kadar - Türkisch Englisch Wörterbuch

kadar

Bedeutungen von dem Begriff "kadar" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 38 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
kadar amount n.
I can only imagine the amount of work that went into it.
Bunun için ne kadar emek harcandığını ancak hayal edebilirim.

More Sentences
kadar to adv.
These events will certainly lead us to provide ourselves with regulations ranging from prevention to sanctions.
Bu olaylar bizi, önlemeden yaptırıma kadar uzanan düzenlemeler yapmaya sevk edecektir.

More Sentences
kadar some adv.
In the end there were some sixty amendments.
Sonunda altmış kadar değişiklik yapıldı.

More Sentences
kadar till adv.
However, up till now, Austria has committed no serious or persistent violations.
Bununla birlikte, Avusturya bugüne kadar ciddi veya ısrarlı bir ihlalde bulunmamıştır.

More Sentences
kadar as far as adv.
However, we cannot apply the food law retroactively and go back as far as 1992.
Ancak gıda yasasını geriye dönük olarak uygulayamayız ve 1992'ye kadar geri gidemeyiz.

More Sentences
kadar or so adv.
Four-fifths of world trade takes place between thirty or so countries.
Dünya ticaretinin beşte dördü otuz kadar ülke arasında gerçekleşmektedir.

More Sentences
kadar about adv.
The manufacturing sector accounts for about 27% of GDP and 23% of total employment.
İmalat sektörü, GSYH’nin %27 ve toplam istihdamın %23 kadarını sağlamaktadır.

More Sentences
kadar so adv.
So far, Turkey has not fulfilled these political criteria.
Bugüne kadar, Türkiye söz konusu siyasal kriterleri yerine getirmiş değildir.

More Sentences
kadar far adv.
The two children played chess far into the afternoon.
İki çocuk öğleden sonraya kadar satranç oynadı.

More Sentences
kadar enough adv.
Tom wondered if he had enough money to pay the bill.
Tom hesabı ödeyecek kadar parası olup olmadığını merak etti.

More Sentences
kadar so as prep.
So as I see it, we need a new definition of additionality.
Gördüğüm kadarıyla yeni bir ek tanımına ihtiyacımız var.

More Sentences
kadar something like prep.
Sami kidnapped something like a hundred women.
Sami yüz kadar kadın kaçırdı.

More Sentences
kadar as much prep.
It is as much an American plan as a European one.
Bu bir Avrupa planı olduğu kadar bir Amerikan planıdır.

More Sentences
kadar until prep.
We must not wait until Europe's last rocket has had lift-off.
Avrupa'nın son roketi de havalanana kadar beklememeliyiz.

More Sentences
kadar by prep.
With this proposal we are working on the assumption that by 2009 the fuel used in machinery will also be sulphur-free.
Bu teklifle, 2009 yılına kadar makinelerde kullanılan yakıtın da sülfür içermeyeceği varsayımı üzerinde çalışıyoruz.

More Sentences
kadar up to prep.
I do not think so, but although no one admits it, this was the official policy up to the European Council in Lisbon.
Ben öyle düşünmüyorum ama kimse kabul etmese de Lizbon'daki Avrupa Konseyi'ne kadar resmi politika buydu.

More Sentences
kadar til prep.
You will have fun from the beginning til the end.
Başından sonuna kadar eğleneceksiniz.

More Sentences
kadar of prep.
A busload of tourists just arrived.
Az önce bir otobüs kadar turist geldi.

More Sentences
kadar as much as conj.
This applies in this case just as much as to anybody else.
Bu durum herkes için geçerli olduğu kadar bu durum için de geçerlidir.

More Sentences
kadar as well as conj.
This is in the interests of our citizens as well as industry.
Bu, sanayinin olduğu kadar vatandaşlarımızın da menfaatinedir.

More Sentences
kadar til conj.
I sucked my thumb til I was 13.
13 yaşıma kadar baş parmağımı emdim.

More Sentences
kadar degree n.
kadar proportion n.
kadar amounting adj.
kadar what adj.
kadar as adv.
kadar inasmuch as prep.
kadar as... as prep.
kadar as near as prep.
kadar insomuch as prep.
kadar as prep.
kadar as much ... as prep.
kadar what pron.
kadar as far forth as conj.
kadar as ferforth as conj.
Colloquial
kadar 'til prep.
kadar 'til conj.
kadar comme expr.

Bedeutungen, die der Begriff "kadar" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
sonsuza kadar forever adv.
If the size of the debt is not radically reduced, these countries will be condemned to repaying it forever and ever.
Borcun boyutu radikal bir şekilde azaltılmazsa, bu ülkeler sonsuza kadar geri ödemeye mahkum olacaklardır.

More Sentences
sonuna kadar all the way adv.
That is why I feel that we must go all the way and push for a majority vote at Barcelona too.
Bu nedenle sonuna kadar gitmemiz ve Barselona'da da çoğunluk oyu için bastırmamız gerektiğini düşünüyorum.

More Sentences
başından sonuna kadar through prep.
Tom slept through the whole thing.
Tom başından sonuna kadar uyudu.

More Sentences
-e kadar till prep.
I didn't get out of my village till I was 13.
Ben 13 yaşıma kadar köyümden çıkmadım.

More Sentences
her ne kadar although conj.
Secondly, although we are in favour of competition, it must have an equitable basis.
İkinci olarak her ne kadar rekabetten yana olsak da bunun adil bir temeli olmalıdır.

More Sentences
General
yeteri kadar para enough money n.
The reason Tom didn't go with us was because he didn't have enough money.
Tom'un bizimle gitmemesinin sebebi, yeteri kadar parası olmamasıydı.

More Sentences
sonuna (kadar) last n.
He remained a faithful husband to the last.
Sonuna kadar sadık bir koca olmaya devam etti.

More Sentences
sonsuza kadar sürmek last forever v.
Economic boom periods do not last forever.
Ekonomik patlama dönemleri sonsuza kadar sürmez.

More Sentences
kadar uzanmak go back to v.
The story goes back to the sixteenth century.
Hikaye, on altıncı yüzyıla kadar uzanıyor.

More Sentences
avazı çıktığı kadar bağırmak shriek v.
'Will you marry me?' he shrieked.
“Benimle evlenir misin?” diye avazı çıktığı kadar bağırdı.

More Sentences
yatmamak (belirli bir saate kadar) stay up v.
It's not good to stay up late at night.
Gece geç saatlere kadar yatmamak iyi değildir.

More Sentences
ağzına kadar doldurmak cram v.
It feels risky to cram a small shop as the Omicron variant is still transmissible.
Omicron varyantı hala bulaşıcı olduğundan, küçücük bir mağazaya bu kadar insanı ağzına kadar doldurmak riskli.

More Sentences
yeteri kadar uyumamak not sleep enough v.
Mayuko has not slept enough.
Mayuko, yeteri kadar uyumadı.

More Sentences
en ufak ayrıntısına kadar denetlemek micromanage v.
The control freak manager micromanages her employees' work.
Kontrol manyağı müdür, çalışanlarının işlerini en ufak ayrıntısına kadar denetliyor.

More Sentences
... kadar zamanı olmak have v.
She has two years and then she will go to college.
İki yılı var, sonrasında üniversiteye gidecek.

More Sentences
patlayana kadar yemek glut v.
We glutted ourselves with the delicious meal.
Lezzetli yemekleri patlayana kadar yedik.

More Sentences
(kadar) geçirmek guide v.
Once they were done, she guided them out of her room.
İşlerini bitirdiklerinde onları odasının dışına kadar geçirdi.

More Sentences
kadar geçirmek precede v.
Her secretary preceded them to her office.
Sekreteri onları ofisine kadar geçirdi.

More Sentences
rakip olacak kadar iyi olmak rival v.
Our product's specs rival those of well-known brands.
Ürünümüzün özellikleri tanınmış markalarınkine rakip olacak niteliktedir.

More Sentences
… kadar gerisinde kalmak clip v.
The Formula pilot clipped three seconds off the record.
Formula pilotu rekordan üç saniye geride kaldı.

More Sentences
kadar cesur as bold as adj.
I am not as bold as I thought.
Düşündüğüm kadar cesur değilmişim.

More Sentences
kadar parlak as bright as adj.
The revolution is as bright, as hot and as far from us as the sun.
Devrim güneş kadar parlak, sıcak ve bizden uzaktır.

More Sentences
kadar çok as many as adj.
We want to win as many as possible.
Mümkün olduğu kadar çok kazanmak istiyoruz.

More Sentences
kadar taze as fresh as adj.
Also, it should be as fresh as possible.
Ayrıca mümkün olduğu kadar taze olmalıdır.

More Sentences
kadar çabuk as quickly as adj.
A serious constitution cannot be devised as quickly as that.
Ciddi bir anayasa bu kadar çabuk hazırlanamaz.

More Sentences
kadar solgun as pale as adj.
You're as pale as a corpse.
Bir ceset kadar solgunsun.

More Sentences
kadar kör as blind as adj.
Without his glasses, he is as blind as a bat.
O, gözlükleri olmadan bir yarasa kadar kördür.

More Sentences
kadar sabırlı as patient as adj.
She is not as patient as you.
O senin kadar sabırlı değil.

More Sentences
kadar kesin as sure as adj.
It's as sure as death.
Bu, ölüm kadar kesindir.

More Sentences
kadar sarhoş as drunk as adj.
You can get as drunk as you want.
İstediğin kadar sarhoş olabilirsin.

More Sentences
kadar masum as innocent as adj.
Gases that build up in the stomach and intestines are not as innocent as they appear.
Mide ve bağırsaklarda biriken gazlar göründükleri kadar masum değildir.

More Sentences
kadar aç as hungry as adj.
Are you as hungry as I am?
Sen de benim kadar aç mısın?

More Sentences
kadar kolay as easy as adj.
This is not as easy as it sounds, however.
Ancak bu göründüğü kadar kolay değil.

More Sentences
kadar güçlü as strong as adj.
We want a strong Europe, a Europe as strong as steel.
Güçlü bir Avrupa istiyoruz, çelik kadar güçlü bir Avrupa.

More Sentences
belli şartlar karşılanıncaya kadar malın üçüncü bir şahsın kontrolü altında tutulması escrowing n.
ağzına kadar dolu bardak bumper n.
ms 100'den ms 1432'ye kadar süren kadim kamboçya medeniyeti khmer n.
1800’e kadar ilk çalışmalar early works to 1800 n.
gavle'den finlandiya sınırına kadar isveç'in doğu kıyısı midnight sun coast n.
göz açıp kapayıncaya kadar the twinkling of an eye n.
güney afrika'da durban kentinden kuzeyde tugela nehrinin döküldüğü yere kadar olan sahil şeridi dolphin coast n.
belli şartlar karşılanıncaya kadar kontrolü altında tutan escrowee n.
ölümcül hastaların ölene kadar bakıldığı bakımevi hospice n.
zerre kadar diddlysquat n.
iğneden ipliğe kadar including even the smallest items n.
dünya kadar para pots of money n.
gümüş kıyı, kuzeyde oporto'dan güneyde costa de lisboa'ya kadar uzanan portekiz sahil şeridi costa de prata n.
bırakılan izlerin birini belirli bir yere kadar götürmesi trace to n.
tam katları kadar kromozom içerme durumu euploidy n.
dize kadar gelen çizme knee boot n.
fransa'nın güneybatı kıyısında, gironde halicinden ispanya sınırına kadar uzanan kıyı şeridi cote d'argent n.
ağzına kadar dolu kadeh bumper n.
geçinip gidecek kadar gelir subsistence n.
onsekiz yaşına kadar erkek çocuk boy n.
dağ kadar yüksek olmayan yer yükseltisi hill n.
anımsanamayacak kadar eski zaman time immemorial n.
kıl kadar mesafe hairbreadth n.
virginia'dan güney kaliforniya'ya kadar uzanan abd'nin güney bölgesi sunbelt n.
otobüs gibi taşıtlarda bulunan ve yapılan hızı, duraklamaların süresini ve sürücünün ne kadar direks tachograph n.
sıfırdan dokuza kadar tamsayıların her biri digit n.
1600'e kadar olan beyanlar early accounts to 1600 n.
geçinip gidecek kadar gelir competence n.
belirli yükümlülükler gerçekleşene kadar bir şeyin tarafsız bir kişiye emaneti escrow n.
bilumum menkullerinin alacaklının alacağı ödeninceye kadar davacının eline teslimini öngören müzekkere elegit n.
kadar etme amounting n.
bir tatlı kaşığı kadar dessertspoonful n.
avazı çıktığı kadar bağıran shrieker n.
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü flight of stairs n.
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü flight of steps n.
yolculuğun sonuna kadar geçerli bilet through ticket n.
yok denecek kadar minute amount n.
yok denecek kadar az minute amount n.
ceplerinin içine kadar yapılan arama body search n.
15. yüzyıla kadar ispanya ve portekiz'de yaşamış museviler sephardic jew n.
organizmanın doğumdan ölüme kadar geçirdiği evrelerin bütünü life cycle n.
hakkında konuşulacak kadar olgunlaşmış fikir a speech-ripe idea n.
artık eskisi kadar etki uyandırmayan sanat eseri war-horse n.
ağzına kadar doldurma cram n.
ölçülemeyecek kadar az bir miktar olan skerrick n.
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu nonissue n.
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu dead letter n.
sonuna kadar direnme perseverance n.
okunamayacak kadar küçük basılmış bölüm the small print n.
pabuç kadar ciklet a wad of gum n.
yolculuğun sonuna kadar olan bilet through ticket n.
ağzına kadar dolu bardak brimmer n.
üç yaşına kadar olan çocuklar children up to three years of age n.
yok denecek kadar az şans a slight chance n.
omuza kadar uzamış saç shoulder length hair n.
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük gameplay n.
mevcut yılın başından günümüze kadar olan süre ytd (year-to-date) n.
taklit edilemeyecek kadar iyi inimitability n.
Ekoseli kumaştan yapılmış ayak bileğine kadar inen kadınların giydiği kilit arisaidh n.
bileğe kadar (derin) ankle-deep n.
bileğe kadar kar ankle-deep snow n.
isa'nın çarmıha gerildiği yere kadar yürüdüğü yol via dolorosa n.
batı mısır'dan atlantik okyanusu'na kadar uzanan bölge barbary n.
fasulye kadar beans n.
tavana kadar kitaplık book stack n.
başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme altruism n.
reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif an offer too good to refuse n.
1950 ve 60'larda popüler olmuş genelde küt saç olarak kullanılan kulak altına kadar uzanan, perçemli bir saç modeli pageboy haircut n.
şimdiye kadar yazılmış en iyi şarkı best song ever written n.
ilk tamire kadar geçen süre time-to-first-fix n.
sabah dokuzdan akşam beşe kadar süren iş nine-to-five job n.
yayınevi için orijinal çalışmalara erişimde, bu çalışmaların incelenmesinden ve değerlendirilmesinden basıma kadar süreçten sorumlu görevli acquisitions editor n.
ne kadar tartışılırsa tartışılsın bir önemi olmayan, sonuca varılamayan durum moot point n.
şimdilik bu kadar (kısaltma) that's all for now (tafn) n.
bir onsun yarısı kadar olan sıvı ölçü birimi tablespoonful n.
6 cubit (dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan mesafe) uzunluğa eşdeğer ibrani uzunluk ölçüsü caneh n.
dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan mesafeye eşit eski bir uzunluk ölçüsü birimi cubit n.
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı the holidays [usa] n.
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı the holiday season [usa] n.
zerre kadar şey (bile) the first thing n.
belden veya dizden ayak bileğine kadar kaplayan koruyucu zırh greave n.
sayılamayacak kadar çok miktar trillion n.
bütün gece yetecek kadar ışık allnight n.
bütün gece yetecek kadar yiyecek allnight n.
bütün gece yetecek kadar yakıt allnight n.
göz büyüklüğü 200 olan bir elekten geçecek kadar ince öğütme all-sliming n.
oyuncuların sadece bir kişi kalana kadar rakip oyuncuları paintball, çorap, lastik bant veya benzeri nesnelerle ebeledikleri bir oyun assassin n.
2000'den 2009'un sonuna kadar süren on yıllık dönem aughts n.
çin'de 1949 yılına kadar çeşitli devlet kurumlarına verilen isim yamen n.
dünya harikaları arasına girebilecek kadar muhteşem olduğu düşünülen şey the eighth wonder of the world n.
en ince ayrıntısına kadar açıklama elementation n.
arasından seçim yapılamayacak kadar bolluk embarras de richesses n.
ispanya'da sokaktan ringe kadar devam eden boğa koşusu encierro n.
(bir şeyin) ne kadar az harcandığı underspend n.
yerine daha iyisi bulunana kadar koleksiyonda tutulan düşük kaliteli eşya filler n.
dar eteğin arkasındaki etek ucu çizgisine kadar çıkan plikaşe kick pleat n.
bir çaydanlık kadar olan miktar kettle n.
karşılaşınca öpüşülecek kadar samimi olunan uzak akraba kissing cousin n.
ağzına kadar dolu olan kül saklama vazosu urnful n.
sıkacak kadar uzun olma lengthiness n.
göbek bağı düşene kadar bebeğin karnına sarılan kuşak belly button band n.
göbek bağı düşene kadar bebeğin karnına sarılan kuşak bellyband n.
kıl kadar mesafe eyelash n.
göz açıp kapayana kadar geçen zaman eyewink n.
hüküm giymiş kimsenin hücresinden idam edileceği yere kadar yürüdüğü mesafe last mile n.
randevuya çıkan bir kadının üzerinde taşıdığı, partneri ile kavga etmeleri durumunda eve dönmesine yetecek kadar yol parası mad money n.
tüm teklifler alınana kadar açılmayan gizli yazılı teklif bid n.
yok denecek kadar az haet [scotland] n.
(mecazi anlamda) göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre blink n.
göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre blink of an eye n.
elde idare edilecek kadar küçük olan şey hand-held n.
1970'lerden 1993'te liderleri öldürülene kadar kokain üretimini kontrol etmiş kolombiyalı bir uyuşturucu karteli medellin cartel n.
bir pistteki belirtilen gün kadar süren at veya köpek yarışı sezonu meeting n.
çocukların sersemleyene kadar ipte sallandıkları bir oyun meritot [obsolete] n.
baş makale kadar önemi olmayıp gazetelerde veya haftalık yayınlarda basılan veya basılmaya uygun, popüler veya hafif içerikli edebi deneme veya makale middle n.
ağzına kadar doldurma heaping n.
tatillerde de açık olup geç saatlere kadar kapanmayan, acil ihtiyaç maddeleri bulunduran ve görece yüksek fiyattan satış yapan bir tür perakendeci mini-mart n.
ağzına kadar dolu olma brimfullness [obsolete] n.
ağzına kadar dolu olma brimfulness [obsolete] n.
dize kadar uzanan bir tür deri ayakkabı brogan shoe n.
yarış pistinin son dönüşünden bitiş çizgisine kadar olan kısmı homestretch n.
kadınların abiye kıyafetlerle giydiği, parmakları açıkta bırakan ve genellikle dirsek ve üstüne kadar uzanan eldiven mit n.
tek bir isimle tanınacak kadar ünlü kimse mononym n.
mö. 5. yüzyıldan ms. 16. yüzyıla kadar ohio ve mississippi vadilerinde etkili olmuş kızılderili kabilelerine mensup kimse mound-builder n.
ayak bileğinin üstüne kadar uzanan şoson gaiter n.
M.Ö. 4. yüzyılda sirakuza'da hükümdar olan dionysios'un sarayında yaşamış ve dünyaca ünlü damokles'in kılıcı deyiminin zamanımıza kadar gelmesine sebep olmuş kişi damocles n.
atlı avcının zıplayarak geçemeyeceği kadar yüksek çit bullfinch n.
çene hizasına kadar barfiks çekme chin-up n.
tutsakların işlem istasyonuna götürülene kadar toplandığı yer detainee collecting point n.
ağzına kadar dolu full to the gunwales n.
taşacak kadar dolu full to the gunwales n.
bir dereceye kadar icra yetkisi gerektiren mevki office n.
yok denecek kadar az miktar one-tenth n.
taşacak kadar dolu olma overfill n.
sertleşene/ağrıyana kadar ovalanmış yer rub n.
tadın yenemeyecek kadar berbat olması disgustingness n.
algılanamayacak kadar kısa anlar instants n.
evrenin büyüklüğü içinde kendinin ne kadar küçük ve önemsiz bir varlık olduğunu hissetme duygusu occhiolism n.
en ince ayrıntısına kadar açıklanma circumstantiality n.
(hanedan armalarında) genişliğinin yarısı kadar küçültülmüş şerit closet n.
uygun biri atanana kadar makamı başka birinin tutması commendam n.
ağzına kadar doldurulabilir crammable n.
(özellikle tokası olmayıp bileğe kadar uzanan) kauçuk şoson india rubber n.
zamanı saniyesine kadar doğru gösteren saat isochronon n.
bardak işaretine kadar gelen içecek miktarı peg [uk] n.
(belirtilen kadar) sterlin değerinde olan şey pounder n.
temmuz başından eylül başına kadar yazın en sıcak günlerinin yaşandığı zaman aralığı dog days n.
1930'lardan 1970'lere kadar üretilmiş bir seramik yemek takımı markası fiesta ware® n.
parmak kadar şey fingerling n.
sonsuza kadar dönen kart flexagon n.
bayrağın direkten açıktaki kenarına kadar olan uzunluğu fly n.
kılıcın kesici kısmının ortasından ucuna kadar olan, nispeten zayıf bölümü foible n.
serveti milyonlarla ölçülemeyecek kadar zengin kimse gazillionaire n.
yarış atlarına başlangıç çizgisine kadar eşlik eden atlı görevli outrider n.
ölçülemeyecek kadar küçük boyutlu ideal madde particle n.
kitabın kütüphane raflarına yerleştirilene kadar tabi tutulduğu işlemler preparation n.
uyluklara veya daha da aşağıya kadar uzanan bol giysi shirt n.
el kadar kıyafet skimp n.
zilzurna sarhoş edecek kadar alkol skinful n.
… gece kadar süre sleep n.
çubuk kadar miktar stick n.
çubuk kadar miktar stickful n.
boğaz(ına kadar) eyebrow n.
boğaz(ına kadar) ear n.
yemeğin lapa gibi olana kadar iyice çiğnenmesi poltophagy n.
bir eve sığabilecek kadar insan houseful n.
(kundaklama amacıyla) kızarana kadar ısıtılan mermi hotshot n.
gırtlağına kadar borçlu olmak be up to one's eyes in debt v.
ağzına kadar doldurmak heap v.
saptamak (silsileyi geçmişte belirli bir zamana kadar) trace to v.
bir iş sonuçlanıncaya kadar boş yere gecikmelerle uğramak drift v.
gece yarısına kadar çalışmak burn the midnight oil v.
sonuna kadar yapmak perform to the end v.
ayağına kadar gitmek condescend to visit v.
altından kalkamayacak kadar çok iş üstlenmek overreach oneself v.
mümkün olduğu kadar büyütmek maximize v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat somebody to a pulp v.
yeteri kadar vurgulamamak underemphasize v.
yarışın veya zor bir olayın sonuna kadar dayanmak stay the course v.
özü kalana kadar kaynamak boil down v.
arada dağlar kadar fark olmak be far apart v.
... kadar ... olmak rival v.
istediği kadar zaman harcamak take one's time v.
zerre kadar şüphe kalmamak be beyond a shadow of a doubt v.
yakalayıncaya kadar peşini bırakmamak hunt down v.
avazı çıktığı kadar bağırmak squall v.
fenalıklar geçirmeye veya o zamana kadar gizli tuttuğu her şeyi ifşa etmeye başlamak go to pieces v.
bir şeyi sonuna kadar oturarak izlemek sit through something v.
ayağına kadar gelmek show modesty by visiting v.
iliklerine kadar ıslanmak be soaked to the skin v.
birini kapıya kadar uğurlamak show someone out v.
sonuna kadar dinlemek hear out v.
ayağına kadar gitmek be obliged to visit v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek clobber v.
avazı çıktığı kadar bağırmak shout out v.
avazı çıktığı kadar bağırmak bawl v.
son kuruşuna kadar harcamak spend to the last penny v.
yeteri kadar yararlanmamak underutilize v.
belirli bir saate kadar yatmamak stay up until v.
bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak stand clear of v.
birini eskisi kadar saymamak come down in one's opinion v.
kemiklerine kadar işlemek penetrate right to one's bones v.
ağzına kadar dolu olmak brim v.
kadar iyi olmak measure up to v.
geç saate kadar kalmak stay late v.
ağzına kadar dolu olmak brim with v.
gırtlağına kadar borçlu olmak be up to one's ears in debt v.
kendini belirli bir şeyi yapacak kadar güçlü hissetmek feel up to v.
bıktıracak kadar konuşmak go on about v.
başkalarının duyabileceği kadar yükseltmek (sesini) project v.
duruşmaya kadar tutmak remand v.
sonuna kadar yaşamak live out v.
avazı çıktığı kadar bağırmak shout at the top of one's voice v.
bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak stand clear v.
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek have a working knowledge of v.
kadar etmek amount to v.
sabaha kadar eğlenmek make a night of it v.
kadar yayılmak (bir yere) spill over into v.
sabaha/geç vakte kadar çalışmak lucubrate v.
bir iş için istediği kadar zaman harcamak take one's time on v.
gemiyi kullanımdan çıkarıp tekrar kullanılıncaya kadar muhafaza altına almak mothball v.
belirli bir hizaya kadar gelmek come up to v.
kapıya kadar geçirmek see somebody out v.
tırnaklarını dibine kadar kesmek cut one's nails to the quick v.
sonuna kadar oturmak sit out v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek tan somebody's hide v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the hell out of somebody v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek give somebody a good thrashing v.
göz açıp kapayıncaya kadar olmak happen in the blinking of an eye v.
iliklerine kadar işlemek jar every bone in somebody's body v.
göz açıp kapayıncaya kadar olmak happen in a blink v.
öldürene kadar dövmek beat to death v.
gece geç saatlere kadar uyanık kalmak stay up late v.
sonuna kadar dayanmak stand the gaff v.
ağzına kadar dolmak brim v.
aralarında dağlar kadar fark olmak be poles apart v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek whale the tar out of v.
biri kadar başarılı olmaya çalışmak emulate v.
son yudumuna kadar içmek drink up v.
-e kadar uzanmak extend over v.
yüzemeyeceği kadar açılmak get out of one's depth v.
yükselebileceği kadar yükselmemek get behind (with) v.
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak get out of view v.
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak get out of sight v.
duyulmayacak kadar uzaklaşmak get out of earshot v.
olabileceği kadar olmamak get behind (with) v.
ulaşılmayacak kadar uzaklaşmak get out of reach v.
boyunu aşacak kadar açılmak get out of one's depth v.
duymayacak kadar uzaklaşmak get out of earshot v.
ulaşılmayacak kadar uzakta olmak get out of reach v.
ulaşılamayacak kadar ileri gitmek get out of reach v.
uzanmak (geçmişte belirli bir zamana kadar) trace to v.
birini pestili çıkana kadar dövmek pound someone into a jelly v.
temele kadar yıkmak pull down v.
yeteri kadar vermemek stint v.
son noktaya kadar gitmek land up v.
kuş kadar yemek peck v.
sonuna kadar direnmek persevere v.
aşağıya kadar uğurlamak hand down v.
ölene kadar kırbaçlamak flog someone to death v.
dünyalar kadar sevmek love to bits v.
günümüze kadar gelmek come until today v.
geç saate kadar ayakta kalmak keep late hours v.
günümüze kadar gelmek survive until today v.
yerden göğe kadar haklı olmak be absolutely right v.
gece geç saatlere kadar çalışmak work or study late into the night v.
geç vakte kadar kalmak be up late v.
gece geç saatlere kadar çalışmak work until very late v.
evine kadar eşlik etmek accompany someone to his/her house v.
-e kadar ceşitlilik göstermek vary up to v.
geç saatlere kadar çalışmak work until late v.
geç saate kadar çalışmak work until late v.
-e (kadar) ulaşmak reach up to v.
avazı çıktığı kadar bağırmak scream at the top of one’s voice v.
avazı çıktığı kadar bağırmak scream at the top of one’s lungs v.
kemiğe kadar kesmek cut something to the bone v.
en ince ayrıntısına kadar tasarlamak planify v.
temeline kadar sarsmak shake to its very foundations v.
geç saate kadar çalışmak work late v.
geri dönemeyecek kadar yol almış olmak be too far gone to go back now v.
yolun sonuna kadar koşmak run to the end of the road v.
gördüğü evi almaya yetecek kadar para kazanmak make enough money to buy the house she/he saw v.
patlayıncaya kadar bira içmek swill beer v.
araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak be too drunk to drive v.
-e kadar ulaşmak extend all the way to v.
günde 100 bin kadar hit almak get about 100,000 hits a day v.
tıka basa/ağzına kadar dolmak engorge v.
altmış sekiz yaşına kadar yaşamak live to the age of sixty-eight v.
...diyecek/iddia edecek kadar ileriye gitmek go on to claim that v.
soğanları pembeleşinceye kadar kızartmak fry the onions until pink in colour v.
soğanları pembeleşinceye kadar kızartmak fry the onions until they turn golden brown v.
soğanları pembeleşinceye kadar kavurmak fry the onions until they turn golden brown v.
soğanları pembeleşinceye kadar kavurmak fry the onions until pink in colour v.
ay sonunda/ay sonuna kadar ödemek pay by the end of the month v.
çatlayana kadar içmek drink until burst v.
biriyle köşeye kadar yarışmak race someone to the corner v.
(markete kadar) gidip gelmek run up to the store v.
soğuyana kadar bekletmek let it sit until it cools down v.
sonuna kadar kalmak stay to the end v.
(hamileliği) sonuna kadar götürmek carry to term v.
95 yaşına kadar yaşamak live to the age of 95 v.
evlenene kadar bakire kalmak remain a virgin until marriage v.
sonuna kadar plana bağlı kalmak stick to the plan till the end v.
birine evine kadar eşlik etmek accompany someone home v.
birine evine kadar eşlik etmek see someone home v.
ağzına kadar doldurmak fill to overflowing v.
gece geç saate kadar dışarıda kalmak stay out late v.
yeteri kadar vurgulamamak underemphasise v.
yeteri kadar yararlanmamak underutilise v.
mümkün olduğu kadar büyütmek maximise v.
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak be as different as night and day v.
kapıdan geçemeyecek kadar iri olmak not fit through the door v.
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak stay out until the early hours v.
doyana kadar yemek eat until you're full v.
doyana kadar yemek eat till you're full v.
elinden geldiği kadar hızlı ve acele bir şekilde koşmak dead run v.
sonuna kadar beklemek outwait v.
sonuna kadar kullanmak leverage v.
-nın kapısına (kadar) gelmek come to one's door v.
gözü başka hiçbir şeyi göremeyecek kadar bir şeyden etkilenmek be so affected by something that one can't think of anything else v.
bilinci kaybolana kadar tekmelemek kick someone senseless v.
hayvanları, arazideki bitki örtüsü aşırı zarar görene kadar otlatmak overgraze v.
ağzına kadar doldurmak fill to the brim v.
dört işlem yapabilecek kadar matematik bilgisine sahip olmak numerate v.
bir dereceye kadar etkili olmak carry weight v.
bir dereceye kadar sözünü geçirmek carry weight v.
geç saate kadar uyumak sleep late v.
bir şeyin/bir yerin derinliğine/içlerine kadar uzanmak/varmak reach deep into something/somewhere v.
orijinal sayının onda biri kadar azaltmak tithe [obsolete] v.
kanının son damlasına kadar mücadele etmek die game v.
ölene kadar işkence etmek die in the pain v.
kanının son damlasına kadar mücadele etmek die in harness v.
yabani arıları uçuş güzergahlarına bakarak yuvalarına kadar takip etmek line bees v.
son kuruşuna kadar ödemek pay scot and lot v.
yakalayana kadar kovalamak truck v.
yeteri kadar tanıtmamak underexpose v.
donma noktasına kadar soğumak undercool v.
yeteri kadar göstermemek underexpose v.
(başka bir şey kadar) iyi performans gösterememek underperform v.
kabzasına kadar saplamak uphilt v.
sapına kadar sokmak uphilt v.
oğlak derisi kadar esnek hale getirmek cheverliize v.
sonuna kadar zorlamak extend oneself v.
sonuna kadar çabalamak extend v.
son raddeye kadar zorlamak extend v.
devam edemeyecek kadar bitap düşmek knock up [dated] v.
kadar etmek make v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitize v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitise v.
(bir şeyi) delininceye kadar kullanmak wear through v.
sonuna kadar içmek quass [obsolete] v.
(bir şeyi) vın sesi çıkaracak kadar hızlı atmak whizz v.
(bir şeyi) vın sesi çıkaracak kadar hızlı atmak whiz v.
bilgisayar programını çalışana kadar parça parça düzeltmek hack v.
ağzına kadar dolu olmak be stuffed v.
(hayvanı) yuvasına kadar takip etmek harbour v.
(çömlek) sağlamlaşana kadar pişmek mature v.
(belirli bir alfabe, dil) yazılı iletişim kuracak kadar iyi bilmek write v.
(nehir) özellikle kütüklerin yüzeceği seviyeye kadar aniden yükselmek boom v.
dakikasına kadar belirlemek minute v.
doyana kadar doldurmak replete v.
doygunluk noktasına kadar doldurmak replete v.
… miktar kadar etmek bulk v.
kadehi ağzına kadar doldurup içerek boşaltmak bumper v.
ağzına kadar dolu olmak burst v.
tutuşup yok olana kadar yanmak burn up v.
(geyiği) yuvasına kadar takip etmek lodge v.
son damlasına kadar içmek buzz [dialect] [uk] v.
(belirli noktaya kadar) sürdürmek go v.
-e kadar büyümek go v.
ağzına kadar doldurmak chock (up) [uk] v.
ağzına kadar sıkıştırmak chock (up) [uk] v.
ağzına kadar doldurmak choke v.
ağzına kadar dolmak choke v.
(hayvanı) inine kadar takip etmek den v.
(hayvanı) inine kadar kovalamak den v.
doğuma kadar karnında taşımak gestate v.
(istekleri yerine gelene kadar) binanın etrafını sarmak gherao [india] v.
feryat edecek kadar çok istemek groan v.
inletecek kadar şiddetli acı yaşamak groan v.
ağzına kadar doldurmak overcram v.
taşacak kadar dolu olmak overfill v.
ağzına kadar doldurmak overstuff v.
'-e kadar uzanmak overspan v.
ağzına kadar dolmak overswell v.
pembeleşene kadar kızartmak rissoler v.
yetişkinliğe kadar hayatta kalmak survive into adulthood v.
(şahin) kursağı dolana kadar yemek gorge v.
iç bayacak kadar doyurucu olmak cloy v.
(içeceği) son damlasına kadar içmek drain v.
damlayarak taşacak kadar doymak drip v.
ağzına kadar dolmak pack v.
(özellikle yanından geçerken) dokunacak kadar yaklaşmak clip v.
sonuna kadar dolmak pack v.
ağzına kadar doldurmak pang [scotland] v.
baca havası ile tütsülenmiş tütünü yüksek sıcaklığa kadar ısıtmak sap v.
ağzına kadar doldurmak saturate v.
(tuz) çatlaması durana kadar kızartmak veya kireçlemek decrepitate v.
sağır edecek kadar gürültülü olmak deafen v.
ince ayrıntısına kadar irdelemek flyspeck v.
sonuna kadar takip etmek follow out v.
sonuçlanana kadar takip etmek follow out v.
(bir yere kadar) çekmek gather v.
(haritayı) herhangi iki nokta arasındaki yön çizgisi doğadaki konumuna karşılık gelene kadar döndürmek orient v.
(ipliği) sonuna kadar döndürmek outspin v.
ortadan kayboluncaya kadar izlemek outwatch v.
sonlanana kadar izlemek outwatch v.
yeteri kadar vermemek scantle v.
bir uçtan diğer uca kadar sürmek school v.
ağzına kadar doldurmak scram [dialect] [uk] v.
(resim) görünmeyecek kadar tepeye asmak sky v.
geç saatlere kadar uyanık kalmak sleep in v.
alt edemeyecek kadar kurnaz beat v.
tahmin edilemeyecek kadar kaprisli beat v.
taşacak kadar dolu olmak spill v.
ağzına kadar doldurmak stive v.
ağzına kadar doldurmak supply v.
en ufak ayrıntısına kadar denetlemek micromanage v.
bayıltana kadar kırbaçlamak flay v.
çatlayana kadar yemek stow v.
ağzına kadar doldurarak büyütmek farce [obsolete] v.
ağzına kadar tıkıştırmak farce v.
yeteri kadar vurgulanmamış underemphasized adj.
değer biçilemeyecek kadar küçük inappreciable adj.
kadar yaşlı as old as adj.
kadar kibirli as proud as adj.
kadar ciddi as grave as adj.
kadar beyaz as white as adj.
dünya kadar a world of adj.
kadar hafif as light as adj.
kadar neşeli as cheerful as adj.
kadar yırtıcı as fierce as adj.
başka şeylere dikkat etmeyecek kadar düşünceye dalmış in a brown study adj.
başından sonuna kadar aynı seviyede sürdürülen sustained adj.
kadar dikkatli as watchful as adj.
canlısı veya gerçeği kadar büyük as big as life adj.
dünya kadar lots of adj.
avuç içi kadar very small adj.
kadar kurnaz as cunning as adj.
kaşık kadar emaciated adj.
kadar hızlı as swift as adj.
ağzına kadar dolu chock full adj.
ağzına kadar dolu full to overflowing adj.
kadar tuzlu as salt as adj.
ağzına kadar dolu full to the brim adj.
kadar kaba as gruff as adj.
kadar derin as deep as adj.
kadar kırmızı as red as adj.
iliklerine kadar ıslanmış wet to the skin adj.
zerre kadar shadow of adj.
kadar aptal as silly as adj.
kadar sıcak as hot as adj.
kadar sessiz as silent as adj.
dağlar kadar enormous adj.
bacak kadar tiny adj.
kadar kuru as dry as adj.
ağzına kadar dolu packed adj.
kadar kahverengi as brown as adj.
kadar oyuncu as playful as adj.
kadar ıslak as wet as adj.
ancak yetecek kadar bare adj.
acınacak ve horlanacak kadar gülünç pitiful adj.
suyun yürünerek geçilebilecek kadar sığ olma durumu wadable adj.
belli şartlar karşılanıncaya kadar üçüncü bir şahsın kontrolü altında tutulmuş escrowed adj.
kadar soğuk as cold as adj.
çarşaf kadar oversize adj.