|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
kötü bir şey olacağını sezme |
foreboding n.
|
|
2 |
Common Usage |
yumuşak bir maddeden yapılmış koruyucu şey |
pad n.
|
|
3 |
Common Usage |
(elinde) (bir şey) tutmak |
hold v.
|
|
4 |
Common Usage |
(birine bir şey) ısmarlamak |
buy v.
|
|
General |
|
5 |
General |
kahveye benzer bir şey |
coffee of a kind n.
|
|
6 |
General |
hızlı bir şekilde dönen şey |
whirlabout n.
|
|
7 |
General |
birinin bir şey hakkındaki düşünceleri |
feedback n.
|
|
|
8 |
General |
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf |
mouthpiece n.
|
|
9 |
General |
içine bir şey konulan nesne |
holder n.
|
|
10 |
General |
geçici olan bir şey |
sandburg n.
|
|
11 |
General |
kötü bir şey yapma |
perpetration n.
|
|
12 |
General |
barış sembolü olarak kullanılan herhangi bir şey |
olive branch n.
|
|
13 |
General |
şaşırtıcı bir şey |
a new one on me n.
|
|
14 |
General |
kaygılanacak bir şey |
a matter of concern n.
|
|
15 |
General |
teşvik eden bir şey |
spur n.
|
|
16 |
General |
aşırı derecede yapılan bir şey |
spree n.
|
|
17 |
General |
içinde bir şey saklanabilen kap |
holder n.
|
|
18 |
General |
iğrenç bir şey |
abomination n.
|
|
19 |
General |
bir sözcüğün çağrıştırdığı şey |
connotation n.
|
|
20 |
General |
zorlayan şey (bir kimsenin takatını/sabrını vb'ni) |
tax n.
|
|
21 |
General |
öyle bir şey |
something of the kind n.
|
|
22 |
General |
olmuş bitmiş bir şey |
an accomplished fact n.
|
|
23 |
General |
bir araba dolusu şey |
cartload n.
|
|
24 |
General |
içine bir şey geçirilen delik |
socket n.
|
|
25 |
General |
saman alevi gibi bir şey |
flash in the pan n.
|
|
26 |
General |
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey |
vade mecum n.
|
|
27 |
General |
emeklilik sigortası gibi işçiye ücreti dışında sağlanan herhangi bir şey |
fringe benefit n.
|
|
|
28 |
General |
karmakarışık bir sürü (şey) |
welter n.
|
|
29 |
General |
tek bir şey düşünme |
single mindedness n.
|
|
30 |
General |
5 kuruş bir şey |
a matter of 5 cents n.
|
|
31 |
General |
sırtı çukur olan herhangi bir şey |
saddleback n.
|
|
32 |
General |
vaktiyle işe yarayan fakat şimdi dert olan bir şey |
white elephant n.
|
|
33 |
General |
vesika arkasına bir şey yazma |
endorsing n.
|
|
34 |
General |
birine birdenbire moral veren bir şey |
a shot in the arm n.
|
|
35 |
General |
insanların bir şey beklemek üzere oluşturduğu sıra |
queue n.
|
|
36 |
General |
kendine bir şey yapma izni verme |
indulgence n.
|
|
37 |
General |
kendini bir şey sanan |
smart al·eck n.
|
|
38 |
General |
kendini bir şey zanneden kimse |
smart aleck n.
|
|
39 |
General |
ezilmiş meyveye benzeyen bir şey |
pulp n.
|
|
40 |
General |
sıradan bir şey |
commonplace n.
|
|
41 |
General |
bir şey yapmayı çok isteme |
the urge to n.
|
|
42 |
General |
yapılmış bir şey |
act n.
|
|
43 |
General |
sahte bir şey |
fake n.
|
|
44 |
General |
başka bir yere yerleştirilen kimse/şey |
transplant n.
|
|
45 |
General |
belli belirsiz bir şey |
suggestion n.
|
|
46 |
General |
bir başka şeyden gelişerek büyüyen şey |
outgrowth n.
|
|
47 |
General |
bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey |
means n.
|
|
48 |
General |
olumsuz bir şey ima eden söz |
innuendo n.
|
|
49 |
General |
bir kimseyle gönderilen şey |
safety deposit n.
|
|
50 |
General |
belli belirsiz bir şey |
wisp n.
|
|
51 |
General |
tahmininde bulunma (gelecekte bir şey olacağı) |
prognostication n.
|
|
52 |
General |
yelpaze biçimindeki herhangi bir şey |
fan n.
|
|
53 |
General |
araya bir şey sokma |
interpolation n.
|
|
54 |
General |
mükemmel bir şey |
a bit of all right n.
|
|
55 |
General |
milyoner gibi bir şey |
a kind of millionaire n.
|
|
56 |
General |
vesika arkasına bir şey yazan |
endorsor n.
|
|
57 |
General |
kötü bir şey olacağını önceden hissedebilme |
forebodingness n.
|
|
58 |
General |
insanların buluşmayı veya bir şey kurmayı kararlaştırdıkları herhangi bir yer |
venue n.
|
|
59 |
General |
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey |
substitute n.
|
|
60 |
General |
artık sahibinin işine yaramayan bir şey |
white elephant n.
|
|
61 |
General |
sinir bozucu ufak bir şey |
pinprick n.
|
|
62 |
General |
bir neslin kendisinden sonra gelen nesle bıraktığı şey |
heritage n.
|
|
63 |
General |
çok kolay bir şey |
a piece of cake n.
|
|
64 |
General |
eleyen bir kişi veya şey |
eliminator n.
|
|
65 |
General |
tabii bir şey |
matter of course n.
|
|
66 |
General |
resmen kabul edilmemiş fakat fiilen olmuş bir şey |
virtual n.
|
|
67 |
General |
antik çağlardan kalma bir şey |
antiquity n.
|
|
|
68 |
General |
bir şeyi inişe geçiren kişi ya da şey |
lander n.
|
|
69 |
General |
bir araya getirilmiş şey |
aggregate n.
|
|
70 |
General |
yapacak bir şey yok |
nothing to do n.
|
|
71 |
General |
kendini bir şey sanan tip |
squirt n.
|
|
72 |
General |
yaşanan iyi bir şey |
gest n.
|
|
73 |
General |
ıstırabı yok eden herhangi bir şey |
nepenthe n.
|
|
74 |
General |
mutfak eşyası gibi markette satılan ama yiyecek olmayan her bir şey |
nonfood n.
|
|
75 |
General |
kendini bir şey sanma |
pomposity n.
|
|
76 |
General |
bir kişinin en iyi yaptığı şey |
forte n.
|
|
77 |
General |
her-şey bir milyoncu |
99 cent store n.
|
|
78 |
General |
takip etmede kullanılan herhangi bir şey |
follow-up n.
|
|
79 |
General |
her-şey bir milyoncu |
dollar store n.
|
|
80 |
General |
her-şey bir milyoncu |
dollar outlet n.
|
|
81 |
General |
gerçekleşmesi imkansız bir şey |
will-o-the-wisp n.
|
|
82 |
General |
bir kimseyi ilgilendiren şey |
concern n.
|
|
83 |
General |
-e yakın bir şey |
approximation n.
|
|
84 |
General |
yapılacak bir şey yok |
nothing to do n.
|
|
85 |
General |
bir şey için ayrılmış para |
a put away n.
|
|
86 |
General |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
tiff n.
|
|
87 |
General |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
bickering n.
|
|
88 |
General |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
squabble n.
|
|
89 |
General |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
spat n.
|
|
90 |
General |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
fuss n.
|
|
91 |
General |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
bicker n.
|
|
92 |
General |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
pettifoggery n.
|
|
93 |
General |
yatıştıran bir şey |
alleviant n.
|
|
94 |
General |
her şey bir milyoncu |
variety store n.
|
|
95 |
General |
her şey bir milyoncu |
price-point retailer n.
|
|
96 |
General |
bir konu için ilk yapılan ya da ilk söylenen şey |
first mentioned n.
|
|
97 |
General |
korkutucu bir şey olmaktan çıkarma |
de-demonising n.
|
|
98 |
General |
farklı malzemeleri bir araya getirip yeni bir şey ortaya çıkaran kimse |
bricoleur n.
|
|
99 |
General |
bir şey oluşturan şey |
thinghood n.
|
|
100 |
General |
her şey bir milyoncu |
variety store n.
|
|
101 |
General |
her-şey bir milyoncu |
variety store n.
|
|
102 |
General |
her-şey bir milyoncu |
pound shop n.
|
|
103 |
General |
her-şey bir milyoncu |
dollar store n.
|
|
104 |
General |
(bir konu hakkında) aksi olabilecek şey, dikkat edilmesi gereken nokta |
caveat n.
|
|
105 |
General |
bir kerede her şey |
everything at once n.
|
|
106 |
General |
(çek defteri gibi) kopya olarak başka bir şeye karşılık gelen herhangi bir şey |
tally n.
|
|
107 |
General |
değerli, yüksek fiyatlı herhangi bir şey |
taonga [new zeland] n.
|
|
108 |
General |
hediye olarak alınıp bir başkasına verilen şey |
regift n.
|
|
109 |
General |
birine bir şey karşılığında yapılan iyilik |
backscratch n.
|
|
110 |
General |
değerli bir nesne veya şahsın yerine gizlice konan şey |
changeling [obsolete] n.
|
|
111 |
General |
sürpriz bir şekilde ele geçen şey |
nap-taking n.
|
|
112 |
General |
bir şeyi taşımayan şey |
noncarrier n.
|
|
113 |
General |
kolye gibi birbirine zincirleme bağlanmış bir dizi benzer şey |
necklace n.
|
|
114 |
General |
bir yere yeni gelen veya varan şey |
newcome n.
|
|
115 |
General |
büyük bir ün ya da seçkinlik yolunda ilerleyen şey |
newcomer n.
|
|
116 |
General |
bir sonra gelen şey |
next n.
|
|
117 |
General |
bir şey için teşekkür eden kimse |
thanksgiver n.
|
|
118 |
General |
hepsi belirli bir mesele veya iş ile bağlantılı olan şey |
the whole concern n.
|
|
119 |
General |
bir hareketi, fikri veya gelişmeyi yayan şey |
tinder n.
|
|
120 |
General |
ürünlerin tepesine bir şey ekleyen işçi |
topper n.
|
|
121 |
General |
işkence, sıkıntı veya acı veren herhangi bir şey |
tormentry n.
|
|
122 |
General |
küçük bir kuleye benzeyen şey |
tourelle n.
|
|
123 |
General |
herhangi bir kategoride sınıflandırılamayan kimse/şey |
transcendent n.
|
|
124 |
General |
belirli bir çizgiye göre sabit konuma sahip olan şey |
liner n.
|
|
125 |
General |
küçük bir şey |
a little something n.
|
|
126 |
General |
bir şeyin durumunu değiştiren şey |
alterant n.
|
|
127 |
General |
avantaj olarak kullanılacak bir şey |
an ace up your sleeve n.
|
|
128 |
General |
ikincil ancak kendi özgü bir özelliği olan şey |
edge n.
|
|
129 |
General |
(bir şeyin) kaynağı olan şey |
ancestor n.
|
|
130 |
General |
başka bir eylemden önce yapılan şey |
antefact n.
|
|
131 |
General |
belirli bir kişi, nesne ya da makam ile yakından ilişkili olan şey |
attribute n.
|
|
132 |
General |
her bir kişi/şey |
each and every one n.
|
|
133 |
General |
bir şey tamamlandıktan sonra yapılan eleştirel analiz |
autopsy n.
|
|
134 |
General |
bir eylemin beklenen sonucu olarak kazanılan şey |
effect [obsolete] n.
|
|
135 |
General |
(bir yerin etrafını) çeviren şey |
enclosure n.
|
|
136 |
General |
(bir şeyin) altında çıkıntı yapmış şey |
underlap n.
|
|
137 |
General |
(bir şeyin) altından dışarı çıkmış şey |
underlap n.
|
|
138 |
General |
(bir şeyin) altından fışkırmış şey |
underlap n.
|
|
139 |
General |
(maddi olmayan bir şey) temel |
underpinning n.
|
|
140 |
General |
(katlanmış bir şeyi) açan şey |
unfolder n.
|
|
141 |
General |
yılda bir kez olan şey |
yearlies n.
|
|
142 |
General |
bir kimseye hitap eden şey |
bag n.
|
|
143 |
General |
bir kimsenin sevdiği veya iyi yaptığı şey |
bag n.
|
|
144 |
General |
kayarak hareket eden bir şey |
scooter n.
|
|
145 |
General |
hakkında pek bir şey bilinmeyen kimse |
unknown quantity n.
|
|
146 |
General |
(biri veya bir şey hakkında) son karar |
epitaph n.
|
|
147 |
General |
yatağa bir şey yerleştiren kimse |
bedder n.
|
|
148 |
General |
dört bir yandan sıkıştıran şey |
besetter n.
|
|
149 |
General |
bir şeyi serpen kimse veya şey |
besprinkler n.
|
|
150 |
General |
bir şey veya yere ait kimse |
child n.
|
|
151 |
General |
cümlenin veya konuşmanın önceki kısmında belirtilen bir şey |
jobbie n.
|
|
152 |
General |
gülünç bir şekilde dandik şey |
joke n.
|
|
153 |
General |
üzerine bir şey kurulu toprak parçası |
land site n.
|
|
154 |
General |
üzerine bir şey kurulması planlanan toprak parçası |
land site n.
|
|
155 |
General |
kötü bir amacı gizleyen şey |
visor n.
|
|
156 |
General |
kötü bir amacı gizleyen şey |
vizor n.
|
|
157 |
General |
(sembolik bir yolculukta) yol gösteren şey |
waypost n.
|
|
158 |
General |
havadaki bir şey nedeniyle büzüşme |
blastment n.
|
|
159 |
General |
eylemde bulunmak veya bir şey üretmek için gerekli teçhizat |
material n.
|
|
160 |
General |
içinden yeni bir şey türeyen, oluşan veya gelişen şey |
matrix n.
|
|
161 |
General |
geçmişi veya herhangi bir şeye dayalı olmayıp tamamen yeni yapılmış şey |
whole cloth n.
|
|
162 |
General |
bir şeyi açığa vuran şey |
manifester n.
|
|
163 |
General |
hava durumunu önceden haber veren bir şey |
weatherwiser n.
|
|
164 |
General |
rehin olarak verilen veya bırakılan bir kimse veya şey |
wed [dialect] [uk] n.
|
|
165 |
General |
bir şey yapma fırsatı |
whack n.
|
|
166 |
General |
bir şey yapma girişimi |
whack n.
|
|
167 |
General |
bir tek şey hakkında bilinebilecek veya söylenebilecek her şey |
what n.
|
|
168 |
General |
değersiz bir şey |
white chip n.
|
|
169 |
General |
değeri düşük bir şey |
white chip n.
|
|
170 |
General |
görünüşü ve işlevi açısından rüzgar gülüne benzeyen bir şey |
windmill n.
|
|
171 |
General |
gerçekler bilinmeden yapılan bir şey |
blindman's bluff n.
|
|
172 |
General |
hile ve şaşırtmaya dayalı bir şey |
blindman's bluff n.
|
|
173 |
General |
görüşü engelleyen bir şey |
blindfold n.
|
|
174 |
General |
uyumsuz gibi görünen başka bir unsurla bağlantılı olduğu düşünülen şey |
blood brother n.
|
|
175 |
General |
bir şey yaratan kimse |
hand n.
|
|
176 |
General |
bir yüzeye veya nesneye kolayca takılan şey |
hang-on n.
|
|
177 |
General |
(duvar, tavan gibi) bir yere tutturulabilen şey |
hang-up n.
|
|
178 |
General |
anlaşılması güç bir şekilde girift veya çetrefilli olan şey |
maze n.
|
|
179 |
General |
bir kelime veya isim olarak kullanılan bir ifade tarafından adlandırılan şey veya sınıf |
meaning in extension n.
|
|
180 |
General |
(bir kimseden veya durumdan) beklenilen şey |
measure n.
|
|
181 |
General |
bir kimsenin veya olayın anısına yapılan şey |
memorial n.
|
|
182 |
General |
birinin veya bir olayın anısına yapılan şey |
memory n.
|
|
183 |
General |
bir işçinin yaptığı veya ürettiği şey |
workmanship n.
|
|
184 |
General |
bir nesnenin paketlendiği veya sarıldığı şey |
wrapper n.
|
|
185 |
General |
bir şey yapmak için kafayı kullanma |
headwork n.
|
|
186 |
General |
belirli bir eylemin, yaşam tarzının sonucu için ayrılmış şey |
heritage n.
|
|
187 |
General |
sayesinde bir şey başarılan kimse veya şey |
ministry n.
|
|
188 |
General |
hızlı bir şekilde başarıya ulaşan şey |
boomer n.
|
|
189 |
General |
belirli bir sınıfa ait şey |
brother n.
|
|
190 |
General |
rastgele bir araya getirilmiş bir grup şey |
hill n.
|
|
191 |
General |
belirli bir ülkeden olan kimse veya şey |
homeling n.
|
|
192 |
General |
bir şeyi aslına sadık kalarak yansıtan şey |
mirror n.
|
|
193 |
General |
rastgele bir grup şey |
mob n.
|
|
194 |
General |
pek ilişkili olmayan bir grup şey |
mob n.
|
|
195 |
General |
bir sürü şey |
mobs n.
|
|
196 |
General |
bir aylık şey |
monthling n.
|
|
197 |
General |
ömrü bir aylık olan şey |
monthling n.
|
|
198 |
General |
(bir şeyin) sonucunda oluşan şart, durum veya şey |
mony n.
|
|
199 |
General |
g harfi şeklinde bir şey |
g n.
|
|
200 |
General |
dağınık haldeki bir grup şey |
gaggle n.
|
|
201 |
General |
müzakerede bir şey öneren kimse |
mover n.
|
|
202 |
General |
bir sürü şey |
muchwhat [obsolete] n.
|
|
203 |
General |
gizemli bir hava veren şey |
mystification n.
|
|
204 |
General |
kolayca sınıflandırılamayacak şekilde bir araya getirilmiş şey |
business n.
|
|
205 |
General |
bir şeyin yapılma veya düşünülme şeklini önemli ölçüde değiştiren şey |
game-changer n.
|
|
206 |
General |
bir şeyi bağlamaya yarayan şey |
girding n.
|
|
207 |
General |
bir arada tutan şey |
glue n.
|
|
208 |
General |
bir yere sabitlenen şey |
lodger n.
|
|
209 |
General |
bir yere yerleştirilen şey |
lodger n.
|
|
210 |
General |
hoş bir değişiklik sağlayan şey |
oasis n.
|
|
211 |
General |
bir şeyin sonuna işaret eden şey |
obituary n.
|
|
212 |
General |
rastlantısal bir şey |
occasional n.
|
|
213 |
General |
tesadüfi bir şey |
occasional n.
|
|
214 |
General |
ara sıra olan bir şey |
occasional n.
|
|
215 |
General |
belirli bir duruma yönelik şey |
occasionality n.
|
|
216 |
General |
planlanmış harcama veya ifraz olarak alıkonan veya tutulan bir şey |
holdback n.
|
|
217 |
General |
bekletilen bir şey |
holdout n.
|
|
218 |
General |
uzatılan bir şey |
holdout n.
|
|
219 |
General |
taşınan bir şey |
holdover n.
|
|
220 |
General |
bir şey hakkında kafa yorma |
debatement n.
|
|
221 |
General |
bir şey hakkında tartışma |
debatement n.
|
|
222 |
General |
bir şey eridiğinde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
223 |
General |
bir şey çözündüğünde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
224 |
General |
bir şey sıvılaştığında ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
225 |
General |
geçici olarak bir yerde kalan şey |
denizen n.
|
|
226 |
General |
belirli bir soydan gelen şey |
descension n.
|
|
227 |
General |
birinden başka birine karşılıksız olarak devredilen bir şey |
gift n.
|
|
228 |
General |
(belirli bir şekilde) büyüyen kimse veya şey |
grower n.
|
|
229 |
General |
bir şeyi aniden sonlandırdığı için giyotine benzetilen şey |
guillotine n.
|
|
230 |
General |
bir çırpıda tüketen şey |
gulf n.
|
|
231 |
General |
bir sürü şey |
grundle n.
|
|
232 |
General |
belirli bir sonucun veya durumun oluşacağını temin eden şey |
guarantee n.
|
|
233 |
General |
aniden ortaya çıkan bir şey dalga |
gust n.
|
|
234 |
General |
değerli eşyanın yerine genellikle kapalı zarfta değersiz bir şey konularak yapılan dolandırıcılık |
murphy game n.
|
|
235 |
General |
bir birim olarak kabul edilen sekiz benzer şey |
octette n.
|
|
236 |
General |
yaşlı bir şey |
old n.
|
|
237 |
General |
bir kez gerçekleşen şey |
one shot n.
|
|
238 |
General |
bir kere yapılan şey |
one shot n.
|
|
239 |
General |
bir kere kullanılan şey |
one shot n.
|
|
240 |
General |
yalnızca bir kez gerçekleşen şey |
one-shot n.
|
|
241 |
General |
yalnızca bir kez yapılan şey |
one-shot n.
|
|
242 |
General |
yalnızca bir kez kullanılan şey |
one-shot n.
|
|
243 |
General |
bir şeyin üzerine serilen şey |
onlay n.
|
|
244 |
General |
bir şeyin üzerine uygulanan şey |
onlay n.
|
|
245 |
General |
bir şeyin üzerinde bulunan şey |
overlier n.
|
|
246 |
General |
belirli bir açıdan diğerine eşit olan şey |
rival n.
|
|
247 |
General |
belirli bir açıdan diğerine neredeyse eşit olan şey |
rival n.
|
|
248 |
General |
(bir şey hakkında bilinen) kesin bilgi |
bead n.
|
|
249 |
General |
amaçsızca bir şey karalama |
doodle n.
|
|
250 |
General |
bir şey yapmaya ant içmek |
make a vow to do something v.
|
|
251 |
General |
birini utandırarak bir şey yapmaya mecbur etmek |
shame v.
|
|
252 |
General |
tenezzül etmek (kötü bir şey yapmaya) |
sink v.
|
|
253 |
General |
bir şey olup biterken uyumak |
sleep through something v.
|
|
254 |
General |
ertelemek (kötü bir şey) |
reprieve v.
|
|
255 |
General |
bir şey birinin hoşuna gitmek |
find something sympathetic v.
|
|
256 |
General |
bir şey mantıken (başka bir şeyi) gerektirmek |
presuppose v.
|
|
257 |
General |
belirli bir şey yaparak birini sürekli rahatsız etmek |
plague someone with v.
|
|
258 |
General |
sevk etmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) |
prompt to v.
|
|
259 |
General |
tahmininde bulunmak (gelecekte bir şey olacağı) |
prognosticate v.
|
|
260 |
General |
bir şey yapmak itiyadında olmak |
be given to v.
|
|
261 |
General |
kendine bir şey yapma izni vermek |
indulge in v.
|
|
262 |
General |
bir şey tartışılabilmek |
be open to dispute v.
|
|
263 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
get urge to v.
|
|
264 |
General |
tatlılıkla ikna etmek (kötü bir şey yapmaya) |
entice v.
|
|
265 |
General |
aşağılık bir şey olmak |
not to be worth a shit v.
|
|
266 |
General |
bir şey için birini sıkıştırmak |
press someone for something v.
|
|
267 |
General |
bir giysiye bir şey dikmek |
sew something on v.
|
|
268 |
General |
izin almak (birinden bir şey için) |
be in the clear with v.
|
|
269 |
General |
çözülmek (zor bir şey) |
unravel v.
|
|
270 |
General |
görmek (iyi bir şey) |
receive v.
|
|
271 |
General |
birinin elde edebileceği bir şey gibi olmak |
be within someone's grasp v.
|
|
272 |
General |
bir şey için deli olmak |
go gaga over v.
|
|
273 |
General |
birinin tenezzül etmeyeceği bir şey olmak |
be beneath someone v.
|
|
274 |
General |
saat vb gibi bir şey kurmak |
wind something up v.
|
|
275 |
General |
midesini bir şey ile tıka basa doldurmak |
gorge oneself on v.
|
|
276 |
General |
gözünü bir şey hırsı bürümek |
be greedy for v.
|
|
277 |
General |
zahmet edip bir şey yapmak |
take the trouble to do something v.
|
|
278 |
General |
fena halde bir şey kokmak |
stink of v.
|
|
279 |
General |
önüne bir şey koyarak gözükmemesini sağlamak |
screen off v.
|
|
280 |
General |
birinin haberi olmadan bir şey yapmak |
do something unbeknown to someone v.
|
|
281 |
General |
birinde bir şey belirli bir miktarda eksik olmak |
be short v.
|
|
282 |
General |
alıp hiçbir şey yapmamak (bir şeyi) |
sit on v.
|
|
283 |
General |
örtmek (sahte bir şey gerçek bir şeyi) |
belie v.
|
|
284 |
General |
birine bir şey yapması için baskı yapmak |
press someone to v.
|
|
285 |
General |
hazırlamak (kötü bir şey) |
brew v.
|
|
286 |
General |
başka bir şey yaparak bir şeyi tamamlamak |
follow up v.
|
|
287 |
General |
olağanüstü bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
288 |
General |
birinin hiç bilmediği bir şey olmak |
be beyond one's ken v.
|
|
289 |
General |
bir şey birini ayakta tutmak |
carry one through v.
|
|
290 |
General |
sökülmek (örülü bir şey) |
unravel v.
|
|
291 |
General |
çok bulunmak (bir şey) |
be studded with v.
|
|
292 |
General |
birine yeterli miktarda bir şey olmamak |
go short v.
|
|
293 |
General |
demek istemek (kötü bir şey) |
insinuate v.
|
|
294 |
General |
birinin bir şey yapmasına ket vurmak |
inhibit someone from v.
|
|
295 |
General |
su içinde yüzmek (bir şey) |
be awash v.
|
|
296 |
General |
bir şey yapmak için cesaretini toplamak |
get up the nerve to v.
|
|
297 |
General |
kendini bir şey sanmak |
think oneself important v.
|
|
298 |
General |
emin olmak (bir şey hakkında) |
tell v.
|
|
299 |
General |
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak |
go to one's head v.
|
|
300 |
General |
gidip birine bir şey söylemek |
accost v.
|
|
301 |
General |
bir şey uygun düşmek |
be in good taste v.
|
|
302 |
General |
dil dökerek birinden bir şey koparmak |
wheedle something out of someone v.
|
|
303 |
General |
bir şey için emek harcamak |
work at v.
|
|
304 |
General |
bir şey birinin aleyhinde olmak |
tell against v.
|
|
305 |
General |
satılık bir şey biri için ayrılmak |
be spoken for v.
|
|
306 |
General |
belirli bir şey yapabilmek için yaşı tutmamak |
be underage v.
|
|
307 |
General |
bir şey birinin belirli bir gruba ait olduğunu göstermek |
stamp someone as v.
|
|
308 |
General |
parası olmak (bir şey için) |
afford v.
|
|
309 |
General |
birine yeterli miktarda bir şey olmamak |
go short of v.
|
|
310 |
General |
nefes nefese (bir şey) demek |
puff v.
|
|
311 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
feel urge to v.
|
|
312 |
General |
çözülmek (sarılı bir şey) |
unwind v.
|
|
313 |
General |
bir şey artık geçmişe ait bir şey olmak |
be a thing of the past v.
|
|
314 |
General |
bir şey yapmayı ihmal etmemek |
make a point of v.
|
|
315 |
General |
birini bir şey yapmaya zorlamak |
bludgeon someone into doing something v.
|
|
316 |
General |
açılmak (katlanmış bir şey) |
unfold v.
|
|
317 |
General |
çözülmek (halka şeklinde sarılı bir şey) |
uncoil v.
|
|
318 |
General |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
319 |
General |
açılmak (sarılı bir şey) |
unwrap v.
|
|
320 |
General |
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek |
drive a hard bargain v.
|
|
321 |
General |
artırmak (belirli bir şey yaparak) |
supplement by v.
|
|
322 |
General |
bir şey yapmaya can atmamak |
be in no hurry to v.
|
|
323 |
General |
dilemek (iyi bir şey) |
wish v.
|
|
324 |
General |
eksikliklerini gidermek (belirli bir şey yaparak) |
supplement by v.
|
|
325 |
General |
bir şey yapmaya dikkat etmek |
make a point of v.
|
|
326 |
General |
birinin elde edemeyeceği bir şey olmak |
be beyond someone's grasp v.
|
|
327 |
General |
önüne bir şey koyarak kapatmak |
screen off v.
|
|
328 |
General |
geliştirerek (başka bir şey) yapmak |
work up into v.
|
|
329 |
General |
yapmak (birine olumsuz bir şey) |
subject to v.
|
|
330 |
General |
bir yiyeceğe tat vermek için (bir şey) katmak |
flavor v.
|
|
331 |
General |
düşünmek (bir şey yapmayı) |
think about v.
|
|
332 |
General |
engellemek (birinin) (bir şey yapmasını) |
stop someone from v.
|
|
333 |
General |
mektup göndererek bir şey istemek |
write off for v.
|
|
334 |
General |
bir şey yüzünden daha beter durumda olmamak |
be none the worse v.
|
|
335 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
have an urge to v.
|
|
336 |
General |
bir şey boğazını tıkamak |
gag on v.
|
|
337 |
General |
elinden bir şey gelmemek |
not to be able to do anything v.
|
|
338 |
General |
açılmak (sarılı bir şey) |
unwind v.
|
|
339 |
General |
sivri bir şey bir uzva batmak |
prick something on v.
|
|
340 |
General |
bir şey yapmakla yetersiz bir şeyi artırmak |
eke out v.
|
|
341 |
General |
bir şey yapmayı denemek |
have a fling at v.
|
|
342 |
General |
birini bir şey ile durmadan tehdit etmek |
hold a thing over someone v.
|
|
343 |
General |
bir sıvıyı süzgeçten geçirip ondan bir şey çıkarmak |
strain something out of v.
|
|
344 |
General |
bir şey başka bir şeyden farksız olmaya başlamak |
shade off into v.
|
|
345 |
General |
bir şey birini başarılı bir sonuca ulaştırmak |
carry one through v.
|
|
346 |
General |
bir şey söylememek |
hold one's peace v.
|
|
347 |
General |
bir şey birinin lehinde olmak |
tell in someone's favor v.
|
|
348 |
General |
kendini bir şey sanmak |
be too big for one's boots v.
|
|
349 |
General |
birinin bir şey yapması için ısrar etmek |
press someone to v.
|
|
350 |
General |
kol gezmek (kötü bir şey) |
be about v.
|
|
351 |
General |
bir şey anlatmak |
get through to v.
|
|
352 |
General |
değersiz bir şey olmak |
not to be worth a shit v.
|
|
353 |
General |
gerekmek (bir şeyin çalıştırılması veya tamamlanması için belirli bir şey) |
take v.
|
|
354 |
General |
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) |
supplant v.
|
|
355 |
General |
bir şey hakkında bilgi edinmek |
familiarize oneself with v.
|
|
356 |
General |
birini tatlı sözlerle kandırarak bir şey elde etmek |
coax something out of someone v.
|
|
357 |
General |
bir şey yapmak |
be about something v.
|
|
358 |
General |
bir şey kılığına girmiş olmak |
be something in disguise v.
|
|
359 |
General |
zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için) |
position oneself to do something v.
|
|
360 |
General |
birine bir şey hakkında bilgi vermek |
prime someone about v.
|
|
361 |
General |
önüne bir şey koyarak örtmek |
screen off v.
|
|
362 |
General |
bir şey başka bir şeye bağlı olmak |
be conditioned by v.
|
|
363 |
General |
malı olmak (bir şey birinin) |
belong to v.
|
|
364 |
General |
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
restrain someone from v.
|
|
365 |
General |
tartışarak birini bir şey yapmaya ikna etmek |
argue someone into something v.
|
|
366 |
General |
birini menetmek (bir şey yapmaktan) |
prohibit someone from v.
|
|
367 |
General |
birinin bir şey yapmasını engellemek |
restrain someone from v.
|
|
368 |
General |
eski bir giysiden yeni bir şey yapmak |
cut down a piece of clothing into v.
|
|
369 |
General |
bir şey için göz kulak olmak |
keep an eye out for v.
|
|
370 |
General |
uzmanlık alanı (belirli bir şey) olmak |
specialize in v.
|
|
371 |
General |
yaklaşıp bir şey söylemek |
accost v.
|
|
372 |
General |
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) |
supersede v.
|
|
373 |
General |
bir şey için sağ kolunu feda etmek |
give eyeteeth for v.
|
|
374 |
General |
bir şey başka bir şeye uymak |
tally up with v.
|
|
375 |
General |
bir şey için kalmak |
stick around for v.
|
|
376 |
General |
kendini bir şey sanmak |
get above oneself v.
|
|
377 |
General |
birinin bir şey yapmaya hakkı olmamak |
have no business doing something v.
|
|
378 |
General |
bir şey yapmaya tenezzül etmemek |
disdain to do something v.
|
|
379 |
General |
düşünmek (bir şey yapmayı) |
think of v.
|
|
380 |
General |
açılmak (halka şeklinde sarılı bir şey) |
uncoil v.
|
|
381 |
General |
ikna etmek (tatlılıkla kötü bir şey yapmaya) |
entice v.
|
|
382 |
General |
bir şey elinin altında bulunmak |
have something at one's fingertips v.
|
|
383 |
General |
özel ilgi alanı (belirli bir şey) olmak |
specialize in v.
|
|
384 |
General |
kokmak (soyut bir şey) |
smack of v.
|
|
385 |
General |
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
keep someone from doing something v.
|
|
386 |
General |
itmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) |
prompt to v.
|
|
387 |
General |
bir şey ile övünmek |
pride oneself on something v.
|
|
388 |
General |
bir şey için her şeyini vermek |
give eyeteeth for v.
|
|
389 |
General |
bir şey için birine borçlu olmak |
have someone to thank for v.
|
|
390 |
General |
elde avuçta bir şey kalmamak |
have nothing left v.
|
|
391 |
General |
bir şey başka bir şeyin sonucunu etkilemek |
tilt the balance v.
|
|
392 |
General |
bir şey üzerinde düşünmek |
give something one's consideration v.
|
|
393 |
General |
bir şey için hazırlamak |
make ready for v.
|
|
394 |
General |
ısrarla birinden bir şey istemek |
press someone for something v.
|
|
395 |
General |
vazgeçirmek (birini) (bir şey yapmaktan) |
put someone off v.
|
|
396 |
General |
bir şey başka bir şeyden farksız olmaya başlamak |
shade into v.
|
|
397 |
General |
bir şey için çabalamak |
strive at v.
|
|
398 |
General |
bir şey karşısında çılgına dönmek |
become hysterical over v.
|
|
399 |
General |
peşini bırakmamak (kötü bir şey) |
dog v.
|
|
400 |
General |
bir şey için fırsat kollamak |
be out to v.
|
|
401 |
General |
yöneltmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) |
prompt to v.
|
|
402 |
General |
bir şey karşısında çılgına dönmek |
get hysterical over v.
|
|
403 |
General |
kendini bir şey için hazırlamak |
brace oneself for v.
|
|
404 |
General |
birinden bir şey için özür dilemek |
make amends to someone for something v.
|
|
405 |
General |
dil dökerek birini bir şey yapmaya ikna etmek |
wheedle someone into v.
|
|
406 |
General |
yemeğe bir şey katarak tat vermek |
doctor up with v.
|
|
407 |
General |
diğer taraftan çıkmak (bir taraftan giren şey) |
come through v.
|
|
408 |
General |
başına kötü bir şey gelmek |
get in trouble v.
|
|
409 |
General |
başına kötü bir şey gelmek |
get into hot water v.
|
|
410 |
General |
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak |
be in for it v.
|
|
411 |
General |
ucuna bir şey takmak |
tip v.
|
|
412 |
General |
bir şey sormak |
ask something v.
|
|
413 |
General |
kandırıp bir şey yaptırmak |
induce v.
|
|
414 |
General |
yanlış bir şey yapmak |
do wrong v.
|
|
415 |
General |
aklına bir şey getirmek |
bring to mind v.
|
|
416 |
General |
kendini bir şey sanmak |
fancy oneself as something v.
|
|
417 |
General |
bir şey üzerinde fikir ayrılığına düşmek |
clash over v.
|
|
418 |
General |
birini yanlış bir şey yaparken yakalamak |
nab v.
|
|
419 |
General |
(birine) (bir şey) aldırmak |
have (someone) get (something) v.
|
|
420 |
General |
bir şey unutmak |
forget something v.
|
|
421 |
General |
(bir şey) (bir yerden) çıkmak |
come forth v.
|
|
422 |
General |
nerdeyse (bir şey yapıyor olmak) |
come closer v.
|
|
423 |
General |
bir şey keşfetmek |
make a discovery v.
|
|
424 |
General |
bir şeyin yerine başka bir şey koymak |
replace v.
|
|
425 |
General |
bir şey yapma ayrıcalığı olmak |
have the prerogative of doing something v.
|
|
426 |
General |
bir hobi olarak (bir şey) ile ilgilenmek |
fool around with v.
|
|
427 |
General |
artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek ya da önermek |
submit a bid v.
|
|
428 |
General |
(kötü bir şey) kurmak |
brew v.
|
|
429 |
General |
bir şey yapmayı kafaya takmak |
be bent on doing something v.
|
|
430 |
General |
birisine bir şey yaptırmak |
make someone do something v.
|
|
431 |
General |
birisine bir şey yaptırmak |
have someone do something v.
|
|
432 |
General |
birisi ya da bir şey için uykusu kaçmak |
lose sleep over someone or something v.
|
|
433 |
General |
(bir şey yapmayı) ihmal etmemek |
make a point of v.
|
|
434 |
General |
(bir şey yapmaya) dikkat etmek |
make a point of v.
|
|
435 |
General |
-in nasıl bir şey olduğunu anlamak |
size up v.
|
|
436 |
General |
-den (bir şey) yapmak |
shape into v.
|
|
437 |
General |
meydana gelmek (bir olay/bir durum sürerken başka bir şey) |
supervene v.
|
|
438 |
General |
bir şey içinde yüzmek |
swim v.
|
|
439 |
General |
meydana gelmek (bir olay/bir durum meydana geldikten sonra başka bir şey) |
supervene v.
|
|
440 |
General |
bir kimsenin bir şey için hazır veya uygun olmasını sağlamak |
fit for v.
|
|
441 |
General |
yol açmak (bir kimsenin bir şey yapmasına) |
prompt to v.
|
|
442 |
General |
bir şey birinin asabını bozmak |
shake out one's nerves v.
|
|
443 |
General |
bir şey hakkında bilgiye sahip olmak |
have knowledge of a thing v.
|
|
444 |
General |
kötü bir şey yaparken yakalamak |
catch out v.
|
|
445 |
General |
bir şey yapmaya zorlamak |
chivy into v.
|
|
446 |
General |
(kötü bir şey için) kandırmak |
inveigle v.
|
|
447 |
General |
bir şey için hazırlanmak |
make ready for v.
|
|
448 |
General |
bir şey için zaman harcamak |
spend time on something v.
|
|
449 |
General |
birini bir şey yapmaya zorlamak |
place someone under an obligation v.
|
|
450 |
General |
kendini bir şey sanmak |
think highly of oneself v.
|
|
451 |
General |
birisinden bir şey rica etmek |
ask someone for a thing v.
|
|
452 |
General |
birisine bir şey sormak |
ask about a thing v.
|
|
453 |
General |
gibi bir şey olmak |
be something of a v.
|
|
454 |
General |
gibi bir şey olmak |
be somewhat of a v.
|
|
455 |
General |
bir şey hakkında endişelenmek |
get nervous about v.
|
|
456 |
General |
bir şey için kavga etmek |
fight for something v.
|
|
457 |
General |
bir şey için kavga etmek |
struggle v.
|
|
458 |
General |
(bir şey) hakkında endişeli olmak |
be nervous about v.
|
|
459 |
General |
komik veya eğlenceli bir şey yapmak |
do something funny v.
|
|
460 |
General |
karşılığında bir şey almamak |
receive nothing in return v.
|
|
461 |
General |
karşılığında bir şey almamak |
take nothing in return v.
|
|
462 |
General |
karşılığında bir şey almamak |
get nothing in return v.
|
|
463 |
General |
dikkati bir şey üzerine çekmek |
center upon v.
|
|
464 |
General |
birisini bir şey hakkında uyarmak |
warn someone about something v.
|
|
465 |
General |
birisini bir şey hakkında uyarmak |
warn someone against v.
|
|
466 |
General |
bir yerden bir şey almak |
receive something from some place v.
|
|
467 |
General |
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
argue someone into doing something v.
|
|
468 |
General |
birisiyle tartışmak bir şey için/hakkında tartışmak |
argue with someone about something v.
|
|
469 |
General |
birisiyle tartışmak bir şey için/hakkında tartışmak |
argue with someone over something v.
|
|
470 |
General |
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something v.
|
|
471 |
General |
birinin bir şey yapmasını yasaklamak |
ban someone from something v.
|
|
472 |
General |
birisine bir şey sunmak |
lay something before someone v.
|
|
473 |
General |
bir şey ile bütünleşmek |
commune with something v.
|
|
474 |
General |
birini bir şey ile meşgul etmek |
busy someone with someone or something v.
|
|
475 |
General |
bir şey ile meşgul olmak |
busy oneself with someone or something v.
|
|
476 |
General |
bir şeyi başka bir şey sanmak |
mistake something for something else v.
|
|
477 |
General |
bir şeyi başka bir şey sanmak |
mix something up with something else v.
|
|
478 |
General |
bir şeyi başka bir şey sanmak |
confuse one thing with another v.
|
|
479 |
General |
birisine zorla/zor kullanarak bir şey yaptırmak |
torment someone into doing something v.
|
|
480 |
General |
bir şey üzerinde çalışmak |
hard at something v.
|
|
481 |
General |
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek |
know a thing or two (about something) v.
|
|
482 |
General |
bir şey yaparak başlamak |
begin by doing something v.
|
|
483 |
General |
birisini bir şey yapmaya itmek |
drive someone to do something v.
|
|
484 |
General |
bir şey ile sıkıca birleştirmek |
dovetail with something v.
|
|
485 |
General |
yeni bir şey üzerinde çalışmak |
work on something new v.
|
|
486 |
General |
eşyaları arasında bir şey bulmak |
find something among one's belongings v.
|
|
487 |
General |
cebinden bir şey çıkarmak |
pull something from one’s pocket v.
|
|
488 |
General |
bir şey aracılığıyla iletişim kurmak |
communicate via something v.
|
|
489 |
General |
(çöp gibi) bir yere bir şey atmak |
fling something in v.
|
|
490 |
General |
birine bir şey atmak/fırlatmak |
fling something at someone v.
|
|
491 |
General |
(çöp gibi) bir yere bir şey atmak |
fling something into something v.
|
|
492 |
General |
bir şey kızartmak |
fry something up v.
|
|
493 |
General |
(bir yerden) (bir şey) uzamak/uzayıp gitmek |
stretch forth from something v.
|
|
494 |
General |
birisi için bir şey ayırmak |
earmark something for someone v.
|
|
495 |
General |
birini bir şey için eğitmek |
educate someone for something v.
|
|
496 |
General |
birine bir şey yapması için yetki vermek |
empower someone to do something v.
|
|
497 |
General |
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek |
encourage someone to do something v.
|
|
498 |
General |
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak |
enable someone to do something v.
|
|
499 |
General |
bir şey ile büyülemek |
enchant someone with something v.
|
|
500 |
General |
bir şey yaparak bitirmek/sonuçlandırmak |
wind up by doing something v.
|
|