|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
olduğu halde |
while bağ.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
trafiğin en sıkışık olduğu saatler |
peak traffic hours i.
|
|
3 |
Genel |
hayatın bağlı olduğu şey |
lifeline i.
|
|
4 |
Genel |
yeryüzünde yaşamın başlangıcı olduğu varsayılan ilk yaşam biçimi |
eobiont i.
|
|
5 |
Genel |
evli olduğu kişiyi öldürme |
mariticide i.
|
|
6 |
Genel |
bir ürün veya hizmete talebin en düşük olduğu mevsim veya dönem |
low season i.
|
|
7 |
Genel |
savaşa karşı olduğu için askerlik yapmayı reddeden kimse |
conscientious objector i.
|
|
8 |
Genel |
nüfusa kayıtlı olduğu yer |
place of registry i.
|
|
9 |
Genel |
dönem (bir dinin etkili olduğu) |
dispensation i.
|
|
10 |
Genel |
kızılderililer tarafından zehirli olduğu rivayet edilen bir kertenkele |
galliwasp i.
|
|
11 |
Genel |
tibet'te bir yerde olduğu varsayılan hayali yeryüzü cenneti |
shangri la i.
|
|
12 |
Genel |
alçalma ile yükselmenin en az olduğu gelgit |
neap tide i.
|
|
13 |
Genel |
her yöne birden çok yolun olduğu otoyol |
superhighway i.
|
|
14 |
Genel |
kütüphanelerde bir kitabın üzerindeki ait olduğu rafı gösteren damga |
call mark i.
|
|
15 |
Genel |
bir kimsenin mezun olduğu okul |
alma mater i.
|
|
16 |
Genel |
içkinin serbest olduğu |
wet i.
|
|
17 |
Genel |
bulunduğu veya olduğu yer (bir kimsenin/bir şeyin) |
whereabouts i.
|
|
18 |
Genel |
nerede olduğu açıklanamayan malzeme |
material unaccounted for i.
|
|
19 |
Genel |
bir kilisenin sorumlu olduğu mahallede oturan sakinlerin tümü |
parish i.
|
|
|
20 |
Genel |
mükemmel olduğu kabul edilen örnek |
paragon i.
|
|
21 |
Genel |
avlanmanın yasak olduğu mevsim |
closed season i.
|
|
22 |
Genel |
komşu olduğu kıyı bölgesi |
adjacent coastal zone i.
|
|
23 |
Genel |
mezun olduğu üniversite |
alma mater i.
|
|
24 |
Genel |
almanya'da yerin altındaki kıymetli madenleri korumakla görevli olduğu sanılan bir cin |
kobold i.
|
|
25 |
Genel |
kara listedekilerin kayıtlı olduğu defter |
black book i.
|
|
26 |
Genel |
kim olduğu belli olmayan |
shadowy figure i.
|
|
27 |
Genel |
oksijenin az olduğu şartlar |
anoxic conditions i.
|
|
28 |
Genel |
yerleşimin yoğun olduğu ve trafiğin zorlayıcı olmayan yöntemlerle engellenmeye çalışıldığı sokak veya bölge |
home zone i.
|
|
29 |
Genel |
bir kimsenin etkili olduğu zaman |
floruit i.
|
|
30 |
Genel |
antik fizyolojiye göre aşırı sinir ve asabiyete neden olduğu düşünülen dört etkenden biri |
yellow bile i.
|
|
31 |
Genel |
muayenehanenin açık olduğu saatler |
surgery hours i.
|
|
32 |
Genel |
siyasi kargaşaların olduğu bir dönem |
a period of political unrest i.
|
|
33 |
Genel |
talebin çok yoğun olduğu dönemlerde kimi gemi ve feribot seferlerinde kullanılan bir kontrol doküman |
sailing ticket i.
|
|
34 |
Genel |
hareket ettirildiğinde üzerindeki resimlerin göz yanılmasına sebep olduğu bir silindirden oluşan oyuncak |
zoetrope i.
|
|
35 |
Genel |
vatandaşlarının ortak dil, tarih vb faktörlerce birbirlerine bağlı olduğu egemen devlet |
nation state i.
|
|
36 |
Genel |
rezervasyonlu olduğu halde gitmeme |
no show i.
|
|
37 |
Genel |
seyahatte, talep veya etkinliklerin kesin ve tanımlanabilir düzeyde olduğu yılın belli dönemleri |
season i.
|
|
38 |
Genel |
evli olduğu kişiyi öldüren |
mariticide i.
|
|
39 |
Genel |
doğum oranının yüksek olduğu dönemde doğan kimse |
baby boomer i.
|
|
|
40 |
Genel |
tüm toplum tarafından aptal olduğu düşünülen kimse |
celebutard i.
|
|
41 |
Genel |
kadınların egemen olduğu yönetim biçimi |
gynaecocracy i.
|
|
42 |
Genel |
hisseler, emlak, mülk, mallar (bir kimsenin veya bir kuruluşun sahip olduğu) |
holding i.
|
|
43 |
Genel |
gebeliğe hazır olduğu dönemlerdeki dişinin üreme organındaki fizyolojik değişiklikler |
estrum i.
|
|
44 |
Genel |
suç anında başka yerde olduğu iddiası |
alibi i.
|
|
45 |
Genel |
iş gününde trafiğin en yoğun olduğu zaman |
rush hour i.
|
|
46 |
Genel |
telefon üzerindeki numaraların olduğu kadran |
dial i.
|
|
47 |
Genel |
devlet dairelerinin ve ticari işletmelerin de çoğunun kapalı olduğu gün |
public holiday i.
|
|
48 |
Genel |
portekiz'de yerel üslupla inşa edilmiş ve devletin sahibi olduğu otel |
pousada i.
|
|
49 |
Genel |
kötü ruhun musallat olduğu kimse |
energumen i.
|
|
50 |
Genel |
bir aracın gitmekte olduğu yön |
course i.
|
|
51 |
Genel |
(abd'de 1920-1933 arasında) alkollü içeceklerin üretiminin ve satışının yasak olduğu dönem |
prohibition era i.
|
|
52 |
Genel |
içki satışının serbest olduğu saatler |
permitted hours i.
|
|
53 |
Genel |
nüfusa kayıtlı olduğu il |
registered province i.
|
|
54 |
Genel |
güney amerika'da hazinelerle dolu olduğu söylentisi bulunan efsanevi şehir |
el dorado i.
|
|
55 |
Genel |
bankanın açık olduğu gün |
bank working day i.
|
|
56 |
Genel |
roma'nın üzerine kurulu olduğu yedi tepeden biri |
aventine i.
|
|
57 |
Genel |
normal sayfa boyutundan büyük olduğu için katlanan sayfa |
gatefold i.
|
|
58 |
Genel |
oyuncuların çıplak olduğu film |
nudie i.
|
|
59 |
Genel |
ait olduğu makam |
the position where one belongs to i.
|
|
60 |
Genel |
bir kimsenin kanunen bakmakla yükümlü olduğu kimseye bakmaması |
nonsupport i.
|
|
61 |
Genel |
hastalıkların sınıflandırılmış olduğu liste |
nosology i.
|
|
62 |
Genel |
kim olduğu bilinmeyen |
incog i.
|
|
63 |
Genel |
yenilginin kaçınılmaz olduğu mücadele |
losing battle i.
|
|
64 |
Genel |
insanların birbiriyle yarış içerisinde olduğu mücadele ortamı |
rat race i.
|
|
65 |
Genel |
satılık ya da kiralık bir mekanın insanların görüşüne açık olduğu zaman aralığı |
open house i.
|
|
66 |
Genel |
sahip olduğu durum çizgisi |
condition line i.
|
|
67 |
Genel |
bir insanın hakkında güçlü duygulara sahip olduğu ve konuşmaya bayıldığı konu |
hobby-horse i.
|
|
68 |
Genel |
hangi seçeneğin daha iyi olduğu hiç belli olmayan bir durum |
toss-up i.
|
|
69 |
Genel |
yetkili olmayanların girmelerinin yasak olduğu alan |
no-go area i.
|
|
70 |
Genel |
trafiğin en yoğun olduğu saatler |
rush hour i.
|
|
71 |
Genel |
rüyada olduğu gibi bir dizi tutarsız hayal |
phantasmagoria i.
|
|
72 |
Genel |
eski ve bakımsız binaların yoğun olduğu semt veya bölge |
tenement district i.
|
|
73 |
Genel |
mezun olduğu tarih |
graduation date i.
|
|
74 |
Genel |
mezun olduğu tarih |
date of graduation i.
|
|
75 |
Genel |
emzirici hayvanların çok yavrusu olduğu durumlarda tüm yavruların emzirilmesini mümkün kılmak üzere yavruları belirli bir sıraya göre meme uçlarına yerleştirme |
nurse sow i.
|
|
76 |
Genel |
japon anime ve mangalarında hikayenin merkezindeki karakterin dişi olduğu ve etrafında birden fazla erkek karakterin bulunduğu tür |
reverse harem i.
|
|
77 |
Genel |
abd'nin nispeten eski ve ağır sanayilerini barındıran ve soğuk havanın egemen olduğu kuzey bölgesi |
rust belt i.
|
|
78 |
Genel |
her şeyin kötü olduğu durum |
dystopia i.
|
|
79 |
Genel |
gerçeklerin bire bir/olduğu gibi /aynen nakledilmesi |
recitation of facts i.
|
|
|
80 |
Genel |
sıra sıra dükkanların olduğu sokak |
parade i.
|
|
81 |
Genel |
atın dresajda olduğu yerde tırıs adım kararında hareket etmesi |
piaffe i.
|
|
82 |
Genel |
olduğu gibi |
bare fact i.
|
|
83 |
Genel |
fakirliğin yoğun olduğu bölge |
distressed area i.
|
|
84 |
Genel |
(7-10 yaş grubu çocuklar için hazırlanmış) resimlerin az olduğu çocuk kitabı |
chapter book i.
|
|
85 |
Genel |
oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon |
great room i.
|
|
86 |
Genel |
kadınların egemen olduğu yönetim biçimi |
gynecocracy i.
|
|
87 |
Genel |
bir kimsenin kanunen bakmakla yükümlü olduğu kimseye bakmaması |
non-support i.
|
|
88 |
Genel |
sözün yazıya üstün olduğu fikri |
phonocentrism i.
|
|
89 |
Genel |
new york'un manhattan bölgesinin kuzeydoğu bölümünde bulunan zenci nüfusun çoğunlukta olduğu bir bölge |
harlem i.
|
|
90 |
Genel |
(kanada) eğitim kurumunda kolay olduğu düşünülen ders |
bird course i.
|
|
91 |
Genel |
ritmik jimnastik, artistik jimnastik, amigo, dövüş sporları, break dans gibi enerjik ve ritmik tarz tekniklerinin bir arada olduğu sözsüz tiyatro oyunu |
flying i.
|
|
92 |
Genel |
İingilizcenin resmî dil olduğu ülkelerin listesi |
list of countries where english is an official language i.
|
|
93 |
Genel |
ingilizcenin resmi olduğu ülkeler listesi |
list of countries where english is an official language i.
|
|
94 |
Genel |
ingilizcenin resmi olduğu ülkeler |
countries where English is an official language i.
|
|
95 |
Genel |
(bir yerin) açık olduğu saatler |
opening hours i.
|
|
96 |
Genel |
havanın neden olduğu olduğu renk atması/leke |
weather stain i.
|
|
97 |
Genel |
revaçta olduğu dönem |
heyday i.
|
|
98 |
Genel |
revaçta olduğu dönemler |
heyday i.
|
|
99 |
Genel |
üzerinde muhalif tanımların olduğu kavram |
essentially contested concept i.
|
|
100 |
Genel |
kontrolün onda olduğu kişi |
the man in charge i.
|
|
101 |
Genel |
yönetimde kadınların hakim olduğu yapı |
petticoat government i.
|
|
102 |
Genel |
bir müessesenin pişirmekte mahir olduğu yemek |
house specialty i.
|
|
103 |
Genel |
her katmanın diğer katmanlardan bağımsız olduğu organizasyon |
stratarchy i.
|
|
104 |
Genel |
tomrukların neden olduğu tıkanıklık |
log jam i.
|
|
105 |
Genel |
ırklar arasındaki çatışmaların sebep olduğu sosyal ve politik sorun |
race problem i.
|
|
106 |
Genel |
yaşlılığın getirmiş olduğu zayıflık |
caducity i.
|
|
107 |
Genel |
kabile üyesi olduğu hükümetçe resmen tanınan kanada kızılderilileri listesi |
band list i.
|
|
108 |
Genel |
bir yazara ait olduğu kanıtlanmış eserler |
canon i.
|
|
109 |
Genel |
meksikalı çoban kulübelerinin olduğu köy |
rancheria i.
|
|
110 |
Genel |
sıcaklık bakımından ne çok sıcak ne de çok soğuk olan, havanın değişken olduğu iklim kuşağı |
temperate i.
|
|
111 |
Genel |
kumarhane ve otelin bir arada olduğu işletme |
casino-hotel i.
|
|
112 |
Genel |
ait olduğu kişinin adını gösteren rozet |
rebus i.
|
|
113 |
Genel |
(100 tanganın 1 tacikistan rublesine eşit olduğu) tacikistan'ın eski para birimi |
tanga i.
|
|
114 |
Genel |
aniden yapılan geri hareketin neden olduğu darbe |
backslap i.
|
|
115 |
Genel |
(eskiden avustralya ve yeni zelanda'da) sahil kurtarma ekibinde cankurtaranın yüzerken bağlı olduğu kemerin makarasını çalıştıran görevli |
reel man i.
|
|
116 |
Genel |
(eskiden avustralya ve yeni zelanda'da) sahil kurtarma ekibinde cankurtaranın yüzerken bağlı olduğu kemerin makarasını çalıştıran görevli |
reelman i.
|
|
117 |
Genel |
londra'da yerel saatin geçerli olduğu eşgüdümlü evrensel saat dilimi |
utc (coordinated universal time) i.
|
|
118 |
Genel |
yanlış olduğu aşikar olan tutum |
charade i.
|
|
119 |
Genel |
balede hep aynı ayağın önde olduğu süzülme hareketi |
chassé i.
|
|
120 |
Genel |
bir ülke içerisinde genellikle çoğunluğun mensup olduğu dini temsil eden bağımsız kilise |
national church i.
|
|
121 |
Genel |
yay kirişinin takılı olduğu kertiğe bağlanan ucu |
noose i.
|
|
122 |
Genel |
bir kişinin durumunun belirsiz, önemsiz veya tanımsız olduğu hal |
nether world i.
|
|
123 |
Genel |
bir kişinin durumunun belirsiz, önemsiz veya tanımsız olduğu hal |
netherworld i.
|
|
124 |
Genel |
yasak olduğu halde yere çöp atma |
tipping i.
|
|
125 |
Genel |
okuma yazması olduğu halde okumaya ilgi duymama |
aliteracy i.
|
|
126 |
Genel |
okuma yazması olduğu halde okumaya ilgi duymayan kimse |
aliterate i.
|
|
127 |
Genel |
okuma yazması olduğu halde okumaya ilgi duymayan kimse |
aliterate person i.
|
|
128 |
Genel |
isa'nın her an her yerde var olduğu inancı |
ubiquitism i.
|
|
129 |
Genel |
tek tip görüşün hakim olduğu, karşıt görüşlerin desteklenmeyip aşağılandığı kurum veya ortam |
echo chamber i.
|
|
130 |
Genel |
dünya harikaları arasına girebilecek kadar muhteşem olduğu düşünülen şey |
the eighth wonder of the world i.
|
|
131 |
Genel |
gündüz ve gece süresinin eşit olduğu tarih |
fall equinox i.
|
|
132 |
Genel |
gündüz ve gece süresinin eşit olduğu tarih |
september equinox i.
|
|
133 |
Genel |
belirli bir grup mensubu kişilerin eşlerinin üye olduğu dernek |
auxiliary i.
|
|
134 |
Genel |
belirli bir grup mensubu kişilerin akrabalarının üye olduğu dernek |
auxiliary i.
|
|
135 |
Genel |
bir şeyin en geniş olduğu kısım |
beam i.
|
|
136 |
Genel |
gereksiz gösterişin olduğu yer |
vanity fair i.
|
|
137 |
Genel |
hareket ettirildiğinde üzerindeki resimlerin göz yanılmasına sebep olduğu bir silindirden oluşan oyuncak |
zootrope i.
|
|
138 |
Genel |
sadece çocuklara uygun olduğu düşünülen şey |
kid stuff i.
|
|
139 |
Genel |
bir kimsenin üstün olduğu alan |
kingdom i.
|
|
140 |
Genel |
öncesindeki bir olayın neden olduğu durum |
upshot i.
|
|
141 |
Genel |
fikrin taze olduğu dönem |
youth i.
|
|
142 |
Genel |
kilise görevlisinin sahip olduğu mevki veya yetki alanı |
beadlery i.
|
|
143 |
Genel |
tüm bireylerin eşit mükellef olduğu vergi |
chevage i.
|
|
144 |
Genel |
zor veya argo sözcüklerin olduğu özel bir jargon |
jive i.
|
|
145 |
Genel |
erişilmesi ve fethi zor olduğu için yasak şehir olarak bilinen, tibet budizmi'nin kutsal kenti |
lassa i.
|
|
146 |
Genel |
başarmak için son çare olduğu düşünülen durum |
last chance saloon i.
|
|
147 |
Genel |
nelson mandela'ya verilmiş, kökeni ait olduğu xhosa klanına dayanan bir saygı unvanı |
madiba [south africa] i.
|
|
148 |
Genel |
mandela'nın çok ırklı güney afrika'nın ilk başkanı olduğu 1994 yılı civarında doğan nesil |
madiba generation [south africa] i.
|
|
149 |
Genel |
abd'de ailelerin etrafında organize olan ve sicilya mafyası ile ilişkili olduğu düşünülen suç örgütü |
maffia i.
|
|
150 |
Genel |
otomatik dolumlu sobada olduğu gibi, ateşi kendi kendini besleyen bir yakıt haznesine sahip ocak |
magazine stove i.
|
|
151 |
Genel |
magdalalı meryem'in memleketi olduğu düşünülen, taberiye gölü'nün batısında bulunan eski bir filistin kenti |
magdala i.
|
|
152 |
Genel |
modern cadılık inancında ve diğer birtakım dinlerde kişisel dönüşüme veya dışsal değişime sebep olduğu düşünülen faaliyet |
magick i.
|
|
153 |
Genel |
(sözcük oyununda olduğu gibi) bir kelimenin anlamının bilerek çarpıtılması |
verbicide i.
|
|
154 |
Genel |
temanın veya konunun geliştirilmekte olduğu katman |
vesture i.
|
|
155 |
Genel |
ahlak dışı olduğu için kanunen yasaklanmış eylem |
vice crime i.
|
|
156 |
Genel |
ikinci dünya savaşı'nda japonya'nın teslim olduğu gün |
v-j day i.
|
|
157 |
Genel |
para babalarının sahip olduğu güç ve etki |
big bucks i.
|
|
158 |
Genel |
içinde potansiyel romantik partnerlerin telefon numaralarının olduğu fihrist |
black book i.
|
|
159 |
Genel |
özel ticari tekliflerin geçersiz olduğu bir süre |
blackout i.
|
|
160 |
Genel |
antrenman maçının tersine rekabetin ön planda olduğu oyun |
matchplay i.
|
|
161 |
Genel |
eski askerlerin bağlı olduğu ulusal askeri kurum |
legion i.
|
|
162 |
Genel |
halkalarla yapılan vücudun yatay pozisyonda olduğu bir hareket |
lever hang i.
|
|
163 |
Genel |
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse |
whited sepulcher i.
|
|
164 |
Genel |
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse |
whited sepulchre i.
|
|
165 |
Genel |
yeterli olduğu düşünülen düzenleme |
whiz i.
|
|
166 |
Genel |
yeterli olduğu düşünülen düzenleme |
whizz i.
|
|
167 |
Genel |
bir görevlini yetkili olduğu uzmanlık alanı |
march i.
|
|
168 |
Genel |
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır |
margent i.
|
|
169 |
Genel |
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır |
margin i.
|
|
170 |
Genel |
kadınlara özgü olduğu düşünülen özelliklere sahip kimse |
woman i.
|
|
171 |
Genel |
kadınlara uygun olduğu düşünülen nitelikler |
womanhood i.
|
|
172 |
Genel |
(salon, yol) görmenin veya duymanın zor veya imkansız olduğu yer |
blind spot i.
|
|
173 |
Genel |
uyumsuz gibi görünen başka bir unsurla bağlantılı olduğu düşünülen şey |
blood brother i.
|
|
174 |
Genel |
insan ve diğer memelilerde görülen, kemiklerin birbiriyle kaynaşık olduğu üst çene |
maxillae i.
|
|
175 |
Genel |
doğaüstü dünyanın gerçek olduğu yanılsamasını yaratan büyük güç |
maya i.
|
|
176 |
Genel |
duyusal deneyimin ve kişinin kendine dair deneyimlediği özelliklerin gerçek olduğu yanılsaması |
maya i.
|
|
177 |
Genel |
kişinin alışkın olduğu faaliyet veya alan |
medium i.
|
|
178 |
Genel |
genellikle anekdotlara dayanan veya samimi bir dille yazılmış, odağına yazarın şahsen tanıdığı kişileri ve tanık olduğu olay veya dönemleri alan otobiyografik yazı |
memoir i.
|
|
179 |
Genel |
meskit ağaçlarının yoğun olduğu bölge |
mesquite i.
|
|
180 |
Genel |
ingiltere'nin yüksek mahkemelerinin eskiden açık olduğu 2 kasım ile 25 kasım arasındaki dönem |
michaelmas term i.
|
|
181 |
Genel |
mikronezya adalarında yaşayan insanların dahil olduğu koyu bir ırk |
micronesians i.
|
|
182 |
Genel |
evrenin merkezinde olduğu düşünülen dünya |
middle-earth i.
|
|
183 |
Genel |
(deride, kumaşta, kağıtta) parazit mantarların neden olduğu renk değişikliği |
mildew i.
|
|
184 |
Genel |
umutsuz veya anlamsız olduğu için vazgeçilen kimse veya şey |
write-off i.
|
|
185 |
Genel |
suçlu veya şüphelinin önden, profilden ve arkadan görünümünün olduğu fotoğraf |
headshot i.
|
|
186 |
Genel |
güneş ışığının uyaran olduğu fototaksis |
heliotaxis i.
|
|
187 |
Genel |
acı ve kargaşanın olduğu yer |
hellhole i.
|
|
188 |
Genel |
tüm kelimelerinin ilk harflerinin büyük harf olduğu metin |
proper case i.
|
|
189 |
Genel |
eşlerden birinin homoseksüel diğerinin heteroseksüel olduğu evlilik |
brokeback marriage i.
|
|
190 |
Genel |
üst bacak ve kalçaların en geniş olduğu kısım |
hip i.
|
|
191 |
Genel |
ucuz mekanların olduğu semt |
honkytonk i.
|
|
192 |
Genel |
ucuz mekanların olduğu semt |
honky-tonk i.
|
|
193 |
Genel |
adımların diğer hareketlerden daha önemli olduğu dans |
hoofing i.
|
|
194 |
Genel |
insanların dahil olduğu süreç |
human process i.
|
|
195 |
Genel |
daha önce görülmemiş olup var olduğu varsayılan yaratık |
hypothetical creature i.
|
|
196 |
Genel |
olduğu gibi gösteren şey |
mirror i.
|
|
197 |
Genel |
bir kadının evlenmemiş olduğu dönem |
misshood i.
|
|
198 |
Genel |
nerede olduğu bilinmeyen ve aranmakta olan kimse |
missing person i.
|
|
199 |
Genel |
diğerleri üzerinde hakimiyeti olduğu düşünülen ülke veya devlet |
mistress i.
|
|
200 |
Genel |
paspasta bezin bağlı olduğu baş kısmı |
mophead i.
|
|
201 |
Genel |
(kılıç kullanırken olduğu gibi) elin arkası ile gerçekleştirilen vuruş veya temas |
reverse [obsolete] i.
|
|
202 |
Genel |
içinde mağazaların olduğu genellikle cam tavanlı geçit veya kapalı alan |
galleria i.
|
|
203 |
Genel |
tiyatroda en ucuz koltukların olduğu üst platform |
gallery i.
|
|
204 |
Genel |
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç |
lorraine cross i.
|
|
205 |
Genel |
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç |
cross of lorraine i.
|
|
206 |
Genel |
(eskrimde olduğu gibi) ileri doğru ani hamle |
lunger i.
|
|
207 |
Genel |
misyalıların konuştuğu, frigce'ye yakın olduğu düşünülen dil |
mysian i.
|
|
208 |
Genel |
doğru bir çözümü olduğu söylenen kafa karıştırıcı sorun |
mystifier i.
|
|
209 |
Genel |
yakmanın neden olduğu etki |
burning i.
|
|
210 |
Genel |
yerleşimin az olduğu bölge |
bush i.
|
|
211 |
Genel |
(özellikle yeni zelanda, avustralya, afrika ve kanada'da) yerleşimin az olduğu bölge |
bush i.
|
|
212 |
Genel |
sahip olduğu arazideki hayvanların avlanmasına izin vermeyen arazi sahibi |
game preserver i.
|
|
213 |
Genel |
amacın kaybetmek olduğu oyun |
giveaway i.
|
|
214 |
Genel |
yoğun kamu denetiminin olduğu yer veya durum |
glasshouse i.
|
|
215 |
Genel |
doğaüstü uygulamalarda yetkin olduğu düşünülen kimse |
occultist i.
|
|
216 |
Genel |
(atı dehlerken olduğu gibi) dudakları kullanarak çıkarılan cıvıltı benzeri bir ses |
chirrup i.
|
|
217 |
Genel |
ödülün kızarmış piliç olduğu çekiliş |
chook raffle i.
|
|
218 |
Genel |
camdaki safsızlığın neden olduğu yeşilimsi kahverengini yok eden madde |
decolorizer [uk] i.
|
|
219 |
Genel |
camdaki safsızlığın neden olduğu yeşilimsi kahverengini yok eden madde |
decoloriser [uk] i.
|
|
220 |
Genel |
harika olduğu düşünülen kimse |
deity i.
|
|
221 |
Genel |
(birini/bir şeyi) kötü olduğu gerekçesiyle eleştirme |
denunciation i.
|
|
222 |
Genel |
yüksek bir sosyal statüye ve ayrıcalıklara sahip olduğu düşünülen kimse |
desirable i.
|
|
223 |
Genel |
söylemdeki cümlelerin olduğu gibi aktarılması |
direct quotation i.
|
|
224 |
Genel |
yerçekiminin dengeleyici kuvvet olduğu atmosfer gibi bir sıvıda oluşan dalga |
gravity wave i.
|
|
225 |
Genel |
belirli bir alanda engin veya değerli tecrübeleri olduğu düşünülen kimse |
graybeard i.
|
|
226 |
Genel |
sinyal dışındaki bir kaynağın neden olduğu yüksek sesli gürültü |
ground noise i.
|
|
227 |
Genel |
şövalyenin kalkanının asılı olduğu ilave deri kayış |
guige i.
|
|
228 |
Genel |
yalnızca telefonla çağırıldığında müşteri taşıma yetkisi olduğu halde yoldan da müşteri alan taksi |
gypsy i.
|
|
229 |
Genel |
yalnızca telefonla çağırıldığında müşteri taşıma yetkisi olduğu halde yoldan da müşteri alan taksi |
gypsy cab i.
|
|
230 |
Genel |
amerika'da geleneksel değerlerin baskın olduğu merkezi coğrafi bölge |
heartland i.
|
|
231 |
Genel |
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun |
murder mystery i.
|
|
232 |
Genel |
faaliyetin düşük olduğu yıl |
off year i.
|
|
233 |
Genel |
üretimin düşük olduğu yıl |
off year i.
|
|
234 |
Genel |
kurumun isteyen herkesin incelemesine açık olduğu etkinlik |
open day i.
|
|
235 |
Genel |
ne olduğu belirsiz yığın veya grup |
rummage i.
|
|
236 |
Genel |
ait olduğu çağın öncüsü |
avant-garde i.
|
|
237 |
Genel |
hristiyanların yoğun olduğu toplum |
christian-intensive society i.
|
|
238 |
Genel |
Müslümanların yoğun olduğu toplum |
muslim-intensive society i.
|
|
239 |
Genel |
tanrının her zaman ve her yerde olduğu ilkesi |
immanency i.
|
|
240 |
Genel |
sadece bir ebeveynin ortak olduğu erkek kardeş |
half-brother i.
|
|
241 |
Genel |
sadece bir ebeveynin ortak olduğu kız kardeş |
half-sister i.
|
|
242 |
Genel |
içerisinde bulunduğumuz evrenin güçlü bir uzaylı bilgisayarının içerisinde bir simülasyon olduğu inancı |
alientology i.
|
|
243 |
Genel |
genellikle aynı ailenin üyelerinin sahip olduğu ayrı ev topluluğu |
compound i.
|
|
244 |
Genel |
erkeğin sosyal ve ekonomik olarak baskın olduğu ilişki |
concubine i.
|
|
245 |
Genel |
evrenin canlı olduğu teorisi |
cosmozoism i.
|
|
246 |
Genel |
kasabadaki soyluların ad ve adreslerinin olduğu rehber |
court guide i.
|
|
247 |
Genel |
kadının üstte olduğu seks pozisyonu |
cowgirl i.
|
|
248 |
Genel |
yakın olduğu biriyle ilişkisini kesen kimse |
cutter i.
|
|
249 |
Genel |
birden fazla kimsenin pay sahibi olduğu mera |
dole meadow i.
|
|
250 |
Genel |
(el ile muayenede olduğu gibi) kitle, sertlik tespit eden bir cihaz |
palpator i.
|
|
251 |
Genel |
papanın yönetici olduğu dönem |
papacy i.
|
|
252 |
Genel |
(roma katolik kilisesinde) papanın mutlak lider olduğu yönetim sistemi |
papacy i.
|
|
253 |
Genel |
çok sayıda şeytanın var olduğu inancı |
polydiabolism i.
|
|
254 |
Genel |
isa'nın bedeni ve kanının komünyondaki ekmek ve şarabın özüyle aynı anda var olduğu öğretisini benimsemiş kimse |
consubstantialist i.
|
|
255 |
Genel |
sözleşme taraflarından birinin, sözleşmenin gereğini belirtilen şekilde yerine getirememesi durumunda diğerine ödemek zorunda olduğu para miktarı |
contingency i.
|
|
256 |
Genel |
(özellikle düşük kaliteli veya değersiz olduğu için) kabul edilmeyen şey |
cull i.
|
|
257 |
Genel |
özellikle ticaret ve seyahat yasaklarının neden olduğu iletişim veya bilgi paylaşımı engeli |
curtain i.
|
|
258 |
Genel |
tüm maddelerde bilinç olduğu inancı |
panaesthetism [obsolete] i.
|
|
259 |
Genel |
fiyatların en yüksek olduğu dönem |
peak i.
|
|
260 |
Genel |
talebin en yoğun olduğu zaman |
peak i.
|
|
261 |
Genel |
pedalın bağlı olduğu tuş |
pedal i.
|
|
262 |
Genel |
bir şeyin kaderinin bağlı olduğu kimse |
pivot i.
|
|
263 |
Genel |
kurumun sahip olduğu fiziksel ekipman |
plant i.
|
|
264 |
Genel |
ait olduğu şeyden kopan büyük parça |
dawd i.
|
|
265 |
Genel |
sahip olduğu kelimelerin her zamanki veya gerçek anlamlarının kullanılmayıp benzetme, metafor veya kişileştirme içeren ifade |
figure of speech i.
|
|
266 |
Genel |
pusulada yönlerin işaretli olduğu kısım |
fly i.
|
|
267 |
Genel |
(lacancı psikanalizde) öznenin bakma arzusu ile birine bakılabileceğine dair sahip olduğu bilinci arasındaki ilişki |
gaze i.
|
|
268 |
Genel |
eski moda veya sıkıcı olduğu düşünülen konularla meşgul olma |
geekism i.
|
|
269 |
Genel |
her bir parçasının hem bir araç hem de amaç olduğu bir varlık |
organism i.
|
|
270 |
Genel |
kendi kilisesi ve cemaati olan bir bölgedeki doğumların, vaftiz törenlerinin, evliliklerin ve ölümlerin kayıtlı olduğu kitap |
parish register i.
|
|
271 |
Genel |
dinin dogmatik inançtan ziyade insan ahlakına dayandığı ve bu nedenle geliştirilebilir olduğu düşüncesi |
perfectibility i.
|
|
272 |
Genel |
odaya verilen havanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı olduğu iklimlendirme sistemi |
plenum system i.
|
|
273 |
Genel |
hominidlerin atası olduğu düşünülen nesli tükenmiş form |
prehominid i.
|
|
274 |
Genel |
(ses üretiminde) dinleyiciye orijinal ses kaynağı ile aynı odada olduğu yanılsamasını verme |
presence i.
|
|
275 |
Genel |
erişimin kısıtlı olduğu etkinlik |
preserve i.
|
|
276 |
Genel |
toplumun ilgisinin üzerinde olduğu kimse |
public figure i.
|
|
277 |
Genel |
taksonomik adın bağlı olduğu canlıya ilişkin bilgi materyali ile birlikte teknik dergilerde basımı |
publication i.
|
|
278 |
Genel |
kırılma anının yakın olduğu durum |
scale i.
|
|
279 |
Genel |
denizin sebep olduğu değişim |
sea change i.
|
|
280 |
Genel |
bireyin sahip olduğu azim |
self-mettle i.
|
|
281 |
Genel |
oksijen atomunun bir hidrojen ve bir döteryuma bağlı olduğu ağır su türü |
semiheavy water i.
|
|
282 |
Genel |
olağanüstü becerileri olduğu söylenen kimse |
sensitive i.
|
|
283 |
Genel |
peter lombard'ın 12. yüzyılda yazmış olduğu teoloji kitabı üzerine ders notları okuyup yorumda bulunan kimse |
sententiarist i.
|
|
284 |
Genel |
peter lombard'ın 12. yüzyılda yazmış olduğu teoloji kitabı üzerine ders notları okuyup yorumda bulunan kimse |
sententiary i.
|
|
285 |
Genel |
duygunun sebep olduğu tutum, düşünce veya yargı |
sentiment i.
|
|
286 |
Genel |
vatandan uzakta görev yapan askerin bakmakla yükümlü olduğu kişilere düzenli olarak ödenen para |
separation allowance i.
|
|
287 |
Genel |
bir sınırın bağlı olduğu ülke |
shore i.
|
|
288 |
Genel |
bir sınırın bağlı olduğu bölge |
shore i.
|
|
289 |
Genel |
felaket habercisi olduğu düşünülen hayalet tazı |
shuck [dialect] [uk] i.
|
|
290 |
Genel |
nesnelerin üzerine basılan işaretlerin o nesnelerin karakter veya niteliklerinin göstergesi olduğu inancına sahip kimse |
signaturist i.
|
|
291 |
Genel |
sessizliğin hakim olduğu zaman aralığı |
silent [obsolete] i.
|
|
292 |
Genel |
atının ait olduğu ahırı temsil eden renklerde üretilmiş jokey kıyafeti |
silks i.
|
|
293 |
Genel |
taşıyıcının, yer olduğu takdirde yolcuyu taşımayı kabul etmesi |
subject to load (sublo) i.
|
|
294 |
Genel |
ait olduğu zümrenin yüz karası |
slander [obsolete] i.
|
|
295 |
Genel |
havanın açık olduğu aralık |
slatch i.
|
|
296 |
Genel |
içinde zehir olduğu için kırılan kap |
poison cup i.
|
|
297 |
Genel |
jeolojik geçmişin her noktada yaklaşık aynı olduğu bölge |
province i.
|
|
298 |
Genel |
kol ve bacakların kısa olduğu şişmanca vücut yapısı |
pyknic type i.
|
|
299 |
Genel |
eriyen karların sebep olduğu taşkın |
snow flood i.
|
|
300 |
Genel |
terimin uygulanabilir olduğu durumların toplamı |
sphere i.
|
|
301 |
Genel |
(sahibinin aynı zamanda ingiliz kilisesi rahibi olduğu araziye ait) mesken |
squarsonage [uk] i.
|
|
302 |
Genel |
tek parametrenin işlemci adresleri olduğu bir alt program türü |
static routine i.
|
|
303 |
Genel |
gelgitin en hızlı olduğu evre |
strength i.
|
|
304 |
Genel |
vassalın kral veya lorduna borçlu olduğu (davette, sarayda) hazır bulunma yükümlülüğü |
suit i.
|
|
305 |
Genel |
(malezya'da) çin menşeli gıdaların ağırlıkta olduğu şarküteri |
sundry shop i.
|
|
306 |
Genel |
güneşin bol olduğu yer |
sunland i.
|
|
307 |
Genel |
(bulanık küme teorisi) elemanların belirli bir bulanık kümeye kısmen dahil olduğu küme |
support i.
|
|
308 |
Genel |
kefilin kefil olduğu mahkumu adalete teslim etmesi durumu |
surrender i.
|
|
309 |
Genel |
uyruğunda olduğu ülkeye geri göndermek |
repatriate f.
|
|
310 |
Genel |
olduğu yerde saymak |
make no headway f.
|
|
311 |
Genel |
uzakta olduğu için işitememek |
be out of earshot f.
|
|
312 |
Genel |
prensiplerine aykırı olduğu için reddetmek |
refuse on principle f.
|
|
313 |
Genel |
olduğu gibi bırakmak |
let alone f.
|
|
314 |
Genel |
yakın olduğu için işitebilmek |
be within earshot f.
|
|
315 |
Genel |
mümkün olduğu kadar büyütmek |
maximize f.
|
|
316 |
Genel |
olduğu gibi bırakmak |
leave alone f.
|
|
317 |
Genel |
olduğu yerde saymak |
come to a deadlock f.
|
|
318 |
Genel |
çalışmamak (tatilde olduğu için) |
be off f.
|
|
319 |
Genel |
uygun bir aday olduğu söylenmek (belirli bir yere) |
be ticketed for f.
|
|
320 |
Genel |
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak |
face the issue f.
|
|
321 |
Genel |
biri eskiden sahip olduğu para ve prestijini kaybetmek |
come down in the world f.
|
|
322 |
Genel |
olduğu gibi kalmak |
remain f.
|
|
323 |
Genel |
olduğu gibi kabul etmek |
accept as is f.
|
|
324 |
Genel |
ait olduğu yere geri bırakmak |
replace f.
|
|
325 |
Genel |
ait olduğu yere geri bırakmak |
put something back where it belongs f.
|
|
326 |
Genel |
olduğu söylenmek |
be reputed to be f.
|
|
327 |
Genel |
olduğu sanılmak |
be reputed to be f.
|
|
328 |
Genel |
bir kaplama filmi veya tabakayı sıyırarak veya kavlatarak yapışık olduğu yüzeyden ayırmak |
peel away f.
|
|
329 |
Genel |
(işleri) olduğu gibi bırakmak |
leave things as they are f.
|
|
330 |
Genel |
kayıp olduğu bildirilmek |
be reported missing f.
|
|
331 |
Genel |
dünyayı olduğu gibi kabullenmek |
accept the world the way it is f.
|
|
332 |
Genel |
konuyu olduğu gibi değil göründüğü gibi ele almak |
take matters at face value f.
|
|
333 |
Genel |
olduğu ortaya çıkmak |
turn out to be f.
|
|
334 |
Genel |
mümkün olduğu kadar büyütmek |
maximise f.
|
|
335 |
Genel |
olduğu gibi kalmak |
remain f.
|
|
336 |
Genel |
olduğu ortaya çıkmak |
turn up f.
|
|
337 |
Genel |
ait olduğu yüzyıldan çıkarmak |
uncentury f.
|
|
338 |
Genel |
gömülü olduğu yerden çıkarmak |
ungrave f.
|
|
339 |
Genel |
(tırmıkla olduğu gibi) ayırmak |
harrow f.
|
|
340 |
Genel |
olduğu gibi kalmak |
haunt [rare] f.
|
|
341 |
Genel |
ay'da veya kütle çekimin düşük olduğu başka bir yüzeyde yürüyormuşçasına sekerek yürümek |
moonwalk f.
|
|
342 |
Genel |
olduğu gibi sürmek |
ride f.
|
|
343 |
Genel |
olduğu ortaya çıkmak |
go f.
|
|
344 |
Genel |
(zamanı geçmiş bir fikri, kurumu) işlevsiz olduğu halde muhafaza etmek |
mummify f.
|
|
345 |
Genel |
değerlendirme tablosunda olduğu gibi düzenlemek |
rubricate f.
|
|
346 |
Genel |
bir şeyi ait olduğu yere getirmek |
bring (something) where it belongs f.
|
|
347 |
Genel |
olduğu ortaya çıkmak |
come f.
|
|
348 |
Genel |
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması |
draw f.
|
|
349 |
Genel |
mensup olduğu gruptan biriyle evlenmek |
inmarry f.
|
|
350 |
Genel |
(hayvan) bağlı olduğu şeyden kurtulmak |
slip f.
|
|
351 |
Genel |
(kelime veya ifadeyi) harfleri birbirine yapışık olduğu için tek bir birim halinde yazmak |
flash f.
|
|
352 |
Genel |
(felsefi, sanatsal, bilimsel akımlar) en etkili olduğu dönemi yaşamak |
flourish f.
|
|
353 |
Genel |
olduğu yerde kalmak |
sit f.
|
|
354 |
Genel |
(hayvanın) hareketini bağlı olduğu sabit nokta etrafına dolayarak frenlemek |
snub f.
|
|
355 |
Genel |
eski olduğu için reddetmek |
superannuate f.
|
|
356 |
Genel |
uydurma olduğu belli |
flimsy s.
|
|
357 |
Genel |
amiplerin neden olduğu |
amebic s.
|
|
358 |
Genel |
var olduğu bilinmeyen |
unsuspected s.
|
|
359 |
Genel |
ne olduğu belirsiz |
ambiguous s.
|
|
360 |
Genel |
gerçek hayatta olduğu gibi |
true to life s.
|
|
361 |
Genel |
ne olduğu belirsiz |
nondescript s.
|
|
362 |
Genel |
yaranın sebep olduğu |
traumatic s.
|
|
363 |
Genel |
için olduğu gibi |
as in the case of s.
|
|
364 |
Genel |
amiplerin neden olduğu |
amoebic s.
|
|
365 |
Genel |
ne olduğu saptanamamış |
unidentified s.
|
|
366 |
Genel |
yanlış olduğu ispatlanmış |
disproven s.
|
|
367 |
Genel |
... olduğu derhal anlaşılabilen |
instantly recognisable as s.
|
|
368 |
Genel |
uyuşturucunun yoğun olduğu (bölge) |
drug-infested s.
|
|
369 |
Genel |
bir kilise ve papazının sorumlu olduğu mahalleye veya semte ait |
parochial s.
|
|
370 |
Genel |
kim olduğu belirsiz |
faceless s.
|
|
371 |
Genel |
öyle olduğu sanılan |
putative s.
|
|
372 |
Genel |
kilisede olduğu gibi |
churchy s.
|
|
373 |
Genel |
medyanın dahil olduğu |
media-involved s.
|
|
374 |
Genel |
birçok yılda olduğu gibi |
as in most years s.
|
|
375 |
Genel |
gebeliğin son dönemlerini ve doğumun olduğu zamanı kapsayan (dönem) |
perinatal s.
|
|
376 |
Genel |
savaşta kullanılmak suretiyle güvenilir ve etkili olduğu gösterilmiş |
battle tested s.
|
|
377 |
Genel |
teknolojinin hakim olduğu |
technology-dominated s.
|
|
378 |
Genel |
köleliğin yasak olduğu |
non-slave s.
|
|
379 |
Genel |
köleliğin yasak olduğu |
nonslaveholding s.
|
|
380 |
Genel |
daha önce başka birinin sahip olduğu fakat halen iyi durumda olan ürün |
nearly-new s.
|
|
381 |
Genel |
üçüncü tarafın dahil olduğu |
third-party s.
|
|
382 |
Genel |
alışverişin yoğun olduğu |
trading s.
|
|
383 |
Genel |
imkanı olduğu halde okumayan |
aliterate s.
|
|
384 |
Genel |
okuma yazması olduğu halde okumaya ilgi duymayan |
aliterate s.
|
|
385 |
Genel |
yaptığı şeyin yanlış olduğu söylenmemiş |
unadmonished s.
|
|
386 |
Genel |
az kişinin olduğu |
underpeopled s.
|
|
387 |
Genel |
(suç) ilişiği olduğu gösterilmemiş |
unimplicate s.
|
|
388 |
Genel |
olduğu yer saptanmamış |
unlocated s.
|
|
389 |
Genel |
yanlış olduğu kanıtlanmamış |
unrefuted s.
|
|
390 |
Genel |
(küfürlü veya ahlaksızca olduğu için) tekrar edilemez |
unrepeatable s.
|
|
391 |
Genel |
(yarış sonunda) yarışmacıların birbirine çok yakın olduğu |
blanket s.
|
|
392 |
Genel |
olayları olduğu gibi kabul eden |
blissful s.
|
|
393 |
Genel |
ürünün bitmekte olduğu izlenimi uyandırarak satışını teşvik eden |
block-busting s.
|
|
394 |
Genel |
gökyüzünün bulutsuz olduğu |
blue-sky s.
|
|
395 |
Genel |
gökyüzünün bulutsuz olduğu |
blue-skied s.
|
|
396 |
Genel |
onun bilgisinin olduğu |
her s.
|
|
397 |
Genel |
ne olduğu belirsiz |
borax s.
|
|
398 |
Genel |
(yüzeye boya damlatmada olduğu gibi) çok renkli bir dekoratif etkiye sahip olan |
broken s.
|
|
399 |
Genel |
insanların yaralanma veya ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğu duruma ilişkin |
humanitarian s.
|
|
400 |
Genel |
birbirine muhalif tarafların ikisinin de zararda olduğu duruma ait veya ilişkin |
lose-lose s.
|
|
401 |
Genel |
genin neden olduğu |
genal s.
|
|
402 |
Genel |
kuruluşun üyelerinin ortak karlarının, faydalarının, masraflarının ve sorumluluklarının olduğu (plan) |
mutual s.
|
|
403 |
Genel |
gösterişçi olduğu için rahatsız eden |
obnoxious s.
|
|
404 |
Genel |
olduğu gibi |
grounded s.
|
|
405 |
Genel |
çarpıp kaçan sürücünün sebep olduğu (kaza) |
hit-and-run s.
|
|
406 |
Genel |
işlerin kesat olduğu zamanla ilgili |
off-season s.
|
|
407 |
Genel |
işlerin kesat olduğu zamanda gerçekleşen |
off-season s.
|
|
408 |
Genel |
piyasanın durgun olduğu zaman kullanılan hizmetlere ait veya ilgili |
off-peak s.
|
|
409 |
Genel |
frekansın az olduğu zamanki |
off-peak s.
|
|
410 |
Genel |
talebin az olduğu zamanki |
off-peak s.
|
|
411 |
Genel |
yoğunluğun az olduğu zamanki |
off-peak s.
|
|
412 |
Genel |
kullanımın az olduğu zamanki |
off-peak s.
|
|
413 |
Genel |
işlerin kesat olduğu zamanki |
off-peak s.
|
|
414 |
Genel |
mümkün olduğu düşünülen |
on [uk] s.
|
|
415 |
Genel |
(suçlayıcı tavır ile) dahil olduğu söylenen |
implicated s.
|
|
416 |
Genel |
komanın neden olduğu |
comatic s.
|
|
417 |
Genel |
eklenmiş olduğu konuyla ilgili açıklama, ilave bilgi ve tavsiye içeren |
covering s.
|
|
418 |
Genel |
trafiğin az olduğu |
down s.
|
|
419 |
Genel |
(kağıt) pürüzsüz olduğu halde parlaklığı düşük |
dull s.
|
|
420 |
Genel |
büyünün neden olduğu |
fascinous s.
|
|
421 |
Genel |
olduğu gibi |
plain s.
|
|
422 |
Genel |
olduğu gibi yansıtan |
portrait s.
|
|
423 |
Genel |
mensural notasyonda belirli uzunluklardaki müzik notalarının bir sonraki nota değerinin iki yerine üçe eşit olduğu tempus veya prolasyona ait ya da ilgili |
perfect s.
|
|
424 |
Genel |
(hayvan) insanların atası olduğu düşünülen |
prehuman s.
|
|
425 |
Genel |
kişinin kendinin sebep olduğu |
self-originating s.
|
|
426 |
Genel |
kişinin kendinin sebep olduğu |
self-paced s.
|
|
427 |
Genel |
ait olduğu yapı ile aynı olan |
self-similar s.
|
|
428 |
Genel |
havanın güzel olduğu |
sunshine s.
|
|
429 |
Genel |
olduğu söylenen |
rumoured s.
|
|
430 |
Genel |
olduğu gibi |
as so zf.
|
|
431 |
Genel |
öyle olduğu halde bile |
ever at that zf.
|
|
432 |
Genel |
ihtiyaç olduğu kadar |
as needed zf.
|
|
433 |
Genel |
öyle olduğu halde |
even now zf.
|
|
434 |
Genel |
öyle olduğu halde, bile |
ever at that zf.
|
|
435 |
Genel |
adet olduğu üzere |
as is the custom zf.
|
|
436 |
Genel |
olduğu gibi |
warts and all zf.
|
|
437 |
Genel |
vakti olduğu zaman |
at one's leisure zf.
|
|
438 |
Genel |
her zaman olduğu gibi |
as usual zf.
|
|
439 |
Genel |
olduğu gibi |
much the same zf.
|
|
440 |
Genel |
ziyan olduğu takdirde sizin hesabınıza |
at your risk zf.
|
|
441 |
Genel |
olduğu gibi |
at that zf.
|
|
442 |
Genel |
mümkün olduğu kadar |
all the way zf.
|
|
443 |
Genel |
mümkün olduğu kadar çok |
as much as possible zf.
|
|
444 |
Genel |
söylenmiş olduğu üzere |
as already implied zf.
|
|
445 |
Genel |
mümkün olduğu kadar yakın |
as near as possible zf.
|
|
446 |
Genel |
olduğu kadar |
as far as zf.
|
|
447 |
Genel |
mümkün olduğu kadar erken |
as early as possible zf.
|
|
448 |
Genel |
özünde olduğu gibi |
quintessentially zf.
|
|
449 |
Genel |
her sene olduğu gibi |
like every year zf.
|
|
450 |
Genel |
her yıl olduğu gibi |
like every year zf.
|
|
451 |
Genel |
her yıl olduğu gibi |
just like every year zf.
|
|
452 |
Genel |
her sene olduğu gibi |
just like every year zf.
|
|
453 |
Genel |
olduğu haliyle |
as are zf.
|
|
454 |
Genel |
olduğu gibi |
as are zf.
|
|
455 |
Genel |
mümkün olduğu kadar fazla |
as much as possible zf.
|
|
456 |
Genel |
mümkün olduğu kadar çabuk |
as soon as possible zf.
|
|
457 |
Genel |
önceden olduğu gibi |
same as before zf.
|
|
458 |
Genel |
eskiden olduğu gibi |
same as before zf.
|
|
459 |
Genel |
geçerli olduğu üzere |
as applicable zf.
|
|
460 |
Genel |
uygulanabilir olduğu üzere |
as applicable zf.
|
|
461 |
Genel |
uygun olduğu üzere |
as applicable zf.
|
|
462 |
Genel |
geçerli olduğu gibi |
as applicable zf.
|
|
463 |
Genel |
uygulanabilir olduğu gibi |
as applicable zf.
|
|
464 |
Genel |
uygun olduğu gibi |
as applicable zf.
|
|
465 |
Genel |
mümkün olduğu yerde |
where possible zf.
|
|
466 |
Genel |
-de olduğu gibi |
as is the case with zf.
|
|
467 |
Genel |
ait olduğu yerde |
in situ zf.
|
|
468 |
Genel |
olduğu yerde |
in situ zf.
|
|
469 |
Genel |
bunlar olduğu sırada |
in the meantime zf.
|
|
470 |
Genel |
halihazırda belirtilmiş olduğu üzere |
as already implied zf.
|
|
471 |
Genel |
her zaman olduğu gibi |
as things run zf.
|
|
472 |
Genel |
mümkün olduğu kadar |
ever zf.
|
|
473 |
Genel |
olduğu halde |
much as/though zf.
|
|
474 |
Genel |
bilerek olduğu halde kazara yapmış gibi göstererek |
on purpose zf.
|
|
475 |
Genel |
… olduğu an |
soon at zf.
|
|
476 |
Genel |
olduğu gibi |
square zf.
|
|
477 |
Genel |
ait olduğu yerde |
in-situ zf.
|
|
478 |
Genel |
-nın olduğu yere |
over zf.
|
|
479 |
Genel |
ait olduğu yerde |
situ zf.
|
|
480 |
Genel |
için olduğu gibi |
as for ed.
|
|
481 |
Genel |
de olduğu gibi |
such in ed.
|
|
482 |
Genel |
olduğu takdirde |
in case of ed.
|
|
483 |
Genel |
olduğu takdirde |
in the event of ed.
|
|
484 |
Genel |
olduğu halde |
despite ed.
|
|
485 |
Genel |
olduğu halde |
notwithstanding ed.
|
|
486 |
Genel |
olduğu halde |
in spite of ed.
|
|
487 |
Genel |
-de olduğu gibi |
as such in ed.
|
|
488 |
Genel |
-de olduğu gibi |
in common with ed.
|
|
489 |
Genel |
-da olduğu gibi |
as in ed.
|
|
490 |
Genel |
...-da olduğu gibi |
as with ... ed.
|
|
491 |
Genel |
olduğu halde |
malgrado ed.
|
|
492 |
Genel |
olduğu halde |
by [scotland] ed.
|
|
493 |
Genel |
olduğu takdirde |
in case ed.
|
|
494 |
Genel |
olduğu halde |
over ed.
|
|
495 |
Genel |
olduğu gibi |
as well as bağ.
|
|
496 |
Genel |
olduğu zaman |
everytime bağ.
|
|
497 |
Genel |
(mümkün olduğu) halde |
when bağ.
|
|
498 |
Genel |
olduğu anda |
just as bağ.
|
|
499 |
Genel |
olduğu takdirde |
in case that bağ.
|
|
500 |
Genel |
mümkün olduğu kadar çabuk |
as soon as bağ.
|
|