
| Genel | take off from work f. | geçici olarak işi bırakmak | ||
| Genel | take something in the right spirit f. | bir şeyin ardındaki iyi niyeti kavrayarak kızmamak | ||
| Genel | take into operation f. | ameliyata almak | ||
| Genel | take long steps f. | pergelleri açmak | ||
| Genel | take away f. | çekmek (desteği) | ||
| Genel | take f. | fethetmek | ||
| Genel | take the floor f. | mecliste söz almak | ||
| Genel | take from f. | düşürmek | ||
| Genel | take someone by surprise f. | birini çok şaşırtmak | ||
| Genel | take something on faith f. | kanıt olmadan bir şeye inanmak | ||
| Genel | take root f. | kök bağlamak | ||
| Genel | take an exam f. | imtihan olmak | ||
| Genel | take the law into one's own hands f. | hakkını kendi eliyle almak | ||
| Genel | take an active role in f. | aktif rol üstlenmek | ||
| Genel | take kindly to f. | ısınmak | ||
| Genel | take something up f. | merak sarmak | ||
| Genel | take f. | alışmak | ||
| Genel | take somebody's arm f. | koluna girmek | ||
| Genel | take an interest f. | alaka göstermek | ||
| Genel | take the trouble of f. | zahmet etmek | ||
| Genel | take courage f. | cesaretlenmek | ||
| Genel | take somebody unawares f. | gafil avlamak | ||
| Genel | take sick f. | hastalanmak | ||
| Genel | take f. | tahammül etmek | ||
| Genel | take off f. | götürmek | ||
| Genel | take one's advice f. | danışmak | ||
| Genel | take something down f. | kaydetmek | ||
| Genel | take possession f. | ele geçirmek | ||
| Genel | take f. | karışmak | ||
| Genel | take wing f. | sıvışmak | ||
| Genel | take pot luck f. | razı olmak | ||
| Genel | take something off f. | kaldırmak (oyunu/bir taşıtın seferini/vergiyi/sınırlamayı) | ||
| Genel | take someone up on her offer f. | birinin teklifini kabul etmek | ||
| Genel | take one's time f. | acele etmemek | ||
| Genel | take trouble f. | zahmet etmek | ||
| Genel | take over for someone f. | birinin yerine bakmak | ||
| Genel | take each other by the hand f. | el ele tutuşmak | ||
| Genel | take an order f. | birinden sipariş almak | ||
| Genel | take cover f. | gizlenmek | ||
| Genel | take up f. | giysiyi kısaltmak | ||
| Genel | take exception to f. | için gücenmek | ||
| Genel | take the part of f. | taraf çıkmak | ||
| Genel | take wing f. | kanatlanmak | ||
| Genel | take it normally f. | normal karşılamak | ||
| Genel | take a bribe f. | irtikap etmek | ||
| Genel | take f. | koymak (bir yemeğe tat verebilecek bir madde) | ||
| Genel | take sides with somebody f. | tarafını tutmak | ||
| Genel | take the bit between one's teeth f. | gemi azıya almak | ||
| Genel | take in charge f. | üstlenmek | ||
| Genel | take shape f. | biçim almak | ||
| Genel | take pains f. | zahmet etmek | ||
| Genel | take someone's word for it f. | birinin sözüne inanmak | ||
| Genel | take f. | çıkarmak (bir sayıyı) | ||
| Genel | take out after f. | kovalamaya başlamak | ||
| Genel | take aim at f. | hedeflemek | ||
| Genel | take revenge on f. | öç almak | ||
| Genel | take the lead f. | önayak olmak | ||
| Genel | take something up with f. | bir meseleyi konuşmak (birisiyle) | ||
| Genel | take liberties with f. | saygısızlık etmek | ||
| Genel | take in a reef f. | camadan vurmak | ||
| Genel | not to take over the duty f. | üstünden atmak | ||
| Genel | take a bribe f. | rüşvet yemek | ||
| Genel | take a pride in f. | iftihar etmek | ||
| Genel | take a chance on someone f. | birisine şans vermek | ||
| Genel | take stock f. | sayım yapmak | ||
| Genel | take an examination in f. | imtihana girmek | ||
| Genel | take off one's shoes f. | ayyakkabı çıkarmak | ||
| Genel | take up the slack f. | halatın boşunu almak | ||
| Genel | take turns f. | bir şeyi sırayla yapmak | ||
| Genel | take steps f. | girişimlerde bulunmak | ||
| Genel | take a shine to somebody f. | ısınmak | ||
| Genel | take f. | oltaya vurmak | ||
| Genel | take on one's back f. | sırtlamak | ||
| Genel | take trouble f. | zahmete katlanmak | ||
| Genel | take someone in f. | kapsamak (birini) | ||
| Genel | take f. | aşırmak | ||
| Genel | take somebody for f. | yerine koymak | ||
| Genel | take an aversion to f. | hoşlanmamak | ||
| Genel | take a chance on f. | şans tanımak | ||
| Genel | take a bend f. | virajı dönmek | ||
| Genel | take as an example f. | pay biçmek | ||
| Genel | take it personally f. | üzerine alınmak | ||
| Genel | take an examination f. | imtihana girmek | ||
| Genel | take sight f. | nişan almak | ||
| Genel | take turns at something f. | sırayla yapmak | ||
| Genel | take long f. | uzun sürmek | ||
| Genel | take f. | dönmek (bir köşeyi) | ||
| Genel | take a heavy toll f. | bir şeye çok zarar vermek | ||
| Genel | take f. | sıkmak (bir yemeğe tat verebilecek bir madde) | ||
| Genel | take upon oneself f. | üstlenmek | ||
| Genel | take form f. | şekil almak | ||
| Genel | take one's hat off to somebody f. | şapka çıkarmak | ||
| Genel | take someone's place f. | yerini doldurmak (birinin) | ||
| Genel | take the edge off f. | körletmek | ||
| Genel | take time off f. | izne çıkmak | ||
| Genel | be quick to take advantage of an opportunity f. | açıkgözlük etmek | ||
| Genel | take visa f. | vize almak | ||
| Genel | take stock of f. | envanter yapmak | ||
| Genel | take someone unawares f. | birini gafil avlamak | ||
| Genel | take advantage of f. | istismar etmek | ||
| Genel | take pride in f. | ile iftihar etmek | ||
| Genel | take stock of f. | sayım yapmak | ||
| Genel | take a stand f. | durum almak | ||
| Genel | take orders f. | direktif almak | ||
| Genel | take stock of f. | enine boyuna düşünmek | ||
| Genel | take the air f. | dışarıya çıkmak | ||
| Genel | take something lying down f. | bir şeyi alttan almak | ||
| Genel | take up the slack f. | azaltmak | ||
| Genel | take one's revenge f. | öcünü almak | ||
| Genel | take away weapons f. | silah bırakmak | ||
| Genel | take a look at f. | bakmak | ||
| Genel | take something out f. | bir şeyi bir yerden çıkarmak | ||
| Genel | take a census f. | sayım yapmak | ||
| Genel | take over f. | yönetimi ele almak | ||
| Genel | take one's life into one's hands f. | kelleyi koltuğa almak | ||
| Genel | take a mould of f. | kalıbını almak | ||
| Genel | take walk for a walk f. | gezdirmek | ||
| Genel | take care of oneself f. | sakınmak | ||
| Genel | take pleasure f. | hoşuna gitmek | ||
| Genel | take shape f. | esas şeklini almak | ||
| Genel | take a fancy to f. | hoşlanmaya başlamak | ||
| Genel | take pains f. | itina etmek | ||
| Genel | take something under one's arm f. | koltuklamak | ||
| Genel | take a stand f. | bir görüşü benimseyip savunmak | ||
| Genel | take something on f. | üstüne almak | ||
| Genel | take in charge f. | yüklenmek | ||
| Genel | take someone for granted f. | birinin varlığını kendisine verilmiş bir hak gibi görmek | ||
| Genel | take revenge f. | acısını çıkarmak | ||
| Genel | take into account f. | düşünmek | ||
| Genel | take to one's bed f. | yatağa düşmek | ||
| Genel | take down f. | aşağıya indirmek | ||
| Genel | take as an example f. | örnek almak | ||
| Genel | take an interest in f. | alaka göstermek | ||
| Genel | take someone's place f. | birinin yerini işgal etmek | ||
| Genel | take courage f. | cesaret almak | ||
| Genel | take the words out of somebody's mouth f. | lafı ağzından almak | ||
| Genel | take objection to f. | itiraz etmek | ||
| Genel | take up f. | giysi daraltmak | ||
| Genel | take lessons from f. | ders çıkarmak | ||
| Genel | take somebody for a fool f. | budala yerine koymak | ||
| Genel | take up f. | meşgul olmak | ||
| Genel | take care of somebody f. | icabına bakmak | ||
| Genel | take possession of something f. | ele geçirmek | ||
| Genel | take hold of f. | kavramak | ||
| Genel | take stock f. | stok kayıtlarını kontrol etmek | ||
| Genel | take one's chance f. | şansını denemek | ||
| Genel | take someone in f. | birini tutuklamak | ||
| Genel | take an active role in f. | aktif rol oynamak | ||
| Genel | take the liberty of doing something f. | izin istemeden bir şeyi yapmak | ||
| Genel | take advantage of f. | nemalanmak | ||
| Genel | take f. | ahzetmek | ||
| Genel | take something to heart f. | bir şeyi ciddiye almak | ||
| Genel | take on f. | oynamak (biriyle/bir takımla) | ||
| Genel | take somebody in charge f. | tutuklamak | ||
| Genel | take on f. | karşılaşmak (biriyle/bir takımla) | ||
| Genel | take along f. | beraberinde götürmek | ||
| Genel | take somebody hostage f. | rehine almak | ||
| Genel | take amiss f. | yanlış anlamak | ||
| Genel | take delivery of f. | teslim almak | ||
| Genel | cause to take off f. | havalandırmak | ||
| Genel | take service with f. | hizmetine girmek | ||
| Genel | take for f. | sanmak | ||
| Genel | take up the gauntlet f. | meydan okuyanın çağrısını kabul etmek | ||
| Genel | not to take into account f. | saymamak | ||
| Genel | take the offensive f. | taarruza geçmek | ||
| Genel | take a load off one's mind f. | endişesini gidermek | ||
| Genel | take care of f. | karşılamak | ||
| Genel | take heed of f. | önemsemek | ||
| Genel | take breath away f. | soluğunu kesmek | ||
| Genel | take offense f. | darılmak | ||
| Genel | refuse to take f. | almamazlık etmek | ||
| Genel | take to pieces f. | parçalamak | ||
| Genel | cause to take out f. | çıkartmak | ||
| Genel | take on one's lap f. | kucağına almak | ||
| Genel | take a devious route f. | arka yollardan dolanarak gitmek | ||
| Genel | take the liberty to do f. | cüret etmek | ||
| Genel | take something in f. | daraltmak | ||
| Genel | take alarm f. | irkilmek | ||
| Genel | take the edge off f. | azaltmak (öfke vb'ni) | ||
| Genel | take for a walk f. | yürüyüş yapmak | ||
| Genel | take someone in f. | birini içeriye götürmek | ||
| Genel | take someone's advice f. | birinin sözünü dinlemek | ||
| Genel | take action f. | bir harekette bulunmak | ||
| Genel | take vaccination f. | aşı tutmak | ||
| Genel | take one's choice f. | istediğini seçmek | ||
| Genel | take f. | kapmak | ||
| Genel | take over f. | yerine geçmek (başkasının/başka bir şeyin) | ||
