başına - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

başına



"başına" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 6 sonuç

Türkçe İngilizce
General
başına cum ed.
başına to ed.
başına per ed.
başına by ed.
Trade/Economic
başına per expr.
Technical
başına per expr.

"başına" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
General
gruptan ayrılarak kendi başına kalmış kimse straggler i.
resim başına satır lines per frame i.
insanın başına bela olan şey pest i.
sürüden ayrılarak kendi başına kalmış kimse straggler i.
başına bela olma scourging i.
tek başına yapılan uçuş solo flight i.
kendi başına olma solitude i.
saat başına ücret hourly rate i.
parça başına çalışan işçi jobber i.
sterlin başına alınan vergi poundage i.
libre başına ücret poundage i.
litre başına miligram milligrams per liter i.
başına buyruk tip maverick i.
kişi başına düşen capitation i.
yalnız başına yaşayan kimse hermit i.
kişi başına maliyet cost per person i.
çivi başına benzeyen giysilerin üstüne süsleme amaçlı basılan kapson nailhead i.
saniye başına fotoğraf (sayısı) frame per second i.
kullanıcı başına düşen ortalama gelir average revenue per unit i.
kullanıcı başına düşen ortalama gelir average revenue per user i.
birinin kendi başına yapabileceği şey (şey) do-it-yourself i.
birinin kendi başına monte edebileceği (şey) do-it-yourself i.
kendi başına yapabilme self-help i.
saat başına ücret hourly wage i.
kral yönetimde olmaksızın tek başına egemen olan kraliçe queen regnant i.
kilometrekare başına per square kilometer i.
tek başına çalışan girişimci solopreneur i.
birim alan başına toplam hav kütlesi total pile mass per unit area i.
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen ek circumfix i.
doktor başına düşen hasta patient per doctor i.
ok başına benzeyen arrowhead i.
bekar ve tek başına yaşayan kız bach girl i.
bir nesneyi nitelemek için kullanılan sözcüğün bazı nedenlerden ötürü o nesnenin özelliklerini tanımlamaya yetmemesi sonucunda (çoğunlukla eski sözcüğün başına bir niteleyici ifade getirilerek) oluşturulmuş yeni kelime retronym i.
galon başına mil mpg (miles per gallon) i.
iş başına gelme accedence i.
bir ismin başına gelip anlam değişikliğine neden olan adherent i.
aklını başına toplama recollectedness i.
yamaç başına inşa edilmiş sokak terrasse i.
insanların başına gelen iyi şeyler the good i.
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı the holidays [usa] i.
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı the holiday season [usa] i.
insanların başına gelen nahoş şeyler the bad i.
satır başına birim fiyatla çalışan yazar liner i.
satır başına birim fiyatla çalışan yazar penny-a-liner i.
yalnız başına geçirilen vakit alone time i.
kişi başına pis su per capita sewage i.
(kutsamak için başına) yağ sürme unction i.
bir kişiyi tanımlamak için tek başına veya diğer bilgilerle birlikte kullanılabilecek isim veya numara a means of identification i.
tek başına olan şey untogether i.
adam başına vergi chiefage i.
saat başına on beş dakika kala quarter-hour i.
satır başına verilen ücret linage i.
ıssız adada tek başına bırakılan kimse maroon i.
(demiryolu vagonları için) mil başına ücret milage i.
dakika başına kelime words per minute i.
dakika başına kelime wpm (words per minute) i.
insan veya hayvan başına göre uzunluk veya yükseklik head i.
başına eksi işareti gelen değer minus i.
başına buyruk tip heteroclite i.
devrilme durumunda rakibin yaralanmasını önlemek için mızrağın başına takılan halka mourn i.
işlerini tek başına yürüten kimse lone hand i.
yatay yüzey birimi başına düşen tüm doğrudan güneş enerjisi oranı insolation i.
(eski usul içki kaplarının üzerine) kişi başına içki miktarını belirten işaretlemeler pin i.
hazine bakanının kötü durumdaki merkez bankasının başına getirdiği kimse conservator i.
eserin türünü belirtmek için eser başına eklenen alıntı inscription i.
libre başına ücret poundrate i.
temmuz başından eylül başına kadar yazın en sıcak günlerinin yaşandığı zaman aralığı dog days i.
(eskiden) ekilebilir arazi başına her yıl kiliseye ödenen para plow alms i.
bir başına olma singleness i.
başına buyrukluk freshness i.
aranan kişinin başına konan ödül price i.
bir başına olma soleship i.
yalnız başına yaşayan kimse solitarian i.
başına buyruk kimse spalpeen [ireland] i.
sürüden çıkıp kendi başına gitmek (hayvan) go astray f.
başına gelmek overtake f.
başına gelmek lie ahead f.
cinleri başına toplanmak get furious f.
başına eklemek prefix f.
yağ sürmek (başına kutsamak için) anoint f.
başına gelmek betide f.
aklını başına getirmek sober f.
başına ödül koymak put a price on somebody's head f.
başına kakmak fling something in one's teeth f.
başına varmak (bir yerin) top f.
başına bela olmak worry f.
başına bela olmak scourge f.
başına gelmek receive f.
başına gelmek undergo f.
başına buyruk olmak be one's own man f.
başına gelmek happen to f.
başına gelmek happen f.
başına iş açmak get into a scrape f.
baharı başına vurmak dress as if it is summer f.
kabak başına patlamak bear the brunt of f.
birinin başına iş açmak make things lively for someone f.
iş başına geçmek come into power f.
aklını başına toplamak get one's wits about one f.
başına vurmak get to somebody's head f.
başına kakmak reproach f.
başına çorap örmek get somebody into trouble f.
başına üşüşmek besiege f.
yalnız başına kalmak be on one's own f.
aklını başına getirmek sober up f.
dümen başına geçmek take the helm f.
başına dert etmek worry about f.
başına kakmak rub it in f.
başına yıkmak foist on f.
başkalarından ayrılarak kendi başına dolaşmak wander off f.
başına buyruk olmak be one's own master f.
başına bela olmak hector about f.
aklını başına toplamak come to one's senses f.
aklını başına devşirmek pull one's socks up f.
başına iş açmak bring trouble on f.
başına geçmek take the helm of f.
afyonu başına vurmak go berserk f.
başına sarmak charge f.
önek koymak (sözcük başına) prefix f.
başına dert açmak borrow trouble f.
başına güneş geçmek get sunstroke f.
aklını başına getirmek disenchant f.
başına gelmek meet f.
başına bela olmak cause trouble to f.
başına gelmek come over f.
başına gelmek experience f.
başına dert açmak bring trouble on f.
başına bela olmak trouble f.
bir işi birinin başına yıkmak foist f.
bir kişiyi bir yerde, özellikle de bir adada tek başına bırakmak maroon f.
başına kakmak taunt f.
başına belayı satın almak get one round one's back f.
afyonu başına vurmak fly into a rage f.
başına dikilmek stand over somebody f.
başına kakınç etmek rub somebody's nose in it f.
birinin aklını başına getirmek make someone see reason f.
başına vurmak (içki) go to one's head f.
önceden tayin etmek (yaşarken başına gelecekleri) predestine f.
başına bela olmak afflict f.
başına dikilmek breathe down somebody's neck f.
başına gelmek get f.
başına üşüşmek mob f.
birinin aklını başına getirmek bring someone to reason f.
aklı başına gelmek come to one's senses f.
başına gelmek befall f.
cinleri başına toplanmak lose one's head f.
başına bela olmak hector around f.
afyonu başına vurmak go into a frenzy of rage f.
başına geçmek (şirket vb) head f.
başına kötü bir şey gelmek get into hot water f.
başına bela gelmek get in trouble f.
başına kötü bir şey gelmek get in trouble f.
şirketin başına geçmek head the company f.
birisinden sonra şirketin başına geçmek head the company after someone f.
başına bela gelmek get into hot water f.
başına geçmek head f.
başına kalmak get stuck with f.
iş başına gelmek accede f.
aklını başına getirmek bring somebody to his senses f.
aklını başına almak pull oneself together f.
başına dert almak get into trouble f.
dünyayı başına yıkmak (someone's world) collapse around him/her f.
tek başına iktidar olmak come to power alone f.
tek başına iktidar olmak come to power without the support of a coalition partner f.
dünyayı başına dar etmek make life unbearable for f.
dünya başına yıkılmak be very miserable f.
tek başına olmak be alone f.
tek başına olmak be on one's own f.
başına birşey gelmek happen to somebody f.
başına birşey gelmek happen to something f.
başına buyruk olmak have one's way f.
başına (bir) iş gelmek (something) unexpected and terrible happen to somebody f.
başına (bir) iş gelmek be in trouble f.
üstüne başına çeki düzen vermek make oneself presentable f.
başına ilave etmek prepend f.
başına eklemek prepend f.
başına vurmak go to one's head f.
tek başına büyütmek raise someone single-handedly f.
başına dert olmak get one's knife into f.
işinin başına dönmek get on with f.
başına dert açmak get one's knife into f.
başına en kötüsü gelmek get the worst of f.
aklını başına getirmek chasten f.
başına çorap örmek plot against someone f.
başına buyruk gitmek be a law unto oneself f.
başına dert olmak afflict with f.
ileride başına dert açma riskini göze almak give hostages to fortune f.
aklını başına getirmek bring to one's senses f.
aklını başına getirmek bring to reason f.
korktuğu başına gelmek one's fears come true f.
direksiyon başına geçmek get behind the wheel f.
direksiyon başına geçmek take the wheel f.
direksiyonun başına geçmek take the wheel f.
direksiyonun başına geçmek get behind the wheel f.
askerin başına çuval geçirmek put a sack over soldiers' heads f.
parça başına çalışmak work by the piece f.
parça başına çalışmak work by job f.
birisini kendi başına bırakmak leave someone by oneself f.
başına güneş geçmek get a sunstroke f.
telefonun başına geçmek get on the phone f.
yeni kurulmuş bir araştırma biriminin başına getirilmek be put in charge of a newly-formed investigative unit f.
başına çuval geçirmek throw a hood over one’s head f.
geçmişte başına iş açmak bring a trouble in the past f.
başına talih kuşu konmak benefit from a windfall f.
tek başına seyahat etmek travel alone f.
tek başına gezmek travel alone f.
başına kötü bir şey gelmek something bad happen to f.
hisse başına on dolardan satış yapmak sell for ten dollars a share f.
(şirket/kulüp) başına geçmek become the head of the f.
(şirket/kulüp) başına geçmek take up the presidency of f.
birinin yanı başına oturmak sit right next to someone f.
bir kişiyi ıssız bir adada tek başına bırakmak maroon someone on an island f.
kendi başına tuvalete gidememek not be able to go to the bathroom by oneself f.
aklını başına getirmek bring one to oneself f.
sorunlarını kendi başına çözmek solve one's own problems f.
birinin yanı başına gömülmek be buried alongside someone f.
başına iş açmak/bela olmak raise the dickens (with someone or something) f.
tek başına yaşamak live alone f.
tek başına yaşamak live by oneself f.
eve tek başına yürümek walk home alone f.
başına gelmek go through f.
başına geçmek head up f.
başına geçirilmek head up f.
tek başına kalmak be left alone f.
silah başına çağırmak alarm f.
başına kapüşon geçirmek capoch f.
başına kapüşon geçirmek capouch f.
yeniden iş başına geçmek reaccede f.
(başarı, süreklilik vb.) tek başına sırtlanmak carry f.
başına iş açmak tangle f.
tekrar başına gelmek reexperience f.
tekrar başına gelmek re-experience f.
aklını başına toplamak remember oneself f.
başına dert açmak trachle [scottish] f.
başına dert açmak trauchle [scottish] f.
aklını başına getirmek unbefool f.
başına gelmek encounter f.
başına geçmek lead f.
başına bela olmak bedevil f.
başına gelmek behappen f.
başına gelmek worth f.
başına bela olmak hassle f.
başına geçmek helm f.
başına kötü bir şey gelmek misfall f.
başına talihsizlik gelmek misluck [scotland] f.
başına talihsizlik gelmek mistide [obsolete] f.
başına iş açmak mix f.
birbirini takip eden olayların başına veya ilk evresine dönmek rewind f.
başına şanssızlık gelmek light [dialect] [uk] f.
başına bela olmak gnaw f.
başına gelmek hit f.
aniden başına gelmek overcome [obsolete] f.
aklını başına getirmek be disenamor (by) f.
aklını başına getirmek be disenamored (with) f.
aklını başına getirmek disencharm f.
aklını başına getirmek disillusionize f.
aklını başına getirmek disillusionise f.
başına bela olmak distrouble [obsolete] f.
başına kakmak downcast [scotland] f.
başına iş açmak fankle f.
tek başına idare etmek fend f.
libre başına bedel olarak tahsil etmek poundage f.
(yiyeceğin, içeceğin) tamamını tek başına veya başkalarıyla birlikte almak partake f.
(birinin) aklını başına getirmek pluck f.
(birinin) başına vurmak skull f.
(derdi birinin) başına açmak put through f.
iş başına koymak put to work f.
aklını başına getirmek sort f.
başına kalmak stick f.
(internet forumunda) bir haber dizisini gündemin başına sabitlemek sticky f.
başına dert açmak stir f.
başına gelmek confirm f.
başına musallat etmek sic f.
yalnız başına unassisted s.
tek başına unaided s.
başına kakılmış taunted s.
başına buyruk independent s.
tek başına kalmış isolated s.
yalnız başına unaided s.
kendi başına solitary s.
seçimle iş başına gelmiş elected s.
tek başına solitary s.
tek başına unaccompanied s.
başına gelenler karşısında metanet gösteren stoic s.
tek başına sequestered s.
mızrak başına benzer spearhead shaped s.
başına gelenler karşısında metanet gösteren stoical s.
tek başına unattended s.
kendi başına unaided s.
başına gelen befalling s.
yalnız başına single-handed s.
tek başına single-handed s.
tek başına yapılan single-handed s.
kendi başına single-handed s.
aklını başına getirici sobering s.
aklını başına getiren sobering s.
tek başına unescorted s.
tek başına uygulanan self-executing s.
tek başına en the single most s.
başına buyruk self-ordained s.
tek başına olmayan adjective s.
sonradan aklı başına gelen afterwise s.
sonradan aklı başına gelen after-witted s.
kişi başına ödeme gerektiren capitated s.
kişi başına vergi olarak tanımlanan capitated s.
başına buyruk maverick s.
şekli çivi başına benzeyen nail-headed s.
başlı başına anlam taşıyan notional s.
tek başına umbratile s.
kendi başına umbratile s.
tek başına yaşayan elusive s.
tek başına unconvoyed s.
tek başına untogether s.
yirmili yaşların başından otuzlu yaşların başına kadarki dönemi ifade eden quarterlife s.
tek başına lonely s.
tek başına heremitical s.
saat başına ücret alan horal s.
bir başına lonely s.
tek başına insociate [obsolete] s.
başına kakan convicious s.
başlı başına bütün bir anlam taşıyan presentational s.
tek başına öğrenen self-knowing s.
(nesne veya yapı) tek başına sabit duran self-standing s.
bir başına olan self-uned s.
kendi başına olan self-uned s.
kendi başına ayakta duran free-standing s.
başına buyruk yaşayan fresh s.
bir başına sola s.
tek başına solitaire s.
bir başına solitaire s.
tek başına gezen solivagant s.
tek başına gezen solivagous s.
tek başına solitaire s.
tek başına gezen solivagant s.
tek başına gezen solivagous s.
tek başına stag s.
kendi başına intrinsic s.
kendi başına per se zf.
başına gelebileceklerden kendisi sorumlu olarak at one's peril zf.
parça başına per piece zf.
kendi başına by herself zf.
kendi başına by oneself zf.
başlı başına on its own zf.
bir başına all alone zf.
aklını başına getirerek disenchantingly zf.
parça başına by the piece zf.
adam başına per head zf.
tek başına on one's own zf.
tek başına by oneself zf.
başlı başına in itself zf.
kendi başına by himself zf.
yalnız başına alone zf.
başlı başına independently zf.
kendi başına (yardım görmeden) by itself zf.
tek başına on one's tod zf.
ateşi başına vurmuş biçimde frenziedly zf.
adam başına per person zf.
adam başına apiece zf.
tek başına singly zf.
tek başına separately zf.
kendi başına on one's own zf.
yalnız başına singly zf.
tane ile parça başına yapılan iş miktarına göre by the piece zf.
kendi başına singly zf.
başına buyruk bir şekilde waywardly zf.
kişi başına per head zf.
parça başına apiece zf.
tek başına solo zf.
kişi başına a head zf.
tek başına olarak singlehandedly zf.
kişi başına per capita zf.
tek başına alone zf.
gün başına per day zf.
adam başına for each person zf.
kendi başına on his own zf.
yalnız başına by oneself zf.
tek başına by yourself zf.
başlı başına in his/her own right zf.
başlı başına all by itself zf.
başlı başına of itself zf.
yalnız başına single-handedly zf.
tek başına single-handedly zf.
kendi başına single-handedly zf.
birim başına per unit zf.
insan başına per head zf.
bir başına in isolation zf.
kendi başına (yapmak) on one's own hook zf.
kendi başına as such zf.
eylül'ün başına kadar until the beginning of september zf.
metrekare başına per square meter zf.
kilogram başına per kilogram zf.
kişi başına pp (per person) zf.
kişi başına per person zf.
kendi başına on her own zf.
uçuş başına per flight zf.
yalnız başına solus zf.
bir başına alone zf.
tek başına per se zf.
bir başına on one's own zf.
kendi başına on one's own zf.
yalnız başına on one's own zf.
yalnız başına nakedly zf.
aklı başına to zf.
kişi başına to each one zf.
tek başına unaidedly zf.
tek başına unassistedly zf.
başına buyruk arbitrarily zf.
tek başına untogether zf.
saat başına horaly zf.
yalnız başına by one's self zf.
tek başına by one's self zf.
bir başına by one's self zf.
kişi başına of each person zf.
kendi başına on one's own account zf.
kendi başına simpliciter zf.
tek başına single zf.
kendi başına single zf.
bir başına single-handed zf.
yalnız başına stag zf.
başına gelen incident to ed.
tek başına unto ed.
(yabancı para birimi) başına to ed.
adam başına each zm.
aklı başına (gelmek) themselves zm.
kimlerin başına gelen whose zm.
tek başına herself zm.
tek başına hisself [dialect] [us] zm.
yalnız başına itself zm.
silah başına arms! ünl.
başına dikkat et heads-up ünl.
al da başına çal! dich [obsolete] ünl.
tek başına his lane expr.
dakika başına kelime wpm kısalt.
gün başına varil bpd (barrels per day) kısalt.
yıl başına p.a. (per annum) kısalt.
Phrasals
başına kakmak cast up f.
(sözcüğü) satır sonundan sonraki satırın başına almak turn over f.
başına gelmek run into f.
başına üşüşmek collect around (someone or something) f.
başına üşüşmek collect around someone or something f.
başına gelmek become of (someone) f.
başına musallat olmak beset with (something) f.
başına üşüşmek beset with (something) f.
aklını başına getirmek bring around f.
aklını başına getirmek bring someone around f.
aklını başına getirmek bring round f.
aklını başına getirmek bring around f.
aklını başına getirmek bring round f.
rahatsız etmek/başına bela olmak pester (one) about (someone or something) f.
başına gelmek come under f.
başına gelmek come by f.
başına getirmek bring about f.
başına dert açmak land someone with something f.
(bir kimseyi diğerinin) başına sarmak/ musallat etmek inflict someone upon someone f.
(bir kelimenin) başına eklemek prefix to f.
(birinin ya da bir şeyin) başına (kötü bir şey) getirmek wreak (something) on (someone or something) f.
başına (bir şey) gelmek fall on (someone or something) f.
(kötü bir durum) başına gelmek fall on f.
(kötü bir durum) başına gelmek fall upon f.
başına (bir şey) gelmek fall upon (something) f.
(birinin bir şeyin) başına geçmesine izin vermek let (one) at (someone or something) f.
bir şeyi devralıp onu tek başına sürdürmek run with something f.
kendi başına iş açmak bring on f.
kendi başına felaket getirmek bring on f.
kendi başına çorap örmek bring on f.
birinin/bir şeyin başına adam dikmek stake someone or something out f.
bir yere/birinin başına adam dikmek stake out f.
birini/bir şeyi birinin başına sarmak stick (one) with (someone or something) f.
birini/bir şeyi birinin başına sarmak stick someone with someone or something f.
başına sarmak stick with f.
bir şeyi birinin başına sarmak stick someone with something f.
birinin başına kutsal yağ sürmek anoint someone with something f.
birini/bir şeyi birinin başına atmak unload someone or something on (to) someone f.
aklını başına getirmek bring someone to f.
birini yalnız/bir başına bırakmak lay off someone f.
başına yıkmak wish on f.
iş başına gelmek accede to f.
iş başına gelmek accede to something f.
birini birinin başına sarmak afflict someone with someone f.
(birini birinin) başına sarmak afflict (one) with (someone) f.
(birini birinin) başına dert/bela etmek afflict (one) with (someone) f.
birini birinin başına sarmak afflict someone with someone f.
(birini birinin) başına sarmak afflict (one) with (someone) f.
(birini birinin) başına dert/bela etmek afflict (one) with (someone) f.
başına (ne) gelmek become of f.
birinin/bir şeyin başına (ne) gelmek become of someone or something f.
(birinin) başına (ne) gelmek become of (one) f.
(birinin/bir şeyin) başına bir şey getirmek bring (something) upon (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) başına dert açmak bring (something) upon (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) başına bir şey getirmek bring (something) on (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) başına dert açmak bring (something) on (someone or something) f.
birinin başına bir şey getirmek bring something on someone f.
birinin başına dert açmak bring something on someone f.
üstüne/başına düşürmek bring down on f.
başına dert açmak/almak bring down on f.
(birinin) sonradan başına bela olmak catch up with (someone) f.
başına üşüşmek collect around f.
başına yıkılmak crash down f.
(birinin/bir şeyin) başına üşüşmek crowd in (on someone or something) f.
birinin/bir şeyin başına (bir bela) sarmak enmesh someone or something in something f.
(birinin/bir şeyin) başına (bir bela) sarmak ensnare (someone or something) in (something) f.