|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
be chosen v.
|
seçilmek |
|
Tom knew that he wasn't likely to be chosen.
Tom seçilecek gibi olmadığını biliyordu.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
be impressed v.
|
etkilenmek |
|
Tom must be impressed.
Tom etkilenmiş olmalı.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
be killed v.
|
öldürülmek |
|
He was killed with a sword.
O, bir kılıçla öldürüldü.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
be affected v.
|
etkilenmek |
|
Millions were affected that day.
Milyonlarcası o gün etkilendi.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
be formed v.
|
oluşmak |
|
Once a bad habit is formed, it is hard to get rid of it.
Kötü bir alışkanlık bir kez oluştuğunda, ondan kurtulmak zordur.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
be stolen v.
|
çalınmak |
|
My money was stolen.
Param çalınmıştı.
More Sentences
|
7 |
Common Usage |
be opened v.
|
açılmak |
|
Mary's daughter ordered her mother's tomb to be opened.
Mary'nin kızı annesinin mezarının açılmasını emretti.
More Sentences
|
8 |
Common Usage |
be polluted v.
|
kirlenmek |
|
The water was polluted with oil.
Su petrolle kirlenmiş.
More Sentences
|
9 |
Common Usage |
be tired v.
|
yorulmak |
|
After working all day, Tom was really tired.
Bütün gün çalıştıktan sonra Tom gerçekten yorulmuştu.
More Sentences
|
10 |
Common Usage |
be ashamed v.
|
utanmak |
|
Tom was ashamed to tell anybody what happened.
Tom ne olduğunu birine söylemeye utandı.
More Sentences
|
11 |
Common Usage |
be played v.
|
çalınmak |
|
What song would you like to be played at your funeral?
Sen cenazende hangi şarkının çalınmasını isterdin?
More Sentences
|
12 |
Common Usage |
be ruined v.
|
mahvolmak |
|
Fadil's reputation was ruined.
Fadıl'ın itibarı mahvolmuştu.
More Sentences
|
13 |
Common Usage |
be stuck in v.
|
mahsur kalmak |
|
They were stuck in the elevator for four hours.
Asansörde dört saat mahsur kaldılar.
More Sentences
|
14 |
Common Usage |
be offended v.
|
kırılmak |
|
Tom seemed to have been offended.
Tom kırılmış gibi görünüyordu.
More Sentences
|
15 |
Common Usage |
be shaken v.
|
sarsılmak |
|
I'm pretty shaken up.
Ben oldukça sarsıldım.
More Sentences
|
16 |
Common Usage |
be scared v.
|
korkmak |
|
I don't think Tom knows why Mary is scared.
Mary'ninn neden korktuğunu Tom'un bildiğini sanmıyorum.
More Sentences
|
17 |
Common Usage |
be counted v.
|
sayılmak |
|
He was counted as lost.
Kayıp sayıldı.
More Sentences
|
18 |
Common Usage |
be embarrassed v.
|
utanmak |
|
It's nothing to be embarrassed about.
Utanılacak bir şey değil.
More Sentences
|
19 |
Common Usage |
be cut v.
|
kesilmek |
|
The grass was growing so quickly, it had to be cut every week.
Çimler o kadar hızlı büyüyordu ki, her hafta kesilmesi gerekiyordu.
More Sentences
|
|
20 |
Common Usage |
be locked v.
|
kilitlenmek |
|
The door was locked.
Kapı kilitlendi.
More Sentences
|
21 |
Common Usage |
be approved v.
|
onaylanmak |
|
Our request was approved.
Talebimiz onaylandı.
More Sentences
|
22 |
Common Usage |
be elected v.
|
seçilmek |
|
He said that if Smith was elected, he would resign.
Smith seçilirse istifa edeceğini söyledi.
More Sentences
|
23 |
Common Usage |
be selected v.
|
seçilmek |
|
I've been selected.
Seçildim.
More Sentences
|
24 |
Common Usage |
be free v.
|
özgür olmak |
|
Sami needed to be free.
Sami'nin özgür olması gerekiyordu.
More Sentences
|
25 |
Common Usage |
be careful v.
|
dikkat etmek |
|
Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs.
Şarkı söylemek dürüst ve zevk veren bir eğlence, ama insan müstehcen şarkılar söylememeye veya dinlememeye dikkat etmeli.
More Sentences
|
26 |
Common Usage |
be deceived v.
|
aldanmak |
|
Don't be deceived by Tom.
Tom'a aldanma.
More Sentences
|
27 |
Common Usage |
be divorced v.
|
boşanmak |
|
Jack White and Karen Elson are divorced.
Jack White ve Karen Elson boşandılar.
More Sentences
|
28 |
Common Usage |
be late v.
|
gecikmek |
|
The train was late, but I still arrived to work on time.
Tren gecikti ama ben yine de işe zamanında vardım.
More Sentences
|
29 |
Common Usage |
be late v.
|
geç kalmak |
|
We were late to the party, like you.
Biz de sizin gibi partiye geç kalmıştık.
More Sentences
|
30 |
Common Usage |
be interested v.
|
ilgilenmek |
|
Tom became interested in baking when he was very young.
Tom çok gençken fırıncılıkla ilgilenmeye başladı.
More Sentences
|
31 |
Common Usage |
be against v.
|
karşı olmak |
|
I knew you were against it.
Buna karşı olduğunu biliyordum.
More Sentences
|
32 |
Common Usage |
be hurt v.
|
kırılmak |
|
I was hurt and upset.
Kırılmış ve üzülmüştüm.
More Sentences
|
33 |
Common Usage |
be angry v.
|
kızmak |
|
I think that Tom will be angry.
Bence Tom kızacak.
More Sentences
|
34 |
Common Usage |
be v.
|
olmak |
|
Certainly, that has been one of the achievements of the Fiscalis programme.
Fiscalis programının başarılarından biri de kesinlikle bu olmuştur.
More Sentences
|
35 |
Common Usage |
be sorry v.
|
üzülmek |
|
I was sorry to hear what happened.
Olanları duyunca çok üzüldüm.
More Sentences
|
36 |
Common Usage |
be known v.
|
tanınmak |
|
That pianist is known for his technique.
O piyanist, tekniğiyle tanınıyor.
More Sentences
|
37 |
Common Usage |
be defeated v.
|
yenilmek |
|
The dragon can be defeated.
Ejderha yenilebilirdir.
More Sentences
|
38 |
Common Usage |
be exposed to v.
|
maruz kalmak |
|
The infant has been exposed to radioactive rays.
Bebek, radyoaktif ışınlara maruz kaldı.
More Sentences
|
39 |
Common Usage |
be grateful v.
|
minnettar olmak |
|
I thought you'd be grateful.
Minnettar olacağını düşündüm.
More Sentences
|
|
40 |
Common Usage |
be calm v.
|
sakin olmak |
|
I want you to be calm.
Sakin olmanı istiyorum.
More Sentences
|
41 |
Common Usage |
be discouraged v.
|
hevesi kırılmak |
|
I think Tom is discouraged.
Bence Tom'un hevesi kırılmış.
More Sentences
|
42 |
Common Usage |
be influenced v.
|
etkilenmek |
|
The tides are influenced by the moon and the sun.
Gelgitler ay ve güneş tarafından etkilenir.
More Sentences
|
43 |
Common Usage |
be cross v.
|
küsmek |
|
He was cross with his student.
Öğrencisine küsmüştü.
More Sentences
|
44 |
Common Usage |
be undecided v.
|
kararsız olmak |
|
Tom told me that he was undecided.
Tom bana kararsız olduğunu söyledi.
More Sentences
|
General |
|
45 |
General |
be satisfied v.
|
doymak |
|
I ate until I was satisfied.
Doyana kadar yedim.
More Sentences
|
46 |
General |
be sure v.
|
emin olmak |
|
We have to be sure we're right.
Haklı olduğumuzdan emin olmak zorundayız.
More Sentences
|
47 |
General |
be hungry v.
|
karnı aç olmak |
|
You must be hungry.
Karnınız aç olmalı.
More Sentences
|
48 |
General |
be used up v.
|
tükenmek |
|
The money has not been used up.
Para tükenmedi.
More Sentences
|
49 |
General |
be a burden v.
|
yük olmak |
|
I am afraid I'll be a burden to you.
Ben sana bir yük olmaktan korkuyorum.
More Sentences
|
50 |
General |
be acquainted with v.
|
bilmek |
|
He is acquainted with the custom.
O, geleneği bilir.
More Sentences
|
51 |
General |
be proud of v.
|
ile iftihar etmek |
|
England is proud of her poets.
İngiltere şairleri ile iftihar etmektedir.
More Sentences
|
52 |
General |
be recovered from v.
|
iyileşmek |
|
The patient is recovering from his illness.
Hasta şu anda iyileşme sürecinde.
More Sentences
|
53 |
General |
be fortunate v.
|
şanslı olmak |
|
Tom said that he'd been fortunate.
Tom şanslı olduğunu söyledi.
More Sentences
|
54 |
General |
be itching to v.
|
can atmak |
|
Tom is itching to do that.
Tom bunu yapmak için can atıyor.
More Sentences
|
55 |
General |
be conscious of v.
|
farkında olmak |
|
We should be conscious of our shortcomings.
Eksikliklerimizin farkında olmalıyız.
More Sentences
|
56 |
General |
be kicked out v.
|
kovulmak |
|
Sami was kicked out of his dream house.
Sami hayalindeki evden kovuldu.
More Sentences
|
57 |
General |
be locked up v.
|
kilitlenmek |
|
Over 68 percent of Earth's freshwater is locked up in ice and glaciers; and another 30 percent is in groundwater.
Dünyanın tatlı suyunun %68'inden fazlası buzda ya da buzullarda kilitlidir; ve diğer %30'u yeraltı suyudur.
More Sentences
|
58 |
General |
be absent v.
|
bulunmamak |
|
Intonation is absent in his way of speaking.
Onun konuşma şeklinde tonlama bulunmamaktadır.
More Sentences
|
59 |
General |
be protected v.
|
korunmak |
|
This right must be protected at all costs.
Bu hak ne pahasına olursa olsun korunmalıdır.
More Sentences
|
60 |
General |
be encrypted v.
|
şifrelenmek |
|
This file is encrypted.
Bu dosya şifrelenmiş.
More Sentences
|
61 |
General |
be devalued v.
|
devalüe olmak |
|
The dollar was devalued against the Japanese currency from 360 yen to 308 yen.
Dolar Japon para birimi karşısında 360 Yenden 308 yene devalüe oldu.
More Sentences
|
62 |
General |
be called v.
|
denmek |
|
Lions and tigers are called big cats.
Aslan ve kaplanlara büyük kediler denir.
More Sentences
|
63 |
General |
be collected v.
|
toplanmak |
|
Data for this study was collected from 1.6 million adolescents across 146 countries.
Bu çalışma için veriler 146 ülkedeki 1,6 milyon ergenden toplanmıştır.
More Sentences
|
64 |
General |
be frightened v.
|
korkmak |
|
Tom was frightened and didn't want to be left alone.
Tom korkmuştu ve yalnız kalmak istemiyordu.
More Sentences
|
65 |
General |
be startled v.
|
irkilmek |
|
Tom was startled by the noise.
Tom gürültüden irkildi.
More Sentences
|
66 |
General |
be appointed to v.
|
atanmak |
|
I've been appointed to help you.
Size yardım etmek için atandım.
More Sentences
|
67 |
General |
be liked v.
|
beğenilmek |
|
I wanted to be liked.
Beğenilmek istemiştim.
More Sentences
|
68 |
General |
be detected v.
|
tespit edilmek |
|
In Japan, radioactive cesium was detected in baby formula.
Japonya'da bebek mamasında radyoaktif sezyum tespit edildi.
More Sentences
|
69 |
General |
be fined v.
|
ceza yemek |
|
I was fined thirty dollars for speeding.
Hız yaptığım için otuz dolar ceza yedim.
More Sentences
|
70 |
General |
be located v.
|
tespit edilmek |
|
The owner couldn't be located.
Sahibinin yeri tespit edilemedi.
More Sentences
|
71 |
General |
be easy to v.
|
kolay olmak |
|
I found the problem was easy to solve.
Sorunu çözmenin kolay olduğunu gördüm.
More Sentences
|
72 |
General |
be known v.
|
tanınmak |
|
That pianist is known for his technique.
O piyanist, tekniğiyle tanınıyor.
More Sentences
|
73 |
General |
be determined to v.
|
kararlı olmak |
|
Tom said that he was determined to do that.
Tom, bunu yapmaya kararlı olduğunu söyledi.
More Sentences
|
74 |
General |
be lazy v.
|
tembellik etmek |
|
Do not steal, do not lie, do not be lazy.
Çalmayın, yalan söylemeyin, tembellik etmeyin.
More Sentences
|
75 |
General |
be seen v.
|
görülmek |
|
You were seen leaving the bar with Tom.
Tom'la bardan çıkarken görülmüşsünüz.
More Sentences
|
76 |
General |
be hurt v.
|
incinmek |
|
Tom was hurt, but Mary wasn't.
Tom incinmişti ama Mary incinmemişti.
More Sentences
|
77 |
General |
be selfish v.
|
bencil olmak |
|
You need to stop being selfish.
Bencil olmayı durdurman gerekir.
More Sentences
|
78 |
General |
be involved v.
|
bulaşmak |
|
Fadil was involved in the drug trade.
Fadıl uyuşturucu ticaretine bulaştı.
More Sentences
|
79 |
General |
be jealous of v.
|
kıskanmak |
|
He was jealous of his wife.
Karısını kıskanıyordu.
More Sentences
|
|
80 |
General |
be used to v.
|
alışmak |
|
Tom is probably used to it by now.
Tom şimdiye kadar muhtemelen buna alıştı.
More Sentences
|
81 |
General |
be caught v.
|
avlanmak |
|
Mary was caught completely off guard.
Mary tamamen gafil avlandı.
More Sentences
|
82 |
General |
be enough v.
|
yetmek |
|
Will thirty dollars be enough?
Otuz dolar yetecek mi?
More Sentences
|
83 |
General |
be drunk v.
|
sarhoş olmak |
|
Do you think that Tom and Mary were drunk?
Tom ve Mary'nin sarhoş olduğunu mu düşünüyorsun?
More Sentences
|
84 |
General |
be overjoyed v.
|
çok sevinmek |
|
When they saw the star, they were overjoyed.
Onlar yıldızı görünce çok sevindiler.
More Sentences
|
85 |
General |
be v.
|
anlamına gelmek |
|
This is a reversal of the improvement seen during the first quarter.
Bu, ilk çeyrekte görülen iyileşmenin tersine döndüğü anlamına geliyor.
More Sentences
|
86 |
General |
be conscious of v.
|
bilincinde olmak |
|
We should be conscious of our shortcomings.
Eksikliklerimizin bilincinde olmalıyız.
More Sentences
|
87 |
General |
be available v.
|
müsait olmak |
|
I want discuss a topic with you if you are available.
Müsait olursanız sizinle bir konuyu tartışmak istiyorum.
More Sentences
|
88 |
General |
be surrounded v.
|
sarılmak |
|
Brown saw that he was surrounded.
Brown etrafının sarıldığını gördü.
More Sentences
|
89 |
General |
be exposed to v.
|
maruz kalmak |
|
The infant has been exposed to radioactive rays.
Bebek, radyoaktif ışınlara maruz kaldı.
More Sentences
|
90 |
General |
be mentioned v.
|
adı geçmek |
|
Abraham, Moses, and Jesus are mentioned in the Quran.
Kuran'da İbrahim, Musa ve İsa'nın adı geçer.
More Sentences
|
91 |
General |
be hurt v.
|
kırılmak |
|
I was hurt and upset.
Kırılmış ve üzülmüştüm.
More Sentences
|
92 |
General |
be anxious v.
|
endişelenmek |
|
She is anxious about his safety.
Onun güvenliği konusunda endişeli.
More Sentences
|
93 |
General |
be guilty v.
|
suçlu olmak |
|
What makes you think Tom is guilty?
Tom'un suçlu olduğunu düşündüren nedir?
More Sentences
|
94 |
General |
be hurt v.
|
canı yanmak |
|
No one will be hurt.
Kimsenin canı yanmayacak.
More Sentences
|
95 |
General |
be excluded v.
|
dışlanmak |
|
Others were excluded too, right?
Diğerleri de dışlandı, değil mi?
More Sentences
|
96 |
General |
be all ears v.
|
kulak kesilmek |
|
We were all ears.
Hepimiz kulak kesildik.
More Sentences
|
97 |
General |
be crowned v.
|
taç giymek |
|
Dozens of pop stars are crowned and uncrowned every few years.
Her birkaç yılda bir düzinelerce pop yıldızı taç giyer ve taç giymez.
More Sentences
|
98 |
General |
be liked v.
|
sevilmek |
|
Sami wanted to be liked.
Sami sevilmek istiyordu.
More Sentences
|
99 |
General |
be anxious v.
|
endişe etmek |
|
Being anxious to please her, I bought her a nice present.
Onu memnun etmekten endişe ettiğim için, ona güzel bir hediye aldım.
More Sentences
|
100 |
General |
be equal to v.
|
uygun olmak |
|
My boss doesn't think I am equal to the job.
Patronum benim işe uygun olduğumu düşünmüyor.
More Sentences
|
101 |
General |
be equivalent to v.
|
eşit olmak |
|
The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
More Sentences
|
102 |
General |
be pressed for v.
|
sıkışmak |
|
I am pressed for time.
Zamana sıkıştım.
More Sentences
|
103 |
General |
be concerned about v.
|
kaygılanmak |
|
I've been concerned about you.
Senin için kaygılandım.
More Sentences
|
104 |
General |
be humiliated v.
|
küçük düşürülmek |
|
I was humiliated in public.
Halkın içinde küçük düşürüldüm.
More Sentences
|
105 |
General |
be sufficient v.
|
yeterli olmak |
|
That would be sufficient.
Bu yeterli olur.
More Sentences
|
106 |
General |
be necessary v.
|
gerekmek |
|
It is necessary to obtain the sanction of the authorities to enter this building.
Bu binaya girmek için yetkililerin onayını almak gerekiyor.
More Sentences
|
107 |
General |
be discovered v.
|
keşfedilmek |
|
We've been discovered.
Keşfedildik.
More Sentences
|
108 |
General |
be taken ill v.
|
hasta olmak |
|
She was taken ill on holiday.
O, tatilde hasta oldu.
More Sentences
|
Common Usage |
|
109 |
Common Usage |
be formed v.
|
biçimlenmek |
|
110 |
Common Usage |
be filtered v.
|
süzülmek |
|
111 |
Common Usage |
be convulsed v.
|
kıvranmak |
|
112 |
Common Usage |
be abraded v.
|
aşınmak |
|
113 |
Common Usage |
be shocked v.
|
sarsılmak |
|
114 |
Common Usage |
be organized v.
|
örgütlenmek |
|
115 |
Common Usage |
be obliged to v.
|
mecbur olmak |
|
116 |
Common Usage |
be offended v.
|
küsmek |
|
117 |
Common Usage |
be angry v.
|
küsmek |
|
118 |
Common Usage |
be exempt from v.
|
-den muaf olmak |
|
General |
|
119 |
General |
the powers that be n.
|
büyükler |
|
120 |
General |
the first thing to be done n.
|
yapılması gereken ilk şey |
|
121 |
General |
be in a request n.
|
tutulmak |
|
122 |
General |
be much more the case n.
|
durum bundan ibaret |
|
123 |
General |
flat to be let n.
|
kiralık kat |
|
124 |
General |
place where labourers can be hired n.
|
ırgat pazarı |
|
125 |
General |
that has to be paid for n.
|
ücretli |
|
126 |
General |
information to be recorded n.
|
kaydedilmesi gereken bilgiler |
|
127 |
General |
an agreement that has yet to be notarized n.
|
noterden geçmemiş sözleşme |
|
128 |
General |
amount to be paid n.
|
ödenecek miktar |
|
129 |
General |
amount to be paid n.
|
ödenecek tutar |
|
130 |
General |
tests to be conducted n.
|
yapılacak testler |
|
131 |
General |
bride-to-be n.
|
gelin adayı |
|
132 |
General |
would-be n.
|
taslağı |
|
133 |
General |
obligatory measures (to be taken) n.
|
(alınması) zorunlu önlemler |
|
134 |
General |
mandatory measures (to be taken) n.
|
(alınması) zorunlu önlemler |
|
135 |
General |
measures that must be taken n.
|
alınması zorunlu önlemler |
|
136 |
General |
mandatory precautions (to be taken) n.
|
(alınması) zorunlu önlemler |
|
137 |
General |
compulsory precautions (to be taken) n.
|
(alınması) zorunlu önlemler |
|
138 |
General |
a situation to be ashamed of n.
|
utanılacak durum |
|
139 |
General |
low point (to be in something) n.
|
(bir işin) gelebileceği en berbat nokta |
|
140 |
General |
the point to be emphasized n.
|
üzerinde durulması gereken (nokta/husus vb.) |
|
141 |
General |
people waiting to be rescued n.
|
kurtarılmayı bekleyen vatandaşlar |
|
142 |
General |
want to be a teacher n.
|
öğretmen olmak istemek |
|
143 |
General |
husband to be n.
|
müstakbel koca |
|
144 |
General |
(one's card) be swallowed by atm machine n.
|
atm'nin kartı yutması |
|
145 |
General |
(the money) be stuck in atm machine n.
|
atm'ye para sıkışması |
|
146 |
General |
who wants to be a millionaire n.
|
kim milyoner olmak ister |
|
147 |
General |
husband-to-be n.
|
müstakbel eş |
|
148 |
General |
lesson to be drawn n.
|
çıkarılacak ders |
|
149 |
General |
the method to be applied n.
|
uygulanacak yöntem |
|
150 |
General |
be wanting v.
|
noksan olmak |
|
151 |
General |
be affiliated with v.
|
üye olmak |
|
152 |
General |
be in step with v.
|
adım uydurmak (başkalarına) |
|
153 |
General |
be in agreement v.
|
mutabık olmak |
|
154 |
General |
be taken by v.
|
hoşlanmak |
|
155 |
General |
be on somebody's wavelength v.
|
frekansları tutmak |
|
156 |
General |
be pressed for time v.
|
dara gelmek |
|
157 |
General |
be helpless v.
|
aciz olmak |
|
158 |
General |
be arranged v.
|
düzülmek |
|
159 |
General |
be fond of v.
|
bitmek |
|
160 |
General |
be in limbo v.
|
iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek |
|
161 |
General |
be in carey street v.
|
iflas etmek |
|
162 |
General |
be under discussion v.
|
görüşülmekte olmak |
|
163 |
General |
be offended v.
|
incinmek |
|
164 |
General |
be posted abroad v.
|
yabancı bir ülkeye iş için gönderilmek |
|
165 |
General |
be on something's trail v.
|
bir şeyi aramak |
|
166 |
General |
be a sufferer from v.
|
çekmek |
|
167 |
General |
be inserted v.
|
sokulmak |
|
168 |
General |
be overdrawn v.
|
hesabından fazla para çekmiş olmak |
|
169 |
General |
be distinguished v.
|
seçilmek |
|
170 |
General |
be caught short of v.
|
yanında yeterli miktarda olmamak |
|
171 |
General |
not to be able to believe one's eyes v.
|
gözlerine inanamamak |
|
172 |
General |
be impressed v.
|
hayran kalmak |
|
173 |
General |
be in the limelight v.
|
ilgi odağı olmak |
|
174 |
General |
be in a fright v.
|
korku içinde olmak |
|
175 |
General |
be of secondary importance v.
|
ikinci planda kalmak |
|
176 |
General |
be nonplussed v.
|
şaşkına dönmüş olmak |
|
177 |
General |
be sceptical of v.
|
şüphe etmek |
|
178 |
General |
be too big for one's boots v.
|
burnu havada olmak |
|
179 |
General |
be suspicious about v.
|
kuşku duymak |
|
180 |
General |
be of prime importance v.
|
çok önemli olmak |
|
181 |
General |
be lost in amazement v.
|
hayretler içinde kalmak |
|
182 |
General |
be tired of v.
|
kanıksamak |
|
183 |
General |
be in need of v.
|
muhtaç olmak |
|
184 |
General |
be in the minority v.
|
azınlıkta kalmak |
|
185 |
General |
be out of order v.
|
çalışmamak |
|
186 |
General |
be distressed by evil eye v.
|
nazar değmek |
|
187 |
General |
be a witness to v.
|
bir şeyin kanıtı olmak |
|
188 |
General |
be blunted v.
|
körleştirilmek |
|
189 |
General |
be insensitive to v.
|
hassas olmamak |
|
190 |
General |
be bunged up v.
|
tıkanmak |
|
191 |
General |
be convinced v.
|
kani olmak |
|
192 |
General |
be unemployed v.
|
boş oturmak |
|
193 |
General |
be on heat v.
|
kösnülmek |
|
194 |
General |
be sorry for v.
|
yerinmek |
|
195 |
General |
be outnumbered v.
|
az kalmak |
|
196 |
General |
be influential v.
|
etkili olmak |
|
197 |
General |
be beyond one's ken v.
|
birinin hiç bilmediği bir şey olmak |
|
198 |
General |
be out of one's mind v.
|
kafadan kontak olmak |
|
199 |
General |
be left open v.
|
açık kalmak |
|
200 |
General |
be overdue v.
|
vadesi geçmek |
|
201 |
General |
be raided v.
|
baskına uğramak |
|
202 |
General |
be eaten up with pride v.
|
kendini devaynasında görmek |
|
203 |
General |
be touched v.
|
etkilenmek |
|
204 |
General |
be of age v.
|
yaşı kemale ermek |
|
205 |
General |
be in with v.
|
ile arkadaş olmak |
|
206 |
General |
not to be able to get married v.
|
evde kalmak (evlenmemiş) |
|
207 |
General |
be taken in v.
|
dolaba girmek |
|
208 |
General |
be approved v.
|
olur almak |
|
209 |
General |
be adequate v.
|
ihtiyacı karşılamak |
|
210 |
General |
be confused v.
|
allak bullak olmak |
|
211 |
General |
be hand in glove v.
|
canciğer olmak |
|
212 |
General |
be caught unawares v.
|
gafil avlanmak |
|
213 |
General |
be excluded v.
|
hariç olmak |
|
214 |
General |
be dislocated v.
|
kemik çıkmak (kemik) |
|
215 |
General |
be dressed v.
|
yontulmak |
|
216 |
General |
be loath to do something v.
|
bir şeyi yapmaktan çekinmek |
|
217 |
General |
be ruined v.
|
hayatı kaymak |
|
218 |
General |
be loosed v.
|
boşanmak |
|
219 |
General |
be on edge v.
|
sinirleri gergin olmak |
|
220 |
General |
be willing to pay v.
|
gözden çıkarmak |
|
221 |
General |
be utterly inconceivable v.
|
akla hayale sığmamak |
|
222 |
General |
be unable to v.
|
aciz olmak |
|
223 |
General |
be on call v.
|
nöbete kalmak |
|
224 |
General |
be parallel with v.
|
benzemek |
|
225 |
General |
be an instrument v.
|
alet olmak |
|
226 |
General |
be affected by the evil eye v.
|
nazar değmek |
|
227 |
General |
be beyond a shadow of a doubt v.
|
zerre kadar şüphe kalmamak |
|
228 |
General |
be taken with fear v.
|
korkuya kapılmak |
|
229 |
General |
be unable to slow down v.
|
hızını alamamak |
|
230 |
General |
be revealed v.
|
açığa kavuşmak |
|
231 |
General |
be uncertain v.
|
kararsız olmak |
|
232 |
General |
be alive with v.
|
dolu olmak |
|
233 |
General |
be at a standstill v.
|
durmuş vaziyette olmak |
|
234 |
General |
be down in the mouth v.
|
kan ağlamak |
|
235 |
General |
be bonded at the heart v.
|
yürekten bağlı olmak |
|
236 |
General |
be someone's due v.
|
birinin hakkı olmak |
|
237 |
General |
be in straits v.
|
sıkıntıda olmak |
|
238 |
General |
be altered v.
|
değiştirilmek |
|
239 |
General |
be furious with somebody at something v.
|
öfkelenmek |
|
240 |
General |
be quite something v.
|
olağanüstü bir şey olmak |
|
241 |
General |
be possessed with v.
|
tutkusuyla yanıp tutuşmak |
|
242 |
General |
be very pleased to v.
|
çok memnun olmak |
|
243 |
General |
be surrounded by v.
|
içinde yüzmek |
|
244 |
General |
pretend to be a poet v.
|
şairlik taslamak |
|
245 |
General |
be picked v.
|
toplanmak |
|
246 |
General |
be liable to v.
|
maruz kalmak |
|
247 |
General |
be a member of a religious order v.
|
tarikata bağlı olmak |
|
248 |
General |
be in demand v.
|
revaçta olmak |
|
249 |
General |
be more royalist than the king v.
|
kraldan çok kralcı olmak |
|
250 |
General |
be a dab hand v.
|
erbabı olmak |
|
251 |
General |
be on the road v.
|
yola çıkmış olmak |
|
252 |
General |
be tested v.
|
denenmek |
|
253 |
General |
be recognizant of v.
|
tanımak |
|
254 |
General |
be unaware of v.
|
habersiz olmak |
|
255 |
General |
be roasted v.
|
pişmek |
|
256 |
General |
be in print v.
|
kitap yayımcısında mevcut olmak |
|
257 |
General |
be in doubt about v.
|
şüphelenmek |
|
258 |
General |
be in great demand v.
|
kapanın elinde kalmak |
|
259 |
General |
be snapped up v.
|
kapış kapış gitmek |
|
260 |
General |
be blasted v.
|
tahrip edilmek |
|
261 |
General |
be blindsided v.
|
gafil avlanmak |
|
262 |
General |
be pleased with v.
|
-den memnun olmak |
|
263 |
General |
be about again v.
|
kalkmak |
|
264 |
General |
be supposed to v.
|
zannedilmek |
|
265 |
General |
be at a crossroads v.
|
dönüm noktasına gelmek |
|
266 |
General |
be carousing v.
|
alem yapmak |
|
267 |
General |
be added v.
|
katılmak |
|
268 |
General |
be spoiling for v.
|
istemek |
|
269 |
General |
be thrown back on one's own resources v.
|
yalnızca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak |
|
270 |
General |
be oblivious of v.
|
unutmak |
|
271 |
General |
be under age v.
|
yaşı küçük olmak |
|
272 |
General |
be the subject of gossip v.
|
söz olmak |
|
273 |
General |
be in receipt of v.
|
makbuzunu almak |
|
274 |
General |
be set up v.
|
dikilmek |
|
275 |
General |
be sparing of v.
|
tutumlu olmak |
|
276 |
General |
be due v.
|
bebeğin doğumunu beklenmek |
|
277 |
General |
be interrupted v.
|
sekteye uğramak |
|
278 |
General |
be at bay v.
|
çok zor bir durumda olmak |
|
279 |
General |
be in with v.
|
gözüne girmiş olmak |
|
280 |
General |
be wise to v.
|
bilmek |
|
281 |
General |
be familiar to v.
|
aşina olmak |
|
282 |
General |
be dumbfounded v.
|
küçük dilini yutmak |
|
283 |
General |
be overcritical v.
|
adam beğenmemek |
|
284 |
General |
be ranging to the v.
|
uzanmak |
|
285 |
General |
be sickened with v.
|
usanmak |
|
286 |
General |
be exempt from v.
|
muaf olmak |
|
287 |
General |
be cognizant of v.
|
bilmek |
|
288 |
General |
be formed v.
|
teşekkül etmek |
|
289 |
General |
be anxious about v.
|
korkmak |
|
290 |
General |
be disturbed v.
|
huylanmak |
|
291 |
General |
be free of v.
|
çıkmış olmak (bir yerden) |
|
292 |
General |
prove to be true v.
|
aslı çıkmak |
|
293 |
General |
not to be advisable v.
|
akıl karı bir iş olmamak |
|
294 |
General |
be posterior to v.
|
sonra gelmek |
|
295 |
General |
be overcome by v.
|
tarafından mağlup olmak |
|
296 |
General |
be honoured v.
|
müşerref olmak |
|
297 |
General |
be short on v.
|
kısa gelmek (bir giysi) |
|
298 |
General |
be remembered v.
|
anımsanmak |
|
299 |
General |
be aware of v.
|
duymak |
|
300 |
General |
be due v.
|
belirli bir zamanda olması gerekmek |
|
301 |
General |
be under the governance of v.
|
denetiminde olmak |
|
302 |
General |
be acquainted with something v.
|
bilmek |
|
303 |
General |
be far apart v.
|
arada dağlar kadar fark olmak |
|
304 |
General |
be dwelled on v.
|
bir konuya takılıp kalmak |
|
305 |
General |
be entrusted with something v.
|
bir şeyle görevli olmak |
|
306 |
General |
be lost in conversation v.
|
lafa dalmak |
|
307 |
General |
be ashamed v.
|
ar etmek |
|
308 |
General |
be conceited v.
|
kibirlenmek |
|
309 |
General |
be scared v.
|
ürkmek |
|
310 |
General |
be disabled v.
|
devre dışı kalmak |
|
311 |
General |
(an amnesty) to be granted v.
|
af çıkmak |
|
312 |
General |
be suspended v.
|
kapanmak |
|
313 |
General |
be at a standstill v.
|
kesilmek |
|
314 |
General |
be on overtime v.
|
fazla mesai yapmak |
|
315 |
General |
be a thing of the past v.
|
tarih olmak |
|
316 |
General |
be nauseous v.
|
midesi bulanmak |
|
317 |
General |
be idle v.
|
atıl kalmak |
|
318 |
General |
be billeted v.
|
konaklamak |
|
319 |
General |
be in flames v.
|
harlamak |
|
320 |
General |
be in good taste v.
|
yakışık almak |
|
321 |
General |
be up to date v.
|
gündemi takip etmek |
|
322 |
General |
be out on the town v.
|
şehirde yiyip içip eğlenmek |
|
323 |
General |
be in carey street v.
|
batmak |
|
324 |
General |
be put under the command v.
|
buyruğu altına girmek |
|
325 |
General |
be convenient v.
|
elvermek |
|
326 |
General |
be in need of v.
|
gereksemek |
|
327 |
General |
be lined v.
|
sıra olmak |
|
328 |
General |
be bored to death v.
|
sıkıntıdan patlamak |
|
329 |
General |
be in the death agony v.
|
can çekişmek |
|
330 |
General |
cause to be v.
|
neden olmak |
|
331 |
General |
be history v.
|
mazi olmak |
|
332 |
General |
be cheated v.
|
kazıklanmak |
|
333 |
General |
be here to stay v.
|
kalıcı olmak |
|
334 |
General |
be very cold v.
|
kıkırdamak |
|
335 |
General |
be equipped v.
|
mücehhez olmak |
|
336 |
General |
be mildewed v.
|
küflenmek |
|
337 |
General |
be all right v.
|
fena olmamak |
|
338 |
General |
be caught short v.
|
sıkışmak |
|
339 |
General |
be on familiar terms v.
|
içlidışlı olmak |
|
340 |
General |
be daunted v.
|
gözü korkmak |
|
341 |
General |
be commented v.
|
açıklanmak |
|
342 |
General |
be covered with perspiration v.
|
tere batmak |
|
343 |
General |
be tolerant v.
|
anlayış göstermek |
|
344 |
General |
be within earshot v.
|
duyabilmek |
|
345 |
General |
be jumped v.
|
atlanmak |
|
346 |
General |
be stuck in an elevator v.
|
asansörde kalmak |
|
347 |
General |
be sensed v.
|
duyulmak |
|
348 |
General |
be careless v.
|
gafillik etmek |
|
349 |
General |
be as good as one's promise v.
|
sözünü yerine getirmek |
|
350 |
General |
be in two minds v.
|
bocalamak |
|
351 |
General |
be green v.
|
ağzı süt kokmak |
|
352 |
General |
be in juxtaposition v.
|
yanyana bulunmak |
|
353 |
General |
be like a fish out of water v.
|
sudan çıkmış balığa dönmek |
|
354 |
General |
be fired v.
|
defteri dürülmek |
|
355 |
General |
be discharged v.
|
deşarj olmak |
|
356 |
General |
be minting it v.
|
çok kısa bir sürede büyük paralar kazanmak |
|
357 |
General |
be broken into small pieces v.
|
ufalanmak |
|
358 |
General |
be matted v.
|
hasırlanmak |
|
359 |
General |
be in the lead v.
|
başta gelmek |
|
360 |
General |
be out of print v.
|
kitabın baskısı tükenmiş olmak |
|
361 |
General |
be attracted v.
|
hoşlanmak |
|
362 |
General |
be receptive v.
|
açık olmak |
|
363 |
General |
be in v.
|
çıkmak (mevsimi geldiği için sebze/meyve) |
|
364 |
General |
be taken unawares v.
|
boş bulunmak |
|
365 |
General |
be possible v.
|
muhtemel olmak |
|
366 |
General |
be spoken about v.
|
konuşulmak |
|
367 |
General |
be out v.
|
uygun sayılmamak |
|
368 |
General |
be trapped v.
|
tongaya basmak |
|
369 |
General |
be accordant with v.
|
ile uyumlu olmak |
|
370 |
General |
not to be enough v.
|
eksik olmak |
|
371 |
General |
be careless v.
|
gaflet göstermek |
|
372 |
General |
be pinched for time v.
|
sıkışmak |
|
373 |
General |
be sensible of v.
|
sezmek |
|
374 |
General |
be in rags v.
|
birinin giysileri yırtık pırtık olmak |
|
375 |
General |
be untiring v.
|
yorulmak nedir bilmemek |
|
376 |
General |
be exhausted v.
|
iflahı kesilmek |
|
377 |
General |
be squeezed v.
|
sıkılmak |
|
378 |
General |
be physically sound and strong v.
|
eli ayağı tutmak |
|
379 |
General |
be inured v.
|
kanıksamak |
|
380 |
General |
be suffered v.
|
mağdur olmak |
|
381 |
General |
be very jealous v.
|
sağ gözünü sol gözünden sakınmak |
|
382 |
General |
be careless v.
|
gaflete düşmek |
|
383 |
General |
be in league with v.
|
müttefiki olmak |
|
384 |
General |
be defective v.
|
ayıplı çıkmak |
|
385 |
General |
be put v.
|
koyulmak |
|
386 |
General |
be lowered v.
|
mayna olmak |
|
387 |
General |
be solved v.
|
hallolmak |
|
388 |
General |
be fagged out v.
|
turşu gibi olmak |
|
389 |
General |
be concerned with v.
|
alakadar olmak |
|
390 |
General |
be shackled by v.
|
tutsağı olmak |
|
391 |
General |
be shocked v.
|
kanı donmak |
|
392 |
General |
be in high spirits v.
|
neşesi yerinde olmak |
|
393 |
General |
be out v.
|
açmak (çiçek/yaprak) |
|
394 |
General |
be unable to escape from one's fate v.
|
kaderinden kaçamamak |
|
395 |
General |
be loaded v.
|
sarhoş olmak |
|
396 |
General |
be studded with v.
|
çok bulunmak (bir şey) |
|
397 |
General |
be out of breath v.
|
nefesi kesilmek |
|
398 |
General |
be comforted v.
|
avunmak |
|
399 |
General |
be destroyed v.
|
yıktırılmak |
|
400 |
General |
be petrified with astonishment v.
|
donup kalmak |
|
401 |
General |
be forgiven v.
|
affolunmak |
|
402 |
General |
be tied to v.
|
bağlı olmak |
|
403 |
General |
be rude v.
|
terbiyesini bozmak |
|
404 |
General |
be in rapport with v.
|
anlaşmak |
|
405 |
General |
be good at v.
|
belirli bir şeyi iyi yapmak |
|
406 |
General |
be relegated v.
|
küme düşürülmek |
|
407 |
General |
be hopping mad v.
|
sinirinden kudurmak |
|
408 |
General |
be exhausted v.
|
cansız düşmek |
|
409 |
General |
be reduced v.
|
küçülmek |
|
410 |
General |
be destroyed v.
|
ortadan kalkmak |
|
411 |
General |
be expecting v.
|
gebe olmak |
|
412 |
General |
be in two minds about v.
|
birşey hakkında kesin bir karara varamamak |
|
413 |
General |
be skilled in v.
|
bir işin ustası olmak |
|
414 |
General |
be full of life v.
|
yerinde duramamak |
|
415 |
General |
be sad v.
|
mutsuz olmak |
|
416 |
General |
be uncovered v.
|
deşifre olmak |
|
417 |
General |
be offended v.
|
ağrınmak |
|
418 |
General |
be let into v.
|
(bir yere) sokulmak/alınmak |
|
419 |
General |
be ready to burst with anger v.
|
hırsından çatlamak |
|
420 |
General |
be led to v.
|
sürüklenmek |
|
421 |
General |
be leery of v.
|
çekinmek |
|
422 |
General |
be about something v.
|
bir şeyle meşgul olmak |
|
423 |
General |
be beset by/with v.
|
istila etmek |
|
424 |
General |
be worn away v.
|
aşınmak |
|
425 |
General |
be pleasing to the eye v.
|
göze hitap etmek |
|
426 |
General |
be assailed with doubts v.
|
kuşkular içinde olmak |
|
427 |
General |
be in the dumps v.
|
üzgün olmak |
|
428 |
General |
allow oneself be led by the nose v.
|
sakalı ele vermek |
|
429 |
General |
be effective v.
|
etkisi olmak |
|
430 |
General |
be twisted v.
|
bükülmek |
|
431 |
General |
be pertinent to v.
|
ile ilgili olmak |
|
432 |
General |
be hungry and homeless v.
|
aç açık kalmak |
|
433 |
General |
be beyond belief v.
|
inanılmaz olmak |
|
434 |
General |
be smitten v.
|
darbe almak |
|
435 |
General |
be utilized v.
|
değerlendirilmek |
|
436 |
General |
be marooned on v.
|
mahsur kalmak |
|
437 |
General |
be over v.
|
tamam olmak |
|
438 |
General |
be out of character v.
|
(bir davranış için) birinin her zamanki davranışlarına uymamak |
|
439 |
General |
be stabilized v.
|
sabitleştirilmek |
|
440 |
General |
be torn between two choices v.
|
iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek |
|
441 |
General |
be off the agenda v.
|
gündemden düşmek |
|
442 |
General |
be petrified v.
|
kanı donmak |
|
443 |
General |
be acceptable v.
|
makul olmak (fiyat) |
|
444 |
General |
be tantamount to v.
|
eşit olmak |
|
445 |
General |
be of concern v.
|
mevzu bahis olmak |
|
446 |
General |
be where everybody passes by v.
|
ayak altında kalmak |
|
447 |
General |
be taken into account v.
|
sayılmak |
|
448 |
General |
be at war v.
|
savaş halinde olmak |
|
449 |
General |
be grieved v.
|
kahrolmak |
|
450 |
General |
be the master of one's own destiny v.
|
kendi kaderini tayin etmek |
|
451 |
General |
be too tired to go on v.
|
şişmek |
|
452 |
General |
be surrounded by v.
|
etrafı çevrili olmak |
|
453 |
General |
be commissioned v.
|
memur olmak |
|
454 |
General |
be under attack v.
|
saldırılara maruz kalmak |
|
455 |
General |
require to be v.
|
gerektirmek |
|
456 |
General |
be in the limelight v.
|
dikkatleri üzerine çekmek |
|
457 |
General |
be under house arrest v.
|
göz hapsi altında olmak |
|
458 |
General |
be no longer necessary v.
|
mahal kalmamak |
|
459 |
General |
be shot through with v.
|
bir şeyde bir öğe yer yer bulunmak |
|
460 |
General |
be destitute of v.
|
mahrum kalmak |
|
461 |
General |
be keen on v.
|
meraklı olmak |
|
462 |
General |
be in sight v.
|
gözle seçilmek |
|
463 |
General |
be in straitened circumstances v.
|
darlık içinde olmak |
|
464 |
General |
be indisputable v.
|
akan sular durmak |
|
465 |
General |
be scattered v.
|
saçılmak |
|
466 |
General |
be put upon v.
|
ezilmek |
|
467 |
General |
be at a loss for words v.
|
söyleyecek söz bulamamak |
|
468 |
General |
be smitten with v.
|
birdenbire (bir hisse) kapılmak |
|
469 |
General |
be sewn v.
|
dikilmek |
|
470 |
General |
be declaratory of v.
|
beyan etmek |
|
471 |
General |
be able to understand v.
|
aklı ermek |
|
472 |
General |
be embarrassed v.
|
bozum olmak |
|
473 |
General |
be at one's wits end v.
|
eli ayağı dolaşmak |
|
474 |
General |
be too clever by half v.
|
zekasına çok güvenmek |
|
475 |
General |
be sceptical of v.
|
kuşku duymak |
|
476 |
General |
be sick to death of v.
|
illallah demek |
|
477 |
General |
be within one's means v.
|
harcı olmak |
|
478 |
General |
be pissed off v.
|
sinirinden kudurmak |
|
479 |
General |
be hot v.
|
yanmak |
|
480 |
General |
be abroad v.
|
artık sır olmaktan çıkmış olmak |
|
481 |
General |
be cut up v.
|
sarsılmak |
|
482 |
General |
be within someone's grasp v.
|
birinin kavrayışı içinde olmak |
|
483 |
General |
be bound up with v.
|
bağlı olmak |
|
484 |
General |
be skeptical about v.
|
kuşku duymak |
|
485 |
General |
be tied to v.
|
tabi olmak |
|
486 |
General |
be blockaded v.
|
ablukaya alınmak |
|
487 |
General |
be up v.
|
yataktan kalkmış olmak |
|
488 |
General |
be hopeful v.
|
ümitlenmek |
|
489 |
General |
be in progress v.
|
sürmek |
|
490 |
General |
be solidly for v.
|
tamamen aynı görüşte olmak |
|
491 |
General |
be in the clear v.
|
izin vermek |
|
492 |
General |
be stumped v.
|
şaşkına dönmek |
|
493 |
General |
be so blinded by anger v.
|
gözü kararmak |
|
494 |
General |
be out of luck v.
|
şansı olmamak |
|
495 |
General |
be steamed up v.
|
sinirlenmek |
|
496 |
General |
be set v.
|
hazır olmak |
|
497 |
General |
be avenged v.
|
öç almak |
|
498 |
General |
be smashed to smithereens v.
|
tuzla buz olmak |
|
499 |
General |
be in demand v.
|
istenmek |
|
500 |
General |
be at loggerheads with v.
|
ile ihtilafa düşmüş olmak |
|