|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Yaygın Kullanım |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
around zf.
|
çevrede |
|
In terms of its content, however, I should also like to comment on what we have witnessed around Parliament today.
Bununla birlikte, içeriği açısından, bugün Parlamento çevresinde tanık olduklarımız hakkında da yorum yapmak istiyorum.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
around zf.
|
etrafında |
|
Our organization was built around her ideals.
Örgütümüz onun idealleri etrafında kurulmuştu.
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
around zf.
|
etrafta |
|
Luckily, there was no one around to hear us.
Neyse ki etrafta bizi duyacak kimse yoktu.
More Sentences
|
| 4 |
Yaygın Kullanım |
around zf.
|
etrafına |
|
There are lots of nudity and very explicit profile pictures scattered around the site.
Sitenin etrafına dağılmış çok sayıda çıplaklık ve çok açık profil resimleri var.
More Sentences
|
| 5 |
Yaygın Kullanım |
around zf.
|
çevresinde |
|
People's health is inseparably linked to the environment around them.
İnsanların sağlığı, çevrelerindeki ortamla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.
More Sentences
|
| 6 |
Yaygın Kullanım |
around zf.
|
sularında |
|
| 7 |
Yaygın Kullanım |
around zf.
|
aşağı yukarı |
|
| 8 |
Yaygın Kullanım |
around zf.
|
çevresine |
|
| Genel |
|
| 9 |
Genel |
around zf.
|
doğru |
|
Natalie walked around to the driver's seat and closed the door.
Natalie sürücü koltuğuna doğru yürüdü ve kapıyı kapattı.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
around zf.
|
orada burada |
|
We have several shops around the city.
Şehirde orada burada birkaç dükkanımız var.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
around zf.
|
etrafta |
|
We circled around to find a parking spot.
Park yeri bulmak için etrafta daireler çizdik.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
around zf.
|
görünürlerde |
|
Nobody's around.
Görünürde hiç kimse yok.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
around zf.
|
ortalıkta |
|
Tom isn't around.
Tom ortalıkta yok.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
around zf.
|
çevrede |
|
They have a higher standard of living than those around them and make greater demands on their government.
Çevrelerindekilerden daha yüksek bir yaşam standardına sahipler ve hükümetlerinden daha fazla talepte bulunuyorlar.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
around zf.
|
yaklaşık |
|
She earns around 150,000 pounds annually.
Yılda yaklaşık 150.000 pound kazanıyor.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
around zf.
|
bu civarda |
|
I'm hoping to find an ATM around here.
Bu civarda bir ATM bulmayı umuyorum.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
around zf.
|
çevresinde |
|
Situations like this occur around us every day.
Bu gibi durumlar her gün çevremizde yaşanıyor.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
around zf.
|
etrafına |
|
Then wrap a hot towel around your head.
Sonra başınızın etrafına sıcak bir havlu sarın.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
around zf.
|
civarı |
|
The first refers to how we handle outstanding budget commitments, which now amount to something around EUR 110 billion.
Birincisi, şu anda 110 milyar Avro civarında olan ödenmemiş bütçe taahhütlerini nasıl ele alacağımıza ilişkindir.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
around zf.
|
dönünce |
|
There's a drug store just around the corner.
Hemen köşeyi dönünce bir eczane var.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
Genel |
around zf.
|
arkaya |
|
He turned around to shush the woman behind him.
Peşindeki kadını susturmak için arkasını döndü.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
around zf.
|
var olan |
|
He is the best tattoo artist around.
Var olan en iyi dövme sanatçısı.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
around zf.
|
öylece |
|
Hurry up! I can't wait around for you all day.
Acele et! Bütün gün öylece seni bekleyemem.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
around zf.
|
aşmak için |
|
There must be a way around this problem.
Bu sorunu aşmak için bir yol olmalı.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
around zf.
|
arasında |
|
Party appetizers were passed around to the guests.
Parti atıştırmalıkları konuklar arasında dağıtıldı.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
around zf.
|
çevresi |
|
Our new pool is 40 meters around.
Yeni havuzumuzun çevresi 40 metre.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
around ed.
|
civarında |
|
The population of the United Kingdom is around 65 million.
Birleşik Krallık'ın nüfusu 65 milyon civarındadır.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
around ed.
|
gibi |
|
It simply passes around as it chooses.
Sadece istediği gibi dolaşıyor.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
around ed.
|
çevresinde |
|
Pay particular attention to the area around the nose.
Burun çevresindeki bölgeye özellikle dikkat edin.
More Sentences
|
| Konuşma Dili |
|
| 30 |
Konuşma Dili |
around zf.
|
her yere |
|
He follows us all around the house whenever we’re at home on the weekend.
Hafta sonu evde olduğumuzda bizi evin her yerinde takip ediyor.
More Sentences
|
| 31 |
Konuşma Dili |
around zf.
|
her yerde |
|
There were flowers all around.
Her yerde çiçekler vardı.
More Sentences
|
| Teknik |
|
| 32 |
Teknik |
around zf.
|
çevresinde |
|
It is easy to believe the world around us is real.
Çevremizdeki dünyanın gerçek olduğuna inanmak kolaydır.
More Sentences
|
| 33 |
Teknik |
around ed.
|
etrafında |
|
One of the biggest challenges was working around the interior protrusions of the wheels.
En büyük zorluklardan biri, tekerleklerin iç çıkıntıları etrafında çalışmaktı.
More Sentences
|
| Genel |
|
| 34 |
Genel |
around zf.
|
meydanda |
|
| 35 |
Genel |
around zf.
|
aşağı yukarı |
|
| 36 |
Genel |
around zf.
|
oraya buraya |
|
| 37 |
Genel |
around zf.
|
bu dolaylarda |
|
| 38 |
Genel |
around zf.
|
civarda |
|
| 39 |
Genel |
around zf.
|
geriye |
|
| 40 |
Genel |
around zf.
|
çerçevesinde |
|
|
|
| 41 |
Genel |
around zf.
|
çevre uzunluğu |
|
| 42 |
Genel |
around ed.
|
çevresine |
|
| 43 |
Genel |
around ed.
|
sularında |
|
| 44 |
Genel |
around ed.
|
dolaylarında |
|
|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Yaygın Kullanım |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
mess around f.
|
oyalanmak |
|
Don't mess around and finish your meal quickly.
Oyalanma ve yemeğini çabucak bitir.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
walk around f.
|
dolaşmak |
|
This entails reception and a document entitling them to walk around freely.
Bu, kabul edilmeyi ve serbestçe dolaşma hakkı veren bir belgeyi gerektirir.
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
look around f.
|
bakınmak |
|
Tom looked around the room.
Tom odaya bakındı.
More Sentences
|
| 4 |
Yaygın Kullanım |
look around f.
|
etrafa bakmak |
|
Looking around, I thought we could have met in the bar.
Etrafa bakınca barda tanışmış olabileceğimizi düşündüm.
More Sentences
|
| 5 |
Yaygın Kullanım |
idle around f.
|
oyalanmak |
|
| Genel |
|
| 6 |
Genel |
laze around f.
|
tembellik etmek |
|
I wasn't lazing around like some people.
Bazı insanlar gibi tembellik etmiyordum.
More Sentences
|
| 7 |
Genel |
flounder around f.
|
çabalamak |
|
How long did you flounder around before you asked for help?
Yardım istemeden önce ne kadar çabaladın?
More Sentences
|
| 8 |
Genel |
monkey around f.
|
oyalanmak |
|
Stop monkeying around!
Etrafta oyalanmayı bırak!
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
play around f.
|
oyalanmak |
|
Don't play around too much after school.
Okuldan sonra çok fazla oyalanmayın.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
revolve around f.
|
etrafında dönmek |
|
This debate revolves around two or three main themes.
Bu tartışma iki ya da üç ana tema etrafında dönmektedir.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
look around f.
|
bakınmak |
|
Tom looked around the room, making sure that everything was alright.
Tom her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak için odaya bakındı.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
get around f.
|
yürümek |
|
In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Sonunda hastalığı nedeniyle yürüyemez hale geldi ve etrafta dolaşmak için motorlu bir tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
play around f.
|
oynamak |
|
You remember when the Ivory Coast was playing around with money and the hammer fell.
Fildişi Sahili'nin parayla oynadığı ve çekicin düştüğü zamanı hatırlıyorsunuz.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
feel around for f.
|
bulmaya çalışmak |
|
He stuck his hand into the pouch, and felt around for one of the stones.
Elini keseye soktu ve taşlardan birini bulmaya çalıştı.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
fiddle around f.
|
oyalanmak |
|
They were fiddling around with TikTok videos.
TikTok videolarıyla oyalanıyorlardı.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
get around f.
|
çok gezmek |
|
He gets around a lot.
O çok gezer.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
mess around with f.
|
uğraşmak |
|
I don't have time to mess around with bribes.
Rüşvetle uğraşacak vaktim yok.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
turn around f.
|
arkaya dönmek |
|
I turned around.
Arkaya döndüm.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
get around f.
|
gezinmek |
|
Get around the web faster with a browser built for speed.
Hız için tasarlanmış bir tarayıcıyla web'de daha hızlı gezinin.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
wander around f.
|
dolaşmak |
|
The Help Train, which continues to wander around the city center, stopped today at Fatma Alaettinoğlu Primary School.
Şehir merkezinde dolaşmaya devam eden Yardım Treni, bugün Fatma Alaettinoğlu İlköğretim Okulu'nda durdu.
More Sentences
|
| 21 |
Genel |
stick around f.
|
takılmak |
|
I don't want to stick around.
Etrafta takılmak istemiyorum.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
look around f.
|
araştırmak |
|
Tom looked around the room, but no one else was there.
Tom odayı araştırdı ama orada başka hiç kimse yoktu.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
roll around f.
|
yuvarlanmak |
|
Tom and Mary rolled around in the grass.
Tom ve Mary çimlerde yuvarlandılar.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
come around f.
|
uğramak |
|
I knew you'd come around.
Uğrayacağını biliyordum.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
fool around f.
|
oyalanmak |
|
I can't fool around any longer.
Daha fazla oyalanamam.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
go around f.
|
dolaşmak |
|
Even we in the European Union may shortly be going around in blinkers.
Avrupa Birliği'nde bizler bile kısa bir süre sonra at gözlüğü ile dolaşıyor olabiliriz.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
walk around f.
|
etrafını dolaşmak |
|
The lake is quite large and it takes around 2 hours to walk around it.
Göl oldukça büyük ve etrafını dolaşmak yaklaşık 2 saat sürüyor.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
look around f.
|
bakmak |
|
Look around at the natural beauty of your surroundings.
Çevrenizdeki doğal güzelliklere bakın.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
get around f.
|
yayılmak (haber) |
|
What a pity so few Members were here, but perhaps more will turn up in the Chamber when word gets around.
Ne yazık ki bu kadar az Üye buradaydı, ama belki de haber yayıldığında daha fazlası Meclise gelecektir.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
get around f.
|
dolaşmak |
|
Taxis are the best way to get around Hanoi.
Taksiler Hanoi'de dolaşmanın en iyi yoludur.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
ask around f.
|
birilerine sormak |
|
I've asked around and everybody says that we shouldn't trust you.
Birilerine sordum ve herkes sana güvenmememizi söylüyor.
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
stroll around f.
|
dolaşmak |
|
Stroll around the city and find a car you want to sell.
Şehirde dolaşın ve satmak istediğiniz bir araba bulun.
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
go around f.
|
herkese yetmek |
|
Is there enough food to go around?
Herkese yetecek yeterli yiyecek var mı?
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
turn around f.
|
etrafında dönmek |
|
The world turns around sex, money and drugs.
Dünya seks, para ve uyuşturucu etrafında dönüyor.
More Sentences
|
| 35 |
Genel |
travel around f.
|
etrafında dolaşmak |
|
There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
Güneşin etrafında dolaşan dokuz gezegen vardır, dünya da bunlardan biridir.
More Sentences
|
| 36 |
Genel |
go around f.
|
gezinmek |
|
We were sure the Earth went around the Sun.
Dünyanın güneşin etrafında gezindiğinden emindik.
More Sentences
|
|
|
| 37 |
Genel |
hang around f.
|
oyalanmak |
|
Some people were hanging around at the entrance.
Bazı insanlar girişte oyalanıyorlardı.
More Sentences
|
| 38 |
Genel |
hang around f.
|
aylak aylak dolaşmak |
|
I hung around for one hour.
Bir saat boyunca aylak aylak dolaştım.
More Sentences
|
| 39 |
Genel |
parade around f.
|
dolaşmak |
|
The women paraded around seminude.
Kadınlar yarı çıplak dolaşıyordu.
More Sentences
|
| 40 |
Genel |
look around f.
|
etrafına bakınmak |
|
He looked around then started to walk.
Etrafına bakındı ve yürümeye başladı.
More Sentences
|
| 41 |
Genel |
drop around f.
|
uğramak |
|
Why don't you drop around sometime?
Neden bir ara uğramıyorsun?
More Sentences
|
| 42 |
Genel |
ask around f.
|
çevresine sormak |
|
Ask around.
Çevrene sor.
More Sentences
|
| 43 |
Genel |
joke around f.
|
şakalaşmak |
|
We were just joking around.
Şakalaşıyorduk öyle.
More Sentences
|
| 44 |
Genel |
prowl around f.
|
kol gezmek |
|
Robbers prowl around at midnight.
Hırsızlar gece yarısı kol gezer.
More Sentences
|
| 45 |
Genel |
walk around naked f.
|
çıplak dolaşmak |
|
Even if it's your own house, please stop walking around naked.
Kendi eviniz bile olsa, lütfen etrafta çıplak dolaşmayı bırakın.
More Sentences
|
| 46 |
Genel |
roam around f.
|
dolaşmak |
|
Someone is roaming around the house.
Evin etrafında birisi dolaşıyor.
More Sentences
|
| 47 |
Genel |
move around f.
|
gezinmek |
|
After my leg heals, I'll be able to move around again.
Bacağım iyileştikten sonra tekrar gezinebileceğim.
More Sentences
|
| 48 |
Genel |
horse around f.
|
oyalanmak |
|
Cut out the horsing around; get over there now.
Oyalanmayı bırak da oraya git hemen.
More Sentences
|
| 49 |
Genel |
gather around f.
|
etrafında toplanmak |
|
We gather around a conference table in the library.
Kütüphanede bir konferans masasının etrafında toplanıyoruz.
More Sentences
|
| 50 |
Genel |
look around f.
|
etrafı seyretmek |
|
Tom has been looking around.
Tom etrafı seyrediyor.
More Sentences
|
| 51 |
Genel |
look around f.
|
çevresine bakınmak |
|
Tom paused for a moment and looked around.
Tom bir an durakladı ve çevresine bakındı.
More Sentences
|
| 52 |
Genel |
turn around f.
|
geriye dönmek |
|
I asked Tom to turn around.
Tom'un geriye dönmesini istedim.
More Sentences
|
| 53 |
Genel |
walk around f.
|
gezinmek |
|
He's walking around in his underwear.
İç çamaşırlarıyla geziniyor.
More Sentences
|
| 54 |
Genel |
walk around f.
|
amaçsızca dolanmak |
|
I walked around aimlessly.
Amaçsızca dolaştım.
More Sentences
|
| 55 |
Genel |
look around f.
|
çevreye bakınmak |
|
Would you mind if I look around?
Çevreye bakınmamın bir sakıncası var mı?
More Sentences
|
| 56 |
Genel |
walk around f.
|
etrafta gezinmek |
|
She walked around looking for him.
Onu arayarak etrafta gezindi.
More Sentences
|
| 57 |
Genel |
clown around f.
|
soytarılık etmek |
|
Tom was clowning around at the party last night.
Tom dün geceki partide soytarılık ediyordu.
More Sentences
|
| 58 |
Genel |
around noon zf.
|
öğleyin |
|
Journalist Hüseyin Aykol was detained at his home around noon.
Gazeteci Hüseyin Aykol öğle saatlerinde evinde gözaltına alındı.
More Sentences
|
| 59 |
Genel |
all around zf.
|
her tarafta |
|
The rain is raining all around.
Her tarafta yağmur yağıyor.
More Sentences
|
| 60 |
Genel |
around the world zf.
|
tüm dünyada |
|
The news was met with sadness all around the world.
Haber tüm dünyada üzüntüyle karşılandı.
More Sentences
|
| 61 |
Genel |
stick around i.
|
yakınında bekle |
|
| 62 |
Genel |
ring put around a stove pipe i.
|
boru bileziği |
|
| 63 |
Genel |
turn-around i.
|
etrafında dönme |
|
| 64 |
Genel |
going around i.
|
dolaşma |
|
| 65 |
Genel |
aubergine wrapped around pieces of meat and roasted i.
|
patlıcan kebabı |
|
| 66 |
Genel |
run around i.
|
atlatma |
|
| 67 |
Genel |
run around i.
|
dolama |
|
| 68 |
Genel |
the world around i.
|
ortalık |
|
| 69 |
Genel |
the people around someone i.
|
etrafındaki insanlar |
|
| 70 |
Genel |
run around i.
|
oyalama |
|
| 71 |
Genel |
rotation of the earth around its own axis i.
|
dünyanın kendi etrafında dönmesi |
|
| 72 |
Genel |
rotation of the earth around its own axis i.
|
dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi |
|
| 73 |
Genel |
the rotation of the earth around the sun i.
|
dünyanın güneş etrafındaki dönüşü |
|
| 74 |
Genel |
zip around wallet i.
|
boydan boya fermuarlı cüzdan |
|
| 75 |
Genel |
run-around i.
|
dolama |
|
| 76 |
Genel |
around the world race i.
|
dünya'nın etrafını tekne ile kat etme yarışı |
|
| 77 |
Genel |
people around you i.
|
çevrendeki insanlar |
|
| 78 |
Genel |
turn-around i.
|
tersine çevirme |
|
| 79 |
Genel |
turn-around i.
|
geri dönüş |
|
| 80 |
Genel |
turn-around i.
|
etrafında dönüş |
|
| 81 |
Genel |
ring-around-a-rosy i.
|
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
|
| 82 |
Genel |
ring-around-the-rosy i.
|
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
|
| 83 |
Genel |
sleeping around i.
|
önüne gelenle düşüp kalkma |
|
| 84 |
Genel |
rake around f.
|
taramak |
|
| 85 |
Genel |
arse around f.
|
aylaklık etmek |
|
| 86 |
Genel |
hang around f.
|
beklemek |
|
| 87 |
Genel |
nose around f.
|
koku almak |
|
| 88 |
Genel |
fool around f.
|
siftinmek |
|
| 89 |
Genel |
ask around f.
|
ona buna sormak |
|
| 90 |
Genel |
turn around f.
|
altüst etmek |
|
| 91 |
Genel |
stick around f.
|
bir yerden ayrılmamak |
|
| 92 |
Genel |
fiddle around f.
|
aylaklık etmek |
|
| 93 |
Genel |
whip around f.
|
çabucak gitmek |
|
| 94 |
Genel |
wheel around f.
|
dönüvermek |
|
| 95 |
Genel |
come around f.
|
imana gelmek |
|
| 96 |
Genel |
pry around f.
|
etrafı gözetlemek |
|
| 97 |
Genel |
browse around f.
|
dolaşmak |
|
| 98 |
Genel |
come around f.
|
canlanmak |
|
| 99 |
Genel |
bat around f.
|
tartışmak |
|
| 100 |
Genel |
hover around somebody f.
|
fır dönmek |
|
| 101 |
Genel |
horse around f.
|
sürtmek |
|
| 102 |
Genel |
whip around f.
|
bir koşu gitmek |
|
| 103 |
Genel |
turn around f.
|
vazgeçmek |
|
| 104 |
Genel |
bring around f.
|
ikna etmek |
|
| 105 |
Genel |
get around to f.
|
zaman ayırmak |
|
| 106 |
Genel |
slide around f.
|
ustalıkla geçiştirmek (bir meseleyi) |
|
| 107 |
Genel |
hover around f.
|
etrafında dönmek |
|
| 108 |
Genel |
slope around f.
|
aylak aylak dolaşmak |
|
| 109 |
Genel |
moon around f.
|
dalgın dalgın dolaşmak |
|
| 110 |
Genel |
gather around the same table f.
|
aynı masanın çevresinde toplanmak |
|
| 111 |
Genel |
look around f.
|
bakışmak |
|
| 112 |
Genel |
lurk around f.
|
gizli gizli dolaşmak |
|
| 113 |
Genel |
kick around f.
|
dövmek |
|
| 114 |
Genel |
play around f.
|
vakit geçirmek |
|
| 115 |
Genel |
horse around f.
|
aylak aylak dolaşmak |
|
| 116 |
Genel |
mope around f.
|
üzgün olarak gezinmek |
|
| 117 |
Genel |
fool around f.
|
abesle uğraşmak |
|
| 118 |
Genel |
gad around f.
|
aylaklık etmek |
|
| 119 |
Genel |
bum around f.
|
aylaklık etmek |
|
| 120 |
Genel |
go the long way around f.
|
dolaşmak |
|
| 121 |
Genel |
swing around f.
|
dönüvermek |
|
| 122 |
Genel |
whip around f.
|
şiddetle esmek (rüzgar) |
|
| 123 |
Genel |
beat around the bush f.
|
bin dereden su getirmek |
|
| 124 |
Genel |
rake around for something f.
|
arayıp taramak |
|
| 125 |
Genel |
hedge around f.
|
sınırlamak |
|
| 126 |
Genel |
wrap around f.
|
sarmak |
|
| 127 |
Genel |
hang around f.
|
sallanmak |
|
| 128 |
Genel |
entwine something around f.
|
bir şeyi başka bir şeye dolamak |
|
| 129 |
Genel |
wheel around f.
|
birdenbire dönmek |
|
| 130 |
Genel |
hang around f.
|
gezinmek |
|
| 131 |
Genel |
go around with f.
|
ile birlikte olmak |
|
| 132 |
Genel |
screw around f.
|
boş boş dolaşmak |
|
| 133 |
Genel |
stick around for f.
|
bir şey için kalmak |
|
| 134 |
Genel |
boss someone around f.
|
birine emir yağdırmak |
|
| 135 |
Genel |
wheel around f.
|
dönmek |
|
| 136 |
Genel |
fool around f.
|
at koşturmak |
|
| 137 |
Genel |
boss around f.
|
patronluk taslamak |
|
| 138 |
Genel |
monkey around with f.
|
karıştırmak |
|
| 139 |
Genel |
revolve around f.
|
hakkında olmak |
|
| 140 |
Genel |
hem around f.
|
sarmak |
|
| 141 |
Genel |
monkey around with f.
|
ellemek |
|
| 142 |
Genel |
bum around f.
|
başıboş dolaşmak |
|
| 143 |
Genel |
monkey around with f.
|
uğraşmak |
|
| 144 |
Genel |
root around f.
|
altını üstüne getirmek |
|
| 145 |
Genel |
go around with somebody f.
|
peşinde dolaşmak |
|
| 146 |
Genel |
whirl around f.
|
dönüvermek |
|
| 147 |
Genel |
fish around f.
|
araştırmak |
|
| 148 |
Genel |
cavort around f.
|
tepinmek |
|
| 149 |
Genel |
revolve around f.
|
döndürmek (etrafında) |
|
| 150 |
Genel |
have shadows around one's eyes f.
|
gözleri mor halkalarla çevrili olmak |
|
| 151 |
Genel |
go around with f.
|
ile arkadaş olmak |
|
| 152 |
Genel |
go around f.
|
çok kişiye bulaşmak (hastalık) |
|
| 153 |
Genel |
get around f.
|
kurtulmak (birinden) |
|
| 154 |
Genel |
show someone around f.
|
birine rehberlik etmek |
|
| 155 |
Genel |
wander around f.
|
başıboş dolaşmak |
|
| 156 |
Genel |
revolve around f.
|
çevirmek |
|
| 157 |
Genel |
gather around the same table f.
|
aynı masada toplanmak |
|
| 158 |
Genel |
stroll around f.
|
gezmek |
|
| 159 |
Genel |
hedge around f.
|
kısıtlamak |
|
| 160 |
Genel |
cast around f.
|
araştırmak |
|
| 161 |
Genel |
get around f.
|
bir yol bulup atlatmak (birini) |
|
| 162 |
Genel |
bat around f.
|
dolaşmak |
|
| 163 |
Genel |
cast around f.
|
çare aramak |
|
| 164 |
Genel |
stick around f.
|
bir yerde çakılı kalmak |
|
| 165 |
Genel |
romp around f.
|
sıçrayıp oynamak |
|
| 166 |
Genel |
drop around f.
|
ziyaret etmek |
|
| 167 |
Genel |
walk around f.
|
dolaştırmak |
|
| 168 |
Genel |
fool around f.
|
abesle iştigal etmek |
|
| 169 |
Genel |
beat around the bush f.
|
dolaylı konuşmak |
|
| 170 |
Genel |
twine around f.
|
çevrelemek |
|
| 171 |
Genel |
revolve around f.
|
ile ilgili olmak |
|
| 172 |
Genel |
monkey around with f.
|
ile oynamak |
|
| 173 |
Genel |
loaf around f.
|
aylaklık etmek |
|
| 174 |
Genel |
hedge around f.
|
engellemek |
|
| 175 |
Genel |
jump around f.
|
hoplayıp zıplamak |
|
| 176 |
Genel |
drop around f.
|
damlamak |
|
| 177 |
Genel |
cavort around f.
|
hoplayıp sıçramak |
|
| 178 |
Genel |
stick around f.
|
ayrılmamak |
|
| 179 |
Genel |
look around f.
|
bütün ihtimalleri düşünmek |
|
| 180 |
Genel |
go around f.
|
ele almak |
|
| 181 |
Genel |
bat around f.
|
gezinmek |
|
| 182 |
Genel |
go around begging f.
|
dilencilik etmek |
|
| 183 |
Genel |
come around f.
|
hastalığı atlatmak |
|
| 184 |
Genel |
loaf around f.
|
kaytarmak |
|
| 185 |
Genel |
gad around f.
|
başıboş dolaşmak |
|
| 186 |
Genel |
cut around f.
|
etrafını kesmek |
|
| 187 |
Genel |
go around in circles f.
|
harman çevirmek |
|
| 188 |
Genel |
get around f.
|
yayılmak |
|
| 189 |
Genel |
poke around in f.
|
bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak |
|
| 190 |
Genel |
fool around f.
|
dalgasına bakmak |
|
| 191 |
Genel |
knock around f.
|
gezmek |
|
| 192 |
Genel |
show someone around f.
|
birini gezdirmek |
|
| 193 |
Genel |
come around f.
|
iyileşmek (hastalık vb) |
|
| 194 |
Genel |
loaf around f.
|
boş kalmak |
|
| 195 |
Genel |
moon around f.
|
dalgın dalgın dolanıp durmak |
|
| 196 |
Genel |
be unaware of the happenings around oneself f.
|
dünyadan haberi olmamak |
|
| 197 |
Genel |
cast around f.
|
tasarlamak |
|
| 198 |
Genel |
hector around f.
|
gözdağı vermek |
|
| 199 |
Genel |
bum around f.
|
aylak aylak dolaşmak |
|
| 200 |
Genel |
throw one's weight around f.
|
otoritesini konuşturmak |
|
| 201 |
Genel |
knock around f.
|
çıkmak |
|
| 202 |
Genel |
fiddle around f.
|
vakit geçirmek |
|
| 203 |
Genel |
knock around f.
|
hırpalamak |
|
| 204 |
Genel |
throw (one's) money around f.
|
parayı sokağa atmak |
|
| 205 |
Genel |
shop around f.
|
en uygun fiyatların peşinde çarşı pazar dolaşmak |
|
| 206 |
Genel |
have a quick look around f.
|
etrafı kolaçan etmek |
|
| 207 |
Genel |
hector around f.
|
başına bela olmak |
|
| 208 |
Genel |
come around f.
|
kendine gelmek |
|
| 209 |
Genel |
horse around f.
|
gürültü yaparak oynamak |
|
| 210 |
Genel |
get around f.
|
bir yol bulup kurtulmak (birinden) |
|
| 211 |
Genel |
lurk around f.
|
sinsi sinsi dolaşmak |
|
| 212 |
Genel |
slide around f.
|
ustalıkla atlatmak (bir meseleyi) |
|
| 213 |
Genel |
drive around f.
|
araba ile gezmek |
|
| 214 |
Genel |
bring around f.
|
ayıltmak |
|
| 215 |
Genel |
nose around f.
|
koklamak |
|
| 216 |
Genel |
bum around f.
|
başıboş takılmak |
|
| 217 |
Genel |
cut around f.
|
çevresinden kesmek |
|
| 218 |
Genel |
get around f.
|
yayılmak (söylenti) |
|
| 219 |
Genel |
careen around the corner f.
|
motorlu araç yan yatarak köşeyi dönmek |
|
| 220 |
Genel |
monkey around f.
|
dalga geçmek |
|
| 221 |
Genel |
wave around f.
|
savurmak |
|
| 222 |
Genel |
scout around f.
|
aramak |
|
| 223 |
Genel |
monkey around f.
|
vakit geçirmek |
|
| 224 |
Genel |
walk around f.
|
gezdirmek |
|
| 225 |
Genel |
go around f.
|
yaygın olmak |
|
| 226 |
Genel |
turn around one's business f.
|
düzlüğe çıkmak |
|
| 227 |
Genel |
wheel around f.
|
etrafında döndürmek |
|
| 228 |
Genel |
mess around with women f.
|
fındık kırmak |
|
| 229 |
Genel |
get around to f.
|
vakit ayırıp bir şeyi yapmak |
|
| 230 |
Genel |
loaf around f.
|
başıboş dolaşmak |
|
| 231 |
Genel |
be wrapped around f.
|
dolanmak |
|
| 232 |
Genel |
drive around f.
|
gezinti yapmak |
|
| 233 |
Genel |
scamper around f.
|
koşuşturmak |
|
| 234 |
Genel |
look around f.
|
etrafı kolaçan etmek |
|
| 235 |
Genel |
hover around f.
|
etrafında dört dönmek |
|
| 236 |
Genel |
fumble around f.
|
el yordamıyla aramak |
|
| 237 |
Genel |
turn around f.
|
yuvarlanmak |
|
| 238 |
Genel |
fool around f.
|
tembellik etmek |
|
| 239 |
Genel |
lark around f.
|
muziplik yapmak |
|
| 240 |
Genel |
stand around idly f.
|
avara durmak |
|
| 241 |
Genel |
scout around f.
|
arayıp taramak |
|
| 242 |
Genel |
get around somebody f.
|
ikna etmek |
|
| 243 |
Genel |
mess around f.
|
dalgasına bakmak |
|
| 244 |
Genel |
fool around f.
|
aylak aylak dolaşmak |
|
| 245 |
Genel |
come around f.
|
dediğine gelmek |
|
| 246 |
Genel |
entwine itself around f.
|
bir şeyin etrafına dolanmak |
|
| 247 |
Genel |
wander around idly f.
|
avare dolaşmak |
|
| 248 |
Genel |
throw one's weight around f.
|
zart zurt etmek |
|
| 249 |
Genel |
boss someone around f.
|
birine karşı amirane davranmak |
|
| 250 |
Genel |
throw one's weight around f.
|
amirane davranmak |
|
| 251 |
Genel |
be heard around the world f.
|
cihanı tutmak |
|
| 252 |
Genel |
horse around f.
|
vakit öldürmek |
|
| 253 |
Genel |
push around f.
|
itip kakmak |
|
| 254 |
Genel |
beat around the bush f.
|
lafı gevelemek |
|
| 255 |
Genel |
fool around f.
|
zaman harcamak |
|
| 256 |
Genel |
show around f.
|
gezdirmek |
|
| 257 |
Genel |
browse around f.
|
gezmek |
|
| 258 |
Genel |
beat around the bush f.
|
lafı dolandırmak |
|
| 259 |
Genel |
get around f.
|
hareket etmek |
|
| 260 |
Genel |
hem around f.
|
kuşatmak |
|
| 261 |
Genel |
show around f.
|
dolaştırmak |
|
| 262 |
Genel |
lark around f.
|
takılmak |
|
| 263 |
Genel |
swivel around f.
|
dönüvermek |
|
| 264 |
Genel |
fool around f.
|
şakalaşmak |
|
| 265 |
Genel |
joke around f.
|
maskaralık etmek |
|
| 266 |
Genel |
fool around f.
|
maskaralık etmek |
|
| 267 |
Genel |
joke around f.
|
çevresine şakalar yapmak |
|
| 268 |
Genel |
fool around f.
|
çevresine şakalar yapmak |
|
| 269 |
Genel |
kid around with someone f.
|
dalga geçmek |
|
| 270 |
Genel |
beat around the bush f.
|
kırk dereden su getirmek |
|
| 271 |
Genel |
be able run rings around (somebody) f.
|
taş çıkartmak |
|
| 272 |
Genel |
get around f.
|
gidermek |
|
| 273 |
Genel |
get around f.
|
kaçınmak |
|
| 274 |
Genel |
be aligned around f.
|
çevresine dizilmek |
|
| 275 |
Genel |
scatter around f.
|
çevreye dağılmak |
|
| 276 |
Genel |
spread around f.
|
çevreye yayılmak |
|
| 277 |
Genel |
be left around f.
|
çevreye bırakılmak |
|
| 278 |
Genel |
diffuse around f.
|
çevreye yayılmak |
|
| 279 |
Genel |
be unable to get one's tongue around a word f.
|
dili dönmemek |
|
| 280 |
Genel |
disperse around f.
|
çevreye dağılmak |
|
| 281 |
Genel |
(have a) walk around f.
|
çevreyi dolaşmak |
|
| 282 |
Genel |
wander around f.
|
dolanıp durmak |
|
| 283 |
Genel |
wander around f.
|
amaçsızca dolanmak |
|
| 284 |
Genel |
wander around f.
|
amaçsızca dolaşmak |
|
| 285 |
Genel |
drive around f.
|
araçla gezmek |
|
| 286 |
Genel |
travel around the world f.
|
dünyayı gezmek |
|
| 287 |
Genel |
(someone's world) collapse around him/her f.
|
dünyayı başına yıkmak |
|
| 288 |
Genel |
take a ride around f.
|
gezip tozmak |
|
| 289 |
Genel |
go around naked f.
|
çıplak dolaşmak |
|
| 290 |
Genel |
go around naked f.
|
çıplak gezmek |
|
| 291 |
Genel |
roam around f.
|
aylak aylak dolanmak |
|
| 292 |
Genel |
roam around f.
|
gezinmek |
|
| 293 |
Genel |
look around f.
|
sağa sola bakınmak |
|
| 294 |
Genel |
look around f.
|
sağa sola bakmak |
|
| 295 |
Genel |
look around for a familiar face f.
|
tanıdık bir yüz aramak |
|
| 296 |
Genel |
stare around f.
|
sağa sola bakmak |
|
| 297 |
Genel |
stare around f.
|
sağa sola bakınmak |
|
| 298 |
Genel |
disperse around f.
|
etrafa savrulmak |
|
| 299 |
Genel |
scatter around f.
|
etrafa savrulmak |
|
| 300 |
Genel |
scatter around f.
|
çevreye yayılmak |
|
| 301 |
Genel |
not get along with the people around f.
|
çevresi ile geçinememek |
|
| 302 |
Genel |
can not get along with the people around f.
|
çevresi ile geçinememek |
|
| 303 |
Genel |
be unaware of what is going on around oneself f.
|
dünyadan haberi olmamak |
|
| 304 |
Genel |
move around f.
|
dolanmak |
|
| 305 |
Genel |
gad about around f.
|
sürtmek |
|
| 306 |
Genel |
gad about around f.
|
aylak aylak dolanmak |
|
| 307 |
Genel |
run around in circles f.
|
boşa uğraşmak |
|
| 308 |
Genel |
go around in circles f.
|
boşa uğraşmak |
|
| 309 |
Genel |
horse around f.
|
vaktini boşa harcamak |
|
| 310 |
Genel |
fool around f.
|
vaktini boşa geçirmek |
|
| 311 |
Genel |
horse around f.
|
avare avare dolaşmak |
|
| 312 |
Genel |
goof around f.
|
maskaralık etmek |
|
| 313 |
Genel |
horse around f.
|
maskaralık etmek |
|
| 314 |
Genel |
goof around f.
|
aylak aylak dolaşmak |
|
| 315 |
Genel |
fool around with f.
|
bir hobi olarak (bir şey) ile ilgilenmek |
|
| 316 |
Genel |
fool around with f.
|
ile oynamak |
|
| 317 |
Genel |
goof around f.
|
vaktini boşa harcamak |
|
| 318 |
Genel |
goof around f.
|
avare avare dolaşmak |
|
| 319 |
Genel |
goof around f.
|
oyalanmak |
|
| 320 |
Genel |
be bandied around f.
|
ağızdan ağıza dolaşmak |
|
| 321 |
Genel |
sit around the table f.
|
masaya oturmak |
|
| 322 |
Genel |
kid around f.
|
makara yapmak |
|
| 323 |
Genel |
twist (someone) around one's finger f.
|
parmağında oynatmak |
|
| 324 |
Genel |
mope around f.
|
üzüntülü olmak |
|
| 325 |
Genel |
mope around f.
|
amaçsızca dolanmak |
|
| 326 |
Genel |
mope around f.
|
canı sıkkın olmak |
|
| 327 |
Genel |
get around somebody f.
|
kafalamak |
|
| 328 |
Genel |
turn around one's own axis f.
|
kendi ekseni etrafında dönmek |
|
| 329 |
Genel |
rotate around one's own axis f.
|
kendi ekseni etrafında dönmek |
|
| 330 |
Genel |
walk around on the street f.
|
sokakta dolaşmak |
|
| 331 |
Genel |
twist someone around one's little finger f.
|
birini parmağında oynatmak |
|
| 332 |
Genel |
give somebody the run-around f.
|
boynuzlamak |
|
| 333 |
Genel |
get the run-around f.
|
boynuzlanmak |
|
| 334 |
Genel |
give somebody the run-around f.
|
başından savmak |
|
| 335 |
Genel |
hang around f.
|
başıboş gezerek oyalanmak |
|
| 336 |
Genel |
hang around f.
|
sürtmek |
|
| 337 |
Genel |
have been around f.
|
çok deneyimli olmak |
|
| 338 |
Genel |
have been around f.
|
görmüş geçirmiş olmak |
|
| 339 |
Genel |
get around f.
|
gönlünü yapmak |
|
| 340 |
Genel |
get around f.
|
gönlünü etmek |
|
| 341 |
Genel |
get around f.
|
başarmak |
|
| 342 |
Genel |
gaze around f.
|
şaşkınlıkla çevresini incelemek |
|
| 343 |
Genel |
gaze around f.
|
(bir şeylerin arasında) sevinç ya da şaşkınlıkla dolanmak |
|
| 344 |
Genel |
get around f.
|
üstesinden gelmek |
|
| 345 |
Genel |
gaze around f.
|
şaşkın şaşkın etrafa bakınmak |
|
| 346 |
Genel |
get around f.
|
güvenini kazanmak |
|
| 347 |
Genel |
watch around f.
|
etrafı seyretmek |
|
| 348 |
Genel |
scatter around f.
|
etrafa saçmak |
|
| 349 |
Genel |
death (be) all around f.
|
ölüm kol gezmek |
|
| 350 |
Genel |
piddle around f.
|
aylaklık etmek |
|
| 351 |
Genel |
circle around f.
|
yörüngesinde dönmek |
|
| 352 |
Genel |
bring around f.
|
düşüncesini değiştirtmek |
|
| 353 |
Genel |
bring around f.
|
düşüncesinden caymasını sağlamak |
|
| 354 |
Genel |
revolve around f.
|
yörüngesinde dönmek |
|
| 355 |
Genel |
bring around f.
|
inancından döndürmek |
|
| 356 |
Genel |
come around f.
|
yüksekten atmaktan vazgeçmek |
|
| 357 |
Genel |
come around f.
|
ayılmak |
|
| 358 |
Genel |
come around f.
|
kendi görüşünden caymak |
|
| 359 |
Genel |
come around f.
|
yelkenleri suya indirmek |
|
| 360 |
Genel |
cast around f.
|
aranıp durmak |
|
| 361 |
Genel |
cast around f.
|
sıkıntıyla aramak |
|
| 362 |
Genel |
build one’s whole life around his/her children f.
|
bütün hayatını çocukları üzerine kurmak |
|
| 363 |
Genel |
mess around with f.
|
düşüp kalmak |
|
| 364 |
Genel |
turn around f.
|
geriye döndürmek |
|
| 365 |
Genel |
tour around f.
|
etrafı gezinmek |
|
| 366 |
Genel |
tour around f.
|
turlamak |
|
| 367 |
Genel |
tour around f.
|
tur atmak |
|
| 368 |
Genel |
rummage around f.
|
arayıp taramak |
|
| 369 |
Genel |
whirl around f.
|
kendi ekseni etrafında dönmek |
|
| 370 |
Genel |
order around f.
|
emir yağdırmak |
|
| 371 |
Genel |
walk around f.
|
etrafta dolanmak |
|
| 372 |
Genel |
nose around f.
|
burnunu sokmak |
|
| 373 |
Genel |
grope around f.
|
burnunu sokmak |
|
| 374 |
Genel |
grope around f.
|
kolaçan etmek |
|
| 375 |
Genel |
muck around f.
|
aylak aylak dolanmak |
|
| 376 |
Genel |
monkey around f.
|
haylazlık etmek |
|
| 377 |
Genel |
monkey around f.
|
oynamak |
|
| 378 |
Genel |
muck around f.
|
başıboş dolaşmak |
|
| 379 |
Genel |
nose around f.
|
kolaçan etmek |
|
| 380 |
Genel |
monkey around f.
|
yaramazlık yapmak |
|
| 381 |
Genel |
swing sword around f.
|
kılıç sallamak |
|
| 382 |
Genel |
come around f.
|
başkasının görüşüne uymak |
|
| 383 |
Genel |
ferret (around) in a bag f.
|
çanta karıştırmak |
|
| 384 |
Genel |
ferret (around) in a bag f.
|
çantasını karıştırmak |
|
| 385 |
Genel |
spread positive energy around f.
|
çevresine pozitif enerji yaymak |
|
| 386 |
Genel |
spread negative energy around f.
|
çevresine negatif enerji yaymak |
|
| 387 |
Genel |
jerk around f.
|
birisinin vaktini çalmak |
|
| 388 |
Genel |
jerk someone around f.
|
birisine rahatsızlık vermek |
|
| 389 |
Genel |
jerk someone around f.
|
birisini oyalamak |
|
| 390 |
Genel |
jerk someone around f.
|
birisinin vaktini çalmak |
|
| 391 |
Genel |
jerk around f.
|
birisini oyalamak |
|
| 392 |
Genel |
jerk around f.
|
birisine rahatsızlık vermek |
|
| 393 |
Genel |
poison around f.
|
zehir saçmak |
|
| 394 |
Genel |
bring around f.
|
yaşama döndürmek |
|
| 395 |
Genel |
bring around f.
|
hayata döndürmek |
|
| 396 |
Genel |
disconnect with the world (around) f.
|
dünyayla bağını koparmak |
|
| 397 |
Genel |
sit around table f.
|
masanın etrafında oturmak |
|
| 398 |
Genel |
sit around table f.
|
masa etrafında oturmak |
|
| 399 |
Genel |
revolve around the world f.
|
dünya etrafında dönmek |
|
| 400 |
Genel |
revolve around the world f.
|
dünya etrafında dolaşmak |
|
| 401 |
Genel |
travel around the world f.
|
dünya etrafında dolaşmak |
|
| 402 |
Genel |
ask around about someone f.
|
(farklı kaynaklardan) soruşturmak |
|
| 403 |
Genel |
bang someone around f.
|
birisini dövmek/pataklamak |
|
| 404 |
Genel |
push around f.
|
(birisini) sindirmek |
|
| 405 |
Genel |
push around f.
|
gözünü korkutmak |
|
| 406 |
Genel |
push around f.
|
kabadayılık etmek |
|
| 407 |
Genel |
boss around f.
|
gözünü korkutmak |
|
| 408 |
Genel |
boss around f.
|
(birisini) sindirmek |
|
| 409 |
Genel |
boss around f.
|
kabadayılık etmek |
|
| 410 |
Genel |
walk around with a gun f.
|
cebinde silahla dolaşmak |
|
| 411 |
Genel |
flash something around f.
|
göstermek |
|
| 412 |
Genel |
fit around something f.
|
bir şeyi sarmak/örtmek |
|
| 413 |
Genel |
entwine one's arms around each other f.
|
kollarını birbirlerine dolamak |
|
| 414 |
Genel |
gather someone around oneself f.
|
birilerini etrafında toplamak |
|
| 415 |
Genel |
group around something f.
|
bir şey çevresinde toplanmak |
|
| 416 |
Genel |
guide someone around f.
|
birine rehberlik etmek (çevreyi vb gezdirmek) |
|
| 417 |
Genel |
show someone around f.
|
birine etrafı göstermek |
|
| 418 |
Genel |
travel around the country f.
|
ülkenin dört bir yanını gezmek |
|
| 419 |
Genel |
hand something around f.
|
elden ele vermek/dolaştırmak |
|
| 420 |
Genel |
stack them up and wrap rubber bands around them f.
|
üst üste yığıp lastik bantlarla sarmak |
|
| 421 |
Genel |
see the kids around the swings f.
|
çocukları salıncakların civarından görmek |
|
| 422 |
Genel |
throw one's arms around one's neck f.
|
boynuna sarılmak |
|
| 423 |
Genel |
put/throw one's arm around someone's shoulder f.
|
elini omzuna atmak |
|
| 424 |
Genel |
take someone around f.
|
birine etrafı gezdirmek |
|
| 425 |
Genel |
get around to f.
|
bir şey için zaman bulmak |
|
| 426 |
Genel |
whirl something around f.
|
bir şeyi döndürmek |
|
| 427 |
Genel |
twist it around pull it down f.
|
döndürüp aşağı çekmek |
|
| 428 |
Genel |
travel the dust around f.
|
tozutmak ( odayı/belli bir ortamı) |
|
| 429 |
Genel |
put a fence around f.
|
etrafına tel örmek |
|
| 430 |
Genel |
put a fence around f.
|
etrafına çit örmek |
|
| 431 |
Genel |
put a fence around f.
|
etrafını tel örgü ile kaplamak |
|
| 432 |
Genel |
drift around aimlessly f.
|
amaçsızca dolanmak |
|
| 433 |
Genel |
feel comfortable around f.
|
rahat davranmak |
|
| 434 |
Genel |
throw rubbish around f.
|
yerlere çöp atmak |
|
| 435 |
Genel |
throw rubbish around f.
|
etrafa çöp atmak |
|
| 436 |
Genel |
hang around at home on sunday f.
|
pazar günü evde takılmak |
|
| 437 |
Genel |
spread around the world f.
|
dünyaya yayılmak |
|
| 438 |
Genel |
widespread around the world f.
|
dünyaya yayılmak |
|
| 439 |
Genel |
walk around together f.
|
birlikte gezmek |
|
| 440 |
Genel |
slouch around f.
|
yalpalayarak yürümek |
|
| 441 |
Genel |
loom around f.
|
kol gezmek |
|
| 442 |
Genel |
loom around f.
|
kol gezmek |
|
| 443 |
Genel |
help around the house f.
|
ev işlerine yardım etmek |
|
| 444 |
Genel |
pass around the hat f.
|
şapkanın içine para toplamak |
|
| 445 |
Genel |
pass around the hat f.
|
bir grup insandan bağış toplamak |
|
| 446 |
Genel |
get around to f.
|
vakit bulmak |
|
| 447 |
Genel |
hake (about/around) [scotland] f.
|
ağır adımlarla yürümek |
|
| 448 |
Genel |
hake (about/around) [scotland] f.
|
avare dolaşmak |
|
| 449 |
Genel |
hake (about/around) [scotland] f.
|
serserice dolaşmak |
|
| 450 |
Genel |
moon around f.
|
başıboş dolanmak |
|
| 451 |
Genel |
moon around f.
|
hülyalı gezinmek |
|
| 452 |
Genel |
run around f.
|
farklı şeyler ile meşgul olmak |
|
| 453 |
Genel |
run around f.
|
başı kalabalık olmak |
|
| 454 |
Genel |
run around f.
|
bir yerden bir yere gitmek |
|
| 455 |
Genel |
run around f.
|
gezmek |
|
| 456 |
Genel |
put your arm around someone f.
|
kolunu birinin omzuna koymak |
|
| 457 |
Genel |
scrounge (around) f.
|
aranmak |
|
| 458 |
Genel |
scrounge (around) f.
|
keşif yapmak |
|
| 459 |
Genel |
scrounge (around) f.
|
bakınmak |
|
| 460 |
Genel |
scrounge (around) f.
|
araştırma yapmak |
|
| 461 |
Genel |
scrounge (around) f.
|
avlanmak |
|
| 462 |
Genel |
slush around f.
|
bolca sıçramak |
|
| 463 |
Genel |
slush around f.
|
bol miktarda dökülmek |
|
| 464 |
Genel |
slush around f.
|
beceriksizce etrafa dökülüp saçılmak |
|
| 465 |
Genel |
putter around f.
|
oyalanmak |
|
| 466 |
Genel |
putter around f.
|
boş boş dolanmak |
|
| 467 |
Genel |
run around f.
|
koşuşturmak |
|
| 468 |
Genel |
pass around f.
|
şöhret kazandırmak |
|
| 469 |
Genel |
pass around f.
|
adını duyurmak |
|
| 470 |
Genel |
pass around f.
|
ünlü etmek |
|
| 471 |
Genel |
fuck around f.
|
(birine) dert olmak |
|
| 472 |
Genel |
project (around) [dialect] f.
|
boş boş dolanmak |
|
| 473 |
Genel |
fuck around f.
|
salça olmak |
|
| 474 |
Genel |
project (around) [dialect] f.
|
amaçsızca gezinmek |
|
| 475 |
Genel |
fuck around f.
|
önüne gelenle yatmak |
|
| 476 |
Genel |
fuck around f.
|
herkesle düşüp kalkmak |
|
| 477 |
Genel |
up and around s.
|
hastalıktan kalkmış |
|
| 478 |
Genel |
all around s.
|
dört taraftan |
|
| 479 |
Genel |
brought around s.
|
ikna edilmiş |
|
| 480 |
Genel |
all around s.
|
her yer |
|
| 481 |
Genel |
around-the-clock s.
|
gün boyu süren |
|
| 482 |
Genel |
all-around s.
|
pek çok yeteneği olan |
|
| 483 |
Genel |
all-around s.
|
mükemmel |
|
| 484 |
Genel |
all-around s.
|
her alanda başarılı |
|
| 485 |
Genel |
wrap-around s.
|
başa sarmalı |
|
| 486 |
Genel |
around-the-clock s.
|
gün boyu süren |
|
| 487 |
Genel |
around-the-clock s.
|
aralıksız devam eden |
|
| 488 |
Genel |
around-the-clock s.
|
ara vermeden yapılan |
|
| 489 |
Genel |
year-around s.
|
yıl boyunca açık |
|
| 490 |
Genel |
year-around s.
|
yıl boyunca çalışan |
|
| 491 |
Genel |
year-around s.
|
yıl boyunca hizmet veren |
|
| 492 |
Genel |
year-around s.
|
yıl boyunca aktif |
|
| 493 |
Genel |
year-around s.
|
mevsimsel olmayan |
|
| 494 |
Genel |
somewhere around zf.
|
civarında bir yerde |
|
| 495 |
Genel |
all around zf.
|
fırdolayı |
|
| 496 |
Genel |
around the corner zf.
|
yakında |
|
| 497 |
Genel |
for many miles around zf.
|
bütün civarda |
|
| 498 |
Genel |
around the corner zf.
|
eli kulağında |
|
| 499 |
Genel |
around here zf.
|
bu civarda |
|
| 500 |
Genel |
all around zf.
|
dağ taş |
|
