|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
zayıf not |
a bad mark i.
|
|
2 |
Genel |
zayıf nokta |
weak point i.
|
|
3 |
Genel |
uzun boylu ve zayıf olma |
ranginess i.
|
|
4 |
Genel |
karakteri zayıf kimse |
weakling i.
|
|
5 |
Genel |
zayıf yön |
foible i.
|
|
6 |
Genel |
zayıf düşürme |
enfeebling i.
|
|
7 |
Genel |
zayıf ışık |
glimmer i.
|
|
8 |
Genel |
zayıf bir ihtimal |
a bare chance i.
|
|
9 |
Genel |
zayıf olma |
boniness i.
|
|
10 |
Genel |
zayıf atmosfer |
lean atmosphere i.
|
|
11 |
Genel |
zayıf not |
e i.
|
|
12 |
Genel |
zayıf etkileşim gücü |
weak interaction force i.
|
|
13 |
Genel |
zayıf bir ihtimal |
off chance i.
|
|
14 |
Genel |
zayıf kömür |
lean coal i.
|
|
15 |
Genel |
zayıf halde |
meagerness i.
|
|
16 |
Genel |
zayıf ışıklı alet |
taper i.
|
|
17 |
Genel |
zayıf ışık |
twilight i.
|
|
18 |
Genel |
zayıf kimse |
scrag i.
|
|
19 |
Genel |
iradesi zayıf kimse |
weakling i.
|
|
20 |
Genel |
zayıf durumda olan ülke |
underdog i.
|
|
21 |
Genel |
zayıf düşen kişi |
languisher i.
|
|
22 |
Genel |
ince ve zayıf nahif olma |
frailty i.
|
|
23 |
Genel |
zayıf patlayıcı |
low explosive i.
|
|
24 |
Genel |
tartışma olsun diye zayıf tarafı savunan kimse |
devil's advocate i.
|
|
25 |
Genel |
kuzu gibi masum ve zayıf kimse |
lamb i.
|
|
26 |
Genel |
zayıf not |
fail i.
|
|
27 |
Genel |
zayıf nokta |
soft spot i.
|
|
28 |
Genel |
zayıf gaz |
lean gas i.
|
|
29 |
Genel |
yaşlı ve zayıf at |
screw i.
|
|
30 |
Genel |
emeğin zayıf yönleri |
the weak sides of labour i.
|
|
31 |
Genel |
zayıf nokta |
vulnerable point i.
|
|
32 |
Genel |
zayıf nokta |
achilles' heel i.
|
|
33 |
Genel |
zayıf sinirler |
weak nerves i.
|
|
34 |
Genel |
zayıf nokta |
weak spot i.
|
|
35 |
Genel |
zayıf düşürme |
enfeeblement i.
|
|
36 |
Genel |
çok zayıf kimse |
scrag i.
|
|
37 |
Genel |
ufak ve zayıf kalmışlık |
puniness i.
|
|
38 |
Genel |
zayıf nokta |
achilles heel i.
|
|
39 |
Genel |
insanın zayıf tarafı |
weak point i.
|
|
40 |
Genel |
insanın zayıf tarafı |
achilles heel i.
|
|
41 |
Genel |
zayıf tepki aldı |
got a poor response i.
|
|
42 |
Genel |
zayıf piyasa |
weak market i.
|
|
43 |
Genel |
zayıf para |
weak currency i.
|
|
44 |
Genel |
zayıf krediler |
soft credits i.
|
|
45 |
Genel |
zayıf yan |
weaker side i.
|
|
46 |
Genel |
en zayıf halka |
weakest link i.
|
|
47 |
Genel |
zayıf seviye |
weak level i.
|
|
48 |
Genel |
güçlü ve zayıf noktaları |
strengths and weaknesses i.
|
|
49 |
Genel |
kendinden zayıf olan insanlara eziyet eden kimse |
plug ugly i.
|
|
50 |
Genel |
zayıf nokta |
weakpoint i.
|
|
51 |
Genel |
zayıf ihtimal |
bare chance i.
|
|
52 |
Genel |
zayıf ihtimal |
slight chance i.
|
|
53 |
Genel |
zayıf ihtimal |
slender chance i.
|
|
54 |
Genel |
zayıf ihtimal |
slim chance i.
|
|
55 |
Genel |
zayıf ihtimal |
minimal chance i.
|
|
56 |
Genel |
zayıf güç kaynağı |
weak power supply i.
|
|
57 |
Genel |
zayıf köşe |
featheredge i.
|
|
58 |
Genel |
zayıf biçimde sonuçlandırma |
anti-climax i.
|
|
59 |
Genel |
zayıf fikir |
ill-thought i.
|
|
60 |
Genel |
zayıf yan |
foible i.
|
|
61 |
Genel |
zayıf tuğla |
pup i.
|
|
62 |
Genel |
birinin zayıf noktası |
one’s failing i.
|
|
63 |
Genel |
zayıf nokta |
failing i.
|
|
64 |
Genel |
zayıf ihtimal |
a poor chance i.
|
|
65 |
Genel |
zayıf moral |
low morale i.
|
|
66 |
Genel |
zayıf moral |
shaky morale i.
|
|
67 |
Genel |
zayıf moral |
poor morale i.
|
|
68 |
Genel |
zayıf ve güçlü yan |
weakness and strength i.
|
|
69 |
Genel |
zayıf ve güçlü yanlar |
weaknesses and strengths i.
|
|
70 |
Genel |
zayıf ve güçlü yanları |
one's weaknesses and strengths i.
|
|
71 |
Genel |
(bir şeyin) zayıf/korunaksız kısmı/parçası |
underbelly i.
|
|
72 |
Genel |
zayıf derece |
poor degree i.
|
|
73 |
Genel |
kötü/zayıf/olumsuz koşullar |
poor conditions i.
|
|
74 |
Genel |
zayıf varsayımlar |
shaky assumptions i.
|
|
75 |
Genel |
zayıf varsayımlar |
poor assumptions i.
|
|
76 |
Genel |
zayıf hafıza |
poor memory i.
|
|
77 |
Genel |
zayıf bir ilişki |
a poor relation i.
|
|
78 |
Genel |
zayıf çocuk |
weak child i.
|
|
79 |
Genel |
zayıf şartlar |
weak conditions i.
|
|
80 |
Genel |
zayıf kalp |
dicky heart i.
|
|
81 |
Genel |
zayıf halde |
meagreness i.
|
|
82 |
Genel |
insanlar ile iletişimi iyi olmayan/zayıf olan kimse |
poor communicator i.
|
|
83 |
Genel |
güçlü ve zayıf yönlerini belirleme |
identifying strengths and weaknesses i.
|
|
84 |
Genel |
zayıf bankacılık sistemi |
shaky banking system i.
|
|
85 |
Genel |
zayıf seçim |
poor selection i.
|
|
86 |
Genel |
zayıf ışık |
poor light i.
|
|
87 |
Genel |
zayıf tutkal |
weak glue i.
|
|
88 |
Genel |
zayıf yapıştırıcı |
weak glue i.
|
|
89 |
Genel |
zayıf erişim |
poor access i.
|
|
90 |
Genel |
zayıf, ince insan (özellikle genç kadın) |
waif i.
|
|
91 |
Genel |
zayıf bacak |
thin leg i.
|
|
92 |
Genel |
hedefin en zayıf noktası |
target stress point i.
|
|
93 |
Genel |
tartışma olsun diye zayıf tarafı savunan kimse |
advocatus diaboli i.
|
|
94 |
Genel |
zayıf karakterli kimse |
reckling [dialect] i.
|
|
95 |
Genel |
uzun ve zayıf kimse |
tangle [scottish] i.
|
|
96 |
Genel |
zayıf veya alt taraf |
nethermore i.
|
|
97 |
Genel |
zayıf bünye/vücut |
weak constitution i.
|
|
98 |
Genel |
zayıf insanlar |
the infirm i.
|
|
99 |
Genel |
zayıf insanlar |
the weak i.
|
|
100 |
Genel |
zayıf kimse |
thin person i.
|
|
101 |
Genel |
gösterişli fakat içeriği zayıf makale |
toy i.
|
|
102 |
Genel |
zayıf düşüren şey |
enfeebler i.
|
|
103 |
Genel |
zayıf nokta |
weakness i.
|
|
104 |
Genel |
ince, zayıf kimse |
leptosome i.
|
|
105 |
Genel |
zayıf nokta |
blot i.
|
|
106 |
Genel |
tartışma ve münazaralarda kullanılan, karşı tarafın gerçek önermesini daha zayıf bir sav ile değiştirip çürüterek üstün gelindiği yanılsamasını yaratan bir taktik |
man of straw i.
|
|
107 |
Genel |
zayıf olma |
weakliness i.
|
|
108 |
Genel |
zayıf düşmüş kimse |
witherling i.
|
|
109 |
Genel |
zayıf şey |
windlestraw i.
|
|
110 |
Genel |
zayıf ve sağlıksız kimse |
windlestraw i.
|
|
111 |
Genel |
zayıf sesle ağlama |
mewl i.
|
|
112 |
Genel |
mikrofon kullanımı ile düşük veya zayıf seslerin şiddetini artırma yollarını araştıran bir bilim dalı |
microphonics i.
|
|
113 |
Genel |
zayıf ve etkisiz olma |
milksopism i.
|
|
114 |
Genel |
zayıf ve etkisiz birine yakışır davranışlar |
milksopism i.
|
|
115 |
Genel |
zayıf bir rakibe karşı oynanan müsabaka |
breather i.
|
|
116 |
Genel |
kendinden küçük veya zayıf insanlara kötü davranan kimse |
browbeater i.
|
|
117 |
Genel |
zayıf nokta |
hole i.
|
|
118 |
Genel |
(yaprak yay veya yangın hortumu üzerindeki zayıf bir nokta üzerinde) koruyucu kaplama |
gaiter i.
|
|
119 |
Genel |
ahlaki değerleri zayıf olan kadın |
limmer [scotland] i.
|
|
120 |
Genel |
zayıf kavrayış |
glimmer i.
|
|
121 |
Genel |
zayıf ışık |
glimmering i.
|
|
122 |
Genel |
oldukça zayıf hayvan |
rickle [scotland] i.
|
|
123 |
Genel |
buruş buruş, zayıf ve yaşlı adam |
gnome i.
|
|
124 |
Genel |
hasta veya zayıf düşmüş hayvandan elde edilen post |
murrain i.
|
|
125 |
Genel |
zayıf ışık |
owllight i.
|
|
126 |
Genel |
zayıf kimse |
dishclout [uk] i.
|
|
127 |
Genel |
zayıf düşürme |
dissolution [obsolete] i.
|
|
128 |
Genel |
zayıf taraf |
weak side i.
|
|
129 |
Genel |
zayıf yön |
weak side i.
|
|
130 |
Genel |
nispeten zayıf olma |
weakishness i.
|
|
131 |
Genel |
zayıf şey |
droop i.
|
|
132 |
Genel |
zayıf düşüren etki |
palsy i.
|
|
133 |
Genel |
zayıf düşülen durum |
palsy i.
|
|
134 |
Genel |
dini inancı zayıf olan kimse |
pagan i.
|
|
135 |
Genel |
zayıf şair |
parcel poet [obsolete] i.
|
|
136 |
Genel |
psikolojik olarak zayıf kimse |
feeble [obsolete] i.
|
|
137 |
Genel |
zayıf yön |
feet of clay i.
|
|
138 |
Genel |
zayıf yaşlı erkek |
pantaloon [obsolete] i.
|
|
139 |
Genel |
zayıf plan |
sandcastle i.
|
|
140 |
Genel |
örümcek ağını oluşturan ince ve zayıf malzeme |
filament i.
|
|
141 |
Genel |
zayıf tutuş |
fingerhold i.
|
|
142 |
Genel |
zayıf destek |
fingerhold i.
|
|
143 |
Genel |
kılıcın kesici kısmının ortasından ucuna kadar olan, nispeten zayıf bölümü |
foible i.
|
|
144 |
Genel |
zayıf kimse |
puler i.
|
|
145 |
Genel |
his oluşturan en zayıf uyartıyı kullanarak ölçülen duyarlılık derecesi |
sensitivity i.
|
|
146 |
Genel |
karakteri zayıf kimse |
softie i.
|
|
147 |
Genel |
zayıf kimse |
squish i.
|
|
148 |
Genel |
zayıf kimse |
straw i.
|
|
149 |
Genel |
zayıf düşmek |
languish f.
|
|
150 |
Genel |
zayıf almak |
get a poor mark f.
|
|
151 |
Genel |
zayıf düşürmek |
weaken f.
|
|
152 |
Genel |
zayıf düşmek |
pine f.
|
|
153 |
Genel |
hafızası zayıf olmak |
have a short memory f.
|
|
154 |
Genel |
zayıf düşürmek |
pull somebody down f.
|
|
155 |
Genel |
fazlasıyla telafi etmek (zayıf bir tarafını) |
overcompensate for f.
|
|
156 |
Genel |
zayıf düşürmek |
enfeeble f.
|
|
157 |
Genel |
zayıf düşmek |
weaken f.
|
|
158 |
Genel |
zayıf düşmek |
get thin f.
|
|
159 |
Genel |
zayıf düşmek |
get weak f.
|
|
160 |
Genel |
zayıf düşmek |
lose weight f.
|
|
161 |
Genel |
zayıf sesle ağlamak |
mewl f.
|
|
162 |
Genel |
zayıf not almak |
get low mark f.
|
|
163 |
Genel |
zayıf not almak |
get poor mark f.
|
|
164 |
Genel |
zayıf not almak |
get bad mark f.
|
|
165 |
Genel |
zayıf düşürmek |
overcome f.
|
|
166 |
Genel |
zayıf yönlerini veya kusurlarını gidermek |
mend one's fence f.
|
|
167 |
Genel |
zayıf kalmak |
remain weak f.
|
|
168 |
Genel |
zayıf kalmak |
be weak f.
|
|
169 |
Genel |
zayıf düşmek |
run down f.
|
|
170 |
Genel |
fiziksel olarak zayıf/güçsüz görünmek |
appear physically weak f.
|
|
171 |
Genel |
zayıf bir not almak |
get a bad mark f.
|
|
172 |
Genel |
kalbi zayıf olmak |
have heart problems f.
|
|
173 |
Genel |
kalbi zayıf olmak |
have a weak heart f.
|
|
174 |
Genel |
kalbi zayıf olmak |
have heart trouble f.
|
|
175 |
Genel |
...i zayıf olmak |
be poor at something f.
|
|
176 |
Genel |
zayıf düşürmek |
enfeeblish f.
|
|
177 |
Genel |
zayıf düşmek |
languish f.
|
|
178 |
Genel |
zayıf düşürmek |
jellify f.
|
|
179 |
Genel |
zayıf düşürmek |
dishabilitate f.
|
|
180 |
Genel |
zayıf bir şekilde ilerlemek |
dodder f.
|
|
181 |
Genel |
zayıf şekilde taklit etmek |
parody f.
|
|
182 |
Genel |
çok zayıf |
as thin as a rake s.
|
|
183 |
Genel |
çok zayıf ve uzun |
spindly s.
|
|
184 |
Genel |
çok zayıf |
rawboned s.
|
|
185 |
Genel |
daha zayıf |
feebler s.
|
|
186 |
Genel |
kadar zayıf |
as poor as s.
|
|
187 |
Genel |
zayıf karakterli kimse |
weakling s.
|
|
188 |
Genel |
uzun boylu ve zayıf |
gangling s.
|
|
189 |
Genel |
en zayıf |
feeblest s.
|
|
190 |
Genel |
kadar zayıf |
as weak as s.
|
|
191 |
Genel |
çok zayıf |
skinny s.
|
|
192 |
Genel |
zayıf düşmüş |
peaked s.
|
|
193 |
Genel |
oldukça zayıf |
faintish s.
|
|
194 |
Genel |
çok zayıf ve uzun |
spindling s.
|
|
195 |
Genel |
zayıf kimse |
weakling s.
|
|
196 |
Genel |
zayıf düşürülmüş |
enfeebled s.
|
|
197 |
Genel |
en zayıf |
leanest s.
|
|
198 |
Genel |
iradesi zayıf |
wuss s.
|
|
199 |
Genel |
zayıf karakterli |
unmanly s.
|
|
200 |
Genel |
zayıf düşmüş |
decrepit s.
|
|
201 |
Genel |
daha zayıf |
leaner s.
|
|
202 |
Genel |
uzun ve zayıf (bacak) |
spindly s.
|
|
203 |
Genel |
daha zayıf bir şekilde |
weaklier s.
|
|
204 |
Genel |
çok zayıf |
lean s.
|
|
205 |
Genel |
çok zayıf ve kuru |
gaunt s.
|
|
206 |
Genel |
zayıf (şans vb) |
frail s.
|
|
207 |
Genel |
çok zayıf |
scraggy s.
|
|
208 |
Genel |
zayıf (az) |
poor s.
|
|
209 |
Genel |
zayıf karakterli |
slight s.
|
|
210 |
Genel |
zayıf mizaçlı (adam) |
valetudinarian s.
|
|
211 |
Genel |
zayıf nahif |
frail and thin s.
|
|
212 |
Genel |
gibi zayıf |
as thin as s.
|
|
213 |
Genel |
kadar zayıf |
as thin as s.
|
|
214 |
Genel |
çok zayıf |
as thin as a lath s.
|
|
215 |
Genel |
(karakter) zayıf |
flabby s.
|
|
216 |
Genel |
hayal gücü zayıf |
literal-minded s.
|
|
217 |
Genel |
dizleri zayıf |
weak-kneed s.
|
|
218 |
Genel |
aklı zayıf |
weak-minded s.
|
|
219 |
Genel |
zayıf karakterli |
weak-kneed s.
|
|
220 |
Genel |
daha zayıf olan |
skinnier s.
|
|
221 |
Genel |
en zayıf olan |
skinniest s.
|
|
222 |
Genel |
uzun boylu ve zayıf |
lanky s.
|
|
223 |
Genel |
iskelet gibi zayıf |
skeleton s.
|
|
224 |
Genel |
çok zayıf |
tenuous s.
|
|
225 |
Genel |
solgun/soluk ve zayıf |
peaky s.
|
|
226 |
Genel |
zayıf temeller üzerine kurulmuş |
built on sand s.
|
|
227 |
Genel |
kaynak yönünden zayıf |
resource-poor s.
|
|
228 |
Genel |
(gereğinden fazla) fazla zayıf |
too thin s.
|
|
229 |
Genel |
(gereğinden fazla) fazla zayıf |
too slim s.
|
|
230 |
Genel |
(gereğinden fazla) fazla zayıf |
too skinny s.
|
|
231 |
Genel |
zayıf ve kötü görünen |
waifish s.
|
|
232 |
Genel |
çok zayıf |
ultrathin s.
|
|
233 |
Genel |
zayıf noktası olmayan |
airtight s.
|
|
234 |
Genel |
zayıf noktası olmayan |
air-tight s.
|
|
235 |
Genel |
çok zayıf |
rawbone s.
|
|
236 |
Genel |
zayıf (not/sağlık durumu) |
bad s.
|
|
237 |
Genel |
zayıf (olasılık/şans) |
remote s.
|
|
238 |
Genel |
zayıf vücutlu |
slender-bodied s.
|
|
239 |
Genel |
zayıf vücutlu |
slim-bodied s.
|
|
240 |
Genel |
zayıf/güçsüz durumda olan |
tubercular s.
|
|
241 |
Genel |
hayal gücü zayıf |
earthbound s.
|
|
242 |
Genel |
zayıf düşmüş |
weakened s.
|
|
243 |
Genel |
zayıf düşürülmüş |
weakened s.
|
|
244 |
Genel |
küçük ve zayıf |
chicken s.
|
|
245 |
Genel |
algısı zayıf |
lean-witted s.
|
|
246 |
Genel |
zayıf görüşlü |
half-sighted s.
|
|
247 |
Genel |
anlayışı zayıf |
half-sighted s.
|
|
248 |
Genel |
zayıf (görünen) |
windlestrae [scotland] s.
|
|
249 |
Genel |
buruşuk, zayıf ve solgun suratlı |
wizen-faced s.
|
|
250 |
Genel |
zayıf sesleri inceleyen bilime ait veya ilişkin |
microacoustic s.
|
|
251 |
Genel |
zayıf seslerin şiddetini artırmaya yarayan |
microphonous s.
|
|
252 |
Genel |
zor zamanda zayıf düşen |
fairweather s.
|
|
253 |
Genel |
uzun ve zayıf |
gangly s.
|
|
254 |
Genel |
(zayıf alev) titrek ve sönmek üzere |
guttering s.
|
|
255 |
Genel |
aşırı zayıf |
overweak s.
|
|
256 |
Genel |
ince ve zayıf |
immaterial [obsolete] s.
|
|
257 |
Genel |
sıska ve zayıf olmayan |
compact s.
|
|
258 |
Genel |
(yaş kaynaklı) zayıf hafızalı |
doating s.
|
|
259 |
Genel |
(yaş kaynaklı) zayıf hafızalı |
doting s.
|
|
260 |
Genel |
zayıf hafızalı |
doty [dialect] s.
|
|
261 |
Genel |
psikolojik olarak zayıf |
feeble s.
|
|
262 |
Genel |
zayıf (koku) |
cool s.
|
|
263 |
Genel |
zayıf ve hastalıklı |
flue [dialect] [uk] s.
|
|
264 |
Genel |
entelektüel açıdan zayıf |
fluffy s.
|
|
265 |
Genel |
zayıf karakterli |
straw s.
|
|
266 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
insubstantially zf.
|
|
267 |
Genel |
zayıf olarak |
faintly zf.
|
|
268 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
weakly zf.
|
|
269 |
Genel |
zayıf bir biçimde |
helplessly zf.
|
|
270 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
feebly zf.
|
|
271 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
flaggingly zf.
|
|
272 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
washily zf.
|
|
273 |
Genel |
en zayıf şekilde |
weakliest zf.
|
|
274 |
Genel |
zayıf düşmüş bir şekilde |
decrepitly zf.
|
|
275 |
Genel |
zayıf ve ikna edici olmayan tonda |
lamely zf.
|
|
276 |
Genel |
zayıf bir biçimde |
thin zf.
|
|
277 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
unemphatically zf.
|
|
278 |
Genel |
zayıf olarak |
faint zf.
|
|
279 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
ricketily zf.
|
|
280 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
illy zf.
|
|
281 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
feebly zf.
|
|
282 |
Genel |
zayıf bir şekilde |
flabbily zf.
|
|
283 |
Genel |
zayıf yanlarım |
my weaknesses expr.
|
|
Phrasals |
|
284 |
Öbek Fiiller |
zayıf düşmek |
fall away f.
|
|
285 |
Öbek Fiiller |
zayıf düşmesine sebep olmak |
prey on f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
zayıf düşmek |
run down f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
zayıf düşürmek |
run down f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
(birini) zayıf anında yakalamak |
jump on (someone) f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
zayıf vuruş yapmak (beysbol) |
tap out f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
zayıf bir şeyi güçlendirmek |
plug up f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(zayıf spekülatörleri) piyasadan def etmek |
shake out f.
|
|
Phrases |
|
292 |
İfadeler |
zayıf bir anında |
in one's weak moment expr.
|
|
293 |
İfadeler |
zayıf bir anında |
in a weak moment expr.
|
|
Proverb |
|
294 |
Atasözü |
bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür |
chain is no stronger than its weakest link
|
|
295 |
Atasözü |
zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür |
a chain is only as strong as its weakest link
|
|
296 |
Atasözü |
bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür |
a chain is no stronger than its weakest link
|
|
297 |
Atasözü |
zorbanın/kabadayının gücü ancak kendinden zayıf olanlara yeter |
bully is always a coward
|
|
Colloquial |
|
298 |
Konuşma Dili |
zayıf ve fit kalmak amacıyla insanların, ince ve güzel buldukları insanların giydikleri kıyafetleri veya bu insanların fotoğraflarını paylaşması |
thinspiration i.
|
|
299 |
Konuşma Dili |
çok zayıf kimse |
bones i.
|
|
300 |
Konuşma Dili |
pasif/zayıf erkek |
beta male i.
|
|
301 |
Konuşma Dili |
zayıf nokta |
a weak point i.
|
|
302 |
Konuşma Dili |
zayıf nokta |
a sore point i.
|
|
303 |
Konuşma Dili |
zayıf müzik kulağı |
tin ear i.
|
|
304 |
Konuşma Dili |
zayıf kimse |
rag doll i.
|
|
305 |
Konuşma Dili |
sağlam havası yaratıp aslında zayıf olan kimse |
hog on ice i.
|
|
306 |
Konuşma Dili |
en zayıf halka |
weak sister [us] i.
|
|
307 |
Konuşma Dili |
çok zayıf insanların köprücük kemikleri üzerinde oluşan oyuk |
saltcellar [uk] i.
|
|
308 |
Konuşma Dili |
zayıf düşmek |
go into a decline f.
|
|
309 |
Konuşma Dili |
zayıf hissetmek |
feel puny f.
|
|
310 |
Konuşma Dili |
zayıf hissetmek |
feeling (kinda) puny f.
|
|
311 |
Konuşma Dili |
çok kötü/zayıf durumda olmak |
have had it f.
|
|
312 |
Konuşma Dili |
birine kendini ruhsal veya fiziksel olarak zayıf hissettirmek |
knock the stuffing out of somebody f.
|
|
313 |
Konuşma Dili |
zayıf olmak |
be no good f.
|
|
314 |
Konuşma Dili |
zayıf hissetmek |
be feeling puny f.
|
|
315 |
Konuşma Dili |
çabalamaktan zayıf düşmek |
fold f.
|
|
316 |
Konuşma Dili |
iradesi zayıf |
weak in willpower s.
|
|
317 |
Konuşma Dili |
iradesi zayıf |
wishy-washy s.
|
|
318 |
Konuşma Dili |
iradesi zayıf |
namby-pamby s.
|
|
319 |
Konuşma Dili |
iradesi zayıf |
spineless s.
|
|
320 |
Konuşma Dili |
hayatta kalamayacak kadar zayıf |
too weak to survive expr.
|
|
321 |
Konuşma Dili |
en zayıf yerinden/en zayıf yerine |
where you live expr.
|
|
322 |
Konuşma Dili |
zayıf bir anında |
in a moment of weakness expr.
|
|
Idioms |
|
323 |
Deyim |
çok zayıf ihtimal |
a chance in a million i.
|
|
324 |
Deyim |
çok zayıf ihtimal |
a one-in-a-million chance i.
|
|
325 |
Deyim |
çok zayıf ihtimal |
a one in a million chance i.
|
|
326 |
Deyim |
çok zayıf ihtimal |
a chance in a million i.
|
|
327 |
Deyim |
zayıf/balık hafıza |
a mind like a sieve i.
|
|
328 |
Deyim |
hafızası zayıf |
a mind like a sieve i.
|
|
329 |
Deyim |
zayıf/balık hafıza |
a brain like a sieve i.
|
|
330 |
Deyim |
hafızası zayıf |
a brain like a sieve i.
|
|
331 |
Deyim |
çok zor/zayıf ihtimal |
a chance in a million i.
|
|
332 |
Deyim |
çok zor/zayıf ihtimal |
a one-in-a-million chance i.
|
|
333 |
Deyim |
çok zor/zayıf ihtimal |
a one in a million chance i.
|
|
334 |
Deyim |
çok zor/zayıf ihtimal |
ghost of a chance i.
|
|
335 |
Deyim |
çok zor/zayıf ihtimal |
not a chinaman's chance i.
|
|
336 |
Deyim |
zayıf bir an |
a moment of weakness i.
|
|
337 |
Deyim |
aşırı zayıf |
thin as a rail i.
|
|
338 |
Deyim |
aşırı zayıf |
as thin as a rail i.
|
|
339 |
Deyim |
aşırı zayıf |
thin as a rake i.
|
|
340 |
Deyim |
aşırı zayıf |
as thin as a rake i.
|
|
341 |
Deyim |
kişiliğinin zayıf yanı |
blind side i.
|
|
342 |
Deyim |
zayıf yön |
blind side i.
|
|
343 |
Deyim |
bir kişinin zayıf yönü |
blind side i.
|
|
344 |
Deyim |
birinin zayıf noktası |
an achilles' heel i.
|
|
345 |
Deyim |
birinin zayıf noktası |
achilles' heel i.
|
|
346 |
Deyim |
bir insanın zayıf tarafı |
blind side i.
|
|
347 |
Deyim |
çok zayıf |
a bag of bones i.
|
|
348 |
Deyim |
insanın zayıf noktası |
the chink in one's armor i.
|
|
349 |
Deyim |
insanın zayıf noktası |
a chink in one's armor i.
|
|
350 |
Deyim |
insanın zayıf noktası |
a chink in one's armour i.
|
|
351 |
Deyim |
insanın zayıf noktası |
the chink in one's armour i.
|
|
352 |
Deyim |
küçük/zayıf bir direniş noktası/bölgesi |
pocket of resistance i.
|
|
353 |
Deyim |
ufak tefek zayıf genç erkek/kız |
a slip of a boy/girl i.
|
|
354 |
Deyim |
zayıf/güçsüz/eğreti (fikir/insan) |
a man of straw i.
|
|
355 |
Deyim |
zayıf nokta |
a chink in somebody's armour i.
|
|
356 |
Deyim |
zayıf/güçsüz/eğreti (fikir/insan) |
a straw man i.
|
|
357 |
Deyim |
zincirdeki zayıf halka |
weak link in the chain i.
|
|
358 |
Deyim |
zayıf nokta |
a chink in somebody's armor i.
|
|
359 |
Deyim |
zayıf yön |
blind side i.
|
|
360 |
Deyim |
(karşı taraf zayıf olduğundan) çantada keklik |
a turkey shoot i.
|
|
361 |
Deyim |
zayıf nokta |
a sore point/spot i.
|
|
362 |
Deyim |
zincirin zayıf halkası |
a weak link in the chain i.
|
|
363 |
Deyim |
zayıf taraf |
blind side i.
|
|
364 |
Deyim |
zincirdeki zayıf halka |
a weak link in the chain i.
|
|
365 |
Deyim |
zincirin zayıf halkası |
weak link in the chain i.
|
|
366 |
Deyim |
uzun boylu zayıf kimse |
long drink of water i.
|
|
367 |
Deyim |
zayıf kimse |
pencil neck i.
|
|
368 |
Deyim |
birinin zayıf noktası |
a chink in someone's armour i.
|
|
369 |
Deyim |
iradesi zayıf olma |
a faint heart i.
|
|
370 |
Deyim |
(iskambilde) zayıf el |
a hand like a foot i.
|
|
371 |
Deyim |
zayıf/güvenilmeyecek bir plan |
a house of cards i.
|
|
372 |
Deyim |
zayıf kimse/şey |
a lame duck i.
|
|
373 |
Deyim |
zayıf halka |
a weak link i.
|
|
374 |
Deyim |
zayıf halka |
a weak link in the chain i.
|
|
375 |
Deyim |
zayıf bir an |
a weak moment i.
|
|
376 |
Deyim |
zayıf bir an |
a moment of weakness i.
|
|
377 |
Deyim |
zayıf nokta |
an achilles heel i.
|
|
378 |
Deyim |
en zayıf nokta |
an achilles heel i.
|
|
379 |
Deyim |
zayıf nokta |
an achilles heel i.
|
|
380 |
Deyim |
en zayıf nokta |
an achilles heel i.
|
|
381 |
Deyim |
birinin zayıf noktası |
somebody's achilles' heel i.
|
|
382 |
Deyim |
zayıf taraf |
besetting sin i.
|
|
383 |
Deyim |
çok zayıf şey |
candle in the wind i.
|
|
384 |
Deyim |
(birinin) zayıf noktası |
chink in the armor i.
|
|
385 |
Deyim |
(birinin) zayıf noktası |
chink in one's armor i.
|
|
386 |
Deyim |
zayıf nokta |
chink in armor i.
|
|
387 |
Deyim |
birinin zayıf noktası |
chink in one's armor i.
|
|
388 |
Deyim |
zayıf destek |
slender reed i.
|
|
389 |
Deyim |
hassas/zayıf nokta |
soft underbelly i.
|
|
390 |
Deyim |
zayıf halka |
the weak link i.
|
|
391 |
Deyim |
güvenilmeyecek, zayıf bir umut/destek |
thin reed i.
|
|
392 |
Deyim |
zayıf/hassas noktasından yakalamak |
make (one's) beard f.
|
|
393 |
Deyim |
zayıf kalmamak |
not bring it weak f.
|
|
394 |
Deyim |
(argümanın, anlaşmanın) açık/zayıf noktası çok olmak |
could drive a truck through (something) [us] f.
|
|
395 |
Deyim |
(argümanın, anlaşmanın) açık/zayıf noktası çok olmak |
can drive a truck through (something) [us] f.
|
|
396 |
Deyim |
çok zayıf olmak |
fold like a cheap suitcase f.
|
|
397 |
Deyim |
birini en zayıf noktasından vurmak |
hit somebody where it hurts most f.
|
|
398 |
Deyim |
fazla çalışmaktan zayıf ve halsiz düşmek |
be worn to a shadow f.
|
|
399 |
Deyim |
kendini zayıf/güçsüz/halsiz hissetmek |
be/feel light-headed f.
|
|
400 |
Deyim |
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak |
be as thin as a rake (brit/aus) f.
|
|
401 |
Deyim |
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak |
be as thin as a rail (us) f.
|
|
402 |
Deyim |
sınıfın yarısına zayıf not vermek |
fail half the class f.
|
|
403 |
Deyim |
zayıf olmak |
have a weakness for f.
|
|
404 |
Deyim |
zayıf noktalarını bulup göstermek |
drive a coach and horses through something f.
|
|
405 |
Deyim |
zayıf düşmek |
fall into a decline f.
|
|
406 |
Deyim |
zayıf anını kollamak |
gun for f.
|
|
407 |
Deyim |
zayıf yerinden vurmak |
go for the jugular f.
|
|
408 |
Deyim |
zayıf noktalarını göstererek gözden düşürmek |
drive a coach and horses through f.
|
|
409 |
Deyim |
kulağı zayıf olmak (müzik kulağı) |
have a tin ear f.
|
|
410 |
Deyim |
zayıf bir müzik kulağına sahip olmak |
have a tin ear f.
|
|
411 |
Deyim |
bir konuda zayıf olmak |
have a tin ear f.
|
|
412 |
Deyim |
bir konuda zayıf/eksik/kötü olmak |
have a tin ear f.
|
|
413 |
Deyim |
zayıf olmak |
run on empty f.
|
|
414 |
Deyim |
iyi, zayıf bir performans sergilemek |
put on a good/poor show f.
|
|
415 |
Deyim |
iyi, zayıf bir performans çıkarmak |
put on a good/poor show f.
|
|
416 |
Deyim |
iyi, zayıf bir performans sahneye koymak |
put on a good/poor show f.
|
|
417 |
Deyim |
iyi, zayıf bir performans sahnelemek |
put on a good/poor show f.
|
|
418 |
Deyim |
zayıf/güçsüz bir başlangıç yapmak |
get off to a false start f.
|
|
419 |
Deyim |
(biri/bir şey) olmadan kendini zayıf hissetmek |
feel lost without (someone or something) f.
|
|
420 |
Deyim |
zayıf noktasından/yerinden/damarından yakalamak |
be below the belt f.
|
|
421 |
Deyim |
(bir şeyin) zayıf noktasını bulmak |
poke a hole in (something) f.
|
|
422 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin) yanında zayıf kalmak |
pale next to (someone or something) f.
|
|
423 |
Deyim |
zayıf durumda olmak |
be in a sorry state f.
|
|
424 |
Deyim |
zayıf/güçsüz bir başlangıç yapmak |
be off to a false start f.
|
|
425 |
Deyim |
görme yetisi zayıf olmak |
be (as) blind as a bat f.
|
|
426 |
Deyim |
zayıf olmak |
be full of holes f.
|
|
427 |
Deyim |
kendini zayıf/güçsüz/halsiz hissetmek |
be light-headed f.
|
|
428 |
Deyim |
aşırı zayıf olmak |
be all skin and bone f.
|
|
429 |
Deyim |
aşırı zayıf olmak |
be just skin and bone f.
|
|
430 |
Deyim |
aşırı zayıf olmak |
be nothing but skin and bone f.
|
|
431 |
Deyim |
aşırı zayıf olmak |
be all skin and bones f.
|
|
432 |
Deyim |
aşırı zayıf olmak |
be just skin and bones f.
|
|
433 |
Deyim |
aşırı zayıf olmak |
be nothing but skin and bones f.
|
|
434 |
Deyim |
zayıf olmak |
be wishy-washy f.
|
|
435 |
Deyim |
(bir şeyi) zayıf bir temel üzerine kurmak/inşa etmek |
build (something) on sand f.
|
|
436 |
Deyim |
iyi, zayıf, kötü görünmek |
cut a fine, poor, sorry figure f.
|
|
437 |
Deyim |
iyi, zayıf, kötü bir görüntü çizmek |
cut a fine, poor, sorry figure f.
|
|
438 |
Deyim |
iyi, zayıf, olumsuz bir izlenim bırakmak |
cut a fine, poor, sorry figure f.
|
|
439 |
Deyim |
zayıf yanlarıyla yüzleşmek |
confront one's demons f.
|
|
440 |
Deyim |
zayıf yanlarıyla yüzleşmek |
confront the demons f.
|
|
441 |
Deyim |
zayıf yerinden vurmak |
go for the throat f.
|
|
442 |
Deyim |
zayıf yerine saldırmak |
go for the throat f.
|
|
443 |
Deyim |
(müzik) kulağı zayıf olmak |
have a tin ear (for something) f.
|
|
444 |
Deyim |
zayıf bir (müzik) kulağına sahip olmak |
have a tin ear (for something) f.
|
|
445 |
Deyim |
dikkati zayıf olmak |
have the attention span of a gnat f.
|
|
446 |
Deyim |
dikkati zayıf olmak |
have the attention span of a mosquito f.
|
|
447 |
Deyim |
birini en zayıf noktasından vurmak |
hit (one) where it hurts (most) f.
|
|
448 |
Deyim |
-in zayıf noktasını bulmak |
poke a hole in f.
|
|
449 |
Deyim |
(bir şeyin) zayıf noktasını bulmak |
poke a hole through (something) f.
|
|
450 |
Deyim |
zayıf (plan) |
full of holes s.
|
|
451 |
Deyim |
çok zayıf |
(all) skin and bones s.
|
|
452 |
Deyim |
görme yetisi zayıf |
(as) blind as a bat s.
|
|
453 |
Deyim |
temeli zayıf |
built on sand s.
|
|
454 |
Deyim |
zayıf ve fit/formda |
fit and trim s.
|
|
455 |
Deyim |
çok zayıf |
paper thin s.
|
|
456 |
Deyim |
çok zayıf ve güçsüz |
weak as a baby s.
|
|
457 |
Deyim |
çok zayıf ve güçsüz |
weak as a kitten s.
|
|
458 |
Deyim |
aşırı zayıf |
thin as a stick expr.
|
|
459 |
Deyim |
aşırı zayıf |
as thin as a stick expr.
|
|
460 |
Deyim |
çok zayıf ve güçsüz |
as weak as a baby expr.
|
|
461 |
Deyim |
çok zayıf |
skinny as a beanpole expr.
|
|
462 |
Deyim |
çok zayıf |
as skinny as a beanpole expr.
|
|
463 |
Deyim |
çok zayıf ve güçsüz |
as weak as a kitten expr.
|
|
464 |
Deyim |
çöp gibi (zayıf) |
all skin and bone expr.
|
|
465 |
Deyim |
kazanma/başarılı olma ihtimalim düşük/zayıf |
the odds are stacked against me expr.
|
|
466 |
Deyim |
(bir anlaşmanın, tartışmanın, sözleşmenin) çok büyük açıkları/zayıf yönleri olması |
can drive a truck through something expr.
|
|
467 |
Deyim |
(bir anlaşmanın, tartışmanın, sözleşmenin) açıklarının/zayıf yönlerinin kabak gibi ortada olması |
can drive a truck through something expr.
|
|
468 |
Deyim |
zayıf durumda |
in a sorry state expr.
|
|
469 |
Deyim |
zayıf durumda |
in poor nick expr.
|
|
470 |
Deyim |
zayıf durumda |
in bad nick expr.
|
|
471 |
Deyim |
zayıf durumda |
in poor state of repair expr.
|
|
472 |
Deyim |
çok zayıf ihtimal |
one chance in a million expr.
|
|
Speaking |
|
473 |
Konuşma |
güçlü ve zayıf noktalarını bil |
know your strengths and weaknesses i.
|
|
474 |
Konuşma |
annem zayıf ve orta boyludur |
my mother is slim and of medium height expr.
|
|
475 |
Konuşma |
bu senin tek zayıf yanın |
that's your only weakness expr.
|
|
476 |
Konuşma |
bir zayıf noktası var |
he has a weak spot expr.
|
|
477 |
Konuşma |
hepimizin bir zayıf noktası vardır |
we all got a weak spot expr.
|
|
478 |
Konuşma |
güçlü ve zayıf noktalarınızı bilin |
know your strengths and weaknesses expr.
|
|
479 |
Konuşma |
ingilizcem zayıf |
my english is poor expr.
|
|
480 |
Konuşma |
zayıf yönleriniz nelerdir? |
what are your weaknesses? expr.
|
|
481 |
Konuşma |
zayıf noktasını çoktan öğrendim |
I already know his weak point expr.
|
|
Trade/Economic |
|
482 |
Ticaret/Ekonomi |
bir üretim sistemindeki en zayıf halka |
bottleneck i.
|
|
483 |
Ticaret/Ekonomi |
geri ödeme gücü zayıf kredi geçmişi olumsuz olan kimselere verilen kredi |
sub-prime mortgage i.
|
|
484 |
Ticaret/Ekonomi |
geri ödeme gücü zayıf kredi geçmişi olumsuz olan kimselere verilen kredi |
subprime mortgage i.
|
|
485 |
Ticaret/Ekonomi |
güçlü yönler, zayıf yönler, fırsatlar ve tehditler analizi |
swot analysis i.
|
|
486 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf likidite |
poor liquidity i.
|
|
487 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf biçimde etkinlik |
weak form efficiency i.
|
|
488 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf talep |
weak demand i.
|
|
489 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf para |
weak currency i.
|
|
490 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf piyasa |
thin market i.
|
|
491 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf yanlar |
weaknesses i.
|
|
492 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf para birimi |
weak currency i.
|
|
493 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf ekonomi |
weak economy i.
|
|
494 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf likidite |
weak liquidity i.
|
|
495 |
Ticaret/Ekonomi |
zayıf geçmiş |
poor background i.
|
|
496 |
Ticaret/Ekonomi |
iş biriminin zayıf olduğu alan |
soft spot i.
|
|
497 |
Ticaret/Ekonomi |
rakiplerden bilgi saklamak amacıyla güçlü ya da zayıf olarak düzenlenen (teklif) |
two-way s.
|
|
Law |
|
498 |
Hukuk |
akli dengesi zayıf yaşlı kişi |
elderly mentally infirm person i.
|
|
Politics |
|
499 |
Siyasal |
büyük bir güç tarafından zayıf bir ülke üzerinde uygulanan barışçıl abluka |
pacific blockade i.
|
|
500 |
Siyasal |
uluslarası siyasette zayıf devletlerin güçlü devletlerin yanında yer alması |
bandwagoning i.
|
|